Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam > Kur'an'da Mucize Yoktur

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #11  
Alt 12-09-2011, 00:22
istatistik - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
istatistik istatistik isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2010
Bulunduğu yer: Antalya
Mesajlar: 3.058
Standart

Tebrik ve teşekkür ederim arkadaşlar gerçekten güzel bir çalışma olmuş.

Dinler çoğunluğun korkusu ve azınlığın kurnazlığı üzerine kuruludur. (Stendhal)

SERBEST KALEM
Alıntı ile Cevapla
  #12  
Alt 12-09-2011, 15:25
AhbAp - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AhbAp AhbAp isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Sep 2008
Mesajlar: 2.804
Standart

Emeği geçen arkadaşlara sonsuz teşekkürler!

When You Kill A Man, You're A Murderer
Kill Many And You're A Conqueror
Kill Them All And You're A God!

----------------

war is over
(if you want it)
Alıntı ile Cevapla
  #13  
Alt 12-09-2011, 16:14
vartor - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
vartor vartor isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 15 Mar 2006
Bulunduğu yer: Toronto
Mesajlar: 8.615

Onur Üyeliği 

Standart

Cok degerli olabilecek bir calisma icin harcadiginiz emeklere, insanlik adina tesekkur ediyorum arkadaslar. Umarim amacina ulasir, derin uykudakilerden birilerini uyandirir.

Iman, ask gibidir,gozleri koreltir,beyni muhurler.
Alıntı ile Cevapla
  #14  
Alt 12-09-2011, 17:18
TUBA TUBA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 11 May 2011
Mesajlar: 1.653
Standart

çok güzel ve sizler için uğraştırıcı çalışma olmuş. umarım kimileri okur bilgilenir gerçekleri görür ve emeğiniz boşa çıkmaz. tekrardan teşekkürler.
Alıntı ile Cevapla
  #15  
Alt 19-09-2011, 00:38
Vela Vela isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Aug 2011
Mesajlar: 80
Standart

Tek kelimeyle harika...
Alıntı ile Cevapla
  #16  
Alt 20-03-2013, 02:07
Ubeydullah Ubeydullah isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 20 Mar 2013
Mesajlar: 1
Standart

Arkadaşlar, Hz. Muhammed, onu burdan aldı şunu burdan aldı iddialarını artık bıraksak olmaz mı

Yıllardır, sizin gibilerin düşüncelerini araştırdım, özellikle Sayın Turan Dursun bu anlamda benim kitaplarını en çok okuduğum insandı. Özellikle kendini inançsız olarak tanımlamaya başlamasında etkili olan iddialarını ben de benimsemiştim; fakat ortaya attığı her bir iddia veya şüpheye düştüğü her bir noktanın farklı kaynaklarda çok güzel açıklamalarına şahit oldum. Aslında hem müslümanların hemde kendini farklı tanımlayan insanların bence en büyük hatası farklı düşünceleri gözardı etmek fazla araştırmamak, yani bağnazlık ve yobazlık. SIrf bu insan oluşumu ile ilgili ayetlerin anlamlarını ve arapçada tam olarak ne anlama geldiğini öğrenmek için 1 ayımı mısırda geçirdim. Yani sadece bu ayetler değilki arkadaş, o kadar çok ayet var ki bu anlamda araştırılması gereken, birini yunanlılarla birini sümer uygarlığı ile ve birini bilmem neyle açklıyorlar ;ama yetmiyor ve karşı düşünceler ve ispatlar da gayet tatmin edici. Kısacası; inkar etmek için çoook uğraştım ve sonuçta biz burada bilmem kaç tane ayet veya olay hakkında tartışırken, milyonlarca oluşum mucizesi etrafımızda dönüyor. Beni anlamanızı beklemiyorum. Birde genellikle , Hz Muhammed'e ya da Sayın Turan Dursun'a hakarek edildiğini görüyorum, tartışırken, yani olayları kişiler üzerinden ve onlara hakaret ederek tartışmanın hiç bir anlamı olmadığını düşünüyorum. En Ateist olduğum zamanda bile, onların saygı duyduğu kişilere onlar gibi hitap etmeye dikkat ettim. Selametle..
Alıntı ile Cevapla
  #17  
Alt 20-03-2013, 03:04
qlause - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
qlause qlause isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 08 Aug 2012
Mesajlar: 1.085
Standart

Ubeydullah´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Arkadaşlar, Hz. Muhammed, onu burdan aldı şunu burdan aldı iddialarını artık bıraksak olmaz mı

Yıllardır, sizin gibilerin düşüncelerini araştırdım, özellikle Sayın Turan Dursun bu anlamda benim kitaplarını en çok okuduğum insandı. Özellikle kendini inançsız olarak tanımlamaya başlamasında etkili olan iddialarını ben de benimsemiştim; fakat ortaya attığı her bir iddia veya şüpheye düştüğü her bir noktanın farklı kaynaklarda çok güzel açıklamalarına şahit oldum. Aslında hem müslümanların hemde kendini farklı tanımlayan insanların bence en büyük hatası farklı düşünceleri gözardı etmek fazla araştırmamak, yani bağnazlık ve yobazlık. SIrf bu insan oluşumu ile ilgili ayetlerin anlamlarını ve arapçada tam olarak ne anlama geldiğini öğrenmek için 1 ayımı mısırda geçirdim. Yani sadece bu ayetler değilki arkadaş, o kadar çok ayet var ki bu anlamda araştırılması gereken, birini yunanlılarla birini sümer uygarlığı ile ve birini bilmem neyle açklıyorlar ;ama yetmiyor ve karşı düşünceler ve ispatlar da gayet tatmin edici. Kısacası; inkar etmek için çoook uğraştım ve sonuçta biz burada bilmem kaç tane ayet veya olay hakkında tartışırken, milyonlarca oluşum mucizesi etrafımızda dönüyor. Beni anlamanızı beklemiyorum. Birde genellikle , Hz Muhammed'e ya da Sayın Turan Dursun'a hakarek edildiğini görüyorum, tartışırken, yani olayları kişiler üzerinden ve onlara hakaret ederek tartışmanın hiç bir anlamı olmadığını düşünüyorum. En Ateist olduğum zamanda bile, onların saygı duyduğu kişilere onlar gibi hitap etmeye dikkat ettim. Selametle..
Madem bu surelerin gerçek anlamını öğrendin, bize de açıklar mısın? anlayacak kapasitemiz var.
Alıntı ile Cevapla
  #18  
Alt 20-03-2013, 05:19
vartor - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
vartor vartor isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 15 Mar 2006
Bulunduğu yer: Toronto
Mesajlar: 8.615

