Johann Sebastian Bach'ı (JSB) öteden beri severdim. Ancak son zamanlarda, bilmediğim eserlerini de araştırıp dinlemeye başlayınca, tam bir JSB tutkunu oldum. Bu adamın müzik tarihinde ve gelişiminde yeri bambaşka!
Elbette JSB, dindar bir Hıristiyandı ve eserlerinin tamamına yakınını kilise için yazdı. JSB'nin müzik ve ses üzerindeki hakimiyeti, işlediği konuyu gerçekten insanın iliğine kemiğine işlercesine bir etki bırakmasını sağlıyor.
Bach'ın çok önemli Passion'ları var. Bunlardan son zamanlarda BWV 245 sayılı eseri olan Johannes Passion'a (ya da St. John Passion) taktım kafayı. Evire çevire dinlemekten bıkıp usanamadım bir türlü.
Bu Passion'un konusu, Mel Gibson'ın yönettiği Passion filmi ile aynı: İsa'nın Zeytin Dağı'nda yakalanıp yargılanması, kırbaçlanıp çarmıha gerilmesi ve ölmesi ile ilgili o son saatleri anlatılmakta. Bu eserde Bach, bütün gücünü ve ustalığını göstermiş hakikaten; etkilenmemek mümkün değil.
Ancak Bach, eserlerinde gerçekten çok efendi, çok merhametli, çok bilge, yani kısaca süper kahraman İsa'yı öve dursun, bu etki İncil'i açıp okumaya başladığınızda derhal kaybolur.
Başlıkta da belirttiğim gibi, Bach İncil yazarı olsa idi, müziğinin hiçbir süzgeçten geçmeden giriverdiği beyinlerimizin hali daha da bir nice olurdu.
İsa, İncil'e göre Bach'ın çok övüp anlattığı gibi değil. Çok ilginç bölümler var İncil'de. Mesela Luka'da:
Luk.7: 36 Ferisiler'den biri İsa'yı yemeğe çağırdı. O da Ferisi'nin evine gidip
sofraya oturdu.
Luk.7: 37-38 O sırada, kentte günahkâr olarak tanınan bir kadın, İsa'nın, Ferisi'nin evinde yemek yediğini öğrenince kaymaktaşından bir kap içinde güzel kokulu yağ getirdi. İsa'nın arkasında, ayaklarının dibinde durup ağlayarak, gözyaşlarıyla O'nun ayaklarını ıslatmaya başladı. Saçlarıyla ayaklarını sildi, öptü ve yağı üzerlerine sürdü.
Luk.7: 39 İsa'yı evine çağırmış olan Ferisi bunu görünce kendi kendine, "Bu adam peygamber olsaydı, kendisine dokunan bu kadının kim ve ne tür bir kadın olduğunu, günahkâr biri olduğunu anlardı" dedi.
Luk.7: 40 Bunun üzerine İsa Ferisi'ye, "Simun" dedi, "Sana bir söyleyeceğim var." O da, "Buyur, öğretmenim" dedi.
Luk.7: 41 "Tefeciye borçlu iki kişi vardı. Biri beş yüz, öbürü de elli dinar borçluydu.
Luk.7: 42 Borçlarını ödeyecek güçte olmadıklarından, tefeci her ikisinin de borcunu bağışladı. Buna göre, hangisi onu çok sever?"
Luk.7: 43 Simun, "Sanırım, kendisine daha çok bağışlanan" diye yanıtladı.
İsa ona, "Doğru söyledin" dedi.
Luk.7: 44 Sonra kadına bakarak Simun'a şunları söyledi: "Bu kadını görüyor musun? Ben senin evine geldim, ayaklarım için bana su vermedin. Bu kadın ise ayaklarımı gözyaşlarıyla ıslatıp saçlarıyla sildi.
Luk.7: 45 Sen beni öpmedin, ama bu kadın eve girdiğimden beri ayaklarımı öpüp
duruyor.
Luk.7: 46 Sen başıma zeytinyağı sürmedin, ama bu kadın ayaklarıma güzel kokulu yağ sürdü.
Luk.7: 47 Bu nedenle sana şunu söyleyeyim, kendisinin çok olan günahları
bağışlanmıştır. Çok sevgi göstermesinin nedeni budur. Oysa kendisine az
bağışlanan, az sever."
Luk.7: 48 Sonra kadına, "Günahların bağışlandı" dedi.
Luk.7: 49 İsa'yla birlikte sofrada oturanlar kendi aralarında, "Kim bu adam?
Günahları bile bağışlıyor!" şeklinde konuşmaya başladılar.
Luk.7: 50 İsa ise kadına, "İmanın seni kurtardı, esenlikle git" dedi.
Ne güzel iman değil mi? Babanın oğlu Kemal'i yağlayıver, ayaklarını öp, imanınız kurtulsun!
Markos'a bakalım:
Mar.7: 24 İsa oradan ayrılarak Sur bölgesine gitti. Burada bir eve girdi.
Kimsenin bunu bilmesini istemiyordu, ama gizlenemedi.
Mar.7: 25 Küçük kızı kötü ruha tutulmuş bir kadın, İsa'yla ilgili haberi duyar duymaz geldi, ayaklarına kapandı.
Mar.7: 26 Yahudi olmayan bu kadın Suriye-Fenike ırkındandı. Kızından cini kovması için İsa'ya rica etti.
Mar.7: 27 İsa ona, "Bırak, önce çocuklar doysunlar" dedi. "Çocukların ekmeğini alıp köpeklere atmak doğru değildir."
Mar.7: 28 Kadın buna karşılık, "Haklısın, Rab" dedi. "Ama köpekler de sofranın
altında çocukların ekmek kırıntılarını yer."
Mar.7: 29 İsa ona, "Bu sözden ötürü cin kızından çıktı, gidebilirsin" dedi.
Mar.7: 30 Kadın evine gittiğinde çocuğunu cinden kurtulmuş, yatakta yatar buldu.
İncil'in, tıpkı Kuran gibi evrensellik iddiası içermediğini gösteren bir çok bölümden biri olan bu kısmında İsa, Yahudi olmayan bir kadına önce "köpek" muamelesi yapmasına rağmen, kadının köpekliğini kabul etmesi karşısında onun da imanını kotarıyor! Çünkü kadının kızından önce, mucize ile iyileştirilecek (körler, sağırlar, ölüler ve içine kötü ruh girmiş) bir çok öz evlat (yahudi) bulunmakta. Ama kadın, "efendisinin" sofrasındaki kırıntılarla bile doyabilen bir köpektir İsa'nın gözünde!
Fakat tavsiye ederim, Bach dinleyin. Müziği çok güçlü; bir an kendinizi kaptırırsanız, 2-3 sayfa İncil okumanız yeterli olacaktır dünyaya dönmeniz için!