Turan Dursun Sitesi Forumları

Turan Dursun Sitesi Forumları (https://turandursun.com/forumlar/index__1.php)
-   İslam (https://turandursun.com/forumlar/forumdisplay.php?f=9)
-   -   Kehf suresi 86. ayet; "Güneşin balçıkla olan ilişkisi&q (https://turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=1399)

Arafat 28-12-2005 16:28

Kehf suresi 86. ayet; "Güneşin balçıkla olan ilişkisi&q
 
bu konuyla ilgili bir başlık vardı. ama orada konu dağıldığı için o başlığa burda cevap vermek istedim.

herkes bu sureden yola çıkarak kuranın dünyanın yuvarlak olduğunu bilmeyenler tarafından uydurulduğu için ayetin saçmalığını öne sürüyor. hatta o devirdeki insanların güneşin hakikatende denize battığını sandıklarını söylüyorlar. tabiki bunların hepsi bir art niyet ve ön yargı.

en iyi meal olarak kabul edilen elmalılı hamdi'nin mealinden yola çıkalım. elmalının mealinin en iyi meal olarak kabul edilmesi ise kelimelerin orjinalliğini bozmamasındandır.

ayetin iniş sebebi rahatlıkla anlaşılıyor. birileri efendimiz'e soru sormuşlar. Allah'da efendimize zülkarneyn hakkında bunları izah etmesini söylemiştir.

kehf(83) Bir de sana Zülkarneynden suâl ediyorlar, de ki size ondan bir yadigâr okuyacağım
kehf(84) Biz onun için Arzda bir müknet hazırladık ve ona her şeyden bir sebeb verdik
kehf(85) Derken bir sebebi ta'kıb etti

kehf/86 :"Hatta iza belağa mağribeş şemsi vecedeha tağrubü fi aynin hamietiv ve vecede indeha kavma kulna yazel karneyni imma en tüazzibe ve imma en tettehize fihim husna"

kehf/86 :"Tâ gün batıya vardığı vakit onu balçıkla bir gözde gurub ediyor buldu, bir de bunun yanında bir kavim buldu, dedik ki: ey Zülkarneyn! ya ta'zib edersin veya haklarında bir güzellik ittihaz eylersin"

elmalılı yorum: Nihayet güneşin battığı yere ulaştı. Yerleşmiş olduğu yerin gün batı tarafından ta sonuna kadar vardı. Tefsir bilginlerinin de yaptıkları açıklamaya göre, Okyanus denilen Atlas Okyanusunun batı kenarına ulaştı. Bu Okyanus denizinde "Halidat" ismi verilen adaların bir zamanlar uzunluk (boylam) başlangıcı olarak kabul edildiklerini kaydediyorlar. Bununla birlikte biz bugün bu Halidat adalarının ne olduğunu tayin edemiyoruz. Özetle uzak batıya vardığı vakit güneşi (sanki) siyah bir çamura batıyor buldu. Veya "hâmiye" kırâetine göre, kızgın bir pınar içinde batıyor buldu. Tefsir bilginleri buradaki aynı, su pınarı; hamieyi balçıklı; hâmiye'yi de kızgın mânâsına tefsir etmişlerdir ki, güneşi balçıklı veya kızgın bir pınar içinde batıyor buldu demek olur. Bu şekilde bu su pınarından maksat, okyanus ve özellikle denizin ufuktaki batış noktasıdır. Batıya varıncaya kadar geçtiği memleketlerde birtakım saltanatların batışını görerek giden Zülkarneyn, uzak batıda geçtiği yolda önüne çıkan Okyanus kenarında güneşin batışını seyretmek için ufka baktığı zaman Allah mülkünün genişliği ve yüceliği içinde o koca okyanus etrafı gök ile çevrilmiş bir kuyu havzası gibi sınırlı bir su kaynağı manzarasını alıyor. Fakat içilebilecek parlak ve duru bir kaynak gibi değil, kara balçıkla bulanmış, dibi görünmez karanlık bir kuyu gibi görünüyor ve güneş bunun ufkunda batarken zayıflamaya başlayan parıltısı, allı morlu yansımalarıyla puslar içinde çalkalanarak karanlık bir batağa batıyor da, battığı nokta balçıklı bir göz gibi bulanıp kararırken aynı zamanda renk ve buharıyla kaynayan kızgın bir köz halinde bulunuyor. Demek Zülkarneyn'in vicdanında güneş batışının bıraktığı intiba bu olmuştur ki, bu müşahedenin en ibret verici mânâsı, en son bir sınırda duracağı kesin olan dünya ululuğunun sınırlı olduğunu anlamaktır.

