Haksızlık etmemeli diye düşünüyorum... Bir çok video çekti, zaman, emek verdi, dili döndüğünce anlattı. Evet bir ateistin tanrı diye bir derdi yoktur, ateizmin gerekçeside hiç bir biçimde teolojiye dayanmaz... Yine evet, tanrı'nın yokluğu ispatlanamaz! Çünkü siz tanrının yokluğunu ispatlamak için önce tanrıyı ortaya koyabilmelisiniz, olmayan bir şey'in nesnel zeminde, şey'liğinden söz edilemez ki, varlığı/yokluğu sorunu olsun...
tanrının yokluğu meselesi, nesnel zeminin konusu değildir, bu bağlamda ateizmin kendi özgülünde tanrı ne vardır ne yoktur, ne de dünya görüşü olarak en ufak bir yerinde olsun tanrıdan, metafizikten söz edilir... ÖZNEL(SUBJEKTİF) bir konudur, bu bağlamda iddialara karşıt, karşı iddialarla yoka çıkılır...
Birisi, yanıbaşınızda bulunduğunuz yerde(diyelimki oturma odası) işte bak orada bir tane peri dolaşıyor diyor olsun, sizde işaret ettiği yere bakıyorsunuz ve dönüp şu cevabı veriyorsunuz, orada bir peri yok! o kişi böyle bir iddia da bulunmakla, nesnel zeminde bir perinin var/yokunu oluşturmuş olmuyor, oradaki VAR, İDDİA zeminindedir(yani zihin-kurgu, metafiziktir), dolayısıyla subjektiftir ve oradaki yok'da karşı-iddia zeminindedir, orada bir peri yok derken periyi neye göre ayırt edebilirdiniz ki?
Bu bağlamda, nesnel zeminde olmayan bir şeyden zaten söz edilemez, çünkü şey'lik vasfına ermesi böylece var/yokunun anlam kazanması için, TESPİT EDİLMİŞLİĞİ ŞARTTIR. Ateizmin kendi özgülünde ne tanrı, ne teoloji yoktur, ateizm özünde, doğayı ve doğa olaylarını hiç bir metafizik güce bağlamadan yorumlamak-anlamak, ifade esasına dayanır, işin aslı budur, teolojiyle alakası yoktur, bütün mesele doğayı, yine doğa üzeinden açıklamaktır hepsi bu. teolojiye zıt gelişmemiştir, alternatif bir dünya görüşü olarak doğmuştur, teistlerin kendi siyasi, ideolojik kaygılarıyla-stotüksuyla kendisini ölçüt-dayanak, kendisini merkeze koyarak tanımladıkları ateizm, ateizm değildir(tanrıtanımaz sözü teist tanımdır, kendi tarafı ve tarafgirliğiyle tanrıya göre konumlamaya kalktığı o tanımın ateizmle zerre alakası yok!).
Nesnel açıda ise, olmayan şey'i(?) gösterebilir misiniz? Olmayan şeye ne hakla ŞEY dersiniz, ne hakla bir tanım, tanrılık vasfı yüklersiniz? O zeminde yok demekle bile varlık kabulüne düşersiniz, varlığından söz edilemeyenin, yani TESPİT edilemeyenin, zaten yokluğundan da söz edilemez...
Ama öznel zeminde yani ideolojik zeminlerde, insan hayal gücü-zihin zemininde, subjektif olarak şu ya da bu biçimde, şu ya da bu senaryo kurguda, betimleme biçimine göre, çeşitli nitelik, özellikler yükleyerek, öznelde metafizik de olsa şeyleştirip tanımlayabilir. Böylece subjektif zeminde BETİMLEMEYLE VAR eder, betimde var edildiği için de o şey her ne ise yine betimde YOK'luğu konusu anlam kazanır...
