Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Felsefi Tartışmalar

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #501  
Alt 19-10-2010, 20:55
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Saygideger spartacus;

Ozaman isterseniz, Karl Popper ve empiric falsification yontemini bir okuyun.

O zaman bilimin ve bilimsel felsefenin (felsefi bilim, ya da bilimin felsefesi degil), nasil bir gelisme gosterdigini algilamis olursunuz.

Ondan sonra tekrar yazisiriz. Yalniz biliniz ki birisi mesaj olarak 18. ve 19. yuzyilin dunyasini dile getirdikce, ben de bunlari dile getirecegim. En azindan cagi yakalamak lazim

Bu arada akilcilik (Rationalizm) ve deneycilik (emprisizm) farkini da okuyun.

http://en.wikipedia.org/wiki/Scientific_method

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
Alıntı ile Cevapla
  #502  
Alt 20-10-2010, 00:24
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.698

Onur Üyeliği 

Standart

Sevgili Evrensel

Böyle kaynak olur mu diyecem? bakın, soruya soru ile, eleştiriye eleştiri ile cevap verilmemeli. Bu boğucu bir davranış olur ki ben hiç doğru bulmuyorum, tartışma etiğinde de bir yere sığdıramam bunları. Konu 18-17 yüzyıl değil insanlığın binlerce yıllık tarihinin ortaya koyduklarıdır, kimsenin keyfiyeti ile değiştirilemeyecek şeyler. Başlığa bakın ve şu ana kadar söylediklerinizi lütfen kaynaklandırın.

Dayanaklarınız nedir? Ben size dayanak diyorum siz ise bana bir metodu gösterip çağı yakalamak diyorsunuz. Ne alaka? ben zaten ne demişim, felsefe bilgiyi aramaktır, bilim ise nasılı(metodu)...

O halde kaynaklarınızı ortaya koyun, irdeleyebilelim, gözlemleyebilelim, sınayabilelim, değil mi?

Kısaca sorun benim bilip bilmemem değil, sizin kaynaksız, dayanaksız yazıp çiziyor olmanız... ben kaynakları bekliyorum ve mümkünse kaynaklarınız, soğuk savaş döneminden kalmış klişe, politik ve hatta yanıltma üzerine kurulu ve hatta yeşil kuşak dönemlerinden kalma söylemler değil, bizzat kaynağından olsun...

Felsefe bilgiyi aramaktır ve onun nasılı ise bilimdir(metod). Bu genel tanımdır ve çağı yakalamak istiyorsanız önce kargaşadan arınmanız gerekir. Öyle yada böyle idealizm ve materyalizm bir çatı gibidir, altında kaç farklı dairenin, kaç farklı ve türden ailenin yaşadığına bakmaz, genel kategoride üst başlıktır. Alt başlıklar ise çeşitlidir ve olması da gayet doğaldır...

Şimdi en azından bunca sayfanın sonunda kaynak istemek benim hakkım diyorum ve sevgili Paslıçivi kaynakları bekliyorum... Sizede aynı şeyi söylüyorum, mümkünse kaynaklarınız, soğuk savaş döneminden kalmış klişe, politik ve hatta yanıltma üzerine kurulu ve hatta yeşil kuşak dönemlerinden kalma söylemler değil, bizzat kaynağından olsun...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #503  
Alt 20-10-2010, 03:47
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Saygideger spartacus;

Benim dile getirdiklerim; kanit ispattan ziyade, sorunun temelini ortaya koyma. Yani, curutme, cikarsama, negativity, Dolayisiyle, benim dile getirdiklerim; ispata degil; olani cikarsamaya, yanlislamaya ve curutmeye dayaniyor. Bu da gozlem ile dile geliyor.

Cunku ispat ancak bilimsel olarak mumkundur. Siz once isterseniz, materyalizmin bilimsel bir method oldugunu ispat edin.

Bundan sonra oyle yapalim, siz isbat edin ben curuteyim, yani bilimsel olarak yanlislayayim.

Ayrica daha once de soyledigim gibi, hangi konuda ne kaynagi istiyorsunuz?

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Konu evrensel-insan tarafından (20-10-2010 Saat 03:59 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #504  
Alt 20-10-2010, 05:53
paslıçivi paslıçivi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Feb 2009
Mesajlar: 3.080
Standart

sıkıntı/problem dediğim şey de; evrensel insanın "sorun" benim "hastalık" dediğim varolan dünya insanlığı arasındaki insani olmayan yaşam biçimi..

Evet insani olmayan yaşam biçimi dediğimiz, düşünsel bir biçim midir yoksa dünya insanlığının birer birer iradelerinden bağımsız bir parçası haline geldiği düzeni midir? Nerede durduğumuzu belirleyebilir isek, yaşam biçiminin kime neye göre insani olup, olmadığını hem görmüş olur ama hemde insani olanın ne olduğu, nasıl olacağı konusunda bir fikir birliğine varabiliriz.
sevgili spartacus..

haklısınız, önce kullandığımız terminolojilere nasıl bir anlam verdiğimiz konusunda ortak payda belirlemeliyiz ki, birbirimiz anlayıp iletişimde olmaya çalışalım..

insani olmak yada insani olmamak derken neyi ifade ediyoruz..?

ben kendi ulaştığım dünya görüşü ve bilincinde bunları kısaca açıklamaya çalışayım..

insani olmak: insanoğlu denen canlı türünün kendi türdeşleri arasında her türlü zamansal ve coğrafi yüklenen soyutlardan özgür/bağımsız birbirini sevmesi, sayması, değer vermesi.. ve bu soyutlar uğruna kendi türdeşlerine ne somut(bedensel, mal, mülk) ne de soyut(psikolojik) zarar vermemesi olayıdır..

daha önce de bunun örneğini verdim.. henüz insan olan ataları tarafından bir soyut yüklenmemiş küçük çocukların biraraya geldiğinde hemen kaynaşması, birbirileriyle insan olmanın ortak paydası ve özüyle hemen iletişime geçip dostça, arkadaşça keyifli anlar geçirmesi..

yani birbirlerini inanç, milliyet, ırk, soy, sop, ahlaki yapı, politik görüş vs gibi soyutlar yüzünden kırmaması, eleştirmemesi, dışlamaması, düşman görmemesi, birbirilerine bu soyut konular yüzünden zarar vermemeleri vs olarak ifade edebilirim.. ve bu genellikle ortalama 5-6 yaşlarına kadar ki döneme denk gelir..

çünkü bu yaştan sonra çocuk özünden/doğasından koparılmaya başlanır.. elinde büyümek zorunda olduğu anne babası ve toplum tarafından bu çocuk eğitim&öğretim adı altında hem bilgi hem nonbilgi bombardımına maruz kalır..

ve bu savunmasız insan yavrusu neyin bilgi neyin nonbilgi olduğunu henüz kavrayacak bilinçte değildir.. kendisine verilen her türlü datayı olduğu gibi alır, çünkü sorgulama ve reddetme şansı/bilinci yoktur.. ve büyüme/gelişme aşamasında bu kendisine verilen datalar/veriler bu çocukta bir veritabanı/zihin oluşturup, çocuk yetişkin yaşa gelene kadar adeta bir robot/bilgisayar gibi programlanır..

o savunmasız, her türlü dünya insanıyla hemen kaynaşan insan yavrusu yetişkin yaşa geldiğinde artık bir ingiliz ve hristiyandır, bir yahudi ve musevidir, bir çinli ve budisttir, bir hintli ve hindudur, bir türk, arap ve müslümandır vs..

bu yukarda saydığım dini inanç ve milli kimlik yanında bir de binlerce alt birim mezhep, etnik yapıyla ve ahlaki değerler ve çok değişik politik görüşler vs ile o masum insancıl insan yavrusu gider, yerine kendi değerleri dışındaki tüm değerleri dışlayan, ötekileştiren, horgören bu uğurda her türlü soyut ve somut savaşa hazır, hatta bu uğurda kendi türdeşine işkence yapıp öldürmeye gidecek düzeyde programlanmış bir robota dönüşür..

işte binlerce yıldır insanoğlu özünden koparılmış, yabancılaştırılmış böyle programlanmış robot gibi yaşamakta ve kendi türdeşini bu soyutlar uğruna düşman görmektedir..

bazı insanlar bir şekilde bu soyutların bir veya birkaçının köleliğinden kurtulup daha bir insani tutum ve davranış gösterebilirler.. ama bir insanın gerçek anlamda insani bir tutum ve davranışa girebilmesi için tekrar o 0-6 yaş dönemi kadar temiz yani soyutsuz olması gerekmektedir..

işte o duruma gelebilmiş bir insan, benim dünya görüşüm ve bilincimde "insani bir tutum ve davranış" içindedir artık..


Alıntı ile Cevapla
  #505  
Alt 20-10-2010, 06:17
paslıçivi paslıçivi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Feb 2009
Mesajlar: 3.080
Standart

Sevgili Paslıçivi, düşünmek felsefe, felsefenin işi ise bilgiye erişmektir, zaten anlamı dahi budur. Eğer siz felsefeyi salt bir idea-lizm olarak görür iseniz, yani bilim ile felsefeyi ayrıştırıp araya duvar çeker iseniz, sadece bu yöntemle düşünmüş olursunuz. Oysa felsefe her alandadır ve insan felsefesi bilgi bilimini de kapsar. Bilim felsefenin eli, gözü, dili ve kulağıdır. Benim gördüğüm ya hali hazır egemen görüşün idealist felsefe olmasından yada politik unsurlardan kaynaklı felsefe dendi mi, sadece ama sadece metafizik(düşünsel olan türetim, salt düşünce alanı) bir dünyada fikir üretmek olarak görülmektedir. Felsefe sadece ama sadece bilimin dışında görülen unsurları amaç edinmiş bir şeye indirgenmektedir. O hale geliyor ki, artık felsefe, bilmek terimini içermeyen, idealist tanımla salt inanç düzeyine indirgenen bir şeye dönüşüyor. Sizin yazdıklarınızda ise ben bunu görebiliyorum ki, bu aslını yansıtmayan bir düşüncedir. Örneğin idealizm ancak tanrıyı bilerek mutlak bilgiye erişileceğini savunurken, idealizme göre bilgi, her şey düşünen tanrının bilinci(inancı!) olarak görülmektedir. Yani felsefe bilgiyi aramaktır ve ararken kendisine yol ve yöntemler tayin etmektedir. İşte bu yolun adı BİLİM dir.

O yüzden sizden hastanızı neye dayanarak tahlil ettiğinizi öğrenmek istiyorum. Siz idealizme dayalı felsefik açılımlar ile ilerliyorsunuz, eleştirirken de bilimi ayrı farklı bir yere yerleştirip eleştiri yapıyorsunuz. Kullandığınız bilim ise materyalizmin yolu oluyor, garip değil mi? oysa dediğim gibi, felsefe bilgiyi aramaktır, bilim bunun yoludur. felsefe bilimden, bilim de felsefeden ayrı, iki uçlu bir şey değildir. Bu idealist görüşe göre öyledir çünkü idealizmin bilimi tanrıbilimdir(tüm detayları ile isterseniz bir sonraki yazılarımda açıklayabilirim, kendi içinde(inançsallığında) bir tutarlılığı vardır). Tanrıyı bilmek, anlamak bilgiye erişmektir ve bu idealist görüştür. Çünkü der tanrı düşünen aklın bilinci, çünkü der tanrı her şeyin bilinci, çünkü der Tanrı evrenin bilincidir... Benim amacım bilgiye ulaşmaktır(felsefe), bilgi tanrı, tanrıda bilgi ise benim yolum(bilim), yöntemim(bilim!) onu anlamaktır!... Materyalist felsefe ise insanın ancak doğayı, kendisini, çevresini(her şey girer, insandan, karıncaya, karıncadan yıldızlara kadar) inceleyerek, gözlemleyerek, deneyleyerek, sınayarak ancak bilgiye erişeceğini savunur, bu düşünceye bağlı çabanın doğal adıda bilim olmaktadır. Bu paragrafı detaylandırabilirim...

İnsanlığın antik çağına bakarsanız düşünürleri görürsünüz(idealist ve materyalist, atomdan bahseden demokritos bu bahsini felsefesi(materyal) ile yapıyordu, yani O'nun yöntemi sizin genel anlamla bilim dediğiniz materyalist yöntemdi, aynen bilim dediğinizin yöntemininde materyalist olduğu gibi. geriye ise tek bir seçenek kalır, tanrıbilimi, salt düşünce). yani bilgiye erişmenin iki biçimi vardır ve siz bu biçimi düşünürken ideolojileri, politikaları karıştırmayın. materyalizm dendi mi, idealizm dendi mi kaynağına inebilin, gündelik poltikalara değil. Bir üçüncüsü olabilir mi? Elbette ama gel gitlerle yol alır, bir eli diğerine yapışır(mani olur). Kısaca felsefik kategorilerin iki ana başlığıdır, idealizm ve materyalizm. ( Mesala siz sadece meditasyon ile veya salt kendi düşüncenizle ve kendinize dayanarak bir şeylerin farkına vardığınızı iddia ediyorsanız bu idealist bir düşünce biçimidir.)
İnsanların bilmek yolunda bu günki gibi lokal düzeyi aşmayan ama her önüne gelenin adına felsefe dediği gibi bir karmaşa yoktur. Bilime iki yoldan gidebilirsiniz ya idealist yoldan yada materyalist. Gündelik politik konumlarımız ile felsefeyi, birbirine karıştırmamamız gerekir. Sürekli yaptığımız bir hatadır ve ben bunu felsefeyi yeterince bilmemek olarak görüyorum.

Bilim felsefenin yoludur.

Şimdi eğer idealistçe düşünmem istenmiyorsa, ben tahlillerinizin dayanağını görmek isterim. Bilgi isterim çünkü başkalarının(idealizm) ruhani ve salt düşünsel felsefeleri daha doğrusu tanımları benim anlamamı sağlamıyor, benim felsefem bu, bilmek.

Kısaca Bilim(materyalist bilim)ile felsefeyi ayırmak idealizmdir... Birisi felsefedir diğeri ise yolu. benim yolum bilimdir ve haliyle materyalistim. Hiç bir ist ekini almak istemem ancak benim aldığım ist ekleri sadece ama sadece bu kargaşa ve yapaylıklar içinde konum belirtmekden öte bir anlam taşımaz.
bilim ve felsefenin yollarını kesişmesi, ayrışması konusunda yazdıklarınızda haklı olabilirsiniz.. çünkü ben pozitif bilimle uğraşan biriyim, felsefeyle ilgili bir eğitimim olmadı, bu konudaki bir çok temel terminolojiyi bilmem.. çoğunu bu sitede öğrendim desem yalan olmaz..

bana "felsefe nedir" diye sorarsanız size bunu tanımını yapamam, sınırlarını çizemem ..

ama felsefe deyince ne anlıyorsun diye sorarsanız; dünya insanlığında ve bu sitede gördüğüm kadarıyla felsefe denen şey; insanoğlunun soyut kavramlar(özellikle inanç/tanrı) yüzünden biribirini yemesi, üzmesi, kırması, biribirlerinin inançlarını, yaşama verdikleri anlam ve içeriklerini karşılıklı yanlışlama üzerine kurulmuş ve hiç kimseye bir faydası olmayan bir kördüğüşü diyebilirim..

bir de "materyalizm" ve "materyalist" farkını ortaya koymaya çalışayım.. ben dünyaya materyalist bakan bir insanım, herşeyin bilimle ilerleyiciğini, herşeyin sorgulanması gerektiğini savunan biriyim.. her türlü dini inancı reddetmiş biriyim..

ama benim bu sitede gözlemlediğim ve kendi ateizm dönemimde yaşadığım şey; materyalizm değil idealizmi savunan insanlarla olan çekişmelerden başka bir şey değil.. yani kısaca anti-teizm bilinç düzeyi..

bir insanın tüm dini inançları/tanrıyı kendi bilincinde reddetmesi başka bir şeydir..

bu inanca sahip insanlarla tartışıp, onların inançlarını yanlışlamaya çalışmak çok farklı bir şeydir..

bir idealist insanın materyalist birini yanlışlamaya çalışıp öldürmesiyle, mateyalist birinin idelaist bir insanı yanlışlamaya çalışması aynı şeydir..

sonuçta ortada "insani olmayan" bir tutum ve davranış sözkonusudur..

sevgili spartacus, bu konularda yazacağınız bir şeyler varsa yazın sonra o istediğiniz kaynak veya gözlemlere geçip konuşalım..