Onur Üyeliği 

Standart

En Ateist olduğum zamanda bile, onların saygı duyduğu kişilere onlar gibi hitap etmeye dikkat ettim. Selametle.
.
Ben daha en ateist zamanima yaklasamadim galiba, saygi deger olmayana bir turlu saygi gosteremiyorum. Millete selam, takiyyeye devam. Ateistmis.

Iman, ask gibidir,gozleri koreltir,beyni muhurler.
Alıntı ile Cevapla
  #19  
Alt 13-04-2014, 21:15
ruhebesi ruhebesi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Apr 2014
Mesajlar: 26
Standart el cevap

Merhabalar…
Öncelikle bu oldukça uzun makaleyi okumayanlar ya da okuyup anlamayanlar kısaca özetlemek isterim.Yazı uzun tutularak ,bilimsel kavramlar kullanılarak ve kelime oyunları yapılarak bilimsel,inandırıcı ve ‘bu yazı her şeyi ortaya koyuyor buna itiraz edilemez' havası verilmiş.Zaten yapılan yorumların azlığına ve niteliksizliğine bakılırsa amacına da ulaşmış.
Şu anda tıp dünyasının hem fikir olduğu konularda nedense gidilip –eminim epey uğraş verilerek- bir aksi sesin makalesi verilmiş.Bu konularda çok daha büyük bilim adamlarının fikirleri ise nedense hiç önemsenmemiş yada görülmemiş.
Ve tabiî ki bu konularda yapılan en büyük hata yapılmış Arapça nın tartışıldığı bir konuda nedense Arapça bilen birilerinin görüşlerine yer verilmemiş.
Ve kişilerin hataları İslam a yüklenmiş.
Ve bir diğer hata bir ‘bütün' olan Kuran dan parçalar verilerek parçalar incelenmiş ve buradan sonuca ulaşılmış.Tekrar etmekte fayda var.Kuran bir bütündür.
Ve son olarak Kuran a o kadar laf edersiniz de kendi inancınızdan hiç bahsetmezsiniz.Neden biraz da tek bir bilimsel dayanağı olmayan ve hala bir teori olmaktan kurtulamayan Evrim teorisinden bahsetmiyorsunuz.Bahsedin birazda, görelim teori nasıl çürütülürmüş.
Ve madem bilimsel bir makaleyle inandırıcılık artıyor bende birkaç şey paylaşayım.
Saygılar…
Sperm Ve Yumurtanın Atımında Kur'ân Mûcizesi
Yazar : Yeni Ümit

Tarih : 9/27/2013
Kur'ân'da her şey vardır fakat, muhtelif derecelerde ve çeşitli hüviyetlerde içtimaî düsturlar ve içtimaî ve kevnî kanunlar halinde vardır. Çok şey de, insanların çalışmasına ve gayretine terettüb eden nüve, çekirdek ve tohumlar halinde bulunur.

İnsan bedeninde cereyan eden fiillerin büyük bir kısmı, irade ve şuurun dışında gerçekleştirilir. Hayatın devamlılığı için gerekli bu tür hâdiseler, tıp ilminde refleks olarak adlandırılır. Refleks merkezi, omurilik olup, vücuda dışarıdan ve içeriden gelen zararlı ve faydalı uyaranlara karşı mümkün olan hızda cevap üreterek, vücudu korumakla vazifelidir. Refleksler, doğuştan ve sonradan kazanılan olmak üzere ikiye ayrılır. Doğuştan programımıza konulan reflekslere, yabancı bir cismin batmasıyla elin ani çekilmesi, göze gelen bir cisme karşı göz kapaklarının hızla kapanması, diz kapağına vurulunca bacağın yukarı kalkması, aşırı ışıkta göz bebeğinin küçülmesi, gürültüde irkilmeyi örnek olarak verebiliriz. Limon görünce ağzın sulanması, bisiklet sürme, araba sürme ise sonradan kazanılan reflekslerdir.

Korku, heyecan gibi durumlarda sempatik sinir sisteminin (refleks sinirleri) uyarılması neticesinde kan basıncı artar, kalb hızlanır ve sindirim yavaşlar, sık sık soluk alıp verme hâdisesi baş gösterir ki âdeta bir hava açlığı olur. Çünkü solunum yolları genişlemiştir. Diğer organlardan göz bebekleri genişler, deri terler, mideye kramplar girer. İnce ve kalın bağırsak, içinde baskı yapan herhangi bir cismi atmaya çalışır.
Refleks merkezi, salgı bezleri, kalb kasları ve iç organların düz kaslarının kontrolünde vazifelidir. Refleksler devreye girdiğinde, kandaki şeker seviyesi artar, sindirim sistemindeki ve idrar yollarındaki sfinkterler kapanır. Sürekli olarak kan damarlarına "kasıl" mesajı gönderilir. Kan, deri ve sindirim sisteminden iskelet kaslarına doğru yönlendirilir.

Refleksler sempatik sinir sisteminin uyarılmasıyla meydana gelir. Reflekslerin merkezi omurgadaki deliklerden çıkarak iç organlara ulaşan sinirlerin omurilikteki dallanma noktalarıdır. Omurga, insanda 33-34 adet omurdan yaratılmıştır. Bu omurlar, 7 boyun omuru, 12 sırt omuru (T1'de başlar L1'de sonlanır ) ve 5 bel omuru olmak üzere üç gruba ayrılır. Vücudumuzdaki kasları ve salgı bezlerini uyaran bütün refleksler, sempatik sinirler vasıtasıyla gerçekleşir. Bu sinirler, göğüs ve sırt kemikleri arasından çıkan omurilik uzantılarıdır. Dolayısıyla reflekslerin çıkış merkezi beyin değil omuriliktir. Göğüs bölgesindeki refleks sinirleri, sırt omurları ile göğüs kemiklerinin birleşme yeri olan eklemlerin (omurlararası disk) hemen altındaki deliklerden çıkar(Şekil-1). Ani hareket ve güç gerektiren meni ve yumurtanın atılmasında, bu refleks sinirlerine kritik rol verilmiştir. Refleks sinirleri vasıtasıyla kasların ani ve hızlı kasılması rolüne Kur'ân-ı Kerîm'de işaret edilmiştir.

Târık sûresindeki فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَ خُلِقَ مِنْ مَاءٍ دَافِقٍ يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ "Onun için insan bir düşünsün neden yaratıldığını!. Bir atılgan sudan yaratıldı. Ki, arka kemiği ile göğüs kemikleri arasından çıkar" âyetleri (5-7), bu refleks merkezlerine işaret eder (Şekil-1).

Âyette geçen kelimeler ve manaları şöyledir: Dâfık: Atmak, dökmek, atılmış, atılmış su. Yahrucu: Çıkar, çıkarır. Sulb: Omurga (sırt kemiği), boynun arkasından kuyruk sokumuna kadar olan kemik. Terâib: Göğüs kemikleri, kaburgalar, göğüs kafesi.

Erkekte meninin atılması refleks sinirleri vasıtasıyla olur. Erkekte ve dişide üreme organlarını uyarma görevini yapan sempatik refleks merkezinde bulunan (T1-L2) segmantal sinirlerdir. En yoğun lifler, sırt kemikleri ile göğüs kemikleri arasındaki (T10-L1) deliklerden çıkar.

Erkekte cinsel heyecanın doruğunda, beyin ve cinsel organlardan gelen sinir uyarıları, omuriliğin arka boynuzuna oradan da sempatik refleks merkezine (T1-L2) iletilir. Refleks merkezinde değerlendirildikten sonra, buradan çıkan sinir uyarıları, post ganglionik sinir lifleri vasıtasıyla pleksus hypogastricus inferior'a (yoğun sinir ağı) kadar gelir. Bu refleks uyarılarıyla erkek üreme organlarında atımdan önce sürüm başlar. Meniyi oluşturacak sıvılar, birinci depodan (vazo defferens), ikinci depodan (vesicula seminularis) ve prostattan alınarak kasların kasılmasıyla ilerler ve üretra arkasındaki depoda birikir. Buradaki basıncı arttıran bu birikme, tekrar refleks merkezine bildirilir. Üretranın atım bölgesinde sıkışan sıvı, sempatik refleks merkezinden gelen (T1-L2) ani emirle kasılmaya başlayan buradaki kasların (m.bulbospongiosus) ritmik hareketleriyle dışarı atılır.

Neticede meninin sürüm ve atımı, erkeğin cinsel faaliyetinin doruk noktasında iken gerçekleşir. Cinsel uyarıların yoğunlaşması sonucu, omurilikteki refleks merkezlerinden sempatik uyarılar doğmaya başlar. Çoğunluğu T10-L1 düzeyinde omurilikten çıkan uyarılar, genital organlara ulaşır ve sürümü başlatır, atımı (3-5 mililitre meni) haber verir.

Yumurtanın atılması
Kadınlarda yumurtanın olgunlaşmasına hormonlar (FSH, LH, PROGESTERON, OSTROJEN) vesile olur. Yumurtanın hamileliğin gerçekleşeceği bölgeye atılması ise, genellikle âdet döneminin bitiminin 11-16. günleri arasında olur. Yumartalıkları, uterusu, döl yatağı kaslarını uyaran refleks sempatik sinirler, T10-L1 segmentlerinden gelir. Yumurtlama (ovulasyon) meydana gelmeden önce, sırt ve göğüs kemikleri arasındaki refleks merkezinin uyarmasıyla rahimde ve tüplerde kasılmalar başlar, bu durum patlamaya hazır yumurtalığın hareketine sebep olur. Sonuçta LH hormonunun da tesiriyle yumurta, 1-1.5 mililitre sıvıyla birlikte atılır. Kasılan tüplerin ucundaki saçaklar, yumurtayı tüp içine alarak karın boşluğuna düşmesine mâni olur. Yumurtlamadan önce başlayan rahim, tüp ve perine kasılmaları yumurta atıldıktan sonra da devam eder. Bu kasılmalar, fallop tüpü yoluyla yumurtanın rahme doğru itilmesine ve spermin yumurtayla buluşmasına vesile olur.

Erkekte ve kadında çeşitli kazalar sebebiyle, omurilik tahribatının seviyesine göre refleks kayıpları görülür. Omurilik hasarı, altıncı sırt kemiği (T6) seviyesinde ve daha yukarıdaysa karın reflekslerinin tamamı kaybolur. Onuncu sırt kemiği (T10) seviyesinde veya altındaysa alt ve orta karın refleksler elde edilir. Onikinci sırt kemiği (T12) altındaki hasarlarda da refleks kaybı olmaz. Bu demektir ki sırt kemikleri ile göğüs kemiklerinin bittiği yerden sonra uyarıcı reflekslerin merkezi yoktur. Kur'ân-ı Kerim sırt ve göğüs kemikleri derken refleks anatomisinin bittiği yeri de işaret etmektedir. Burası aynı zamanda omuriliğin sonlandığı yerdir.

Sırt kemikleri ile göğüs kemikleri seviyesindeki sempatik refleks merkezleri olmasaydı, neler olurdu?





Erkekte
1- İki ila üç gün kaldığı ilk depo (Epididimitt)dan sonra uzun süreli ikinci depoda (vazo deferens), meni kesesinde (seminal vezikül) ve prostatta meninin sürümü olmazdı.
2- Meni birikim torbasında (Posterior Üretrada) meni birikmezdi ve refleks merkezi uyarılmaz, sonuçta meninin atımı gerçekleşmezdi.
3- Sürüm sırasında spermi besleyen maddeler, enzimler, sitrik asit, kolesterol, asit oranını düşüren bazik prostat sıvısı, fibrinojen gibi maddeler etkili miktarda meni karışımına dahil edilemezdi.
4- Meni atılmazdı ve atılgan olmazdı. Dolayısıyla fonksiyonel bir meni çıkışı olmazdı.

Kadında
1- Kadının tenasül uzvu, yumurta çatlaması öncesinde yeterli seviyede hazırlanamazdı (salgıların salınması)
2- Tuba uterinanın kas katmanlarındaki kasılmalar olmazsa yumurta atılamaz, vezikül hareket ettirilemez ve yumurta atımı için patlamazdı.
3- Rahim ağzı 0.5 cm açılmaz ve spermler tüplere gidemezdi.
4- Yumurtanın atımı için rahim ve tüpler kasılmazdı. Ayrıca silier tüycükler, yumurtalığı rahme doğru hareket ettiremezdi.
5- Rahim (uterus) kaslarını kasan ve spermleri kısa sürede tüplere iletecek oksitosin hormonu salınmazdı.

Târık sûresinin 5-7. âyetlerinde atımı anlatılan sıvının, kadın yumurtası ve erkek menisi olduğu kesindir. Âyette "erkekten atılan sudan" ibaresi yerine, "atılgan sudan yaratıldı" buyruluyor. Çünkü bu su sadece erkekten değil, aynı zamanda kadından da atılan sudur.

Buraya kadar anlatılanları özetleyecek olursak, sperm ve yumurtanın atımı için mutlaka refleks merkezi gereklidir. Fonksiyonel hâle gelmiş yumurta ve spermin atımı, üreme organları yanında refleks merkezinin de olmasını gerektirir. Erkek ve dişi genital organlarında bulunan kasların hareketinin, sırt ve göğüs kemikleri arasındaki sempatik sinirlerin (T1-LI) uyarılmasına bağlı olduğu bugün çok net olarak ortaya konmuştur. Kur'ân-ı Kerim'de meni ve yumurtanın atımının bu bölgeden başlatıldığının anlatılması da, Kur'ân'ın mucizevî oluşuna bir başka delildir.

Bugünkü tıp bilgileri ışığında Târık sûresi 5-7. âyetlere şöyle bir meal verilebilir: "Onun için insan bir düşünsün neden yaratıldığını! Bir atılgan sudan yaratıldı. Bu su arka kemiği ile göğüs kemikleri arasındaki refleks sinirleri vasıtasıyla çıkarılır" (veya "bu suyu arka kemiği ile göğüs kemikleri arasındaki refleks sinirleri çıkarır.")

*Dr. Arslan Mayda, İzmir Basmane Özel Şifa Hastanesi Ortapedi ve Travmatoloji Bölümü
arslan.mayda@yeniumit.com.tr

Kaynaklar
1- Ejekülasyon, Klinik Temel Anatomi, Richard S. Snell, Yüce yayın, Nobel kitabevi, 5. baskı, çeviri: Prof. Dr. Mehmet Yıldırım, 1997, sayfa: 361-363.
2- Korrelatif Nöro anatomi, Stephen G. Waxman, Çeviri: Prof. Dr. Mehmet Yıldırım, Nobel kitabevi, 2002.
3- Tıbbi Fizyoloji, Guyton Hall, Yüce Yayınları, Nobel tıp kitabevi, 11. baskı, 2006, Sayfa:1002-1003, 1023, 1024.
4- Sinir İnervasyonu, Ovulasyon Ağrısı: Sistemik Anatomi, Prof. Dr. Figen Govsa Gökmen, Güven Kitabevi, İzmir, 2OO3, sayfa:569.
5- İ. Gürcan Bebitoğlu Döllenme ve DÖLLENME Anomalilerinin Yardımıyla Üreme Tekniklerindeki Önemi, Uluslararası İnsan Bilimleri dergisi, 29.9.2004.
6- Prof. Dr. A. Emre Öge, Nöroloji, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nobel Kitapevi, 2004, s:75-79.
7- Spine Trauma Levine, Eismont, Garfin, Zigler, Toraco-lumbar injuries, Philadelphia, 1998, s.387-414.
Alıntı ile Cevapla
  #20  
Alt 13-04-2014, 21:16
ruhebesi ruhebesi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Apr 2014
Mesajlar: 26
Standart

“O insan görmedi mi? Biz onu bir nutfeden yarattık. Şimdi aşikâr bir mücadeleci kesiliverdi.”
(Yasin Suresi, 36:77)

“‘İstediğin her şey için, Kur’¬an’dan her ne istersen al’ ifade ettiği mana o derece doğruluğuyla makbul olmuş ki, ehl-i hakikat mabeyninde (arasında) durub-u emsal (atasözü) sırasına geçmiştir.”
(Bediüzzaman)

Bu haftaki görüşmemizde Kur’¬an’daki insanın yaratılışıyla ilgili ayetleri konuşacaktık. Ancak, ayetlerin haber verdiği hakikatlerin kıymetini tam takdir etmesi için, her zaman yaptığım gibi, Thomas’a soru sorarak başladık sohbetimize:
– İnsanın yaratılışıyla ilgili birkaç ayeti paylaşmak istiyorum. Ancak, öncelikle sana bir sorum var. Modern tıp bilimi embriyonun anne karnındaki yaratılış aşamalarını keşfetmeden önce yaygın olan görüşün ne olduğunu biliyor musun?
– Bildiğim kadarıyla 18. yüzyıla kadar insanlar spermlerin içinde küçücük insan olduğuna inanıyordu. Anne rahmine giren küçük insan büyüyüp bebek oluyordu.
– Gayet makul bir izah görünüyor. Modern teknolojik aletlerin olmadığı bir devirde, salt gözlemle insanın yaratılışını anlamaya çalışan bir insan için gayet yerinde bir görüş. Kur’¬an’da insan yaratılışıyla ilgili birçok ayetler var. Bir kısmı, ilk insanın topraktan yaratıldığını söylüyor. “Balçık” diye tabir edilen, su ve toprak karışımından Hz. Adem (a.s.) yaratılmış: “Biz insanı muhakkak ki, çamurun özünden yarattık...” (Mümin Suresi, 40:12) Bir kısım ayetler ise, embriyonun yaratılışını anlatıyor. Bu meyanda Kur’¬an’da 12 ayette “nutfe” tabiri geçiyor. Lügatte “saf su” manasına gelen nutfe, Kur’¬an’da eşeyli üremenin iki temel öğesi olan erkek ve dişi cinsiyet hücreleri manasında kullanılmış.1 Örneğin, bir ayette insan için şöyle deniyor: “Dökülen meniden bir nutfe değil miydi?” (Kıyame Suresi, 75:37)
– Burada öyle bir mana çıkmıyor. Ayet çok muğlak.
– İzin verirsen açıklayacağım. Meninin biyoloji literatüründeki karşılığı “ejekulat”tır. Yani “atılan sıvı” manasına geliyor. Erkek menisinin tamamı üreme hücresi (sperm) değildir. Spermler atılan sıvının sadece yüzde 10’una tekabül ediyor. Yukarıdaki ayette geçen “bir nutfe” tabirini birçok âlimler “meniden bir damla su” manasında çevirmişler. Kısacası, ayet meninin tamamından değil, sadece bir kısmından insanın yaratıldığını söylüyor. Bu bilgiye, 20. yüzyıla kadar sahip değildik.
– Ayet, insanın sadece erkek spermlerinden yaratıldığını ima ediyor. Oysa modern biyoloji zigotun hem erkek hem de dişi üreme hücrelerinin bileşiminden oluştuğunu açıklıyor. İlkokula giden çocuklar bile bunu biliyor. Dolayısıyla, ayet bilimsel gerçeklere açıkça aykırı görünüyor.
– Bence çok aceleci davranıyorsun. Biraz önce aktardığım ayette, erkek tabiri geçmiyor. Yani “insan atılan erkek menisinden bir damlaydı” demiyor. Ayet sadece atılan meniden bir damla sıvıydı (nutfeydi) diyor. Modern biyolojiye göre, kadın yumurtalıklarından 2-4 ml’lik bir folikül sıvısıyla birlikte kadın yumurtası karın boşluğuna atılıyor. Bu anlamda, “atılan su (nutfe)” tabiri hem erkek hem de kadın yumurtasına işaret ediyor.
– Bence sen zorlama yorum yapıyorsun. Bence, ayet insanın sadece erkek spermlerinden oluştuğunu iddia ediyor. Kadın üreme hücreleriyle bileşimin olduğunu ima etmiyor. Dolayısıyla modern bilimle çelişiyor.
– Biliyor musun Kur’¬an’ın başka bir ayeti senin bu eleştirine cevap veriyor: “Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.” (İnsan Suresi, 76:2) Biraz önce bahsettiğim ayet, zigot hücresinin kaynağı olan erkek ve kadın üreme hücrelerine işaret ediyordu. Bu ayetteki “nutfe-i emsaç” tabiri ise çok açık bir şekilde döllenmiş yumurtadan bahsediyor.
– Ayet sadece karmaşık bir damla diyor. Sanırım, modern biyolojiyi okuduktan sonra, insanlar ayeti erkek ve kadın üreme hücrelerinin bileşimi olarak tarif etmişlerdir.
– Hayır. Çok eski Kur’¬an tefsirlerinde bile söz konusu yorum var. Örneğin, İbni Taberi ayeti şöyle tefsir etmiş: “… Âdem’in zürriyetini erkeğin ve kadının birbirine karışan döl sularından yaratmışızdır.”2
– Bence ayet çok muğlak. Ayet açıkça insanı bir erkek ve bir kadın yumurtasının bileşiminden yarattık deseydi mesele biterdi. Benim hiçbir itirazım olmazdı. Oysa ayet çok muğlak bir tabir kullanıyor.
– Eğer Kur’¬an sadece 20. ve 21. asırdaki insanlara inmiş olsaydı, hiç şüphesiz ayet daha açık bir şekilde anlatırdı. Ancak, Kur’¬an 7. asırdan kıyamete kadar gelmiş geçmiş bütün insanlara gönderildiği için, herkesin anlama seviyelerini dikkate almalıdır. Daha önce de söylediğim gibi, Kur’¬an ne coğrafya, ne astronomi, ne de biyoloji kitabı değildir. Kur’¬an, Rabbimizin kendisini bize tanıttığı, arzu ve emirlerini tebliğ ettiği semavî bir kitaptır. Dolayısıyla, Kur’¬an kâinattan bahsederken sadece Allah’ın varlığına delil olması yönüyle bahsediyor. Yani, kâinatta var olan düzeni, nizamı, intizamı, sanatı, maksatlı faaliyeti nazara vererek kendini tanıtıyor. Bu anlamda, sanat, kasıt, nizam kâinatın her zerresinde bulunur. Dolayısıyla, Kur’¬an’ın, insanlığın çoğunluğuna 20. yüzyıla kadar malum olmayan eserlerdeki gizli ilim, hikmet ve sanatı örnek olarak anlatması münasip değil. Çünkü kıyamete kadar gelip geçen herkese rehber olacak bir kitabın en büyük iddiası olan tevhide getirdiği deliller herkesçe anlaşılır olmalı.
Eğer, Kur’¬an 20. yüzyıldaki bilim adamlarına malum olan zigot hücresinin özelliklerinden bahsetseydi, 13 asır boyunca gelip geçen insanları müşkül durumda bırakırdı. Bazısını inkâra bile götürürdü. Oysa maksat Allah’ın varlığına delil getirmekse ve muhatap ise sadece 20. ve 21. asırdaki bilim adamları değilse, Kur’¬an bilimsel gerçeklerden aleni değil, işareten bahsetmeli. Çünkü “Kur’an’ın kâinattan bahsi istidlal (delil getirmek) içindir ve delilin de müddeadan (iddia edilenden) evvel malum (biliniyor) olması şarttır ve delilin muhataplarca vuzuhu (anlaşılır olması) müstahsendir (daha güzeldir)... Mesela, eğer Kur’an-ı Kerim, makam-ı istidlalde (delil getirme makamında) şöylece demiş olsaydı ki: ‘Ey insanlar! Güneşin zahiri (görünürdeki) hareketiyle hakiki sükûnuna (sabitliğine) ve arzın zahiri sükûnuyla hakiki hareketine ve yıldızlar arasında cazibe-i umumiyenin (umumi çekim gücünün) garibelerine ve elektriğin acibelerine ve yetmiş unsur arasında hasıl olan imtizacata (çekime) ve bir avuç su içinde binler mikrobun bulunmasına dikkat ediniz ki, bu gibi harika şeylerden Cenab-ı Hakkın her şeye kadir olduğunu anlayasınız’ deseydi, delil, müddeadan (iddia edilenden) binlerce derece daha hafi (gizli), daha müşkül olurdu. Halbuki delilin müddeadan daha hafi (gizli) olması, makam-ı istidlale (delil getirme makamına) uymaz.”3
