Kuran'ın sadece Arap kavmi için yazıldığını anlayan dinciler bunu örtbas etmek için bazı hileli savunmalar yapmaktadırlar.Ve bunlara cevap vermemiz gerekmektedir.
1-MEKKENİN ÇEVRESİ DEYİMİNİ BÜTÜN DÜNYAYI KAPSAYAN BİR HALE SOKMAK İSTEDİLER
2-KURANDAKİ İNSANLAR KELİMESİNİ YERYÜZÜNDEKİ BÜTÜN İNSANLAR OLARAK SUNMAYA ÇALIŞTILAR
3-KURANDAKİ ALEM KELİMESİNİ BÜTÜN YARATIKLAR ANLAMINDA KULLANMAYA ÇALIŞTILAR.Bunlara değinmeden önce iki kavimsel ayet verelim:
Biz her peygamberi başka değil,sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmi için göndeririz.Böylece onlara anlatabilmesini mümkün kılarız-İBRAHİM 4 KURAN
Muhammet Arap kavminin diliyle Arap kavmine gönderilmiştir.Ve Kuran'ın dediğine göre sadece Muhammet ve Arap kavmi Kuran'dan sorumludur.Bütün kavimler değil.
Kuran senin için ve kavmin için öğüttür.Sen ve kavmin bundan sorumlu tutulacaksınız-Zuhruf 44 KURAN
Dikkat edilirse bütün kavimler içindir demiyor,bütün kavimler ondan sorumludur demiyor.
Kuran'ın tek kavme özel olduğunu anladıkları için bazı ayetlere bilerek yanlış anlamlar yükleyerek konuyu örtbas etmeye çalışıyorlar.Şimdi bunlara değineceğiz.
MEKKENİN ÇEVRESİ BÜTÜN DÜNYA ANLAMINA GELİR Mİ?
Bu kutsal mubarek kitaptır.Onların ellerindekini doğrulayandır.Ana şehri(Mekke) ve çevresindekileri uyarman için indirdik-ENAM 92 KURAN
Kuranı sana Arapça indirdikki ana kent(mekke) ve çevresini uyarabilesin-ŞURA 7 KURAN
Şimdi bu ayetlere bakıp mekkenin çevresi bütün dünya ve bütün insanlıktır diyorlar.Bu elbetteki açık bir saptırmadır.
Kuran çevre derken civarı kasteder.Yakın civarı.Bütün dünyayı kastetmez.
Pauçlarını çıkar Musa.Çünkü Kutsal yerdesin,tuvadasın-TAHA 12 KURAN
Ey musa bu ateş ve çevresindekiler mubarek kılındı-NEML 8 KURAN
Eğer çevre demek bütün dünya demekse o zaman
ateşin çevresindekiler kutsal kılındığına göre,bütün dünyadakiler kutsal kılındı mı diyecekler?
Ateş ve çevresi kutsal olduğu için Musa papuçlarını çıkarmak zorundadır.
Eğer ateşin çevresi bütün dünyaysa o zaman bütün dünya kutsal kılınmıştır ve musa dünyanın her yerinde çıplak ayakla gezmek zorunda kalacaktır.
Mescidi aksa ve çevresi mubarek kılınmıştır-İSRA 1 KURAN
Çevre demek bütün dünya demekse o zaman;mescidin çevresi kutsal kılındı derken dünyanın her yeri kıtsal kılındı mı demiş oluyor?
Görünen o ki çevreden kasıt sadece civarıdır.
Yani kabenin çevresinde 7 defa dolaşmak(tavaf) bütün dünyanın etrafını 7 defa dolaşmak olmadığı gibi,mekkenin çevresi de,kudüsün çevreside,ateşin çevreside yakın çevre anlamına gelir.Civar anlamında.Bütün dünya anlamında değil.
