Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Dil, Mantık & Zihin Felsefesi

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 21-04-2018, 13:42
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart Denemeler, Söyleşiler ve Söyleyişler

Üç ya da dört forumluk bir ortak yapım düşünüyoruz....

-Anonim-

Olguların üzerine şimşek bakışlarınızı iletin ve gönderin yazılı eserlerin değil!

-Toplumsal sosyal olay ve olguların ve ,gerçeklerin, üzerinden hayata bakın..
Yazılı nesinlerin ve eserlerin penceresinden değil. Gerçek sahnelemesi. Bizler televizyonlardan ve gazetlerden gerçek izliyoruz şimdi. Tıpkı bunun gibi kitaplardan olgu izliyor ve işaretliyor ve inceliyoruz. Bu ikinci bir pencere ve arada bir set var. Gerçeklik seti. Gerçek dışarda.. İlk önce bu set yıkılmalıdır..

Gözlemci gerçeklerin içine kendi girişmelidir ve olgulara, oldukça (gözel/sözel ve eylemsel) olabildiğine ve alabildiğine b_ulaşmalıdır..

Kitap bilişimiyle, yazılı eser bilişimiyle bilişim üretiyoruz şimdi.. Kitap bilişimiyle ve yazılı eser bilişimiyle yeniden bilim,biliş bilgi üretmek iyi yordamlanmıyorsa, iyi harman sentez yoksa ya da yarım kalan bir işin-eylemin ve bilişimin devamı ve tamamı değilse ve bunlar yüzünden işin ucundan tutma değilse bu oldukça tıkanık bir çabadır.

Gerçekçi, gerçekten, gerçeklerden ve dışarıda ve gerçeğin kendinde olanlardan dışarıdan an be an olandan beslenmeli ve esinlenmelidir.
Bilişim gözlemden ve gerçek gözlemlerden beslenmeli ve desteklenmelidir.
Yazarın kalemi de, gözlemi de asıl oralardan ve acıdan ve hınçtan da, beslenmelidir

--

Ve gözleriniz ve bakışlarınız ve gerçeği izlemeleriniz ve gözlemleriniz gerçeğe vurduğunda ve bakışınız-görüşünüz gerçeğe çarpıp bileştiğinde, daha oracıkta, hemen oracıkta, bir devrim yansımalı ve bir depremin ön-dalgası kımıldaması ve ışınımı oracıkta oluşmalı ve kımıldamalıdır..

Değişemez hiç bir şeye inanmayın! Çözülemez anlaşılamaz şeylere de. Bilgi yapılandırmacılığının en önemli sorunları bunlardır. Değişemezlere ahmaklar inanır. Her şey değişir dönüşür ve yeniden kurulur yapılır. Statükoculuk
Güçsüzlüğe acizliğe bilgisizliğe ve bilimsizliğe -bilişsizliğe inanmayın...ve cevapların bulunmadığına ya da olmayacağına, ve çözümlerin ve yanıtların asla bulunmayacağına, bilginin kayıp yitik ya da zor ve ulaşılamaz olduğuna, olacağına da asla bunlara kendinizi inandırmayın ve inandırılmanıza da asla geçit, izin ve aman vermeyin.

Bilgi -bilme evrenseldir. Biliş görüş, seziş ve buluş evrenseldir. Evrensel içeriklerdir ve evrensel kalacak...
Kendilerine mal edenlerin sorunu. ve Bırakında onlar bunu yapsınlar şimdilik.

Yeterince güç -birleşme ve oluşma biriktirilip birleştirilirse çözülmeyecek ve kımıldatılmayacak ve yıkılamayacakta ,değiştirilmeyecekte, olgu, sorun, çözüm ve çözümsüzlük yoktur. Buna bilgi ya da diğer şeyler de dahil..

Her şey değişiyor. Buna toplumda dahil.

Öyle ele alınır ve bakılırsa; biliş ve gözlem de ,bilgisellik ve olan bitenin farkında olmakta gerçeği bir ölçü de kımıldatabilir

Gerçeğe yansımış bakış ve olgulara çarpmış onları itmiş dokunuş..

-
Kimliksel Çatışmayla Yazı okumak İkilematiği ve Problematiği

Bunun ve bunu yazanın kim olacağı, yazanın nasıl biri olduğu ve ne anlatmaya ve yapmaya girişeceği ya da ne anlatmaya çalıştığı ve dostluk ve gelecek ikilemi ,kimliksel uyuşma refleksi ikilemleri ile yazar dinlemek ve okumak


Bunları yazar açıklamış, özdökmüş ve kendini az çok vermiş olmalıydı .Onun kabahati yapmadıysa..

[I]Eleştiriye kulak açıklığı yazarı destekler oysa ego sönüklüğü ya da yazıların beğenilip beğenilmemesine ilişkin tantana ve eleştiri, özsaldırı ve özkorumaya yönelik okuma ve izlem, egosal okuma izlemi, bunlar yazarı ya pasifleştirir ya da şımarıklaştırır ya da kavgaya çeker, sürtüşmeye çeker. Şimdi buna ve bunlara bu tuzaklara düşmemek için elinden geleni koyan/yapan ve uğraşan-didinen ve çırpınan bir yazarla başbaşasınız...
bu kimlik sorunu nedir?

Bir yazarın yazısı ben kavramı üzerinden içeriliyorsa ve ele alınıyorsa ve orada ben kavramı ve yazanın kimliği gözetiliyorsa, ve onu okurken hala savunma refleksleri ile karşı durma ,karşıcılık refleksleri gözetiliyorsa onu hala belki de okumadınız ve anlamadınız?

Bu bizden mi değil mi? kim? Acaba nerden saldıracak?
Siz abondane mi edildiniz daha önce sosyal ya da bilgisel-bilişsel olarak kabarık göstergeli bilgi şovu ve göstergesiyle?
ya da bunun refleksiyle?
zor duruma mı düşürüldünüz?
gerçek bilişsellik bunu ya yapmaz ya da onarım ve tamire girişirdi. hemen dönüp kendi düzeltmelerini bir biçimde üretirdi...

Biri size saldırdı mı? saldırıyor mu? bu nasıl bir okuma ve savunma refleksi ve girişmesi
bunun ardında ne var?
psikolojik çözümlemesinde ve tahlilinde

Bilmiyor olabilirsiniz ve olabiliriz. inanın hepimiz-hiçbirimiz nerdeyse doğru düzgün bilmiyor ve algılamıyoruz. Aynı kapandayız-sıkıştık. Bunu kabul etmeliyiz. Sözde seçkinlerin hayatlarına ve yapış biçimlerine tarzlarına da asla kanmayın... İnsana ve ortaya veren vermiştir bunu bulursunuz. Ortaya koyan koymuştur bunu alırsınız ve görürsünüz-işaretlersiniz de..
Herkes acı çekerken biri orda acı çekmiyorsa ve duymuyorsa kah kah gülüyorsa bunu sorgulayın..
Kendimizi kabarık gösteriyoruz sadece çünkü aynı çukurdayız. On da var mı diye bakmak için. Onda ne var bakmak için.. Bilgi pipisi uzatıp gösteriyoruz. Ya da saklanıp yapıyoruz bunu .Evet birbirmizden ve olduğumuzdan saklanarak ve ucuna acıcık yetmiş santim ekliyoruz. Bunu da öğrendik ve gördük...
Gerçekten çok az şey biliyoruz ve oluyoruz . çok az şey ve atıp sallıyoruz ve bilmemek neyin göstergesi?
ve öğrenmeye hemen şimdi burda-n başlayabilirdik

İnsan kendini oldurmak için kalıplar giyiniyor ve kendini türlü yöntemlerle şişiriyor .Bu şişirmece oyununda daha tıkanıp kalıyoruz bizler... Oysa ilerisi var..

Şişirmece Bilgi Kasları Sorunsalı ve
Bilgi-biliş üzerinden zor duruma düşürülmek ve küçük görülmek hissetmesi

Herkes içinde bir çocuk saklıyor arakadaşım. Gizlenmeye gerek yok. Ben
buldum bunu-çözdüm.. İncinmiş, incitilmiş ve büyütülmemiş bir çocuk personası. Büyütülmemiş. Anne incitmiş, kolaycılığa alıştırılmış, beleşçiliğe ve eline herşey hazırdan hızlıca verilmiş, kendi temin etmemiş, bedenini ve gövdesini henüz kendi yapma gücünü de giyinmemiş insanlar, iş görmemiş ve yapmamış, otorite tıkanıklığı gelişmiş, emir almış-vermiş ,kolay besin ve kolay yaşam sunulmuş-büyümemişler olarak bizler burdayız...
Burada dışa-vuruşuyor onlar. Birbirinizle vuruşmayın.. Aslında vuruştuğunuz
kendiniz.. Fallik ya da falliklik toplaşması ve faaliyeti sürer-döner sonra burda..

Toplum çocuk kaldırılıyor. bu genel bir uygulama ve sorun. Yapı sorunu.. Çocuk kalmanız ve kalmamız istenip sağlanıyor. Anne, baba devlet ve türlü otorite eliyle-sistem uyuşturması. Bunlar sosyal olgular ve bu kolay yönetme için destekleniyor
Tüm çatışmacı kimlik sorunları bunların özbarışması ve kaynaşması ve aşılmassı istencinden ,büyüme-büyüyüş ve öğreniş istencinden de kaynaklanıyor

Öğrenmeniz baltalanıyor ve yanlış bilgiler edindiriliyorsunuz
Gerçeğiniz an be an saptırılıyor...
Sosyal tabana inemiyoruz bizler

--
Okuma Reaksiyonu ve Hızlı Geçiştirmecilik Hızlı ve Can Sıkıcı Geri Bildirimler Vermek

Çatışmadan okumayı öğrenmeliyiz. Kimlik inatlaşması. Bu boktan bir zaman kaybından başkası değil.
ve yukardakine işaret ediyor..

Anlamaya inemiyoruz çünkü çoğu zaman anlatan da anlatmaya ve kendini anlatmaya giremiyor ve inemiyor. Yazdıklarının sosyal olarak nasıl bulunacağı ve yorumlanacağı ikilemi. Kişi yazarken bunun nasıl yorumlanacağını yorumluyor. Ve onu yorumlamaktan yazamıyor. Düşünceleri savruluyor. Bu bir sosyal şov ve gövde göstergesi mi?

Burda kimse kimsenin ne olduğu ya da az ve çok bildiğiyle ilgileniyor mu?
Az ve çok bilme kavramı yapay bir tantanadır.
Çocukça düşünceler barındırabilirim ve henüz öğrenmemiş ve bir şey bilmiyor da olabilirim. Buraya sosyalleşmeye geldim. Bakın yukarıda da öyle yazıyor. Sosyalcilik. Sosyal omaya geldim heyy.. Duygusal savrulmalarım da olabilir ,

Ben kendim ille de benimsetirim ve içe katarım diyen arkadaş var mı?

Sanırım kimse yazdıklarımın verimsiz olmasını ya da henüz yeni öğrenmemi ve bazı şeyleri bilmememi umursamıyor olmalı
Buraya karışıp öğrenebilirim ve fazla dikkatte çekmem. Beni incitmezler burada

Burda çok bilen yok. Bilenlerde iyi abiler ve saldırıp hakaret etmiyor

Herkes buraya bilerek ve birşeyleri olarak biliş protokolleri eşliğinde, üç ansiklopedi ve bir kaç terminoloji ve antoloji devriyle (devrederek) ve olarak gelmeli de değil sanırım, Olmaya geldik. öğrenmeya ve birlikte öğrenmeye..

Sosyal olgu yükleriyiz.
Bunlar sosyal taban.
Özgünlük ve dürüstlük ve kendini açma gerçek birer sosyal tabandır, çok bilgi değil...
Ve bilgiyi iyi evirip çevirmek ve çok kıvırmak değil!
bunlar neden sosyal taban olarak işaretleniyor

--

Okuma Yüklemi ve Refleksi
ve Bilgi-Biliş Problematiği Ele Alınması

,zihninizi ve düşünceleri oldukça yavaşlatmalı, durgunlatmalı ve tane tane sırayla çekip çevirerek düşünmelisiniz

anlamayı isteme ve anlamayı düşünme ve anlamayı içerme .
ne anlatıldığını anlama -isteği- ve mantığıyla düşünerek gitmelisiniz

Gerekirse bir cümlenin üzerine bir kaç dakika durup düşünün. odaklanın ve düşünün. anlamadığınız cümlede durumda duraksayın ve bakın

Sorularınızı bir düzenle yavaş yavaş düşünerek sıraya koymalısınız
Siz bir şeyin öğrenilemeyeceği ve bilinemeyeceği kanısı ile hızlıca cümleler yuvarlıyorsunuz

Siz bir şeyin öğrenilemeyeceği ve bilinemeyeceği ya da öyle değil böyle olduğu ve olacağı kanısı ile hızlıca cümleler yuvarlıyorsunuz
Verecekleriniz var anlıyoruz-alacaklarını yok mu?

Bilişsellik denilen sentez ya da akım ya da bilgisellik içerildiğinde kavramsal okumaların ve kavramsal hızlı okumacılık, öğrenmecilik ve ezbereyip geri didakte etmeciliğin ve geri bildiriş sunmacılığın refleksini ve bunun tuzaklarını siz de göreceksiniz.. Sosyal okumacılıktan ve ben-töz ilgicilikten de sözetmiyoruz. Sosyal okumacılık ve öğrenmeciliğin ötesi. Gerçeklerle temas ve kişinin kendi gerçeğini yapılandırması ve yapması, olması ikilemi bu..

Düşünleriniz gerçeklere temas etmeli yazılara değil!
Eylemleriniz de öyle...
Düşünleriniz gerçeklerle bağ ve ilişik kurmalı
Acıların üstüne düşünebilir ve üstüne düşebilirsiniz . Toplum acılar tarihidir. İnsan acıdan acımalar bütünü ve bütünlüğü gibi bu ara. Bu çok yol yapar...

Yazılı eser vermenin eylemciliği sınırlı olsa da. Eli taş ve kavga tutana kadar ..bu yine de bir yoldur.. Birleşmek ve birleştirmek ya da kaynaşmak-kaynaştırmak güç biriklemek içerilmiyorsa? ne işe yarar?

Çatışmacı kavgacılık ve yazılı kaos diz boyu. Kavramlar üzerinden birbirimizi ve birbirimizin aklını ve bildiğini dövüyoruz. Herkes benim bildiklerimi dövebilir burda sanırım... Bu refleks artık tarihe karışmalı...

Düşünce demini gerçekten almalı, yazılı nesinlerden değil! Ve sataşmacı sorun-u olanlar onu kendi gerçeği üzerinden gidersin ve çözsün. Kendi kişisel gerçeği ve yolu. Başka problemleri var. Derin bir psikanalitik yaklaşım bunu gözetebilir. Sosyal diğer tıkanmaları ve öğrenmeye sırası gelmeyi ,kendini yetersiz ve hazır değil hissetmeyi ve diğer saçmasapan olguları ve tıkanmaları burda-n aşıyoruz sadece

Burda büyüyoruz yazarak ve kendimizi büyütüyor ve tarihe hazırlıyoruz. Yapacağımız iş bu. kavga etmek değil. Kavga türetmek değil
Kavgaların tamamı burdan verilmeyecek ve burda bitmeyecek. Yazışarak kimse tarih yıkmadı ve yapmadı...

İçine bilişsellik, öğrenme ve öğrenmecilik ve gerçek acı ve gözlem, öğrenme bilimi ve istenci katışmamış bilgi ve bildirme ile yürüyenlerimiz sıkıntı duyacaklar

Bilgisellik bir tutumdur ve bilişsellikte ona eşik edecektir. Öğrenmesellik yaklaşımı. Öğrenmesellik istenci ile dolup taşmalısınız ki öğrenesiniz..
Ezberleme ve bunu doktrine etme, yapılandırma ve hızlı çabuk didakte etme-geri bildirme ve toplumdan özümsenmiş hızlı kolay bilgi emme edinme, yazılı eserleri içselleme ve geri verme sunma refleksleri ile dolup taşmışsınız
Gerçek bilgi kitaplarda yazmıyor? Toplum bir yapı, kuruluş, organizasyon., Gerçekte öyle.

Toplum yazılı bir eser değil! Dışarda gerçek, tarih ve kanla yapılıyor ve yazılıyor ve eylemle...

Bu hızda ve bilinmezlikte ve bu bilinmezcilikcilikle de birlikte işleri düşünür ve cümleleri hızlıca ve toparlak biçimde ne anlattığına bile emin olmadan yuvarlarsanız?
ve düşünsel, zihinsel, karşı, hızlıca refleksler sunarak kendinizi yönlendirirseniz ,bu gidişle bir şey öğrenemeyeceksiniz

Bir kere soru, sorun ve düşünceleri ham biçimde tartın
ve sorunun ve içeriğin üstüne bakın bir kere
Bir şeyin ne anlattığına..
Birisi bir şey anlatıyorsa o bir şey anlatıyordur ve bir biçimde anlaşılabilirdir

Yazma kurgulu insanın tuhaf bir alışkanlığı ve tuhaf bir biçimde uyguladığı bir yapı...

Düşüncelerin ucunu ve ne anlatıldığının da ucunu, hem daha derinden, hem daha sert ve hem de çok daha sıkı tutmayı ve anlamın tam üstüne şimşek gibi bakıp/çakıp anlamı boğup alıp ordan çıkartmayı ve kopartmayı da öğrenmelisiniz
Öğrenilmeyecek hiç bir şey yoktur
Bilinmeyecekte


İnsan anlaşmak refleksiyle yazardır-yazıyor. Kendini anlatma sıkıntısı ya da iletişme sıkıntısı bir bilgi sorunsalı değil öncelikle...

Bir olgunun, size aktarılan bir düşüncenin , yazılı bir nesinin ve yazar refleksinin , cümle yapısının ve anlatımın ne ifade ettiğini de , -anlamın- ne demek olduğunu da öğrenmekten ve anlamaktan korkmayın ve çekinmeyin

tek tek sırayla kelimeleri çözümleyebilirsiniz.-Yazan insandır. yazar insandır .arkasında insan düşüncesi var..
eğer kelimeleri özenle tek tek çözümleyip birini hala anlamıyorsanız muhtemelen ya boş konuşuyordur ya ne anlattığını bilmiyordur ve anlattığından emin değildir ya da eminim dans ediyordur ve yıldız ve bulut kovalıyordur

Yüzeysel okumalar ve bakışlar yapıyorsunuz

Anlamak isteğini ya da anlamakın kendini ve anlamın da kendini sınırlayan gerçek olgu, bunun bir şey anlatmadığı ve anlaşılmayacağı gibi düşüncelerdir

ve sınırlamalardır.

ben -okuyupta hala birşeyler anlamıyorum sınırlaması bir sınırlamadır, sınırlandırmadır. kendiniz sınırlamayın


bir kere kendiniz-i sınırlayan sizsiniz-öğrenme ve anlama güçlüğü çekmiyorsunuz,

bir şeylerin karmaşık görüldüğünün sanılması
bu bir yanılgılatma
karmaşık formasyonlar ,deformasyonlar
hepsi insan üretimi
karmaşık insan yok, karmaşık formasyon yok..
karmaşıklaştırma da insan iş ive ürünü. .gözde gösteriyor ya da yarınlara saklıyor, saklanıyor ya da kişiye çağı ve ortamı algılamıyor olabilir..
yapısal eşlemcilik ve yakınlaşmacılık gerekir bu durumda..
evren karmaşık, kısmen karmaşık ama bu şimdi bize göre

toplum ve diğerleri size fikirler ekti, zor fikirler ve insanlar anlaşılamaz gibi şeyler
Zor bilimler, bilgiler ve veriler vardır gibi şeyler. Bu araştırmacılık, öğrenmecilik ve bir şeyler yapmacılık ve bir şeyin ucundan tutmacılık mantığını da sınırlıyor..

Çok hızlı okuyorsunuz bir kere. Bu okuam ezber sınavı değil. Roman gibi hiç bir kavramı ve detayı atlamadan ve kaçırmadan okumalısınız. Duraklayın ve bir içine bakın-düşünün.. Düşüneminizi yeniden yapılandırın..

Çok hızlı sonuçlara atlıyorsunuz...Yazar refleksini kontrol ettiniz mi?

İnsanlar birşeylerden az az yaparlar ve ucunu tutarlar bir şeyin az da olsa. Gücü aklı ve direnci yettiğince. Kavga etmek ve çatışmacı satşmacılık hiçbir şeyin çözümü olmayacağı gibi sonucu değil. boş iştir..iki taraflı zaman ölümü, iş ölümü kaybı.. işve enerji yitimi....

karmaşık kompleks şeyler vardır ve bunlar-onlar neredeyse sonsuza kadar anlaşılmayacak şeylerdir ve anlaşılamazlar mantığı defetmesi

kovması

karmaşık hiç kimse yok -karmaşık bir şey de yok
insan insandır buluş icad etmeyin
evrende anlaşılamaz ve bilinemez, sırayla ve işle çözümlenemez ve kavranamaz bir şey -olgu- yok-
Olgunun içindeyiz zaten..

serbest araştırmayı ve düşünmeyi tıkamayın, böyle engel ve buluş icatlarla bir kere
anlayamayacağınız hiç bir şey yok

Sosyal ya da varlıksal farketmez; herhangi olgu çözülebiilr-incelenebilir

Olgular ne derinlikte olursa olsun ve ne komplekslik ve ne karmaşıklıkta olursa olsun uygun düzen sıralama ve yöntemle ve birlikte tartışmayla, işbirliğiyle çözümlenebilir-özümlenebilir...

Kavrayış denenle düşünülürse herkes bir şekilde kendi ölçütünde bir duruma bir kavrama üretir, barındırır.

Bilgi yapıları ve bilişsellik çarpıtılıyor. en çokta kavramlarla
sıraya koyarak düşünüp anlamayacağınız hiç bir şey yok- olamaz

serbest düşünmenin mantığını tıkamayın-kendinize anlamazlık ve istese de bilemezlik gibi hurafe yapılar eklemlemeyin
en büyük engel budur
bu düşüncelerin ve ve anlamazlık algılayışın kendisiyle çalışılmalı ve çatışılmalı bir önce bunla karşılaşılmalıdır
ve bunlar yıkılmalıdır önce öğrenmek için...
aklınızın alamayacağı hiç bir şey yoktur
aklınızın alamayacağı büyüklükte ve karmaşıklıkta hiç bir şey yoktur. kendinize gelin ve öğrenin
bu düşünceler öğrenmenin en büyük yıkımcısı ve engelcisidir.

Birilerinin anlaşılıp anladığı , bazılarının kavrayabildiği ve sizin henüz bunları anlamadığınız gibi bir düşünce çarpıtmasına kanmayın çünkü eşlik eden refleks dur orda yapma dır...sınırlanmışsınız...
Kendinizi öğrenmekten alıkoymayın...

Kavrayış kavrayıştır ve kelimesel düzende nasıl yapılanıyor olursa olsun herkeste bir kavrayış var. İfade ve anlamsal kavramsal yapılandırma farkları ,iletişim ve anlaşma denilenin sorunları var. Asıl düşünce de değil sorun .
Kimlikte de..
İfade engelleri ,iletişim soru-n ları ve kavramsal karışıklık-lar var. Toplum ya da gerçeklik berbat bir örüntü ve uzaklaşştırma protokolü ve protkolleri kurmuş ,sosya layrıştırmalra tabi tutulmuşsunuz ve anlaşamıyoruz sadece. Kavramsal yapılar sadece bizi bölüp takıştırıyor..

