İnsanlık ne haldedir? Ne halde olmalıdır?
Bu giriş cümlesi
"haklılar/doğrular birliği" adı verilen eski bir manifestonun giriş cümlesidir ve aynını denediğimde hep aynı yere gelirdim. (Metni sert vurucu ve başı sonu olan bir manifestoya dönüştürmedim ancak bu yapılabilirdi) Kısaca özetleyecek olursak; kısa bir önizleme sunacak olursam;
İnsanlık; 8 milyarı aşan ve üstel artan nüfusuyla birlikte ;aşırı kentleşme, doğanın yıkımı anlamında enerji, beslenme/gıda sürdürülebilirlik krizlerini ve nüfus, savaş ve yönetim krizlerini de aşamamış üste genişletmiş ve derinleştirmiştir. Toplumsal endişe artık distopik bir totalitarizmden, kitlesel histerilerden, kitlesel kıyametten, topyekun savaşlardan, nükleer kıyametten söz eder olmuştur. En basit tabirle tüm bunları çözmez ve başta üremeyi durdurmaz ya da yavaşlatmazsak
Bu insanlığın nüfus artış eğrisidir ve buna benzer eğriler var. Özellikle hastalık artış eğrileri.
Burada paylaşılmıştır
https://turandursun.com/forumlar/sho...hp?start=43310
Nüfus artış eğrisi bize şunu gösterir. Böyle devam edersek sadece 50 yıla iki aktı nüfusa erişeceğiz. Bu uygar dünyadaki bir insanın yaşam beklentisinin beşte üçü kadar kısa bir süredir. Universe 25 deneyiyle aynı yere gidiyoruz. Tabi o zamana kadar tüm popülasyon zaten hastalanmazsa
Türkçe altyazı hazırlananı vardı ancak ilk video telif nedeniyle silindiği için kopma oluşmuş gözüküyor.
https://www.youtube.com/playlist?lis...pFxxn1JnHaByW7
Bu özet uzatılabilir ancak kısa kesiyor ve şuraya varıyoruz.
Ne halde olmalıyız? Ne yapmalı
Doğayla uyumlu, kendine yeten yaşam birliklerine geri dönmeliyiz. Tarım ve bitki çoğaltımı yerine (ya da onun kadar) doğal hayvan popülasyonu çoğaltımıyla da ilgilenmeliydik. Kuzeyde ren geyikleri, Amerika da bizonlar ve her yerde uygun diğer türlerin doğa da ortalama bir popülasyonu güven içinde besleyebileceği yeterli sınırlara erişim. Diğer durumda enerji, beslenme/gıda, toplu salgın hastalık ve diğer şeyler histerilerini sürdürmeye devam edeceğiz.
Biz açıkça yarı yarıya kentlerden inip/çıkıp doğaya geri binmeliyiz. binaların boyu küçülmeye geri dönmeli. Yapılaşma doğalaşmaya geri dönmeli ve çevrilmeli. Nüfus azalma ya da stabiliteye evrilmeli.
Herhangi enerji krizinde, su krizinde, gıda krizinde, ilaç krizinde, baş edebilecek durumda olmalıydık. Tıpkı yangın, deprem planları gibi kıyamet planımız ("b" planımız) ve doğaya geri salınım/dönüş planımız her zaman hazır olmalıydı.
Kentlerimiz iki üç gün su ve enerji, gıda alamazsa yaşanamaz hale geliyor ve bu sürdürülebilir değildir..
Çok basitçe bir savaş fosil yakıt krizi üretebilir. Bir güneş patlaması ya da doğal afet tekno kriz ya da enerji ve dolayısıyla iletişim krizi üretebilir. Bunun dışında tüm bunlar olmasa bile 90 yaşımı görseydim nüfusumuz 15 milyar dayanmış ve enerji ve gıda ihtiyacımız ve ilaç ve diğer ihtiyaçlarımızda iki katına çıkmış olacaktı. Binalarımızın boyu iki kat uzamış, kentlerimiz iki kat yoğunlaşmış olacaktı ve bu da üç kat dört kat fazla yönetiliyor itilip kakılıyor olacaktık demektir. Oğlum/kızım 90 yaşını görseydi 20+ milyarlık bir insan popülasyonundan sözedecektik. Bu o kadar uzak değil. Bu zaten nereye gittiğimizi açıklamıyor mu? Belki de seçkinlerimiz, yöneticilerimiz, düşünürlerimiz, işbirliği içindeki bilim ekipleri ve kimi arka odadakiler bunları gördü ya da görüyor. Dünyaya karşı iyiniyetli değilim artık değil.
Biz doğal birlikler kurmalıydık.
Komün çağrıları yöneltenlere söylüyorum. Örnek olarak biz kendi komünlerimizi kurmalı ve örgütlemeliydik. Tüm toplumu kımıldatmayı bekleme değil. Yasal sınırlar içinde olmuyorsa izin veren ülkelerde modern topluma entegrasyonu kesmiş başedebilen sürdürebilir komün birlikleri örgütlemeliydik ve örnek olmalıydık. Anarko primitivizm gibi bir yoldan sözediyoruz. Başka çıkışta gözükmüyor.
Kentler, sanayi ve tekno uygarlık bizi ve kalan son insanlığımızı da yutacak ve süpürecek artık sanal, bio-tekno-dijital "sanal" (sanallaştırılmış/parçalanmış) köleler olacağız.