Zaten
Kuran Mekkenin Çevresini ARAPÇA KONUŞANLARLA SINIRLANDIRMIŞTIR:
Mollalar,mekke civarı diyen ayetlerin bütün insanlıgı kastettiğini iddia etsede,durum hiç öyle değildir.Çünkü ayetler Mekke Civarı kelimesine Arapça konuşulan civar olması gibi bir ön koşulda ekliyorlar.Eğer ARAPÇA kelimesi konulmamış olsa mollalar paçayı kurtarabilirdi.Ama ayetler açıkça Arapça bilenlerden ve Arapça konuşanlardan ibaret bir çevreden bahsediyor.Hatta Kuran ın Arapça inmesinin sebebini de MEKKE VE ÇEVRESİNDEKİLERİN ARAPÇA KONUŞANLARDAN İBARET OLMASINA BAGLIYOR
Kuranı sana Arapça indirdik ki,ana kent(mekke) ve çevresini uyarabilesin-ŞURA 7 KURAN
Bundan önce bir rahmet ve önder olan Musanın kitabı var.Buda LİSANI ARAPÇA OLAN KİMSELERİ uyarman için indirilen bir kitaptır-AHKAF 12 KURAN
Aslında
TEK ANA KENT YOK PEK ÇOK ANA KENT VAR.Yani her kavmin bir ana kenti ve çevre kentleri var.Yahudilerin Kudüs,Arapların Mekke v.b.
Bir ana kentin çevresi diğer ana kentin çevresi başlayınca sona eriyor.
Ve her kavmin ana kentine ve çevresine ayrı bir peygamber gerekiyor:
Rabbin memleketlerin ana kentlerine peygamberler yollamadıkça o memleketleri helak etmez/sotumlu tutmaz-KASAS 59 KURAN
(Japon memleketinin ana merkezine,Tokyo'ya Japonca konuşan bir peygamber yollamışmı acaba?Japonlar mesajı Japon bir peygamberdenmi alıyorlar?)
Sen peygamberlerden birisin.Bütün kavimlerin her biri için ayrı bir yol gösterici(hidayetçi-peygamber) vardır-RAD 7 KURAN
Aslında anlatılmak istenen bir kavmin her şehrine değil sadece ana kentine peygamber yollanacağıdır.Ana kente yollanan peygamberin o kavmin çevre kentlerinede yollanmış olacağıdır.
Dileseydik elbetteki her beldeye ayrı bir peygamber yollardık-FURKAN 51 KURAN
Ama hayır bunu yapmıyoruz diyor.Bir kavmin sadece ana kentine peygamber yolluyoruz diyor.
####################
KURANDA İNSANLAR KELİMESİ BÜTÜN İNSANLIK ANLAMINA GELİYOR MU?
Sebe 28 ayetini aşağıdaki gibi çeviriyorlar ve Kuran bütün yeryüzü insanlarına gelmiştir diyorlar.Bu ne kadar doğrudur?Şimdi bunu görelim.
Seni ancak bütün insanlara(kaffeten li en nasi) uyarıcı ve müjdeci olarak gönderdik-Sebe 28 KURAN
1-Büyük dilbilimci,Arapça gramerin büyük ustası denilen Zemahşeri,bu ayetin bütün insanlar şeklinde anlaşılmasının imkansız olduğunu söylemiştir.
2-Tefsirciler,bu ayetin
Arap kavminin bütün insanlarını kastettiğini söyler.Tefsirciler bu ayete bütün yeryüzü insanları anlamını vermenin,evrensellik karşıtı ayetlerle çelişki yaratacağını söylemiştir.(Bu ayete evrensellik anlamı vermek,İbrahim 4,Fussilet 44,Zuhruf 44 gibi evrensellik karşıtı ayetleri çöpe atmış olmak demektir)
"Bütün insanlara" şeklinde çevrilen "kâffeten li en nâsi" ifadesi:Zemahşerî "bütün insanlara" tarzında yorumlanmasını Arap dili kurallan açısından hatalı bulur. Kaffeten=toplamak,toplu hale getirmek,toplu harekettir.Yada amacın toplamı,toplam amaç anlamında kullanılır.
