Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #11  
Alt 10-10-2022, 09:13
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.633
Standart

https://www.evrensel.net/yazi/91761/...-karakutusudur

10 Ekim Katliamı iktidarın karakutusudur!



Yusuf Karadaş
10 Ekim 2022 04:25


Ülke tarihinin en karanlık ve kanlı sayfalarından biri olan 10 Ekim Katliamı'nın üzerinden 7 yıl geçti. Ancak geçen 7 yıla rağmen acımız, öfkemiz ve kinimiz ilk günkü gibi yerinde duruyor. Çünkü bu katliamın önünü açarak onu bir baskı rejimi inşa etmek için kullananlar hâlâ iktidardalar. Bu nedenle IŞİD'li canlı bombalar tarafından gerçekleştirilen bu katliamın hazırlayıcılarının ve gerçek sorumlularının ortaya çıkması, bizzat bu iktidar ve emrindeki yargı organları tarafından engellendi/engelleniyor.

Üstelik 7 yıl önce bu katliamla ülkeyi karanlık bir tünele sokanlar, bugün bu tünelden çıkışı engellemek; kendi baskı rejimlerini kalıcılaştırmak için yeni kaos planlarını devreye sokmaktan geri durmadıklarını/durmayacaklarını her fırsatta gösteriyorlar.

10 Ekim Katliamı sadece iktidarın o güne kadar uyguladığı politikaları anlamak için değil, sonraki döneme dair hedeflerinin anlaşılması bakımından da önemli bir dönüm noktası oldu. Bu yönüyle 10 Ekim Katliamı'nı Erdoğan iktidarının karakutularından biri olarak tanımlayabiliriz. Bu karakutunun deşifre edilmesi, halkların eşit haklar temelinde barış içinde yaşayacağı laik ve demokratik bir ülke kurma mücadelesinin güncel bir görevi olarak önümüzde duruyor.

Bu karakutunun şifrelerini çözmek için Erdoğan iktidarının uyguladığı politikalara ve bağlı olarak önüne koyduğu hedeflere bakmamız gerekiyor.

Birinci olarak; 10 Ekim katliamı, Erdoğan iktidarının Sünni İslam liderliği iddiasıyla Suriye ve bölgede yaptığı müdahaleler ve bu müdahalelerde kullanıp iş birliği yaptığı cihatçı çetelerden bağımsız düşünülemez.

ABD ve batılı emperyalistler tarafından da desteklenen Erdoğan iktidarı, S. Arabistan ve Katar ile birlikte Suriye'ye müdahalenin öncülüğüne soyunduğunda yaptığı ilk işlerden biri savaşa mezhepsel (Sünni ve Alevi-Şii) bir görünüm kazandırmak olmuştu -ki, Erdoğan'ın mayıs 2013'teki Reyhanlı saldırısından sonra yaptığı "Reyhanlı'da 53 Sünni vatandaşımız şehit edildi" açıklaması, bu politikayı çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyordu. Böylece dünyanın dört bir yanından on binlerce radikal İslamcı militanın ‘cihat' için bölgeye gelip savaşa katılması sağlanmıştı.

El Kaide'nin türevleri olan el Nusra, IŞİD ve Ahraruş Şam başta olmak üzere Suriye'deki cihatçı çetelerle MİT üzerinden kurulan ilişkiler ve tırlarla gönderilen silahlar dönemin ABD Başkanı Obama tarafından bile (Erdoğan'ın 2013'teki ABD ziyaretinde Obama, MİT Müsteşarı Fidan'a "Suriye'de radikallerle neler yaptığınızı biliyoruz" demişti) dile getirilmişti. Sedat Peker de ifşa videolarında kendisinin Suriye'ye gönderdiği "yardım tırları" ile birlikte o dönem Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olan Adnan Tanrıverdi'nin kurucusu olduğu SADAT'ın el Nusra'ya silah gönderdiği iddiasına yer vermişti.

Bugün yapılan operasyonlarla Suriye ve Irak'taki egemenlik alanları elinden alınmış olsa da IŞİD'in yüzlerce uyuyan hücresi olduğundan söz ediliyor. Yine Türk askeri, İdlib'de el Nusra'nın devamcısı HTŞ'ye kalkan yapılırken öte yandan Ahraruş Şam ve benzeri radikal gruplar da Türkiye destekli ÖSO'nun içinde yer alarak işgal altındaki bölgelerde hüküm sürüyor.

Erdoğan iktidarı tarafından desteklenen ve bugün Libya, Azerbaycan gibi başka müdahale alanlarında da kullanılan bu cihatçı militanlar ülkede ve bölgede laikliği, demokrasiyi ve barışı savunan bütün güçler için büyük bir tehdit oluşturuyor.

Burada kendi bölgesel çıkarları için IŞİD'e karşı mücadeleyi destekleyen ama IŞİD'den hiçbir farkı olmayan HTŞ için "Rejime karşı mücadeleye odaklanmış durumdalar" diyerek sahip çıkan ABD emperyalizminin iki yüzlülüğünü de unutmamak gerekiyor.

İşte cihatçılarla böylesine içli dışlı olan Erdoğan iktidarının 10 Ekim Katliamı'ndan sonra saldırıya karışan IŞİD'lilerle sınırladığı yargılama süreci, aslında gerçeklerin ortaya çıkmasının önüne perde çekmeye yönelik bir girişim olarak anlam kazandı/kazanıyor.

İkinci olarak; 10 Ekim katliamı, iktidarın Kürt sorununda uyguladığı politikadan ve bu politikaya bağlı olarak devreye soktuğu savaş ve kaos planından bağımsız düşünülemez.

Erdoğan, 2013'te "çözüm süreci"ni başlatırken iki temel hedefi bulunuyordu. Birinci hedefi, Suriye'de Kürtleri cihatçıların yanında savaşa dahil ederek Suriye rejimini devirmekti. Böylece Şam'daki Emevi Camisi'nde kılınacak namazla Sünni İslam liderliği ilan edilecekti. İkinci hedefi de ülke içinde Kürt sorununun çözümü konusunda beklenti yaratarak Kürtleri başkanlık/tek adam rejimi kurma hedefine yedeklemekti.

Suriye Kürtleri cihatçılarla birlikte Erdoğan'ın safında savaşmayı reddedip Rojava'da diğer halklarla birlikte demokratik-seküler özerk bir yönetim kurunca, IŞİD devreye sokuldu. Kobanê'den başlayarak Kürt özerk yönetimini ortadan kaldırmaya yönelik bir saldırı başlatıldı. Ekim 2014'te Suriye sınırında bir müjde verir gibi "Şu anda Kobanê düştü, düşüyor" diyen Erdoğan, IŞİD saldırganlığının arkasındaki gücün kim olduğunu da ortaya koyuyordu.

Aynı IŞİD'in Erdoğan'ın 400 milletvekili kazanma ve başkanlık rejimi için Anayasa'yı değiştirme hedefiyle yola çıktığı 7 Haziran 2015 seçimlerinin öncesinde bu kez Türkiye'de bombalı saldırılarla katliamlar gerçekleştirmesi de rastlantı olmasa gerekti!

HDP'nin 5 Haziran'da Diyarbakır'da yaptığı mitinge bombalı saldırı gerçekleştiren Orhan Gönder'in annesi, Dönemin Başbakanı Davutoğlu'na kadar devletin ilgili kurumlarına oğlunun IŞİD'den kurtarılması için başvuru yaptığı halde yanıt alamamıştı. Dahası Gönder'in saldırıdan bir gece önce gözaltına alınıp bırakılması, Suruç ve Ankara Katliamlarına giden yolun kimler tarafından ve nasıl döşendiği sorularının da yanıtını veriyordu. Zaten dönemin Başbakanı Davutoğlu da 10 Ekim Katliamı'ndan sonra "Oylarımızda bir yükseliş trendi var" diyerek bu gerçeği itiraf ediyordu.

Sonuç olarak, en kanlı sahnesi 10 Ekim 2015'te sahnelenen savaş ve kaos planıyla sadece baskıcı tek adam rejiminin kurulması sağlanmadı. Kürt sorunu içerideki baskı politikalarının ve bölgedeki yayılmacı emellerin aracı olarak da kullanıldı. Bugün yaklaşan seçimler öncesinde Suriye Kürtlerine operasyon arayışı ve ülke içindeki provokatif saldırılar da bu politikanın araçları olarak devreye sokulmaya çalışılıyor.

Bu nedenle üzeri ne kadar örtülmeye çalışılırsa çalışılsın IŞİD'in 10 Ekim 2015'teki ‘Barış Mitingi'ne yaptığı saldırının ucu dönüp dolaşıp Erdoğan iktidarının Kürt sorununda uyguladığı politikaya bağlanıyor.

Bu noktada 10 Ekim davasındaki müdahil avukatların, iktidar ve IŞİD'in karanlıkta bırakılmak istenen ilişkilerinin ortaya serilmesi konusunda gösterdikleri olağanüstü çabayı ve bu çabanın bir ürünü olan ‘Duymak Zorundasınız' kitabını da not etmek gerekiyor.

Evet, 10 Ekim Katliamı Erdoğan iktidarının karakutularından biri olarak duruyor. Bugün 10 Ekim'i geçmişin kanlı ve karanlık bir sayfası olmaktan çıkarmanın yolu, bu iktidara karşı laik, demokratik, barışçıl bir gelecek kurma mücadelesinden geçiyor. 10 Ekim'de kaybettiğimiz canlarımız ise, geçmişin anıları olarak değil; bu mücadelenin bayrakları olarak bizimle yürümeye devam ediyor.

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #12  
Alt 10-10-2022, 12:22
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.633
Standart

YenidenTV

10 Ekim Ankara Gar Katliamı

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #13  
Alt 10-10-2022, 13:01
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.633
Standart

https://kisadalga.net/yazar/10-ekim-...stiyordu_43521

10 Ekim: Devlet canlı bombaları biliyor, mitingin yapılmasını istiyordu

KEMAL GÖKTAŞ
10 Ekim 2022


Ankara Garı'nda 10 Ekim 2015 günü yaşanan Türkiye tarihinin en büyük bombalı saldırısının siyasi sonuçları artık ortada. Katliam, 7 Haziran'da tek başına iktidar olma gücünü yitirmiş AKP'ye 1 Kasım'da yüzde 50 oy alma yolunu açmıştı.

Ankara Gar katliamı ile birlikte 7 Haziran-1 Kasım 2015 arasında yaşananlar, Diyarbakır HDP mitingine ve Suruç'ta Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun basın açıklamasına yönelik canlı bomba saldırılarının kanlı iktidar oyunundaki yeri sadece bir travmaya neden olmuyor, aynı zamanda geleceğe dair de korkuları büyütüyor.

Tam da bu yüzden yaşananları bir bütün olarak görmek hem travmalarla baş etmek hem korkuların üzerine gidecek doğru hattı bulmak için elzem.

Diyarbakır'da 4 Haziran'da, Suruç'ta 20 Temmuz'da IŞİD'in canlı bomba saldırıları yaşanmış, onlarca insan katledilmişti. Devletin istihbarat birimlerine IŞİD'in faaliyetleri ve intihar eylemleri ile ilgili bilgi yağıyordu ama saldırılar önlenmiyordu. Mülkiye müfettişlerinin tespitlerine göre 1 Ocak 2015 ile 10 Ekim 2015 tarihleri arasında polis ve MİT'in canlı bomba saldırılarına ilişkin 62 ayrı istihbarat notu vardı.

DEVLET BİLİYORDU
Bu istihbarat raporlarından özellikle birisi çok çarpıcıydı, çünkü adeta 10 Ekim anlatılıyordu. 14 Eylül 2015 tarihini taşıyan ve 81 il valiliğine gönderilen istihbaratta şöyle deniliyordu:

"DEAŞ'ın ülkemizde büyük bir eylem yapma kararı aldığı, bu eylemle ilgili olarak seçtiği grubu Suriye Deyr Zor'da bulunan bir kampta özel eğitime tabi tutmaya başladığı, eylemin uçak-gemi kaçırma ya da miting- kalabalık yerde çok sayıda canlı bomba patlatma şeklinde kompleks bir eylem olabileceği yönünde teyide muhtaç bilgiler elde edildiği..."

Katliamdan önceki istihbarat notu ise katliamın olduğu günün, 10 Ekim'in tarihini taşıyordu ve canlı bomba Yunus Emre Alagöz'ün adı yer alıyordu. Alagöz'ün eylem yapacağı ve bunun için ailesiyle helalleştiğine ilişkin istihbarat bilgileri aylar öncesinden Emniyet'e geliyordu. Buna rağmen Alagöz, Suriye'den Gaziantep'e geçip oradan da 12 saatlik yolculukla Ankara Garı önüne gelip kendini patlatmıştı. Dahası, IŞİD'in, Diyarbakır, Suruç, Ankara Gar ve İstanbul Taksim'deki saldırılarının talimatını verdiği belirlenen İlhami Balı saldırı emirlerini 2013 yılından beri dinlenen telefon hatları üzerinden veriyordu.