– İnsan yaratılışından bahseden başka ayetler var mı?
– Daha birçok ayet var. Ben kendi kısır ilmimle öğrenmiş olduğum ayetleri seninle paylaşıyorum. Sakın her şeyi bunlarla sınırlı sanma. Kur’¬an’ın sonsuz ilim denizindeki elmas hakikatler, benim gibi küçük bir akıl oltasına sahip olan birinin çıkardıklarıyla sınırlı olmadığı gibi bütün akılların çıkardıklarıyla da sınırlı olamaz. Söz akıldan açılmışken Kur’¬an’ın bu konudaki mucizevî bir ayetini paylaşmak istiyorum: “Hayır! And olsun, eğer vazgeçmezse muhakkak onu perçeminden, o yalancı, günahkâr perçeminden yakalarız.” (Alâk Suresi, 96:15-16)
Ayetin öncesi Rabbin ayetlerini inkâr eden münkirden bahsediyor. Hem Rabbimizi, aklıyla inkâra sapıp ayetleri yalanlayanları ve onları getiren Peygamber’e (a.s.m.) isyan edenleri tehdit ediyor hem de bu tehdit içinde bile rahmetini gösterip akıl gözüne parlak bir ayetini işaret ediyor. Özellikle, aklını kullanmakta zirveye ulaştığını düşünen ve insan beyninin nasıl çalıştığını anlamaya çalışan insanlara, akılların Sahibi, beyinleri Yaratıcısı olduğunu haber veriyor. İnkâr ve isyanla başkaldıran insanın alnından kavrayarak itaat ettireceğini söylüyor.
Yani bu ayetle mucizevî bir şekilde, beynin ön kısmının düşünme, karar verme ve duyguları kontrol etme merkezi olduğuna işaret ediyor. Allah, bu ayetle 20. yüzyılda keşfedilen bilimsel bir hakikati, 14 asır önce haber verirken öyle bir üslup kullanıyor ki bu hakikatten habersiz olan insanların akıllarını zor durumda bırakmıyor. Önceki asırlarda bu ayeti okuyanlar, “yalancı, günahkâr perçem” tabirinin kullanılmasındaki hikmeti pek anlamamışlardır. Oysa modern bilimin insan beyniyle ilgili keşfettiği hakikatleri bilen biri, bu ayeti okuyunca içinde bir elmas hakikatin saklandığını görür. Merak ediyorum, bu ayete karşı ne diyeceksin? Bu ayetle aklının sahibi olduğunu gösteren Rabbini akıl gözün görecek mi acaba?
– Ayet beynin ön kısmı demiyor, sen öyle yorumluyorsun. Ayet, “alın” kavramını kullanıyor.
– Hayret doğrusu. Yalan söyleyen ve isyan eden alnın kemiği mi? Kafatası mı? Daha önce birçok defa yüksek zekâsını takdir ettiğin bir Zat’ın (a.s.m.) düşünme melekesini kafatasına atfettiğini mi söylüyorsun? Şu soruma cevap verebilir misin: İnsan beyninin işlevini bilen biri olarak yalan söyleyen ve isyan eden birinin kafasından tutup kendine itaat ettirmek istersen başının neresini tutarsın?
– Ön tarafını. Yani alnını. Anladım ne demek istediğini. Modern bilim beynin ön tarafının bu işlerle ilgili olduğunu kabul ediyor. Ancak beynin çok kompleks olduğunu ve diğer kısımlarının da katkısının olabileceğini söylüyor.
– Ben beyin uzmanı değilim. Bu konuyu derinlemesine bilmiyorum. Ancak konunun uzmanı olan bilim adamlarının yazılarını okudum. Beni hayretler içinde bırakan bilgiler edindim. Bu ayet tek başına, Kur’¬an’ın semavî olduğunu güneş gibi gösteriyor, dedirtti bana. Eminim, bilim adamlarının son bir asırda beyinle ilgili keşiflerini okuyan her insan, Kur’¬an’ın bu ayetini okuyunca eğer gözlerine gaflet ve dalalet perdesi kapanmamışsa Rabbinin varlığını gündüz aydınlığında müşahede eder. Beyin uzmanı olan Dr. Glen Johnson’un kitabından ilgili kısmı seninle paylaşmak istiyorum:
“Beynin en büyük ve en gelişmiş kısmı, ön kısmıdır (frontal lobes). Bu kısmın bir görevi planlamadır... Geçen asrın başında çok asabi olduğu için psikolojik tedavi gören ve sürekli şiddete başvuranlar beyin ameliyatına alınırdı. Doktorlar, ameliyatla beynin ön kısmına zarar verirlerdi. Ameliyat sonrasında söz konusu kişiler çok uysal ve pasif olurlardı. Önceleri bilim adamları büyük bir sevinçle karşıladılar bu uygulamayı. Beyin ameliyatıyla şiddet içeren davranışları önleriz diye düşündüler. Daha sonra anlaşıldı ki ameliyatın birçok zararı var. Hastalar kendilerine bile bakamaz oldular. Günlük hayatlarını devam ettirmeleri için zaruri şeyleri bile yapamaz oldular. Kuzu gibi oturup duruyorlardı. Beyin yaralanmalarında, beyninin ön kısmı zarar gören kişilerde motivasyon yokluğu ve plan yapmada problem görülüyor. Birçok aşama gerektiren işleri yaparken zorluk çekiyorlar: araba tamir etmek, yemek hazırlamak vb.
Ön beyin aynı zamanda organize işini de yapar. Birçok işlerimizi, sırasıyla A, B, C gibi basamaklardan geçerek yapmamız gerekir. Her şeyi bir sıra dâhilinde yapmalıyız. Ön beyin bunun için bize yardımcı olur. Ön beyin zarar görünce işlerimizin sırasını belirleyip organize etmekte zorluk çekeriz. En güzel örnek, yemek pişirirken bir aşamayı atlayan hastalardır. Önemli bir şeyi katmayı veya ocağı kapatmayı unuturlar. Kaplarını yakan veya eriten birçok hasta gördüm.
Yukarıdakilere ek olarak ön beyin, duygularımızı kontrol etmekte çok önemli bir role sahiptir. Beynin ortasında duygularımıza kaynaklık eden bazı kesitler vardır. Açlık, sinir ve cinsel arzular burada üretilir. Buradan vücudu harekete geçirip bir şeyler yapması için beynin öteki kısımlarına sinyaller gönderilir. Sinirliyken birine veya bir şeye vurma isteği, açken bir şeyler alıp yeme arzusu gibi. Ön beyin duyguları kontrol eder. Genellikle ön beyin ‘hayır’ veya ‘dur’ komutlarını verir. Eğer duygularınız patronunuzu cimcikle, diyorsa ön beyin size ‘dur’ der veya ‘öyle yaparsan işini kaybedersin’ der.” 4
– İnsan yaratılışıyla ilgili başka bilimsel mucize olarak gördüğün ayet var mı?
