Tekil Mesaj gösterimi
  #14  
Alt 05-10-2021, 20:13
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.078
Standart

İnsan Nesli Dönüm Noktasında

İnsan davranışını kontrol etmek üzere laboratuarda psikolojik ya da biyolojik teknikler geliştirmek başkadır, bu teknikleri birleştirip işleyen bir sosyal sisteme entegre etmek daha başkadır. İkincisini başarmak daha zordur.

Sistem sık sık varlığını tehdit eden belli başlı bazı problemlerle umutsuz bir mücadeleye girişir; bunların içinde insan davranış problemleri en önemlisidir. Eğer sistem insan davranışı üzerinden kısa zamanda yeterli bir kontrol sağlarsa, büyük olasılıkla varlığını sürdürür. Aksi takdirde yok olur. Kanımızca bu konu gelecek 40 ile 100 yıl içinde çözüme ulaşacaktır.

Farz edin ki sistem gelecek 40 ile 100 yıl içinde doğacak olan krizi atlattı. O zaman kadar, bu sorunların çözülmesi ya da en azından kontrol altına alınması gerekecektir, özellikle başı çeken problem de insanları "toplumsallaştırmak"tır, yani atalarından miras kalmış davranışları istemi tehdit edemeyecek duruma gelene dek insanları uysallaştırmak. Bu başarıldıktan sonra, teknolojinin ilerlemesine karşı başka bir engel çıkmayacak gibidir, ve büyük olasılıkla mantıksal sonuna doğru ilerleyecektir, bu da insanlar ve diğer tüm önemli organizmalar dahil dünyadaki her şey üzerinde mutlak bir kontrol anlamına gelmektedir. İnsan özgürlüğü büyük ölçüde yok olmuş olacaktır, çünkü gözetleme ve fiziksel baskı araçlarının yanı sıra, insanları yönetmek için gelişmiş bir psikolojik ve biyolojik araçlar silsilesi ve süper-teknoloji ile silahlanmış büyük kuruluşlar karşısında bireyler ve küçük gruplar aciz kalacaktır. Sadece az sayıda insan gerçek güce sahip olacaktır, ancak bu insanların özgürlüğü bile çok kısıtlı olacaktır, çünkü onların da davranışları düzenlenecektir; tıpkı bugün politikacılarımızın ve şirket yöneticilerinin, belli dar sınırlar içinde davrandıkları sürece güçlerinin koruyabildikleri gibi.

Kriz ve zor zamanlar bir kere atlatıldıktan sonra sistem insanlar ve doğa üzerindeki kontrolünü daha da hızla arttıracaktır, çünkü şu anda varolan türden engellerle artık karşılaşmayacaktır .Teknisyenler ve bilim insanlarının çözecekleri en ilginç ve zor problemler de insan vücudunu ve aklını anlamakla ve gelişimine müdahale etmekle ilgili olanlar olacaktır, "insanlığın iyiliği" için elbette.

bir "kaos dönemi", tarihin geçmişte çeşitli devirlerde kaydettiği türden bir "sorunlar dönemi" yaşanabilir. Böyle bir sorunlar döneminden nelerin doğacağını tahmin etmek imkansızdır, ama ne olursa olsun insan ırkına yeni bir şans verilmiş olur. En büyük tehlike yıkımdan bir iki yıl sonra endüstri toplumunun kendini toparlamaya başlamasıdır. Mutlaka bir çok kişi (özellikle de güce aç tipler) fabrikaların yeniden çalışmasını isteyecektir.

Endüstriyel sistemden nefret edenler için iki önemli görev vardır. İlk olarak, bir devrimin mümkün olabilmesi için sistemin yıkılması ya da yeterince zayıflaması olasılığını arttırmak üzere sistem içindeki sosyal sıkıntıları çoğaltmak için çalışmalıyız. İkinci olarak, sistem yeterince güçten düştüğünde teknolojiye ve endüstri sistemine karşı bir ideoloji geliştirmek ve onu yaymak gerekmektedir. Böyle bir ideoloji, endüstriyel sistem yıkıldığı zaman kalıntılarının tamir edilemez ölçüde hasar göreceğini ve böylece sistemin bir daha yapılanamayacağını güvenceye almaya yardım edecektir. Fabrikalar yıkılmalı, bilimsel kitaplar yakılmalıdır, vs

Endüstriyel toplum, bütünüyle devrimci bir eylem sonucu yıkılmayacaktır. Zaten, kendi içindekigelişme sorunları, çok ciddi zorluklara yol açmadan devrimci bir saldırıya açık da olmayacak. Yani eğer sistem yıkılırsa bu ya kendiliğinden olacak, ya da devrimcilerin yardımcı olacağı yarı spontane bir süreç yoluyla olacak. Eğer yıkım ani olursa, ok insan ölecek, çünkü dünyanın nüfusu öylesine arttı ki, bu nüfusun ileri teknoloji olmadan beslenmesi olanaksız.

