istatistik´isimli üyeden Alıntı
Kuran'ın, kendisinden önce gönderilen kitapların değştirilip bozulması üzerine indirildiği söylenir. Ancak, Al-i İmran suresine baktığımız zaman, tevrat ve incilin değiştirilmiş olduğu bilgisiyle bir çelişki olduğu görülmektedir.
Diyanet Vakfı
ALİ İMRAN 3. (Resûlüm!) O, sana Kitab’ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak indirdi, Tevrat ile İncil’i ve Furkan’ı indirmişti.
Diyanet İşleri
ALİ İMRAN 3/3-4. Kendisinden önceki Kitapları tasdik eden Hak Kitap’ı sana indirdi. Önceden insanlara yol gösterici olarak Tevrat ve İncil’i de indirmişti. O, doğruyu yanlıştan ayıran Kitap’ı indirdi. Doğrusu Allah’ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli azab vardır. Allah güçlüdür, mazlumların öcünü alır.
|
İstatistik, senin verdiğin bu örneklerde hep aklıma takılan ama bir türlü fırsat bulamadığım bir konuyu açmak istiyorum. İsteyen bu konuyu ayrı bir başlık altında açıp tartışabilir. Ben yalnızca Eski Mısır tarihiyle güzel bir açılım yapmak istiyorum.
Konu şu; Kuran'da, örneğin,
ALİ İMRAN 3/3-4.
Kendisinden önceki Kitapları tasdik eden Hak Kitap’ı sana indirdi. Önceden insanlara yol gösterici olarak Tevrat ve İncil’i de indirmişti. O, doğruyu yanlıştan ayıran Kitap’ı indirdi. Doğrusu Allah’ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli azab vardır. Allah güçlüdür, mazlumların öcünü alır.
ayetindeki gibi, beddua okuma, korkutma, yıldırma v.b. gibi ifadelerin olması kimseyi şaşırtmasın. Çünkü böyle şeyler Eski Mısır'da da vardı.
Eski Mısır Mezarları'ndaki Lanet Okuma Formülleri
Örneğin Eski Mısır mezarlarındaki yazıtları buna bir örnek olarak verebiliriz. Bu mezarların bir yerinde olan yazıtlarda ölüyü koruma amaçlı (!) sözler vardır. Örneğin
1. "Bu mezara dokunan kişiyi yılan soksun"
gibi. Bunu bir belgeselde duymuştum ve National Geografic'teki ya da Discovery'deki bir belgeseldeki arkeolog da hiçbir amaca hizmet etmeyen bu sözün Mısırlılar tarafından yazılmış olmasını gülerek karşılamıştı. Ben de o sırada başka bir tarafımla gülmüştüm tabii
Bir başka örnek;
Tutankhamon'un mezarında bulunan
"ostrakon"dur.
Howard Carter, ön bölme denilen oda da pek de göze çarpmayan bir şey bulmuştu. Buna arkeolojide
"Ostrakon" denir. Önce diğer levhalar gibi kataloga geçirilip numaralanan bu levha, aradan birkaç gün geçtikten ve
Alan Gardiner üstündeki hiyeroglif metni okuduktan sonra yine katalog silinmişti.
Metnin başındaki yazı şöyleydi:
2. "Firavunun rahatını bozanları ölümün kanatları ezecektir."
Bu,
Howard Carter'a göre uğursuzluk getiren bir yazı idi.
Howard Carter,
Alan Gardiner ya da orada bulunan bilim adamlarından (ki
Howard Carter aldığı notlarda 13 kişinin ismini saymıştır ve bu 13 kişinin ölümü hiçbir şekilde açıklanamamıştır) herhangi birinin, o sırada bu lanet formülünden korktuklarını iddia etmek yanlış olur. Bilim adamlarının asıl korktukları şey, Mısırlı kazıcı ve yardımcılarının bir takım sözde masalların etkisi altında huzursuzluğa sürüklenmeleriydi. Bu yardımcılar olmaksızın çalışmaların sürdürülebilinmesi imkansızdı.