“güneşin batması” ile, “bir şeyin suda batması” türkçede aynı kelimedir. arapçada ise farklı kelimelerdir.
Güneşin batması “Garebe” fiiliyle ifade edilir. bu kelimenin kökünden türeyen kelimelerin bazıları türkçedede kullanılır. Örneğin "garb", "mağrib" aynı kökten türemiş kelimelerdir.

mağrib: Batı taraf, batıda bir yer. Garb. Güneşin battığı cihet. Akşam vakti. Afrikanın şimâl tarafı. Türkiye'ye nisbetle
garbda bulunan Fas, Tunus, Cezayir ve İspanya tarafı.

Bir şeyin suda batması ise "gareke" fiilidir. "Gareke" fiilide türkçeye geçmiştir.
örneğin: (Suya "gark" oldu) cümelsindede bu kelime kullanılmıştır. kuran-ı kerimde de birşeyin suda batması tarif edilrken bu kelime kullanılır. aşağıdaki ayette de göreceksiniz.

kehf/71: "Bunun üzerine ikisi bir gittiler, nihayet gemiye bindiklerinde tuttu gemiyi yaraladı, â, dedi: ehalisini gark etmek için mi yaralandın onu? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın"

güneşin batışı ile birşeyin suda batmasının arapçada farklı kelimeler olduğunu idrak ettiğinizi umuyorum.

nitekim bütün dünyanın hâla kullandığı bir tabir var. dünyayı doğu ve batı olarak ikiye ayırmak. pkei nedne dünyayı doğu ve batı olarak ikiye ayırıyoruz. bir şeyin mevkisini tarif ederken daha iyi anlaşılsın diye.
uzka doğu ülkeleri derken, bu ülkelerin doğunun en uzağında olduğunumu anlıyoruz. ama dünya düzmüş gibi , en doğu ve ve en batı varmış gibi konuşuyoruz.

Yüce yaratıcıda tıpkı bizim gibi konuşmuşdur. herşeyi bildiği halde 1400 sene önceki insanların idrak edebileceği bir şekilde anlatmıştır. ve bu anlatım zülkarneyn'nin görüş itibari iledir. allah bunları kendisi gördüğünü iddia etmiyor. kehf suresinde zulkarneny ile ilgili bütün ayetleri okuyunca anlatım tarzının nasıl olduğunu anlayabilrisiniz.

saygılarımla.

sargon 28-12-2005 18:27

Aslinda bence diger forumda da konu cok dagilmamisti. Sadece konu Zulkarneynin kim oldugu uzerine yogunlasmisti. Sen batma fiillerine yogunlasmissin.

1. Garebe ve Gareke aciklamalari icin tesekkurler. Aslinda bana kalirsa bu ayrim cok da buyuk bir fark yaratmiyor. Gercekten de ornegin Ege sahillerinden gunesin batisini seyretseniz gunes bir denize batar. Arabistandan Akdeniz kiyilarina gitseniz de ayni sekilde gunesi denize batar gorursunuz. Ayette bir sozcuk oyunu yapilmistir belki, edebi bir anlatim tarzi olabilir. Ama onemli olan bu degil. Onemli olan Zulkarneynin dunyanin en batisina kadar gidip orda gunesin batisini seyretmesi, sonra da dunyanin en dogusuna kadar gidip orda da gunesin dogusunu seyretmesidir. Gunesin battigi yerde balcik gibi bir deniz vardir. Diger tarafta ise, yani gunesin dogdugu yerde ustlerinde elbiseleri olmayan, bina nedir bilmeyen insanlar vardir. Gunes bunlarin ustune dogar. Bence asil bilgi burdadir. Dunyanin en dogusu ve en batisinda ne oldugu hakkinda bize bilgi verilir.

2. Diger forumda yogunlastigimiz konu Zulkarneyn'in kim oldugu idi. Sence Zulkarneyn kimdir. Bir peygamber midir? Insanlar Zulkarneyni niye Muhammed'e sorarlar? Unlu biri midir bu Zulkarneyn?

3. Yecuc Mecuc nedir? Kimdir? Zulkarneyn daglarin arasini demir ve bakirla mi doldurmustur?

Arafat 29-12-2005 22:53

kehf/86 :dedik ki: ey Zülkarneyn! ya ta'zib edersin veya haklarında bir güzellik ittihaz eylersin.

yukarıdaki ayet zülkarneynin bir peygamber olduğunu gösterir, diyen yorumcularda var. peygamber olup olmadığını bilemeyiz. mühim bi konu değil bu. peygamber olma ihtimali de yüksek ama. yada hızır gibi bişeyde olabilir.