– Daha birçok ayet var. İki tane daha seninle paylaşıp, bu konuyu kapatmak istiyorum. Çünkü anladığım kadarıyla sen Kur’¬an hakkında hükmünü vermişsin. Semavî kitap olarak görmek istemiyorsun. O nedenle de paylaştığım her bir ayete kaçamak yorumlar getiriyorsun.
Embriyonun yaratılış aşamalarını “nutfe”, “alaka” ve “mudğa” tabiriyle tasvir eden başka ayetler de var. Ancak, anladığım kadarıyla, sen modern tıp kitaplarındaki tarif ve tabirleri kullanmadığı sürece, onlara da itiraz edeceksin. Dolayısıyla başka ayet aktarıp vakit kaybetmek istemiyorum. Senin iki haftadır aktardığım ayetlere karşı getirdiğin yorumlar bana şu ayeti hatırlattı: “O insan görmedi mi? Biz onu bir nutfeden yarattık. Şimdi aşikâr bir mücadeleci kesiliverdi.” (Yasin Suresi, 36:77)
– Ben genel değerlendirmemi senin iki örneğini de dinledikten sonra yapmak istiyorum. Ben sadece eleştirel yaklaşıyorum. Bunu mücadele olarak görmüyorum. Dikkat edersen iki haftalık müzakeremiz esnasında bazen söylediklerine itiraz etmedim. Açıklamalarından tatmin olduğumu söyledim.
– Haklısın. Çok katı bir şekilde her şeyi reddetmiyorsun. Bazen entelektüel dürüstlüğünün gereği olarak hakikati kabul ediyorsun. Zaten benim maksadım seninle cedelleşmek değil. Sana bildiğim Kur’¬anî hakikatleri aktarmaktır. Kabul veya reddetmekte tercih senindir. Seni hiçbir şekilde kabule zorlayamam. Senden tek isteğim Kur’¬an ayetlerine biraz daha insafla yaklaşmandır.
– Nasıl daha pozitif olunur sence?
– Yani, seninle bilgi yarışması yapmıyoruz. Kim haklı çıkacak ya da kim kazanacak diye bir endişemiz yok. İkimiz de hakikati öğrenmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla, ikili müzakeremizde görünürde kaybeden aslında gerçekte kazanıyordur. Çünkü savunduğu düşüncenin yanlış olduğunu anlayan, karşısındakinin yardımıyla doğruyu bulduğu için kazançlıdır. Tabir yerindeyse, bizim müzakeremizde “kaybeden kazanıyor.”
– Ben bilgi yarışması gibi görmüyorum. Sadece anlattıklarını akıl terazimde iyice tartmaya çalışıyorum. Çoğu zaman anlattıklarını evde eşimle de müzakere ediyoruz. Kur’¬an’daki olağanüstü bilgi diye aktardığın ayetleri eşime anlattığımda yorumu şu olmuştu: “Faraza Kur’-an’da eskiden hiç kimse tarafından bilinmeyen bilgiler olsa bile, bu Kur’¬an’ın semavî olduğuna delil olmaz. Çünkü söz konusu bilgileri UFO’lar Muhammed’e getirmiş olabilir.”
– Merak ediyorum. Sana makul geldi mi eşinin söyledikleri?
– Pekâlâ olabilir. İhtimal dahilindedir.
– Pes doğrusu. Anlaşılan senin eşin çok bilim-kurgu filmi izliyor. Hakikatle hayali birbirine karıştırıyor. Senin gibi aklı kendine biricik rehber yapan birinin anlatılanları makul görmesini yadırgadım doğrusu. Allah’ın varlığına ilişkin sonsuz delil olduğu halde, kabule yanaşmıyorsun. Oysa varlığının makul hiçbir delili olmayan UFO’lara inanıyorsun. Haydi bir an için UFO’ların olduğunu kabul edelim. Eşinin söylediğinin mümkün olması için UFO’ların bilimde bizim çok ötemizde olduğunu da kabul etmeliyiz. Onların on dört asır önce bildiklerini biz henüz yeni öğreniyoruz. Acaba niye UFO’lar sadece dünyadan bir kişiye bilimsel sırları vermişler? Niye on dört asırdır başka hiç kimseye hiçbir sır vermemişler?
– Haklısın UFO’ların Kur’¬an’daki bazı bilgileri Muhammed’e vermiş olması çok zayıf bir ihtimal. Ancak, yine de ihtimal dahilindedir.
– Daha önce de söyledim. Her an binlerce şeyin olması da ihtimal dahilinde. Ancak, onları hiçbir şekilde dikkate almıyoruz. Bir şeyin olduğuna veya olacağına ilişkin hiçbir delil yoksa, teorik olarak olası olsa bile, pratikte hiçbir şekilde nazara alınmaz. İhtimaldir ki, şu anda havada uçan uçak üzerimize düşsün. Ancak, hiç kimse uçak düşecek diye uçakların uçmadığı bir diyara göç etmiyor. Oysaki şimdiye kadar yere çakılıp yerdeki insanların ölümüne sebep olan yüzlerce uçak kazası oldu. Ancak, UFO’larla görüşüp hiç kimsenin bilmediği bilgileri edinen hiç kimse olmadı. Carl Sagan’ın bir kitabında okumuştum.5UFO’larla görüştüğünü söyleyenlere sübjektif bir soru sordurduğunda sürekli cevap alıyormuş, ancak zor bir matematik sorusu sorduğunda hiçbir zaman cevap alamıyormuş. Sagan, bu bilgi testini kullanarak UFO’larla görüştüğünü söyleyenlerin doğru konuşmadığını ortaya çıkarmış.
– Her neyse. Şimdi ayrılmam gerekiyor. Haftaya hangi konuyu müzakere edeceğiz.
– Haftaya Kur’¬an’ın gelecekle ilgili gaybî haberlerini seninle paylaşmak istiyorum. Bilimsel bilgileri, bizden en az on dört asır ileride olan UFO’lara verdin. Bakalım gaybî haberleri kime vereceksin.
* * *
Seküler bilimi bir nevi ilah edinen Thomas, insanın sadece aklıyla bilimsel hakikatlere ulaşabileceğine inanıyor, dolayısıyla on dört asırlık bir eserin bilimsel hakikatlerle çelişeceğini düşünüyordu. Gerçi, kendisi Kur’¬an’ı dikkatle okumasına rağmen açıktan genel kabul görmüş bilimsel hakikatlerle çelişen hiçbir ayet bulamamıştı. Aksine, bilimin son birkaç asırda keşfettiği birçok hakikati Kur’¬an asırlar öncesinde haber veriyordu.
Üç haftadır kendisiyle paylaştığım ayetler karşısında bazen sessiz kalmış, bazen mecburen teyit etmişti. Ancak, her seferinde kaçamak bir yol bulup teslim olmaktan kaçtı. Doğrusu, üç haftalık görüşmeden sonra, Hz. Peygamber’in (a.s.m.) mucizelerine rağmen inkârda inat edenleri daha iyi anladım. Kur’¬an’da beyan edildiği gibi, iman etmek istemeyen için hiçbir mucize fayda vermez.
Mevlana’nın dediği gibi, insan gözüne ancak iman sürmesini sürünce, hakikati görmeye başlar: “Sorarsan yağsın, etsin, ilik ve sinirden ibaretsin. Fakat yağın mumları ışıklandırmaya yaramaz. Etin sarhoşa kebap olmaz. Bütün bu bedenini bakışta erit, bakışa yürü, bakışa git, bakışa var! Bir bakış vardır, iki alemi de görür, padişahın yüzünü de. Bu ikisinin arasında sayıya sığmaz fark var. Gizli şeyleri Allah bilir ama gözüne bir sürme ara.”6

