Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #11  
Alt 19-09-2013, 23:50
cenkvarol - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
cenkvarol cenkvarol isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Aug 2011
Mesajlar: 1.160
Standart

pek tesadüf olduğunu düşünmediğim bir tespitte daha bulunmak istiyorum. İlk mesajımızda özellikle Hıristiyanlık inancında yer alan ve şeytanı temsil ettiği de söylenen Lucifer'in kovulmuş (düşmüş) bir melek olarak sabah yıldızını temsil ettiğini belirtmiştik.

Kuran'daki ayetlere bakarken Tarık Suresi'nde geçen "tarlk" kelimesinin Diyanet Vakfınca yapılan mealinde parantez içinde "sabah yıldızı" ifadesi dikatimi çekti. Elmalının tefsirinde de "Bildin mi tarık nedir? Karanlığı delen yıldızdır" ayetlerine ilişkin yapılan açıklamada ilk akla gelenin "sabah yıldızı" olduğu belirtilmiş.

Tarık Suresi 3. Ayet:

1. en necmu : yıldız

2. es sâkıbu : delen

Bu ayette geçen “sakıbu” kelimesi “Tarık”ın ne anlama geldiğini açıkladığı için önemli bir kelime. Yapılan meallerde “karanlığı delen” olarak verilmekte. Bu kelime Kuran’da bir ayette daha geçmekte. İşin ilginç tarafı bu kelimenin geçtiği diğer ayette anlatılan olay melekler topluluğundan yapılan “kovulmayla” ilgili.

Hıristiyanlık inancında “sabah yıldızı” ile sembolleşen ve kovulmuş bir melek olan Lucifer inancını dikkate aldığımızda; Kuran’da “sabah yıldızı” olarak yorumlanan “Tarık”ı tarif eden bir kelimenin diğer ayette “melekler topluluğundan kovulma” olayının anlatıldığı bir yerde geçiyor olması acaba bir tesadüf müydü?

Bence bu bir tesadüf değildi. Ayetlerde geçen kelimeler o ayette rastgele ve tesadüfen yer almıyordu. Ortak kelimelerin (veya aynı kökten gelen kelimelerin) geçtiği ayetlerin altında anlatılmakta olan gerçek hikaye aslında aynı hikaye.

“Tarık”ı niteleyen “sakıbu” kelimesinin geçtiği diğer ayette anlatılanlar şu şekilde; yalnız önceki ayetleri de veriyorum çünkü dikkat ederseniz önceki ayetlerde anlatılanlar şüphelerimizi haklı çıkarırcasına nasıl da “yıldız – şeytan” konularına değinmektedir görmenizi isterim:

Saffat Suresi 1-10 ayetleri:

Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını, Kuran’ı) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.

O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Doğuların da (Batıların da) Rabbidir.

Muhakkak ki Biz; dünya semasını, yıldızları ziynet kılarak süsledik.

Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk.

Melei A'lâ'ya (ileri gelen melekler topluluğunu) kulak verip dinleyemezler ve her taraftan atılırlar.

Kovulmuş olarak, onlar için kesilmeyen sürekli azap vardır.

Ancak kim bir söz kapıp kaçarsa, o taktirde kayıp giden (sakibun) yakıcı bir alev onu takip eder.

"İslamı yanlış yaşıyorlar" değil, doğrusu "İslam yanlış, yaşanılmıyor." CENKVAROL

http://hakikatbununneresinde.blogspot.com/
Alıntı ile Cevapla
  #12  
Alt 20-09-2013, 00:22
cenkvarol - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
cenkvarol cenkvarol isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Aug 2011
Mesajlar: 1.160
Standart