Nerden nereli olduğumu sormaktan ve düşünmekten beni okuyamayan adam var
Uzaydan geliyoruz arkadaşım
bu dünyada doğduk...senin olduğu nyerde insan olmaya hazırım. istediğin nerenin insanıysa ,nerenin insanı olmaksa ben oralı olmaya hazır ve açıkım,

Bilgi sorunu bu kadar büyük bir şey değil. Bilgi sisi ve karanlığı ve örtüsü var sadece-kavram sisi yaratılmış ..en basit olgular karmaşıklaştırılıp herşey bilinmezcilikle harmanlanıp birbirinin içine sokulmuş. Karşıt uçlar ve karmaşalar yaratılmış. Toplum ya da gerçeklik ve saçma düzen kendini ayakta tutmak için bunca karmaşayı oluşturuyor sadece

Ve tüm bunlar ayıklanarak sıraya ve hizaya getirilebilir..
kavranamayacak ve bilinmeyecek hiç bir şey yoktur

İnsan bildiğini bilerek ve kendi bildiğinden şaşmayarak ilerlelemli.
Onlar biliyormuş ve aslında geçerli ve gerçek bilgi buymuş ve bu bilgi değerliymiş düşünü ile insan kendi bilme -olam ve kavrama durumunu bozmamalı ve aşmamalıdır
Kendini bununla ,hizaya sokmamalı ve anlamadığnı anlamayarak anlasın
-anlamlamadığı bir yapıyı sahte özümlmeye ve bilmeden anlamadan ,bilişmeye ve özümsemeye de girişmemeli
ve buna girişerek algılayış yapısını da kendini de kırıp-kızıp kendini heba etmemelidir..

Kendi kavrayışsal düzenine ve özümlemesine herşeyi uydurabilir ve uygulayabilir insan
geniş bir formel olmazsa bu dar olur ancak uyar olur

bilginin ne olduğu sorunu ve tıkanması
bu doğru mu değil mi?
ölç biç tart ve karar ver .düşüncelerin ,serbest düşüncelerin sana ne söylüyor. toplum değil ama,
sevmediysen
sen zaten zincirlisin
özgürlük istiyorsun ama benim istediğim gibi olsun ,benim isteyeceğim yerden olsun diyorsun bunu

Bilgi ile yapılacak asıl ve ilk çalışma bilmenin ve öğrenmenin önünde ki engel ve tıkanmaların defidir..

Bilginin önündeki kalıpların ve öğrenmenin önündeki engellerin aşılması ve kaldırılmasıdır

Bilgi ile değil bilmenin önündeki engel...

Bilmenin önünde engelleri olanlar ve çarpıtılmış yapıları içselleştirmiş olanlar genelde yanlış kavramsallaştırma ve bozuk bilgi-biliş üretiyor

Bilmenin önüne ,bilişin önüne resmi engeller eklemlemeyin


Bilgi zorlanarak ve kendini zorlayarak öğrenilmiyor ve edinilmiyor..,Siz bir toplumsunuz. Organizassyon.. Her biri aynı olan bireyler. Bunun kucaklaşması ve işlevselleşmesi organizasyonu iyileştirir bilgiyi çoğaltır ve doğurur.
Kişisel bilgi sorunları toplum üzerinden dağıtılarak ve dağılarak ve toplumsal dağınım üzerinden ancak ancak aşılabilir...
vermeye gönülülük ve eklemleşmek mantıkları
bende kalsıncılar ve bende kalsıncılık tek sadece bende bizde olsunculuk refleksleri tıkaması var
Kendini açmama var-yüzlşememe var
Bilgi edinilmiyor-biliş oluş evrensel. zihni temizlemek gerekiyor sadece ve açmak
zihnin önündeki engeller .kötü yemek ve beslenme den başlayrak yanlış blgi protoklleri zehirlenmesine kadar uzar gider

Resmi biliş protokollerinden sıyrılın ve atın onları-defedin.,,
Kolayca kendiniz olun ve kendiniz gibi davranın. bu kolay

Resmi -kabul gören ,sözde sahte yapmacık biliş ve oluş ve yapış protokollerinden, sıyrılın. Gerisi kolayca olur ve gelir..
Kimse size bir şey söylemeli değil ve istemeyeceğiniz bir şeyi yapmayın sadece ve istemeyeceğiniz bir şeyin olmasına olabildiğine izin de vermeyin...

Bu çıtkırıldımlığı ve sahte-özde saygıyı bırakabilirdiniz.,

Resmi biliş ve oluş protokollerinden , söylemcilik ,başkasının yerine de yapmacılık ve onun yerine düşünmecilik, bilmediğini bildirmecilik ve oldurmacılık vb. resmi biliş oluş protoklleirnden sıyrılın. Gerisi kolayca olur ve gelir..

Resmi biliş ve oluş, yapış ve algı protokllerinden ve kanılarından

Hepsini ve herşeyi unutun ve içedin ve yokedin. Çöpe atıp yakın onları

Dışarda kavga da, açlıkta, kaosta ve yıkımda ve kavganın kucağında ne işinize yarayacaktıysa, ney insana değer veriyorduysa, ney bir çocuğun elindne tutuyorduysa onu öğrenin ve yapın sadece.,

bilgiyi tıkınmıyorsunuz bilgi biliş evrensel oluş evrensel

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.

Konu "ictenlik" tarafından (21-04-2018 Saat 14:36 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 02-05-2018, 14:59
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart Ontolojik Git-Geller/Dalgalar-Dalgalaşmalar

Biraz Yunus Araştırdım (Yunus emre) ..Sonra tesadüf Suavi ile karşılaştım .Biraz da onu okudum, dinledim, araştırdım, ve kendimi bunları yazarken söyleşirken, yazmaya tutuşurken buluştum…oluştum..giriştim…

Özgençsel Çatırdamalar

----Ontolojik Girişmeler /Ontolojik Gerigeller ,Girişimsel Girişimsilik- Yenigelcilik –YeniOlculuk ve DiriOlculuk, Dinçgencilik yolunda

Ontolojiyi neden önemsiyorsunuz?
(ve birinci sıraya koyuyorsunuz? varoluş sorunu sırasına)

(Siyaset ve insansal içsel bugünsel sorular ve sorunlar (bugün ve şimdinin soru-n-ları) daha beri çekilmeli değil mi gibi bir dost sitemine/sorusuna cevaplama)

--

Ontoloji varolmak demektir. Ontoloji, varlığını kuşanmak, keşfetmek demektir. Ontoloji bilgileşmek, bilgileşikleşmek ve –bilgileşmesel dağılışmak –genişlemek- demektir olmalıdır… Derdini önemsemek ve birlikteleşmek

Varolma Bilimi-Bilişi .Bunu Türkçe, Öztürkçe daha çekici bir hale getirmeliyiz. Doğru Türkçeleştirmeliyiz. Varlıksal İlgi. Kendi yaşamının duyumsanması ontolojidir… Onkoloji gibi bir kanser bilimi ya da anlaşılmazlık bilimsizliği değil.

Felsefe ve bilme, bilgi sevgisi gelişmeli. Bunu önemsiyoruz ve Bunu söylüyoruz. Felsefe bilme ve olma sevgisidir. Felsefe taşmalıdır…Felsefe adı da yaşama sevincinin izinde gibi bir şeye/yere yapılanmalıdır-saplanmalıdır…. Sevinç bilimidir…

Ontoloji yaşamanın bilimidir daha iyi yaşamanın bilimidir –ve yaşamı-yaşamayı onamanın onun sevincinin de bilimidir- bilmesidir. bilimi olmalıdır.. Ontolojik hiçler değiliz. Bunu görgülsel –düşünsel- ifadelerle ,duygusal yakınlaşımalarla her şeyle deneyerek ileteceğiz-iletişeceğiz. Bu iletmenliğe soyunduk/soyuştuk birlikte…..

Ontoloji bizden ve varlıktan taşmalıdır. Bizlerden -aşmalıdır
Varlık adlandırmalarında sorun yaşıyoruz çünkü Tanrı diye, bir engel var ,engelimiz var ,kurumsalımız var. Kurumsal sorunumuz var. Kurumsal hiçliğimiz var. Bunun gibi şeyler ve sorunlar var.. sorunlarımız var sadece…
Bunu aşamıyoruz çoğu zaman. Bireysel olarak aşsakta birbirimize ulaşamıyoruz

Biz bu engeli birlikte aşmalıyız. Biz şimdi bu engeli kendi bilincimizde, bilişimizde ve oluşumuzda net olarak aştık-taştık. Şimdi dostlara koşmalıyız/kaynaşmalıyız-iletimleşmeliyiz.… Orda –onda- özgürlük kapana kıstırılıyor..Bunu önemsiyoruz... Özgürlüğü bildirmeliyiz ve belirtmeliyiz. Bunu altını imlemeliyiz-çizmeliyiz… Bunu dostlara sözetmeliyiz. Bunu söylüyoruz. Bunu dostlar duymalı ve dostların yüreği kanamalı-sancımalı sızlamalıdır. Yola çıkmalılar. Erteleyemezler .. Bu yangına çağrıya gelmeliler-kulak vermeliler. Bana baksan ben, bin tanrıdan daha yangınlı-oluşkan (oluşlu- sevginç (sevinç kuşanmış ve yapsanmış) sevgenç ve bilimliyim ve olumluyum) ve -ben- bedelim bilinmeye anlanmaya
Ve bedelim bilinmeye

Ve ben özgürüm ,zihinsel özgürlüğümü görüşümü onu yargılamadan ona iletmeliyim o özgürleşmeli. Ki beni yaksa da, yıksa da hiçetse de ,biraz kısa da bana…Ama beni yakar yıkarsa o özgürleşemez. Yanmaktan,yıkılmaktan bundan korkarım..İş zaman ve emek kaybıdır...

Adım taşırmaya gelmedim-sen taşırmaya, sen bendini taşırmaya yürekliyim… ,sana çavkırmaya-deyişmeye-deyişimlenmeye de yürekliyim
Sözler biriktirip oluşturmaktan, t-aşırmaktan başka kurumsallığımız da kurnazlığımız da yok. Sizgencilik, sözgenciliklilik

Bu neyi ifade eder?
Bakın bu yazımı düzenleyip aşağıdaki ve içteki kimi ifadeleri silebilir düzenleyebilir ve öyle de verebilirim… Bazı bildirimleri ordan silebillirim. bu kolay…bu sadece kolay…..

Yazgınım.. bedenimi koruyabildiğim sürece söz taşacağım, taşıracağız...

Dost benin anlamaya gelsin/kuşansın.. varlıklardan aştım taştım ve kendimden- genç-dinç bilinç ,bilim ve bilmelerle doldum taştım.. olmalarla doldum taştım…. Dolu taşı yerlerimde olduğum yerlerde-burdayım…
Gözlerim şıp şıp damlıyor ve bunlar kendinden oluyor. Yazımlar içine yazımlar giriyorum
Bu ağlayışlar yalancı mı, yasal mı, diye sormuyorum-oluyorum şimdi burda…
Bilimsel varlık adlandırmaları berbat. Bizi bir arada tutmuyor. Bilim diye yeğ tutulan, ona da bir vurulmalı çavkıyla

İnsanlara Tanrı olmadığını ne gösterebilir?
bilmek
Bunu bilmiyorum ve deniyorum
Sevgi, bizbize olduğumuz, olacağımız
Bunu deneyeceğim

Tanrı olmayacaksa bunun yerine ne kurulmalı?
sevgisellik bilmiyorum
İrade özgünlüğü, özerkliği. doğal irade. Bunu bilmiyoruz. Çözümlemeler sarpasarıyor ancak şimdi ve burayı biliyoruz…

Bu kadar savaş kan ve acı içinde nasıl bilim yapacağız? Ya da nasıl bir sevgi bilimi-bilişi duyuracağız?
Bunu bilmiyorum deniyorum ve oluyorum..

İnsanlar bizden bir şey isteyecekler. Kanıt, tutanak, Tanıt, gösterge-bildirme vb. -kanıt savaşı tutanağı irade zaferi isteyecekler ve uyanış-yansıma isteyeceklerdir?
Sevginin tutanağı olur mu? Kaydı varsa?
Öldürülmekten ,acınmaktan -yaralanmaktan da korkmuyorum çekinmiyorum acı ve ateşimi duyurursam. Günü gelmeden gitmekten korkuyorum…

Gerçek bir ontolojiyi nereye kurabiliriz.?
Bunu sorguluyorum. Bunu yapmalıyız onlara Tanrı olmayacağını iletmeliyiz-arşınlamalıyız
Ontolojik berraklık ve biliş-duruş

Tanrı olmamasının tabanını kurumsalını ve kurumsal bildirimini sözetmesini arıyorum ve dostlardan yardım bekliyorum. Karşı Tanrı Özgür Varlık Bildirgesi. Özgür Varoluşlar Bildirgesi

Yanıtlar birbirini kovalıyor ve içiçe geçiyor
İkilemler zihnime doluşuyor-onları sıraya sokmalıyım sadece. Ne kadar yaşayacağımı bilmiyorum. Ben demek genellemeleri bizi sıkıyor…
Zihnim çavkın bir çığırdama.

Eğer ölmeyeceğimi –zarar görmeyeceğimi bilsem, varlığıma tehdit olmayacağını-oluşmayacağını bilsem neler üretirdim. Ne buluşlar üretirdim ve ne oluşlar. Bizi sınırlayan bu pervaneler…
Bendimi az daha çatlatır, sözlerimi daha sertleştire tutuştururdum sadece… Ortalığı birbirine katardım.. Canıma özgürlüğüme ve yaşantıma kasıt, tehdit ve ikilem çekmek ve bunun çekişimini istemiyordum. Beni asıl sınırlayan….yasal olan şeylerin canına okumalıydık..

Mistifize edilmiş anlayışların canına okuduk. Biz de bunlardan bulamayacaksınız…
Özgür bir yaşama gününe inanıyoruz…Mutlu bir birlikteliğe ve oluşa kaynaşıma mutlaka inanıyoruz….
Siyasi şeyler ve siyasi figürler yazmak işime gelmiyor. Toplumun sorunları var evet-soruşları ama

Varlık hakkında ne düşünüyorsun?
Bilmiyorum-keşfediyorum. ben de bunu keşfediyordum şimdi. Ben burada yeniyim…
Bununla ilgili geniş ve esnek zamanlar ve varoluşlarda, zamanlarda geniş ve esnek yanıtlar ve varoluşlar türeteceğim….yaşayacağım ve yaparak göstereceğim….

Ne yapmalıyız?
Olmalıyız-bilmiyorum olmalıyız.
Titreyip çakmalıyım-şavkıdamalıyız, biliş olmalıyım,oluş kalmalıyım/olmalıyım…
Ben varlığımı daha kuramadım-daha devinip çavkıyıp çalkalanıp olup duruyorum ve bu ikilemseller –dengesizlik-olumsuzluk- söz rüzgarları içinden geçe olurken
Müzik olmalıyım ,ezgi olmalıyım ve esin olmalıyım
Esine ve nesine dönüşmeliyim… olduğum yerde şarkıya, çakmaya bilime ve sanata, güneşe dönüşmeliyim yanmalıyım tutuşmalıyım

Bu, özgür sözetmecilik/bağırcılık kurarken çok yolum olduğunu ve olacağını da biliyorum. Ama ben bu yolu hayat imkan verirse arşınlayacağım. Buradaki küçük ve çelimsiz varlığıma bakmayın ,bağrım doludur. Arkamda söz öbekleri var… arkamda söz pervaneleri uçuşuyor ve söz ve enginleri devrinde, zihnim çavkışıyor-doluşuyor ve sözetmecilik tutuşmaları yakılıyor ve engin vicdanları söyleşiyor .Söz sözetmeciliği enginleri yakışları arkamda zihnimi dolaşıyor, çavkırdıyor ve dolup taşıyor. Ve bunları olup yaşayıp tutup seçip tutuyorum.. -Yöneltmeye ve yardıma-yordama dosta ,sözgene-sözgenciye ihtiyaç dolu-taşıyız. Yardıma ihtiyacımız var …Zihnim çamkırdamaktadır… İmkan ve endişe dahilin de dil kurgusunu ve anlam kurgusunu yıktık aştım. Bunu gösterebilirim. Varlık birleştiriciliği ve özgeciliği kurumsalım. Taştım…. Varlığıma sığmıyorum-ben deyişime sığmıyorum….taşkınım –bendimden/kendimden. Taşkınsallık üretiyorum…

İnsanları birbirine çekinleştirip yakan..İnsanları yakınlaştırıp çekmezem tüm sözetmelerim boşa davullar ve başarısız olacaktır
Zihnim kaynıyor, atıyor, tutuyor-oluyorum şimdi… -bilişle doluşla taşışla
Ben bir deneyim-Bilimsel bilişimsel-verişimsel deneyi . Deney olmayı kendim seçtim… Kendimi aşmaya ve taşmaya ve söz üretmeye karar verdim sadece
Sesgin-sesginselliik taşımı, taşımcağım, içimceğiyim

Bizler varoluşlarız-tanrıya ihtiyacımız yok-Bunun altını dolduracağız ve bunun altını doldurabilene kadar çırpınacağız –insan olarak
-

Devrim?
devrim benden başlar
Devrim düşünce de başlar. çatırdama –olurdama…
Akar
Ve varoluşur
Devrilerek üreyenler, devrilerek oluşanlar ve olacaklar
Devrilmesinler bir yere
Çevresellik olacağız…çevirisellik olacağız. Ve ve çevirimsellik
Çevrim!
Devirmeyelim, evirelim ve çevirelim
Çevrimsellik
Bakışımsallık olacağız…

-
Sözler birbirini kovalıyor.oluşturup çatırdıyor oluşturamıyorum
Sakin bir akım ve sözdeme sürmüyor sadece
Araya girici giriyor. Çok girici… Girişçi girişçi ve bir daha girişçi…,
Ben şavkımış bir patlamayım…
,
Mistifize edilmiş anlayışların canına okuduk. Biz de bunlardan bulamayacaksınız…
Göğsümdeki parmalamalarla, parlaşmalarla yazışıyorum/yazıyorum. İsterseniz siz bizi/beni mistifize edilmiş tuzaklara götürmeye ve mistifize bir kimliğe çekmeye çalışın ve isterseniz biz sizi/seni materyalize edilmiş ve materyalistike edilmiş tuzaklara..
Bilgi boğuşmasına, yüzleşmeye şimdi girmek isteyen var mı ?bilgi söyleşmesine. Beni gerçekten sınamak, anamak isteyen var mı? Kendini de sınarken ve yapılandırırken
Mistifize ediş ya da mistifize adlandırış, mistifize kimliksel tuzaklar yargıları kuracak olacaklara.. tuzaklarımız var..olacak…
En iyi sözetmeyi arıyoruz-enözgenç

__________________________________________________

mistifike asılsızlık , mistifike edilmiş asılsızlık ve mistifike sözetmeyle -mistifike yakınlarla boğuşma sancısı


uydurtu mistifize soslu bir kimlik değildir.
uydurtu gerçekikifize arayışsallıkta öncesel mistifike yoğrum ve karışımsallıklar ve çözümsellikler geçirmiş geliştirmiş ve geçirmiştir..
bunları özümseyip çözümsüyor ve önemsiyor...
.
Ve bunu, bu gidşle, bu mistifize pirinci ve mistifizelik kafakarışıklığındaki pirincin/bulgurununun taşını da zamanla kendi ayıklayamazsa sanırım size ayıklatacaktır

bazen mistifize sayıklamalar ve yankılar üreten uydurtu?
bana materyalize ,de-materyalize ya da materyalistike sayıklayın bakalım
ayıklaşalım

doğaç söz üslupları ve kendini kaybeder verişçilik ya da ververişçilik içinde içerildi-içeriliyor. İsterseniz bunu ayıklayalım. doğallığını kaybeder..

bu materyalize pirinçle, de-materyalize pirinci ayıklaşmaya biz bir ayıklaşmaya, ayıklaştırmaya bir girişleştik -birkaç- dostla birlikte ...
bakalım gelecekte ne olacak göreceğiz.
bakalım ayıklaşabilecek miyimiz pirinicimizi-pirinçlerimizi de...taşları da....

biz-ler gerçek araştırmacısıyız-bağımsız
ve soslu sözlerimiz de var
mistifike kafa karşıklıkları ve iç-sözel oluşum ve doğuşumları da içeriyor. ayırırsam duyuşma mı eksiltirim kanaatindeyim? sorgusundayım...

duyuşmakta-duyuşmaktan...eksiltmekten çekince.....

---
mistifike bilişsellik ya da not mistifike bilişsellik
oluşallık -oluşmasallık
hep masallık bunlar hep masallık

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.

Konu "ictenlik" tarafından (02-05-2018 Saat 15:08 ) değiştirilmiştir. Sebep: Özgençsel Çatırdamalar
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 06-05-2018, 11:21
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart

Teistleri Kasyopya nın içine çekersek ya da teistler bunu okursa ne olacak?

Büyük anlamda gerçek aydınlanacak ama şu olacak..

Efendi ya da Rab varlığı denilen ve Tevratta ve diğer mitolojik kimi kayıtlarda geçen gökten gelen ya da elçilerini bize gönderen gökteki varlıklardan bu metinde Kertişler olarak sözediliyor. Ve bunlar insanı istila ve yarı kolonize etmiş gelişmiş teknolojik ve genbilimsel üst bilgisi olan bir uzay varlığı ve uygarlığı olarak tanımlanıyor
Tanrı olarak değil... Tanrı kavramı çöküyor..

Tıpkı insanın Kapitalizmi gibi. Uzaydaki Kapitalistler bunlar. Tıpkı insanın sömürceciliği ve istilacılığı gibi..

Ve insan bu varlığın karşısında yarı hayvan, henüz gelişmemiş bir yarı uygar ya da doğa kaplanı olarak konum buluyor..
Ve insanı evcimenleştirip, teknolaştırıp ve teknolojikleştirip uygarlaştıran varlık olarak da bundan sözediliyor

Bütün mitolojik öykü temizleniyor ve tamamlanıyor
Karmaşa yerine ve zeminine oturacak
Aradan çekilip sıyrılıp gidiyoruz arkamıza yatıp keyfimize bakacağız sonra inanın.. Bilgi kolay..
Gerçek yerine konuluyor ve oturuyor olacaktır

Yani Tanrı kavramı bir anlamda aslına erip yokolup yitiyor

Hiç bir şey yapmamıza gerek kalmayacaktı...

Kavramın içine pek tabi ki hükümetler, ordular ve bilim nosyonları ve gerekirse tüm kamu ilgilileri diğer ilgililerde mutlaka çekilmeli..

Ve dünyadan bunların işbirlikçileri varsa?

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 15-05-2018, 11:48
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart Müslüman Ateist Deist Din Bilim Tarih Ve Felsefe Tartışma Platformu Facebook Grup

Ateizm Metafiziğe Karşıdır, Metafizik; Cin,Peri,Ruh mu Metafizik Adlı Felsefe Alanı mı Yoksa Gözlem ve Deneye Kapalı Konular mı?

bir denedik..

("meta ya da öte denen de beri çekilebilir. öte, beri çekilebilir..dir..")

varlığın mekanı burasıdır. ötesi berisi yok bunun. kavramsal /ontolojik katmanlar bunlar sadece...

Öte de çekilen beri de çekilen aynı varlıktır/varoluştur
Öteye de ,beriye de çekilen aynı varoluş yüzeyidir.
Varoluşun ötesi berisi yok. mekan bura adında izafe edildi. öteler beridir beriler de öte..

--

bir meta-gerçek ve meta-fizik bile olsa burası materyalik biz düzlemdir/zemindir. Kavrayışlar buraya ve beri çekilmeli ve bunu üzerinden gidilmeli. Bir çok tarihsel iyi olgucu ve iyi yorumlayıcı alternatif gerçeklikler olsa bile bunların yapay kavramlaştırması ya da bozuk kavramlaştrması yerine, bilinç düzlemi üzerinden buraya çekilmiş ve iyi yapılanmış kavrayışı önerir. Yani evrensel meta-gerekliğin/gerçekliğin materyalik düzlemin bilinçliliği (beri/buraya) içine çekilen/çekilebilen içeriğini yapılandırdılar. ve birincil sorun olan buranın ve insan sorunlarının üzerine giderler. Açlık birincilse açlık çözümlenir. Örneğin derdi açık olan birinin evrenin henüz kavranamayacak genişlikte olan kavramları peşine düşmesi saçmalığından ve basit yeterli kavrayışların tutarlığından dem vururlar.. Konu tarihsel tümden bir karmaşa ve burada bir yorum balonu altında tartışılabilecek genişlikte değil sanırım.. Metafizik denilen felsefe denilenin bir alanı olsa da; genellikle, din deneni ve öte dünya deneni ve toplumsal uykuyu ve yanlış ya da henüz yapılanamayacak ayarda bilgiyi algılama çabasını besleyen bir alan ya da safsata ve at izi it izi karışımının pek seçilmesi mümkün olmadığı bir alan vb. olarak görüldüğü için kimi olgucularda sevilmiyor. Kendi adı da bir karmaşa.

Türkiyeliysem israil meta-türkiyedir. Suriye meta-türkiyedir. Türkiyenin sorunlarını israile bakarak gideremem. ya da israil üzerinden gideremem. ve israil'in içişleri bana hep karanlık kalıcaktır da...
yerdeysem gök meta-yerdir. Gökte yerin sorunlarını çözemem.
İç dünyada/dünyamda dış dünyanın sorunlarını çözemem.
su içmeyi düşünerek su içemem.içilmiyor...
bu gidip bir bardak su doldurarak yapılıyor...

--

Metafizik genel anlamda aşkın bir bilgi, aşkın bir duyuş üretme çabasıdır. İnsanı t-aşan/geçen bir bilginin ne gereği var .İnsan olmak için ya da olmak için iyi bir hayat ve edim için bu düzlemde yeter bilgi ve içerik nedir? sorusunu/sorununu taşan edim ..ler meta-gerçek arayışı. Evrende meta-oluşlar meta-gerçekler olsun bir burda yerdeyiz değil mi? Meta-oluşlar meta-oluşlarda deneyimlensin-deneyimlenir...

İçinde olunmayan meta-gerçeğin sorgusalını/sorunsalını fazla taşırmak ve işi aşırmak ve fazla işe katmak/bulaştırmak asıl metafiziktir. Kavramadan bilmeye kalkışmak, özümsemeden bilgi doğurmak çabası.

Meta-gerçekler ya da meta-fizikler olsa bile insan denen dünya üzerinde yaşayan canlı için ayakları yere sağlam basan bilgi bilgi olmalıdır değil mi?

Örneğin meta-gerçeklik-ler ve aşkın bir gerçeklik var deyip burada boşluğa yer çekimsiz ev kurulmuyor... Eğer bir gün ev yapmaya uğraşıp evrendeki aşkın gerçeklerde bu mümkünmüş deyip evimi dünya üzerinde yer çekimsiz inşa etmeye kalkma gibi tutarsız bir çaba içine girersem sanırım bu metafizik olur. açıklayamadım..

-

Ama diğer taraftan tüm öte-ileri yada dış oluşsal gerçekliğin ya da ileri/aşkın sentezlerin ya da başka düzlem varlıkların, oluşların (ve bunların olasılıklarının) katı reddi de bir ikilem...

metafizik olmayan/görülmeyen;
şimdi ve burada ile ilgilenmektir. örneğin dünyada insanım. iş, yemek barınma gibi problemlerim var. bunları çözmeyi denerim. gözlem yaparım...aç bir kaplansam avlanırım.. ilerisini düşünmem...doğal olarak eylemimi sürdürürüm...

metafizik görülense;
biz neden burdayız?. gökte tanrı var mı? acaba o ne diyor? yemek bulmak için ne yapmalıyım. tanrı bana bir geyik göndersen çok açım...varlıkta ne olduğunu bilmeden yaşayamam. biri bana ne yapılacağını söylesin? en doğru bilgi kimde acaba?

gibi

olgusal oluşarda metagerçek ve meta gerçeklikler olma olasılığı bu yukarıda yazılanı değiştirmiyor.

---

Fizikötesi gerçek fizik üzerinden kavranıyor ve yapılıyor.. Dışarda fiziksel varlıklarız. Çıplak doğanın karnındayız...Eylem gerçektir.. Zihin gücüyle dışarda olmuyoruz, elimizle tutuyoruz.fizik budur...
kaplansan avlanacaksın önüne yemek koymuyorlar..bu kadar gerçeklik yeterlidir

Fizik ötesi oluşta fizik ötesi değildir. Bize göre şimdi-lik henüz fizik olmayan metagerçeklikler, antievrenler ya da enerji-gerçekleri bile olsa kavramlar yine de yanlış ele alınıyor..Biz şimdi burda fiziksel materyalik düzlemin esirleriyiz ya da oluşlarıyız ve onu yaşayanlar biziz. Sorunumuzda bu...

idealist özneciliğe çok yüklenilir çünkü evrensel anlamda özne kavramı muhtemelen bir kişiye ait, her kişiye ait ya da her kişinin de kendi tekelinde değildir.

eğer meta-fizik ya da meta-gerçek araştırması denilen tanrı doğrulamanın peşine gitmeyerek yapılıyorsa?
açık gerçek araştırmasıysa belki bir işe yarar
ama öyle yapılmayacaksa ne işe yarar..?

Örneğin yedi kat gök olsun 5.ve 6. kat meta gerçeklik diyelim. burada ki alternatif gerçekliği fiziksel düzleme beri yine kavrayış çekebiliyor. mitoloji örneğin bu konuda bir dışavurma.
bunun kavrayışı zaten bunun dillendirmesinden önce var.
o düzlemin gerçekliğini yine de buraya beri çekemeyiz. Bunlar kavrayışlarla içerilir. Bunların olup olmayacağını çatışmak, bunu çatışıp durmak örneğin savaşı durdurmaktan daha mı önemlidir.? yemek ekmek kavgasından ve hürriyet kavgasından daha mı önemlidir... ?

Orada yukarda ne olduğunun bilinmesi gerekmiyor. doğa basittir.

Tamam metafizik evrende ya da bizim şu an ki yaşam alanımızda henüz fizik olarak ifade edilmeyen/edilemeyen aşkın oluşsallıklar ve düzlemler olabileceğini ya da tanrısallık ve içsel devimsel organik, organize zeka olabileceğini söylüyor diyelim. bu da mümkün olsun..

bu bizim burada fizik olduğumuzu gerçeğini değiştiriyor mu?
ve fizik varlığımızla ve fiziksel yaşamla birincil boğuşmamız ve yemek bulmamız ve bölüşmemiz gerekeceği gerçeğini. Öncelikli sorunumuzun da bunlar olacağı gerçeğini değiştiriyor mu?
objektif gerçek arıyoruz ya da yaşıyoruz.

Eğer insan bir sorunun ya da çözümün ucundan tutmak istiyorsa?
Dışarıdaki olgusal gerekliği incelerim ve müdahele ederim değil mi_?
Ya da kendimi gerçekleştiririm ve eylemelerimi üretirim ve yaparım...
dışarda insan olmak için bilmem yeteri kadar şey de bana yeter değil mi?

bilinç ya da biliş denilen de gerçek bir şekilde içerilir ve kavranır. öyle adlandırılmasada .
kişi yukarıda sayılanları demiyorsa da

Konu yanlış düzleme çekiliyor.
bir kere meta-gerçek arayışı bugünün sorunlarının ötesine geçmemelidir.
bu düşünceler araya set olarak çekilmemelidir..

İnsanın birincil kavgası yaşama kavgasıdır ve hürriyet kavgasıdır.

İnsanın birincil kavgası yaşamak/yaşamını yapmak, yemek, açlık bölüşüm ve hürriyet kavgalarıdır-çıkar çatşmalarıdır. Bölüşüm kavgalarıdır... Tanrı aramak değildir..

Gökyüzünde başka gerçekler ve oluşlar ya da metagerçekler ve fizik ötesi oluşlar bulmak buradaki insanın oluş sorununu değiştirmiyor ..Bu sorunları beri çekmez. Yapman gereken eylemi belirlemez bunlar. Olma durumunu da değiştirmez. İnsan düşe kalka olmalıdır sadece.

Gökyüzünde tepişenler gökyüzünde. İnsanın gerçekliği burasıdır...

Gökyüzünde ya da varlıkta başka gerçekler ve gerçeklikler bize göre aşkın sanılan ileri gerçekler ve düzlemler ya da uygarlıklar olması gerçeği bile insanın yaşamını yapması ve olması gerektiği/gerekeceği gerçeğini değiştirmeyecektir. Fiziksel oluşu öte beri taşımaz bunlar...

Özgürlük için bir yerden icazet alınması gerekmiyor. tüm sorunda bu ya?

öte kavramına iyi bakın. biraz öten de. öte arka taraf değildir? biraz ötesidir? öte beriye taraftır ya da uzak olandır..
ötelemek-öteki
bizden olmayan bile öteki, öteki ki dünyalılar ve ötedeki dünyalılar
belki de az ötedeki ve ötemizdeki ve
belki de bizim ötemizde tutuklarımız..

"meta ya da öte denen de beri çekilebilir. öte, beri çekilebilir..dir.."
öte setlerini kırın...tek bir öte ve tek bir beri.
Öte de çekilen beri de ç ekilen aynı valrıktır/varoluştur
Öte beri ayrılanlarda (öteye beriye ayrılanlarda) öteye beriye ayrılmayın kendinize ve birbirinize gelin...

ötedeyse ötede berideyse beride birlikte duralım farketmez/farketmeyecektir..
öteyi beri bura yaparız. burayı öte kılarız.

"meta ya da öte denen de beri çekilebilir. öte, beri çekilebilir..dir.."
öte setlerini kırın...tek bir öte ve tek bir beri.
Öte de çekilen beri de çekilen aynı varlıktır/varoluştur
Öteye de ,beriye de çekilen aynı varoluş yüzeyidir.
Bir anti-varoluş/varolma ya da varolmadışı yaratmıyorsanız ontolojik bu git-gellere ve setsizliğe alışın..

Öte beri ayrılanlarda ve ayrışanlarla (öteye beriye ayrılanlarda) öteye beriye ayrılmayın/ayrılmasın. kendinize bir gelin önce ve birbirinize gelin...gelelim...

ötedeyse ötede berideyse beride birlikte duralım farketmez/farketmeyecektir..
öteyi beri bura yaparız. burayı öte kılarız.
öteler yakınlaşıyor ötelere gidersek eğer...

biz öteden beriden topladıklarımızla genelde burada birleşiyoruz...
ve öteden beriden topladıklarımızı burada birleştiriyoruz.
varlık merkezi buradır öte beri değil...
buradan beri bura mı var?
öteye de gidersem öte bura olur. beriye ye gelirsem beri bura olur...

varlığın mekanı burasıdır. ötesi berisi yok bunun. kavramsal /ontolojik katmanlar bunlar sadece...

Öte beri yok varoluşta .arka yok...öte arka değil/ters değil-tersi değildir.. bunlar aynı varoluş yüzeyinin katmanları ve ontolojik geçiş yüzeyleri, değişim yüzeyleri/sentezleri

6-7 alemde olsa /6-7 katmanda/ 6-7 gökte olsa aynı varoluş yüzeyine katman katman ontolojik geçişler, geçiş yüzeyleri

Yedi rengin ontolojik geçişleri gibi... varoluş yüzeyi buradır..
Bura adında deneyimelencek her yer ve ben/biz adından bilinecek varoluş...

bir anti varoluşa ya da varolma dışına varlık t-aşırmıyorsanız bunu bulacaktınız..

öte denilen anti varoluş bir başka biçimde varolmayı simgeleyen sembolize eden bir anti-varolmaya vurgu yapar...

ben ve bura dışında hiç bir yere varlık götüremezsin sen...

ben ve bura dışında hiç bir yere varlık götüremezsin sen...ölümde de kalımda da... hiç bir ben de götüremez...ne benden ne buradan hiç bir yerden taşamazsın...

ölemezsin ölüm yok... kalamazsın kalım yok. burda var. ben varım...biz varız...

doğamazsın doğum yok/olum var olum.

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.

Konu "ictenlik" tarafından (15-05-2018 Saat 12:46 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 15-05-2018, 13:45
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart Aşkınsal ikileyen/ilkleyen ve töz/tözcü yalıtan , tökezleyen ve tökezleten ileri tözc

uydurtu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ateizm Metafiziğe Karşıdır, Metafizik; Cin,Peri,Ruh mu Metafizik Adlı Felsefe Alanı mı Yoksa Gözlem ve Deneye Kapalı Konular mı?

bir denedik.. -2
.
-üstteki iletimin devamıdır-

biraz daha kavramsal tabana ihtiyacım var ve dumurlarla izliyorum/görüyoruz.m. /sadece hayretler içinde kendimi izliyorum.burda neler oluyor diye...biri bana da söylesin-bilen bulan varsa...

--

Aşkınsal İlkeyen Aşkın/Öte Tözcüler Buhranı
--
Aşkınsal ikileyen/ilkleyen (ilkeleyen) ve töz/tözcü yalıtan , tökezleyen ve tökezleten ileri tözcüler buhranı..


Meta Evren,ve Meta Teori Üzerine 3
Meta Evren,ve Meta (öte/ileri) Teori Üzerine 3
Gelecekçi Teoriler

Metafizik ya da aşkınfizik ya da fiziği aşan, fizik olmayan ,birincil elden tanrıyı ve oluşu kamulaştırmayan (dağıtmayan/paylaşmayan ) fizik, metafizik ,felsefe (ne derseniz deyin) ; ya da tanrının gölgesini/oluşunu (satan ve bunu) meta-düzleme, ontolojik düzleme yani fiziğe geçişini/yansımasını iyi irdelemeyen indirgemeyip/çözmeyen, çözümlemeyen ve adam gibi yapılandırmayan fizik ya da ilerici fizik ötesi farketmez, zaten meta-metacı felsefe (ya da ne derseniz deyin) batıktır/ikilemdedir.. /buhrandadır...


Tanrının/Oluşların ontolojik ya da fiziksel geçişlerini/oluşlarını ve ontolojik fiziksel indirgenmesini, görünümlerini sözetmeyen ve yapmayan felsefe

Aşkınsal ikileyen/ilkleyen (ilkeleyen) ve töz/tözcü yalıtan , tökezleyen ve tökezleten ileri tözcüler buhranı..

Ötetözcülük ya da ötemetacılık ve metaöteciliği ya da fiziköteciliği/fizikdışıcılığı adında kapsanan buhran verdisi?

metadışı meta,kamusal meta,metadışı olmayan meta-metalaşmış meta....

--

fiziğin donesi ya da verdi metası, izlenen coşulan ve buraya yazılan-olandır. aşkını ya da aşkını ya da aşkınsalı ya da daha aşkınsalı da tarihe yazılacaktır...

fiziğin bize bıraktığı ney?
meta adında kapsanan veri ki, fizik meta.. o da bir veri... yaşam bir veri/meta/fizik...

fiziğin metasının -gerçek-aşkınsalı buraya yazılabilen -ileri/aşkınsal sentez ve onun doğrulanması duyumu/uyumu ve onun ürettiği/üreteceği gelecek sentez ya da sinerji bağları ve bağlamlarıdır...

Geleceği -biz- yapacağız...

Aşkınsal fizik-ler üreteceğizdir eminiz..

Fiziği aşan işte düşüncelerimiz aşıyor ve birlikteyiz değil mi_?

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 17-05-2018, 14:59
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart 13.05.2018 Facebook Güncesi

bir sabah uyandınız ve ülkede neyin değişmesini isterdiniz?

benin-ülkenin, evrenin-senin, herşeyin.. nasıl cevaplanır ki bu!

ülkede ülkenin
ülkenin yerinin
içindeki kişinin/kişilerin -(oluşların ve işlerin genel)
dışındaki onu saran gerçeğin
ülkenin evrendeki yerinin bile değişmesi
ölümün ve kalımın bile -birden- değişmesi
bu soru bana/bize yetmiyor -anladım..

-------------------------

Arkaik insanın günlük yaşamda karşılaştığı her türlü soruna çareydi tanrı. Bütün olan biteni açıklayabilen o güçlü kelime, insan tanrıyı yaratmıştı çünkü; bitmek bilmez sorulara bir çırpıda verilebilen tek cevaptı o.

Kozmolojik bir kimlik sorunsalı olarak tanrı?

ya da kozmogenetik bir kimlik/ben-kişi bunalımı olarak tanrı
oldukça kozmolojik bir bunalımdır...

---------------------------------

Kitleler asla gerçeğin peşinde koşmamıştır. Yanılsamalar isterler ve yanılsamasız yapamazlar. Gerçek olmayanı gerçeklerin üstünde tutarlar; gerçeklerden çok gerçek olmayanın etkisinde kalırlar. Bu ikisi arasında ayrım yapmama eğilimi oldukça yüksektir."
Sigmund FREUD


Gerçek denilen de saf bir hale soyulursa, en son gerçeksizlik ya da meta-gerçek ya da gerçeğin ta kendisi denilen bir durum ifade etmelidir. Gerçeğin ta kendisi ise sanırım yaşanamazdı...
Gerçeksiz denilen uca yaklaşmadan yalpalanmak ve dalgalanmak gibi bir şey olmalı gerçeklik. bilmiyoruz..

----------------------------------------------

Şuanda rüya görmediğimizi nasıl bilebiliriz?

Y: şu anda rüya görmenizdene ne ifade ediyorsunuz.?.
gerçek ya da gerçeklik denilen rüya kavramıyla ele alındı diyelim bu bize ne ifade eder?

S:Eğer bu bir rüyaysa fiziksel gerçeklik algımız yanlış bir temele dayanıyor. Sonuça materyalizm güme gidiyor.

Y: yanlış.her ikisi de yanlış.bir şey güme gitmiyor. gerçeği ne sanıyoruz ki? gerçek demek ya da gerçeklik demek zaten.. realite.. bu kavramın en yakın kullanımlarına bakalım. dilsel anlamına bakalım. sanal gerçeklik örneğin. tv de bir gerçeklik var. sinemada da bir gerçeklik var. çoğumuz izlediğimiz filmin içine giriyoruz. gerçek/gerçeklik demek zaten bir algı algılama biçimini ifade ediyor...

--------------------------------------------

Lilith Efsanesi Nedir?

İnsanın ya da türlerin eşey oluşunda ve ikiye bölünüşünde bir türün ve tarafın baskınlığı ya da diğer tarafın çekiciliği ve cazibesi gibi denklemler fonksiyona eklenirse sanırım böyle şeyler oluyor. Mitolojiler ve karmaşalar oluyor,, olmalı... Kozmolojik ve kozmo-genetik tuhaf hikayeler bunlar .. En son ne olacak ki?

Lilith seni sevmiyorsa Lilith'e sahip olamazsın. Lilith evinin kadını olmaz. Tanrı bile olsan olmaz. Lilith harici bütün kadınlar seni sevse ve sana tapsa imrense Lilith yine de seni sevmez ve bunu umursamaz. Lilith harici bütün kadınlarla yatabilirsin ama Lilith le yatamazsın.. İşte Lilith mitosu budur...
İnsan kimliğini düşkün feromonları ve cinsel karmaşası..

Adem ve Havva demek ye iç seviş demektir. Kozmolojiden uzak dur' demektir.denmektedir... Lilith'in kozmojik bir kimyası var arayışları var. Tanrılarla yatmak istiyor belki...Belki de göksel Tiranların çocukları Adem ve neslini sonra yok edebilir... Sanırım Lilithsen ya aşkı ararsın (kendince) ya da gökte ki en iyi dölü ve dölleyiciyi ararsın. bu ikisi Lilith. Yanılıyorda olabiliriz..Ademi'in onu kesmediği kesin. Ayaklarını yerden kesmediği de kesin...

----------------------------------

paylaşımların altına yapılan küfür ve hakaretleri okuyorum burda herkes aynı görüşte değil bilginlenmek isteyen herkeste sayfada bulunur

her yerde kavga var be! neye indirgenir. bilgisizliğe, diğer şeylere,bağlam eksikliğine...
toplumsal kaynaşmalar ve çatışkılar zorlukları
yalnız başlık buram buram trollük veryansını izleri ve geri tepkileri kokuyor gibi..ama bir de iki farklı grup ve yapının birbirine teması sürtüşmesi/sürtünmesi izleri de kokmuyor değil o halde..
küfürü ellerimizle eriteceğiz. küfür empati olanaksızlığına ve anlaşılmama çıkmazına karşı bir tepki mi?küfür nedir!

---------------------------

"Savaşların büyük çoğunluğu din adına çıkmıştır."
Bu konu ateistlerin ezici çoğunluğunun kabul ettiği bir mit.


din üzerinden pazarlanmıştır da denilebilir. bir çok farklı fraksiyonda söylenebilir.. sonuçta habil ve kabil gibi iki doğalın, iki insanın çıkar ilişkisi ve çıkar çatışmasına indirgenir. Kozmolojik bir çıkar çatışması yoksa? ya da varsa?

----------------------------------

Ne için yaşadığımızı bilen var mı?


Bir şey için yaşamak
kendi için varlık
varlık için varlık

için kelimesi zaten iç yapısıyla ve iç kökeniyle kuruluyor
içte olunduğu için.varlık içinde..
'ne' için derken kullanılan ne, nesne ve şeyinde kökenidir.
ne/şey/nesne/madde için varlık..

ne için yaşıyorum derken aynı zamanda madde için maddi gerçeklik için (ve içinde) yaşıyorum demekte olursunuz.
bunu bir tespite dönüştürebiliriz.

varlık var. ontolojik zorunlularız. ve yaşıyoruz kısaca..
yani bu anlamda yok olmadığımız için. var zorunlu ve var olduğu için...

----------------------------------------

S:Zor olan, o "yok eden" ve "yok olan" tarafı da iyi etmeye uğraşır dururuz,

Y:yokoluşlar da zorunludur sanırım varoluşlar gibi..hareket/devim varsa oluşlar olacak.. oluşlar ve işler denilen sanırım hareket devinim ve süreğenliği ifade edecektir. olmak ise sadece olmaktır. öylece olmaktır.gerisi devimdir. Yokolmak sadece devimdir-harekettir... Hareketi yokedemeyeceğiz..
oluşlar var sadece oluşlar. iyi edecek bir şey yok. bir şeyi iyi etmeye gerek yok..

