Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam > Önerdiğimiz Başlıklar

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #821  
Alt 28-12-2009, 00:47
batur batur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 21 Nov 2009
Mesajlar: 32
Standart

sayın alchindus,

öncelikle konulara mantık çerçevesinde yaklaşarak akla yatkın cevaplar verdiğiniz için teşekkür ederim. bu sayfayı baştan sona kadar okudum. size kadar sayın pante nin yorumları beni etkilemişti. çünkü karşısında duran yada durabilen yoktu. gördüğüm kadarıyla din konusunda ikinizde üstad seviyesindesiniz. ben önyargısız olarak takıldığım hususları sormak istiyorum. Maide suresinin üçüncü ayetini açıklarsanız sevinirim. Sayın Pante geçmiş sayfalarda yazmıştı. bana da ilginç geldi. ayetin içine ayet kaçmış gibi bir tabir kullanmıştı. gerçekten böyle bir şey olabilirmi? ayet avlanma, haram et, nelerin helal olduğu vs. ile başlıyor, ayatin ortasında dininizi ikmal ettim diyor, yine av hayvanları ile ayet noktalanıyor.. cevabınız için şimdiden teşekkürler.

Maide 3. Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyle kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim. Kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
Alıntı ile Cevapla
  #822  
Alt 28-12-2009, 16:52
Alchindus Alchindus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Denetimdeki Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Jul 2009
Mesajlar: 702
Standart

batur´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
sayın alchindus,

öncelikle konulara mantık çerçevesinde yaklaşarak akla yatkın cevaplar verdiğiniz için teşekkür ederim. bu sayfayı baştan sona kadar okudum. size kadar sayın pante nin yorumları beni etkilemişti. çünkü karşısında duran yada durabilen yoktu. gördüğüm kadarıyla din konusunda ikinizde üstad seviyesindesiniz. ben önyargısız olarak takıldığım hususları sormak istiyorum. Maide suresinin üçüncü ayetini açıklarsanız sevinirim. Sayın Pante geçmiş sayfalarda yazmıştı. bana da ilginç geldi. ayetin içine ayet kaçmış gibi bir tabir kullanmıştı. gerçekten böyle bir şey olabilirmi? ayet avlanma, haram et, nelerin helal olduğu vs. ile başlıyor, ayatin ortasında dininizi ikmal ettim diyor, yine av hayvanları ile ayet noktalanıyor.. cevabınız için şimdiden teşekkürler.
Efendim evvela güzel sözleriniz içün teşekkür ediyorum!

Malumat seviyemize gelir isek kendi hesabıma söyleyebileceğim bir müslümanın dini bilgisi ne olması icab ediyor ise o bilgiye sahip bulunduğumu dahi iddia edemem, bunu başarabilmiş isem kendimi de bahtiyar sayarım!

Muhterem batur sualinize gelir isek evvela zikretmeliyimki kuranın vahyi surecide mushaf haline iki kapak arasına alınışıda sarahaten bilinmektedir!

Bu noktalarda ilim ehlince şek şüphe husule getirecek hiçbir husus yoktur!

Bundan mütevellid zikrettiğiniz maide ayetinin içine sehven bir başka ayetin yerleştirilmesi mevzu bahis değildir!

İmdi ayeti iyi anlayabilek içün ayetin ne zaman ve nerede indiğini bilmek sanmaktayımki meseleyi izaha ve anlamaya yardım edecektir!

1- Bu âyet, Hicret'in onuncu senesi, Veda Hacc'ında, Kurban Bayramı'nın arefesinde, Cuma günü ikindiden sonra Peygamber, Adba isimli devesinin üzerinde Arafat'ta vakfe yaparken indi.

2- Abdurrahman b. Hamdan el-Adl, Ahmed b, Cafer el-Kati'den, o Abdullah b. Ahmed b. Hanbel'den, o babasından, o Cafer b. Avn'dan, o Ebû Umeys'ten, o Kays b. Müslim'den, o da Tarık b. Şihab'dan bize şu rivayette bulundu: Yahudilerden bir adam, Ömer b. Hattab'a gelerek dedi ki: "Ey müminlerin emiri, gerçekten siz, kitabınızda bu*lunan öyle bir âyet okuyorsunuz ki, eğer o âyet, biz yahudi toplumuna inseydi, o günü, mutlaka bayram edinirdik, Ömer (r.a.)'in: "O hangi âyettir" diye sorması üzerine, yahudi bu âyeti okuyarak cevap verdi. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: "Vallahi ben bu âyetin Rasulullah (s.a.v.)'a indiği günü ve saati elbette biliyorum. Kurban Bayramı'nin arefesinde Cuma günü akşam vakti".

Bu hadisi Buhari, Hasan b. Sabah'tan, Müslim, Abd b. Humeyd'den, her iki son ravi de, Cafer b. Avn'dan rivayet etmişlerdir.

3- Hakim Ebû Abdirrahman Şaziyahi, Zahir b. Ahmed'den, o Hüseyin b. Muhammed b. Mus'ab'dan, o Yahya b. Hakim'den, o Ebû Kuteybe'den, o Hammad'dan, o da Ammar b. Ebî Ammar'dan bize şu rivayette bulundu: İbn Abbas, yanında bir yahudi bulunduğu sırada, bu âyeti okudu. Bunun üze*rine yahudi dedi ki: "Eğer bu âyet herhangi bir günde bize inseydi, elbette biz o günü bir bayram günü edinirdik". Bunun üzerine İbn Abbas şöyle dedi: "Bu âyet, bir günde birle*şen iki bayramda, nazil oldu. O da şu arefe gününe rastlayan Cuma günüdür."

4- İbnu Mündeh Fazîletü’s-sahâbe isimli kitabında, Abdullah Cibille İbni Hıbban İbni Ebcer'in babasından, onun babasından anlattığını anlattı:

-Biz Rasûlullah ile beraber idik. Ben, içinde murdar olarak ölen bir hayvanın eti olan bir tencereyi tutuşturuyordum. Allahü Teâlâ, meytenin haram kılındığı âyeti indirdi. Bunun üzerine ben tencereyi döktüm, dedi.

Abdulvahid Metin Esbab-ı Nuzül
İmdi elmalılıya müracat edelim!

Eser sahipleri (râviler) demişlerdir ki, bugünden sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) nihayet seksenbir veya sekseniki gün kadar yaşadı ve bundan sonra dini hükümlerde ne bir fazla, ne bir nesh, ne bir tebdil (değiştirme) vaki olmadı. Bununla Hz. Peygamber'e peygamberlik görevinin sonu ve böylece vefatının yaklaştığı haber verilmiş oluyordu. Rivayet ediliyor ki, Hz. Peygamber (s.a.v.) bu âyeti okuduğu zaman ashab-ı kiram gerçekten sevinmiş ve pek büyük sevinçler göstermişler ve fakat Hz. Ebu Bekir ağlamıştı. Sorulduğunda: "Bu âyet Resûlullah'ın vefatının yaklaştığını gösteriyor" demiş ve bundan tebliğ vazifesinin sona erdiğini anlamıştı. Ve yine rivayet edildiğine göre aynı mânâyı Hz. Ömer de anlamıştı. Bakara sûresinde açıklandığı üzere en çok tercih edilen rivayete göre "Bir günden korkunuz ki, o gün hepiniz Allah'a döndürüleceksiniz" (Bakara, 2/281) âyeti de bundan sonra ertesi gün Kurban Bayramının birinci günü inmiş ve seksenbir gün sonra Peygamberimizin vefatı vuku bulmuştu.
Efendim görüleceği üzre bu ayet ahkama dönük inmiş son ayettir diyebiliriz ve bu ayette müslümanlara bir müjde verilip islamın kemale erdiği nimetin tamamlandığı ve inkar edenlerin islamı söndürebilmekten ümitlerini kestikleri ifade ediliyor ve bu gün bayramdan bir gün evvel oluyor.

Bu zaviyeden kurban bayramı dahi bir cihetle bu nimetin şükrü yad edilmesi olmaktadır!

Bundan mütevellid ayette müslümanların ahkama dair uymaları icab eden son hususlar zikredildikten sonra nimetin tamamlandığı ve kemalata erdirildiği zikredilmiştir.

Yine elmalılı demektedirki

buraya kadar gelen aziz hitapları haram olan yiyeceklerin beyanı sırasında bir mu'tarıza cümlesi siyakında toplanmıştır ki, bunun hikmeti de bu haramların bir zarar ve baskı değil, bir kâmil din ve tam bir nimet cümlesinden olduğunu ve Allah katında hoşnut olunan İslâm dininin sağlam hükümlerinden bulunduğunu ve müslümanların bu çirkinliklere asla tenezzül etmemeleri gerektiğini özellikle anlatmak suretiyle haramı tekit ve ondan çekinmeyi anlatmaktır. Şu halde bunu takip eden bu mu'tarıza cümlesine değil, öncesindeki haramlara bağlıdır. Fakat bu mu'tarıza cümlesinin tekit durumuyla yukarda işaret ettiğimiz üzere bu bağlantıya şöyle bir ifade siyakı verilmiş oluyor: Şimdi müminler bugün bu dini olgunluğa erdiklerinden ve böyle pisliklerden kurtulup temiz ve saf tam bir nimete erdiklerinden dolayı Allah'a teslim olmak ve bağlanmakla hamd ve şükür etsinler, bayram yapsınlar ve sakın Allah'a itaatten çıkıp da harama el sürmesinler ve bu haramların helal olabileceğini hatırlarına getirmesinler, ancak her kim bir mahmesada yani karın kasığa geçmiş ölümden ve ölümün başlamasından korkulur bir açlık halinde sıkışık durumda olur da, bir günaha meyletmeyerek, yani zaruret miktarını geçmiyerek veya diğer bir çaresiz durumda olanın elinden almayarak bunlardan yerse Allah gafurdur, rahîmdir, cezalandırmaz. Zaruretler, haram olan şeyleri mubah kılar. Fakat muztar olmak, başkasının hakkını iptal etmez. Nitekim bu mânâ Bakara sûresinde "başkasına saldırmadan ve sınırı aşmadan" (Bakara, 2/173) diye ifade olunmuş idi.
İşte keyfiyet budur muhterem!
Alıntı ile Cevapla
  #823  
Alt 28-12-2009, 22:40
batur batur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 21 Nov 2009
Mesajlar: 32
Standart

sayın Alchindus cevabınız için teşekkür ederim.

kuranda aklıma en çok takılan hususlardan birisi Hz Meryem olayı idi. ey Harunun kız kardeşi.. çoğu yerde bu ayet havada kalıyordu, bu başlık tada öyle. sizin verdiğiniz cvp olası bir cvp. ama insan soruyor yinede; Musa dururken neden Harun denmiş. çünkü Musa Haruna göre daha baskın konumda. Musanın kız kardeşi dese sizin açıklamanızla daha iyi örtüşürdü.

benim aklıma takılan bir başka ayet bakara 260.

260. İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu.

burdada hz. İbrahim in Allah ile olan diyaloğu aktarılıyor. İbrahim Allah tan ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini istiyor. inanmıyormusun sorusuna inandığını, ama kalbinin ısınması için istediğini belirtiyor.

şimdi İbrahim burda Allah ile konuşuyor. onun varlığı hususun da sıfır şüphe. ama yinede ölüleri nasıl dirilttiğini görmek istiyor. üstelik bunu kalbinin ısınması için istiyor. bu olay bizden binlerce yıl önce vuku bulmuş. bu durumda Allahı görüpte onunla konuşan birisinin üstüne üstlük birde ölüyü diriltme olayını görmek istemesi ve görmesi var bi kenarda, bi kenarda da biz. binlerce yıl sonra biz. ne görebiliyoruz, nede kalbimizin mutmain olması için bir istekte bulunabiliyoruz. bu yük bize ağır değilmi?
Alıntı ile Cevapla
  #824  
Alt 28-12-2009, 23:27
Alchindus Alchindus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Denetimdeki Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Jul 2009
Mesajlar: 702
Standart

batur´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
sayın Alchindus cevabınız için teşekkür ederim.

kuranda aklıma en çok takılan hususlardan birisi Hz Meryem olayı idi. ey Harunun kız kardeşi.. çoğu yerde bu ayet havada kalıyordu, bu başlık tada öyle. sizin verdiğiniz cvp olası bir cvp. ama insan soruyor yinede; Musa dururken neden Harun denmiş.
Efendim zikrettiğim gibi meryem harunun soyundan gelmekte, yani neseb olarak atası harun!

Biliyorsunuz Hz. Muhammedin iki torunu hasan ve hüseyinin soylarıda şerif ve seyyid diye tesmiye edilir, neticede ikiside kardeş veyahut babaları alidir denerek iki kolun farklı tesmiye edilmesinden imtina edilmemiş, hasanın soyundan gelene şerif hüseyinin soyundan gelene seyyid denmiş!

Meryemde harunun soyundan geldiğine göre ona "harunun kızkardeşi" denmesi tabiidir diye düşünmekteyim!

batur´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
şimdi İbrahim burda Allah ile konuşuyor. onun varlığı hususun da sıfır şüphe. ama yinede ölüleri nasıl dirilttiğini görmek istiyor. üstelik bunu kalbinin ısınması için istiyor. bu olay bizden binlerce yıl önce vuku bulmuş. bu durumda Allahı görüpte onunla konuşan birisinin üstüne üstlük birde ölüyü diriltme olayını görmek istemesi ve görmesi var bi kenarda, bi kenarda da biz. binlerce yıl sonra biz. ne görebiliyoruz, nede kalbimizin mutmain olması için bir istekte bulunabiliyoruz. bu yük bize ağır değilmi?
Efendim buna kurani bir cevap vermemi arzu eder iseniz diyeceğim şudur!

La yükellifüllahü nefsen illa vüs'aha

Allah, kimseye gücünün ötesinde bir teklifte bulunmaz

Bakara 286
İbrahimin isteğini doğru anlamak icab etmekte bakınız bu ayetten iki ayet evvel ne diyor ibrahim!

İbrahim ona: "Benim Rabbim, hem dirilten hem öldürendir." dediği zaman
İbrahim rabbinin dirilten olduğunda şek ve şüphe sahibi değil ibrahim

İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster." demişti.
nasılı sormakta!

Burada bu isteğin sebebi olarak kalbin yatışması diye tercüme edilen "yatmeinne" mütmain olma isteğidir, tam kamil bilme böylece itminana erme yakini elde etme amma bütün bunlar nasıl bahsi içindir!

Yani muhterem imanda bir sıkıntı değil tam aksine imanı daha da perçinleme durumu burada vardır ve zati peygamberlik lutfu ilahidir ve beşer içinde bütün beşer ailesini nazarı itibara alır isek çok küçük bir topluluğa nasip olmuştur!

Yeri gelmiş iken bu ayetten hareket ile hem yakin hemde başkaca ve muhim bir manaya elmalılıdan iktibas ile işaret edelim!

Hamze kırâetinde Sâd'ın kesresi ile , diğerlerinde zammesiyle okunur. Zammelisi dan, kesrelisi den gelir ki, ikisi de, "imâle" (meylettirme, bir tarafa eğme) anlamına birer lügat (sözlüktür) tır. Parça parça kesmek, biçim biçim kesip ayırmak anlamlarına da gelir. Zammeli okunuşu, "imale" (meylettirme), kesrelisi (kesme) anlamına olduğu açıklanmış ve iki şekilde de tefsir edilmiştir. Fakat kesme anlamı âyetin daha sonrasından da anlaşılacağı için burada "imale" yeterlidir. "İmale"nin ile kullanılması (sılalanması) da kendine bitiştirme, katma anlamını verir veya bu anlamı gerektirir. Bunun için âyetin anlamı: Onları kendine meylettir, evir, çevir, kendine bağla, biçimleriyle, kendilerine özel gerçekleri (karekterleri) ile bil, tanı, demektir ki, bununla tutulacak kuşların, özelliklerini ve kimliklerini oluşturan özel biçimlerini iyice düşünülerek, tasavvur edilerek, kavranarak hayat sırrını elde eden kendilerine özel gerçeklikleri ile tanınıp İbrahim'in ilmine katılması, gerçek biçimleri ve sabit olan varlıkları ile İbrahim'in nefsine zammolunmaları (katılmaları) diriltme gücü için bir şart olduğu gösterilmiştir. Bu şekilde tutulan kuşlar hayat şekilleriyle İbrahim'in ilminde sabit olarak (yer ederek) İbrahim'in nefsine katılacak, İbrahim'in de Allah'a kendi isteğiyle tam olarak dönmesi dolayısıyla bu nokta, diriltilecek ölülerin Allah'a dönmesi prensibine bir örnek oluşturacaktır. Bu olduktan sonra da ilim ile irade arasındaki ilginin ortaya çıkışından "ol" emrinin, bir anda meydana gelişinden başka bir şey kalmayacağını anlamak kolay olur. İşte bu önemli kurallara dikkat çekmek için buyuruluyor ki: Onları tut, kendine meylettir, nefsine kat, özel varlıkları ile ilmine al, kendine bağla. Sonra nefsinde parça parça tahlil et, parça parça ayır ve her dağın başına bunlardan bir parça koy, sonra onları çağır, Allah'ın izniyle irade ve diriltmenin hükmü ortaya çıksın da, sana koşarak gelsinler, sen de şunu bil ki, Allah mutlaka azizdir, hakîmdir.
"Yakîn"de istenilen şey, gerçeklik ve şüphesizliktir. Fakat bu olayın zaruri olması değil, ancak vâki olması şarttır. Şu halde görülenler, tecrübe edilenler, tevatürle nakledilenler ve doğru istidlaller de yakîn (kesinlik) ifade ederler. Bazı Batı filozoflarının iddia ettikleri gibi "yakîn" yalnız zarurî ve huzurî ilim demek değildir. Yakînin dereceleri vardır. Mesela matematik bilgileri, mantık bilimine ait sonuçlar yakînî ve zarurî olduğu gibi, normal ve tecrübeye dayanan ilimler, tabiat ilimleri yanında Kimya ve Fizik ilimleri zarurî olmayarak yakînîdirler. Ancak bunların tecrübe edilmiş olaylarından yanlış istidlaller ile sonuç çıkarılan özel görüş ve varsayımların hepsi yakînî değildir. Aynı şekilde Hayat Bilgisi, Tıb ve benzerleri henüz yakînî değildir. Bu sebeplerden dolayı uçakları yaparız, fakat bir çimeni, bir böceği, serçenin bir tüyünü yapamayız. Acaba mümkün değil midir? Mümkün olmasaydı vücuda gelmezdi. Allah Teâlâ onları öncelikle ve bizzat ve sonra maddeleri, tohumları aracılığıyla yarattığı gibi, bizim elimizle de yaratabilir. [B]Nitekim peygamberlerin ellerinde yapabileceğine dair örnekler de gösterdiğini Kur'ân haber veriyor. "Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyor, içine üflüyordun, benim iznimle kuş oluyordu." (Maide, 5/110).
Alıntı ile Cevapla
  #825  
Alt 29-12-2009, 06:46
paslıçivi paslıçivi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Feb 2009
Mesajlar: 3.080
Standart

alchindus hoşgeldin


Alıntı ile Cevapla
  #826  
Alt 29-12-2009, 19:20
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Saygideger Alchindus;

Sana daha once sordugum bir soruyu tekrarliyorum. Herhalde, daha once gozunden kacti. "Gecege sadakat" baglaminda; sizce gercek nedir? ve neye dayanarak ortaya koyarsiniz?