Alıntı ile Cevapla
  #506  
Alt 20-10-2010, 09:09
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.698

Onur Üyeliği 

Standart

evrensel-insan´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Saygideger spartacus;

Benim dile getirdiklerim; kanit ispattan ziyade, sorunun temelini ortaya koyma. Yani, curutme, cikarsama, negativity, Dolayisiyle, benim dile getirdiklerim; ispata degil; olani cikarsamaya, yanlislamaya ve curutmeye dayaniyor. Bu da gozlem ile dile geliyor.

Cunku ispat ancak bilimsel olarak mumkundur. Siz once isterseniz, materyalizmin bilimsel bir method oldugunu ispat edin.

Bundan sonra oyle yapalim, siz isbat edin ben curuteyim, yani bilimsel olarak yanlislayayim.

Ayrica daha once de soyledigim gibi, hangi konuda ne kaynagi istiyorsunuz?

Saygilarimla;
evrensel-insan

Sevgili Evrensel

Benim kanıtım sizsiniz. Sorun sizin kanıtınızın ne olduğu?

Ben iddialarda bulunmuyorum, siz iddia ediyorsunuz ben ise iddia ettiklerinizin kaynağının ne olduğunu görmek istiyorum.. Sizden yaptığım alıntıda, size düşen kısmın altını çizdim... İspat konusuna hiç girmedim, sadece dayanaklarınızı, kaynaklarınızı görmek istiyorum, neye dayanarak A, B dir, C, D dir diyorsunuz.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #507  
Alt 20-10-2010, 11:17
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.698

Onur Üyeliği 

Standart

Sevgili Paslıçivi, öncelikle kısa tutamadığım için alacağım vakit için özür dilerim.

Eğer düşüncelerinizi, herhangi bir konuda salt görüş bildiriminde bulunmak adına söyleyip geçiştirmiş olsa idiniz, bu sadece sizin görüşünüzü açıklamak olurdu. Oysa öyle değilde, bunu böyle bir başlık açarak yaptı iseniz haliyle tezinizi ortaya koymanız gerekecektir. Yani Paslıçivi böyle düşünüyor denmesinden ziyade bu başlık neden böyle düşünüyor olduğunun başlığı değil mi? Zaten Paslıçivi böyle düşünüyor denmesinden, basit bir söylemden daha anlamlı ama zor ve fedakarlık isteyen ve fedakarlıkla sürdürdüğü yolu, yani başlık açarak ele alma yolunu seçmedi mi? O halde elbette örneğin ateizm neden insana yabancıdır? Örneğin neden uyku mahmurluğu veya hastalıktır.

Konu ise neredeyse bir şey hastalık mıdır değilmidir, hastalık ise hastalık nedir, neye denir noktasında düğümlendi ve ileri gidemedi. Çünkü odaklanma malesef buraya oldu... oysa hastalık değil başka bir şey de diyecek olsanız bu neden? sorusunun cevabı olmayacaktır, tabir ile uğraşmak veya düşünceleri tabir merkezli değerlendirmek tersden gitmek olurdu, gereken ise hastalıkdan ziyade nedenleri, nasılları ile ilgilenmek...

Eğer bir düşünce, farklı düşünenleri ötekileştiriyor, sırf düşüncelerinden dolayı sosyal ve politik yaşamın birer argümanı haline dönüştürüyor ise, baskı uyguluyor demektir. Baskı gören her düşünce, fikir kendini savunmak zorunda kalır, çünkü baskıyı gören düşünce değil, maruz kalan insandır. Aslında gelmek istediğim burasıda değil, konu felsefe olunca insanların baskıya maruz kalması ve ya baskı uygulamasının altında ki düşünce, kaynak, öğreti nedir? Ben bunu görmek istiyorum ve dünya bu gün de dahil 10.000 yıllık bir zaman diliminde tek kutuplu bir hakimiyet dünyası olmuştur. Haliyle bu kutup kimdir, dünya görüşü nedir buna bakmak gerekir. Eğer insanlar düşüncelerinden dolayı tek kutuplu egemenliğe ters düşecek ise, burada çatışma kaçınılmazdır. Bizler iradelerimizle malesef bunu belirleyemiyoruz, hakim olan her zaman kuralları da belirliyor.

bana sorarsanız insanlığa yapılan baskıda ki, hakim görüş ve hakim düzenin ne olduğunu, baskı konusunda size buraya yüzlerce kaynak koyabilirim. Köleci toplumlardan, feodal toplumlardan, kapitalist toplumlardan ve bu toplumların sözde sosyal örgüsünü oluşturan dinsel yasalardan ve tabiki onların kutsal kitaplarından, öldürün den tutunda hapsedine kadar yüzlerce örnek, binlerce olay aktarabilirim. İnsanların üzerinde öyle bir baskı vardır ki, eğer sizin dediğiniz gibi bunu hastalık olarak görecek isek pekala sağlam kalmış hücrelerin bozunuma karşı mücadeleside sözkonusu olabilir...

işte binlerce yıldır insanoğlu özünden koparılmış, yabancılaştırılmış böyle programlanmış robot gibi yaşamakta ve kendi türdeşini bu soyutlar uğruna düşman görmektedir..

Siz böyle düşündüğünüzde bir kişisiniz, ben de düşündüğümde iki, yirmi, elli olduğumuzda ise ne yapabiliriz diye sormayacakmıyız? İşte bunu sorduğumuz an çatışmaya başlamışızdır bile.. Demek ki çatışmayı biz irademizle belirlemiyoruz, içinde bulunduğumuz koşullar bunu kaçınılmaz kılıyor. Yani bu bizim arzu ettiğimiz bir şey değil ama maruz kalacağımız bir şey olacaktır. Ortaçağda aydınlanma isteyenler eline silah alıp çatışmayı düşünmüyorlardı, ama kendilerine dayatılan ve insanı , insana kul eden öğretilere karşı düşünce ve bir çıkış yolu geliştiriyorlardı. Hakim iktidar ise elit bir kesimin dünya üzerindeki hakimiyeti olarak örgütlenmiş(oligarşi) olduğu içindir ki, konumunu zedeleyecek en ufak bir girişimi, insandan bahseden en ufak bir düşünceyi, insanın kendi kurallarını kendisinin koyabilirliğine varana değin tehlike olarak görüyor ve elindeki en önemli silahı din ve büyük buyurucu tanrısı adına her şeyi yapmakda, davranışlarını meşru görüyordu. Bu koşulda siz farklı düşünüyorsunuz diye baskıya maruz kalırsanız, savunma durumunda kalmayacak mısınız? Çatışmamak için tek seçiminiz vardır o'da düşünmemek...

ama felsefe deyince ne anlıyorsun diye sorarsanız; dünya insanlığında ve bu sitede gördüğüm kadarıyla felsefe denen şey; insanoğlunun soyut kavramlar(özellikle inanç/tanrı) yüzünden biribirini yemesi, üzmesi, kırması, biribirlerinin inançlarını, yaşama verdikleri anlam ve içeriklerini karşılıklı yanlışlama üzerine kurulmuş ve hiç kimseye bir faydası olmayan bir kördüğüşü diyebilirim..

Felsefeyi eğer biz bu gün, insanın salt ne oldum, ne olacağım, nereden geldim, nereye gideceğim sorularının 2 metodu ile düşünür ve birincisi tanrı bilimi dediğimiz teoloji diğeri ise materyal bilimi dediğimiz materyalizm olarak değerlendirir isek, ve binlerce yıldır hakim olanın birincisi yani teoloji(tanrı bilimi) dolayısıyla idealizm olduğunu ve hali hazır tanımların bu merkezle yapıldığını görürsek, bize felsefe demek tasavvuf demekmiş demek kalır.

Eğer hali hazır tanımlar felsefeyi tasavvuf derecesine indirgemiş ve bizde felsefe dendiğinde inancın ağır bastığı bir düşünce geliştirmiş ise bunun sebebi yine hakim düşünce yapısından kaynaklanmaktadır. Ben o yüzden ısrarla her öğretiyi kaynağından öğrenmek gerekir diyorum, herhangi kişisel bir yaklaşıma sahip değilim... tasavvuf yapmak felsefe yapmaktır dendiği an hem felsefe ulaşılması çok güç bir şeye dönüştürülmüş olur hemde farklı düşüncelerin çatıştığı politik bir kimlikmiş gibi görülür... Oysa tasavvuf idealist felsefenin metodu ile, yani teoloji ile düşünmektir ki, zaten idealizm in bilimi budur. Buda eğer karşı görüş temelinden değil, idealizmin ve filozofların kendi iç tutarlılığı temelinden yaklaşırsak bilimdir. Bilimi teolojik düşünmeyenler için ise bilimin tanımı farklı olur ve felsefeler biribirinden ismi ile ayrışmazlar onları ayıran bilgiye giden yolda seçtikleri metoddur(bilimdir)... Ayraç sadece bilimdir ve biz bilimi felsefeden ayıramayız, felsefe bilgiyi aramak ve ona erişmek olarak zaten farklı isimler almaz, idealizmde, materyalizmde felsefedir, felsefe onları ayrıştırmaz, belirler onları ayıran bilgiye giden yoldur.

Ben düşüncelerinizi dile getirdiğiniz şeylerde kaynak istemedim, yanlış anlaşılmasın, ben iddia ve itham ettiğiniz şeyler adına kaynak istiyorum.

Sevgili Paslıçivi, felsefe neden bu gün hepimize garip ve yabancı bir kavram gelmektedir? Bunu kavrabilmemiz için ortaçağa kadar gitmemiz gerekir. Ben sokrates lerin öldürüldüğü antik çağa değil, daha yakın bir döneme ortaçağa gitmek gerekir diyorum. Haliyle sokratesi öldürenlere alkış tutmamak, ortaçağda kazıklarda yakılan binlerce insana bu zulmü yapanları alkışlamamak için çatışmayı göze alıyorum. Çatışmanın insani olup-olmadığını ise çatışıp çatışmamam ile belirleyemeyiz, aksine çatışmak da en insani yol olabilir, bunu ne değiştirebilir ki?

Sokrates, "seni haksız yere öldürüyorlar" dendiğinde, "ya haklı yere öldürselerdi dahamı iyi olurdu" diyebilmesinin özünü yakalayabilmek gerekir diye düşünüyorum...

Çünkü der hakim iktidar, din iktidarı, felsefeyi sadece ama sadece saraylarda ve kiliselerde iyi öğrenim görmüş filozoflar yapar, toplumsal aydınlanma(felsefe, bilgiyi arama erişme) istenmemek de ve tehlike olarak görülmektedir, felsefe bir tehdittir. Ortaçağ da filozoflar böyle yetişir ve toplumda az biraz aydınlanma bilinci baş gösterse, felsefe sizin işiniz değil, bırakın felsefeyi filozoflar(yeminli memurlarım) yapsın denirdi(idealist felfeciler kiliseden etişmiştir).... Evet bırakıldı felsefeyi, kilise papazları ve filozoflar yaptı, felsefe ilahiyat(teoloji) ve tasavvuf oldu.... Peki öyle mi?

Oysa felsefe hiç bir zaman bu kadar abartılmış, çok özel teknikleri ve ancak çok uzun yıllar dini merkezlerde eğitim görülerek elde edilecek göklerde! ve uzak bir öğreti değildir, aydınlanma bulutların üzerine kaçırılan felsefeyi, yani bilgiyi arayan insana(felsefe) bilgiye giden(felsefe) yolu(bilim) açmıştır. Felsefe insanın, iradesinden bağımsız(yani felsefe bilerek yapıyorum demeden) bilgiyi arayışının adıdır. Felsefe budur, herhangi bir şeyin nasılına, herhangi bir olayın nedenine ve bunları bilmeye girdiğiniz an bu felsefe olur, bilginin nasılına erişme yolu, yöntemi ise bilimi... felsefe bilimleşmek zorunda idi çünkü salt bireye indirgenemezdi. Eğer insanlar bildiklerini nesilden nesile aktaracak ise, yolunun, yönteminin, öğretisinin, bilgiye nasıl(bilim) ulaşılırlığın da elbetde belirlenmesi ve bir düzene alınması gerekir. İşte ilahiyat bilimi veya materyalist bilim ayrışma başka türlü ifade edilmedi... İki yolda farklıdır ve farklı felsefi tanımla adlandırılırlar çünkü fedlsefeyi vareden soru, ne öğrenmek istiyorsunuz, aradığınız nedir sorusuna düğümlenmiştir, seçim ise bu sorulardan sonra gelir... Tanrıbilimi veya doğa(insan)bilimi...

İnsan maddedir gibi söylemler bu gün klişedir, hiç bir materyalist çıkıpda insan maddedir diye tez sunmamıştır, idealist görüşlerin bilhassa ortaçağda madde yoktur her şey benim bilincimin ürünü dediğinde, materyalistler madde yok ise bu gördüklerim nedir, madde yok ise gözlemlediğim, incelediğim, deneylediğim, sınadığım, dokunduğum vs nedir? diye sormakta karşı düşünce ise ilahiyat üzerine kurulu olduğu için kolayca hem sıyrılmakda hemde düşüncesini mükemmelleştirmek de idi. nedeni neydi biliyormusunuz? Tabiki bilimi ortadan kaldırmak yani materyalist bilimi, yerine ilahiyatı-tslimiyeti geçirmek... madde yok ise bilimide yoktur. O zaman dedi materyalistler, senin madden de mi yok, beyin madde değil mi diye sordu.... yani eğer materyalist yol insan bir maddedir diye klişeleşmiş soğuk savaş, yeşil kuşak dönemlerinden kalma emperyalist bir iki söyleme indirgenecekse hem bilgi içermez hemde gerçekçi bir yaklaşım olmaz diye düşünüyorum, oysa bu gün ilahiyat dışındaki bilimlerimiz materyalisttir. Siz bir doktor olarak neyi inceliyorsunuz, alanınızı bilmiyorum ama istediğiniz tek bir kan tahlili dahi materyalist bir yöntemdir... kan maddedir çünkü, şimdi spartacus kana madde dedi diye suçlanacak mı? Böyle bir çatışmayı arzuladığımı kim iddia edebilir? Bu cadı kılma yöntemleri Ortaçağda kaldı... maddenin varı, yoku, insan madde mi değil mi gibi şeyler materyalist görüşün temel sorunu veya tezi değildir, o bunları anti-tez olarak sunmuştur....

A-teizm, teizm, zaten ikisinin de tanımı net. Te(tanrı)izm(insan), tao(tanrı)izm(insan), teo(tanrı)izm, the(tanrı)ism dir, tanrıcılık dır, ateizm ise tanrıcı olmamaktır, karşıtlık insanidir, tanrısal değil. Biz toplum olarakda verili enjeksiyon olarakda her şeyi kendi konumumuza göre tanımlamayı seven insanlarız. mesala a-teizm, tanrı tanımaz olarak söylenir, zaten böyle bir tanımla a-teist kişiyi hem sanki var olan bir tanrı varda tanımıyor hem de suçlu konuma düşürür(örneğin bir zamanların teistleri gözünde İsa bile ateisttir). Ben ısrarla diyorum ki, tanımları gündelik konumlarımıza göre çarpıtmayalım, olaki egemen düşünceler bize bir tanım vermiş al reçete demişse de onları sorgulayalım. Ateizm için tanrı ayrıntı değildir, ayrıntı onun işte bu paragraf da ifade ettiğim tanıma bağlı suçluluğundadır ve haliyle o da neden teistler gibi düşünmediğini dayatılan tanrı konusunda düşüncelerini açıklayacaktır... Bu suçla ateizm çatışmadan var olamayacak ise bunu siz seçmediniz ama size yapılan baskıya, farklı düşünüyor olmanızdan dolayı çekildiğiniz çatışma ortamına bakarak, düşüncelerinizin insani olmadığını söyleyemezsiniz, insani olmayan ne düşünüyor(teizm öyle de), o halde bunu ortaya koymak gerekir. İnsani olmayan teizmdir, kaynağıda böyledir ve kendisi de zaten bunu, kötü anlamda söylemiyorum yine kendi iç tutarlılığı ile söyler ben insani değil tanrısalım der, oysa ateizm insani olabilmenin temelinde yatar....