Sürekli örnek veriyorum;
Superman yok ise, olmayan şey uçar mı? sorusunun muhatabı nesnel zemin değildir, iddiacının iddiaları, sözde(!) dayanaklarıdır, subjektiftir ve evet-> olmayan şey uçar mı? Tam bir mantık yoksunu, safsata bir sorudur ama aynı soru tanrı yoksa sizi kim yarattı? gibi absürt mantık yarılmalarıyla devam eder... ve siz karşı iddia ve haklı olarak Tanrı varsa o'nu kim yarattı? dediğinizde muhatap kuyruğunu yiyen yılandır artık, ikiyüzlüdür, kendisini çürütür ve işi slogana kıvırtmaya, sahtekarlığa indirir, o düzeye varır ki tanrıyı varlamak için kullandığı kendi kaidelerini çiğnerken, içine düştüğü tutarsızlığı göre, göre kabullenir ve böylece tanrıyı varlamak adına öne sürdüğü kuralı çiğnemekle, tanrı namına da kendi kaidesini işlevsiz kılıverir, öne sürdüğü lafızdaki tanrı dayanağını yine kendisi yıkmıştır...
var ve yok, bir şeyin ancak, bir ortamda bulunup, bulunmamasıdır. Bir şey, var ise bunu yokluğuna borçludur, ben şimdi odadaki varlığımı, bünyemin dışındaki yokluğuma borçluyum, ya da daha kaba ifadeyle, odadaki varlığımı, mutfaktaki yokluğuma, mutfaktaki yokluğumu da, odadaki varlığıma borçluyum.
Çünkü bir şey'in tanımı, o şey'in salt kendisi değil, o şey'i anlamlı kılan diğer şeylerin varlığıyladır, böylece bir şey kendinde şey olmayı, ötekinde olmamakla kazanır, bu sayede ŞEY'leşir, böylece kendinde şeyliği varlığı iken, ötekinde, kendi şeyliğinin bulunmaması da yokluğudur, böylece varlığı, yokluğuyla, yokluğu, varlığıyla anlam kazanır...
Şu programlara çıkma meselesine gelirsek, daha öncede safsatacı Taslaman ile tartışmaya çıkmamız üzre bir kurgu yapılmıştı, o zaman, bu ülkede, şu ortamda, teoloji hakim ama teolojininde o bildik yıkıcı yanı ve stotüko ortada iken, eşit şartlar ve koşulların olmadığı bir masaya oturup da, teoloji benim kutsallarımdır, eleştirilemez diyen bir insanın karşısına çıkmak ahmaklıktır, demiştim. Çünkü karşıdaki, hakim statüyü böylece gücü ve baskıyı arkasına alıp size kendi inancı ve görüşünü kutsal ve dokunulamaz kılacaktır, böylece böyle birisi ile muhatap olmanın da, tartışmanın da ne anlamı var?
Ama hayat bu, tecrübe ve birikimlerimiz bir yerde ahmaklıklarımızın toplamıda, bu sebeple, bir kişiyi bu tür zor durumlarda birilerinin stotükoya dayalı hassasiyetinden dolayı taviz verip, dolambaçlı ifadeler, kıvırtmalı ezop diliyle ifadelere düşüyor diye, bir btün olarak yargılamak haksızlık, hem safsatadır da. Çünkü bir insanı bir ya da bir kaç yerde, konudaki ifadesine bakarak, geriye kalan diğer belkide büyük çoğunluğunu yargılayıp, topyekün bir yargıya varmak da bence sağlıklı değildir, dili o kadar mı dönüyor ama emek mi harcıyor, şu ya da bu yönünü beğenmiyor olsakda dilinin döndüğü ve emeği nazarında bir önemi yok...
Sıkıyorsa o ya da bu şov programlarında, nutuk atıp hamaset yapan masal edebiyatçıları, milyonları cebe cukka edenler, gelsin burada ötsün, kendiside özgür olacak, muhataplarıda...
Zavallı Afgan öğretmen, muska satıp, milleti düdüklüyor diye zamane azmanı, din simsarı(din zaten bu tür çıakrların işi) birisine tepki gösterdi diye hayatından oldu, dövüldü, ezildi, yüksekten aşağı atıldı, kafası kayalarla vurula, vurula parçalandı, kuduz köpek soyu hıncını alamadı, o güzelim insanı bir de benzin döküp yaktı, katlettikleri insan ise hayatını kendisini katledenlerin daha iyi bir koşulda yaşaması için feda etti...
haydi öylesi bir ortamda şov yapıp, nutuk atarak o muskacıdan farkı olmayanların karşısına çıkın da konuşun, değer mi?
hem masabaşında şov programında, konuşma süreli, belge-kaynak bile koyamayacağınız kadar kısa aralıklı atışmalar arenasında atışmak, MEZE olmak nedir yahu? O kılıklarda, hiç bir değeri yok.
Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White ------ Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------ Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
|