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
Alıntı ile Cevapla
  #827  
Alt 28-01-2010, 19:26
yucemanitu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
yucemanitu yucemanitu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jun 2008
Mesajlar: 3.591
Standart

Şimdi şu ayetlere dikkat edelim:

MISIRDAN ÇIKIŞ : Çık.20:5 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünküben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.

MISIRDAN ÇIKIŞ : Çık.34: 14 Başka ilahlara tapmayacaksınız. Çünkü ben kıskanç bir RAB,kıskanç bir Tanrı'yım.


YASANIN TEKRARI : Yas.4: 24 Çünkü Tanrınız RAB yakıp yok eden bir ateştir; kıskanç bir Tanrı'dır.

YASANIN TEKRARI : Yas.5: 9 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünküben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.

YASANIN TEKRARI : Yas.6: 15 Çünkü aranızda olan Tanrınız RAB kıskanç bir Tanrı'dır. Öfkelenirse sizi yeryüzünden yok eder.

Bir de şuna bakalım: Eyüp.5: 2 Aptalı üzüntü öldürür,Budalayı kıskançlık bitirir.

Tevrat hem Rabbin kıskanç olduğunu bilmemkaç yerde tekrar tekrar söylüyor hem de sonra kalkıp “Budalayı kıskançlık bitirir” diyebiliyor. Tıpkı iki yüz küsür kez yemin eden Kuran’ın çok yemin edene güvenme, demesi gibi.

SAPERE AUDE!
"Cehennemliklerin en hafifi azaplısı ayaklarına ateşten iki nalın giydirilmiş olan kimsedir. Bu nalınlar o kimsenin beynini tıpkı bir kazan gibi kaynatırlar. Kulakları kor, azı dişleri kor ve kirpikleri yalazdır. Karın boşluğundaki iç organları eriyip ayaklarından akar. Bu kişi en hafif azaplı cehennemliklerden biri olduğu halde en ağır cehennem azabını çekenlerden biri olduğunu zanneder." (Müttefekün Aleyh)
"Onların derileri pişip yandıkça azabı duymaları için onlara yeni cilt giydiririz." (Nisa; 56) Hasan-ı Basri şöyle demiştir: "Onların derileri günde yetmiş bin kere yanar ve yenilenir."
Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: "Cehennem ehlinin alt çeneleri göğüsleri üzerine iner, üst çeneleri de alınlarına kadar çıkar. Bundan sonra sırıtan bir kelle halinde kalırlar." (Tirmizi)

Allah işkence edenlerin en hayırlısıdır.
http://kloroben.blogspot.com/

http://blog.radikal.com.tr/Bloglar/malumat-i-siddik
Alıntı ile Cevapla
  #828  
Alt 29-01-2010, 01:01
YOLCULUKLAR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
YOLCULUKLAR YOLCULUKLAR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Aug 2008
Mesajlar: 419
Standart

yucemanitu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Şimdi şu ayetlere dikkat edelim:

MISIRDAN ÇIKIŞ : Çık.20:5 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünküben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.

MISIRDAN ÇIKIŞ : Çık.34: 14 Başka ilahlara tapmayacaksınız. Çünkü ben kıskanç bir RAB,kıskanç bir Tanrı'yım.


YASANIN TEKRARI : Yas.4: 24 Çünkü Tanrınız RAB yakıp yok eden bir ateştir; kıskanç bir Tanrı'dır.

YASANIN TEKRARI : Yas.5: 9 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünküben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.

YASANIN TEKRARI : Yas.6: 15 Çünkü aranızda olan Tanrınız RAB kıskanç bir Tanrı'dır. Öfkelenirse sizi yeryüzünden yok eder.

Bir de şuna bakalım: Eyüp.5: 2 Aptalı üzüntü öldürür,Budalayı kıskançlık bitirir.

Tevrat hem Rabbin kıskanç olduğunu bilmemkaç yerde tekrar tekrar söylüyor hem de sonra kalkıp “Budalayı kıskançlık bitirir” diyebiliyor. Tıpkı iki yüz küsür kez yemin eden Kuran’ın çok yemin edene güvenme, demesi gibi.
Güzel bir tespit olmuş

ilk kez okudum bu karşılaştırmayı ve şaşırdım...
Alıntı ile Cevapla
  #829  
Alt 18-08-2010, 03:27
Nova - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Nova Nova isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Super Moderator
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 05 Feb 2010
Bulunduğu yer: -.. ..- -. -.-- .-
Mesajlar: 2.391
Standart

yucemanitu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Şimdi şu ayetlere dikkat edelim:

MISIRDAN ÇIKIŞ : Çık.20:5 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünküben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.

MISIRDAN ÇIKIŞ : Çık.34: 14 Başka ilahlara tapmayacaksınız. Çünkü ben kıskanç bir RAB,kıskanç bir Tanrı'yım.


YASANIN TEKRARI : Yas.4: 24 Çünkü Tanrınız RAB yakıp yok eden bir ateştir; kıskanç bir Tanrı'dır.

YASANIN TEKRARI : Yas.5: 9 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünküben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.

YASANIN TEKRARI : Yas.6: 15 Çünkü aranızda olan Tanrınız RAB kıskanç bir Tanrı'dır. Öfkelenirse sizi yeryüzünden yok eder.

Bir de şuna bakalım: Eyüp.5: 2 Aptalı üzüntü öldürür,Budalayı kıskançlık bitirir.

Tevrat hem Rabbin kıskanç olduğunu bilmemkaç yerde tekrar tekrar söylüyor hem de sonra kalkıp “Budalayı kıskançlık bitirir” diyebiliyor. Tıpkı iki yüz küsür kez yemin eden Kuran’ın çok yemin edene güvenme, demesi gibi.
güncelleme

İddia ediyorum ki ikimiz de "Tanrıtanımaz" larız. Sadece benim inandığım tanrı sayısı seninkinden bir eksik. Diğer olası tanrıları neden reddettiğini anladığın zaman, benim de seninkini neden reddetiğimi anlayacaksın.

Zihin paraşüt gibidir, sadece "açıkken" çalışır.

Benim manevi mirasın akıl ve bilimdir. Atatürk.
Alıntı ile Cevapla
  #830  
Alt 22-08-2010, 16:05
denklem denklem isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Aug 2010
Mesajlar: 519
Standart

Sukutu hayale uğruyorum neredeyse her başlıkta inanır olmayan arkadaşlarımın yere göğe sığdıramadığı turan dursunun mazruf fukaralığı pek bir hazin![/QUOTE]
bilgisini beğenmediğiniz fukara bilgili dediğiniz bu insanı fikirlerinizle susturamadığınız için öldürdünüz ,ondan sonra arkasından böyle konuşursunuz.oysa o aydın insan sizin ibileri televizyon karşısnda tartışmalara çağırıyordu.korkunuzdan köşelere saklandınız.
turan dursun gibilerin ne söylediği anlaşılıyor en azından,sizlerin
cumhuriyetle yaşıt ve daha da eski sözlerinizden çoğu anlaşılmıyorda.
tükçe konuşursanız biraz ne dediğinizi anlarız belki.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 03:49 .