Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Dinlerden Özgürlük > Ateizm

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #61  
Alt 09-12-2019, 13:11
Filozof - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Filozof Filozof isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Aug 2016
Mesajlar: 364
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster

Öyle evreni yok etmek gibi psikolojik zırvalıklar da anlam taşımaz. Evreni yok edemezsin, biçimin değişmesi, bir şeylerin ayrışıp, birleşmesi yok olmak değidir.
Bak daha önceden bu başlığı açmıştım ancak kafan basmadığı için anlamamışsın; Evreni Yok Etmenin Yolu: Vakum Bozunması

Kötü haber burada bitmiyor tabii. Bu ölüm topu, Standart Modeli tepe taklak edip sonsuza kadar bildiğimiz şekliyle bütün ‘kimyayı' yok edebilir. Bu da şu an olduğu gibi yaşamın asla bir daha oluşamayacağı anlamına gelebilir.
Bak senin gibi yok oluş kavramını her şeyin yokluğuyla karıştıran çakma filozoflara da bilimin cevabı var;
Bilim insanları uyardı: Evren aniden yok olabilir

Evren, bilinen tüm fizik kuralları ile birlikte, geri dönüşü olmayan bir şekilde yok olabilir. Bu, evren yok oldu demektir. Vakum balonun içinde oluşan şey de artık evren değildir. Tanrı iddialarının geçersizliği yazımda da yine hiçbir şey yoktan var olmaz, varken de yok olmaz demiştim. Ancak sen sap ile samanı karıştırıp zırvalıyorsun. Sanki var olan şeyler yok olabilir demişim gibi mabadından masal uyduruyorsun. Söylediklerini mutlak gerçekler kendini de mutlak doğru zannetme, hepsi yanlışlanabilir. Forum köşelerinde 3-5 uyduruk felsefi yazı yazdın diye de kendini filozof sanma. Böyle başkalarına saçma sapan ithamlarda bulunarak da dandik ego tatmin oyunları oynama, çünkü herkes gibi bir akıllı kendisi zanneden cahilin tekisin.

Daha hiçliğin yokluk demek olduğunu kavrayamayacak kadar da salaksın. Bir de nihilizmi çarpıtıyor diyorsun. Halbuki hiçlik zaten daima olumsuzluk belirtir, nihilizm asla olumlu bir düşünceye, anlama gelmez. Bu yüzden de nihilizmin (hiçliğin) çarpıtılması, doğru ya da yanlış tanımı diye bir şey olmaz. Hiç, hiçtir çünkü. Hiçliktir. Yokluk demektir. Ölüm dediğimiz hiçliğe dönüş yani yok oluş sana geldiğinde de, hiçliğin çarpıtılması, nihilizmin doğru ya da yanlış tanımı diye bir şeyin olmadığını da anlarsın. Çünkü yok olacaksın. Hiçbir çelişki kalmayacak.
Alıntı ile Cevapla
  #62  
Alt 10-12-2019, 05:52
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

Bunlar,bunlar gibi fanus, kavanoz açıları hikaye... Varılan çıkarımlar veya senin çıkarımların hikaye, daha doğrusu yargılarınla, öne sürdüğün gerekçeler tutarsız.

Örneğin bir binanın çökmesi başka, bina çöktü diye her şeyin yok olduğu, geride hiç bir şey kalmadığı iddiası başka. Form-yapılar zaten değişir, dönüşür, birleşir, ayrışır, çöker, biz buna kısaca doğum ve ölüm deriz.

Var oluş, yok oluş, form-yapıyla igilidir. Tanımsız olarak ifade edilen biçimde "her şey" var olup, yok olmuyor, buradaki fiil (ol) dönüşümden gelir ve biz yok olmak dediğimzide bu şeylerin yani varlığın yok olması değil, form yapı biçim değişimidir. Formun kaybolması buna sebep ise zaten yine başka bir foma dönüşüm yani varoluştur.

Evren çökerse, bu genel ve nihai anlamda bir yok oluş değil, bir varoluşur da. Kısaca var oluş, yok oluşa, yok oluş da var oluşa içkindir. Her şey yok olsun, hiç bir şey kalmasın(!) gibi çıkarımlar, insanın kendisini mutlak görme ve her şeyi kendi iradesine bağlama öznelliği, ezikliği, zaafından kaynaklı.

Var oluş -> Form-yapı dönüşümüdür.
Yok oluş -> form yapı dönüşümüdür.

Bizim şeyler namına "şu" ve "bu" diyerek onlara var, yok dememimizin temeli, o şeylerin biçimiyle ilgilidir, hareket, etkileşim, değişimle anlam kazanır, bunlarla da anlamsızlaşırlar. Var eden ne ise yok eden de odur.

Örneğin Güneş'de diğer yıldızlar gibi, sönüp, dağıldığında, bir bütün halinde açığa çıkarttığı kapsam form-yapı(güneş sistemi) tamamen değişecektir. Bu değişime biz yok oluş derken aynı zaman da da bu başka bir varoluş olacak, çünkü biz yok var derken burada biçime, form-yapıyla ilgili konuşuyoruz, yani bu sistem dediğimizin bileşenleri ve form-ilişkilerine isim veriyoruz.

Örneğin Dinozorların yok olması, her şeyin yok olması demek değildir, ama dinozorların yok olması demek, form-yapıca oluşum sağlayamaz hale gelmiş olması demektir. Yani ilgili yapı, süregiderleğini sağlayacak imkanlardan mahrum kalmış demektir. Fakat geride, malzeme, bir çok farklı form-yapılara dönüşmüş, ayrışmıştır, katılmıştır. Örneğin biyolojik yakıt gibi.

Kısaca bir şeyin formu, yapısı, biçimi değişirse, bizim forma, yapıya böylece özelliklerine göre adlandırdığımız hal kaybolur - daha doğrusu değişir, formca başka şeylere dönüşür... Buradan anlaşılır ki, merkez zeminde, hareket, ilişki, etkileşim söz konusu...

Kısaca birşeyler başka şeylere dönüşerek var oluyor, yine başka şeylere dönüşerek yok oluyor, bu yok olma, yapıca, formca, biçimcedir, madden, malzemece bir yok oluş anlamına gelmiyor.

Bizim varoluş dediğimiz form-yapıcadır, eylemdir ve bu eylem, hareket, ilişki, etkileşim zemininde anlam kazanır.
varlık dediğimiz ise bir var oluş biçimi değil, bizzat varlığın kendisidir ve bizim oluş dediğimiz bu varlığın aldığı haller, biçimler, yapılara nazarandır.

Kısaca insan EGO'sunu, iradesini bu düzeyde abartmak ve belirlyici kılmak çabası hiççilik değil hepçilik olarak ifade edilir, öyle nihilizm vs denecekse, aksine bu davranış tam tersidir. Öleceğiz, yok olacağız,,, ölün, yok olun, ama siz ölüyorsunuz diye de hiç bir şey yok olmuyor. ne her şeyin varlığının sebebisiniz, ne de var oluşun temelisiniz. Bu anlamda kişi kendisini böyle gördüğü zaman elbette iddiası deyim yerinde ise bir hiçtir, ama form-yapı olarak varlığı, etkileşimi, ilişkileri bir hiç değildir. Kısaca kıyas yaparken neyi, ne ile kıyasladığınız önemli. Bir insanı, varoluşun ve her şeyin belirleyici ölçütü alırsanız tabi ki bu anlayışınız değer taşımaz, yine bir insanın ölmesiyle her şeyin yok olduğunu iddia ederseniz yine değer taşımaz, çünkü belirleyici değildir, ama 1 insanın kendi açısı, ölçeğinde, yani yaşam ve çevre ilişkileri çerçevesinde ele alırsanız elbette o ne değersizdir ne de önemsiz. A ölürse, A ile olan ilişki, etkileşim yok olur, bu bağlamda, A ile etkileşen ne varsa, o çevre, ortam koşulunda bu bir kayıptır veya kazançtır. kaybın olumlu veya olumsuz olması bu durumu değiştirmiyor. Ama 1 insan ölürse, bu durum o insanın etki-ilişki(dolaylı, dolaysız) alanına girmeyen ne varsa, ne bir kayıp ne de bir kazanç değil veya farkında olunmayan bir ilişki, kazanç-kayıpolabilir. Yani ne değerlidir ne de değersiz, kısaca değer yüküyle ifade edilemez. A ölmüş, A nın ölmesi, atıyorum Andromeda galaksisi açısından ne değerli, ne de değersiz olmayabilir, böyle her şeye, gelişi güzel ve kıyas mantığını amuda kaldıracak biçimde yaklaşmamak, özeli-genele eşlememek gerekir. Bu tarz mantık ve kıyaslar safsatadır.

Değer, önem dediğiniz de öyle doğada başıboş gezen bir varlık biçimi değil. Bu kavramlar, şeylerin birbiriyle olan ilişkisinde ve etkileşiminde, bu etkilerin kazanç-kayıp nazarında, öznece yorumuyla ilgilidir.Ve değer dediğiniz salt olumlu değil olumsuzdur da bizim değer ile kast ettiğimiz, veri-yüküdür, yani etkileşime göredir,etki-tepki yüküdür. Bir şeyin ağırlığını ölçmek, bir şeyin hızından söz etmek gibi, etkileşiminde form-yapıca olumlu-olumsuz durumu ve yüküne değer deriz. yani değer aslında iradi, psikolojik olarak verilen bir şey değil, şeylerin birbiriyle etkisi-ilişkisinde ki, etki-tepki yüküdür. Özne burada yorumlayıcıdır ve etkiyi, olumlu-olumsuz olarak değerlendirebilir, yorumcu arızalı da oalbilir, etkileri, ilişkileri doğru analiz edip, yorumlayamayabilir...

kısaca, bir değer-değersizlikten söz edeceksek, bu bir yük-lenme temeline dayanır. A'nın B ye etkisinden, B'nin A ya etkisinden, olumlu olumsuz sonuçlarından, etkinin kayda değer bir değişim oluşturup(değeri, değersiz), oluşturmamasından(değersiz, değerli) tutalım da, etkinin şiddetinden, oluşturduğu değişimler veya farkındalıklardan bir dolu kıyas, ölçü birimleri açığa çıkar. Orada değer denilen, tam da o etkileşimin yüküyle ilgilidir ve burada değer açısı salt 2 şeyin birbirine etkisinin sonuçlarıyla değil, ama tüm çevre, ortam ve dışındaki şeylere olan etkisiyle de geniş bir açıya dayanır. Örneğin A'nın B'ye etkisi ikisi açısından kayda değer bir değişime yol açmayabilirken, ilişkide oldukları tüm diğer şeyler açısından değişime yol açabilir. Kısaca bu tür konu ve kavramlar açısından, saltıklaştıran, geneli, özele indirgeyen veya özeli, genele indirgeyen, dar açılardan kurtulmak gerekir. Bir de, özelden, genele, genelden, özele saltıklaştırıcı-mutlaklaştırıcı yargı safsatasına düşmemek gerekir, Güneş sistemini düşündüğümüzde, 1 karıncanın bu sisteme olan etkisi bakımından ne önemi var denebilir, ama o karıncayı bulunduğu ilişki alanında düşünürsek durum değişir. Öyleyse karıncanın değer yükünü belireyen nedir, kendisini Güneş sistemiyle kıyaslamak mı yoksa kendisini ilişki ve etkileşim ağıyla kıyaslamak mı? Değer veya önem açısından belirleyici olan neresi?

Safsata üretmek kolay, bir çok ahmak bunu yapar, bir çok ahmak da safsataları sever, bağlanır, cezbolur, çünkü insan düşünme eylemine girmediği veya gerçekçi kıyaslar yapmasına gerek kalmadığı veya zaten şartlandığı yargıları, inandığı, beklediği, arzuladığı şeyler adına işine geldiği, aldandığı sürece mutlu ve benimseyicidir, yalanlar ve ahmaklıklar üzerinde fazlaca düşünülmeyeceği için de benimsenme eğilimine dönüşür.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #63  
Alt 10-12-2019, 11:21
Filozof - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Filozof Filozof isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Aug 2016
Mesajlar: 364
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bunlar,bunlar gibi fanus, kavanoz açıları hikaye... Varılan çıkarımlar veya senin çıkarımların hikaye, daha doğrusu yargılarınla, öne sürdüğün gerekçeler tutarsız.

Örneğin bir binanın çökmesi başka, bina çöktü diye her şeyin yok olduğu, geride hiç bir şey kalmadığı iddiası başka. Form-yapılar zaten değişir, dönüşür, birleşir, ayrışır, çöker, biz buna kısaca doğum ve ölüm deriz.
Yukarıda yazıyı anlamayarak süzme bir gerizekalı olduğunu kanıtlamış oldun. Hala her şeyin yok olduğu iddiası diyor, salak yemin ediyorum gerizekalı bu çocuk hahaha. Sana kim dedi ki bir şey yoktan var olur, var olan yok olur diye? Sana gerizekalı olduğunu ve söylediklerimi anlayamadan, kafan bir boka basmadan aptal aptal ahkam kestiğini söylemiştim. İçinde yaşadığın maddi evrendir ve ben maddi evrenin tüm fizik kurallarıyla ve içindeki tüm maddi varlıklarla beraber geri dönüşü olmayacak şekilde bozunmaya uğrayarak yok olabileceğini bilimsel olarak soktum sana. Vakum balonunun içinde oluşan şey de artık evren değildir, evren sonsuza dek, geri dönüşü olmayacak şekilde yok olmuştur. Kafan basmadığı için yine anlayamadın haha süzme gerizekalı seni. Bir de ahkam kesiyordun kendini bir halt sanıp, aptal seni. Yok olmayan şey VARLIK'tır. Maddi evren değil, gerizekalı aptal çakma filozof spartacus. Boş boş ahkam kesme bir daha, alırım façanı böyle aşağı.
Alıntı ile Cevapla
  #64  
Alt 11-12-2019, 04:17
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

Kurgusal, yazılanları anlaman lazım önce. Bilimsel dediğin hikaye ile senin sözde çıkarım-yargın tamamen alakasız, nedenleriyle izah ettim. safsata yapıyorsun. Bizim evren dediğimiz ise, biçim ve yapısı, hangi biçimi alırsa alsın, evrendir. Varlık, biçimi ne olursa olsun tanımca değişmiyor. Bizlerin tanımladığı, isimlendirdiği varlığın kendisi değil, dinamik-değişken biçimidir.

Değişken diyorum, hiç gereği yokken, bana, fantastik kurgularla, yokoluş propagandası yapıyorsun.Zaten söylüyorum, form-yapılar değişir diyorum, devinim diyorum. Ama bunu salt bir yok oluş gibi öne sürmek, bu yok olmayı da, her şeyin yokluğu gibi propaganda etmek taraflıdır. Aksine bu dinanizm, aynı zamanda bir varoluştur da. sadece birisinin propagandasını yapmak andığın tabirle gerizekalılığın daniskası olur...

vakum bozunması kurgusundan, salt yokoluşa çıkyıorsun değil mi? Oysa ben, aynı zaman da başka türden bir varoluş biçimi de görüyorum Şimdi tek başına yok-oluş, var-oluş propagandası yapmanın anlamı ne? Psikolojik olarak, işine hangi tarafı gelirse, o tarafı esas almaktasın değil mi?

2 saltıklaştırıcıdan birisi, vakum bozunması kurgusuna dayanarak, bu duruma her şeyin yok oluşudur derken, diğeri de, aksine bu her şeyin yeni bir varoluşu diyebilir. yani birisi bir yokoluş derken diğeri yeni bir varoluş diyebilir. Oysa ortada olan ne salt bir yokoluş, ne de salt varoluştur. ikisinin birliktelidiğidir ki buradaki yok oluş, varoluş ifadesi, dair, özgü ifadelerdir. A,Bye dönüşerek kayboluyor, bu halde A nezdinde yokoluş, B nezdinde ise bir varoluş sözkonusu olur, sen kendini A olarak görüyorsan, kendine yücelik aftetmenin anlamı yok, A nın yokoluşu, her şeyin yok oluşu olmayacak, narsisist arıza, EGO'dan söz ediyorsam, bunlar sağlıklı ve geniş açılı düşünmeye engel olduğu için.

Hiççilikten söz ediyorsun, ama hepçisin(ya hep, ya da hiç). Bütün varlığı ve varlık biçimlerini salt kendi varlığına indirgiyorsun, yukarıda izah ettim. halbuki, varlığı düşündüğümüzde, varlığın ortadalığı, yukarıdaki A'ya bağlı değildir, A ortadan kaybolmakla, hiç bir şey bitmiş olmaz. Sen nihilist değilsin, nihilist birisi böyle bakamıyorsa, nihilist değil narsisisttir.

Defalarca izah edildi, zaman dediğimiz, tamda işte o varlığın dinanizminde, hareket, deviniminde ortaya çıkan değişimlerin, soyutlamasıyla igilidir. Bu bağlamda, senin evren diye baktığın yapı iken, malzemesi zamanla sınırlanamaz varlıktır. Bunu anlamak için illa zaman terimlerine gerkesinim duyuyorsan -ki mecburen duyuyorsun çünkü artık benden önce diyebiliyorsun- senden öncesini güneş-dünya yılıyla hesaplamaya çalışırsak, sonsuz zamanla geriye gidebilirsin(ki bu geri gitme ifadesi de hatalıdır, zaman uzaysal ve uzamsal bir olgu değildir, ama mecburen kullanıyoruz varlık ortada dinamik, zamansal olarak geri, ilerisi yok, üzerinde gerçekleşen değişimleri biz zaman olarak soyutluyoruz). Sonsuz zaman, sonsuz form-yapılar, sonsuz form-yapı olanağı, biçimler, sonsuz evren... Kendini ilk ve milat sayıyor olmalısın. Senin bakış açınla evrene form-yapı olarak bakarsak, sana gelene kadar sonsuz sayıda evren söz konusu... Senin mutlak-özel bir ayrıcalığın yok, sen ve içinde olduğun bütün yapı çökebilir, bu sonsuz yapılar adına, sonsuz olarak gerçekleşebilir. Sana gelene kadar da sonsuz kez gerçekleşmiş olabilir, hatta vakum bozunması dediğin milyonlarca kez gerçekleşmiş olabilir, ama en nihayetinde sen bir varlık biçimi olarak oluşabilmişsin işte...

Form-yapının kaybolması başka bir şey, varlığın(madden, malzemece) yok olduğu safsatası başka. Dinamik evren ifadesinde anaşılmayacak bir durum yok, form-yapı korunabildiği oranda, tanımını korur, o form-yapı korunamaz hale gelirse(hareket, etki-leşim, ilişki, değişim) o artık başka bir isimle anılır. yani ortada bir şey kalmıyor değil, ortada olan şeyler, form-yapıca değişmiş oluyor, yapısı değişen bir şey'de, yapı değiştiği için, artık değişim öncesi yapıyı temil edemiyor. Bu zeminde, Geri Dönüşüm diye bir durum söz konusu değil. Form korunabildiği oranda tanım alıyor. Ve formun korunumu ise dinamik koşullara uyum, uyum için ise, süregider bir yokoluş-varoluş zemini işiyor-yokoluşla, var olunabiliyor, varoluşla, yok olunabiliyor.

Sonra dinamik yapılarda, mutlak-genel, sabit bir kapsamdan söz edilemez, yani aynı anda, her yer de, aynı eş-zamanda, hal-durumdan söz edilemeyeceği gibi, farklı bölgelerdeki değişimlerin de, eş-zamanlı olarak diğer bölgelerde belirleyici olacağı öngörülemez.(geniş açıdan bakılırsa tabir edilecek olan kaostur) Nasılsa alışılmış idealist modern kurgulara, öyle homojen, merkezi, kavanozda duran, oyuncak bir evren anlayışı var.

Yazıyı okuyup, anlaman lazım. varoluş zaten form-yapıca yokoluş, yokoluş da bir varoluştur. Yani A, B ye dönüşür, A yok oldu denir, çünkü bu dönüşüm üzerinde gerçekleşir, eski form-yapı, biçimi kaybolur -ki zaten ona A dememizin sebebi de mevcut formudur. O artık B ye dönüşmüştür, bu dönüşüm sağlandığında A ifade açısından, tanım açısından yerini B'ye bırakmıştır. Burada yok olan ne?

A'nın, B'ye olan dönüşümünün temelinde ise hareket, maddi ilişkiler yatar. tam da orada, A'nın dönüşmesine "yokoluş", B'ye dönüşüm anına da "varoluş" denir. yani varoluş-yokoluş, yokoluş-varoluşlar birliktedir. Bunları birbirinden ayrı, yalıtık ve kendi-tek başına almak, hatadır. Oluş ifadesi fiille ilgilidir, fizik dünyasında fiil ise, etkileşim-hareket ve sonuçları temelindedir.

"Evreni yok edin, her şeyi yok edin, intihar edin" sloganların ise, felsefik, bilimsel ahmaklıklar bir yana, ciddi psikolojik sorunların yansıması olmalı.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (12-12-2019 Saat 02:09 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #65  
Alt 12-12-2019, 09:43
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

"Komşu komşu hu / Oğlun geldi mi / Geldi / Ne getirdi / İncik Boncuk / Kime kime / Sana bana / Başka kime / Kara kediye / Kara kedi nerde / Ağaca çıktı
/ Ağaç nerde / Balta kesti / Balta nerde / Suya düştü / Su nerde / İnek İçti / İnek nerde / Dağa kaçtı / Dağ nerde / Yandı bitti kül oldu…"


Kül ne oldu ?

Agaç yanınca YOK mu Olur? KÜL mü olur?
İnsan ölünce YOK mu Olur? Toprak mı olur?

Toprak ne oldu ?

Evren patlasa çatlasa gümlese hoplasa zıplasada başka bir şey olucak.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 17:06 .