İlk olarak, devrimciler sistemi zaten sonunda kendi kendine yıkılabilecek kadar sorunlu hale gelmedikçe yıkamayacaklar ve sistem büyüdükçe, çöküşünün sonuçları da o denli felaket olacak; bu yüzden devrimciler çöküşün başlangıcını çabuklaştırarak bu felaketin derecesini azaltabilirler.

İkinci olarak kişi özgürlüğün ve onurun kaybıyla mücadele ederek ve ölümü dengelemelidir. Çoğumuz için, özgürlük ve onur, uzun bir yaşamdan ya da fiziksel acıların engellenmesinden daha önemlidir. Üstelik, hepimiz bir gün öleceğiz ve yaşam ya da başka bir neden için ölmek, uzun ama boş ve amaçsız bir yaşamdan daha iyi olabilir.

Üçüncü olarak, sistemin devamının, çöküşünden daha az acıya neden olacağı hiç de kesin değildir.
Sistem çoktan tüm dünyada yoğun acılara neden oldu; hala da neden olmaya devam ediyor. Yüzlerce yıldır insanlara birbirleriyle ve çevreleriyle doyurucu bir ilişki sağlayan eski kültürler, endüstriyel toplumla ilişkileri sonucu yok oldular; sonuç ise, koca bir ekonomik, çevresel, sosyal ve psikolojik sorunlar bütünü oldu. Endüstriyel toplumun devreye girmesin etkilerinden biri de, dünyanın çoğunda, geleneksel nüfus kontrolünün devreden çıkması oldu. İşte tüm yönleriyle nüfus patlaması ortadadır. Bir de, talihli olduğu varsayılan Batı ülkelerindeki psikolojik acılar var (bkz. 44-45. paragraflar). Kimse, ozon tabakasındaki deliğim, sera etkisinin ve henüz bilinemeyen diğer çevre sorunlarının sonunda ne olacağını bilmiyor. Ve, nükleer kullanımının artışından da görüleceği gibi, yeni teknoloji diktatörlerin veya sorumsuz Üçüncü Dünya ülkelerinin elinden kurtarılamıyor. Irak ya da Kuzey Kore'nin genetik mühendisliği ile neler yapabileceğini tartışmak ister misiniz?

"Aaaa!" diyecek teknoloji severler, "bilim hepsini halledecek! Kıtlığı yenecek, psikolojik sorunları ortadan kaldıracağız, herkesi mutlu ve sağlıklı yapacağız!" Tabii, ne demezsiniz. Bunu 200 sene önce de söylüyorlardı. Endüstri Devrimi güya fakirliği yok edecek, herkesi mutlu edecekti vb. Sonuç, gerçekte çok farklı oldu. Teknoloji severler, toplumsal sorunları anlamada umutsuzca saflar (ya da kendilerini kandırıyorlar). Büyük bir değişiklik (yararlı gözükenler bile) bir topluma girdiğinde, çoğu tahmin edilemeyecek, uzun bir değişiklikler zincirine yol açar (103. paragraf); bu gerçeğin farkında değiller (ya da gözardı etmeyi tercih ediyorlar). Sonuç toplumun yıkılışıdır. Bu yüzden, teknoloji severlerin, fakirlik ve hastalığa bir son vermek, sağlıklı mutlu insanlar yaratmak vb. yolundaki çabalarının, şu andakinden bile daha sorunlu toplumsal düzenler yaratması olası. Örneğin, bilim adamları teknik olarak düzenlenmiş, yeni gıdalar üreterek kıtlığı durduracaklarının söyleyip övünüyorlar. Oysa bu, insan nüfusunun sürekli artmasına neden olacak ve kalabalığın da stres ve saldırganlığı arttırdığı gayet iyi biliniyor. Buysa, "öngörülebilir" sonuçlardan yalnızca biri. Geçmişteki deneyimlerin de gösterdiği gibi, teknik ilerlemenin "öngörülemez" yeni sorunlara yol açacağını vurguluyoruz (103. paragraf). Aslında, Endüstri Devrimi'nden bu yana, teknoloji, eski sorunları çözdüğünden daha hızlı bir biçimde yeni sorunlar üretiyor.

Sonuç olarak, teknoloji severlerin "PARLAK YENİ DÜNYA"larını kusurlardan arındırmaları, uzun bir hata ve sorgulama süreci gerektirecek. Bu arada büyük acılar çekilecek. Bu yüzden de, endüstriyel toplumun devamının, yıkılışından daha az azıya yol açacağı kesin değildir. Teknoloji, insanları dönüşü olmayan bir yola sokmuştur.

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla