Konu: Din ve Seks
Tekil Mesaj gösterimi
  #27  
Alt 13-01-2014, 16:40
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

İnsan Öğesine Tarihsel Bakış

Din ve Seks, insana özgüdür ve toplumsal ekin (kültür) kökenlidir. Akademik olarak insan-bilim (antropoloji) ana bilim dalının sınırları içine girmektedir. Bu nedenle önce insan, sonra ekinsel etkileşimle toplumsal değişimler üzerine tarihi kısa bilgiler sunacağız. Yurdumuzda dışdinsaltçı devrim beklentileriyle, sevgili dostum Turan Dursun'un düşünsel paralelliğini göstermeye çalışacağız.

İnsan dediğimiz varlık, çevremizi sarmalayan tüm dünya ve evreni anlamlandırarak, adlandıran tek canlıdır. Etrafımızı çevreleyen biyolojik, fiziksel ve kültürel yapılanmaların tümünü, yaşama geçiren insandır. İnsanın olmaması halinde ne ağaç, ne orman, ne dere, ne deniz, ne hava, ne su; kısaca ne yaratan ne de yaratılan vardır.

"Hayvanlar aleminin bir üyesi olan insan, primat takımının (order), alt takımı (sub order) olan, Simian (anthorophedia) grubuna mensup, homonidis ailesinden, homogenusu kökenlidir. Bugün yer küresi üzerinde yaşayan insanların tümü ise homo sapiens olup, dişisi ve erkeği ile akıllı insan olarak adlandırılırlar."(1)

Yeryüzünde görüldüklerinden bu yana insanlar toplu olarak yaşarlar. Bilim bu sonuca insanlarla aynı grubu paylaşan hayvanların yaşam biçimleri üzerinde yapılan araştırma sonuçlarına dayanarak varmıştır. Örneğin: Ape'ler, küçük aile grupları olarak yaşamlarını sürdürürler. Buradan hareketle denilir ki: İnsanlar yeryüzünde görüldüklerinden bu yana sürekli bir grup içinde yaşamışlardır. Bunun nedenini biyologlar şöyle açıklıyor: "Evrende yaşamlarını ve topluluklarını sürdürmeye yarayacak hiçbir içgüdüsü olmayan tek varlık insandır." Bu içgüdü yokluğuna karşın insanların çok güçlü bir öğrenme yetisi vardır. Öğrenme, homo sapiensin dişisi ve erkeği için aynıdır. Toplu yaşam, öyle gelişi-güzel, bireysel bir toplaşma değildir. Topluluk, bireyler arası ilişkilerin sürüp gitmesine aracı olarak kişinin dış dünyayla uyumunu sağlar. Bu uyumda etkili olan, o topluluğun kültürel yapılaşmasıdır.

Akıllı insan bir kültür ürünüdür. Bireyi insanlaştıran kültürüdür. Kültür, başka kültürlerle karşılaşınca etkilenerek, değişime uğrar. Kültür değişimi evrensel, kaçınılması olanaksız bir olgudur. Bu tanımıyla değişim tümüyle toplum içindeki insana özgüdür. Değişim canlıdır; gelişir, büyür, etkiler ve etkilenir. Hareketlidir; göç eder, gezer, dolaşır, atlar, zıplar, koşar, yorulur, uyur, dinlenir... Konuşmaz; ama buyurucudur. Kimseye belli etmeden emreder ve yaptırır. Uslu/akıllı bilim düşkünü bir mantığı, yasaları, kuralları ve yöntemi vardır. İnsan ve toplumla ilgili konuların incelenmesinde, kültür değişimi konusu gözardı edilemez. İnsanoğlu, değişim yasasının kural ve koşullarından kendisini kurtaramamıştır.

"İlk insanlar doğanın her şeyinden, gök gürültüsünden, karanlıktan, taşan bir nehirden ve vahşi hayvanlardan ve hatta birbirlerinden korkuyorlardı... İnsan doğanın bir mahlukudur. Doğanın kendisi dahi mutlak özgür değildir; evrenin yasalarıyla bağımlıdır. Bu nedenle insan ilk önce, yerel ortamda, doğanın yasalarına, koşullarına, nedenlerine, etmenlerine bağlıdır."(2)

Ölüme duydukları korku ise sıralamaya girmeyecek boyutta güçlüydü. Önceleri hiçbir şekilde nedenini kavrayamadıkları bir biçimde, yakınlarında bulunan bir insan hareketsiz kalıyor; sesi soluğu kesiliyordu. Anlam veremiyorlardı; ama, korktukları kesindi. Bunu bilmek için herhangi başka bir belgeye gerek yok. Günümüz insanı da aynı korku içindedir. Kısaca: İnsanlar ölmekten ölesiye korkarlar.

Çağımız bilimselleri yaptıkları araştırmalarla, geçmiş çağlar uygarlıklarına da ışık tutabilmektedirler. "Arkeoloji ve Antropoloji" dallarının araştırma verileri ile eski ve yeni uygarlık tarihleri bu konuda önde gelmektedir.(3)

Bohannon'a göre: "insan tanımlanırken" dört temel nitelikte değerlendirilir. Biyolojik ve fiziksel açıdan "memeli bir hayvandır". Toplu olarak yaşama biçimiyle "sosyal bir hayvandır". Algılama yönünden "psikolojiktir". Son olarak yaptığı ve yarattığı her türden ekiniyle "kültürel bir varlıktır". Bu akıllı varlığın çeşitli yollarla aşamalar geçirerek kendisini tanıması ve tüm yeteneklerinin bilincine varmasının bir öyküsü vardır. Bu öyküyü "antropoloji" (insanbilim) açıklayarak anlatır.(4)

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.90-92

__________________________
(1) Nephan Saran, Prof. Dr., Sosyal Antropolog Gözüyle Toplumumuzda Kadın..., Sosyal Antropoloji Blm. Derg., Sayı. 3, İst. Ü. Ed. Fa. Mat. İst., 1979, s.4. Ayrıca Bkz: Gürbüz Tüfekçi, Türkiye'de Kadın Hakları ve Laiklik, De la Revolution Française A la Turqui d'Atatürk, Varia Turcica XVI'dan ayrı basım, s.250
(2) Afet İnan, Prof. Dr., Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazıları, TTK. Yay., Ank., 1969, s.50
(3) Afet İnan, Prof. Dr., Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s.242
(4) Banu Özertuğ, Sosyal Antropoloji ile Fiziki Antropoloji Arasındaki İlişkiler adlı makaleden alıntı., Sosyal Antropoloji Blm. Der. Sayı.3, İst., 1979, s.19 vd.

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla