Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Etik, Estetik, Sanat, Politika, Bilim & Eğitim

 
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
  #1  
Alt 21-11-2010, 17:51
Jolly Jocker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Jolly Jocker Jolly Jocker isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 24 Aug 2008
Bulunduğu yer: Antalya
Mesajlar: 1.323
Standart Nihilizm, Boşluk ve Vicdan

Boşluk... Sanırım nihilistler haklı. Herşeyin temelinde 'kocaman' bir hiç var. Herşey bu hiçten doğdu. Bu hiç, madde-enerjiye temel oldu. Maddeye hareketi ve duyarlılığı verdi. Bu duyarlılık, inorganik maddelerde pasif, organik maddelerde ise aktifti. Fakat duyarlılık, tıpkı hareket gibi maddeye işlemişti. Aslında bize cansız görünen madde de canlılığı içinde barındırıyordu. Hiçlikteki birlik, maddeye dönüşümle birlikte çeşitliliğe büründü. Birlik içinde çeşitlilik ya da çeşitlilikteki birlik. İnsan da kendi oluşturulmuş 'ben'inin derinliklerinde bir 'öz ben' taşıyor. O hiçliği... O hiçliğin bilincine varabiliyor. Boşlukla bağlantılanmaya çalışıyor. Hareket eden ve duyarlı olan herşeyin içinden akmakta olduğu o evrensel boşluğu buluyor kendi derininde. İçinden herşeyi çıkaran bir hiçlik... Envai çeşit rüyamızı doğurabilen o karanlık ama huzurlu derin uykumuz gibi.

İnsan kendi bedeninin, duygularının, arzularının, düşüncelerinin, hepsinin gelip geçici olduğunu ve kendine ait şeyler olmakla birlikte kendi olmadığını, asıl kendiliğin en derindeki o hiçlikte olduğunu anlayınca bir daha asla eski haline dönemiyor. Eskiden, ''Çok üzgünüm'' derken, artık, kendi bedenindeki hüzne 'yukarıdan' bakar gibi bir hale geliyor. Tam da bu şekilde, o hüzne kapılmayı bırakıyor, o üznün içinde bir biçimde soğurulduğuna tanık oluyor. Bu durum, neredeyse tüm duygular için geçerli. İnsanın biyolojisinde yaşama tutunan, kendi fizikselliği için endişelenen bir taraf var. İşkenceye uğrayanların bu yönleri başlangıçta baskındır örneğin. Canları için endişelenir, kendilerine çok üzülürler. Çünkü içlerindeki o doğal içgüdü fazlasıyşa baskındır hala. Ama zaman geçtikçe, umutlar tükendikçe, acıya alışmaya başladıkça, o doğal dürtü sönümlenmeye başlar. Kişi artık canının yakılmasına ya da birşeyler kaybetmeye tepki vermez olur. İşte o an, kişinin boşlukla irtibatlandığı, kendi canının derinindeki esas hiçliği sezmeye başladığı eşiktir. Artık yaşlanıp çürümeye yazgılı, her yanından gelip geçicilik fışkıran bedeniyle özdeşleştirmiyordur kendini. İşkence altındaki insanlar huzuru ve gerçeği uykuda bulurlar. İşkenceye alındıklarında derler ki, ''Bir uyusam, şu eziyet bitse de gidip yerime yatsam ve uykuya dalsam.'' Uykuya özlem, yaşama tepkinin bir sonucudur aslında ve onun verdiği huzurla insan aslolanın uyku, hiçlik, yokluk olduğunu bilir. Kendi hayatı, tüm bireyleri bir haline getiren o ezeli ve ebedi derin uykunun almış olduğu bir moladır, sınırlı bir maceradır. Yaşayan her bedende, uykudayken döndüğümüz ezeli ve ebedi hiçliğin birliği 'uyanınca' parçalara ayrılır. Uyanıkken kendimizi sınırlı ve gelip geçici bir bedende, kendine has duygu ve düşünceleri olan, ötekilerden ayrılan bir birey olarak buluruz. Kendimizi, 'uyanıkken' gördüklerimize ve o kimliğimize kaptırdığımız orandan acı çekmeye yazgılıyız demektir. Çünkü en büyük yanılgıya tutulmuş ve asıl gerçekliğimizden(ölüm) korkup kaçar olmuşuzdur. İnsanın bu yanılgıyı aşabilmesi için hayattan bir darbe yiyip ondan vazgeçmesi, tepki duyması gerekebiliyor. Bu yüzden işkence, çoğu kişi için bir gerçek uyanış yolu haline gelebiliyor.

Temeldeki hiçliği, ölümün kaçılacak bir son değil en derindeki özümüz olduğunu, aslolanın 'uyanmak' ya da rüya değil derin bir uyku olduğunu anladığımızda, 'öz ben'imizi keşfettiğimizde ise artık hiçbir şey eskisi gibi olamıyor. Bu anlattıklarım, hayattan tümüyle kopuş, inzivaya çekiliş, hatta bir an evvel ölüme gidiş çağrısı izlenimi veriyorsa kendimi yeterince ifade edememişim demektir. Zira tam tersi söz konusu! Ölümden korkmayı bırakınca, bu korkusuzlukla hayata karışınca bambaşka bir kişi ortaya çıkıyor. Başka duygular, başka düşünceler. Kendindeki hiçi bilip, kendine ve çevrene ilişkin hiçbir şeye bağlanmayınca, bu bağlılık olmaksızın onlarla ilişkilenmek insanı tek kelimeyle özgür kılıyor. Tanrının senin bedeninde uyanıp hayata karışması gibi. Kendini hayatın içinde değil, hayatı kendi zihninde akar gibi hissetmek çok garip ve özgürlük hissi veren bir duygu.