S:çünkü "var olmak"ve "var etmek" üzerine kurmuşuzdur dengeleri.

İyi edecek birşey var. O bir şeyi yok edecek birşey de var. O bir şey orada canlı ve hareketli, o birşey şimdi ve burada...

Y: canlı ve hareketli olan bizatihi can ve hareket denenin de bir parçası olmalı ve hatta kendi olmalıdır. kötü olan nedir?
devimdeki olumsuzlular olumlamaları üretiyor (yani doğal çatışkılar var) sadece. bunu böyle görmeliyiz. böyle görmezsek? ilerde zorlanırız.. ve çatışkı deneni iyi edemeyiz. öyle ya da böyle olmak çatışkıları sürecektir...
var etmekte belki bir yanılsama...

---------------------------------------------------------------------

S: Panteizm (spinozanın Tanrı fikri)
Tanrısızlık görüşüne örnek midir ?
Yada hallacı mansurun enel hak öğretisi ?


Y: O genel bir anlamda sunuldu ancak bireysel tanrı kamu tanrı ayrımımız var. Ve kamu tanrı Tanrı olsa da olur olmasa da olur bir tanrıdır.. kişi, kimlik ve özne-öznel değildir. Kamu Tanrı anlayışında tüm varlıkTanrının görünümleridir-olumlarıdır. Oysa Rab-Efendi kimliği ve Yahudilik ve Müslümanlığın tanrısı oldukça bireysel ,kişisel bir tanrı .Eğer Uzakdoğu da felsefe tartışsak ve Brahman Tanrı olarak getirilseydi ve sunulsaydı bunu tartışmazdık

yani ya bu ayrımı iyi koyacağız ve tek tek tartışacağız ya da genel olarak Spinozayı bu anlamda tabi ki Tanrısızlığa da yakın tutacağız...

Yazınızda bir düzen var ama bu Tanrı olmadan da mümkün demişsiniz, spinoza bunu mümkün görmediği için Tanrı fikridnen kopamamıştır.

Y: Bence durum öyle değil ama öyle görmek isterseniz size kalmış.uzun bir tartışma konusu. Biz de üç-beş yıl Panteist -kamutanrıcı argümanlarda dolaştık... Çünkü evrende düzen var diyoruz değil mi ?ben dedim mesela... Ve yukarıda yazılan nedeniyle yani burada bir tanrı kabulü var denmesi ve kişisel tanrının bu işe bulaştırılması ve benzetilmesi de nedeniyle ve bu bireysel tanrı ayrımının anlaşılmaması da nedeniyle ateist imine mecburen daha yakın dolaşıyoruz...kavram saptırılıyor ve at izi it izine karıştırılıyor

varlık hakkındaki öngörülerimi ya da gerçek fikirlerimi ya da tanrı olmayan tanrı fikirlerimi ya da daha düşsel varlıksal temaslarımı açmam mümkün gözükmüyor... tanrı olmayan bir tanrı bizim kavramamız da var... -üstbenlik ya da gelecek psişesi gibi bu diyelim -bizim parçamız yine ..ama bizdeki bu ayrımı şimdilik sunmayacağız...ve açmayacağız.ve spinoza da benzeri ve yakını..
ama monik-monist anlayışlar yani varlığı merkezleyen ve gücü tekelleyen tanrının ya da bu tip tanrı anlayışlarının reddi daha önemli bir aşama ve öncelik çünkü
bunlar arasında dağlar kadar fark var.
yan ikisine de tanrı diyoruz ama biri bir köy diğeri gökkuşağı gibi..

Bizde tanrı demediğimiz tanrı şöyle...

bir çocuğun dört yaş hafızasıyla seksen yaş hazıfası aynı değil.. kimliği de öyle.. anılar bir bütün.. çok soruşturduk biz inanın...

tıpkı varlıkta böyle .bunu varlığa giydirelim ve uyarlayalım.....trilyon kere tirilyon yıl ötede evrimimiz var belki ve gensel bağımız var. sonra trilyon kere tirilyonu çaplarla büyütelim.. satranç tahtası ve buğday hikayesi gibi... ..belki tanrı olmuş genetiğimiz var uzakta ve gelecekte ..belki bizimle iletişim kurabilecek kadar ve belki saygıdan ve doğal oluşa müdahalesizlikten bize karışmayacak kadar bilinçli torunlarımız var... belki evren yaratabilecek kadar da ileri gitmiş ve büyümüş gelişmiş tanrı olmuş torunlarımız vardır.. Belki torunlarıma ve torunlarımın torunlarına inanıyorumdur ve belki tanrılarımın atasıyımdır....belki de zamanı böyle görmüyorum. zamanın önü yok yönü yok. ileri geri değil- salınım zaman. mekan gibi ..mekan gibi genişlik zaman..

S: Peki, merak ediyorum.
lütfen cevaplayın,
Tanrı evreni kapsıyor ve içkin ise (kamutanrıcı/panteizm)
Evren öncesi Tanrı yok muydu ?


Y: Evren öncesi diye bir durum yok ya da yapay olmalı. Evren öncesinde evrenler varolmalı.. Zaman böyle ele alınmamalı belki de... Bu (sunulan link) yazıda bunu işlemiştim..

S: Ölüm, yazdığınız teoriye bir engel değil midir ?
zira 80 yaşına kadar gelişen beyin ölümü ile gelişim tekrar başa dönmüş oluyor.


Ölüm diye bir şey yok-doğumda. Bunlar hareketin ve şekil değiştirmelerin nazariyatı.. Gözlem gerçektir mi demeliyim. Nasıl iş zamana gelince o yok diyoruz. Ya da mekan görece mekansızlık var diyoruz...Ben olmakta bir görece ve en görecesi odur. Belki de en olmayanı mı demeliyiz.. Özne kavramının içeriklendirilmesi derinine çözümlenmeli...

ben kavramının içeriklendirmesini reddediyoruz ve zamanı da ters yüz edince ölüm doğum gibi ikilemler gerçekten kalmıyor ..

ve ben bir teori yazmadım ..bunları da ne ilk söyleyen kişiyim ne de son olacağım..

biz de birsürü genetik karma popülasyon tanımı var..evrensel kozmoloji ve (mitoslar benzeri üst ve başka evrensel türler/ırklar) kozmogenetik karmaşımlar ve karmaşımlayıcılar tanımlaması -tanımlamaları var. Bunlar Gnostik Demiurgos/Demiurge'ler gibi...Ve belki bu gnostik demiurgeler karşısına da konulabilecek harmanlayıcı tanrılar ve İsanın baba tanrısı gibi (hiç bir halta da karışmayan) şeylerde var ama açmakta girmekte istemiyoruz şimdilik... Bunlar içinde insanın tanrı sandıkları var ve olabilir .Biz, ateist denilen kitle ile ya da bilimciler denilenler ile teistler kadar ve belki fazla çatışırız derdimizi de anlatamayız... bunlar uzar da gider. Evren genetik bir popülasyon...tek ırk değililz-tek türde...

S:yoklugu yokluk olarak düşünme yokluguda varlık olarakta düşün.yada yokluktan varlıga geçiş varlıktanda yokluga geçiş…Bunu örneklemek için en kolay yol zamandır ..zaman yoktur gerçekte ,,ama saati kurunca zaman var olur saati durdurdugunda zaman geri yok olur..senin kurdugun pırogram var eder neyi yoklugu ama madesel olarak yoktur ruhsal olarak program olarak vardır.

Y:bunu düşünürsek sanırım zaten arada tanrı kalmıyor... Yokluk denilen bir karanlık alan, madde ve işlenebilir cevher ya da tanrının işlediği ham şey gibi sunulur dinlerde.. Yokluğu harekete indirgersek tanrı kalmayacaktır...
zaman olmayınca da tanrı kalmıyor..

------------------------------------------------

Sunulan Varız yazıtları için Soru cevap

S: Sonsuz evren gerek bunun için

Y: Daha çok oluş ya da varlık denileni sonsuz (başlangışsız öncesiz ve sonrasız ya da bu kavramlarla sınırlanamayan) olarak içeriklendiriyoruz ancak bir evren yoksa diğer bir evren mutlaka vardır diyoruz. Oluşsuz oluş olmaz. evren gerçeklik evi..oluşsal rahimler.

S: Bunu neye dayandiriyordunuz


Y: düşünme ya da kavrama diyebilirdik. öyle çıkarımsama diyebilirdik. inceleme ve araştırmalar toplamı diyebilirdik. yaşam sentezlerimiz, kendi sentezlerimiz diyebilirdik.başka türlüsü aklımıza yatmıyor diyebilirdik. biz öyle düşünüyoruz da diyebilirdik....

S: Evet sadece benim için demeyelimde çoğu kişinin tatmin olacagını sanmıyorum Peki bunu nasıl Tanrının mutlak bir şekilde var olmadığına bağlıyorsunuz yaratılmadığını nerden çıkarıyorsunuz diyelim ki bir yemek var bu yemek ısıtılıyor pişiliyor kaynatılıyor vs uzun aşamalardan geçiyor ve yemek oluyor işte yemek var olması için şunlar gerek böyle yapılması gerek denilse ve biri çıkıp eğer bu yemek böyle uzun aşamalar sonucu meydana gelmiş demmeki bir aşcı yoktur dese ne kadar saçma olur onun gibide adamın biri diyorki evren bir anda var olmadı Paraler evren vardı sonra evrim oldu ve sen oldun demekki bir Tanrı yok demekle aynı mantıkda değil midir


Y: bir kere ben başkalarını tatmin etmek için yazmıyorum. kişinin kendi problemi. Toplumsal birlik ve toplumsal olgusallık var. toplumsal varlıklarız. bunun biçtiği pay ve (toplumsal/sosyal) sorumluluk (denen) ve (bizi ilişkiye ve iletişime zorunlu kılan) sosyalleşme/toplumsallaşma denilen bizi bunları bir ölçüde yazmaya da zorunlu kılıyor. Kimseyi ikna edemem ama kendi ikna olmuşluğumu sunabilirdim....

eğer (açık-özgür) doğadaysanız yemeğin yiyeni ve yemek var..yemek pişiricisi yok

Tanrı varlığını olumlamıyoruz ve bir tanrı ortaya koymuyoruz ..bakın bunu da sunalım...

aşamalarla oluşmanın kökü aşamasız bir aşama mıdır? indirgemeler nereye indirgenir ve çözümlenir? alt taban hep vardır? nedir? oluşsuzluk mu?olmama mı? hiç bir şeyin olmaması mı?
herşeyin zaten -var- olmasının olmasal taban olduğu/alındığı bir düzlemde karışıklık nerde şimdi?.çatışkısız bir varlık tabanı işte...

ki herşeyin şimdi şu an birlikte/beraber -var- olması olmasal realite değil midir?
reliteyi geçmişe oraya buraya götürmeyelim ve yerinden kımıldatmayalım yetiyor.

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 18-05-2018, 08:23
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart 17.05.2018 Facebook Güncesi..1

"hiçvarolmamış olma diye bir antidiyar yok. hiçbirşeyin hiç varolmamış olduğu......"

"hiçbirşeyin/birşeylerin hiçvarolmadığı, varolmanın (varlıkın/varoluşun) -hiç- varolmadığı antizamanlarda yoktur."
"varlıkın varlıktan (varoluştan da) yoksun olduğu/olacağı zamanlar yoktur..yerler yoktur. böyle bir durum hiç olmadı..."

"bulunmama ("hiç bulunmama" ya da hiçbirşeyin/birşeylerin hiç bulunmaması) denilen bir metadiyar yok..."

"İnsan kendini diğer insanlardan/şeylerden parçalamaya devam ettiği sürece dinlerin ve şunların-bunların parçalaması adı altında çeşitli görüntüler ve biçimlerde parçalılıklar ve parçalanmalar yaşamaya devam edecektir...."


--------------------------------------------------

Eger hic bir din olmasaydi dunyada.Herkes kardes olarak dogdugu gibi ölunceye kadarda kardes olarak kalirdi.Butun dinler insanlari bölusturup insanlari bir birlerine dusman ederek öldurtuyor.Dinlerin insanlara zerre kadar faydasini biliyorsaniz bana yaziniz.ben hic bir dini tutmuyorum.Cunku dinlerin hepsi en tehlikeli hastaliktan fazla insan ölduruyor.insanlar dunyadaki en kutsal varliktir.hic bir neden gösterilerek insanlar öldurulemez.yasasin dunyadaki butun insanlarin kardesligi diyorum.

insan öldürülmese de ölüyor ve dinler olmasa da ölüyor. bu arada din savunmuyorum...ölüm realite olduğu sürece ölümün değişik çatışkıları ve görünümleri de olacaktır... ölüm travmatik ve kaossu adlandırıldıkça bu görünümler daha sert eminim ki olacaktır... insan parçalılıklar gördüğü ve ürettiği sürece eminim bu parçılılıklar olacaktır/görünecektir...

İnsan kendini diğer insanlardan parçalamaya devam ettiği sürece dinlerin ve şunların-bunların parçalaması adı altında çeşitli görüntüler ve biçimlerde parçalılıklar deneyimleyecektir....

---------------------------------

Evrenin kendini yoktan var etmesi semavi dinlere inanan insanlara saçma gelmektedir.Bu kadar büyük ölçekli bir evren nasıl kendi kendine bir hiçlikten meydana gelmiş olabilir ? Bu yüzden dinler, büyük patlamaya sebep olan gücün Tanrı olduğuna inanırlar.

evrenin kendini yoktan varetmesi diye bir cümle felsefi/düşünsel/mantıksal olarak nasıl ortaya koyulabilir. Varlıkta her şey birbirinden/varlıktan oluşur dönüşür. O halde evren, evren olan başka evrenlerden olmuştur-gelişmiştir ya da değişmiştir. bu düşünceleri nasıl ortaya koyuyorsunuz?. Evrensizlik (ve hiç evrenlerin olmadığı bir durum) evrene ön-taban değildir ve olamaz kısaca ve özetle.. ki bu/bunlar teizm (mono-teizm) denileni de besleyenin ta kendisidir..

Varlığın sürekli varolabilmek için bir başlangıç noktasına ihtiyacı yok. işte tüm mesele de burdaya. asıl teizmi besleyen bu... teizmi besleyen ve yapılandıran da bu anlayış görmüyor musunuz? varlık tabansızdır...olma tabansızdır. olma olmama cinsinden tabansızdır ve tabandan yoksundur..

bulunmama denilen bir metadiyar yok...

-----------------------------------------------------


Mülkiyet neden benim değil sorusunu akıldan çıkarmak huzurlu toplumun olmazsa olmazıdır.tanrı herkesi eşit koşullarda yaratmamıştır.tarih felsefesi,tanrının temsiliyetine yönelik kesintisiz süreçleri anlatır.mülkiyet kaçınılmazdır.

mülkiyet parçalarımı tanrılara atıyorum arada. belki kendilerine yeni bir ben ve adam gibi adam yaparlar...
hocam ben mülkiyeti ya da mülikiyet beni/mülkteki ben, bu mülkteki bu ben denilen parçalanmadan hiç bir mülkiyet parçalanamaz
ya da tersi
ben mülkiyeti ya da mülikiyet beni/mülkteki ben, bu mülkteki bu ben denilen birleştirilmeden hiç bir mülkiyet toparlanamaz...

-----------------------------------------------

Alışkanlıklar bağımlılıklar beynin plastisitesini bozuyor, diyor nöroloji. Bilimsel olarak saptamışlar; zekayı işlek tutmak için alışkanlıkları sık sık bozmak gerektiğini söylüyor, bu yönde egzersizler öneriyorlar demansa karşı. Oysa, vasat alışkanlıklarına körce sarılır ve yeni bir şey denememek üzere inat eder. Ne dersiniz, aptallaşmamak, vasatlaşmamak için hiç bir şeyi alışkanlık, sabit fikir, bağımlılık haline getirmemek mi gerekli?

insanın nörolojik iyileşmesi için karbonhidrat yemeyi bırakması ya da oldukça azaltması iyi ve yeterlidir... gerisi nörolojik safsatadır... insan kimyası karbonhidrat/tahıl tüketimine ne kadar uygun? bunlar neden oluyor ki!
buğday toplumu, ne yaparsan yap buğday toplumu ... üşüyeceksin ve düşüneceksin sen..

Karbonhidrat sindirimi uzun zaman alıyor.. bu da sindirime çok fazla enerji ayırmamıza, beynimize enerji kalmamasına yol açıyor. Şekerin-tuzun da süzülmesi zaman-enerji alıyor. Beyni bir basari olmadan ödüllendiriyoruz sekerle.. beleşten ödül bulunca calismaya, düşünmeye gerek hissedilmiyor. şeker insanı tembellestiren bir gıda.

doğada başka canlı da demans var mı? ya da alışkanlık yatkınlığına bağlı tembellik? aslanlar üç günde bir ayağa kalkıp bir de esneyip bir geyiği löpürdüyor sonra geri yatıyor. ve aslan öldüğü güne kadar kendi avlanıyor...

özgürlük nedir sorununa kendi kızım böyle bir yanıt vermişti. yani hiç bir aslanın önüne başka bir aslan yemek koymuyor.... ya da benim yemeğimi getir demiyor...

---------------------------------------------------

SOSYALİZM NEDİR ?
Bu soruya yanıt olarak 2 dakikalık kısa bir video.
İyi seyirler


Hocam bir karınca kolonisinde herkes eşit miktarda yük taşıyor... İnsan yemek ve beslenmek için yük taşımanın haricinde serbest zaman, eğlence üretme dinamiğinin ortaklığını ve ortaklaşasını ya da keyif ve haz üretme paydaşmasının ortaklığını ve ortaklaşını keşfedebilir mi ya da bunların hep boş olacağına karar verip bunlardan vazgeçebilir mi? İşte o zaman belki biraz sosyalizm doğar oluşur.. ama kentlerde ve modern yaşamın içeriğinde olağan doğan ve olağan olan insanlık ve bunun bir sosyalizm üreteceği_?

birleştirici güçler bunu yapabilir ya da yapabilir mi?.
sosyalizm kavramının kendi değirmenine değil de birleşme kavramına ve onun değerlerine su taşımak gerekir sanıyoruz.. her türden birleşme bilgileşme etkiniği ve sosyalleşme ve yatay dikey kaynaşma?

Hocam doğru ve dürüst yazacağım bunu. Kaplanların geyik yediği bir dünyada o dünyanın sosyalizmi ancak ve ancak çatışkıların dinamiğine ve çatışkıların ilüzyonuna çözümlenebilirdi. bunun dışında sosyal bilişsellikte örneğin doğumdan itibaren bir kır kent-doğa toplumunda sosyal bilişsellenmemiş/yetişmemiş gerçek dış doğada sürekli iş ve eylem üretmemiş/yüretmemiş, kendi eliyle ve fizikselliğiyle birlikte bir iş yapıp kurmamış ve bunu hiç bozmamış, başına türlü türlü felaketler gelip geçmemiş, gerçek sorunları-nı birebir çözmemiş, evini ve yapısını kurmayı ve açlığı zorluğu duyumsamamış bir neslin ve insan yavrusunun ve insanlığın (sosyalizm düşü/düşselliği) bırakın sosyalizmi üretmeyi bunun teorisyenliğini ve -teorisini- ve sezimini ve bilgisini bile gerçekten üretebileceğine ve sezimleyebileceğine de pek ihtimal vermiyoruz.. Modern toplumların ve kentlerin insanları, onların yıkılması, bunların yıkımı ve yıkılması ve büyük acılar çekilmesi gerekecektir. Kimse rahat uyuşuk hayatını bırakmak istemez-istemeyecektir. Birileri onları yabana çekmek, çağırmak istedikçe ve bu çatışkılar sürdükçe.?

İnsan kendini ve gerçeğini yıkarak ve değiştirerek dönüştürerek çözümleyerek ancak ve ancak sosyalizmi yaratabilirdi-üretebilirdi. bunun istenci?
insan kendi küme-sinde mutlu olmalı/olmayı bilmeli. içsel yangınlar duyanlar bunu ortaklaşıyor. doğa bir yangın ve kaynaşma/geçişme sadece...

hocam kaplan yavruları tavukları güdemez-bu doğaya aykırı... kurt sürüleri koyun sürüsü güdemez.. yiyerek yaşıyoruz. birbirimizi yiyerek ve birbiriminizin içine geçerek çıkarak yaşıyoruz. bizim sosyalizmimiz bu..

kuzuları birleştirip bilinçlendirip kurt mu yapacağız. doğa alttan devrilecek/evrilecek.. dolduruyor alttan ha bire tamamlıyor-getiriyor insanın yenisini. özgür toplumsalık düşü hep yarım ...bütün hamilik himayet kurumları yıkılmalıdır. anne ocağı/sıcağı...

insan doğaya düzen verebilir mi? geri dönüşebilir mi? yani metaforun dışına çıkabilir mi? metaforu yenebilir mi? modern kentin dışında örneğin doğal bir olmaya geri gidebilir mi ?hep beraber götürülebilir mi ya da soru da bu biraz? .
hocam bu özgürler hami olmalıdır en son. vasi olmalıdır.. tanrı peygamber rolüne sığınmalıdır/soyunmalıdır ki bunlar olsun gelişsin...

hep bunlardan sonra üste mi çıkacağız? dünya ve ölüm dışına mı? istenç nedir? doğanın dinamiği ya da devimi..

---------------------------------------

SOSYALİZM ve DİN
"Dinsel sıkıntı hem gerçek sıkıntıların bir dışa vurumu hem de gerçek sıkıntılara karşı bir protestodur."
Karl Marx
SORU: Karl Marx'ın burada anlatmak istediği nedir
?

dinel sıkıntının bir dışavurum olduğunu anlayacağım da gerçek sıkıntılara karşı protesto olması. toplumsal bir protesto ise topluma karşı bir protesto ise olabilir... örneğin teizm diye bir kulüp varsa ve kişi karşı kulübü ve ateizm kulübünü ve onun üyelerini henüz sevmediği ve anlamadığı için oraya üye olamıyorsa ve bağımsız da takılamıyorsa?

bireyin savunma mekanizmaları var..çoğu toplumsal taban bir kast gibi ifade ediliyor...örneğin taşralıysanız taşralı tabanınız kalıyor sizle ömür boyu beraber.. Örneğin bunu toplumsal tabana çözümlersek..

Hocam dinsel kozmolojiyi insana indirgersek tanrı karşısında ve karşıtında olgun ve sorumluluk almış insan tiplemesi gibi bir şey bulmalıyız/bulmalıydık ki ateizmin (dinsel olmayanın) bilgi ve sorgulama sonucu geliştiği söyleniyor.. ve insanı dinden sıyırırken, eğer sıyırmak istiyorsak ateist (dinsel olmayan) olarak ifade olan o kitle dinsel/yaşamsal bir olgunluk ifade etmelidir...birbiriyle alay eden tuhaf insan toplulukları var..

İnsan tanrı görmediğinde insan görmeli ya da tanrı görmeyen insanda bir insan görmeli ki yukarıda sunulan çatışkıyı (ya da dışavurmayı/diğer personayı) yaşamasın...