romulus83´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
sn.varol acaba bu gelen ne yada kim nasıl birşey?kim geliyor muhammede,ne ile geliyor,nasıl ikisinin arası yay kadar mesafe oluyor?yıldıza ne diye and içilir?muhammed yoksa UFO mu gördü ve/veya ne halt etti cennetül meva yanında o varlıklar?sidretül münteha ahirette mi yoksa dünyadaki bir hurma bahçesi mi yanı muhammedin yakınında olan bir bahçe mi?benim bazı okumalarıma göre ve gustav jung'un bazı tesbitlerine göre muhammed 4.tür yada dünyadışı varlık yada varlıklarla temas sağladı!!!!bu varlık yada varlıkların bir tür tesirlerine maruz kalarak vahiy adını verdiği gizemli yada içsel-dışsal sezgilere kaynak olan bir KOLLEKTİF BİLİNCİN sözcüsü oldu...derin konular bunlar..dipsiz kuyular.
Sn. romulus83;

aslında ortada bir muhammed'in olup olmadığından da emin değiliz. ayetlerde böyle bir ifade yok. yani gerçekten de anlatılanlar birisine birşeylerin yaklaşmasıyla ilgili mi acaba? açıkcası "muhammed" kelimesi geçmiş olsa dahi ben yine de bu anlatılanlara şüpheyle bakardım. çünkü Kuran ayetlerini ilk yazımı islam öncesine ait antik ve kutsal bir metnin bir kaç defa elden geçirilerek yeniden yorumlanması ve yazılması sonucu oluşturulduğunu düşünüyorum. Kitapta anlamı bilinmeyen harfler ve kelimelerin olması asıl metnin değiştirilmememiş sonradan anlamlar yüklenmemiş olan kısımlarını oluşturuyor. Sayısız tekrarlar daha az sayıdaki antik metne ait cümlelerin çoğaltığını veya aynı cümlelerin farklı anlamlara gelecek şekilde yeniden yazılmış olabileceğini de akıllara getirmiyor değil. Onun için ayetlerdeki hangi kelime gerçek öz anlamındaydı, hangisine sonradan farklı anlam yüklenmişti veya hiç yokken hangisi sonradan ilave edilmişti, tüm bunları bilebilmek çok zor bir iş.

Tüm bunlara rağmen benim izlemeye çalıştığım yol aynı kökten gelen kelimelerin hangi yerlerde tekrar geçmiş olduğuyla ilgili, çünkü bu yol bu kelimelerin geçtiği kısımlar arasında diğer bağlantıların kurulması durumunda anlamlı bütünler oluşturabiliyor. Bu bütünü yakaladığınız zaman peşpeşe gelen ancak birbiriyle hiç alakası yokmuş gibi gözüken ayetlerin aslında ortak bir konudan bahsettiğini de görebiliyorsunuz.

son olarak şunu söyleyebilirim, benim görebildiğim kadarıyla Kuran'daki ayetlerin altında gökteki yıldızlar, ay ve güneş üzerine kurgulanmış anlatımlar var. örnek mesela sabah yıldızı sırf güneşten önce çıkıp yükselen bir yıldız olduğu için onu güneşin tahtını ele geçirmek isteyen ancak bunda başarısız olan bir yıldız olarak düşünüp onunla ilgili olarak göğün katlarından kovulduğuna dair bir hikaye uydurup ona inanılmış. kimbilir belki de pagan inançlardan kalma kutsal olan ve bu tür hikayeleri anlatan antik bir metin sonradan tek tanrılı bir din olan Hıristiyanlığın kabulü ile yeniden elden geçirilip İncil ve Tevrat'a uyarlanmış da olabilirdi. Antik metne bağlı kalınmış olması da ortaya yarım yamalak, bölük pörçük İncil ve Tevrat bilgilerinden oluşan bir kitabın çıkmasına yol açmıştı.

"İslamı yanlış yaşıyorlar" değil, doğrusu "İslam yanlış, yaşanılmıyor." CENKVAROL

http://hakikatbununneresinde.blogspot.com/
Alıntı ile Cevapla
  #13  
Alt 20-09-2013, 14:14
cenkvarol - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
cenkvarol cenkvarol isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Aug 2011
Mesajlar: 1.160
Standart

9. mesajımda "yıldız" anlamına gelen "necm" suresinin ilk ayetlerine değinerek bu kısımda anlatılanların "kuran"a ilişkin olduğunu belirtmiştim. Bu durum Kitapta geçen "kuran" kelimesinin yıldızlara ilişkin bir kavram olduğunu göstermek adına önemli bir ipucuydu.

peki "kuran" kelimesi yıldızlarla ilgili bir tabir ise bu yıldız veya yıldızlar hangileriydi?

"tarık" kelimesinin sabah yıldızı olarak yorumlandığını ve onu niteleyen "karanlığı delen (sakıb)" ifadesinin "melekler topluluğundan kovulma" mevzusunun anlatıldığı yerde de geçmekte olduğunu belirtmiştik. "tarık" kelimesini niteleyen "karanlığı delen" ifadesine ilişkin Elmalının tefsirinde bu tabirin İbn Abbas'tan aktarılan bir bilgiye göre Necm Suresi'nin başında bahsi geçtiği belirtilen Süreyya Yıldızı (Ülker Yıldız Grubu) olabileceği de ifade edilmiştir.

Bu bilgileri doğru sayarsak bizim "kuran-yıldız bağlantısı" ekseninde ele aldığımız iki ayrı sure olan "tarık" ve "necm" sureleri arasında aynı yıldızdan / yıldızlardan bahsediliyor olması açısından bir bağlantı kurulmuş olmaktadır.

Necm Suresinin başında bir yıldız üzerine and içildikten sonra anlatılanların "vahiy ve ayetler" olarak Kuran'a ilişkin olduğunu belirtmiştim. Bu surenin ilk ayetine ilişkin tefsirlerden alıntılar yapan aşağıdaki açıklamalar önemli olduğu için buraya taşımak istedim.

Önemli kısımları yine koyu renkle belirttim.

"Battığı zaman necm’e (o yıldıza) and olsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve azmadı!" (Necm, 1-2)

İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an tefsirinde:

Battığı zaman yıldıza andolsun ki buyruğu hakkında İbn Abbas ve Mücahid şöyle demişlerdir;

"Battığı zaman yıldıza andolsun ki" buyruğu, tan yeri ile birlikte batan Süreyya yıldızına andolsun ki, demektir. Süreyya yıldızı, her ne kadar sayıca birçok yıldız olmakla birlikte Araplar Süreyya'ya bir yıldızmış gibi adını verirler. Denildiğine güre o yedi yıldızdan oluşan bir topluluktur. Bunların altısı görünür, bir tanesi ise gizlidir. İnsanlar onu görüp görmemekle görme kuvvetlerini sınarlar. Kadı Iyad'ın eş-Şifa adlı eserinde belirtildiğine göre Peygamber (asm) Süreyya (Ülker) yıldızında onbir yıldız görürdü.

Yine Mücahid'den nakledildiğine göre:

İndiği zaman Kur'ân'a andolsun ki, demektir. Çünkü Kur'ân da nücum halinde (kısım kısım, parça parça anlamında ve aynı zamanda yıldızlar demektir) inerdi. el-Ferra da böyle demiştir. Yine ondan nakledildiğine göre; semadaki bütün yıldızların battığı zamanını kastetmektedir. Bu el-Hasen'in de görüşüdür.

Bununla kastedilenin şeytanların kendileriyle taşlandığı yıldızlar olduğu da söylenmiştir. Bunun sebebi de şudur:

Yüce Allah Muhammed'i (asm) peygamber olarak göndermeyi murad edince doğumundan önce yıldızlar çokça dökülmeye başladı. Ondan dolayı Araplar oldukça korktular ve kendilerine kehanette bulunan gözleri kör bir kahinin yanına koştular. O da onlara olaylar hakkında haber veriyordu. Bu olay hakkında da ona soru sormaları üzerine o: On iki burca bir bakınız. Eğer bu burçlardan birisi düşmüşse dünyanın sonu geldi, demektir. Eğer onlardan hiçbir şey düşmemişse dünyada çok büyük bir iş meydana gelecek demektir. Bunun üzerine dikkatle olayları incelemeye koyuldular. Resûlullah (asm) peygamber olarak gönderilince, işte uyarılıp dikkat kesildikleri büyük iş o oldu.

