Hep merak etmişimdir, inançlılar inandıkları şeyin saçmalığını nasıl göremiyorlar? Ayrıntılardan da değil, genel kurgunun açmalığından bahsediyorum. Dinin çizdiği genel kurgunun saçmalığını anlatabilmek için küçük bir meseli alıntılayacağım;
''Günlerden bir gün, Tanrı evreni seyrediyormuş. Evren uçsuz bucaksız. İçinde milyonlarca yıldız, binlerce güneş, yıldıztakımları, karadelikler, milyonlarca galaksi, yeni yeni dünyalar oluşturmaya gayretli pek çok enerji kümesi, madde-enerji geçişleri v.s. barındırıyor. Tanrı bunlarla ilgileniyor. Sonra görevli bir melek ona telaşla haber veriyor: 'Rabbim, Rabbim, kayıp galaksilerden birinde bir güneş, bir de Dünya diye bir gezegen, o gezegenin üstünde de Riyad diye bir şehir var, bu şehrin köyünde Aişe isimli bir genç kız yaşıyor ve şu anda çardağın altında nişanlısıyla öpüşüyor! Başında örtüsü de yok, sanırım bekaretini kaybetmesine ramak kaldı. Ne yapalım Rabbim?' Bunun üzerine Tanrı tüm uğraşlarını bir kenara bırakıp bu olayı ve vereceği cezayı düşünmeye başlamış.''
Bu mudur?
İnandığınız dinin genel kurgusunun ve çizdiği çerçevenin özeti bu arkadaşlar.
Saçmalığı harbiden fark edemiyor musunuz?
Eskiden dünyanın evrenin merkezinde olduğuna inanılırdı. Evren de dünyadan bakınca gökyüzünde gördüklerimizden ibaret sanılırdı. Tanrı evreni ve dünyayı bizi sınamak için yaratmıştı. Ama fizik bilimi ilerledikçe bilim insanları inançlarını yitirmeye başladılar. Çünkü evren o kadar büyük ve dünya ile insanlık o koca evrenin içinde o kadar küçüktü ki, insan ister istemez kendini önemsiz hissediyor. Ve artık insanı evrenin merkezine alan bakış açısı terk ediliyor. Zira hiç de özel değiliz. Bir meteor çarpmasıyla yok olup gitsek evrenin hiç umurunda olmaz. Eğer bu koca evrenin bir Tanrısının olduğunu varsayarsak, yok olup gitmemiz onun da umurunda olmayacaktır. Bu denli büyük bir evrende hala insanın sınav vermesi için Tanrının yaratımı olduğu ve evrenin de insan için olduğu iddiasını dillendirmek mümkün değil. Herşeyden evvel bu iddia, Tanrıyı çok büyük bir müsrif konumuna düşürüyor.