Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 27-06-2023, 16:38
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

Muhyiddin Arabi´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Hocam siz yazınızda Ugarit'in EL'i ile mi yoksa İslam'ın EL-İlahı ile mi Enlil ve Enki'yi kıyasladınız onu tam olarak anlayamadım.

Allah kelimesinin kökenini Enlil olduğunu iddia eden hiçbir kaynağa rastlayamadım. Benim okuduğum bilimsel incelemelerde elohim ve Kuran'daki Allah Ugarit'in EL'ine dayandırılıyor. Dolayısıyla EL'i Ugarit metinlerindeki anlatı üzerinden Enlil ve Enki ile kıyaslamak daha doğru olur diye düşünüyorum. Tarihsel sıralamada, Mezopotamya bölgesi üzerinden gidersek önce Sümer, sonrasında Ugarit var. Ugarit'ten sonra da Musa'nın takipçilerinin inancı ortaya çıkıyor. Onlar da YHWH ve EL'e tapanlar olarak ikiye bölünüyor. Asur devleti EL'e tapanların devleti Isra-EL'i yıkınca onlar da YHWH'ye tapmaya mecbur kalıyorlar. Yukarıdaki yazıdan anlıyoruz ki İbrahim El Şaddai adını verdiği tanrısına tapıyordu.
Tüm bunlar ortak mitolojilere dayanıyor.

Örneğin Hattiler, Anadoluda yerleşiktir, ancak fırtına tanrılarının Enlil ile olan ilişkisine dahi erişmek mümkün.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Te%C5%9Fup

Farklı kültürlerde mitolojik hikayeler, iç, içe geçebilir, harmanlanabilir, adlar, kişiler, yerler değişebilir.

EL tanrı anlamına gelir, ÖZEL BİR KARŞILIĞI yok...

Ne zaman özel bir karşılık alır? çeşitli sıfatlar yüklendiğinde.

Örneğin tanrılar panteonunun en üstünde olan tanrıya kral, efendi, rab tanrı, tahtın sahibi, ilah vb. denebilir. Orada önemli olan panteonun tahtında oturup oturmaması, kral olup olmamasıdır. Çeşitli SIFATLARLA anılabilirler, örneğin Zeus'ın bir çok sıfatı vardır...
Zeus
Pantokrator(Her şeye gücü yeten), Aegiochos, Philoxenon, Hospites gibi.

Çok tanrılı dinlerde bazı şehirler farklı tanrı, tanrıçaları veya farklı sıfat isimlerini esas alabilirler, adlarına, sıfatlarına tapınak, sunaklar yapabilir, dua ederken çoğunlukla O'na dua edebilirler. Yani illa kral tanrı olması gerekmiyor, panteondan herhangi bir başka tanrı, tanrıçalar olabilir-yüklenen sıfatlara göre yerel tercihler değişebilir.

Efsanelere göre kişiler yer değiştirebilir, örneğin bir bölgede A kral tanrı iken, başka bir bölge mitolojisinde tahta oğlu B geçirilebilir vs...
Yani benzer, harmanlanmış mitolojiler açısından, Kral Tanrı, A iken, Kral tanrı B, C, D olabilir.

Aynı tanrıya farklı isimle tapan ve birbiriyle savaşan toplumlar olabilir...

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ugarit

"Kazılar, dokuz odadan oluşan sekiz kapalı avlusu olan bir kraliyet sarayını ortaya çıkardı. Şehrin yapıldığı tepeyi taçlandıran iki ana tapınak vardı: Bunlardan biri Baal'a, "kral", El'in oğlu ve diğeri yumuşak doğurganlık ve buğday tanrısı Dagon'a adanmıştı.

Ugarit'ten çıkan en önemli edebi belge, Kenan Baal'ın din ve kültünün temelini oluşturan Baal döngüsüdür. Dini metinler arasında, ay tanrıçası Nikkal'a dikkat çeken bir ilahi de dahil olmak üzere Hurri şarkılar da vardır; bu buluntu dünyadaki en eski müzik notasyonudur."


Önceki mesajımda Hurriler'in bulunduğu bölgenin haritasını da eklemiştim...

Yani kültürler harman olmuş, o sebeple, bilhassa M.Ö 3.000 sonraları için, şu tanrı, %100 şuna aittir denemez. Örneğin Hititler'in baş tanrısı, aslında işgal edip, egemen oldukları Hattilere aittir.

Zeus'un babası gök(Sümer'de "An"),anası yer'dir(Sümer'de "Ki"), Enlil'in babası gök, anası yerdir, gök ve yerin birleşmesinden çocuklar meydana gelir... Kaynak, Bereket Kültü...

Bu konular açısından Tevrat'ı esas almak geçerli bir yol değil(M.Ö 6. yüzyıllarda kaleme alınmış, uydurmalar, kulaktan dolma, dezeformasyonlarla dolu olmalı) diye düşünüyorum. Neden Dicle-Fırat, Nil'den daha ağır basıyor? Çünkü konuyla ilgili coğrafya Mısır'a uzak kalıyor, haliyle yerleşik kültürlerin, inançlarındaki gelişim, değişimler açısından ilgili bölgede, Sümer, Babil, Hurri-Mittani, Roma(örneğin Baalbek'de Zeus tapınağı gibi) etkisi daha baskın oluyor.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 27-06-2023, 00:04
Muhyiddin Arabi Muhyiddin Arabi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 13 Mar 2023
Mesajlar: 87
Standart

Timaeus kitabının incelemesinin yapıldığı bir yazıyı az önce bitirdim. Linkini aşağıya bırakıyorum.

https://dergipark.org.tr/en/download...e-file/1705723

Kitapta demiurge'nin bir yaratıcı olduğu ama onun da üstünde asıl bir Tanrı'nın var olduğu fikri savunulmuş. Ama demiurge de gereksiz görülmemiş.

Bazı alıntıları paylaşmak istiyorum:

- Şu halde, maddî dünyanın gerçek ideler dünyasının ezeli-ebedi yönlerini Demiurgos'un faaliyeti sayesinde kazandığı ve bu yönleri sonsuz bir hareket dizisi ve dolayısıyla değişme süreci içerisinde kaybettiği dikkate alındığında, o ezelî ebedî bir gerçekliğin zaman içinde hareket eden ve değişen gölgesi ya da kopyası olarak görülmek durumundadır. (Sayfa 5)

- Platon'a göre doğanın oluş süreci, Evrenin yapıcısı olan Tanrı'nın diğer tanrıları yarattıktan sonra ve gök âleminin yaratılışından sonradır. Evrenin yapıcısı diğer tanrılara hitaben şunları söyler: "… Alt tarafa gelince, doğa (ölümlüler dünyası) bu ölümsüz kısma ölümlü bir kısım ekleyerek canlı varlıklar yaratın, onları dünyaya getirin yiyecek verin üretin öldükleri zaman da onları tekrar yanınıza alın." (Sayfa 5)

Mezopotamya dininde Irkalla, Yeraltı Dünyası, tanrıça Ereşkigal ve onun eşi Nergal ya da Ninazu tarafından yönetilir. Hayaletler yeraltı dünyasına seyahat ederek bir süre geçirir ve genellikle yol boyunca engelleri aşmak zorunda kalırlardı. Yeraltı dünyasının mahkemesi olan Anunnaki her hayaleti karşılar ve sunularını kabul ederdi. Mahkeme kuralları açıklar ve hayalete kaderini ya da yerini tayin ederdi. (Bu paragraf başka bir kaynaktan) Anunakiler Plato'nun 'diğer tanrıları' olabilir mi? Dikkat edilirse evrenin yapıcısı ile diğer tanrılar birbirinden ayrı tutuluyor.


Linkten alıntıya devam ediyoruz:

- Ruha gelince; Ruh da ezeli ve ebedidir: Cisim yani madde zaten heyûla anlamında vardır. Öyleyse burada yaratmadan değil, yeni-Platoncu bir ifadeyle doğuştan bahsedilebilecektir.

- "İnsanın peşinden koştuğu tanrılar için Tanrılar; benim yarattığım tanrıların çocukları, yaratıcısı ve babası olduğum eserler, ben istemedikçe, parçalanamazlar. Bağlanan bir şey her zaman Çözülebilirse de, birleştirilmiş güzel bir şeyi, parçalamak ancak bir kültürün harcıdır.