Yüce Allah da: "Battığı zaman yıldıza and olsun ki" diye buyurdu. Yani o batan yıldız, işte bu ortaya çıkan peygamberlik dolayısıyla batmıştır.
Buradaki "yıldız"dan kastın sapı, gövdesi olmayan bitki olduğu da söylenmiştir. "Kayması" ise yerin üzerine düşmesi demektir.


Cafer b. Muhammed b. Ali b. el-Hüseyn (ra) dedi ki: "Yıldıza and olsun" buyruğunda Muhammed'i (asm) kastetmektedir. "Battığı zaman" da Miraç gecesi semadan yere indiği zaman demektir.

Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb tefsirinde:

Birincisi, Süreyya (yıldızı)'nın kastedildiğini söyleyenlerin görüşüdür. Nitekim Araplar'dan birisi, "Akşamdan sonra Süreyya yıldızı görünürse, çoban, üzerine giyecek bir aba arar..." demiştir, ikincisine gelince, bu hususta da şu izahlar yapılabilir:

a) Necm, semâda sabit olan ve yol göstermeye yarayan yıldızdır. Bu olmayıp, aksine bunun, semâda bulunan ve şeytanları taşlamak için olduğu da ileri sürülmüştür.

b) Bu, yerin necmleri, yani, gövdesi olmayan bitkilerdir.

Taberi'nin tefsirinde:

Ayet-i kerimede geçen "Batmakta olan yıldıza yemin olsun ki" ifadesi, "Akıp gitmekte olan yıldıza yemin olsun ki." şeklinde de izah edilmiştir.
Mücahid, Süfyan es-Sevrî ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen bir görüşe göre burada zikredilen "Yıldız"dan maksat, "Süreyya yıldızı"dır. Bu izaha göre âyetin manası şöyledir: "Batıp kaybolduğu vakitte Süreyya yıldızına yemin olsun ki." Taberi de "Necm" kelimesinden ilk anlaşılan mananın "Yıldız" olduğu gerekçesiyle bu görüşü tercih etmiştir.


A'meş'in Mücahid'den naklettiği diğer bir görüşe göre ise âyetteki "Necm" kelimesinden maksat "Kur'an" heva kelimesinden maksat ise Kur'anın inmesidir. Buna göre âyetin manası şöyledir: "İndiği zaman Kur'ana yemin olsun ki."

Ömer Nasuhi Bilmen'in tefsirinde:

Tefsirlerde ayrıntılı olarak beyân olunduğu üzere bu yıldızdan maksat, yâ Süreyya yıldızıdır, çünkü, bu yıldız, pek parlak, pek açık bir kudret eseridir veyahut mutlak yıldız cinsidir ki, bütün gök yıldızları kasdedilebilir. Yıldızların varlığı, göklerdeki hareket tarzları, etrafa ışıklar yaymaları fevkalâde enteresandır, ilâhî kudretin büyüklüğüne dâir birer parlak delil bulunmaktadır.

İşte bu pek parlak kudret eserlerine yemin edilmesi, hem bunların ehemmiyetine, Allah'ın birliğine şahitlik etmelerine dikkatleri çekmek içindir, hem de haber verilecek hususun tam bir dikkatle düşünülmesini tavsiye hikmeti taşımaktadır. Bununla beraber bu yıldızdan maksat, bâzı zâtlara göre, Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an'ın âyetleri müneccemen, yâni: çeşitli zamanlarda yukarıdan aşağıya inmiş olduğu için kendisine böyle "Necm" ismi de verilmiştir.

Bâzı zâtlara göre bu necm'den maksat, Hz. Muhammed Aleyhisselâm'dır. Çünkü O, insanlık dünyasını aydınlatan ve süsleyen bir kudret yıldızıdır ve Mîraç gecesi, göklere yükselmiş, sonra yine yeryüzüne inivermiştir.
"Heva" kelimesi, düşmek, batmak, yukarıdan aşağıya inmek demektir, diğer bir itibar ile de yükselmek, yukarı çıkmak manasınadır.

Elmalılı Hamdi Yazır'ın Hak Dini Kur'ân Dili tefsirinde:


Süreyya, yıldızların en göze çarpanı ve menzillerin en meşhuru olması hasebiyle bazı müfessirler buradaki "Necm"i, "Süreyya yıldızı" diye tefsir etmişlerdir.

Bir de bu sûrede bulunan "Şi'râ yıldızının Rabbi" (Necm, 53/49) ifadesine dayanarak tefsircilerden bir kısmı da necmin, lâm-ı ahidle beraber Şi'râ yıldızı olduğunu söylemişlerdir. Her iki tefsir şeklinde de âyette yer alan doğmak mânâsınadır. Bir çoğu da "ve'n-necmi"deki lâmı, lâm-ı cinsiyye kabul ederek herhangi bir yıldıza tahsis etmeden mutlak yıldız mânâsına almışlardır. Bunlardan başka söz konusu kelimeyi, hakikat yahut mecaz mânâsında yorumlayanlar da olmuştur. Nitekim Ca'fer-i Sadık Hazretleri, "Necim'le murad Hz. Peygamber'den maksat, onun mirâçtan inmesi yahut semaya çıkmasıdır, demiştir. Ancak Ebu Hayyân'ın nakline göre, İbnü Abbas, Mücâhid, Ferrâ ve Kadî Münzir b. Saîd söz konusu sûrede geçen "en-Necm"den maksadın Kur'ân'dan inen miktar olduğunu ileri sürmüşlerdir. Nisâbûrî de:" âyetinin "Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen elbette gönderilmiş peygamberlerdensin." (Yâsin, 36/23) mânâsını ifade ettiğini söylemektedir. Biz de bu anlamı tercih etmek istiyoruz. Onun için meâlde "Necm"i yıldız diye terceme etmeyip, bu ihtimallere de uygun olabilmesi için, o yıldıza yemin ederim indiği zaman, yani "inen yıldıza andolsun" şeklinde mânâ vermiş olduk. Yıldızların doğuşu da, batışı da bir "heveyân" yani ufuktan bir fırlayış, bir iniş yahut bir düşüş demektir. Göğe ait cisimler, "Hepsi bir felekte (yörüngede) yüzmektedirler." (Yâsin, 36/40) âyetine göre sukut (çekim) kanununa tâbidirler. Fransızca "gravitation" yani "yer çekimi" denilen bu kanun, bir heveyân (çekim) kanunudur. Söz konusu fiil, dördüncü babdan kullanıldığı zaman da mastarı gelir ki, bu da nefsin, şehvete meyletmesi ve arzulara düşkünlüğü anlamını ifade eder.

Bu sûrenin ilk âyetinde yer alan kelimesi yıldız mânâsına geldiğine göre, sözü edilen heveyânın (inişin) hem güneşin batışı, hem de doğuşuna ihtimali olduğu söylenebilir. Yolcular, yıldızların doğuş ve batış zamanlarına dayanarak yollarını bulurlar. Bütün yıldızların batması ise sabahın geldiğini gösterir. Şu halde "en-necm"deki elif-lâmdan cins kasdedilirse, yemin sabah vaktine yapılmış olur. Şayet çemen mânâsı verilirse, bu durumda da heveyân, otların yükselip yere yattığı, baharın son vakti demektir. Eğer necm ile Kur'ân'dan inen miktar kasdedilirse "hüviy" de onun inişi mânâsınadır.
Kaynak: http://www.sorusorcevapbul.com

Yukarıdaki bilgilere baktığımızda bazi alimlerce "yıldız" manasına gelen bir kelimenin açıkça "kuran" olarak şeklinde yorumlanmış olduğunu görüyoruz. Bu durum başından beri dikkat çekmek istediğim "kuran" aslında bir yıldızın adı mı veya belli bir yıldızla sembolleşmiş olan bir tanrı'nın adı mı?" sorusunun çok da haksız bir soru olmadığını göstermektedir.

yapılan tefsirlerde bahsedilen yıldızların şeytanların taşlandığı (kovulduğu) yıldızlar olduğu da belirtilmiştir ki bu durum bizi Tarık Suresi'ndeki "karanlığı delen (sakıp)" kelimesi üzerinden ulaşmış olduğumuz Saffat Suresi'ndeki şeytanın kovulmasıyla ilgili olan aynı mevzuya götürmüş olur.

kısa bir toparlama yapacak olursak ayetlerdeki şu kelimeler arasında bir bağlantı bulunmaktadır:

-kuran (apaçık / aydınlatıcı)

-necm (süreyya yıldızı (ülker))

-tarık (sabah yıldızı / süreyya (ülker))

-kovulmuş şeytan (yıldızlarla taşlanmış)

bu kavramlar aarsındaki bağlantıya işaret eden bir başka bilgiyi bir sonraki mesajımda paylaşacam.


