22-03-2014, 02:10
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 11 Sep 2005
Bulunduğu yer: Türkiye
Mesajlar: 532
|
|
Domuz Etindeki Toksikolojik Risk
Domuz etinin sağlık açısından faydaları ve zararları konusunda, epey bir süredir tıbbi literatürü tarıyorum. Tıbbi biyokimya uzmanıyım. Toksikolojik risklerle ilgili yaklaşık 20 sayfalık bir makale yazdım. Ulaştığım sonuç şöyle:
Geviş getiren hayvanların rumeninde yaşayan mikroorganizmalar, hayvanın besin
yoluyla aldığı toksik maddeleri, henüz ince bağırsaktan emilmeden önce, biyokimyasal olarak
dönüşüme uğratabilmekte ve böylece detoksifiye edebilmektedir. Oysa domuzlarda, rumen
yapısı bulunmadığından dolayı, ruminal zehirsizleştirme işlemleri gerçekleştirilememekte ve bu sebeple domuz eti, geviş getiren hayvanların etlerine göre, birtakım toksinleri ihtiva etme
açısından daha yüksek bir risk taşımaktadır.
Makalenin tamamına şu adresten ulaşabilirsiniz: http://www.hakkadavet.net/domuz1.pdf
Eleştiri ve katkıları merakla bekleyeceğim.
|
22-03-2014, 04:21
|
|
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 12 Feb 2010
Bulunduğu yer: Berlin
Mesajlar: 5.990
|
|
korelmis´isimli üyeden Alıntı
Oysa domuzlarda, rumen
yapısı bulunmadığından dolayı, ruminal zehirsizleştirme işlemleri gerçekleştirilememekte ve bu sebeple domuz eti, geviş getiren hayvanların etlerine göre, birtakım toksinleri ihtiva etme
açısından daha yüksek bir risk taşımaktadır.
|
Tavuk, tavşan veya develer de rumene sahip değildir veya geviş getirmezler. Ama islami kurallara göre onların da eti yenilebiliyor. İşkembe (rumen) sahibi olmamak direktman insanlar için yüksek risk taşımak anlamına gelmiyor.
|
22-03-2014, 06:54
|
|
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 15 Mar 2006
Bulunduğu yer: Toronto
Mesajlar: 8.615
|
|
Musluman veya yahudi olmayan milyarlarca insanin, ucuz protein ihtiyacini karsilayan ve hijyenik sartlar icinde tuketildiginde, hicbir zarari olmayan bu sevimli hayvani yaratan da sizin allahiniz degil mi?
Iman, ask gibidir,gozleri koreltir,beyni muhurler.
|
22-03-2014, 10:08
|
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 17 Nov 2009
Bulunduğu yer: Galactic Sector ZZ9 Plural Z Alpha
Mesajlar: 3.036
|
|
Çok hikayeden tayyare olmuş sevgili Korelmiş.
Niye mi?
Herşey bir tarafa yazıyı okuyunca insan kendini tasarımını(!) kusurlu görüyor "rumen" sahibi olmadığı için. Ne pis bir mahlukatmışım ben diyor kendi için.
Bereket "rumen" imiz yok lakin her türlü Faz 1, Faz 2 biyotransformasyon reaksiyonlarını gerçekleştirebilecek enzim sistemlerimiz ve sentezleyen organ/organellerimiz var. Tıpki domuz gibi.
- Oksidasyondan sorumlu CYP450 enzim ailesine bende sahibim. Biraz zorlasak belki sende de vardır.
- NADPH / NADP ile bende redüksiyon yapıyorum
- Sistein amino asit konjugatı olarak bende metabolize edebilirim bir çok maddeyi.
- Sülfat havuzumda var, olmadı sülfat konjugasyonu yaparım.
- Glukronidasyon yapan insan bile var yahu
Rumenim yok ama, Enterohepatik Döngü yapabiliyorum. Metabolize ettiğim maddeyi karaciğerden safraya vererek ince bağırsaktan tekrar emilmesini sağlıyorum ve yine metabolize edebiliyorum. Komediye bak, yıpki domuz gibi. Hatta zorlasak sizde yapıyorsunuzdur bu işi.
Aflatoksinler ile ilgili bölümü nereden buldunuz bilmiyorum. Bazı doğru tespitler var. Lakin bırakınız domuz etini, baharatlardan aldığımız aflatoksinlerin metabolize edilmesi için Tanrınızdan bir "Rumen" dilemekten başka sanşımız yok mu?
Yazının genelinden elde edilen sonuç : "Rumen sahibi canlılar, Tanrının kayırdığı yaratıklardır. Gerisi her türlü toksine sahip/hastalıklı yaratıklardır." İnek Faşizmi denilen bu olsa gerek. Hindistan'da yok bu kadarı
Deveninde yok rumeni. Sütünden, etinden hatta sidiğinden faydalanılması gerektiğine dair hadisleriniz bile var. Bir oturmaya rumensiz kaç deve yersiniz Allah(!) bilir. Boş işlerle uğraşmayın.
Esen Kalınız
Teoloji gece yarısı, karanlık bir mahsende, orada olmayan kara kediyi aramaktır. Robert A. Heinlein
|
22-03-2014, 10:50
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 11 Sep 2005
Bulunduğu yer: Türkiye
Mesajlar: 532
|
|
ALKA: "develer de rumene sahip değildir"
AerA: "Deveninde yok rumeni."
Makaleyi yazmak için, 1 yılı aşkın bir süre, gece-gündüz çalıştım ve ruminal detoksifikasyonla ilgili bütün literatürü gözden geçirdim.
Siz ise en basit bir bilgiyi dahi bilemeyecek kadar cahil ve doğrusunu öğrenemeyecek kadar aciz bir durumda eleştiri getiriyorsunuz!
Devenin midesi, sığır ve koyununki gibi 4 bölmeli değil, 3 bölmeli. Eksik olan kısım ise rumen değil, omasumdur ve adeta omasum ve abomasum tek parça gibidir. Rumeni ise vardır. Devenin sindirim sisteminin kendine has başka birçok özelliği var. Burada ayrıntısına girmeyeceğim. Genel olarak, suyun az olduğu şartlarda da çalışabilecek özellikte...
Biraz okuyup-araştırın lütfen, sonra eleştirecekseniz yine eleştirin.
|
22-03-2014, 15:58
|
|
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 15 Mar 2006
Bulunduğu yer: Toronto
Mesajlar: 8.615
|
|
Domuzun insana, hem gida maddesi, hem de tibbi yonden ne cok faydalari oldugunu bilmemen imkansiz tibbi biyokimya uzmani bey. Biyolojisini de bildigin halde, iskembeye takilman, tamamen kurani, dolayisiyla muhammedi, dolayisiyla domuzu da yarattigina inandigin allahi hakli cikarma cabalarindan ibarettir. Yazik zamanina, insanliga faydasi olacak bir arastirma yapsaydin, hep beraber ovunurduk simdi seninle.
Iman, ask gibidir,gozleri koreltir,beyni muhurler.
|
22-03-2014, 18:44
|
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 17 Nov 2009
Bulunduğu yer: Galactic Sector ZZ9 Plural Z Alpha
Mesajlar: 3.036
|
|
korelmis´isimli üyeden Alıntı
Makaleyi yazmak için, 1 yılı aşkın bir süre, gece-gündüz çalıştım ve ruminal detoksifikasyonla ilgili bütün literatürü gözden geçirdim.
|
Bravo. Bir sene boyunca yaptığın iş aynen bu zaten. Ruminal Detoksifikasyon. Domuzun rumeni var mı? YOK. O zaman tamamen senin bir yıllık çalışmanın dışında bir hayvan zaten. Bilimsel Yaklaşımın yanına bile yaklaşamamışsın.
korelmis´isimli üyeden Alıntı
Siz ise en basit bir bilgiyi dahi bilemeyecek kadar cahil ve doğrusunu öğrenemeyecek kadar aciz bir durumda eleştiri getiriyorsunuz!
|
Rumende aflatoksin metabolizması, mikotoksin metabolizması çalışmayı akıl ettinde, domuzdaki aflatoksin metabolizmasını incelemeyi neden akıl etmedin.
