Sevgili Nehir,
kanaatim odur ki Kur'an'ı yazan her kim ya da kimler ise erkeklerin azgınlıklarına bir çare bulunamayacağını, bu azgınlıkların onların doğasından kaynaklanan olağan bir hal olduğunu düşünmekteyken aynı zamanda kadınla erkek arasında mülkiyet ilişkisinin kurulduğu evlilik kurumunda erkeği de kollamak gerektiğinin farkına vardı.
Kur'an'ın yazarı erkek olunca erkeği zaptetmek yerine kadına sınırlamalar getirmeyi yeğledi. Ancak mülkiyet ilişkisinden kaynaklı kadını sahiplenme durumunda azgın bedevilerin durumunu da göz ardı edemezdi. Bin yıllar ötesinden gelen kölelik, cariyelik kavramları imdadına yetişti.
Erkeğin mülkiyetinde olmayıp üzerlerinde kullanma, yani intifa hakkı bulunan cariyeler azgınlar için bulunmaz nimetti. Aynı zamanda hür olup bir erkeğin mülkiyetinde bulunan kadınların önünde de bir siper, bir perde olarak gerilecekti bu cariyeler.
Bir başkasının mülkiyetinde olanlar zarar göreceğine, bir başkasının intifasında olan kadınlar YEM olarak ileriye sürüldü.
Böylece kimsenin tavuğuna kışt demeden azgınlık sorunu ortadan kaldırılmış oldu.
Blogumdaki son yazıma Arabi bir yorum yazılmış. İstersen bu zihniyeti anlayabilmek için o yorumu bir oku.