Yazı çok uzun oldu, paragrafları ve insani olan yönleri tam detaylandıramadım, sonra detaylandırabiliriz diye düşünüyorum...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (20-10-2010 Saat 11:40 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #508  
Alt 20-10-2010, 19:37
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Saygideger spartacus;

Benim dile getirisim, dile getirdigim konu ne ise, onun sorunsal resminin gozlemsel dile gelisidir.

Birincisi, dile gelen sorunun, dile geldigi gibi algilanmasi; onu algilayacak olanin, kendi bilgi, bilinc, birikim, gozlem ve farkindalik duzeyidir.

Bu temelde dile gelen sorun, sorun olarak algilanabilirde, algilanmayabilirde; eger algilanirsa, o sorunun algiulanabilme, bilgi, birikim, gozlem,bilinc v.s. duzeyine algilayacak olan erismis, demektir.

Eger algilanmazsa da, kisinin her turlu duzeyi onu algilamaya musait degildir. Ayni bir inanirin, ateizmi algilayamamasi gibi. Cunku ateizm bilinc duzeyi, teizm bilinc duzeyine algilayacak icerikte olmasina ragmen, teizm bilinc duzeyi, ateizmi algilayacak duzeyde degildir.

Benim dile getidiklerimde, hem ateizm, hem de teizm disi bir bilinc ve farkindalik duzeyi getirir. Yani, din felsefesinin teolojik bir disaridan bakis acisi ve notr algisidir, teizm de, ateizm de.

Simdi bu temelde, sorun olarak dile getirdigim herhangibir konudaki herhangi bir cumleyi, ele al ve sence bunun neden sorun olmadigini ortaya koy. Ya da dile gelen sorunun, sence neden sorun olmadigini ortaya koy.

Istedigin konuyu veya izmi secebilirsin. Konu ister metafizik, ister etik olabilir. Sen izmini ortaya koy, ben se onun neden ve neye/kime gore sorun oldugunu dile getireyim.

Evet, konunu, cumlemi, ya da izmini bekliyorum.

Siteyi tararsan, hodri meydan dahil; benim dile getirim olarak neleri ve neye/kime gore sorun olarak dile getirdigimi bulabilirsin.

Sorunun temeli iki yonludur. Konunun bilim, bilimsel method ve bilimsellik bunyesinde olup, olmamasi, dogal zihniyetin dogal egosunun ayrimci, cikarci, guce, otoriteye tapan bir ideolojik inancsal dogru ve dogrular arasi savasim olup olmamasi, insansal zihniyet ve insanoglu turunun birinin tursel selfi olup, olmamasi. Temelinin insanoglu turu ve biri olup, olmamasi. Epistemolojinin bunyesinde, onun ustu, spekulatif olup olmamasi, sadece resmin bir penceresinin ideolojik inancsal dogru ayrimciliginin temelinde bir ayristirma ve resmin butununun gercek resmi olup olmamasi. Ideolojik inancsal dogrulardan biri ve kendi penceresinin diger dogru pencerelerle tartismasal, mi yoksa Yanlislanabilir ve evrensel onay icerigine sahip, olup olmamasi mi? v.s.

Iste ana hatlariyla sorunun icerigi; Insanoglu turu ve biri temellilik, bilim, bilimsel method ve bilimsellik icerirlik, dogal zihniyet ve dogal egonun, ayrimci, cikarci v.s. yonlendirimli etik ve metafizik degerleri olmalik. Yanlislanabilir olamamalik, kesinlik, sabitlik, sahiplik , teslimiyet, v.s. icerirlik v.s.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
Alıntı ile Cevapla
  #509  
Alt 20-10-2010, 23:39
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.698

Onur Üyeliği 

Standart

Sevgili Evrensel

Benim dile getirisim, dile getirdigim konu ne ise, onun sorunsal resminin gozlemsel dile gelisidir.

Birincisi, dile gelen sorunun, dile geldigi gibi algilanmasi; onu algilayacak olanin, kendi bilgi, bilinc, birikim, gozlem ve farkindalik duzeyidir.


Bu sizin sorununuz ve sizi bağlar... Gözlemlerinizi yazın o halde siz neyi gözlemlediniz yada bu şekilde devam edecek iseniz, sorumluluk bilinci taşımadan iddialarda bulunmak ve sizden beklenenlerin tersine karşınızdaki kişiyi hedef alıp çeşitli söylemlerde bulunmak ise, ben sizle olan diyalogumu bu konu başlığında sonlandırmak isterim. Beni sizin dile getirişiniz değil, neye dayandığınız ilgilendiriyor... Ben size dayanağınız nedir, kaynağınız nedir diyorum, siz bana sen çok cahil kalmışsın al sana link oku diye hiç de sizin kaynaksız yazıyor olmanıza dayanak olamayacak bir metodu, üstelikde bir yöntemi ne alaka ise, yol veriyorsunuz yada ben söyledim oldu gerisini de sen bul diyorsunuz?

Soruya soru ile, eleştiriye eleştiri ile, yada konuyu başka yönlere çekme üzerine kurulu bir paylaşım beni aşıyor... her söz sahibinin sorumluluğundadır ve sorumluluk bilinci yoksa benim açımdan diyalogda yoktur, kısa ve öz...

Simdi bu temelde, sorun olarak dile getirdigim herhangibir konudaki herhangi bir cumleyi, ele al ve sence bunun neden sorun olmadigini ortaya koy.

