Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam > Önerdiğimiz Başlıklar

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 29-03-2007, 07:59
sodomo-- sodomo-- isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 11 Mar 2006
Mesajlar: 1.767
Standart Cin

Onlar için Kuran'a bir sure bile koydu. Özellikle Mekke döneminde yazdığı ayetlerde çok bahsetti onlardan. Bu onun en doğal hakkı idi çünkü bir Arap şairi olarak cinler onun çok iyi Â*tanıdığı varlıklardı.

Cin kelimesi; örtmek, örtünmek, gizli kalmak anlamında olup cenn Â*kökünden türeyen bir isim olup tekili cinnidir. Aynı zamanda cânn kelimesi de cin anlamında kullanılır. Â*Mecnûn kelimesi de bu kökten gelir ve Â*"cinlenmiş, cin çarpmış, cinin etkisinde kalmış" demektir. Şair olmayanlar sıradan insanlar için bu durum bir "delilik" veya aklını yitirmiş olmak anlamına geliyordu. Aynı şekilde Araplar "Cinli" derken Meftun kelimesini de kullanırlardı "fitne ve belaya tutulmuş cinli" manasında. Tabii Türkçeye girmiş olan Cinnet sözcüğünün de "Cinnet geçirmek" deyiminde ne anlama geldiğini rahatlıkla anlayabilirsiniz bu açıklamalardan sonra. Cinlerin etkisi altında kalarak düşünce yetisinin örtülmesi ve tehlikeli düzeyde bir delilik hali.

Not:Tabii bu kelimenin cenne (örtü), cunne ('vücudu örten' kalkan) cenin (ana karnında örtülü bulunan çocuk), cenân (içteki 'örtülmüş' kalb), cennet (örtülü, duyulardan gizli bahçe, bağ, bostan) anlamında kullanımları da mevcuttur.

Açıkcası Muhammed'in cinnet geçiridiğini söylemek abartılı olur ama onun cinlere olan merakı ve onlarla kurduğu dostane ilişkiler ona "cinlemiş" anlamına gelen "Mecnûn" dememizde hiçbir sakınca yaratmaz ve zaten bu sözcük kendisi için o dönemin Kureyşlileri tarafından fazlasıyla kullanılmıştır.

Aslında Muhammed'in cinlenmesi konusunu daha iyi anlamamız için Cahiliyye dönemi Arap toplumuna bakmakta yarar var. Ne de olsa insan başta tarihin ve içinde yaşadığı toplumun ve kültürün ürünüdür (Bir sosyalist gibi anlattım

Efendim, Arap şairleri çok severlerdi cinleri. Öyle böyle değil durum, yani gerçekten de onlar cinlere bambaşka bir muhabbet ile bakarlardı. Herşeyden önce cinler o kadar sıradan varlıklardı ki, kimse varlığını ve yokluğunu tartışmazdı bile. Eğer o dönem yaşasaydınız siz de cinlerle halvet eder, karşılıklı güreş tutar hatta evlenir çoluk çocuğa karışırdınız. Bunlar olağandı ve siz cin dostlarınız, sevgilileriniz hakkında birşeyler anlattığınızda kimse size melûl melûl bakmaz ve kınamaz bilakis büyük bir merakla dinlerdi. Hele hele şairler... Cinlerin yardımı olmadan şiir yazmak ne mümkün? Hatta öyle ki, yazdığınız kasideleri hiç bir cinden yardım almadan kendi kendinize yazdığınızı söyleseniz kim inanırdı ki size?

Şimdi size biraz da bu konuda yazacaklarıma kaynak teşkil eden çalışmalardan birisi olan Ali Yılmaz'ın Arap Edebiyatında Şeytanlı (Cinli) Şairler isimli makalesinden alıntılar yapmak istiyorum.

"Eski Araplarda şairlerin, kendilerine şiir melekesi verdiklerine ve yine kendilerine şiir ilham ettiklerine inandıkları cinleri, şeytanları mevcuttu. Böylece şair ilham kaynağını, irtibat halinde bulunduğu bir cin ile bu dünyanın ötesinde sihirli bir aleme bağlıyor, dolayısıyla kendisi de tabiat üstü bir kuvvetle mücehhez bulunuyordu."

Şimdi de S.Ateş'in "Kuran meali"nden bir alıntı yapalım:

"ŞÃ¢'irle cin arasında çok içten bir ilişki kurulurdu. Her şÃ¢'irin, zaman zaman kendisine ilhâm veren özel bir cinni vardı. ŞÃ¢'ir, genellikle kendi cinnine halîl (samîmî dost) derdi. ŞÃ¢'irle ilişki kuran cin, insan isimlerinden biriyle anılırdı. Meselâ büyük şÃ¢'ir el-A'şÃ¢'nın cinninin adı, Mishal (kesici bıçak) idi."

Aslında bu "cinlenme" konusunda asıl amacım İslam öncesi Arap şairlerin cinlerle olan ilişkisini ortaya koyup toplumdaki şairlere özgü olan bu animistik kültürden Muhammed'in ve onun yazdığı kitap olan Kuran'ın nasıl etkilendiğini ortaya koymaksa da "cin" inanışının sadece şairlere özgü olmadığını özellikle İslam öncesi Pers kaynaklı Arap efsanelerinin de (1001 gece masalları, Alaaddin'in lambası ve lambadan çıkan cin, Denizci Sinbad, uçan halı vb.) beslediği genel bir halk inanışı olduğunu ve büyücü ve kâhinlerin de İslam öncesi dönemde bu animistik öğe ile beslendiklerini ve cinleri gaipten haber almak, geleceğe ilişkin bilgi toplamak veya insanlara iyi ya da kötü amaçlı olarak büyü yapmak vb. amaçlarla kullandıklarını görüyoruz. Burada Â*mümkün olduğunca Arap şairleri ve şair -cin ilişkisinin Muhammed-Kuran ilişkisi ile olan parellelliğini ele alacağım.

Şimdi özellikle Ali Yılmaz'ın Arap Edebiyatında Şeytanlı (Cinli) Şairler isimli çalışmasından ilgi çeken paragrafları alıntılıyorum

"Şairin cini bir fert olarak kabul edilir ve ona bir isim verilirdi. İnsanlar, cinlerin zaman zaman ortaya çıktığını ve onlara faydalı olabilecek şairlerden bahsettiklerine inanırlardı. Yine onlar, şiirlerini bu şairlerin isimleri ile söylerlerdi. Mesela; Hutay’e’nin (ö. 678) kasidesinin ilk beytini meçhul bir genç söylemiştir. Bununla ilgili olarak “Bu Hutay’e’nin değil mi?” diye sorulduğunda “Evet. Ben onun cininin sahibiyim.” demiştir. Kendisine ilham veren şeytanının olduğu ileri sürülen şairlerin ilki İmru’l-Kays’tır. "

Bu tabi biraz ilginç. Cin ayrı bir ferd olarak görülüyor ve ona isim veriliyor.

İmru'l Kays (M.S 520-565) ise "Yedi Askı" şairlerinden olup Kuran'daki bazı ayetlerin onun beyitlerinden plagiarizm yapılarak yazıldığı yönünde ünlü oryantalist İslam araştırmacısı Tisdall'in 1900 yılında yayınlanan kitabı "İslam'ın Kaynakları"nda iddiaları olmuştur ama Tisdall daha sonra bu iddialarnı verilerin kesin bir ispat olma vasfına sahip olmadığını söyleyerek geri çekmiştir

http://www.bible.ca/islam/library/Ti...0/p009-010.htm

ayrıca şu linke de bu konu ile ilgili yorumlar bulabilirsiniz.

http://answering-islam.org/Quran/Sou...is.html#yanabi

Tabii asıl konumuz bu değil. Biz yine Ali Yılmaz'ın Arap Edebiyatında Şeytanlı (Cinli) Şairler isimli çalışmasından aktarımlar yapmaya devam edelim:

"Ebu Ubeyde’nin anlattığı gibi, Araplar cinleri isimleriyle tanırlardı. Arap; inkar, zulüm, düşmanlık ve bozgunculuk yaptığında ona şeytan denilirdi. Bazen de kızgınlığı şeytan olarak isimlendirirlerdi. Bununla ilgili olarak Ebu’l-Vecih el-‘Aklî şöyle anlatıyor:“Şeytanım sırtıma bindiğinde de böyle idi.” diyince, “Hangi şeytanı kastediyorsun?” diye sorulduğunda “kızgınlık” şeklinde cevap vermiştir.

Cinlerle şairler arasındaki ilgilerden birisi de şudur: Geçen sıfatlar, şairlere şeytanları yolu ile gelmekte idi. Onlar bu inanca kendileri için şiirden daha önemli olan kehanet vasıtası ile ulaşmışlardı. Her kahinin “Tabi’” ismi verilen bir sırdaşı bulunmaktaydı. Şairler, gayba ait güçlü yardımları bunlardan alıyorlardı. Çünkü şiir, neredeyse şairin ruhunun başka bir ruh ile karışımını sağlayan ruhi bir etkileşimdi. Şair o ruh ile zaman zaman bazı şeyler hissederdi. Yunan ve Romalı şairler bunu manzumelerinin başlangıcı için gerekli görürlerdi. Bu kişiler şairlerin ilahları, zenginlerin tanrıları vs. şeklinde isimlendirilirdi. Bu konuyla ilgili birçok hikaye mevcuttur. Araplar bu işi daha da ileri götürmüş, bu şeytanlarına birer isim vermişler
dir.

Yukarıdaki anlatımlarda görüleceği gibi şair ile cin arasındaki ilişki sadece bir "ilham" alma ilişkisinin ötesinde bir durum var. İlginç bir saptama da şairlerin aynı zamanda kâhin oldukları ve kehânetin de şiirden daha önemli olması ve bu tip gayba ait haberlerin alınması şeklinde meydana gelen kehanet içinse bu cinlerle dostluğun da ötesinde "sırdaşlık" bağı kurulmuş olması gerektiği.

Bakalım bu çalışmada yer alan bazı şairlerin şeytanlarına-cinlerine verdikleri isimlere:

İmru’l- Kays : Lafiz b. Lahiz

Ubeyd b. el : Abras: Hubeyd

Beşir b. Ebî Hazım: Hubeyd

Ziyâd ez- Zebibânî: Â*Hazir b. Mahir

A’şÃ¢ : Mishel b. Esâse

Amr b. Kutn: Cühünnâm

el- Mahbelu’s- Sa’dî: Amr

Kumeyt: Müdrik b. Vağim

BeşşÃ¢r : Senâknâk

Cerir : Müktehil

Hasan b. Sabit Â*: Amr

Ebu Bekr b. Düreyd: Ebu Zaciye
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 29-03-2007, 08:05
sodomo-- sodomo-- isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 11 Mar 2006
Mesajlar: 1.767
Standart Re: Cin

"Rivayetlere göre şair birisini hicvetmek istediğinde kahinlerin elbiselerine benzer özel elbise giyerdi. Saçını traş eder ve iki perçem bırakırdı. Bu perçemlerden birisini yağlar ve ayağına bir nalin giyerdi. Biz, saç kesmenin hacca mahsus bir adet olduğunu biliyoruz. Hicveden şair, hac sırasında yaptığı işlemleri hiciv sırasında da yaparak, sanki bu işlemlerle hicvinin, lanetinin hasmına mümkün olan her yoldan eza ve cefa olarak ulaşmasını arzulamaktadır. Şiir, Arapların ileri gelenlerinin dillerinde uçup giden birşey değildi, bilakis kalıcı idi. Aynı zamanda şairler, tarihi bilen kişilerdi. Ayrıca şairler, şiirlerinin cinlerin kendi dillerinden verdikleri yakıcı sözler olduğuna ve bunu gayptan aldıklarına inanırlardı. O dönemde şairlerin insanlardan üstün, cinlerden ise daha alt sınıfta oldukları kabul edilirdi."

Burada daha ilginç bir şeyle karşılaşıyoruz, o da; şairlerin kâhin elbisesi giyerek hacc ritüelleri yapması. Burada anlaşılıyor ki, hasmına lanet eden şair bunu yapmadan önce hacca mahsus bir ritüeli gerçekleştirip ondan sonra bu "hasmına lanet" şiirini yazmış olması. Bu durum oldukça fazla Muhammed'in davranış biçimine uyuyor. Acaba Muhammed Ebu Leheb'e beddua okumadan önce bu tip bir hac ritüeli gerçekleştirdi mi? Bu konu ile ilgili spesifik bir rivayet mevcut değil ama bu "şair olmak hacc etmek-lanet okumak" üçlüsü tam bir Muhammedî üslup.

Şimdi gelelim bu çalışmadaki en ilginç paragrafa:

"Rivayete göre şair Ubeyd b. el-Abras (Ö. 554) daha önceleri şair değildi. O uykuda iken bir şeytan ona bir yumak saç getirdi, onu ağzına attı ve sonra da şöyle dedi: “Kalk!” O da kalktı ve o andan itibaren şiir söylemeye başladı."

Bu size neyi hatırlatıyor ? Yoksa şu ayetleri değil mi?

Müdessir 1. Ey bürünüp sarınan (Resulüm)!

Müdessir 2. Kalk, ve (insanları) uyar

Daha da ötesi Müdessir suresi adını ilk ayetinde geçen, "örtüye bürünen" anlamındaki "müddessir" kelimesinden almıştır. Peki biz en başta ne demiştik "Cin"in tanımı olarak daha önce?

"Cin kelimesi; örtmek, örtünmek, gizli kalmak anlamında olup cenn Â*kökünden türeyen bir isim olup tekili cinnidir...Tabii bu kelimenin cenne (örtü), cunne ('vücudu örten' kalkan) cenin (ana karnında örtülü bulunan çocuk), cenân (içteki 'örtülmüş' kalb), cennet (örtülü, duyulardan gizli bahçe, bağ, bostan) anlamında kullanımları da mevcuttur."

Bu kadar mı benzeşme olur? Açıkcası ben de biraz hayret ettim bu duruma.

Şimdi bir diğer benzeşme de S.Ateş'in Hicr 6 ayetinin açıklamasından geliyor:

""Eskiden Arabistan'da şi'ir bir san'at olmaktan çok, cinlerle, gizli güçlerle temas kurup onlardan birtakım bilgiler alma mesleği idi. Herkes ile konuşmayan cin, ancak seçtiği adamla konuşurdu. Her cinnin seçtiği bir şÃ¢'ir vardı. Erkek veya dişi cin, sevgisine lâyik gördüğü adamın üzerine çullanır, onu yere atar, göğsünün üstüne çıkar ve onu dünyâda kendisinin sözcüsü olmaya zorlardı. İşte şi'ir seremonisi böyle başlardı . O andan itibaren o adama şÃ¢'ir denilirdi. ŞÃ¢'irle cin arasında çok içten bir ilişki kurulurdu. Her şÃ¢'irin, zaman zaman kendisine ilhâm veren özel bir cinni vardı... " Â*(S.Ateş--Hicr 6 açıklaması)"

Muhammed, Hira mağarasında Cebrail ile karşılaştığında herkesin bildiği şu hadise gerçekleşir:

""Hira Dağı mağarasında inzivaya çekiliyor, uzun tefekkür ve dualarla kendini ibadete veriyordu. Bir gece aniden vahiy meleği belirdi ve ona "Oku!" dedi. Muhammed(as), ilkin gerçek bir metni okumasının istendiğini zanneti- ki ümmi olduğu için bu talebi yerine getirmesi mümkün değildi. bu nedenle "ben okuyamam" dedi. Bunun üzerine, kendi sözleriyle; "melek beni yakaladı ve kendine çekti, öyle ki bütün gücüm kaybolup gitti; sonra beni bıraktı ve "Oku!" dedi. Ben "okuyamam" dedim, sonra beni yeniden yakaladı ve kendine çekti; sonra beni bıraktı ve dedi: "oku!". Ben tekrar cevap verdim: "okuyamam...", sonra beni üçüncü defa yakaladı ve kendine çekti ve tekrar bıraktı ve dedi: " Oku, yaratan Rabbinin adına. O, insanı alaktan yarattı..."

Görüleceği gibi Muhammed'e Cebrail tarafından fiziksel bir baskı uygulamak amacıyla sıkılıp sıkılıp bırakılıyor...Bu durum yukarıda S.Ateş'in aktardığı gibi Arap şairlerinin cinleri ile olan teması sırasında cinlerinin onların "göğsünün üstüne çıkarak" fiziksel baskı uygulaması ile benzeşmektedir.

Bu konudaki bir diğer rivayet de sonradan müslüman olup Muhammed'in sahabesi haline gelen eski şair Hasan b. Sabit ile ilgilidir. Sabit'in dişi cini de Medine sokaklarından birinde onunla karşılaşıyor ve hemen üstüne atlayıp yere düşürüyor ve göğsüne baskı uyguluyor ve onu üç beyitlik bir şiir söylemesi için zorluyor. Bu bilgi oryantalist yazar Prof. Macdonald'ın (1863-1943) The Religious Attitude and Life in Islam" adlı kitabında geçiyormuş ama hangi islami kaynağa dayanarak bunu verdiğini bilmiyorum.

Ayrıca bu hadise Alak suresinin Hira dağındaki mağarada inmesi ile bitmiyor çünkü genelde Muhammed' vahiy gelirken bazı garip haller vukû bulur. Muhammed'in vahiy hallerinden birisi şöyle:

"...Bir defa da mübarek dizleri Zeyd b. Sabit'in dizi üstünde iken bu türlü vahiy gelmişti. Zeyd diyor ki. Resulullah'a gelen vahyi yazardım. Vahiy nazil olduğu sırada Resulullah'ı bir sıkıntı kaplar, inci taneleri gibi şiddetli terler dökerdi de ondan sonra açılırdı. Kendileri bana yazdırırlardı, ben de yazardım. İşimi bitirinceye kadar vahyin ağırlığından o kadar zahmet çekerdim ki ayağım kırılıyor zanneder ve artık bir daha yürüyemem, derdim. Maide suresi indiğinde surenin ağırlığından biz vahiy katiplerinin az kalsın bileklerimiz kırılacaktı""
(S.Ateş - İslam'a İtirazlar ve Kuran-ı Kerim'den Cevaplar s.27)


Muhammed kendi çağındaki bütün Arap şairleri gibi cinlenmiş bir şairdi. Kısacası bir mecnûndu o. Daha doğrusu hem büyücü (ara bozucu) hem kâhin (gaipten haber veren) hem de mecnûn (cinlenmiş bir şair) idi.

Bir sonraki yazımda hem Ali Yılmaz'ın Arap Edebiyatında Şeytanlı (Cinli) Şairler isimli makalesinden alıntılarla islam öncesi Arap şairlerinin "cin" algılamalarının ilginç yönlerini incelemeye devam edeceğim hem de Kuran'daki Cinn suresini merkeze alarak bütün Kuran'da geçen cinlerle ilgili ayetleri inceleyerek (Azazil, İfrit, İblis vb.) cin isimlerinin islam öncesi pagan dönemindeki yerlerini ve tarihsel arka planlarını detaylandıracağım. Aslında bu yazıya başlamadan önce Kuran'da, Â*Muhammed'in yaşamında ve islam öncesi-sonrası Arapların yaşamında cinlerin bu kadar güçlü bir etki yaptığının farkında değildim. Oldukça ilginç şeyler öğreneceğiz bu konuda.

Not: Bu arada da yorumlarınızı bekliyorum.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 29-03-2007, 09:02
kuvvaci kuvvaci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jul 2006
Mesajlar: 264
Standart Re: Cin

Saygıdeğer Sodomo!
Valla gözlerim böyle fal taşı gibi açık soluk almadan adeta..... Okuyorum yazdıklarını... Bi yerlerde muhammed sara hastası diyede okumuştum. Vahiy olayları ve epilepsi durumu bana sanki doğru gibi geliyor yada cinlenmiş insan bakalım cin suresi ve muhammed bekliyorum
Saygılarımla

Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 29-03-2007, 15:07
hiramusta hiramusta isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 11 May 2006
Mesajlar: 1.919
Standart Re: Cin

Eveeeet açık arttırmaya çıkarıyorum.Var mı başka sıfat ekleyecek olan, Peygambere?Mekke'nin kodamanlarından Ebu Lehep sizlerin bu halinizi görseydi iftihar ederdi herhalde.
...Şiirse şiir arkadaş...,ben o şiirlere iman etmişim,başımın tacı etmişim,hayatımın bir gayesi kılmışım.Deliyse deli arkadaş...,ben o deliye divane olmuşum,o delinin yoluna başımı koymuşum.Büyüyse büyü arkadaş...,insanları uyutan materyalist ve kapitalist batının büyüsü yerine,insanları uyandıran,zalim iktidarlara karşı kıyama kaldıran,haklının hakkını koruyan,adaleti herşeyin üstünde tutan bu büyüyü tercih etmişim,kula kulluk yerine Hakk'a kul olmayı seçmişim,böylece eşref-i mahlukat olarak Allah'ın beni insan olarak yaratmasının gayesinin farkına varmışım.Gerisi laf-ı güzaf.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 29-03-2007, 15:51
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart Re: Cin

Hiramusta, burada irdelenen ve incelenen senin kime bağlandığın, niye bağlandığın değildir. Sizin bir şeye inanmış olmanız o şeyin ne olduğunu değiştirmez. Hiç bir şekilde siz niye inandınız denmiyor, bu bir araştırma yazısıdır. Kısaca sizin ne düşündüğünüzün zerre kadar bağlayıcılığı yoktur ve heleki sizin şahsınızda incelenen bir konuda değildir, lütfen sürekli böylesi araştırmaların önüne inancınızı bir kalkan yada durdurma öznesi olarak koymayın, dünya dönmüyorda bir inançtı ama gördük ki *dünya dönmekteymiş....

Kesinlikle Sodomo'ya katılıyorum, daha önce Şuara kelimesi geçmişti bir forumda ve orada şunu üstünkörü söylemiştim, "Arapların o dönem kültüründe Şair demek farkındalık anlamına gelir ki, şairlerin insan ve doğa ötesi güçler vasıtası ile(Cin), ilham aldıkları, bu ilhamında Sodomo'nun çok güzel ve yerli yerinde ifade ettiği şekilde aldıkları".

Şairlere Cinler'in söyletiyor olması sözü, bugüne ait değildir, o güne aittir ve Muhammed'in cinide Cebrail'dir... O söyletir, Muhammed okur. Bu nedenle zaten o dönemde Muhammed'e cinlerin söylettiği dile gelmiştir... Bu tür kişilerin bilhassa o dönemde çevrelerini etkilemeye büyük ihtiyaçları vardır, çünkü ilahi yada güçlü görünmez güçleri arkasına almak, bunu yapan kişileri hem ayrıcalıklı, hem üstün hemde dehşetle gizemli yapacaktır.. Diyor ya,
Örtün Beni, örtün beni!!
Oysa etraftakiler korku ve dehşeti gördüğünde gerçektende bu durumda korku ile örtülmek isteyen kişinin korkunç, dehşet verici bir güçle karşılaştığı yada görüştüğü izlenimini yaratacaktır. Böyle bir şeyle karşılaştığına inanacaktır... Peki dehşet gerçek, korku gerçek ya karşılaşılan şey her ne ise o gerçek mi, işte O'nun gerçekliğide korku ve dehşet ile sağlama alınmış oluyor, artık etraftakiler yada duyanlar, bu kişinin gerçektende dehşete ve korku verici bir olaya tanık?! olduğunu düşünür... Konu ile alakası ise, aynen Cinlerin söyletmesi, Vahy gelirken ezilmeler, preslenmeler, yani o fiziki hareket gerçektende böyle bir şeyin geldiğini çevredekilere inandırma delili olmaktan başka bir şey değildir...