"İslamı yanlış yaşıyorlar" değil, doğrusu "İslam yanlış, yaşanılmıyor." CENKVAROL

http://hakikatbununneresinde.blogspot.com/
Alıntı ile Cevapla
  #14  
Alt 20-09-2013, 15:39
cenkvarol - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
cenkvarol cenkvarol isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Aug 2011
Mesajlar: 1.160
Standart

"Necm" ve "tarık" ifadelerine ilişkin tefsirlerde bunların "Süreyya Yıldızı" olduğuna dair bilgilerin olduğundan bahsetmiştik.

Süreyya Yıldızı olarak bahsedilen aslında "ülker yıldız grubu" adındaki bir yıldız topluluğu, yıldızlar birbirine çok yakın olduğu için tek bir adla adlanlandırılmış olmalı.

Ülker veya Süreyya (Yedi Kız Kardeş, Peren veya Pervin olarak da anılır, ing. The Pleiades) bir açık yıldız kümesidir. Verilen bilgilere göre, Ülker'in görünen yıldızları "Yedi Kızkardeşler" olarak adlandılmış olması oldukça ilginç. Çünkü pek çok insan çıplak gözle kümenin yalnızca altı yıldızını görebilirmiş. Bir varsayıma göre, yıldız ve takımyıldızlara ilk kez isim verenler zamanında, kümedeki yedinci yıldız da görülebilecek kadar parlaktı veya her nasılsa yedinci yıldız da farkedilmiş olmalı.

Bu kümenin amatör gözlemciler için en önemli özelliği, çıplak gözle her koşulda gözlenebilecek kadar parlak, bir o kadar da etkileyici olmasıdır. Ülker, parlaklığı sayesinde, şehirden bile gözlenebilir. Işık kirliliği olan bir ortamda, kümenin altı ya da yedi yıldızı seçilebilir. Karanlık bir yere giderseniz, Ülker'in en azından bir düzine kadar yıldızını görebilirsiniz.

Süreyya (ülker) Yıldız topluluğuna "yedi" adının verilmiş olması önemli bir bilgi. Çünkü Kuran'daki iki ayrı ayette "yedi" tabiri "tarık" ve "kuran" kelimeleriyle birlikte geçmektedir.

Hicr -87:

1. ve lekad : ve andolsun ki
2. âteynâ-ke : sana verdik
3. seb'an : yedi, yedili
4. min el mesânî : mesâniden (ikinciden)
5. ve el kur'âne : ve Kur'ân'ı
6. el azîme : büyük, azîm

Mu'minun -17:

1. ve lekad : ve andolsun
2. halaknâ : biz yarattık
3. fevka-kum : sizin üzerinizde
4. seb'a : yedi (7)
5. tarâika : tarîkler, yollar
6. ve mâ kunnâ : ve biz değiliz
7. anil halkı (an el halkı) : yaratmaktan
8. gâfilîne : gâfil olanlar

Muhtemelen bu ayetlerde bahsi geçen "yedi" tabiri Süreyya (Ülker) Yıldız Topluluğunu kast etmektedir.