Bu yazı yazarın Nesil Yayınları'ndan çıkan Rabbini Arayan Thomas -2- isimli kitabından alınmıştır.

Dipnotlar:
1 İnsanın yaratılışıyla ilgili ayetlerin yorumunda Dr. Bahri Dayıoğlu’nun “Yaratılışta İbda ve İnşa Boyutu” ismiyle Köprü dergisinde çıkan makalesinden yararlandım. Köprü’nün Kış 2005 (89. Sayı) sayısında çıkan söz konusu makaleye şu web adresinden ulaşabilirsiniz: http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum =EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=654
2 İmam Taberi, Taberi Tefsiri, Cilt: 6, s. 2684.
3 Bediüzzaman Said Nursî, İşaratü’l-İ’caz.
4 Dr. Glen Johnson (Clinical Neuropsychologist), Traumatic Brain Injury Sur¬vi¬val Guide isimli kitabın tamamını şu web adresinden okuyabilirsiniz: http:// www.tbiguide.com/howbrainworks.html.
5 UFO’lar için bilgi testini Carl Sagan’ın The Demon-Haunted World, Science As A Candle In The Dark isimli kitabında okumuştum.
6 Mevlana, Mesnevi, Cilt: 6, s. 94.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kuran'daki Mucizeler ateist.bakış Konu-dışı 1 12-03-2018 21:02
Kuran'daki '19' mucizesi.. Kur'an'da Mucize Yoktur 93 20-03-2017 16:16
Kuran'daki Bilimsel Mucizeler(!) Rawden İslam 6 10-07-2011 12:28
Kuran'daki çelişkiler... İslam 37 28-06-2008 22:03

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 06:43 .