İnsan tanrının vasiliğine soyunmalı ve bebek büyütmelidir diyoruz kısaca bu buhranın aşımı için...

Dinsel sıkıntı denilen kişinin yetişkinlik/yetişme -büyüme sıkıntısına ve veryansınına indirgenebilir. Çocuk ve geride er benlik hisseden benliğin ve yetimin (ki varlık yetimi öksüz kimsenin) yetişkin tanımı ve özdeşmesi tanrı pşisesine işaretleyelim örneğin burda.
Yetişkinlerde bir olgunluk dürüstlük, sahiplenme ve büyütme azmi ve yani kendince bir tanrı görmüyorsa? Dinsel sıkıntıyı aşacak şey olgun toplumsallık...Dinsel sıkıntının kendisiyle dalga geçilmesi değil. Çünkü bu büyüme öykünme hikayesinin ta kendisidir..
Her hangi türden özgürlüğü kavrayamayan benliğin ya da dinsel yetimin ki o varlıksal yetimdir.

Varlık özgürdür. Özgürlük kuşatılmışsa ya da henüz onun bilinci yoksa o varlıksal yetimdir... oluşmuş varlık yetim gözetmelidir. Bireycilik sentezleri tuzaktır...

oluşmuş karşıdinleşmiş ve tanrı kırmış, tanrıyı altetmiş bir varlık dindarı (varlık gerisindeki varlığı ve öğrenme yolculuğu olan psişeyi) daha çok sahiplenmeli ve benlikleştirmeli ve özgürleştirmeli korumalı.öğretmeli gözetmeli iken onu çakal sürülerine emanet ederse bir de üstüne onun din dediğiyle (gelişmemişlikle) kişinin nerdeyse benliği üzerinden dalga geçer alay ederse o protesto denen olur oluşur.

Hocam insan kozmolojisinde tanrıyı karşılayabilecek olgun varlık merkezi yok.. Olgun, aydın, insan denince tutulacak tutunacak olanlardan. Özdeşlik ya da yoluna tutunacak varlık arıyor geriden... Varlık yön ve merkez arıyor. Geri varlık ileriye bakarak yoluna gidecek varlık arıyor sadece...Dinsel karmaşa denilen daha çok alt benliğe ,çocuk benliğe ya da hayvansal benliğe özgü bir durum.. Hocam sahipsiz, ıssız ve özgür bir varoluş ve kendi köksüz sahipsiz varoluşunda kendi ayakları üzerinde durmanın tüm yetisini donanamamış bir varlıkın vasi arayışıdır dinsel buhran..

Hocam toplumsal vesayet-toplumsal korumacalık (herkesin herkese eşit mesafeciliği) yeşertilmeden ya da devlet denilen doğru düzgün herkese eşit mesafe de yapılandırılmadan bu sorunlar çözülemez. dinsel/tinsel/kimlisel ya da diğer herhangi türden hatta şiddetsel ve başka olgusal protestolar burdan çıkacaktır o durumda..

dinsel karmaşanın en büyük boşluğu birincil anne baba kimliklerinde ondan sonra geniş toplum kimliklerinde/toplum korumacılarda aranır-aranmalıdır...
Varlık özgürdür ana babasına da ait değildir. Bir ölçüde topluma aittir ama kendi benine sorumluluk duyar. kendi istem ve arzularına karşı yüküm duyar...

kişinin kucaklayıcılıktan kaçabileceği /sığınabileceği tek merkez vardır birleştiricilik... ayrıştırıcı ve ayrıştırımcı merkez kaç üreten bir bileşke dıştan yeni ve farklı bir kucaklayıcılık söylemiyle başak bir alt tabanı ya da dıştan olanı kolay kolay kendine çekemez. söylemini değiştirmelidir. Hocam kişiye a özgürlüğü ile b özgürlüğü, a ideolojisi ile b ideolojisi, ve a tanrısı ile b tanrısı (a kapanıyla b kapanı) arasında seçim şansı sunulursa seçim yapmak istemeyecektir. Toplumsal bir karın kucak yoksa dinler hep varolacak bocalayacaktır... Dinsel merkezi besleyen şey? ait olunan bir aidiyetliği ve sahip olunan bir sahipliği bırakmak ve özgürlüğü sarınıp kuşanmak kolay mıdır?

--------------------------------------------

• Makineler uzmanlaşmış emeğin isyanını bastırmak için kapitalistler tarafından işe koşulan silahlardır.
KARL MARX
Sizce burda ne anlatılıyor?


uslu çocuk olmazsan senin işini bir mekaniğe yaptırırım..

uzmanlaşmış emek?
artık makineler yerine uzmanlaşmış emeğin isyanını bastırmak için uzmanlaşmamış emeğin kendisi de işe koşuluyor sanıyorum..

teknik teminolojiler var onlar devreye sokuluyor..bir farmakoloji kitabıyla doktorluk yapabilirsiniz artık...

Hocam anayasayı okuyarak cumhurbaşkanı olabilir misiniz? ya da cumhurbaşkanı olursanız ilk işiniz anayasa okumak mıdır?
Uzmanlaşmış emek kırılır düşürülür hemen

Hocam uzmanlaşma sürecinde insana bağım varsa o süreç neredeyse tamamen yok ediliyor, hepten ortadan kaldırılıyor ya da sistem bu süreçten de vazgeçiyor. ya da o sürece ihtiyacı ortadan kaldırılıyor ve bypass ediliyor. Örneğin yasamacı olmak için hukuk bilmek gerekmiyor ve iyi yasamacı olanlara hukuk yaptırılmaz.. doktor olabileceklere doktorluk yaptırılmaz... düşük kolay süreçler ve işler yaratılır... ustalık denilen ya da uzmanlaşma denilen kavramın kendi yokediliyor/değersizleştiriliyor bu basit...bu bir çok yolla yapılır. bu makinleşme bir örnek sadece

uzmanlaşmış emeğin isyanını bastırmak diye bir şey var ama ya da onun çıkar çatışmasına girme yollarını (ya da alta dayanışma, tutunma yolunu ve yollarını) paralize etmek diye bir şey var..

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 27-05-2018, 15:44
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart

Ateist & Müslüman & Deist & Hristiyan& Agnostik Tartışma Platformu Tartışma Günlükleri

:

Soru-Sunulan
Ben gruba yeni katılan bir arkadaşınızım... Nöroloji uzmanı yım... Özellikle beyin, İnsan beynine dikkat çekmek istiyorum.... İnsan beyninin nöro anatomisini teferruatlı bilen bir insanın ateist olması ,imkansızdır.... Milyarlarca nöron hücresinin, onu destekleyen hücrelerle beraber, anonim ve Kollektif bir amaç için, kılı kırk yaran çok ince bir sistem içinde özelleşmiş olması, akılları hayrette bırakan bir mucizedir... Beynin henüz keşfedilmeyen birçok yönü olsa da, beyni ciddiyetle okuyan bir insan, bu harikulade organın tesadüfen oluşacağına asla ihtimal veremez...


--
Türetilen Yanıtlar (kopuk sorular içerir.. yanıtların bir çoğu aradaki içerilmeyen ve yorum ve sorulara yanıtlardır. .hepsi ilgili üst başlık altında ilgili alanda içerilmiştir..)

--
sonsuz sayıda big bang.. ve ilk big bang diye bir şey -ilk diye bir big bang- yok

sonsuz sayıda genişleyen evren ve ilk genişleyen evren diye bir evren yok... bu bizim ki genişleyecek son evren değil

--

yukarıda sözedilen ve yazlan;
tanrıyı tanıtlamaz. organize zekayı ve bilişi ya da türleri ve iç yaratıcıları kısmen tanıtlayabilir ancak büyük başyaradan ve ilkyapıcıyı tanıtlamaz ve göstermez. bu belki gnostik demiurgos a gider ya da spinozist bir tanrıya belki gider ..
bunlar üzerine asırlar boyu düşünüldü ve başka kaynaklardan (zihinsel yolla) evrensel erişimlerle dini aşan bilgi her zaman üretildi..
insan bir gün insan üretebilir bu onu yaratıcı yapmaz.
insan ırkının 5 milyar yıl ötedeki evrimi belki evren yaratabilir ama bu da onu tanrı yapmaz..

--------------------
varlık başlayamaya kökenlemiyorsa onu ilk başlatan varlığa da kökenlenemez .bu öncel yokluk demektir .yoktan olma ne demektir.? ilk zaman demekte nedir?

---------------------
ilk yaratan başvarlık demek tam bir soyutlama hatası. varlık üzerine düşünmemek. zaman üzerine düşünmemek .var/varlık ortaya konulamaz. başlama diyalektiği ancak yoklukla birlikte öne sürülebilir. bu da yokluk yumutladı demek olacaktır

-----------------------
zamanı geçmişe götürerek onun ilk başını bulabilir misiniz? tanımlayın ve düşünün lütfen

örneğin kapalı bir dairede/kürede alanda bir başlangıç noktası var mı?

-----------------------
evrende kolektivite olabilir.aşkın zihin olabilir.varoluş katman katman ve çok gerçekli olabilir.iç yaratıcılar olabilir.hiç biri bizi ilk yaratan ilk varlığa götürmez ve son yaratacak son varlığa da.oluş budur...


----------------------tanrı ihtiyaç mıdır gibi bir sorun------------

bir yere kadar gibi. çünkü varlık varlığa gebedir bağımlıdır. 20 katın büyüklüğünde bir anneden doğarsın ve hep daha büyük ve güçlü ve seni yönetebilecek varlıklar vardır.. sonra bir gün özgürlük ve aidiyetsizlik çıkagelir ve keşfedilir.. varoluşta onu ilk kez yapan mutlak anlamda bir başvarlık ilkvarlık ve sahipte varlıkta bulunamıyor.bu geç farkediliyor ama.tanrı denenler genelde varlık hamileri evrimsel ileri varlıklar.bu subjektif gelişim kuşağında içerilen çözümlenen bir kavramdır ve bir süre sonra geçerliliğini kaybeder.

------------------------
bunlar varlığı ilk kez ve son kez yaratan bir ilk ve son enbaş tanrıyı tanıtlamaz .o anlamda bir ilk yaratan ilk yaratıcı yoktur. zaman bu değil

-------------------------
derinine tefekkür edildiği zaman başlangıçsızılık öncesizlik gibi durumlar kavranabiliyor. varlığın ilk başlamaya temellenemeyeceği ve bir ilk türetene kökenlenemeyeği ve bağsızlığı da çözümlenebiliyor ve de kavranabiliyor

----------------------
evrende düzen olabilir.bu ilk yaratıcı ve yoktan ortaya koyma tanıtlanamaz/belitlemez bu.iç yaratıcılar demektesiniz/denmektedir.

---------------------
oluş\olmak denilen kendi yokluğundan ortaya konulamıyor. onu ilk kez bir şey türetmiştir demek bir yanılgı.. bir iç devinim ortaya sürülüyor. o halde sonsuz tanrılar vardır , olabilir.

-----------------------
siz seçilin efendim seçen bir irade varsa biz seçmiyoruz. seçilmeye devam edin bakalım..

------------------------
ben bilim adına konuşmuyorum. kendi varoluş düzlemim ve ontolojim ,kendi bilincim adına.kendim adına konuşuyorum özetle. ve kendi bilmem.


----------------------
zaman evrenle mi oluştu? bunu bilim mi söylüyor. bunu hangi bilim bildiriyor ve söylüyor.ontoloji tutsaklığı ve ontolojik tutsaklık.bilmek bilimdir..

------------------------
zaman evrenle oluştu derken teizmin ekmeğine yağ sürüyorsunuz..bunu demenin teizmden ne farkı bilgisel/bilişsel bir düzlemde.. modern dünyanın bilimi uyku bilincidir/bilimidir tutsaklığa ve sanayiye birazda sahibine hizmet eder

-------------------------
akıl kendi ontolojik tanıtlamalar için yeterlidir/yeterli biliş sağlar.. yukarıda sayılanlar dini kandırmalar gibi sistemsel doktrinler ve kandırmalardır..

--------------------------
einsteini incelemiyorum aklımı inceliyorum ve fikrimi.düşünüyorum...akıl einstein demi var sadece.benimkinden büyük müymüş

--------------------------
bakın vaktiniz var mı? ontoloji üzerine kafa yordunuz mu? ya da konuşmak ister misiniz? gerçekten vakit mi çalacaksınız ve bildirip duracak mısınız sadece .ontoloji üzerine dürüst sohbet etmek isterseniz zaman ayıralım ve yapalım bunu
-
----------------------
biz bir şey ezmiyoruz kavramı kaçırıyorsun..

-------------------
varlıkbilimle ilgili sohbet istiyorsanız açığız bu kadar bildirip duracaksanız almayalım

-------------------------
einsteinde düşüncelerini inceleyerek bir şeyleri kavramlaştırıyor. varolmanız , varoluşunuz hakkında gerçekte ne hissedip düşündüğünüzü ve kendi varlığınızı nasıl yapılandırıp adlandırdığınızı sorabilir miyim?

----------------------
einstein tek kavrayıcı değil. bu anlamda kendi aklımı küçümseyemem.bence sizde küçümsemeyin.einsteinin kavramalarına ihtiyacınız yok.sizinde yok.dürüst bir gözlemle ilerleyin

-----------------------------------
piyasada din bilim diye sunulan ilkelerin hepsi akıl küçümseyici
akıl bilim olduğunda başka bir bilime gerek kalmıyor. bu sizin ya da bir başka biri içinde böyle. piyasadan bilgi toplayarak ve bilincine yanıltmalar doldurarak kavrayış küçümseniyor ve kendi içinde hapsediliyor

------------------------
kişinin kendi kavrayışını gözetmesi ve varoluş sorununu kendi araştırması güzel bir çözüm..din ya da bilim bilgileri toplamak değil

--------------------------
kişinin kendi kavrayışını gözetmesi ve varoluş sorununu kendi araştırması güzel bir çözüm..din ya da bilim bilgileri toplamak değil. bunlar hazır yemekler gibi gözükür ama bazen karın doyurmaz ..kişi kendi üretmediği bilgiyi sentezleyemez ve çoğu zaman özümseyemez.. ve bazen evet toplayıcılık yetmez avlanmak gerekir

--------------------
bilgi önemli biz de bunu söylüyorduk yihhu.sanırım anlaşılmaya başlıyoruz
-
----------------------
gerçekten dürüstseniz gerçekten size şunu söyleyeceğim. avlanmayı öğrenmiş bir kaplan aç kalmaz ama hayvanat bahçesinde büyüyen bir kaplan sanırım avlanamaz.modern dünyanın bilgi temellerinde basit sorunlar var.gerçekten dürüst bir biçimde söylüyorum .

------------------
ontolojik bir varlık kendi bilinci ve kendi bilgisiyle yürüyebilir. bu çok bilme gibi değildir.. bu yukardaki örnekteki gibi bir durumdur.. modern toplum gerçek bilgi üretmeyi pek öğretmez

---------------------------
çok uzun ve dürüst bir tartışmaya açıksanız ve hemen pes etmeyecekseniz her söylediğimi tek tek açmaya tabiki hazırım ama bu size pek bilgi gözükmeyecektir bunun farkındayım

--------------------
evren demek nedir?evren içinde olunan bütünlük ve gerçekliğin ceryan ettiği yer onun hakkında ne biliyoruz ki

---------------------
bilgi bakışınız bizim gibi değil.uygun bir düzlem yakalamak ise nerdeyse olanaksız gibi ama zaman ayrılması gerekir

---------------
olay şu.. ben varım ve gerçeklik var.ben gerçeğim .. tek bildiğim bu bundan öte gitmeyelim
burda bir tanrı , bilim, bilgi ve evren de yok...

------------------------
evrenin yapısı çok görece ya da subjektif bir tanımlama.evrenin yapısının araştırılması gerkeceğini kim söylüyor. ya da neden evrenin yapısı gibi subjektif bir bilgi sorunu ve bildirim ortaya konuyor
-
evren değil ben varım evren var

-----------------------
bilim yok demiyorum bilim ipotekli ve uygun ellerde değil

bakın kişinin gerçeğini araştırması

---------------------------
arkadaşım felsefe diye var disiplin var ve bilgi sevgisi demek bu ..evren hakkında giç bir şey bilmiyorken sade kavrayış ve akıl yoluyla bilgi üretiliyordu ..bu kavramsallaştırmalarla iletişim bağı kuramayız. kişi kendi düşünerek sentezler bilişler üretebilir.parmenides varlık kavrarken einstein ve kütleçekim dalgalarını okumamıştı ama kusursuza yakın bir kavrayış ordan 2500 yıldır bize göz kırpıyor

sanılanın ve düşünülenin aksine örneğin sadece, var ve yok kavramlarının etimolojik incelenmesi örneğin ya da kişinin kendi ontolojisiyle ve kendi varoluşuyla ve bilgi sorunuyla yüzleşmesi bilgi üretebilir

insan oturduğu yerden zihninden doğal bir biçimde bir şey öğrenebilir .bu kavramlar ne yazık ki modern toplumda askıda ve hafife alınıyor..

-------------------------------
hayır yazdığım içeriklendirmeye bir tür karşı çıktınız ve onun üzerine bu tartışma gelişti değil mi? kendimi açmam ve anlattığım şeyi neden öyle yazdığımı size açıklamam üzerine düşündüm biraz ve bunun zor olacağını gördüm diyelim..

arkadaşım felsefe hakkında ya da genel kendi varlığı varoluşu üzerinden bilgi üretmek hakkında fikri olmayan ve genel bilimsel bilgi denilen kalıpları düz ve hızlı biçimde bize geri ileten arkadaşlarla iletişim zorluğumuz var .bu genel bi sıkıntı. okumak isterseniz bir kaç yazımı linkleyeceğim..

-------------------------------------
arkadaşım cevap alamadığım dediğiniz konular ya da soru burda bir akşam telefon elimde açılım sunamayacağım kadar uzun ki bununla ya da bunun bendeki cevabıyla gerçekten ilgileniyor oluşunuza dair sanırım bir fikrim olsa üç ay da yazmaya ben hazırım açıkçası

arkadaşım yazdığıma bilim öyle demiyor dediniz değil mi? ben de bilimsel tabana dayanmıyorum kendi kavramama ve ve bireysel araştırmalarıma dayanıyorum dedim. sizde einstein bilim vb. dediniz. bu ilk kez başıma gelmiyor ve tecrübeyle sabit ki benim derdimi size anlatmam üç yıl sürer...
einstini ezmedim.kimseyi de ezmedim.

---------------------------
arkadaşım yukarıda varız yazıtları diye bir yazımız var kimseyi ezmiyor.einsteini da ezmiyor...
kısaca okursanız seviniriz/..evrensizlik/gerçeksizlik varlığa dair bir oluş olarak reddedildi..ve bunun gerçeksiz ve evrensiz bir ön geçmişin varlığa dair bir taban olarak alınması reddedildi.bu kadar. varlıkta ve evrende ilk tanrı gibi ilk evrende bulunmayacaktır.düzlemsel hata ..iki boyutlu varlık düşünmek....varlık sonsuz/evrenler sonsuz-ilksiz.... varlık sonsuzdur/ilksizdir öncesizdir...

-------------------------
evren yoksa evren (başka bir evren ) ya da antievren vardır ...evren yok değildir.. realaite... evrensizlik öne sürülemez .realite.. .....evrensizlik antievren belirtir/önerir

-----------------------------------
evrenin başlaması ve bitmesi ilk ya da son evrenin başlaması ve bitmesi değildir. ne başlayan ilk evren olacaktır ne de biten. ne başlayan ilk evren olacaktır ne de başlayan son evren...bizlerde doğup ölüyoruz. evrenler doğar evrenler ölür...

---------------------------------
evren evrenin daha önce olmadığı bir tabana indirgenemez..bu gerçeklikten yoksun varoluş önermesidir. o gerçeklik yoksa bu gerçeklik vardır. o evren yoksa bu evren vardır. evrenlerin geçmişlerinde evrenler aranarak oluş çözülemez..oluşlar sonsuzdur.. evren demek kendi ontolojisinde evrenin daha önce olmadığı bir tabana indirgendiğinde ne olur? bu teizmi besliyor arkadaşım.aynı çıkmaz....

---------------------
bilim biliştir

---------------------
fizik yanlış bir tabana bakıyor..
oluşsal bir varsayım.. evrenin başlaması başlangıcı gibi bir taban saptaması üzerine gidiyor değil mi? bu oluşlar ve varlıkta başlayan ilk ve son evren mi?

-----------------------
sonsuz sayıda big bang.. ve ilk big bang diye bir şey yok

sonsuz sayıda genişleyen evren ve ilk genişleyen evren diye bir evren yok... bu bizim ki genişleyecek son evren değil

------------------------
0 zaman ve 0 mekanda sonsuz oluşlar içiçe patlıyor patlaşıyor. her zaman-her an ..zamansız bir düzlemi başlatamasınız başlamaya indirgeyemezsiniz... sınırlayamazsınız...0 zamanda başlama ve ilk diye bir düzlem üretilemez

---------------------------------
neye göre? biliş bilgi bilim.gerçek bilim ve bilgi.bilgime dayanarak sözediyorum.bilişime ve oluşuma dayanarak

-
-----------------------------------
gelişmiş fizik bilim.çok ileri matematik. dört boyutlu alan matematiği .dört boyutlu uzay kavramaları ve gerçek bilişsellik tabanlı .düşünme tabanlı gerçek kavrama

----------------------------
anladım.anlattınız

-------------------------
sıfır zaman üstte yazıyordu.karşı savunma olarak üretildi.yazılanın amacı var sonucu var açayım mı dibi daha onu da neden yazdık
-
----------------------------
kavrama bilişselliğine göre..zamanı düşünün anlayacaksınız. kavramanız -alan derinliği kavramanız arttıkça ve geliştikçe hep daha çok şey anlar ve kavrarsanız

---------------------------
iki boyutlu düzlemlerle-düzlemsellikle gerçek matematik yapılamaz

zamansız bir düzlemin başlamayacağını kavrayabilirsin.bunu düşünmen yeter. bu bir açıklama (tekrar açma) gerektirmiyor.. kavram açık zaten..zamansız demek tıpkı sonsuz (yani ne sonu ne de başı bulunmayan ya da son ve baş kavramıyla indirgenemeyen ve sınırlanamayan) demek gibi

-----
gerçekten 3 yılınız var mı?

----
evrensel gerçek zaman (realite zamanı) şimdidir.şimdi ilk ve son zamandır.. başta şimdidir kıçta şimdidir. zaman baştan başa şimdi..

---
şimdideki geçmiş işaretlemeleri ya da gelecek işaretlemeleri gözlemci rölativitesi

----
evrensel olarak işaretlenen zaman (işaretleme zamanı da )şimdidir. şimdiden ya da gözlemciden yoksun zaman yok

----
şimdi asal ya da gerçek zamandır..
bunu şöyle anlatmayı deniyoruz. gök bize üstedir ve yukarıdadır üsttedir ama yön yok aslında ve biz ne yaparsak yapalım aşağıyı yukarı olarakta düşünemeyiz
tıpkı zamanda böyle... bi gün anlayacaksın ve çok büyük sevinç ve inanılmaz bir mutluluk duyacaksın

-----
dünyaya aşağı bakıp karşıyı gördüğümü ve oranın tıpkı üstümdeki gökyüzü gibi yukarıda olduğu ve bu yönsüzlüğü anlamayı o kadar denedim ki
kendimi kafamda baş aşağı çevirirdim ve ayakkarım yerine başım yerin hafif üstünde yerin arkasında bir gökyüzü var deyip kendimi döndürürdüm

-----
einsteinin yukarıdan aşağıya düşerken kendini ters tarafa düşerek düşündüğünü ve bunun üzerine olağanüstü bir keşif yaşadığını biliyor muydunuz?