Daha ne diyebirim ki? Bir tane kaynağınız yok, bir tane dayanağınız yok, A, B dir, C, D dir diyorsunuz sonra da kaynak istedim mi, bin dereden bin su getiriyorsunuz.. Sanki konu anket?
Madem ortada sorun yok ne demeye yazıyorsunuz madem ortada sorun var neden ortaya koymuyorsunuz? Yani siz A, B dir, C, D dir diyecek, salt söylemlerde bulunacaksınız ve klişeyi aşmayacaklar, ama sorun varsa da bunu başkaları ortaya koyacak? Öyle mi?

Şimdi eğer bir adım ileri gitmeyeceksek ben diyalaoğuma son veriyorum, dayanaksız ve mesnetsiz hiç bir söylemi de bilgi olarak ne görebiliyor nede kabul edebiliyorum. Ele gelmiyor ve hiç bir yere koyamıyorum, ben söyledim oldu anlayışını ve söz sorumluluğu taşımayan bir yöntemi de hiç olumlu bir yaklaşım olarak görmüyorum. kaynak istediğim için girdiğiniz bir o yana bir bu yana evrilen yöntem ve cevaplar, zaten bana yeterince bilgi vermiştir...

Ben dayanak, kaynak nedir bunu istiyorum, sorun mu var ortaya konsun istiyorum. Eğer sorun ortaya konamıyor ise ya ortada sorun yoktur yada sorun var diyen kişi subjektif kasıtlı, yanlı ve taraflıdır. Başka sonuç çıkartmak mümkün değil...

Tüm belirlemeleriniz de, yargılarınızda, vargılarınız da her ne ise, lütfen kaynağınızı ve vargılarınızın sebeplerini, çıkış noktalarını, neye dayandığını(dayanak) ortaya koyunuz..

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #510  
Alt 21-10-2010, 00:08
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Saygideger spartacus;

Gordugum kadariyle, ortada bir algilama yanilgisi var. Bu datemel olarak, benim dile getirdiklerimin, hic bir kisiyi ve onun kendisi icin yapmis oldugu kisilik ve kimlik degerlerini, tabularini icermediginin ve sadece bu tabu ve degerleri veren dusunceye yonelik olarak,o dusuncenin bilimsel ve insansal sorununu dile getirmenin algilanamamis olmasidir.

Benim dile getirdiklerim, seyin ne oldugu felsefesi degil; ne olarak ortaya konan seylerin, seysel felsefesinin ne oldugu, neden o oldugu ve nasil o olarak olduruldugudur. Neden bilimsel olmadigi, neden yanlislanabilir olmadigidir.

Ornek olarak ben; din felsefesini, dini inanclar ve teolojik teizmlerden biri olarak degil; dini felsefenin ortaya attigi tum din felsefelerinin ve teolojik izmlerin (ateizm de buna dahil), neden ve nasil bilimsel olmadigi ve insanoglu turu ve birinin temeline dayandigi ve neden insanoglu turunu ayiran bir icerikte oldugunu ortaya koymaktir.

Sana o yuzden daha onceki baslikta linkler verdim. O yuzden once sey felsefesi ile seysel felsefe farkini algilayabilmek gerekiyor. Cunku sorun, sey felsefesinden ziyade, seysel felsefenin yapilanis ve isleyisi, temelleri ve kokenidir. Dolayisiyle, bir kisinin teistligi, ya da ateistligi degildir konu; konu teistlik ve ateistligin ne oldugu, nasil olusturuldugu, bilimsel olmadigi ve insanoglu turu ve birinin dogal zihniyet ve dogal egosunun sorunu oldugunun dile gelisidir.

Taabi ki bu dile gelis te, mesela kendisinin ateist/teist oldugunu algilama ile degil; kendisini teizm/ateizme teslim etmemeyle, ideolojik inancsal dogrusunu iman duzeyine cikarmamakla, sahiplenip sabitledigi bu degeri, sorgulayabilecek, en azindan ne oldugunu gorebilecek duzeyde olmakla paraleldir.

Sonucta, kendini mesala dine veya milliyetine can olarak adamis bir beyinden, din ve milliyetciligin sorun oldugunu algilamasi beklenemez. Cunku onun iman duzeyinde kendini teslim ettigi bu degere sorun olarak bakmasi icin, bir sebep yoktur. Cunku kendi penceresinden bakan, baktigi pencereyi goremez.

Aksi taktirde, en gozlemci sekilde sitemizde surekli suregelen surec temelinde islam inanci ve islama inancsizlik, basliklarda carsaf carsaf tartisilmaz, her tartisma tarafi kendi dogrusunda israr etmezdi.

O yuzden somut olarak bir yerlere gelmek istiyorsak, ya benim sorun olarak dile getirdigim bir konu uzerine konusalim. Ya sana sorun gelmeyen bir konuyu getir, ben onun sorununu dile getireyim.

Ayrica daha once de soyledigim gibi, dile gelen sorun algilayan icindir, zaten dile gelen konuda bir ideolojik inancsal dogru teslimiyeti varsa, bu sorun olarak o beyin tarafindan algilanmaz.

Bir ornek verirsek, kan davasina kendini adamis bir beyine, kan davasinin bir insansal sorun oldugunu nasil izah edersin?

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Uyku sargon İslam 19 16-04-2013 21:26
Derin provakasyon Soda Politika 5 13-12-2009 03:03
Materyalizm ve Diyalektik Materyalizm nedir? Felsefeci 87 Felsefi Tartışmalar 16 10-06-2009 10:58
Güçlü Hafıza İçin, Yeterli Uyku Gerekiyor Ayejj Biyoloji 3 02-03-2009 17:06
İdealizm ve Materyalizm Üzerine Felsefi Tartışmalar 11 26-05-2008 02:41

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:25 .