Sen daha konunun başlığını tutturamamışsın. Başlık : Domuz Etindeki Toksikolojik Risk, İçeriğindeki Bilgi : Domuza dair en ufak bir şey yok.
- Yazdığın yazının içerisinde domuzun bu metabolik reaksiyonları ne şekilde, ne kadar başarı ile yaptığı/yapabildiğine dair en ufak bir bilgi kırıntısı yokken, beni cehaletle yaftalamadan önce, Bilimsel Yaklaşım hakkında fikir sahibi ol.
Teoloji gece yarısı, karanlık bir mahsende, orada olmayan kara kediyi aramaktır. Robert A. Heinlein
|
24-03-2014, 01:37
|
|
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 08 Mar 2010
Bulunduğu yer: Antalya
Mesajlar: 3.058
|
|
Bilimsel yöntem konusunda bir takım sorunlar mevcut sanırım.
Öncelikle, alınmış olan toksin maddeler nelerdir ve bunun canlıya olan etkileri ne şelikdedir?
Canlının vücuduna girmiş olan bir madde, doğrudan ya da dolaylı olarak canlıyı etkiler. Canlıyı etkilemesi ise iyi ya da kötü yönde olacaktır. Bu bakımdan, dışarıdan gözlemlenmesi mümkündür. En kötü ihtimalle ise bir talım laboratuar çalışmaları ile ortaya koyulacaktır. Yani, hasta olduğu bilinen bir canlıyı yemeniz durumunda, bundan zarar göreceğiniz kesindir. Bu canlının işkembesi olması ya da olmaması sonucu etkilemez.
Toksik madde olarak adlandırılan maddelere gelecek olursak;
Damuzların yemiş oldukları gıdalardan vücutlarına giren maddelerin, besin zincirinde kendinden sonra gelen canlıya geçişi, dolaylı yoldan bir geçiş olacaktır. Peki sözü geçen toksik maddelerde durum nedir?
A) Mikotoksin: Beslenme alışkanlığımızda büyük bir yer tutan tahıllarda başta olmak üzere, kuruyemişlere ve diğer yemişlere kadar pek çok gıda maddesinde görülebilir. Kaynak
A1) Aflatoksin: Yine tahıllarda bulunması durumu söz konusu. üksek miktarlarda maruz kalınması karaciğer kanserine yol açmakta. Bunun yanında bu maddeye hiç bir canlının direnci yok. Yani domuz buna maruz kalıp hastalandıyda zaten ölmüş olacaktır. Hastalıktan ölmüş bir hayvanın işkembeye sahip olup olmaması ondan elde edilecek besinin sağlıkı olup olmamasını etkilemeyecektir.
A2) Okratoksin A: Tahıllardan bulaşma durumu söz konusu. Yine.
...
...
...
B) Bitkisel Toksinler
Bitkiler, kendilerini çevresel zararlılardan korumak için birtakım sekonder metabolitler üretebilir ve bu moleküller bitkilerle beslenen hayvanlar üzerinde bazı toksik etkiler ortaya çıkarabilir (90 ).
Nadiren, bazı bitkiler ruminantlara karşı daha toksik olabilmekle birlikte; mikotoksinlere olduğu gibi, bitkisel toksinlere karşı da, genellikle, rumenli hayvanlar
rumeni olmayan hayvanlara göre
daha dirençlidir (11, 91-96). Bugüne kadar sayısız bitkisel toksin tanımlanmıştır.
|
Öncelikle, alıntıladığım bölümde ne dediğiniz anlaşılmıyor. Hiçbir şey net değil. İkinci mesele, atıfta bulunduğunuz kaynağın ilgili bölümünde iddianızı destekler nitelikte bir cümle yok. (Gözden kaçırdıysam bana bulup buraya yazarsanız sevinirim). Sadece koyunların steplerde bulunan "Yavşan Otu" bitkisi ile beslenmeleri konulu bir parça var. Bu nedenle geçiyorum. İlgili bölümü bulursanız geri dönüş yaparım.