-----
hocam özetle evrende gerçek iki boyutlu alansız doğru ya da düzlem yok. evrendeki temel gözlemsel geometrik biçim bir küre.. bir küre üzerinden düzlem alınırsa o yine bir küredir.. kapalı bir alandır.. küre üzerinde çizilen bir doğru ya çember çizer kendine kapanır ve kendini keser (ucunu bulur)ya da açık spiral oluşturur çizer. .bu dairenin içyüzündende tekrarlananilir... bunlarda uç ve son sınır bulunamaz tarif edilemez... daire ve kürede baş ve son tarif edilemezler...iki boyutlu fizik kavrayış yanılgılatması diye bir şey koyacağız ortaya ve bunu felsefi/bilgisel/bilişsel terminojiden başka savunacak kavramsal tabanımız yok ne yazık ki

-----
biz gerçek kavramayı dışarıdaki alan derinliğinden ve olgular üzerinden yürütmeyi öneriyoruz.iki boyutlu geometri materyal taban alınarak felsefe işlenemez

------
biz düşünürken artık dışarda (içe dışa öne arkaya ve her yöne tam) alan derinliği olan dış gerçeklik( evren )ve dönen sürekli hareket eden değişen küreler gibi canlandırmayı ya da alan fiziğini ve gerçeğin diğer sosyal olgularını ve tüm diğer algı gerçekliğini de işin içine katan bir düşünmeyi deniyoruz

------
varlıkta baş ve son diye tabanlar bulunamayacağı konusunda gerçekten düşündük ve gerçekten bizce mümkün değil. nasıl bir baş olacak. yokluk varsa mümkün değil.hareket hiç yoksa sonradan gelişmesi diye kavram mümkün değil...

-------
bilim denilende bir belirsizlik ve hiç bir şeyin daha önce olmadığı bir öndurum varsayımıı var bunu kabul etmiyoruz. bu kendi içinde bir varsayımdır. hiç diye taban alan fizikçiler var. bunların üzerine bilim temellenemez.. hiç hep karşıtıdır. hepin diyalektiğidir.. varlığın tabanı yokluk değildir...var ve yok kavramları orada ya da burada o zamanda ya da bu zamanda anlamında gözlemci işaretlemeleridir. hiç sadece hepin anti belirtmesidir

---------
hiç sadece hepin başka bir yerde olması (o durumda olmaması) anlamı taşır ki; hep bağı kurulmadan hiç tanımlanamaz. hiçle hep uzun ve kısa ve az vr çok gibi bağdır ve diyalektik ifade eder ..hepsiz hiç tanımsızdır

-------------
hiçbirşeyin olmadığı derken bile hiçbir şey kavramı içerilir ki hiçbir şeyden ya da hiçbirşeyin olmadığı durumdan herşey türeyecektir ..birşeyler mutlaka vardır.varsız zaman ya da bir şeylerin bir biçimde olmadığı zamanla illiyet bağı ilinemez/kurulamaz...

---------
birşeyler değişti deniyor. değişim bir harekettir.. bir şeylerin ilk hali vardı deniyor.. bakın bunlar hep paradigma varsayım ve önkabuller.. çok iyi bakın hepsi ön kabul kalıpları. varsaymadır...

---------
evrenden önce evren vardı ya da yoktu..
a-sonsuz evrenler vardı
b-bu bilinen ve bilinebilecek tek evrendir

bilim hangi tabanı esas alıyor

------------
bir kere hipotez mantığından gidelim. hipotezle bilim temellenemez de aslında biz gidelim ve şansımızı deneyelim size göstermek için

---------------
eğer sonsuz evrenler varsa bilimsel uğraş ontolojiyi aşamaz.yaşamak tek çaba kalır...çünkü realite değişmeyecek.. ispat denilen bulanık bir kavram. ve subjektif bulunuyor...

---------------
eğer ispat gerekliyse enerjinin yoktan ortaya konamayacağının belirtildiği ikinci termodinamik yasasının genellemesi hem tanrısızlık hem de varoluşun başlayamacağına da açık tanıttır.tanıt sağlar..

enerji yoktan gelemiyorsa hep vardır ona başlama tayin edilemez..

-------------
yukarıdaki aynı mantıklama ve yasaya göre varoluş onun olmadığı bir düzlemde üreyemez.
varoluş varoluşun yokluğundan gelemez ve yokluğundan ortaya konamaz.
hareketin yokluğundan hareket beliremez.

-----------
evren daha önce evren olmaksızın yoktan varolamaz ve
başka bir evrene (şeye, antievene yani evren olmayana) dönüşmeksizin vardan yokolamaz

-------------------
termodinamiğin ikinci yasası denilen iyi incelenirse ve bilimsel mantık önermeleriyle sınanırsa ve iyi bir biçimde genişletilirse ispat denilenlerin tümünü sağlar/içerir.... bir şeyin bi şeyi ortaya koymasına gerek kalmadığını varoluşun hep ortada olduğunu o tanım gösteriyor zaten...

---------------
evren yoktan varolamaz vardan yokolamaz. evren ancak değişebilir biçim değiştirebilir ve artık evren olmayana dönüşebilir

bir kez evren oluşturan koşul (rastgelelik ve bilinmezlik bile olsa aynı ilkelerle) tekrar tekrar sonsuz kez evren oluşturabilir. oluşturması olasıdır.sonsuz olasıdır...

-----------
zaman denilen kendi içinde sınırlanmazsa ilk denilen ilke ortaya konulamaz. gözlemci rüyası olur..yok kavramına dayanmayan zaman..

------------
zaman yoktan varolamaz vardan yokolamaz

--------------
enerji enerjisizlikten (varolamaz) enerji olamaz ve enerji olmayan enerjiye dönüşemez. tıpkı bunun gibi enerji olmayanın enerjiye dönüşemeyeceği gibi zaman olmayan zamana ve (artık zaman olana) dönüşemez

------------------
zamandan önce denilen tanım zaman kavramıyla (yani zamanın ta kendiyle) ifade edilmektedir ve önce denilerek zamanda zamansal bir belirtmeyele birlikte zamanda geçmiş olarak işaretlenmeltedir.. önce tanımından kurtulur zamansız olan biçim. .
zamansız bir durum zamanda önce/geçmişte diye bir yere işaretlenemez..
geçmişte ve evrenden önce zaman yoktu demeye iyice bir iyi bakın...

--------------
tıpkı bunun gibi evrenden önce denilen durum da evrenle ifade olunmakta evren üzerinden ve içinden (gerçeklik içinden) tanımlanmakta ve belirlenmektedir.. evrensizlik tanımı ve gözlemi evren içinden üretiliyor

bütün önce işaretlemeleri zaman üzerinden yine zaman ile yapılabilir.. zamansız bir önce işaretlenemez...

öncelerin en öncesi olan ve ilk birinci olan önce ilk önce ve ilk ve baştan birinci en önceler başı ve başönce (ve baştan birinci zaman) kaybolmuştur

zamansız bir düzlem önce kavramıyla işaretlenemez

--------------
ideolojiniz nedir? sorusu için ; ideoloji nedir? ide kökü var ve bu düşünce demek ve loji var bu bilim demek .o halde düşünne bilimi. o halde benim düşünce bilimim ?düşünce bilimi.o halde ideolojim ideoloji .eşit
ideolojim ideolojiye eşit.kavrama tam eşit
ideolojim kavramın kendi.kendini veriyor.

------------------------
anlamı bilinmeyen günlük türkçe de içerilmeyen bir tanım ve kavram var mı yukarı da (ontolojiden başka ki o yaşambilim ve varolmabilimi demektir) terminolojik bir tanım var mı yukarı da beyefendi.. kavramsal kavrama.ne yapalım. terminoloji yok .özel bir terminoloji yok..bu neyin kafası
anlamı belirlenmemiş özel bir terminolojik dil ve bir gruba özgü bir dil ya da latince mi kullandım ben..

-------------------
başvarlıksızlık..ilkvarlıksızlık.sonvarlıksızlıkçı lık gibi

------------------------
---------------------------

büyük patlamanın sebebi büyük patlamadır. büyük patlamanın kendisidir...
büyük patlama küçük patlama olmayandır ve küçük patlamayla kardeştir ve ortanca boy patlamalarla birlikte değerlendirildiğinde biraz daha uzundur ya da biraz daha büyüktür ama küçük patlamalar olmadan büyük patlamalar tanımlanamz-değerlendirilemez-tanımsızdır

patlama tanımı tanımsızdır_patlamanın uzunluğu ve büyüklüğü..
sonsuz uzunlukta büyüklükte olmalı
ölçülemez
sonsuz olmayan patlamalar ya da kısa tanımlamalar
küçük olmayan patlamalar demektedir ve küçük olmayanlar olmadan büyük olmayanlar olmayanlar ölçülemez değerdedir

kısa ve küçük patlamalarla birlikte uzun ve büyük patlamalar birlikte değerlendirilebilir ve bir çok patlama olmalıdır ki..küçük olmayan adı alsın

tek patlama, tek bir patlama kendi içinde büyüklük ölçütü vermez-sunmaz
patlama olmayan olan ölçülmeden patlama olan ölçülemez

patlamaya patlama olmayan ya da patlama olan sebep olmuştur. patlama içeriğin kendisidir .ne sebep olmuştur sorusu "ne" sebep olmaktadır demektedir. ne nesne işaretler -nesnenin kendini izafe eder. ya bir özne ya da bir madde ama muhtemel fiziki beden belirtmektedir bu soru yanıtlanamaz. kendi içinde kapanık -dışsız algısız patlayan şey ..patlama kendi içinde..patlamanın içinde patlama
ne sebep olmaktadır demek bir şey sebep olmaktadır demektedir.. dış etken iteliyor iç koşullar-kendi
bir şey sebep olmaktadır bulugulamasına indirgenir-bu bir ön yargı ve ön veri -kabul zaten
bir şey sebep olmamaktadır kendi kendine patlamaktadır

patlamanın sebebi ritmik patlamalardır ya da hep süren ve hep hep olan dinamik patlamalardır-sonsuz

patlama doğasıyla birlikte varolan varoluş patlamalar içerir-dış etken onu patlatamaz ve dış koşul patlama üretemez.o halde iç koşullar kendi içinde patlama üretecek koşuldadır ve bu koşullar patlamalar üretir.. patlama sebepsizdir.. patlama patlamaya indirgenir. patlama içsel bir nitelik ve olgu olur zaten. patlama olduğu için ya da varoluşlar patlamalar içerdiği ve ürettiği için patlama vardır ve patlamalar oluyordur bu kadar basit..

----------------
bizim evrenimiz oluşmadan önce bizim olmayan evrenimiz ya da bizim olmayan bir evrenler bütünü vardı. o bizim değildi.. sonraki oldu bizim oldu. onu biz aldık..ona biz sahibiz

işin aslı dilsel kalıpta ve etimoljik anlambilim de büyük patlama demek küçük patlamalara göre-nazaran daha büyük olanı demektedir...

-------
mantık bunları bana söylüyor. büyük patlama bizim kuramımız değil soru sorulduğu için içerik oluşturduk sadece. mantıksal dinamikler

------------
üstünde yaşadığımız evren üstünde yaşamadığımız evrenlere bağ içerir-
ya da altında yaşadığımız evrenler
evrenin daha ziyade içindeyiz

-------------
ben tesadüf diye bir şey ortaya koymadım

---------------------
bizim evrenimiz oluşmadan önce ne vardı diye soruyorsunuz da oradaki -ne- işaretlemesi kavramsal bir işaretlemedir...ne- nesne kökünü ve bir şeyi işaret eder. demek ki siz bir şey vardı diyorsunuz. eğer o herşey olabilirse yine evren cinsinden evren vardı bir cevap sadece

bir kere -ne- denilen şey ve bir şey denilen şey de bir evren içinde ifade ediliyor...

------------------------
. bakın ben soru bana mıydı bilmiyorum ama büyük patlamanın ne olduğu sorulduğu için kısmen felsefi diyalektik dolandırma yaptım.. ben kendim büyük patlama diye bir olgu ortaya koymadım... tanımı gereği o tanımı ortaya koyan ben değilim..

-------------------
---------------------

pantezimdeki tanrıyı ,tanrı kavramıyla içerilse de doğa ya da brahman tanımı gibi buluyoruz ki varlığın kendini işaret ediyor.. yani felsefe varlık diyor- panteist tanrı diyor... yani ben bir varlığım demek ben bir tanrıyım demek olur. varlıklar demek tanrılar demek olur. ve taşın varlığı demek taşın tanrılığı demek olur...

şu an hiçbirşeyteist ya da herşeyteist gibi bir yer ya hepsi ya da hiçbiriteist
yaniherşey tanrıysa tanrı varolsun hiçbirşey tanrıysa tanrı hiçbirşey olsun

izmleri sevmiyoruz. açık araştırma. izm kalıplarını kırmak için uğraştık durduk ne varsa o var. izm seçmek zorunda değiliz

--------------
varlık heryerinde varlık doludur .varlıkta varlıktan yoksun varlık yoktur_varlıkta varlık olmayan varlık yoktur

------------------
bilgi ana subje olunca bilgi ana subje olur. izmler aradan çekilir. bilgiyle kişinin arasına hiçbir izm giremez

-------------------
bilmeye ve öğrenmeye bir izm seti çekmiyoruz-çekilemmelidir.. kişiyle kend iarasıan bir izm seti çekilmemelidir.... izmleri sevmiyoruz.... bunlar karışıklık yaratıyor ..kamp düşünceler...

------------------
işin aslı kozmos yerine varlık kavramını alıyoruz ve varlık başsız sonsuz olduğu gibi var..bilgi arayışı da sürecektir...
Düzenle

-------------
uzlaşamayız subjektif değerleriz ve subjektifiz...

----------------
---------------

Hocam bu konuya şurdan geldik ki gecenin bu saati olduğu için ordan kapatalım..

Ben gruba bir süre önce katılan bir arkadaşınızım.... Varlıkta varolan varlığım ve varlığını deneyimleyen varlık deneyimleycisiyim... Özellikle varlık, İnsan varlığına ve tüm varlığa dikkat çekmek istiyorum.... varlığının varoluşunu -yokolmayışını- bilen bir insanın bir süre sonra tanrı düşüncesini kaybetmesi, düşürmesi ve bir yerde unutması olanaklıdır....... Sonsuz sayıda sayılabilen varlık parçasının parçalılık kolektifinde bulunuyoruz ve bütün ,bütünsellik arıyoruz. Dışarıda çok fazla bilgi karmaşası ve dağınıklığı var. herkesin kafası oldukça karışık ve toplumlarımız düzensiz. bilgi kör... insan olarak acı çekiyoruz..... bizler insanız birbirimize yardımcı olmalıyız. birleşmeliyiz olabildiğine... ve güzel işler yapmalıyız...

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 28-05-2018, 11:36
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart 18-25 Mayıs Facebook Günlüklerinden

Allah' ın/Tanrı' nın, yaratma zorunluluğu var mıdır ?
Yaratmak zorunda mıdır ?

Bilim, Din , Felsefe Ve Bilgi Paylaşımı Facebook Grup
--

hareket ya da yaratma denilen eylem ve fiil, zaman ile bir başlama kalıbına sokulmazsa, o bölünemeyecektir. O sürekli (şimdi de ) her an yaratıyor/deviniyor ve oluşuyor ve oluşturuyor ( ve aslıdna oluyorda) olmalıdır..
bu kesintisiz (ve başlangıçsız) biçimde sonsuz sürüyor ve tekrar deviniyor/ediyor olmalıdır... Tanrının hareketi zorunludur- başlamaya çevrilemez. Ritmik bir hareket ve düzenli bir hareket bulmalısınız...
Yani tanrı varsa, her an yaratıyor/birleşiyor/oluyor olmak zorundadır, evet böyle diyebilirdik... Sonsuz zorunlu yaratıcıdır ve yaratmak/olmak zorundadır demeli oluruz...

Yaratma bir kez varsa hep vardır. sonsuz... Her şey her an yaratılıyor olmalı...

ne zamanı, ne oluşu, ne de tanrıyı bölüp/kesip sekteye uğratamazsınız. bunların hepsi zaman yanılgısı..

hareket ritmik olmalıdır. düzenli ve başlamaksızın sürüyor olmalıdır.kendini tekrar ediyor ve tekrar tekrar yapıyor olmalıdır...hareket denilen başlama kalıbına sokulamaz. çekim varoluşla birlikte hep var gibi düşenelim ve çekimin bir tersi geri çekim...

hareket başladı dersek orda yanılırız .filozofik olarakta . eğer hareket yoktu sonradan denkleme eklendi dersek herşeyi kaçırırız. tanrının edimi de eylemi de kendi doğal oluşuyla (kendiyle birlikte onu içeren sınırlayan bir yasa gibi) onunla birlikte ritmik hep aynı var olmalıdır .tanrı sürekli yapıp bozmaktadır ya da yapılıp bozulmaktadır. olup oluşup dağılmaktadır/yayılmaktadır deriz. kendini tekrar etmektedir deriz. tanrının zamanı şimdidir. olanlar şimdi vaki olur. iş oluş eylem bölünemez.

varoluşun doğal ritmik kalp atışları ve kanın sürekli yayılıp sonra geri toplanması gibi sürekli bu hareketin geri dairesi ve geri oluşu gibi bir benzetme okumuştuk.. o yüzden biz enerji boşlukta kendi doğal hareketi (atış toplayışları ya da yayılım ve çekimleri içiçe var deriz) ve var kendi devimi ile hep vardır diyoruz..

tanrı psiseşi olarak çözülebilecek psişe varoluşun gelecek psişesidir. kolektif bilinçdışı bilinçüstü gibi. eğer zaman öyle ele alınırsa.. evrenler kurabilecek bir bilinç düzleminden sözederiz. doğal bilincin evrenler oluşturduğu bir olma düzleminden sözederiz. katmanlı bir varoluş .

olasılık sınırsızlığındaki tüm olmalar varoluşa sürekli dağılmak/yayılmak edilmek zorundadır. oluş oluşlar zorunludur, devimdir.. ve geri olmalar geri oluşlar sürekli geri çekilmek toplanmak/birleşmek zorundadır.hareket doğası gereği iki yönlü ..

parmenides oluşu bir küreye yakın benzetir ama bu bir benzetme. boşluk dışa sonsuz genişletilirse ve onun bir dışı ve bitişi olmayacağı söylenirse..

iyi olanlar ve kötü karşılıklı çatışır. çatışkılar ya da dualite denilen olmasa teklik kalıbı içinde gerçek denen deneyimlenemez ya da sınırlanır. burdan iyi varolduğu sürece kötü varolmalıdır gibi bir anlam çıkar.hem iyi kötü nedir? varoluş deneyim kalıplarını sürekli tekrar döndürür.iyi ya da kötü görece bir deneyim kalıbıdır.

özgür irade ya da ve seçim serbestisi denileni subjektif iradenin varlığına ve oluşuna yani oluşun bu yansıma ve dağılımı (yayılımı) ürettiğine çözümlüyoruz..işin aslı tanrı objektif olmalıdır ya da tanrı tüm var olanlar, tüm varoluşlar toplamı (bilinci) olmalıdır..
varoluş subjektif irade yansıtır. subjektif dağınıklılık/parçalılık ve subjektif parçalanma, subjektif görünümlenme vardır. izafi subjektif parçalılık/oluşlar varlığın görünümleridir. bu parçalı varlığın ve parçalı görünümün kendini temsil eder..ya da bütün parçalardan deneyimlenir denilebilir. ya da parçalardan bilinebilir ve oluşur denilebilir. bütün olmak ve bütün olmanın tanımı, tarifi için bile izafi parçalılığın varlığı gerekiyor denilebilir. bilme var ,olma var, bilinç var denilebilir. işin aslı kavramsal sentezleri bir kenara bırakıp görmek gerekiyor. akılda olana açık bakmak ,açıp bakmak gerekiyor.kavramsal sentezler hep yetersizdir. yapaydır. yapay olacaktır. varolma deneyimdir. oluş tarif edilemez. tarife sığmaz..
bilgi denileni ve bilme denileni kalıba sokmamak iyi.bakmak görmek gerekiyor. açık.kendi kavramak bakınmak,dokunmak, varlığa ve bilişe oluşa temas etmekten çekinmemek gerekiyor.akıl bilgiyi bilinci bilgiyi içerir içerler, beri çeker hep..kavramsal tanata yapaydır.bilim denen bir oyalamaca .uykuya hizmet ediyor
bütünün bir veri olması için onun izafi parçalı görünüşünün bir veri olması gerekir denilebilir...sonsuz

işin aslı tanrı kavraması ve kavramı oluşsal bir çatışkıyı da dile getiriyor.bu kozmolijik bir benlik çatışkısı/geçişmesi gibi.insanoğlunun bilgi arayışına da işaret ediyor.iki yöne dağılmak gibi bir şey var burda.. insanoğlu bilinci ve bilişi/kozmik beni ve oluşumları tam yetkin tarif edip ,kavrayıp bilimleyemediği sürece materyalik düzlemin oluşlarını ve kendi oluşunu tarif edemediği sürece değişik yüz ve biçimler altında ve görünümlerde bu çatışkıyı sürdürecek ve deneyimlecek. uyku diyebiliriz. tanrı çatışkısı hep var olacak. bunun dinamiği farklı.eylemsel kader. ikiye bölünmezseniz oyun kuramazsınız. tanrı budur sanıyorum.herkes uyanınca yada oyun bozulunca tanrı çözülür.bu pek mümkün gözükmüyor...

işin aslı tanrıcılar ve karşı tanrıcılar var sanılıyor. çatışma birbirine geçmiş durumda. top koşturan iki takım var sadece bunu görüyoruz. biri ak biri kara değil.insan parçalı bir varlık değil. bütün iki yöne dağılıyor. herkes zırvalıyor.herkes.
parçalar bütünün görünümleridir. değişik görünümleridir. kara kendini akla tanır.eşit.sadece bilgi sorunu var ve benim yerim/durumum rahat sananları göreceğiz.bilgide olanları göreceğiz.

işin aslı tanrı bulmcası bir problem değil .insanın içi rahat mı ve bilgi arayışı sürüyor mu?bu işler dürüst mü? tarih birilerinin eline tanrı birilerinin eline karşı tanrı vermiş..doğru düzgün bilgi toplamaynlar kim olursa olsun dağılıp gidecek.taraf yok burda..dürüstlük.yanılan biri yok olmayacak ..bizler bütünüz. bunu farketmeyenler ve birleşmeyenler başka parçalanmalar deneyimleyecek. ayrışanlar kendi yokluğuna ayrışabilir...tutunanlar biz kavramına tutunur...biz insan varlığını bütünlüyor ya da daha büyük bakışta tüm varlığı.

sen ben gibi sınırlar çizgiler yok..sen ben gibi sınırlar ve çizgiler ontolojik katmanlar, kesitler, geçişler arayüzler vb. olarak ifade edilebilir..aynı varlığın görünümleridir. aynı varlığın görünümleriyiz.birbirimizin ve aynımızın birlikte oluşlarıydık....bu tanrıdan daha önemli bir çıkarım ki tanrının da kendisi. çakılacaklar ..soyutlanıp..bu denkleme tanrı eklenip çıkarılması önemli değil.yukardaki kavramaya yakınlık bir fark..tanrı düşüncesine sahip olup olmamak gibi çizgiler çizmiyoruz.bunlar ontolojik kaderler.,

varlıkta ontolojik yüzeyler ve katmanlar var. oluş tek düzlem değil.gerçeklik katları katmanları...tek gerçeklik bu değil.çakılacaklar.tanrı bilgi tutumunun arkasında bu çatışkının geri verilmesi ve geri sunumu da var.herkes bilgi arıyor.

objektif bir realite de ben sen gibi ayrımlar bulamazsınız. bırakın subjektif seçimleri.

objektif bir realitede oluşların izafiyeti kavranır ancak bu zamanla katman alıyor....tanrı bütünlüktür. tanrı tüm olanlar

subjektif bir varlık için objektif kavrayışlar zaman işidir irade işidir ancak bunu kolay olacağı ya da kolay bir hayat getireceği? oluşun dışına taşamazsın olmak zorundayız. objektif objektiftir. subjektif subjektif ..
subjektif bir bedende/oluşta yaşamak kolay iş değil.kolay tantana değil. objektif kavrama eşiklerine gelinmişse varlık oluş gibi kavramlar ya da zaman gibi kavramlar hep ters yüz ediliyor. bunlar bilgi-makam mevki gibi şeyler değil. daha fazla zorluktan,gelişimden de başkası değil. yaşam hep karmaşa olacaktır bu yola yolculuğa bilinçli çıkılmalı dahası birlikte çıkılmalı. subjektif varlığın objektif kavrayışları son sonuçta ahaliyi bilgilendirmekten başka hiç bir işe yaramaz. kendi çapında değersiz.çöp olmuş varlığını seyretmek.huzurda getirmez. subjektif bir varlık ortamında objektif biliş kapsamak ya da objektif bilgiye/ bilgeliğe erişme-iletişim denilen ortaklaşa iştir –getiridir ..ortamın gerekliliğidir. kişiyi t-aşan söylence...subjektif varoluş subjektif varoluştur..bilgi dıştan taşar.subjektif olmayan.gereklilik.eşik...

hocam subjektif bir beden objektif bir oluşa ya da bilişe,bilgiye tanıklık ediyorsa orda ki oluşu, karmaşayı hiç sormayın hocam.aracılık ya da köprülük gibi.değişen subjektif parçalılıklar...burda ben diye birinden sözetmek pek mümkün gözükmüyor hocam. burda ben diye biri yok. ya da onun kim olacağı değişken. buradan artık bura diye sözediliyor...ben denilen artık bir bura sadece... ve orada kimler varsa...

hocam tarihin tüm çöplüklerini biz temizleyemeyiz.bırakında yapsınlar.zaman işi

hocam bu nasıl anlatılır kavranır bilmiyorum ancak ben yapı denilen bir bedende subjektif oluş bir biçimde yarıbuçuk aşılıp/parçalanıp devredilmişse ora yarı buçuk kamusal bilgiye/benliğe ve bilişe açılmışsa gibi bir şey. koordinasyonu bilmiyoruz. burda olanları ben diye biri çözümleyemiyor pek...