''
Bu ayetteki kaffeten li en nasi kelimelerini birleştirerek okumak ve bütün insanlar anlamı vermek Arap dili kurallarına aykırıdır.''(
Zemahşeri,el Keşşaf Tefsiri-Sebe 28)
https://docs.google.com/file/d/0B8HC...tKZmh0YUU/edit
Zemahşeri kaffeten kelimesinin toplayıp birleştirme eylemini anlattığını,bununda peygamberin uyarıcılık ve müjdecilik görevlerini toplayıp birleştirme anlamında kullanıldığını söyler.İnsanlar kelimesine yönelik değil,göreve yöneliktir bu kelime.Ve eğer Zemahşeri'nin tespitini temel alırsak ayet aşağıdaki gibi okunur:
Sana verilen görevin toplamı(kaffeten);insanlara uyarıcı ve müjdeci olmaktan ibarettir-Sebe 28 KURAN
Ve bu ayeti bu şekilde anlayan tefsirciler bunu aşağıdaki ayetlerlede karşılaştırmışlardır:
Resül'ün görevi sadece tebliğ(müjde ve uyarı) yapmaktan ibarettir-Maide 99-KURAN
....Buna karşı peygamberlerin vazifesi, ancak açık-seçik bir tebliğden(uyarı ve müjdeden) ibarettir-Nahl 35 KURAN
Benim görevim,yalnızca Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini tebliğ etmektir....Cin 23 KURAN
Yani buradaki kaffeten kelimesinin;Toplam görevinin,yapacağı işin toplamının anlatmak ve uyarmak olduğuna işaret ettiğini söyleyen tefsirciler vardır.
SORULMASI GEREKEN SORU:Kuran peygamberin gönderildiği insanlar dediği zaman;bütün kavimlerin bütün insanlarınımı kastediyor yoksa bir kavmin bütün insanlarınımı kastediyor?Bu soru tefsir ekollerinde tartışılmıştır.
Sebe 28.ayeti bütün insanlar şeklinde çevirsek bile;bir kavmin bütün insanlarımı yoksa bütün yeryüzü insanlarımı demek istediğini nasıl ayırtedeceğiz?
Sonuçta Kuran bütün insanlar derken bile bir kavmin bütün insanlarını kastediyor:
Musa asasıyla taşa vurunca sular fışkırtı ve bütün insanlar(külli en nasi) o suyu içtiler-BAKARA 60 KURAN
Şimdi bütün insanların o suyu içmesi Çinden Brezilyaya kadar bütün yeryüzü insanlarının o suyu içmesi demekmi?Yoksa sadece Musa'nın kavminden olan bütün insanların o suyu içmesimi?
Ve Baghawi tefsiri bu soruyla ilgili aşağıdaki bilgiyi veriyor:
"
كان النبي يبعث إلى قومه خاصة وبعثت إلى الناس عامة "
''
Bir peygamber kendi kavmi için,kendi kavmine gönderilir ve bu ayet peygamberin kavmine yönelik yazılmıştır''-
Baghawi tefsiri,Sebe 28 ayeti
http://quran.ksu.edu.sa/tafseer/bagh...8.html#baghawy
Bu durumda ayetin anlamı aşağıdaki gibi oluyor:
Peygamberi (bir kavmin) tüm insanlarına gönderdik;konuşmak ve uyarı sağlamak için-SEBE 28 KURAN
Yani sadece Kureyş kabilesine değil,sadece Mekkelilere değil,Arap kavminin tamamına gönderdi.Arap kavminin bütün insanlarına.
Aslında Baghawi burada İbrahim 4.ayete ve Zuhruf 44.ayete gönderme yapmış oluyor.Bu ayetler peygamberin görevini Arap kavmiyle ve Arap diliyle sınırlıyor.İbrahim 4 bir ilke koyuyor ortaya:kavmin diliyle peygamberin dili aynı olmalıdır.Farklı olmamalıdır.O halde bütün insanlar dediğinde bile bir kavmin bütün insanlarını kastetmiş oluyor.
Biz her peygamberi başka değil,sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmi için göndeririz.Böylece onlara anlatabilmesini mümkün kılarız-İBRAHİM 4 KURAN
Muhammed'de Arap kavminin diliyle Arap kavmine gitmiştir.Ve bunu Zuhruf 44'le karşılaştıralım:
Kuran senin için ve kavmin için bir öğüttür.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız-ZUHRUF 44 KURAN
Bütün kavimler içindir demiyor.Bütün kavimler ondan sorumludur demiyor.Neden?
Kuran bütün yeryüzü insanlarını kastetme eğiliminde değildir.Öyle olsaydı Zuhruf 44 şimdiki gibi olmazdı.Kuran bütün kavimler içindir derdi,Kuran'dan bütün kavimler sorumludur derdi.
Kuranı senin lisanınla(Arap lisanıyla) kolaylaştırdıkki onunla inatçı bir kavmi uyarabilesin-Meryem 97 KURAN
Bütün kavimleri uyarman için dememiş.İnatçı olan o bir kavmi uyarman için demiş.Kolaylaştırılmış Arap lisanıyla anlatılanı zar zor anlayan bir kavimden söz edildiği açık.Peygamberin görevi kendi kavmiyle ve kendi diliyle sınırlıdır.
Ve onu emin bir ruh indirdi-Şuara 193 KURAN
Uyarıcılardan olabilmen için-Şuara 194 KURAN
Apaçık Arap lisanıyla-Şuara 195 KURAN(
Bi lisânin arabiyyin mubîn)
Demekki apaçık Arap lisanında inmese Arap kavmine uyarıcılık yapamayacaktı.O halde Japon kavmine uyarıcılık yapmak içinde apaçık Japonca inen bir kitap gerekiyor.Uyarıcılardan olabilmen için,apaçık Arapça indirdik.Buda demektirki;sadece Arapça inen bir kitapla uyarıcılık yapabilir,sadece Arapça konuşanlara uyarıcılık yapabilir.Apaçık Japonca inen bir kitaba sahip olmadığı için Japon kavmine uyarıcılık yapamaz.
SEBE 28 İLE FURKAN 56 KARŞILAŞTIRMASI:
Sebe 28.ayetle Furkan 56.ayet neredeyse birbirinin aynıdır.İkiside aynı şeyi anlatırlar.Hatta Furkan 56.ayet tamamıyla Sebe 28.ayetin içinde yer alır.
Ve mâ erselnâke illâ mubeşşiran ve nezîrâ.(Furkan 56-KURAN)
Ve mâ erselnâke illâ kâffeten lin nâsi beşîran ve nezîran...(Sebe 28-KURAN)
http://www.kuranmeali.org/25/furkan_..._mealleri.aspx
Bizim seni gönderme sebebimiz;uyarıcı ve müjdeci olmanın dışında başka şey için değildir.(Furkaan 56-KURAN)
Bizim seni gönderme sebebimizin toplamı(kaffeten);insanlara uyarıcı olman dışında başka şey için değildir(Sebe 28-KURAN)
Uyarıcılık dışında beklentisi olanlara cevaptır iki ayette.İki ayet aynı şeyi anlatıyor,aynı şeyi vurguluyor.
Kuran bütün insanlar içindir deme kaygısı gütmez.Öyle olsaydı Furkan 56.ayettede insanlar kelinmesinin geçtiğini görürdük.Ve bütün insanlar içindir deme kaygısı olsaydı;Zuhruf 44.ayet bu günkü gibi olmazdı,bütün kavimler ondan sorumludur şeklinde olurdu.
###########################
ALEM(BİLEN) KELİMESİNİN SAPTIRILMASI VE İSTİSMARI:
Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn(âlemîne)
Merhametimizle seni alemlerden başkasına göndermedik-ENBİYA 107 KURAN
Tefsirin babası denilen en eski ve en büyük tefsirci sayılan İBN-İ ABBAS,alem kelimesinin sadece şuurlanmış olanları kapsadığını söylemiştir.Bir kavim yada bir zümre içindeki şuurlanmışları.Yani günümüz tabiri ile aydınları,cahil olmayanları.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Abdullah_bin_Abbas
İbni Abbas Ankebut Suresi 15 nolu ayetini ve Kamer Suresi 15 nolu ayetini referans göstermiştir buna.
O ayetlerde;geminin alemlerin düşünmesi ve ibret alması için geriye bırakıldığı söyleniyor.Gerekli ibreti almak sadece aklını iyi kullananlara özel olduğu için,alemler ibret alır demek aklını iyi kullananlar ibret alır demektir.Yani alem ile aklını iyi kullanan aynı anlamdadır.Zira akılsızlar ve cahiller ibret alamayacağı için cahiller alem(ibret alan akıllılar) sayılamazlar.
Fe enceynâhu ve ashâbes sefîneti ve cealnâ hââyeten lil âlemîn(âlemîne)
Gemiyi bilgelerin(alemine) ibret alması için geriye bıraktık-ANKEBUT 15 KURAN
Onu bir işaret olarak geride bıraktık.Düşünüp ibret alınsın diye-KAMER 15 KURAN
İlk ayet alemler ibret alsın diyor.İkinci ayet düşünüp ibret alınsın diyor.Yani alem demek düşünüp ibret alan demektir.
Bu çok yerinde bir çıkarımdır.Alemler ibret almalıdır(KAMER 15) denildiğine göre,şuursuzlar ibret alamayacağına göre:demek ki alem demek şuurlu olan demektir.
Zaten ilginç olan,tercümanların diğer ayetlerde ALEM kelimesini Türkçeye çevirmeleri ve BİLEN anlamında çeviriye almalarıdır.Ama enbiya suresinde nedense ALEM kelimesini BİLEN olarak çevirmemişler ve olduğu gibi Arapça bırakmışlar.Neden?Bu size hiç ilginç gelmiyormu?
Örneğin Yusuf suresi 77 nolu ayette ALEM kelimesini BİLEN(ALEMU) olarak çevirmişler.Ama enbiya suresinde olduğu gibi Arapça bırakmışlar.
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
a'lemu : iyice bilir/bilmektedir-YUSUF 77 KURAN
Ve Allah iyice bilmektedir-YUSUF 77 KURAN
Mollaların yaklaşım bütünlüğü yoktur.Yani bir yerde ALEM kelimesini BİLEN olarak çevirmişler ama başka yerde ALEM kelimesini olduğu gibi Arapça bırakmışlar.Bu bir çelişkidir ve her çelişki bir operasyondur.Örtbas etme operasyonu.
O halde ayeti yeniden yazalım:
Seni merhametimizle BİLENLERDEN(ALEMU) başkasına yollamadık-ENBİYA 107 KURAN
Yani BİR KAVMİN BİLENLERİNE YOLLADIK anlamındadır bu ayet.Aslında bilgiyi bilenlerden çok,öğüt almasını bilenlere,bilge olanlara.
Kuran da ALEMU(BİLMEK) fiilide tek kavimle ilişkilendirilmiştir zaten:
Bunda bir kavmin bilmesi(YA-ALEMUNE) için ayetler vardır-NEML 52 KURAN
Sıkıysa bu ayetteki alem kelimesinide olduğu gibi Arapça bıraksınlarda görelim boylarını.O zaman şu anlama gelir ayet:
SİZ ÇOK ALEM BİR KAVİMSİNİZ
Kuran bir kavim için Arapça bilgilendirmedir(YA ALEMUNE)-FUSSİLET 3 KURAN
Bir kavmin bilmesi için yada bir kavmin bilenlerine(ya alemune) diyor açıkça.
Alem kelimesindede kavmi aşan bir şey yok yani.Bir kavmin alem/bilen olması için Arapçadır.