89- Sonra Zülkarneyn yine bir yol tuttu.
91- Iste Zülkarneyn'in kudret ve saltanati böyleydi. Ve biz onun yaninda olan her seyi bilgimizle kusatmistik.
92- Sonra yine bir yol tuttu.
93- Nihayet iki dag arasina ulastiginda onlarin önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmustu.
94- Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde fesat çikariyorlar. Onun için, bizimle onlar arasinda bir sed yapman sartiyla sana bir vergi versek olur mu?"
95- Dedi ki: "Rabbimin bana vermis oldugu servet ve saltanat, sizin vereceginiz seyden daha hayirlidir. Bana maddî yardimda bulunun da sizinle onlarin arasina en saglam seddi yapayim.
96- "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dagin iki ucunu denklestirdigi vakit: "Ates yakip körükleyin" dedi. Demiri bir ates koru haline getirince. "Bana erimis bakir getirin üzerine dökeyim" dedi.
97- Artik Ye'cuc ve Me'cuc bu seti ne asabildiler ne de delebildiler.
98- Zülkarneyn dedi ki: "Bu Rabbimin bir lütfudur. Rabbimin vaadi geldigi vakit de onu dümdüz yapacaktir. Rabbimin vaadi de haktir.

Bedüüzzamanın yorumu:

"alimlerin rivayetine göre, Zülkarneyn ünavnından da anlaşılacağı gibi, Yemen padişahlarından, Zülyezen gibi zü kelimesiyle başlayan isimleri bulunduğundan, bu Zülkarneyn, İskenderi Rumî değildir.yemen padişahlarından birisi olabilir, Hazret-i İbrahim'in zamanında bulunmuş ve Hazret-i Hızır'dan ders almış.
İskenderi Rumî ise, Milâttan 300 sene önce gelmiş ve Aristo'dan ders almış.

Bu Yemenî Zülkarneyn, tefsirlerde eskiden beri İskender namıyla tanınmasının sebebi, ya o Zülkarneyn'in bir ismi İskender'dir ki, büyük iskender ve Eski İskender'dir. Veyahut, âyât-ı Kur'âniyenin zikrettiği hâdisât-ı cüz'iyeler, küllî hâdisâtın uçları olduğu sebebiyle, Zülkarneyn olan büyük iskender nebi gibi yol göstericiliği ile zalim kavimler ile mazlum halkın ortasında zalimlerin şerrinden korunmaları için yağmacılara mani olmak için çin settini kurduğu gibi; İskender-i Rumî gibi saldırgan cihangirler ve kuvvetli padişahlar vesilesiyle, ve mânevî âlem-i insaniyetin padişahları olan bir kısım nebiler ve bazı resiler dahi mânevî ve irşadî vesilesi ile, o Zülkarneyn'in arkasında gidip, ona tabi olup, mazlumları zalimlerden kurtaracak çarelerin mühimlerinden olan dağların ortalarında sedleri, sonra dağların başlarında kaleleri kurmuşlar. Ya bizzat maddî kuvvetleriyle veyahut irşad ve tedbirleriyle tesis etmişler. Sonra, şehirlerin etrafında surları ve ortalarında kaleleri, tâ son çare olan kırk ikilik topları ve kale-i seyyar gibi diritnavtları yapmışlar. Hattâ yer yüzünün en meşhur seddi ve kaç günlük uzak bir mesafe tutan çin seddini, Kur'ân lisanıyla Ye'cüc ve Me'cücün veya diğer tabirlerle tarih lisanında Mançur ve Moğol denilen ve insanları kaç defa alt-üst eden ve Himalaya Dağlarının arkasından çıkan ve şarktan garba kadar harap eden merhametsiz kavim ve yağmacı milletlerin Hint ve Çin'deki mazlum insanlara tecavüzlerini durdurmak için, o Himalaya silsilelerine yakın iki dağ ortasında uzun bir sed yaptığı ve o vahşi kavmin saldırılarına çoğu zaman mâni olduğu gibi, Kafkas dağlarında, dar bir geçitte bir boğazda yine çapulcu, yağmacı kavim olan tatarların hücumunu durdurmak için, Zülkarneyn-misali eski İran padişahlarının desteğiyle sedler yapılmıştır. Bu neviden çok sedler var. Kur'ân-ı Hakîm, insanlarla, bir hadiseyi zikredip, bütün o olaylara benzer yeni hadiseleri ihtar ederek konuşuyor. İşte bu görüştendirki, Sedde ve Ye'cüc ve Me'cüce dair rivayetler ve sözler ayrı ayrı gidiyor.

Hem Kur'ân-ı Hakîm, münâsebât-ı kelâmiye cihetinde, bir hadiseden başka bir hadiseye geçer. Bu ilişkiyi düşünmeyen zanneder ki, iki hadisenin zamanları birbirine yakındır. İşte, Seddin harabiyetinden kıyametin kopmasını Kur'ân'ın haber vermesi, zaman yakınlığı, belki münâsebât-ı kelâmiye cihetinde iki nükte içindir:

Yani, bu sed nasıl harap olacak, öyle de dünya harap olacaktır. Hem nasıl ki fıtrî ve İlâhî sedler olan dağlar metindir, ancak kıyametin kopmasıyla harap olurlar. Öyle de, bu sed dahi dağ gibi metindir, ancak dünyanın harap olmasıyla yok olabilir, inkılâbât-ı zaman tahribat yapsa da çoğu sağlam kalır demektir. Evet, Sedd-i Zülkarneyn'in külliyetinden bir ferdi olan çin seddibinlerce sene yaşadığı halde daha meydanda duruyor. İnsanın eliyle zemin sayfasında yazılan mücessem, mütehaccir, mânidar, tarihten uzun bir satır olarak okunuyor."

bedüzzamanın yorumu böyle. aslında bu konuda kimse bişey bilmiyor. kuranın edebi uslubu ve arapların 1400 sne önce kullandığı kelimeler ile dünya tarihinin kişilere verdiği isimler farklı olduğu için bedüüzaman bu suale böyle cevap vermiş. benim bu konu hakkında herhangi bir yorumum olması zordur. o yüzden bedüzzamandan yararlandım.

bedüüzzamanın bu yorumunu günümüzün türkçesine uyarlamaya çalıştım. bazı kelimelerin manasını bilmediğim için değiştirmeden yazdım.

30-12-2005 00:27

Kehf Suresi'nin bu ayetleri, Kuran'daki dünya tanımının yuvarlak değil de düz, tepsi gibi olduğunun en önemli bulgularını içerir. Zulkarneyn önce güneşin battığı yere varıyor ayette anlatıldığına göre. Oysa bugünkü coğrafya bilgilerimiz güneşin battığı belli bir yerin olmadığını söylüyor bize, çünkü dünya yuvarlaktır ve sürekli ekseni etrafında dönmektedir. Bundan dolayı güneş, dünyanın her noktasında da batmaktadır. Oysaki düz, tepsi gibi bir dünya anlayışında güneş dünyanın en batısındaki ülkeden batar en doğusundaki ülkeden ise doğar.

Zulkarneyn, acaba mağrip olarak adlandırılan en batıdaki yere varmak için yaptığı seyahatte akşamları konakladığı yerlerde güneş batmıyormuydu? Güneş, Fas'ta da batar, Tunus'ta da batar, Türkiyede'de, Çin'de de, her yerde batar ve doğar. Bunları elbette Kuranı yazan da biliyordu ancak Kuran'ı yazanın yanıldığı konu güneşin battığı en batıdaki yerin Zulkarneynin son vardığı yer olduğunu sanması idi. Yani, örneğin Fas'ın atlantik sahillerini güneşin battığı en batıdaki yer sanması idi. Bu, tepsi şeklinde dünya anlayışının sonucu idi.

Sonrasında Zulkarneynin en doğuya yaptığı yolculuk için de aynı şeyleri söyleyebilir. Bu sefer tepsinin en doğusuna gidiyor, orada görüyor ki güneş işte oradan doğuyormuş.

Arafat 30-12-2005 01:35

sevgili cem;
yuvarlakmı düzmü konusu geçti. eğer alah kuranda dünyanın küre biçimde olduğunu açıkca söyleseydi, siz yine yalanlamak için şöyle bire yol seçeçektiniz. "dünyanın yuvarlak olduğunu 3000 sene evel bilmem ne bilim adamı söylemişti, muhammed de o bilim adamından yararlandı" diyecektiniz.

kuran edebi uslubu günümüzdede haal kulanılır. o konu hakkındaki yeterli açıklamayı yaptım. en son sual zülkarneynin ve yecüc mecücün kim olduğu idi.
saygılar

ensareo 30-12-2005 01:58

Güneş şu dağın arkasından doğuyor diye bir cümle sarfettiğimde,ne anlaşılıyor..Hiç kimse çıkıpta o sana öyle görünüyor,aslında güneşin belli bir yerden doğduğu ve battığı yer yok dese o kişiye ne denir..Cümlenin anlamını-amacını kavrayamadığını,ayağıma kara sular indi diyerek yorgunluğumu belirtmeye çalışsam,ayakkabımda kara su arayacağını düşünürüm..mesela oruç bahsinde;siyah iplik beyaz iplikten ayrılıncaya kadar yeyin,için ayeti vardır..bazıları bu mecazi benzetmeyi gerçek olarak algılamış,bunun böyle olmadığı görünüm olarak böyle olduğu zamana dikkat etmemiz gerektiğini Peygamber Efendimiz'in (s.av) sözlerinden anlıyoruz..