--------------------

büyülere inanıyor musunuz daha önceden şahit oldunuz mu ?

--

büyü'lere nanıyoruz. büyü'meli. büyü-malı....


------------------
bilmek olmak gibi. Örneğin kaplanlar avlanmaları gerektiğini bilirler ve bunu nasıl yapacaklarını da çok iyi biilrler ve bu konuda pek yanılmazlar/yanlışta yapmazlar. Yanlış avlanmazlar yani... hayatları boyunca ve hayatlarının sonuna kadar doğru biçimde avlanırlar ..insanın tuhaf bir öyküsü var

------

Bir agnostik olarak ateistlere sormak istediğim 3 sorum var.
Öldükten sonra yok olacaksak hayatı nasıl yaşadığımızın ne önemi var.
Öldükten sonra hiçleşeceğinizi bile bile neden bunca acı ve üzüntüyü ciddiye alıyorsunuz.
Tanrının olmadığına nasıl emin olabiliyorsunuz.


Ateizm Deizm Panteizm ve Agnostisizm Facebook Grup

---

Birincisi ölmeden önce var mı olduk ya da doğarak mı varolduk?
Bir buçukuncusu yokolmak nedir?
İkincisi öldükten sonra hiçleşmek ne demektir?
Üçüncüsü varoluşu ya da varlıkı ilke kez üreten bir baştanık/il tanık/ilk olan olamayacağı (düşünerek) hayli hayli çözümlenebiliyor..
Yani varlıkta bir baş varlık olamayacağı felsefi olarak, düşünme ilkeleriyle (ve gözlemle) çözümlenebilir...
subjektivitenin subjektivite olacağından objektivite biraz olsun genişlediğinde ve geliştiğinde emin olunabilir...

bazı şeyler algılanabiliyor. bu subjektif kalıplar ya da bilgi sorunsalı. insanların bilgiyle alıp veremediği nedir? subjektif olmak gibi bir sorun var ya da başka sorunlar var. bunlar düşünülerek çözülemez değil de bunlar subjektif. kimse objektif olmak istemiyor...

subjektif bilgi sorunları sadece..

subjektif olmak subjektif olmaktır/subjektif subjektiftir.. daha öteye gitmeyeceğim

yukarıdaki veri ve soru yığınları tamamen subjektf/başlı başına subjektif. bilginin aydınlatması kadar o subjektivite denilen kalıbında yıkılması ya da objektif tutum önemli. böyle sorunlar kalmıyor. mesele sanılandan başka türlü aydınlanıyor..

ölümün öncesi sonrası gibi saptamalar, hiç olmak gibi durumlar, yok olmanın ontolojik izafiyeti, ben denenin de öyle ..bilgi bunları başka türlü çözüp aydınlatıyor..cevap aranan gibi olmayacak.

ben olarak olmanın/ben olmanın kendisi bir ontolojik bir izafiyet bırakalım tanrı varlığını.. sorun tanrı olup olmamasında değil belki de. bilgi arayışında bu başka türlü yansıyor...kişi gerçeği görmek istiyor mu?

ben diye biri yok ki ölsün-ben diye biri yok ki doğsun/doğmadı. .zaman diye bir şey yok ki sonrası olsun...tanrı nedir? nerden çıkarılıyor ve ortaya konuluyor?
ben-in sorularına (ve sorunlarına) alet ve aracı ediliyor...

öldükten önce ve doğmadan sonra ben varım-vardım ..ve şimdi ölüp yokolup gideceğim..çok yazık..çok yazık bana....

--------------------------------

(Olabilecek) Tüm dünyalarda Tanrı' nın varlığının mümkün oluşu, varlığını zorunlu kılar.
Katılıyor musunuz ?

Bilim, Din , Felsefe Ve Bilgi Paylaşımı Facebook Grup

--

sanırım zorunlu oluşu onu mümkün kılardı..
mümkün oluşu onu mümkün kılar buna katılır mıydım?
tanrıyı nasıl tanımlayacağımıza da bağlı
işin aslı monoeist bir tanıma girişilmeyecek olsaydı tanrı varoluşu bütünleyen güzel bir fikir olacaktı.bizi düşlemiş bizim cinsimizden bir psişe/zaman yolcusu gibi...


Panteizm olmayanı tanımlayınız. subjektif oluşallık ve subjektif sonsuz tanrı..

tüm subjektif varlıklar sonsuz cennet ve cehenmmelere gidiyor. bunu tanımlayınız ve yasalaştırınız. bu nasıl bir döngü/kuram ve nasıl yasal bir varoluş. bu nasıl bir kuramsal varoluş ve nasıl bir nazariyat.. Bunu mantıkla yapılandırın..

Tanrı ya da varoluş subjetifsellik ve subjektif varoluşlar üretiyor/türetiyor ve bunların kimini sonsuz bir yana diğerini sonsuz bir yana ayırıyor.. sonra ne oluyor en son en oluyor?
sonra bunu yapmaya devam ediyor? mu?

Varlık ya da tanrı subjektif varlıklar ve subjektif sonsuz-laştırılmış varlıklar üreterek bunu ve bu varlıkların subjektif varlığınının ve subjektivitesinin sonsuzlaşmış-çasına devamlılığını üretiyor/üretecek... ilginç..
ve bunu üstüne yığarak yenileyecek/sürdürecek...

Bir eşyaya ya da bir şeye sonsuza kadar sahip olmak istiyormuşçasına sahip olmak isteyebilirsiniz.. kendinize de sonsuza kadar sahip olmak isteyebilirsiniz .. ama kendinize bile katlanmadığınız bir çıkagelir belki ve kendinizi subjektif bulduğunuz ve başkaları da ve başka şeylerde olmak istediğiniz anlar gelir çatar...
sonsuza kadar subjektif kalmak istemezsiniz/sonsuza kadar kendiniz kalmakta ve olmakta istemezsiniz..bunu bir süre sonra istemeyeceksiniz inanın..

bilgi arayışı denilendeki o kırılma, değişme o subjektif-lik (subjekivite) denilen o çizginin değişimidir. siz sonsuza kadar kendinize ve birşeylere ihtiyacınız olacağını (ve aslında şimdilik kendiniz olduğunuzu ve) ve yokolmak (dönüşmek) istemediğinizi sanıyorsunuz. subjektvite sizi bizi sınırlıyor. konunun çözümü için yanlış yere ve biçime bakılıyor...

tüm bunların kavranamayacağı ya da kavrandıktan sonra da hala salt ve tek kendin sanılan bir kişi kişisine ya da bu olmaya hala ihtiyaç olacağı sanılıyor

yukarıdaki durumda tanrı tekrar tekrar yaratırsa?
tanrı sonsuza dek subjektif varlıklar yaratarak ve sonsuzlaştırarak yaratmaya devam etsin

x dünyada onlardan sadece şu an, şu zamanda 8 milyar tane var. bunların her birine ayrı bir bilinçlilik ve ayrı bir ruh tanesi ve ayrı bir insan diyoruz. bu x dünyanın tüm varoluş tarihine gidersek gelip geçen ruh toplamı ne olur bilmem ama tanrı bunu tüm dünyalarda ve gelecekte ya da kendi sonsuzluğu içinde üreteceği tüm varoluş ve gerçeklerde yapmayı sürdürürse?
o tanrının en son kafası karışacaktır...

sonsuza kadar ruhlar üretip onları sınıflar durur ve tek yaptığı yapacağı işte bu olur....

tanrının en son ruhlar dolu cennetleri ve cehennemleri olur
subjektivite ve subjektif varlıklar üreten bir varoluş/tanrı bunu (bunlardan) sonsuz üretiyor.. ve onlara sonsuzluk veriyor .sonlu/parçalı/izafi oluşallığa sonsuzluk veriyor... Buna en yakın olağan mantıklama Parmendies çoklukların (çokluğun) varlığı (olup olmadığı) ya da ne olacağı sorgusudur... . Parmenides'in teklerin çokluğu ve çokların çokluğu düşünceleri gibi bu...

bilgi sorunu denen subjektif iradenin (subjektvitenin) ne olduğuna (olduğuna) ,bu subjektif irade denenin bir kez olsun çözümlenmesine bakıyor....

-------------

Şeytan doğup doğururmu?tanrı yaratıyosa amacı nedir?

Müslüman Ateist Deist Din Bilim Tarih Ve Felsefe Tartışma Platformu Facebook Grup

--

şeytan bir anti tanrı olarak tanrılaşıyor/şeytanlaşıyor (varlaşıyor ve varlaştırılıyor) çünkü, çünkü dualite var.... Şeytan temel olarak bir anti tanrı düşüncesidir/psişesidir....Bireysel bir tanrının kamu vicdanında olmasıyla ilgili bir sorunsaldır.. Yani bir nevi hem tanrıya gücü yeten arayışını simgeler hem de bir hayali oluşu ve varlığı dengeler.. şeytan genelde tanrıyla boy ölçüştürülür...tanrıdan özgürlük istemiştir ya da ondan da özgürlük kazanmaya girişmiştir ama hikaye ve sembolizma karmaşık ...eskiden bir boy yıkılıp yeni bir boy kuruluyormuş ve babalarını ve babalarının atalarının saltanatını yıkanlar olmalı...
varoluşun bir sahibi yok-şeytan bir mit...

şeytan kısıtlayıcı/sınırlayıcı bir tanrı karşısında özgürlüğü, özgürlük kazanmayı da simgeliyor. işin aslı şeytan tanrıdan çoğu zaman daha cazip bir imgedir. tanrıyı gölgede bırakır...

şeytanın armağan ettiği şey özgürlüktür (bağım değil)

şeytan denilen aşılamaz sanılan bir eşik ya da koparılamaz görülen bir zincir sonrası gibi.

işin aslı şeytan sonunda onu tanrının varettiğine ve yarattığına da karşı duracaktır işte burada tanrıdan ayrılacaklar

-----------------

Hayat çok acımasız. Ruhu iyileştirmek zor. Ruhlar dünyaya ait değiller. Dünyaya intibakları zor...

--

ruhu iyileştirmek denilen bilgi/bilinç ve bilgi edinmek denilendir.... insanın yaşama ve varoluşa/varolmaya dair çarpık anlayışları giderildiğinde ruh denen iyileşir/özgürleşir...
insan doğal ortamında kendinden değildir. kurt kaplan gibi doğal bir ortamda yetişmiyor. sorun burda-ruhlar her yere ait....en çokta bu dünyaya ait...

bilinci maddeden ya da gerçekten ayırmak ve sıyırmak ,olguyu bölmek yanlış duruyor..burdayız çünkü burdayız. burdayız çünkü bura var...başka yerlerde de ölünebiliyor ve yaşanabiliyorr... işin aslı voroluş bir karmaşa..
başka yerlerde başka türlü olmak ya da ölmek sözkonusu olduğunda varoluş yine de bir karmaşa.. burayı boş bırakmamak lazım...kendi bedenini ve gerçeğini doldurmak lazım....
bizden saygılar...

buraya ait (ve dair) hissedildiğin de (ya da her yere ait ve hiçbir şeye ait değil hissedildiğinde) belki ruh iyileşir..

yaşamak ve ölmek arasında fark görülmediğinde ruh iyileşir. ya da öyle ve böyle yaşamak farkları yerini olmak denenin kendi doğal çözümüne bıraktığı zaman ruh iyileşir

------------------------

Devlet nedir
Ne değildir?

--

devlet insandır. insan olmayan değildir...

aslında olmayan bir kurumdur-insan organizasyonuna dayanır. yerinden yönetim ve insana tabanlanmalı ve bu ilkeden genişlemeli ve kök almalı/salmalı,

Örneğin özel kişilik, öznel kişilik karşısında tüzel kişilik kurum-kurumsal kimlik ve kişilik gibi karşılıklar var. bu tüzel kişilik birleşmiş ya da yasalaşmış ya da yasaya dayanan bir kimliktir. Örneğin şirket ve organizasyon ve konduktivite gibi tanımlamalar var ..doğa da öznellik nesnellik aranıyor ve bu tip tartışmalar var ..öz var mı? nesne var mı? kimlik nedir gibi sorular var...

subjektif bir devlet subjektiftir de konu o değil. subjektif bir devlet nasıl oluyor? subjektif tanrılar var ..yasa bilinci yok.yasanın ve yasamanın, doğru yasamanın insanları bir arada tutacağının -ortak- bilinci yok... devletsizlik değil..

devlet denen bir ölçüde yasamadır ,yasa korumadır-bir güç değildir ama yasanın bizi bir arada tutacağının ve yasanın herkese eşit mesafede duracağının ya da durursa bunun olacağının (ayrışmama-kavgasızlık olacağının) bilinci yok..
bunları keşfetmekte zaman alacak herhalde...

devlet subjektif olmaması gerekendir diyeceğim ama bunu demeden daha oda ne? bu da ne? diyeceğim..
hocam kolektif bir organizasyonda tiranlar olmasın ,güç zorbalığı olmasın ya da subjektivite hakim olmasın diye devlet var ya da varolmalıydı.. iken...
ama belki de subjektif toplumları ve subjektif iyice ayrışmış organizasyonları zaten subjektif devletler yönetiyor...
hocam devletten beklemek diye bir şey var,...bu güç ve otoriteyi başından savmaktır. kendi güç ve otoritesi kendi yönetim hakkını da başından savmaktır. özgürlük deviridir froomm un tabiriyle özgürlükten çekiniştir...

devlet bazende hazırcılık ya da başkalarından istemek gibi gözüküyor ve biri sorumlu olmalı ya da benim yerime sen yap gibi gözüküyor..

devletin hukuksal oluşsal her türlü tabanı insana ve insan çıkarına yaslanır/yaslanmalıdır ve ortak çıkar fayda ya da paydalar gibi şeyler devletlerin gelişmesi hukukunda ele alınmalıdır...

Hocam insan toplumlar, özellikle geniş toplumlar ve organizasyonlar, sınırları ayrılmış toplumlar, farklı kimlik ifade eden birbirinden ayrı toplumlar olarak yaşamak istediği sürece devletler varolacak... Sonra bu Habil'le Kabil gibi bu grupların savaşları, organizasyonu ve çıkar ilişkileri çatışmaları ve güç mücadeleleri tarihi olacak..doğasızlık ve kopukluk-kayıplık.. insan doğadan kayıp gibi bir şey....

Hocam insan acılar ve karmaşalar deneyimleyerek ve bunu toplumsal düzeyde çatışarak ve yaşayarak, yıkılıp yapılarak ve yeniden olarak, bilinçlenerek bunları öğrenecek.. a insanı ile b insanı arasında bir fark yoktur. evrensel oluş bildirgesi koymaya gerek yok.. matematik bu problemi kolayca indirgeyip çözebilir ...bu tanım anayasaların birinci maddesi felan olmalı ve bu tanım evrenselleştirilemediği ve içsellenemediği sürece bu çıkar çatışmaları ve dengesizlikler sanırım varolacak... sanıyorum... ama realite bu ve evet devletlerimiz var ve bozuk insan psişeleri gibiler....

Hocam çok ileri gidersek insan varlığı ölümle sınırlı geçici bir bütün ve parçadır. Varoluşsal kimlik sorunları adlandırmasına ve çözümlemesine gidersek, insanın ben benim demesi altında bile ne bulacağız ki?
Belki de bunlar küresel ortak bir bilincin/oluşun dersleri/işleri ve deneyimleri bilmiyorum..

Eğer insan varlığı dediğim de kendim dışında da onu genel olarak kuşatıyorsam,örneğin yani bilimsel bir formelle bunu tutarsam bilmiyorum ne demeli?

Ama şunu biliyoruz ve diyebiliyoruz ki insanın birinin daha az ve birinin daha çok yaşamaya ve yaşatılmaya hakkı yoktur ve bütün özgürlükler (varoluşlar) ortaktır. ortak maldır.. hukuk burdan sanırım evrensellikten kuşatılabilir ve geliştirilebilir...
bir yerde biri ben daha az yaşıyorum diyorsa ona koşmalıyız o halde bilmiyorum

Hocam evrensel bir (gerçel bir) hukul formeli kurarsak ve üretirsek ve ileri gidersek bunda; bir bireyin varolması da diğerine de ortaktır. dairdir onu içerir) (onu kuşatır) .onun beni de (benliği de) diğerine ortaktır bu anlamda. insan evrenseldir-evrensel bir içrektir/varoluştur. kendi başına değil. insanın ben benim demesinde sorun var.. ama evrensel subjektiviteye evrensel objektivite dayatılamaz- yani bu sürecek. bu arada bir denge kurulmalı ve bulunmalı...
hocam toplumsal varoluşlarız.bilinçlenme gerekiyor...

subjektivite bir geçerlilikse ve gerçeklikse ki bu parçalı oluşu da simgeler -ben benimi- ya da bu benim bedenimi, de simgeler, ..
bunu kişiye objektivite dayatarak ya da sunarak aşamayız.ya da zorla dayatamayız... subjektvite bir özgürlüktür tanımdır burda....subjektif irade tanınmalı, reel olduğu görülmeli ve birey olmak, birey özgürlükleri tanınmalı. bu genişletilmeli ve eşitlenmeli ortaklaşalanmalı ya da ... bireyin ne olacağı tanımlanmalı.. evrensel hukuk baştan aşağı kuşanılmalıdır...
burdaki eşitsizlikler karşı hukukla ya da bilinçle yıkılır ya da herhangi türden şiddetle değil mi?

subjektif hukuku aşabilirsek bu ayrışmanın toz olacağını görüyorum diyelim...

hocam ülkelerin ayrılması ve sınırlar olması ve bunun onanması da da bir subjektif ayrışma. din-dil milliyette bir subjektif ayrışma. her türden köken ayrışması ve ayrıştırması ya da sınırcılıkta

-------------------------------------

Tanrının problemi neydi ki hangi kompleksden dolayı insanı ve evreni yarattı?


--

tanrının oluşu yaratma üzerine doğal bir oluştur/doğal bir eylemedir ya da bir ölçüde zorun/lulukta diyebilirdik....
tanrının olmayışı ise yaratmayışıdır_ bu hiç bir şeyin olmayışı mıdır?

boşlukların tüm eylemlerinin nedeni ya da bu nedenin/nedenselliğin kökeni olacağı söylenen o tarihsel kımıldatıcı ya da ilklerin ilk kurucusu ve kendi adına ilk oldurucu ve varlıklarötebaşı...

Ey varlıklarbaşı bizi duyuyorsan seslerimize kulak kabartmalısın/vermelisin..
ya da seni duyamıyoruz-sesini bize vermelisin
burda zor durumdayız/öyle anlaşılıyor.../öyle görülüyor..
boşlukları kımıldatırken yaptığın şeylerden yap ve bizi burdan (bu durumdan _belki de insan olmaktan ve onun çıkmazından da ) kurtar
boşluklarla işini bırak ve biraz ara ver o işlere ve bizle ilgilen olmadı...

tanrı istenç duyamaz/zorunluluktur. zorunlu olarak kendini olur/kendini böler ve /ifade eder ve yaratır... tanrının varoluşu zorunlu ve kısıtlıdır ama bir de varolmayışı var.

tanrı demek varoluşu bir zoruna, nedene/nesneye/şeye yüklemektir ve bu nedene yüklenmektir/sorumlular aramaktır bunun bilincidir..
bir kere bu kendi varoluşunu sırtlanmamaktır ve ondan ötürü olma sorumsuzluğu ve gölgesi giymek/almak ve nedensizlik imgesini/gölgesini varlıkta sezememektir/sentezlememektir...
bu özgürlük kısıtlılığı ve varlık sorununa gider...özgürlük sorunsalıdır...

tanrı için zaman yoksa ve başlayamazsa onun hareketi ve üretmesi zamandan bağımsız ve zamansızca varolmalıdır.
başlamamış bir eylemin üreticisidir...
buna bir de zorunlu bir istenç ve seçim zamanı eki eklenemez...
ki subjektivite buna hiç dayatılamaz/uygulanamaz duruyor....