"İslamı yanlış yaşıyorlar" değil, doğrusu "İslam yanlış, yaşanılmıyor." CENKVAROL

http://hakikatbununneresinde.blogspot.com/
Alıntı ile Cevapla
  #15  
Alt 20-09-2013, 16:51
cenkvarol - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
cenkvarol cenkvarol isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Aug 2011
Mesajlar: 1.160
Standart

Konumuzla ilgili ayetlere bakarken bir kaç yerdeki devam ayetlerinde gökten yağdırılan "su"dan bahsediliyor olması dikkatimi çekmişti. Bir kaç yerde aynı tür anlatımlarla karşılaşınca kendime ister istemez "bu "su" muhabbeti ile "sabah yıldızı" arasında nasıl bir ilişki olabilirdi ki?" diye sormuştum. Bu soru işareti kafamı kurcalarken bakın nasıl bir bilgiyle karşılaştım:

Attar (also known as Athtar, Astar, and Ashtar) is the god of the morning star in western Semitic mythology. In Canaanite legend, he attempts to usurp the throne of the dead god Baal but proves inadequate. In semi-arid regions of western Asia he was sometimes worshipped as a rain god. His female counterpart is the Phoenician Astarte. In more southerly regions he is probably known as Dhu-Samani.

Attar was worshipped in Southern Arabia in pre-Islamic times. A god of war, he was often referred to as "He who is Bold in Battle". One of his symbols was the spear-point and the antelope was his sacred animal. He had power over Venus, the morning star, and was believed to provide humankind with water.

http://en.wikipedia.org/wiki/Attar_(god)

karşıma islam öncesi dönemde Güney Arabistan'da tapılan ve "sabah yıldızı" tanrısı olarak "su" veren bir tanrının çıkmış olması beni çok şaşırttı. Bu önemli bir ipucu olabilirdi. "Attar (Ashtar)" adlı tanrı hakkında daha fazla bilgi gerekli.

"İslamı yanlış yaşıyorlar" değil, doğrusu "İslam yanlış, yaşanılmıyor." CENKVAROL

http://hakikatbununneresinde.blogspot.com/
Alıntı ile Cevapla
  #16  
Alt 21-09-2013, 01:08
cenkvarol - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
cenkvarol cenkvarol isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Aug 2011
Mesajlar: 1.160
Standart

aşağıdaki bilgilerde kovulmuş melek Lucifer inancının temelinde Attar'ın kovulması olayının yattığı ifade edilmektedir, en temel ortak noktaları ise sabah yıldızı (venüs):

"...There is a Caananite narrative myth from Phonecia called the "Fall of the day star" that describes the inglorious fall of Helel ben Shahar and another Ugaritic myth called the Baal cycle about the fall of the god Attar from Saphon (Hermon) which both deal with the "invasion of the garden of gods in the Lebanon". These have been suggested to provide the background and origin of the story about the fall of Lucifer from heaven, told in the Book of Isiah (Isiah 14:4-21) "Yea, the cypresses rejoice at thee, and the cedars of Lebanon, saying, 'Since thou art laid down, no feller is come up against us'" and "How art thou fallen from heaven, O Lucifer, son of the morning". In the myths, the intruder enters into the sacred space of the garden and lays hands on God's tree, not the same Cedar of Lebanon mentioned by Ezekiel (Ezekiel 31:15–18), but a sacred place invaded by an arrogant and presumptuous human, trying to take the position of the gods, from where he is banished to hell."

http://en.wikipedia.org/wiki/Garden_of_the_gods_(Sumerian_paradise)

"İslamı yanlış yaşıyorlar" değil, doğrusu "İslam yanlış, yaşanılmıyor." CENKVAROL

http://hakikatbununneresinde.blogspot.com/

Konu cenkvarol tarafından (21-09-2013 Saat 01:15 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #17  
Alt 21-09-2013, 02:56
romulus83 romulus83 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 04 Aug 2013
Mesajlar: 240
Standart

cenkvarol´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
"Necm" ve "tarık" ifadelerine ilişkin tefsirlerde bunların "Süreyya Yıldızı" olduğuna dair bilgilerin olduğundan bahsetmiştik.

Süreyya Yıldızı olarak bahsedilen aslında "ülker yıldız grubu" adındaki bir yıldız topluluğu, yıldızlar birbirine çok yakın olduğu için tek bir adla adlanlandırılmış olmalı.