Şuara Suresi
221. Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
222. Onlar, her günahkâr yalancıya inerler.
223. Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır.
224. Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar.
225, 226. Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler."

Tüm yazılanı okudum ve üstünkörü dillendirdiğim ve bildiğim konunun detaylarını görüyorum, devamını okumak için bekliyorum. Güzel bir çalışma..
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 29-03-2007, 20:51
vacsmt - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
vacsmt vacsmt isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 16 Feb 2006
Bulunduğu yer: ANKARA
Mesajlar: 341
Standart Re: Cin

hiramusta";p=&quot´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
...Şiirse şiir arkadaş...,ben o şiirlere iman etmişim,başımın tacı etmişim,hayatımın bir gayesi kılmışım.Deliyse deli arkadaş...,ben o deliye divane olmuşum,o delinin yoluna başımı koymuşum.Büyüyse büyü arkadaş...,insanları uyutan materyalist ve kapitalist batının büyüsü yerine,insanları uyandıran,zalim iktidarlara karşı kıyama kaldıran,haklının hakkını koruyan,adaleti herşeyin üstünde tutan bu büyüyü tercih etmişim,kula kulluk yerine Hakk'a kul olmayı seçmişim,böylece eşref-i mahlukat olarak Allah'ın beni insan olarak yaratmasının gayesinin farkına varmışım.Gerisi laf-ı güzaf.
Helal olsun sana Hiramusta ;bak şimdi takdir ettim seni daha doğrusu samimiyetini......
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 29-03-2007, 21:35
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart Re: Cin

Sn. Sodomo,

Konu çok ilginç. Bu kadarını beklemiyordum. İnsanların doğadaki zayıflıklarını sonucunda doğaüstü şeylere inanmalarının çok ilginç bir safhası. Devamını merakla bekliyorum. Teşekkürler.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 29-03-2007, 23:41
mep
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart Re: Cin

Ebu Lehep sizlerin bu halinizi görseydi iftihar ederdi herhalde.


Kureyş kafirlerinin, desteksiz kalan Allah Resulü'ne ettikleri fena muameleler ve en nihayet O'nu evine kapanma mecburiyetinde bırakmaları aslında kendisi de bir islam düşmanı olan Ebu Leheb'in kanına dokundu.

Ebu Leheb, yeğeninin evine gelerek kendisini himaye edeceğini bildirdi.

-Ebu Talib'in sağlığında olduğu gibi işine bak. Lat ve Uzza'ya yemin olsun ki seni düşman şerrinden koruyacağım. Çekinmeden vazifene devam et.

Sevgili Peygamberimiz, rahatladı ve amcasına teşekkür ederek insanları islam dinine çağırmaya devam etti... Böyle birg ün ahir zaman nesibi Peygamberlik icabını yerine getirirken dinleyenlerden İbni Caytala isminde bir haddini bilmez Allah'ın Habibine sövüp sayarak dil uzatma küstahlığında bulundu. O, bu edebsizliği yaparken Ebu Leheb çıka geldi ve İbni Caytalayı feci şekilde payladı. Caytala, herkesin içinde küçük düştü. Gururu kırılan münkir, bağır çağıra şehrin sokaklarında dolaşarak Ebu Leheb'in Müslüman olduğunu söyledi:

-Eyy Kureyşş! Ebu Leheb dinini bırakarak Muhammedi oldu! Haberiniz olsun! Ebu Leheb Muhammedi oldu!...

Müthiş haber, müşrikleri şaşkına çevirdi. Hemen Ebu Leheb'e koştular:

-Müslüman olmuşsun, öyle mi?

-Kim diyor?

-İbni Caytala.

Ebu Leheb şöyle bir alaylı güldükten sonra bir elini bir müşrikin diğer elini öbür müşrikin omuzuna koyarak:

-Hayır dostlarım. Ben Müslüman olmadım. Müsterih olabilirsiniz, o alçak yalan söylüyor. Ama biliyorsunuz Muhammed benim yeğenimdir. Ben, örf ve adetlerimiz icabı bir akrabama sahip çıkıyorum. Siz, kendi yakınınız olan birine kötülük yapılmasına razı olur musunuz?

-Haklısın. İnsan akrabasına elbette arka çıkar..

Bir zaman Ebu Leheb'in korkusundan kimse Resul-i Ekrem, sallallahü aleyhi ve Selleme ilişmedi. Ve mübarek peygamberimiz bu imkandan istifade ile insanları ebeadi saadete çağırmaya devam ettiler.

Kızlarını gelin almış ,hertürden desteğide vermiş daha ne yapacaktı?

www.dinimizislam.com
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 30-03-2007, 16:48
sodomo-- sodomo-- isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 11 Mar 2006
Mesajlar: 1.767
Standart Re: Cin

Şimdi İslam öncesi dönemde Pers kültürünün Arap yaşamına çok önemli etkileri olduğunu söyleyebiliriz. Eski Arap masalları olarak bilinen Â*(1001 gece masalları, Arap geceleri, Sinbad, Alladdin'in Lambası, Kırk Haramiler, Uçan halı vb.) masallar Pers'lilerden Arap toplumuna geçmiş ve bu masallar pagan dönemide Arap toplumunda animistik kültürün oluşmasında oldukça önemli bir pay sahibi olmuştur. Animizm (canlıcılık) konusu kendi başına bir açıklama gerektirmekte olup şimdilik bu konuya girmeyeceğim ama internetten rahatlıkla bu konuda bilgi bulabilirsiniz.

Mekke döneminde Muhammed Kuran'da bazı hikayeler anlattığında ona karşı çıkan Nadir b. Haris "Irak'a gider ve oradan" İran kisraları", "Rüstem ve İsfendiyar'la ilgili masallar", "hikayeler" vb. şeyler toplar ve Muhamed'in getirdiği Kuran'ın bunlardan farkı olmadığını söylerdi.

Özellikle Kuran'ın Mekke dönemi ayetlerinin daha iyi anlaşılabilmesi ve Muhammed'in zihninin nasıl çalıştığının anlaşılabilmesi için Cahiliyye dönemi olarak adlandırılan İslam öncesi çoktanrıcılık döneminin bütün davranış ve düşünce kodlarının çözülmesi gerekmektedir. Bu anlamda Cin konusu başlı başına önemli bir yere sahiptir. Konumuz bu anlayışa kaynaklık eden mitolojiler, dinler, halk hikayeleri vb. değildir ve burada Pers-Hindu mitolojisini inceleyip sonra da Zerdüşlüğün İslam'a etkilerini anlatmak gibi gereksiz yere konyu amacından çıkartmak ve kendi kendimize eziyet etmek niyetinde değiliz. Mümkün olduğunca Muhammed'in içinde yaşadığı zaman dilimindeki Cahiliyye toplumu inanışlarının ve kültlerinin incelemeye çalışacağız. Amacımız bir şeyin ilk kaynağını bulmak değildir. Bence bu da manasız bir çabadır ve sonuç almak da mümkün değildir çünkü hiç birimiz akademisyen değiliz ve yıllarımızı bu konulara ayıracak durumda da değiliz. O yüzden mümkün olduğunca spesifik ve daraltılmış bir alanda çalışma yapmalıyız. Benim size tavsiyem Muhammed'in içinde yaşadığı zaman dilimindeki "Cahiliyye" dönemine ait ne buluyorsanız not etmenizdir. En ufak bir bilgi kırıntısı bile çok şey gösterebiliyor bu dönemin düşünce kodlarını çözmek için.

Konumuz cinler. Cahiliyye döneminin ve islam sonrası dönemin Cin algılayışlarını daha iyi anlayabilmek için öncelikle Arap toplumında islam öncesi ve sonrası Cinlerine şöyle bir göz atalım. Aşağııda çeşitli linklerden derledğim Arap Cinlerine ait bilgiler mevcut. Bu bilgiler bile tek başına çok şey ifade etmekle birlikte henüz Kuran'daki Cin suresi başta olmak üzere diğer Cin ayetlerini ve Muhamemd'in bunlar karşısındaki tutumunu anlayacak bi youm aşamasında değiliz. Daha önceki yazımda bir kaç duruma işaret ettim ama yeterli değil çünkü konu içini açtıkça derinleşiyor ve sistematik bir yorum yapmak mümkün olmuyor. Sözü daha fazla uzatmadan burada kesiyorum. Lütfen okuyunuz.

Cin: Genel bir isim olmakla birlikte özel bir tür olarak da isimlendirilmiştir. Halının üstünde seyyahat ederler ve rüzgarın hiç durmadan estiği yerlerde barınırlar. Baze duman bazen büyük bir kartal şekline girebilirler ve bazen de güçlü bir erkek veya kadın. Yaşlı olanları görünmezlik, uçabilmek, hayvanlarla iletişim kurmak gibi yetenekleri vardır. Bakır'a karşı hassasiyetleri vardır. Genç olanları ise arslan formuna girebilirler. Cin suresinde anlatıldığı gibi İslam'ı seçenleri vardır ve camileri, kuran okunan evleri ziyaret eder, o ilahi havayı tenefüs ederler. Kemik ve hayvan atıkları yerler. İnsanları islam'dan caydırmaya çalışan ve vesvese verenleri de vardır.

Cânn: İnsana yaklaşmakta en fazla imtina gösteren cinlermiş vakti zamanında ama bir çoğu islamı seçmiş. Özellikle en tehlikeli zamanlarda Muhammed'in izinde yürüyenlere yardıma koşarlar. İnsanların en fazla iletişime geçmek istediği cinler olmuştur çünkü en güzel vahalarda yaşarlar. Kervanlara zarar verebilirler özellikle daha önce kötü muamele gördükleri insanların bulunduğu kervanlara zarar verebilirler ama onlar sayesinde insanlar zengin de olabilirler. Genellikle beyaz deve formuna girerler ve kontrolleri altındaki vahlarda sakin sakin gezinirler. Genellikle kum fırtınalarında ortadan kaybolurlar ama ufak kum hortumu oluştuğunda ortaya çıkarlar. Â*En büyük düşmanları diğer bir cin türü olan Ğûl' dür. Â*Ğul'ler çölde pusuya yatıp Cânn'lara saldırabilirler veya tersi de olabilir. Nadiren şehirlere gelirler. Kendi seçtikleri özel vahalarda saraylar kurarlar. Genellikle çölde kendilerini gizlemek için ise asker kılığına girerler. Â*Büyüleyici müzikleri vardır, uçabilirler, deve formuna girebilirler ve Â*görünmezlik özellikleri de vardır. Element olarak onlar da bakıra karşı hassasdırlar

Kuran'da Hicr 27 ve Rahman 39'da bu isimle geçerler.

Hicr 27. Cânnı da, daha önce çok zehirli ateşten yarattık

Merid / Marid : Hemen hemen hiç bir İslami kaynakta bu ismin Cin ismi olduğu geçmez ama Â*Kuran'da bu isim Saffat 7 ayetinde zikredilmiştir.

Saffat7. Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk. (Ve hıfzam min külli şeytanim marid )

Marid'in açıklaması sözlükte; Â*azgın, sapkın, inad ve isyanda benzerlerinden çok ileri gitmiş olan. Kibir, inad ve dinsizlikle tanınmış olan. (Mütemerrid) olarak geçiyor. Bir Cin ismi bu ayette aynı zamanda sıfat olarak da kullanılmış. "Şeytani arzular" derken anlatmak istediğimiz gibi.

İslam öncesi arap mitolojilerine göre Merid'in özelliği "su" ile yakın ilişkisidir. zaten cinler 4 element ile ilişkili olarak sınıflandırılır. Su, Ateş, Hava Toprak

Merid'lerin sayıları azdır ama en güçlü cin türü olarak görülür. Özellikle denizcilerin baş belasıdır ve güçlü dalgalar ve kasırgalar yaratarak gemileri batırabilirler. Bu yüzden denizciler onu kızdırmamaya özen gösterir. Oldukça kibirli bir cin türüdür. Mavi ve yeşil tenleri vardır. Bazen "mavi cin" olarak da geçer. Genellikle sahil kenarlarında yalnız yaşarlar ve İslam ile şeytani güçler arasındaki kavgadan uzak durular. İblis'in ona karşı büyük nefret duyduğu söylenir. Yaşlı olanları "bilge adam" Â*ve genç olanları da "at" kılığına girebilirler ve gezginlere yardımcı olabilirler. Bakıra ve demire karşı hassasiyetleri vardır.

İfrit: Sayıca en fazla olan türdür ve İslam'a çok şiddetli bir şekilde karşı çıkarlar. Terkedilmiş ve izbe yerlerde yaşarlar. Mekke'nin güneyindeki dağlarda yapılan büyük savaşta Cânn cinlerini Â*ve Cânn'ların insan müteffiklerini yok etmiştir.Yalnızca Merid'lerin kitlesel saldırısı ile İfrit ve onun yardımcısı diğer şeytanlar yenilebilmiştir.Asker ve büyük köpek kılığında görülebilir. Büyük bir toz fırtınası ile kumdan yapılmış sihirli develerinin üstünde hareket eder. Yaşlı olanları yılan ve akrep kılığına girebilir. elementi ateştir. Demire karşı hassasiyeti vardır.

Kuran'da Neml 39. ayette ismi geçer.

Neml 39. Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi.

(Kale ıfrıtüm minel cinni ene atıke bihı kable en tekume mim mekamik ve innı aleyhi le kaviyyün emın)

Bu ayette Süleyman peygambere Belkısın tahtını getirme teklifinde bulunur. Bildiğiniz gibi Süleyman bütün cinleri emri altında çalıştırmıştır.

Şeytan: Merid'den sonra en eski cin topluluğudur. Aynı zamanda diğer cinlerden çok daha fazla yaşarlar. Dağlarda kayalık yerlerde ve sıcak sularda yaşarlar. Sıcak hava bulutları üstünde bir yerden diğer bir yere gidebilirler. Kibiri ile in yapmıştır ve Muhammed'den Â*önce bir çok insanı kendisine taptırmış veya köle yapmıştır. İnsanı Allah yolundan saptırma konusunda en yetenekli olan budur. Vesvese verir ve çoğu zaman da güzel kadın kılığına girerek insanları (yani erkekleri) baştan çıkararak günaha sokar. İnsana karşı üstünlüğünü Allah'a ispat etmek için insanı en perişan hallere sokmaya çalışır. (alkole , kumara alıştırmak vb.) Ayrıca bir çok durumda hastalıkları insana karşı bir silah olarak kullanır. Duman ve çakal kılığına girebilirler ve yılanla sembolize edilirler. Genellikle siyah bir devenin üstünde görülür. İman sahipleri üstünde bir hükmü yoktur. Elementi ateştir. Demire karşı hassasiyeti vardır. Â*



Kuran'da hemen hemen geçmediği ayet yoktur. İslam uleması İblis ile Şeytan arasındaki farkı çok tartışmıştır. Daha da ötesi, İblis ve Şeytan'ın bir melek mi yoksa cin mi olduğu sorusu hala tartışmalıdır.

Kuran'da bu isimler neredeyse karmakarışık bir hale getirilmiştir. Örneğin ;

Bakara 275. Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar...

Burada şeytan cinnet nöbeti ile kendini gösteriyor ve bu haliyle bir cindir.

Ali İmran 36.....Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu senin korumanı diliyorum....

Burada cennetten kovulan bir melek gibi.

Bakara 36. Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı

Burada da Şeytan Â*Adem ile Havva'yı cennetten çıkartıyor. Ama Adem'e secde etmeyen ise İblistir.

Sad 75. Allah! Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin? dedi.

Şimdi Adem ile Havva'ya yasak elmayı yediren Şeytan ile onlara secde etmeyen İblis aynı cin veya melek türü mü bilmiyoruz.

İslam uleması Şeytan'ın genel anlamda Â*"kötü ruhların" hepinin ortak ismi olduğunu İblis'in ise Allah'a isyan eden ilk cin veya şeytan olarak özel bir kişilik olduğunu söylüyorlar ama ayetlerden hiç de Şeytan'ın genel bir isim olduğu sonucu çıkmıyor çünkü Adem ile Havva'yı bireysel bir girişim ile kandırıyor. Daha da ötesi "şeytanlar" biçiminde çoğul olarak da geçiyor.

Müminun 97. Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım!

Burada şeytandan kastedilen bütün kötü cinler mi yoksa ayrı bir Şeytan topluluğu mu belli değil.

Ğûl: Eski Arap ve Pers hikayelerinde canavar olarak tasvir edilir. Metamorfoza girerek şekil değiştirebilirler. Mezarlıklarda ve çöl gibi ıssız yerlerde yaşarlar. "Gûlyabani" inanışına kaynaklık etmiştir. Hayvan kılığında gizlenir ve özellikle sırtlan kılığına girerler. Canlıları hayvanları avlayarak yerler ya da ölü bedenleri yiyerek (leş yiyerek)yaşarlar. Özellikle Allah adı anılmadan keislen hayvan leşlerini yerler ve mezar soygunculuğu yaparlar. Çok akıllı olmakla birlikte aç kaldıklarında bir hayvan gibi hareket ederler. Kendilerine "tuz" ikram eden birisine saldırmazlar. Genellikle "hacı" olarak görülür ve kervanlara katılırlar ve eğer kendisine gerekli konukseverlik gösterilmez ise o zaman saldırabilirler. Aynı zamanda yalnız yürüyenlere veya ufak gruplara saldırı yapabilirler. Yaşlı olanları akbaba formuna girebilir ve savaş alanlarının üstünde uçarak savaşın bitiminden sonra ölülerin leşlerini yerler. Aynı zamanda çölde seyyahat edenleri takip ederler ve eğer yolculukta ölen olursa yine onların cesetlini yerler. Yaşlı olanları uçabilme ve görünmezlik yeteneklerine sahiptir. Demire karşı hassasdırlar.



İblis : Bütün cinlerin atası olarak da kabul edenler vardır, Allah'a ilk isyan eden cin olarak kabul edenler de. Kuran'da Şeytan 87 yerde İblis ise 11 yerde geçer. İblis'in bir cin olduğunun apaçık ifadesi şu ayettedir.

Kehf 50. Hani biz meleklere: Âdem'e secde edin, demiştik; İblis hariç olmak üzere, onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne fena bir değişmedir!

"Eblese" kökünden gelen bir kelime olup Â*"hüsrana uğradı", "şaşkınlığa düştü" anlamına gelir. Şeytan'ın özel ismi olduğunu söylerler ama yukarıda anlattığım gibi durum o kadar da net değildir Kuran'da. Daha doğrusu İblis bellidir ama Şeytan oldukça tartışmalı bir isim. Neden bazı yerde özel isim olarak İblis geçerken bazı yerlerde Şeytan bu özel ismin yerine kullanılmıştır belli değil. Eski isminin Azazil olduğu ve meleklerin en şerflisi olduğu İbn Abbas'dan rivayet edilir. Bu konuda şu linkte oldukça aydınlatıcı bilgiler var.

http://www.kuranikerim.com/islam_ans...i/A/azazil.htm

İblis'in genel karakteri, büyüklük taslamak ve inkar, insanlara kötü şeyleri iyi göstermek ve onları doğru yoldan saptırmak ve insanlara vesvese vermektir.

Bir sonraki yazımda Muhammed'e ve İslam'a karşı alıncak önlemlerin konuşulduğu "Büyük Cin Konseyi"ni anlatacağım.

Kaynaklar:

http://www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/373.pdf
http://www.bible.ca/islam/library/Zw...ism/chapt7.htm
http://www.ii.uib.no/~georg/alt/rpg/...a/node170.html
http://en.wikipedia.org/wiki/Iblis
http://en.wikipedia.org/wiki/Shaitan
http://en.wikipedia.org/wiki/Djinn
http://en.wikipedia.org/wiki/Marid
http://en.wikipedia.org/wiki/Ifrit
http://en.wikipedia.org/wiki/Ghul
http://en.wikipedia.org/wiki/Demon#I...c_Arab_culture
http://en.wikipedia.org/wiki/Arabian_mythology
http://en.wikipedia.org/wiki/Islamic_mythology
http://en.wikipedia.org/wiki/Hand_of_Fatima
http://en.wikipedia.org/wiki/Evil_Eye
http://www.pantheon.org/articles/j/jinn.html
http://www.meyilli.com/inanis/animizm.php
http://www.kuranikerim.com/islam_ans...disi/C/cin.htm
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 31-03-2007, 20:48
pante - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
pante pante isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 01 Nov 2005
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 8.936
Standart Re: Cin

Sodomo devam edecek misin bilmiyorum. 1-2 noktaya da ben değineyim bu arada..

Kuran'da cin hakkında ayetler konusunda İslam alimleri arasında büyük fikir ayrılıkları doğmuştur. Dini açıdan önemli bir yeri olan Mutezîle ekolü cinin varlığını toptan yok sayarken, İmam Eşarî'nin yandaşları da cinlerin nerdeyse her şeyi yapmaya gücü yetecek varlıklar olduklarına inanmak gerektiğini savunmuşlardır. Diğer yandan, Hadis ravileri de, Peygamberin herhangi bir cini görüp görmediği hususunda anlaşamamışlardır. Ama esas itibarıyla İslam'da cin inancı kesindir.

Arap literatüründe, Kazvinî'nin “Acaib al-Mahlûkat wa Garaib al-Mawcûdat” ile Damirî'nin “Hayât al-Hayawân” adlı eserlerinde cinlerle ilgili önemli açıklamalar vardır. Bu yazarlara göre; insanın topraktan, meleklerin de nurdan yaratılmış olmalarına karşın, ateşten yaratılmış olan cinlerin erkeğine “cinni” dişisine de “cinniye” denir. Cinler üç gruba ayrılırlar: Agval, Saali ve Afarit. Agval veya Gilan grubundan olanlara “Gul” denir. Saali türü cinleÂ*re ise “Sılat” derler. Afarit grubundakiler ise “İfrit” diye bilinirler. Bu cin gruplarının kendi aralarında da hiyerarşik bir düzenleri vardır.

Arap inancına göre, “Gul” türünden olan cinler genellikle dişidir, erkeğine “Qutrub” denir. “Marid” tipi Gul'ler en acımasız olanlardır.

Sılat türündeki cinlerin dişileri Gul gibi biçim değiştirebilirler. Ayrıca, cinlerin çoğu dişi Sılat'lardan korkar, çünkü büyücü olurlar. Yani, mesleği büyücülük olan cinler bile var. Sılat'ların daha az zararlıları ise su birikintilerinde yaşayanlar, ağaç kovuklarında gizlenenler ve havadar yerlerde gezinenler olarak tanımlanıyor. Bu türdekilere Anadolu'da “peri” adı verilmektedir.

İfrit’ler ise Cahiliye Döneminde cinlerden sayılmazken, İslamiyet ile birlikte cin olmuşlar. Ama, eski bir alışkanlık olarak, Araplar İfrit’leri Şeytan’lar ile bir tutmayı yeğlemişler. İnanışa göre, İfrit çok kuvvetli, sert mizaçlı, acımasız ve aynı zamanda kurnazdır. Mısır'da ise, öldürüÂ*len veya acılar içinde ölen bir adamın hayaletine ifrit derler.

Günümüzde, büyücülerin, cinci hocaların sözde kendilerine bağladıkları ve gaybden haber aldıkları cinlere *hizmetkar anlamında "Huddam" deniliyor.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:48 .