Burada Zulkarneyn(a.s)'ın gözünden bir manzara gösteriliyor..Buna dikkat et panteidar..

exclusive 30-12-2005 05:35

Alıntı:

ensareo´isimli üyeden Alıntı
Güneş şu dağın arkasından doğuyor diye bir cümle sarfettiğimde,ne anlaşılıyor

Hocam bu cümleden bugün anladığımızla 1400 sene önceki insanın anladığı arasında dağlar kadar fark vardır...


Alıntı:

ensareo´isimli üyeden Alıntı
Hiç kimse çıkıpta o sana öyle görünüyor,aslında güneşin belli bir yerden doğduğu ve battığı yer yok dese o kişiye ne denir

Hocam kırıcı olmak gibi bir niyetim yok ama yazdığımız cümleleri okumadan yollamayalım lütfen. Hele ki cümlenin anlamı gibi bir konuda ahkam kesiyorsak... Bakın önizleme diye bi tuş koymuş arkadaşlar, ben hep kullanırım. Bence sizde öyle yapın...

30-12-2005 13:03

Alıntı:

Arafat´isimli üyeden Alıntı
eğer alah kuranda dünyanın küre biçimde olduğunu açıkca söyleseydi, siz yine yalanlamak için şöyle bire yol seçeçektiniz. "dünyanın yuvarlak olduğunu 3000 sene evel bilmem ne bilim adamı söylemişti, muhammed de o bilim adamından yararlandı" diyecektiniz.

Arafat bırak kardeşim sen şöyle olsaydı da böyle olsaydı da siz gene böyle diyecektiniz demagojilerini. Bizim ne diyeceğimizi biz biliriz. O senin önyargın. Sen sadede gel sadede, ortada çok açık ve somut bir iddiam var. Varsa bunun hakkında bir şeyler söyle. Sıkıştığınızda habere "siz istediğiniz şey söylenseydi de gene aynı şeyi düşünürdünüz" deyip duruyorsunuz. Tamamen bir savunma mekanizması. Sadede gel arkadaşım varsa iddiama yanıtım söyle, kıvırma.

Alıntı:

Ensareo´isimli üyeden Alıntı
Güneş şu dağın arkasından doğuyor diye bir cümle sarfettiğimde,ne anlaşılıyor

Eğer ayette "Zulkarneyn, mağripe vardığında güneş batıyordu" gibi bir ifade olsaydı hiç bir sorun yoktu, gayet doğal bir ifade olurdu bu. Ama dikkatinizi çekerim ayette: "Sonunda güneşin battığı yere varınca...." şeklinde ifade geçiyor. Dikkatinizi bu cümleye yoğunlaştırmanızı istiyorum. "Sonunda" diyor, yani uzun süredir devam eden bir seyahat var ve Zulkarneyn sonunda güneşin battığı yere varıyor. Demekki daha evvelden güneşin battığı yere varamamıştı. Ayetin kelime meali de bunu doğruluyor:

http://www.turandursun.com/images/ta...ar/kehf_86.jpg

Ayrıca, Zulkarneynin doğuya yaptığı yolculukta da aynı mantık güdülmektedir. Çünkü Kuranı yazan kişiye göre dünya düz bir tepsi gibi idi. Uzun yolculuklar sonunda güneşin doğduğu ve battığı yere varılabilirdi.

ensareo 30-12-2005 22:11

Exclusive neyi anlamadığını anlayamadım..nereyi anlamadın? cümleyi iyi okurmusun?buna devrik cümle denir..Yabancıysan bilememde türksen bilmen lazım..genelde böyle anlayamama problemleri yabancı uyruklularda oluyor..Örnekte verdim bu çerçevede değerlendir..yani edebi bir benzetmeden bahsediyoruz,astronomik bir benzetme değil...

ensareo 30-12-2005 22:17

Cem arafatın yazısını okuyupta mı yazdın okumadan mı?Birde ayetin öncesi ve sonrasını da yazarmısın?arapçasıyla beraber..Yani bu tür örnekleri pek çok gördükte.. :D


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:46 .