kendi görüşü olmadığını söylüyor, ancak eksik yorumluyor ve tarafsız olduğunu söylüyor, ama taraflı davranıyor, akıl-mantık, felsefeden söz ediyor, ama inanca yaslanıyor, felsefik zeminden uzaklaşıyor.
Augustinus;
"Kötülüğün, iyiliğin yoksunluğu" olduğunu söylüyormuş, kılıf adına sözde kelime, akıl oyunundan başka bir şey değil, istismar. Olmasada olduracak...
Birincisi, iyiliğin varlığı nedir? -ki yokluk halinden söz edelim.
Bu argüman bir öncekiyle çelişiyor, devam edelim;
"Tanrı iyidir" ifadesi ise Hıristiyanlar için bir nebze lafız..
Tanrı iyi ise, bir sahiplik olarak değil, özdeşlik, "iyi olan tanrıdır", "tanrı=iyi", tanrı her yerde, alem-i mutlak, kadirdir vb yaklaşımıyla yaklaşırsak ve madem kötülük de iyiliğin(tanrının) yokluğu, o halde, nereye vardı?
İlgili soruyu da doğru kavramamış, zira esasında, ateizm -kendine has- tanrı merkezli, muhataplı soru sormaz, esasında muhatap olduğuna, muhatabın kendi savıyla, çelişkilerine dair soru yöneltir. Kısaca burada ateist herhangi bir iddiayı irdelemekte, sorgulamakta, çelişkilerine dair sorular sormaktadır, masaya yatırılan teizmin herhangi bir iddiasıdır.
Konuyla ilgili ateizmin sorusunu yeterli bulmadığını dile geitiyor, oysa bu yetersizlik soruyu soranla ilgili değil, teist inanç veya iddialarla ilgilidir, her iddiası, ya kendisiyle, ya inancıyla ya da başka iddialarıyla çelişiyor...
Sonuç olarak bu tür akıl, inanç oyunları ilgili sorunun yanıtı değildir ve ilgili sorun ateizmin değil teizmin sorunudur. Felsefik değil esasında, ideolojik-demagojik kılıflar üzerinden gidilmiş.
Kader sorununa geliyor, ondan önce diyor ki, tanrı kötülüğe izin vermeseydi, özgür iradeden söz edilebilir miydi?
Demek irade iyilik-kötülük arasında seçimden başka bir şey değilmiş - indirgeme. (Kaldı özgürlük koşulla ilgilidir, irade ise seçimle, madem her şey'i tanrıca(Zeus) yaratıldığına inanıyor, koşullar hariç mi?)
Buradan da, "
kötülük var(*) çünkü tanrı özgür irade verdi", iyi=tanrı, kadri mi yetmedi? Tanrı seçim mi yapmış?...
Oysa "iyi=tanrı" ise, insan iyilik-kötülüğü nasıl seçmektedir? (bu ifade, yani kötülüğün, iyiliğin(tanrının) yokluğu empozu, taraflı, ideolojiki, kof ve yafta kokuyor -> tanrı=iyidir, tanrının yokluğu=kötüdür, inanmayanlar kötüdür vs)... Kaldı ki, ilk başta sözde mantıklı bulduğu, Augustinus'un iddiasına göre "insan kötülüğü seçemiyor", zira kötülük, iyiliğin yokluğuymuş(*), yani insan iradesi için "iyilik" seçeneği var, ya seçer, ya da seçmez-miş, kısaca kötülük zaten bir seçenek değilmiş. Bu kavramlar bu kadar basit ve bu kadar kolay kelime, aptalca akıl oyunu yapılacak, kerameti kendinden menkul kavramlar mı?
Böyle bir yığın soru sorulabilir ve aslında aptalca sorular, zira kavramların içi boşaltılmış... Oysa bu tür savunular kılıftır, zira 4 kitaptan birisini açıp, iyi okuması gerekir - >ki belki de, kendisi deisttir.
Sonra küçükken sorduğu bir sorudan söz ediyor, bu çelişki yumağı, yüzeysel konuları o kadar çok işledik ki. En zayıf argümanla cevap veriyor, verdiği cevapla yetinirken, bu cevabıyla oluşturduğu çelişkileri göremiyor... Gerçi bu ifadeleri de, sözde sınav inancıyla çelişiyor. Bu ifademi de ateizmin düşüncesi sanır, oysa çelişkileri üreten kendisidir
Püsküllü hurafe mi demeli, daima haklı olacak, zira inanç merkezli, bilgiye dayanmıyor ve her çelişki için farazi olarak gerekçe, kılıf uydurmanın, kavramları boşaltmanın, farazi atıfların sınırı yok, her yol mübah...
Oysa ateizm açısından tanrı ne var ne de yoktur, dolayısıyla ateizm kendi özgülünde tanrı merkezli soru sormaz, her iddiayı ele alan gibi, iddiaya dair ve iddiaya sadık kalarak sorar, iddia da teizme ait ise, orada mesele tanrı değil, iddiadır, iddia çelişkiler barındırıyorsa, o halde bunlar da dile gtirilir...
Sonra diyor ki, "tanrı benim 1992'de ne yapacağımı biliyorsa","küçükken böyle bakardım ve dini sorgulardım" diyor, şimdi ise yanıldığını anlamış, yanıt olarak da, tanrının ezeli ve ebedi olduğu, ezelde bildiği ve bilmesinin, kendi davranışlarını belirlemediği - ama sorsanız "sınav" da der.. Bir masal kahramından söz ediyor gibi...
Tanrı 1992'de ne yapacağınızı ne zaman biliyordu? madem bir an,
o an, ne zaman?, 1992'ye getirebilir misiniz? (zaman konusu ve kavramı hakkında, sanırım bilgi-felsefe sahibi değil)
İyilik-kötülük kavramlarını kuşa çevirdi, irade'yi salt iyilik-kötülük seçimi çatışmasına indirgeyip, saltıklaştırıp, içini boşalttı, kılıfına uydurdu(felsefeye rahmet okudu), tanrının ezeli olduğunu söylerken, 1992'de ne yapacağını önceden bilmekten söz etti, sınav -test- kılıfı arada kaynadı vs..
Bugüne kadar izlediğim videolarında, basit, kronolojik olarak "A bunu söylemiş", "B bunu söylemiş" demekte ve bunları düzgün bir diksiyonla ve yeterli derecede yorumlamakta idi, ne zaman kendisi düşünmeye, felsefeye girmeye başladı, çuvalladı, felsefe, akıl-mantığı rafa kaldırdı -hoş görünmek, prim yapmak ve reklam geliri için mi, izleyici baskısı mı, gerçekten kendi görüşü mü? Orası da ayrı dert...
Eğer bu yaklaşımıyla reklam kazancını katlarsa, yolu açık