Hiçbirşeye bağlanmamak, kendini hiçbirşeye kaptırmamak, ölümden çekinmemek, derindeki hiçliğine sığınmak ve onun her daim farkında olmak... Bu durum, insanın kendi duygularına bağlılığını da zayıflatıyor. Hiç tanımadığınız birine hiç gereği yokken iyilik etmeyi de tercih edebiliyorsunuz, sevdiğiniz ve bir kötülüğünü görmediğiniz bir arkadaşınızın canını yakmayı da, arkanıza hiç bakmadan çekip gitmeyi de, herşeyi yıkıp geçmeyi de, en uç fikirleri ve değer yargılarını -hiçbirine esir olmadan- savunabilmeyi de... Hiçliğe ulaşan insan, pek çok duygu ve ahlaki tercih arasında özgürce salınabiliyor ama hiçbirine bağlılığı kalmıyor. Zira herşey bir hiç. Mutlak ve senden bağımsız bir ahlak yok artık, sevgi ve nefret de yok, din yok, tanrı yok, devlet yok, sahiplenmek yok, kıskançlık yok, dünya yok, insanlık yok; kıyamet çoktan kopup herşeyi dürüp katlamış sende. Ve vicdan da yok. Boşlukta vicdan yok. Haksızlığa uğrayan savunmasız ve masum birini gördüğünde, onunla kurduğun onca empatiye, aklının çalışmasına ve ona üzülmen gerektiği bilgisine sahip olmana rağmen, vicdan yok.

Hiçliğinle bağlantılanırken, ilk zamanlar, bazen duygularına kendini kaptırma eğilimi yine de ortaya çıkabiliyor. Vicdan yapıp üzüledebiliyorsun. Ama sonra, hiçliğini hatırlayıp, o hiçten bakıyorsun bedeninde oluşan ve adına vicdan denen duygu silsilesine. Dışarıdan bakınca uzun süreli bir etkisi kalmıyor bu duygunun, artık seni kendine çekemiyor. Çünkü hiçliğine sığınmışsın. Evet, ben bunu hiçliğe ya da boşluğa sığınmak diyorum. Sadece vicdan konusunda değil mutluluk, sevinç ya da keder gibi duygularda da, bu duygular ne zaman beni yutmaya kalksa sığınırım boşluğuma. Boşluğumdan bakarım o duygulara, sanki başka biri bakıyormuş gibi. Kendime karşı başka biri gibi olurum. Sonra tüm duygular hiçliğimde eriyip gider. Boşluğum bana hiçbir şeye bağlanmamak için gereksindiğim şeyi verir. Hiç olma bilincini!.. Bağlanmak, kendini kaptırmayı, kendini kaptırmak da esareti doğrurur. Esaret, can derdini doğrurur; can derdine düşmek de kişinin kendine üzülmesini getirir ki pek zavallı ve acılı bir durumdur. Sözünü ettiğim işkencelerin aslıdır. Ve hayatın yaptığı bu işkenceler, sana sendeki hiçliği 'vura vura' öğretir.

Hayat, eğer ona çok değer verirsen, kendini kaptırırsan, sana sadece hayal kırıklığı ve hüzün verir. Aslolan hiçliktir. Hayat da ondadır zaten. Hiçliğini keşfedersen, bu keşfi hep hatırda tutarak hayata karışırsan, artık hayat seni değil sen hayatı üzmeye başlarsın. Uyandığın her gün, uyanıkken birşeyler yapma fırsatı yakalayan hiçliğin oyun sahasıdır artık. Ölüm ise, öze dönüştür; zaman zaman fazlasıyla bunaltıcı olan şu hayat oyunundan kurtuluştur. Bedenin, sen olan birşey değil senin olan birşey gibi görünür artık. Tıpkı bir elbise gibi kesip çıkarmak istersin kendinden. Artık yaşlanmak, yaralanmak ya da çürüyüp gitmek endişelendirmez seni; zira elbiseyi kendin sanmayı bırakmışsındır. Nihilizm insana bunları öğretebildiği, verebildiği ölçüde anlam ifade eder. Nihilizm bir başlangıçtır. Yaşama, ona bağlanmadan müdahele edip dönüştürmek, ona bağlanılmadığı için sınırsız ve özgürce dönüştürmek için bir başlangıçtır. En devrimci yaklaşımları muştulayan materyalizmimiz bu temel üzerine inşa olmalıdır.
Alıntı ile Cevapla
 

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Öbür Dünya Korkusuyla Hareket Etmek Vicdan mıdır? yucemanitu Konu-dışı 1 16-06-2010 11:29

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:43 .