C) Endütriyel Toksinler
Burada endüstride kullanılan böcek öldürücüler gibi toksin maddelere değinmişsiniz. Bu maddeleri en başta canlıya neden yedirdiğimiz konusunda bir takım sorularım olabilir. Neden? Amaç nedir?
Konunun köküne inelim mi? Yani işkembeye?
Aflotoksinler bakımından, dünya gıda stoğunun %25'i etki altındadır. kaynak gösterilen çalışmaların genel düşüncesi, bu aflotoksinlere karşı mücadelenin, daha çevreci yöntemlerle yapılması gerektiği yönündedir. Yani, kimyasal yerine biyolojik mücadele. dezenfekte işlemi için, Karşı türlerin yaratılması ya da başka ilaçlar yerine enzimlerin mücadelede kullanılması gibi. KAYNAK
Yazılmış olan makalede diğer bir eksiklik, yazarın yanlı tutumudur. Burada sadece domuzların sözü geçen maddeden etkilenmesinden bahsedilmiş. Ancak, bağışıklık sisteminin baskı altına alınması şeklinde gerçekleşmiş olan bu etkinin hindilerde, tavuklarda, farelerde ve tavşanlarda da gözlemlendiği konusuna değinilmemiş? Neden? Tabi bir de:
AerA´isimli üyeden Alıntı
- Yazdığın yazının içerisinde domuzun bu metabolik reaksiyonları ne şekilde, ne kadar başarı ile yaptığı/yapabildiğine dair en ufak bir bilgi kırıntısı yokken, beni cehaletle yaftalamadan önce, Bilimsel Yaklaşım hakkında fikir sahibi ol.
|
Makalenin bütününde gözlenen yuvarlak ifadeler, güvenilirliği ciddi ölçüde zedelemekte. anlatımda ya da iddialarda bir açıklık söz konusu değil. Bilimsel bir yazıyı insanlara kabul ettirmek iddiasındaysanız daha dikkatli hazırlanmanız gerekirdi. Eğer bu makalenizi herhangi bir yerde kullanmayı düşünüyorsanız, iki defa düşünmenizi öneririm. Bu hali ile hiç bir jüriden ya da etik kuruldan geçiremezsiniz.
Dinler çoğunluğun korkusu ve azınlığın kurnazlığı üzerine kuruludur. (Stendhal)
SERBEST KALEM
|
24-03-2014, 02:31
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 07 Jan 2014
Mesajlar: 86
|
|
Aşağıya ekleyeceğim haritada, ülkelere göre kişi başına yıllık et tüketimi gösterilmiş
Görüldüğü gibi ülkemiz 16.7-30 arasında (25-25.5 gibi), söz gelimi Amerika ise 102-120.2 arasında. Haritadaki gelişmiş ülkelere baktığımızda tümünde yılda kişi başına 80 kilonun üzerinde et tüketildiğini görüyoruz. Bu denli çok dolayısıyla rahat et tüketiminde domuz etinin payı büyüktür. Domuz hızlı ve çok üreyen bir hayvandır bu nedenle eti çok pahalı değildir, besleyici ve proteini kaliteli bir ettir. Çinliler binlerce yıldır domuz yiyorlar, bugüne dek bir zararını görmüş değiller, nüfuslarına bakın anlarsınız Hijyenik şartlar sağlandıktan sonra domuz etinin hiçbir zararı yoktur. Müslümanlar, nasıl ki bir tek yararı dahi olmayan, aksine yüzlerce zararı olan hitan ( uyduruk adıyla sünnet, penisin koruyucu derisinin kesilerek, penisin sakatlanması ilkelliği) için bir sürü uyduruk yarar türettikleri gibi, domuz dinlerinde haram olduğu için, domuz eti adına da bir sürü uydurma zarar üretiyorlar. Oku at, saplandığı yeri 12 olarak belirle, etrafına hedef tahtası çizip; " Bak, 12'den vurdum" de Müslümanların kendilerini kandırmak için ( ve başkalarını kandırmaya teşebbüs için) 1400 yıldır kullandıkları en çocukça propaganda yöntemi.
Bir şey ya da bir kişi, İslam'a yanaşmıyorsa, uymuyorsa, o şey ya da kişi çocukça bir his ve tavırla karalanır. Buradaki amaç o şeyi/kişiyi itibarsızlaştırma, şeytanlaştırmadır. Mesela gerçek lâkâbı Ebû'l Hikme " Hikmetin/Bilgeliğin Babası" olan adama, sırf İslam'a aklı yatmayıp kabûl etmediği için kalkıp kendi yazdıkları propaganda tarihinde/resmî tarihlerinde Ebû Cehil " Cehâletin/Bilgisizliğin Babası" dediler... Çocukça... Adamın tek suçu Muhammed'in iddialarına katılmamak, hepsi bu. " Muhammedci değil misin? O zaman câhilsin". İslam öncesi döneme de " Câhiliye/Bilgisizlik Dönemi" dediler. İslam'dan sonra aya gittiler ya, ondan sanırım. Hâlbuki asıl câhiliye İslam'la başlamıştır. Örnek, Muhammed'in ilk eşi olan Hatice, 2 kez evlenip boşanmış, çalışan, ticaretle uğraşan, emrinde yüzlerce erkek çalıştıran, şehirler arası ticari yolculuklar yapan, iş takip eden bir kadın. Görüldüğü gibi gayet özgür ve medeni bir yaşam var demek ki. Bunun neresi câhiliye dönemi? Yok kız çocukları gömülüyormuş da mış, miş... O hâlde insanlar nasıl doğuyordu? Ağaç kovuğundan mı çıkıyorlardı? Kadını diri diri gömen İslam'dır... Kendi ideolojilerindeki olumsuzluğu, karşı tarafa yansıtma yapmışlar. İslam'dan sonra hangi kadın Hatice'nin konumuna gelebilmiştir? Bir tane örnek gösteremezsiniz.
Her zaman söylerim, İslam bir tür çocuk dini... Yani tavırları çocukça, kendinden olmayanlara saldırı yöntemleri, karalama yöntemleri kendini savunma yöntemleri vb. tümü çocukça. Bu da doğal, çünkü insanlığın çocukluk döneminden kalma.
Bu devirde hâlâ "domuz eti çok zararlı" deyip bir de bunu sözde bilimsel kanıtlara dayandırmaya çalışıyorlar. Sen yeme kardeşim, sizin yüzünüzden ülkede kimse de yiyemiyor, Hristiyanlar bile. Elin oğlu yılda 80 kilo et yesin, biz 25 kilo yiyelim, o da elin oğlunun yediğinden 10 kat pahalıya...
Çoğu Müslüman bilmiyordur eminim, İslam'da çekirge yemek helaldir meselâ, hadi o hâlde çekirge yeyin sevgili Müslümanlar. Akşam yemeğinde şöyle bir tabak çekirge, hmm. Çıtır çıtır iyi gider değil mi? Çekirgenin sağlığa yararları hakkında da ilmî tetkikatlar yapın, bakalım yararları nelermiş.
|
24-03-2014, 03:43
|
|
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 30 Sep 2007
Mesajlar: 2.207
|
|
bilig´isimli üyeden Alıntı
Oku at, saplandığı yeri 12 olarak belirle, etrafına hedef tahtası çizip; " Bak, 12'den vurdum" de Müslümanların kendilerini kandırmak için ( ve başkalarını kandırmaya teşebbüs için) 1400 yıldır kullandıkları en çocukça propaganda yöntemi.
|
Harika bir benzetme.
|
Yetkileriniz
|
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.
HTML-KodlarıKapalı
|
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:12 .
|