Yaratılmış bir varlık olduğunuz için, ölümsüz değilsiniz: ama ne parçalanacak, ne öleceksiniz. Size şimdi söyleyeceklerimi dinleyin: Göğün tam olması için, daha üç ölümlü soyun doğması gerekiyor... Eğer onları
kendim yaratsam onlara kendim can versem, Tanrılara eş olurlar. Hem evrenin tamamlanması, hem onların ölümlü olması için bu canlıları siz meydana getirmeye çalışacaksınız. Onlarda sizin peşiniz sıra gelmeye hazır olanlara hükmeden tanrılık bir şey bulunmalıdır: Ben size O'nun ilkesini vereceğim: Siz bu ölümsüz ilkeye ölümlü bir bölüm ekleyerek, canlı varlıklar yaratacaksınız. Öldükleri zamanda onları tekrar yanınıza alacaksınız" (Sayfa 7)

Platon Timaios'un değişik yerlerinde insanın varlığı hakkında pek çok bilgiye yer verir. Onun bilgi edinme yollarından biri olan duyumlardan yaratılış gayesine ve yaşadığı hayata göre yeniden dünyaya geri dönme/yeniden doğuş fikrine, biyolojik yapısından fizyolojisine doğrudan veya dolayı olarak insanı ilgilendiren hususları ele alır.
Platon felsefesinde insan türü ölümlü varlık sınıfında yer alır. İnsanın var olma sürecinde Tanrının çocukları devrededir. Bu tanrılar dört unsura şekil vererek insan vücudunu inşa etmişler ve ona ölümsüz ruhtan yerleştirmişlerdir:

"Tanrının çocukları ateş hava su ve toprak parçalarını alarak bunları küçüklükleri yüzünden gözle görülemeyen bir sürü kenetlerle birbirine eklediler. Böylece onları bir araya getirerek bütün bu parçalardan herkes için birer ten vücuda getirdiler. Kabartma ve alçalmalara uğrayan bir tene ölümsüz ruhun devirlerini yerleştirdiler."
Bu ölümsüz ruhun devirleri, ….hareketin altısına da tabi oluyorlardı. İleriye geriye, sağa sola, aşağıya yukarıya gidiyor her yanı
dolaşıyorlar." (Sayfa 16-17)

"Ruhlar alın yazısı gereğince tenlere yerleştirilince bu tenlerin de bazı kısımları üreyip bazı kısımları yok olunca her şeyden önce şöyle bir sona varılacaktı. Ruhlar kuvvetli izlenimler karşısında elbette aynı tabii duygunluğa sonra haz ve acıyla karışık sevgiye bundan başka da korkuya kızgınlığa ve bunlara bağlı yahut ta tabii olarak bunların karşıtı olarak ihtiraslara sahip olacaklardı. Bu ihtiraslara hâkim olanlar doğruluk, onların hükmüne girenler de eğrilik içinde yaşayacaklardı. Kendisine bağışlanan zamanı iyi kullanan bağlı olduğu gök cisminde yaşamaya dönecek, orada bahtlı bir ömür sürecektir. Buna aykırı hareket eden de ikinci doğuşunda kadın olarak doğacak, bu haliyle de kötü olmakta devam ederse kötülüğün çeşidine göre her yeni doğuşta yaşayışına en çok benzediği hayvanın kalıbını alacaktı. Bu değişmeler bu sıkıntılar sonradan varlığına katılmış olan ateşten,
sudan havadan ve topraktan ibaret o koca kitleyi kendi içinde aynı kalan ve benzeyen tözün hareketinin hükmü altına koymadıkça sona ermeyecek, bu hırçın düşüncesiz kitleyi, düşünce yola getirmedikçe, ilkin halinin kemaline dönmeyecektir." (Sayfa 26-27)


Forumda bugüne kadar yazdıklarım dahil olmak üzere şu an yazacaklarım ne kadar doğru bilemiyorum. İlla ki şu şudur, bu da budur gibi bir tutum içerisine girmeyi doğru bulmuyorum.

Plato'da en üstte bir evrenin yapıcısı bir Tanrı bir de onun altında yer alan ve Plato'nun ifadesi ile Tanrının çocukları olan bir grup var. İnsanı ölümlü olarak yaratan da bu alt grup. Döneminin inancına uygun bir şekilde Tanrının çocukları ifadesini kullandığını düşünüyorum. En tepedeki Tanrı ben yaratırsam ölümsüz olur o nedenle insanı siz yaratın demiş bu alt gruba. Çok sarsıcı bir ifade. Tanrının kurmayı tasarladığı düzen insanın ölümlü olmasını zorunlu kılıyor. Bu alt grubun liderliğini demiurge üstleniyor. Gnostisimzde bu varlığın adı yaldabaoth'tur. Plato bu varlığın varlığını reddetmiyor ama onu evrenin yapıcısı Tanrı olarak da kabul etmiyor.

İlerleyen bölümlerde reenkarnasyon inancını görüyoruz. Kötü işler yapanın sonraki bedenlenmesi kadın olur denmiş. Feminizme sağlam darbe indirmiş. Hatta kötü olmakta ısrar ederse hayvan kalıbı alacağı iddiasında bulunulmuş. Gnostisizmde de aynı inanç vardır. Ruh beden değiştirip durur ve tekamül sürecindedir. Ve burada Tanrısal bir amaç vardır.

Aslololan ruh ve tanrısal bir varlık. Bunu üstüne basa basa vurgulamış. Hallacı Mansur da Enel Hak derken bunu söylemek istedi diye düşünüyorum. Ölümden sonra ruh anunakiler tarafından yargılanıyor, plato'ya göre Tanrının çocukları tarafından, gnostiklere göre ise arkonlar tarafından yargılanıyor. Ruh gnostiklere göre arkonlar tarafından bedene hapsediliyor. Plato hapsetme ifadesini kullanmamış ama ikisi de temelde aynı şeye inanıyor. Ruh tekrar tekrar bedenleniyor.

Bu arada ölümlü olan beden. Ruh ölümlü değil. (Ölen beden imiş, aşıklar ölmez.)



Şimdi sorulara geçebiliriz.


- EL bir arkon mudur yoksa Plato'nun evrenin yaratıcısı olarak tasvir ettiği Tanrı mıdır?

- Kuran'da neden ben denmez de biz denir? Biz denen grup arkonlar mıdır? Ya da Plato'nun ifadesi ile evrenin yapıcısı olan Tanrının çocukları mı? Ya da Sümer Mitolojisindeki anunakiler midir? Yukarıda paylaştığım paragrafta, ruh bedenden ayrılınca anunakilerin ruhu yargıladığı ifade ediliyor.

- Hud süresindeki ben size onun tarafından gönderilmiş uyarıcıyım ifadesinde geçen ben kelimesi EL'e, O'nun kelimesi de Plato'nun evrenin yaratıcısı olarak kabul ettiği Tanrı'ya mı tekabül etmektedir? EL yani ALLAH, evrenin yapıcısı olan Tanrı'nın gönderdiği uyarıcı olduğunu mu söylemeye çalışmaktadır?

- Plato'ya bu bilgileri Eski Mısır rahipleri mi vermiştir? Bunu iddia eden kaynaklar mevcut.

- Hallacı Mansur neden Enel Allah dememiştir de Enel Hak demiştir. Hallacı Mansur'a göre, Hak; Plato'nun evrenin yapıcısı dediği Tanrı'ya, Allah da Demiurge'ye mi tekabül etmektedir?



Konu işte böyle derin olduğu için uzun makaleler paylaşmak zorunda kalıyorum.

Esenlikle...
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 01-07-2023, 16:34
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

El il lah ın kökü bir kenara da , uyduruk bir kelime üzerine milyonlarca uyduruk hikaye yazıp insanları aldatmak !!
Tek bir kelime ve üzerine kurulan sahte yaşamlar.
Boş ve sahte bir kelimenin kökünü araştırmak insana ne kazandırabilir ki ?

El il lol lul lül komik ama
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:14 .