İşte sözü geçen levha (Ostrakon) bütün bu nedenlerden ötürü tutanaklardan çıkarıldı; ama hafızalardaki varlığını hep sürdürdü. Sözü her yerde geçen bu levhanın bulunduğu yerde fotoğrafı alınmadığı gibi, o günden bu yana ne olduğu da bilinmemektedir. Aynı formüle değişik bir ifadeyle bir heykelciğin arka yüzünde de rastlanmıştır:
3. "Mezar soyguncularını çölün alevleri ile geri püskürten benim! Tutankhamon'un mezarını koruyan benim!"
Bu heykelcik mezarın ana bölmesindeydi. O da çıkarıldıktan sonra artık arkeologların Mısırlı yardımcılar arasında huzursuzluk çıkmasından endişelenmelerine gerek kalmamış ve artık hedefe varılmıştır.
Ostrakon: Arkeolojik bir terimdir. Üzerine sürgüne gönderilmek istenen kişinin adı yazılan çanak, çömlek parçası ya da üzerinde bir halk masalı veyahut da bir resim taslağı bulunan taş veya seramik anlamına gelir.
Mukaddes Kitaplardan Önceki Lanet Formülleri
Öbür doğu uygarlıklarının aksine (herhalde barbar olduğumuz için), eski Mısır'da lanet formüllerine çok ender rastlanır. Tevrat'ta ve Kuran'da geçen ve herkese yöneltilen lanetlere karşılık, eski Mısır tarihindeki lanet formüllerinin bir özelliği vardır: Mısır'da lanet eden, yalnız ve yalnız Firavun'dur. Onun lanet okuması, haklı ve yasalara uygundur. Buna karşılık, İsrailliler de Tanrı'ya ya da Kral'a lanet etmek yasaktı ve bu yasağa karşı gelenler, ölüm cezasına kadar varabilen ağır cezalara çarptırılırlardı.
İslamiyet'te ise lanet yalnızca Allah tarafından okunur. Bunun için şu örneği verebiliriz:
Maide-64: Yahudiler «Allah'ın eli sıkıdır (Allah cimridir)» dediler. Bu sözlerinden ötürü elleri bağlansın. onlara lanet olsun! Tersine O'nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Rabbin tarafından sana indirilen ayetler onların çoğunun azgınlığını ve kafirliğini arttıracaktır. Onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek bir düşmanlık ve kin saldık. Ne zaman savaş ateşini körüklediler ise, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde hep fesad, bozgunculuk peşinde koşarlar. Oysa Allah bozguncuları sevmez.
Burada Yahudiler Allah'a hakaret ettikleri ve hep fesad ve bozgunculuk peşinde koştukları için Allah tarafından lanetlenmişlerdir. Kuran'da bunun gibi bir sürü ayet var. Ve bu ayetlerin tümünde Yahudiler lanetlenmişlerdir.
I. Tutmosis, kızı
Hatçepsut'un tahta çıkışında yaptığı konuşmada şöyle demiştir:
"'Lanet olsun Kraliçe'ye' gibi kötü sözler söyleyen ölecektir." III. Ramses'e karşı tertiplenen harem suikastinin dava tutanaklarından anlaşıldığına göre, davalılara dava başlamazdan önce lanetli adlar takılmış idi. Bu davranışın amacı, davalıları Tanrıları'n korumasından yoksun kılmak ve böylece onların Tanrı düşmanı damgasını yemelerine yol açmaktı. Eski Mısır'da bir kimseyi toplumdışı etmek ve yasaların korumasından yoksun kılmak amacıyla düzenlenen dini merasimlerde lanetlinin adının toprak bir çanağa kazılması ve sonradan da bu çanağın kırılması da aynı anlamı taşıyan bir davranış idi.
Tutankhamon'un mezarından kaybolan lanet fromülü gibi formüller, lanetin sahibi olarak Tanrıları da gösterirler. Büyük Tanrı, Abidos'un efendisi
Osiris-
Sokar'ın laneti, büyük Tanrıça
İsis'in laneti gibi...
Mısır eski eserler dairesi genel müfettişi
Engelbach, Meidum Piramiti'nin yakınlarında bir mezar bulduğunda, ön bölmede yine bir levha üzerinde şu formüle rastlamıştı:
4. "Ölünün ruhu, mezar soyguncusunun boynunu bir kazın boynunu burar gibi buracaktır."
Lanet yazısı taşıyan levhada yalnız
"Ölünün Ruhu"ndan sözedilmiş olması karşılık,
Engelbach bölmede iki ölü buldu. Cesetlerden biri mumyalanmış, öteki ise mumyalanmamış idi. Mumyalanmamış cesedin sahibi, tam mumyanın üstündeki mücevherleri çalacağı sırada lanetin hışmına uğramış ve tavandan düşen bir taşın altında kalarak ölmüştü.
Bu bir rastlantı mıydı, yoksa bir teknik buluşun ürünü olan bir tuzak mıydı? Bu soruya karşılık verebilmek için, bazı noktaların bilinmesi gerekir. Eski Mısırlılar son derece dindar, ruhların ve mucizelerin varlığına inanmaya eğilimli, hatta bunlara körü körüne inanan insanlardı. Nil sularının ne zaman kabarmaya başlayacağını bilen kişi, sokaktaki Mısırlı için bilim adamı değil, Tanrı idi. Çevrelerine hep bilginleri toplayan Firavunlar da Nil'in sularının kabarma zamanını öğrenen ilk kişiler arasında olurlardı. Ama Mısır'da bilimin yaygın hale geldiği, takvim, toplumun alt kesimlerince de öğrenildiği; matematik, geometri ve astronomi bilgilerinin yayıldığı ve suni sulama arttığı ölçüde Mısır halkı gerek ruhlara olan inancından, gerekse çok Tanrılı inançlarından hızla uzaklaşmaya başladı. Eski İmparatorluk Dönemi'nde
Khufu ve
Teti gibi Firavunlar, insanüstü varlıklar sayılırlardılar. Oysa, aynı devrin sonlarında krallar, artık Tanrısal niteliklerini kaybetmeye başlamışlardı. Bu gelişme, Tanrıların insan elinden çıkma altın tahtlardan tamamen çekilmeleriyle son buldu.
Bu durum gözönünde tutulunca, artık aydınlanmaya başlayan Mısırlılar'ın ölümden sonraki hayata inanmakla birlikte (ki bu durum daha sonra Hristiyanlık ve İslamiyetle devam etti), ölülerinin herhangi bir güç sahibi olduğuna artık inanmamalarında şaşılacak bir nokta var mıdır?
Aynı şekilde, rahiplerin ve büyücülerin bir zamanların korkutucu lanet formülleri bu kez teknik bilgilerin yardımıyla etkili kılmalarını da olağan karşılamak gerekmez mi?
Medium piramitindeki tavandan düşen taşlara gelince, orada mezarın tavanındaki taşların mumyaya dokunulduğu anda aşağı düşmesi, bir rastlantı değil ya da lanet formülünden kaynaklanan bir durum değil, teknik bir oyun idi; çeşitli hazinelerle mezarına konan mumyayı hırsızlara karşı korumak için düşünülmüş, hem yalın hem de etkili bir yoldu.
Aynı şekilde,
Tutankhamon'un mezarındaki 13 kişinin ölümünün de (bkz.
Tutankhamon Efsanesi) mutlaka bilimsel açıklamaları vardır. Örneğin
Lord Carnarvon'ın ölüm nedeni, sivrisinek ısırığı sonrası kaptığı enfeksiyondan başka bir şey değildi. Ancak,
Carter, mezarın steril ve güvenli olduğunu açıklamış, hatta dünyada hiçbir yerin buldukları mezar kadar güvenli olamayacağını savunmuştu. Her şeye rağmen, tartışmalar günümüzde de sürüyor.
Fakat son yıllarda bilim adamları,
Carnarvon'ı eski Mısırlılar tarafından mezara bırakılan bir mikrobun öldürdüğünü savunuyorlar. Paris'teki Laboratoire d'Ecologie uzmanlarından
Dr. Sylvain Gandon,
"Ölümün olası nedeni, etkisini uzun yıllar sürdüren, ölümcül bir virüse bağlanabilir" diyor.
Diğer gizemli ölümlerin nedenleri ise bilim adamlarınca hala araştırılıyor!
Kaynak: Philipp Vanderberg: "Firavunların Laneti"