Ülker veya Süreyya (Yedi Kız Kardeş, Peren veya Pervin olarak da anılır, ing. The Pleiades) bir açık yıldız kümesidir. Verilen bilgilere göre, Ülker'in görünen yıldızları "Yedi Kızkardeşler" olarak adlandılmış olması oldukça ilginç. Çünkü pek çok insan çıplak gözle kümenin yalnızca altı yıldızını görebilirmiş. Bir varsayıma göre, yıldız ve takımyıldızlara ilk kez isim verenler zamanında, kümedeki yedinci yıldız da görülebilecek kadar parlaktı veya her nasılsa yedinci yıldız da farkedilmiş olmalı.

Bu kümenin amatör gözlemciler için en önemli özelliği, çıplak gözle her koşulda gözlenebilecek kadar parlak, bir o kadar da etkileyici olmasıdır. Ülker, parlaklığı sayesinde, şehirden bile gözlenebilir. Işık kirliliği olan bir ortamda, kümenin altı ya da yedi yıldızı seçilebilir. Karanlık bir yere giderseniz, Ülker'in en azından bir düzine kadar yıldızını görebilirsiniz.

Süreyya (ülker) Yıldız topluluğuna "yedi" adının verilmiş olması önemli bir bilgi. Çünkü Kuran'daki iki ayrı ayette "yedi" tabiri "tarık" ve "kuran" kelimeleriyle birlikte geçmektedir.

Hicr -87:

1. ve lekad : ve andolsun ki
2. âteynâ-ke : sana verdik
3. seb'an : yedi, yedili
4. min el mesânî : mesâniden (ikinciden)
5. ve el kur'âne : ve Kur'ân'ı
6. el azîme : büyük, azîm

Mu'minun -17:

1. ve lekad : ve andolsun
2. halaknâ : biz yarattık
3. fevka-kum : sizin üzerinizde
4. seb'a : yedi (7)
5. tarâika : tarîkler, yollar
6. ve mâ kunnâ : ve biz değiliz
7. anil halkı (an el halkı) : yaratmaktan
8. gâfilîne : gâfil olanlar

Muhtemelen bu ayetlerde bahsi geçen "yedi" tabiri Süreyya (Ülker) Yıldız Topluluğunu kast etmektedir.
şu isviçreli çiftçi billy meier ''eduard albert meier'' da 1970'li yıllarda pleiades(ülkeri,süreyya yıldızı) denilen gezegen yada yıldızdan gelen dünyadışı varlıklarla görüştüğü iddası ve çektiği foto videoları da var.sn.cenk varol tahminimi daha önce de yazmıştım ve iddamı elbette kanıtlayacak çok güçlü verilerim yok ama (fakir kuruntusu diyelim yine de) muhammed çok olası ki bu gezegenden yada yıldızdan gelen üstün bir ırk yada medeniyete mensup bir grup varlık tarafından ziyaret edildi.UFO USO vs vs inanmıyorsanız ayrı bir konu ayrı bir tartışma konusu ama allahtan yada kanatlı memeli meleklerden daha mantıklı gibi geliyor bana muhammedin gördükleri!muhammed gördüğü şeyleri hazmedemedi içselleştiremedi ve yalpalayıp durdu ölünceye kadar.sonunda saçma sapan bir takım şifahi arap yasaları ve örf adetleri DİN adı verilen kurumu yasallaştırdı,aynı şey yahudi habercileri peygamberleri için de geçerli bence...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
ares, azizos, fecr, kuran, lucifer


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
"Barış", "Kardeşlik", "Karşılıklı Yardım" ve "Sevgi" Sadece Yahudiler İçin ALKA İlhan Arsel & Arif Tekin Makaleleri 0 19-11-2012 04:08
NTVMSNBC: " Beyindeki 'Tanrı noktası'yla maneviyat artıyor " errata Biyoloji 0 06-05-2012 14:36
"Ben Senin Söylediğin Gibi Tanrı'nın Varlığına İnanmıyorum." hur-kus Dünya Dinleri 25 31-03-2011 00:50
"tanrı" varlığı/yokluğu" ve bunları "bilmek/inanmak" paslıçivi İslam 36 28-02-2011 08:41
RTE ile K.K. "Bahar Havasi'nda Bulusup", "Turban Sorunu'nu" "Cozeceklermis" evrensel-insan Politika 4 29-09-2010 17:09

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 15:39 .