İnsan varoluş sorununu tanrı adı altında araştırabilir ve sentezleyebilir değişmeyecektir...
İnsan, valrıksal/varoluşsal bir bütüne ve bütünlemeye, koşula ve doğal oluşun zorunlu koşullarında içerilen bir senteze ve iç-oluşumlara tanrı diyebilir ama voroluş sorunuyla ,(varoluş sorunu) denenle (ve kendi varlığıyla direkt aracısızca) er-geç (birincil elden) yüzleşecektir...
ve burda bir tanrı değil de tümden bir nednesizlik/dipsizlik/ilksizlik ve -asıl- kökensizlik buduğunda ne olurdu?

tanrıyı hem var hem yok oluşturmak ve sözetmek/ortaya koymak genelde bunu ortaya koyan iradeye karşı subjektif bir yaklaşımı dengelemek içinde sunuluyor
bu tanrı ne var ne yok hem var hem yokçuluk gibi bir sentez...
bulanık ya da sisli/puslu mantık denilen benzeri..
tanrı nasıl tanımlandığına bağlı olarak bulunabilir ancak subjektif tanrılar subjektiftir.
örneğin bahvgad gita nın tanrısı, brahmanizm tanrısı benzeri bir tanrı ve spinozanın tanrısı denen benzeri tanrılar belki vardır...

tanrısızlık bulunmamışsa/keşfedilmemişse tam bir tanrısızlıktan sözedilemez.. bu bağımsızlık gibi bir kavram olarak içerildi ve bunun keşfi ile mümkün... insan varoluşunu ya da zihnini esir tutan koşullardan ve buna bağlı bilgisel bağımlardan arınıp özgürleştiğinde gerçek bir tanrısızlık var...
yani örneği tanrı yok dersek bu seferde insanın varoluş sorunu diyemiyoruz. herşeyin varolması var
işte orda tanrı insan olmayanlar geride kalanlar ya da insan olanı da içeren tüm-bütün oluyor... bu tüm bütünün varolması var/içiçe..

yani insan varoluş sorunun öte beri çekerse sanırım insan olmanın da ötesine gitmek gerekecek

varlıksal varoluş sorununa tanrı demek tam bir hata. oluşsallığa ve kısmen fizikselliğe tanrı adı takmak ise bir sanılsama/yanılasama ama bunla bir bağ var...
oluşu kökenlemek ve oluşu başlatmak kavramına götürülemeyen dinamiği bütünleyen tanrı olmayan bir tanrı

. her ikisi de...çünkü tanrı doğadaki bütünsellik, oluştaki oluşsallık ve koşulsallık bütünü ya da iş-edim hareketin kendi ve yasa gibi bir düzlem ve anlama çekilirse?
tanrıdan sözedilirken neyden sözedildiği bilinmeli bunun yanıtlanmassı için... ve varoluşta yasalar bağlar/bağlamlar yine de vardır..

yakın ama tam değil belki çünkü oluşsallık tek başına oluşsalık değil (çünkü diğer herşeyde var ve) ama evet yine de varolma kökensiz.. varolma denilen kökenden ve nedenden mutlak anlamda bağsız ve yoksun olmalıdır... bu anlamda evet

subjektif bir tanrıyı zaten hiç hesaba katmıyoruz

Tanrı yukarıdaki subjektif sorunun kökeninde subjektif bir özensellik olarak sunuluyorken ve korunuyorken soruyu ordan ele alıp yanıtladık sadece...

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 29-05-2018, 17:51
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart 29.05.2018 Facebook Günlükleri

(uydurtu kimliği yaım/yazımcı desteği beklemektedir/istemektedir.)

Soru: Dinlerin sebebi dinler değil maddeci ideolojiler. İslamda savaş sadece savunma amaçlıdır..

(Mao, Lenin, Stalin, Troçki ve ilgisiz bir kişi daha resimleri/resmi eşliğinde)

Oluşturulan Yanıtlar


işin ilginci maddeci ideoloji denenlerin hepsi bu dünyada insan mutluluğu refahı, bilgi özgürlük, her türden bilim-biliş-özgürlük ve kardeşlik için, eşitlik için savaşıyor/savaşmış..
işin ilginci dinler denilenlerin hepsi yöneten bir avuç azınlık ve zavallıya çanak tutuyor ve hizmet ediyor...
işin ilginci maddeci denilenler karşı dünyacı-karşı rüyacı
işin ilginci dinci denilenler bir avuç uyuşuk ve uyutuk

işin ilginci işin daha da ilginci bugün amerika ve ya da israil sizi yutmuyorsa ve yutamadıysa ve ya da bu küçük balıklar yutulmadıysa hala o resimdekilerin biri hariç bunların çabası değil miydi? dinler mi ayakta tutuyor sanıyoruz tarihi?
şimdi iran dağılmadıysa ve suriye hala parçalanıp tam olarak yutulmadıysa ve ele geçmediyse orda çin ve rusya diye bir blok var örneğin. siz nasıl okuyor ve gözlemliyorsunuz?

bütün amerika ve israil ideolojileri bu yapıları parçalamaya çalıştı...hala ?güney amerika dahil .neden? islama zarar verdiği için mi? neden?

tarihsel olarak islam ve yahudilik habil ve kabil öyküsü gibi olabilir...
tarihsel olarak islam ve yahudilik birbirinden bölünmüş, ayrışmış mezhepler -dinler gibi aynı kuramsal köke dayanan bir yapı ve birbirine göre dinler ve mezhepler gibi olabilir. bu yorumlar hep yapıldı..
yani onun bir dini var benim de dinim var gibi...
ya da onun bir dini ve ona ahit sandığı veren bir tanrısı ve onların musası varsa benimde/bizimde hacreül esvetimiz ve muhamemdimiz var gibi....
bu dinlerin ikisi de sami köküne dayanır ve kutsal sandıklar bağışlayan rab'ın sandıklar verdiği azınlık elit kesim burdan israiller/israiloğulları ve yahudiler olarak seçilmişler/sıyrılmışlar ve bölünmüşler ve kalanlar dışta kalanlar da ,yine aynı kardeşler fakat farklı bir örgütlenme ve telaşa karşı yıkıma (gerçek samiliği geri almaya) gitmiş olabilirler. tarihsel kökü ve savaşı iyi inceleyin_ burdaki tarihsel çatışma farklıdır_ tarihi doğru okumuyorsunuz..
dış kapıda kalan kardeşler...tanrı sandık verdiği için....

rab merkezli dinlerde, gökten inen rab kavramının biraz gerçeğe uyarlanması gerekiyor. gerçek bir göksel tanrı gelip insanları yakan bir kutu veremeyeceğine ve gerçek insan kentleri yıkmayağacına göre bu başka bir tanrıydı/tanrıcık ve tirancıktı. göksel bir yarıbuçuk demiurge ve üstvarlık bir göksel hami ve göksel ileri varlık..gerçek uzaydan gerçek geldi ve sami ayrışması burda/burdan başladı-yayıldı...

yukardaki ya da yukarıda yazan islam ya da din ağzı değil_ bunlarcı trollüktür..

bugün siyonizmin birinci düşmanı dağılmış müslümanlar ve dağılmış müslümanlık mı sanıyorsunuz? tek bir güç var orda, iran.. -o da yarı buçuk ... o da şia kimliği... islam benimsemezsiniz onları. neden parçalayamdılar onu...

israil sadece arap yarımadasını mı istiyor yada tüm diğer mutlakiyetçi güç odakları gibi herşeyin hükümranlığı ve kontrolü mü? ki mve ne üzerinden ? tanrının/tanrısının vaadettikleri şeyler mi?

musayı kendi halkı yolsan çıkarmış/saptırmış olmalı. rab denenle aracılık/bağ kurması ve pazarlık etmesi ve alması vermesi için çok zorlamış olmalı. muhtemelen ileri bir varlıktı. muhammed denen de halkı için benzer kaderi paylaşıyor olmalı. bölünme sonrası ..muhammed denilen de yine halkı tarafından kitlesi tarafından kurban rolüne soyundurulmuş/düşürülmüş olmalı...

islam dini amerikan uşaklığı mıdır? amerikancılık mıdır? o zaman bizzat islam denenin yahudi siyonist bir kurgu ve tarihi bir siyonist komplo olduğuna olacağına gidersiniz. ayakları havada bomboş kalır takla atar... tarihe iyi bakın..

rab denen bir demiurge ve demon. bize göre ileri varlık. göksel varlık. insanlıkla geçmiş temasları olmuş ve bu temas ortadoğudan yayılmış....ortadoğuda çöle inmişler-kent yıkmışlar, yakmışlar-yıkmışlar korkutmuşlar ve üstüne bir de teknoloji harikaları göstermişler-karanlık kutular vermişler. remolekülerzasyon/ışınlanma -yer değiştirme gibi teknolojiler, teknoloji harikaları göstermişler ve mucizeler yapmışlar.../yaptırmışlar uşaklarına.... geçmiş bir çağda insanları yarı tanrı olarak, yarı tanrılaşarak kandırmışlar ve kendilerine tapındırmışlar ve israillleri kendilerine bağlamışlar diyelim /ne diyelim...israil o kökten geliyor....

eğer yanlış görmüyorsam resimdekilerin biri hariç sanırım bugün amerika ve israil temsil ettiği güç odaklığı- güç sömürgeciliği ,sömürgecilik ve küresel himayeye karşı durmuş ,dünyada bir güç dengesi ve karşı duruş yol yaratmış yarı peygambersi bugün dünyayı ve tarihi yarı buçuk ayakta tutan adamlar ..öyle din demekle olmuyor...

bu ağız olduğuna amerikan israil ağzı...ya da onun arkası...

islam denilen olduğuna tarihi siyonist bir komplo olabilir..ya da bunun kurdu... dediğimi yavana atmayın ve evet islam denilen siyasi bir komplodur ve olabilir dersek ne olur? din mi batar? ya din yoksa? ya tanrı yoksa ne olacak? aval aval hep birlikte tarihe mi bakacağız.. birbirimize mi? yoksa bizi kim kurataracak kardeşim. diyelim ki yok? biz doğruyu söylüyorsak nolcak? ne yapcan? kurtarıcılar mı bekleyeceğiz sağdan soldan bu durumda sanıyordunuz?...

amerikan ideolojisi ve yayılımcılığı destekli ve odaklı. ya da yahudi siyonist işbilirliği odakçı odaklı söylem... eğer dininiz buysa iyi bakın ona...

islam denilen /teslimiyetçilik muhtemelen yarı yahudilikten bozma ve devşirme bir din ya da yarı tarihi komplodur...

hiçkimse (tarih boyu) amerikan/amerikancı çıkarlara ya da israil/israilci çıkarlara ve siyonist çıkarlara, siyonist ittifaka başta yukarıdakilerin biri ikisi hariç bunlar kadar darbe vurmadı/vuramadı.. hala tarihten ayıklayamıyorlar onları bakın. .dünyada bir özgürlük varsa bu nerden? hangi savaştan? sözde yayılmacı/çıkarcı ve fetihçi islam savaşları mı? onun doktrini mi?

rab denen varlık göksel bir tirandır. bir yarı demiurgedir. gerçek bir baştanrı ya da varlık tanrısı olma anlamında bir tanrı değildir. gökten gelip mucizeler göstermiştir/kentler yıkmıştır ve evet gücü vardır bu anlamda biraz ve insanlık buna kanmıştır ya da korkup/dağılıp sonuç olarak itaatleşmiştir buna.. bu kadar .bitti.nokta.tarih dersi..

----------------------------------------------------------

Soru: Yirmibirinci yüzyılda, felsefenin, bilimle çelişerek, bilimi dışlayarak yol alabilme lüksü kaldı mı?

Yanıt:

bilimle çelişmek ,bilimi dışlamak nedir? felsefe nedir?
kökeni bilgi ve öğrenme sevgisi ve ilgisi demek olan felsefenin bu etkinliğini sıyırarak onu dışlayan ve bilme ve bilim etkinliği bilmeyelim bilimi midir?

Soru:
Dünya yuvarlak değil demek bilimle çelişmektir ama ….

Yanıt/Yanıtlar:
felsefe de dünyanın biçimi gibi bir problematik yoktur...biçim bir imleme... felsefeye bakarsak bunu aptallar tartışır-oluşu kaçırır. felsefe git yaşa işine bak der daha işin mi yok der... bu bir örnek...

bilimle felsefenin yanyana getirilmesi yanlış ..felsefe ve matematikos kardeş ve bunlardan bilim doğar. bunların etkileşiminden.... üretilende sevgi, sevinç, istenç yoksa?

felsefe bilgi ile kurulan bağ, bağın kendi, illeyet bağı ve ilgilenmeyi sevmektir.. felsefe öğrenmekten gelişmekten duyulan coşkunluğun kendi adıdır gibi bir alandır... felsefe kavramının tabanına gidersek felsefenin kendi tarihe yazılmış saçmalıklar değildir... matematik/matematiğin kendi bir problemi çözerken ve yaparken gerçekleşir diyelim ama yine de bir tepe ve çatı matematik adı var... felsefe tam orda yaparken gerçekleşen ve etkileşen aslında....

felsefe bilimin sevgiyle yapılmasında bir ölçüt olabilir.. .dansı sevip danseden dansçı da ha fazla dans sevgisi var .bilimi gerçekten sevip bilim yapan da daha fazla felsefe istenci var gibi

bilimle genel ve aslında belki de tek alıp veremediğimiz ise evren tabanına hiç-kopuk evrensiz geçmişsiz öntanım ve önce ve bilinmeyen x durum sorunsalı tabanı ve bunun varsaymasını yerleştirmesi.. ve bunun üzerine bilim kurmasıdır/çatmasıdır....

Soru:
………….. .hem felsefe hem de bilim gelişiyor. Fakat yanlış olan da evrensellikle çelişiyor. Sonuçta maddenin bilinmeyen özelliklerini keşif yolculuğu bu felsefe ya da bilim?!

Yanıt/Yanıtlar:


felsefenin maddenin bilinmeyen özellikleri gibi bir taban alacağını ve kullanacağını sanmıyorum. maddeyi olanın/olmakta olanın görüntüsü/dinamiği yada görüngül izafisi (şekilse-biçimsel dinamiği) olarak alacaktır ve işaretleyecektir.. ya da madde olanı herşey olarak sınıflayacaktır ve bu problemi kolayca çekecektir/çözecektir..

Felsefe sanırım bugün ve şimdinin/buradanın sorunlarıyla ilgilenecektir ve sorunlarla herkes üzerinden genel (bağ kurarak) lilgilenecektir. Bir güç toplumunun ve gücü elinde tutanların özel sorunlarıyla ve maddenin sorunlarının çözülmesini bekleyenlerle, ya da maddenin sorunlarını çözülmesini bekleyen özellerle ya da maddenin sorunları adı takan özel grupla/gruplarla ve kendini özel hissedenlerle değil...

insanların en az yarısının ama belki de bir çoğunun maddenin sorunları gibi bir sorunu yok..bu gücü elinde tutan azınlığın sorunudur ya da yaşamla/varlıkla barışma sorunsalı ve varlık adlandırması sorunsalı/hatası tabanlı ve ölüm kalım sorunu sorunsalı ,(bilgi kontrolü) ve başka ifadeler ifade eder. yaşamaktır kaçan... birlikte özgürce varolmaktır/yaşamaktır sadece kaçan... çözsünler bakalım....

-----------------------------------------------------------------

Soru: Yirmibirinci yüzyılda, felsefenin, bilimle çelişerek, bilimi dışlayarak yol alabilme lüksü kaldı mı?

Yanıt:

kalmadı. fizik ontoloji bilmiyor ve ontolojisizlikten tam olarak can çekişiyor.... ontoloji bilmeden fizik yapılamaz. artık ontoloji bilmeden fizik yapılamayacğanın anlandığı çağlar yetişmeli çünkü batıyoruz..

------------------------------------------------------------

Sunulanuydurtu içeriği)

Eski Teist;
Ateizm ve Teizm kavramları altında ve altından bir kutuplaştırma ve kamplaştırma /çekişme var gibi...


Yorumcu:

Hakikati hikaye etmek kolay olmadıği gibi hikayenin hakikatine erişmek kolay degildir. Dunya ontolojik.. dil epitemolojik ve dini aksiyomatik (deger felsefesi) olarak ele almakta yarar var. Özellikle bilgi bilimsel ve yöntembilimsel olarak dili ve düşunceyi incelemekte yarar var. Çunkü dil dunyayı belirler ve dini tanimlar. Dili kötü ve kötuye kullanirsak o da bizi daha agır bir sekilde kullananir. Zira o Vesvasilhannas tır.

Yanıt:


hakikat ya da gerçeklik sadece olandır der sanırım Parmenides... Buradan olan'ı ve olmakta olan kavramını sıyırırsak sanırım bir iç hakikat bulamıyoruz ve elde edemiyoruz. Olan var diyebiliyoruz/olmakta olan....
Tanrı/İye (ya da büyük ve baş iye/başkimlik/başözne) kimliğini ise iyi soyduğumuzda, belirleyen bir baş-iye ve ilk oluşturan ilk iye ve baş-sahip ve ilk baş kökenleyici ve kökenin epistemine, ilkin epistemine ve baş sorumlunun epistemine vb. kavramlara gidiyoruz ve iniyoruz... Biz bunları inceledik. yasalar var diyoruz .döngüler var. düzenler var... eğer döngüler ve iç yasalar ,içdüzen varsa diyoruz... tabi ki arkadaşlara ,diğer dostlara da bunları detaylıca incelemeyi tavsiye ediyoruz ve edeceğiz....

Yorumcu:

Hakikatin rivayetini hikaye edenleri din-lemek yerine hakikati kendi dirayetinle hikaye et.. dediğim gibi bu kolay degildir.. başaramazsan bu sefer kendini ara.. gerci bu evvelkilerden kolay degildir ama hic olmazsa dışaridaki parazitlerden kurtuluyorsun.. bu Gurdijief in 4.cü yolu..

Yanıt/Yanıtlar:

bu da benim beşinci yolum. hakikat hakikatsizdir. hakikat denilerek aranan şey nedir? ne bulunacaktır? hakikat arayışının kendi; hakikatsizlik, hakikatsiz olma ya da hakikatten yoksunluk ve hakakatin daha önce kaybedilmesi/unutulması, çarpıtılması ,başka türlü aranması/oldurulması ve umulması gibi beklentiler ve yanlış bilgi tahakkümü gibi kavramlar belirtiyor... Maharaj'ın böyle bir deyimi vardır...Hakikat arama denilen sahtelerin, hakiki olmayanların ayıklanması gibi bir şey....

hakikat görünendir/olandır. olandan/olanlardan çarpıtmaları ayırmak hakikat arayışında bizatihi yeterlidir/olgudur ve onu/gerçeği öte beri çekmemek (yerinde bırakmak tutmak, kişisel gerçeği çarpıtmamak) ve varsayımları sıvamamak gövdesine onun...

Maharaj'a; "ben" arıyorum, kendimi arıyorum ya da kendimin gerçeğini (gerçek olanını arıyorum) derseniz. Ne o kendinizi mi kaybettiniz /bir ben/sen mi kaybettiniz ya da /siz sahte misiniz derdi..O halde ben gerçeğim-hakikat...ben varım/hakikat. bu kadar .öteye gidemezsiniz..

Maharaj'a gerçek arıyorum, ben gerçek arıyorum derseniz; ne o gerçeği mi kaybettiniz derdi...
Bu gerçek arayışıyla ben arayışı kayıplık mı?
Gerçek sahte mi ya da kendi türünden/gerçek türünden gerçek/gerçeklik değil mi?
realite tekrar soyulamaz/açılamaz ancak o realitesizliğe bitiştirilebilir...

realite denilen (gerçeklik) hakikattir. aynı kavramları belirtiyor. Bunu ister uzakdoğuya götürelim ister uzak batıya . Eski batı, eski doğu, hiç farketmez. yakın olarak realite ben varım/gerçeğim, gerçek var..dıaşrda olanlar var...

yaşam var-doğum var.ölüm var. tantana var
buna ben neyim kimim gibi sorular hiç eklenmeden ve bu olgular hiç çarptırılmadan deneyimlenerek ve kolayca ölerek karşılık vermeli..

eğer doğa da olsaydınız, olsaydık, yaşamak ve yaşamı yapmak ve her gün bir şeyin/işin ucundan tutumak ve koşturmak neredeyse tek iş olacaktı inanın buna ve akşam ne yorgunluk ne sorgu. .büyük bir huzur/sevinç muhtemelen bunu takip ediyor olur... kayıplık duyulmaz da ondan...
doğaya ve gerçekliğe ve olana-bitene tam bir aidiyet ve sıkı bağ duyumsanır/hissedilir.. yalnızlık çekilmez.. varoluş yalnızlığı ve örselenmişlik olmaz-doku uyumludur....

varoluşun neresinde olursanız olun ve nasıl bir deneyim örgüsünde olursanız olun realite kavramını tekrar soymak gerekmiyor.
o kavramı soyup içini açıp bakmak gerekmiyor.. sadece kayıp insanlık..yitik insanlık. buna düşmüş insanlıkta diyorlar...ama bu bir evrensel realite..

varoluşun neresinde olursanız olun ve nasıl bir deneyim örgüsünde olursanız olun (çoklu gerçeklik ve alterantif realiteler olsun) realite kavramını tekrar soymak gerekmiyor. köken realite yine de aynı ya da çok benzer olacak...duyuş/ben duyuş biliş aynı -benzer olacak...bunu nereye götürelim

Eğer Maharaj'a ben gerçek (bir şeyin gerçeğini/hakikatini ve daha gerçeğini) arıyorum derseniz siz gözünüzün ucundakini görmüyorosunuz çünkü siz dolandırılmışsınız sahtelerle kandırılmış/dıolandırılmışsınız ya da ne o siz aldatıldınız mı? ya da ne o siz dolandırılmaktan mı korkuyorsunuz derdi...ve iyi bakın benim gördüğümü görün derdi...

Gerçek (ya da en gerçeği) kavramını sahte /yalan/dolan/imitasyon vb. diyalekte ediyor ve karşılıyor iyi bakın..

Gerçek kavramlarla tekrar soyulamaz. Kavramlar ya da kavramsal kavrama denilen kavrayış zaten (zihin, akıl,biliş,oluş vb.bağlar ile) gerçeğe/realieteye temas eden bir geri bildirim ve yapılandırma türevi...

Hakikat denilen?
realite de ne varsa o gerçekliktir/hakikattır..
realite de her ne varsa (temsil ediliyorsa) ne olup bitiyorsa)
ya da bunun kümülatifi ya da benzeri
varolan tüm etkinliğini zaten realiteden üretiyor/yansıtıyor.. farklı farklı realiteler ve realite geçişleri demekte oluruz/aramakta oluruz....
realite de varolana dair ne varsa o temsil edilir. temsil görür-bir biçimde görür edilir...
o realite ve bu realite arasındaki farksa geçici görünüşsel ya da ontolojiktir, ontololojik geçişsel bir bir fark/katmandır...

ontoloji denilen gökkuşağı gibi-realite denilen de bunu yansıtır...
Yorum:
Ben de hakikatin goruldugunu degil öruldüğunu düşünüyorum
?

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 04:45 .