Yani devletin elinde, IŞİD'in bir mitingte birden çok canlı bomba patlatmaya hazırlandığına ilişkin istihbarat ve daha da önemlisi o canlı bombanın ismi vardı.

Yani devlet, biliyordu.

Bütün bunlara rağmen dönemin Ankara valisi, mitingle ilgili 14 Eylül 2015'te yapılan İl Güvenlik Koordinasyon Kurulu toplantısında dönemin il emniyet müdürüne "Mitingin yapılmasında bir sakınca var mı? İzin verilmezse ne olur?" diye sormuş, il emniyet müdürü ve istihbarat şube müdür vekili "KESK'in organizesinde yapılan mitinglerde olumsuzluk yaşanmıyor. Yapılmaması halinde marjinal gruplar illegal olaylar çıkarabilir" diye yanıt vererek mitingin yapılmasının önünü açmıştı. MİT ve jandarma da Diyarbakır ve Suruç saldırılarına ve ellerindeki istihbaratlara rağmen aksi bir görüş belirtmemişti.

Yani devlet, mitingin yapılmasını da istiyordu.

İÇİŞLERİ BAKANI'NIN İTİRAFI: CANLI BOMBA ÖNLEMİ YOK
Aynı toplantıda il emniyet müdürünün önerisi üzerine miting için belirlenen 08.30-16.00 saatleri değiştiriliyor, miting için 12.00-16.00 saatleri arasında izin veriliyordu. Oysa Sıhhiye Meydanı'na yapılacak yürüyüş saat 10.00'da gar önünden başlayacaktı. Saat değişikliğiyle gar önü on binlerce insanın toplanma saatinde güvenliksiz bırakılıyordu. Nitekim, canlı bombaların kendilerini patlattığı 10.04'de şehir dışından gelenler garın önünü doldurmuş ve bazı gruplar Sıhhiye'ye doğru yürüyüşe geçmişti.

Dönemin İçişleri Bakanı Selami Altınok da katliamdan sonra yaptığı açıklamada "Miting Sıhhiye Meydanı'ndadır. Olay miting alanı dışındaki herhangi bir alanda farklı şehirlerden gelenlerin toplandığı bir yerde gerçekleştirmiştir. Buna rağmen Ankara Valiliği ve emniyet zemin ve mekan aramaları yapmıştır" diyordu. Bakanın herhangi bir alan dediği yer, toplanma noktası olarak ilan edilmiş olan Gar önüydü…

Yani devlet, onbinlerce insanın buluştuğu gar önünde, Bakanın dediğine inanırsak sadece "zemin ve mekan aramaları" yapmış, canlı bombaya karşı hiçbir önlem almamıştı.

Oysa mitingden önce polis birimlerine gönderilen Emniyet tedbir yazısında ‘bütün personelin öncelikle kendilerine yönelik olası canlı bomba konusunda duyarlı olmaları' talimatı verilmişti.

Bu uyarıya ve mahkemeden gar önünü de kapsayan üst ve araç araması kararı alınmış olmasına rağmen, polis gar ve çevresinde arama noktaları oluşturmadı. Nitekim patlama anında ise gar çevresinde sadece 76 polis vardı ve olayda yaralanan polis de olmamıştı.

Bu tür merkezi mitinglerde Ankara dışından gelenlerin araçları durdurularak arama yapılıyordu ama katliamdan bir gün önce başlatılan yol uygulamasına gece 12.00'de ara verilmiş ve sabah 09.00'da yeniden başlamıştı. Canlı bombaları Gaziantep'ten Ankara'ya getiren iki araç da saat 08.30'da, yani yol uygulamasına ara verildiği saatlerde Ankara'ya girmişti. Üstelik canlı bombaları taşıyan araçlar Adana'da durdurulmuş, ancak arama yapılmadığı için yola devam etmişlerdi.

MÜKEMMEL BİR "ALGI OPERASYONU"
Devlet yetkilileri katliamdan sonra da ‘kokteyl örgüt' tanımı yaparak IŞİD'i perdelediler ve toplumsal algıyı ustaca biçimlendirdiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan "Şimdi kalkıyorlar 'efendim burayı DAEŞ (IŞİD) yaptı, bunu bilmem kim yaptı...' Bu tamamen bir kolektif terör eylemidir. Burada DAEŞ de var, burada PKK da var, burada El Muhaberat da var, PYD terör örgütü de var. Hepsi beraber ortak olarak bu eylemi planlamışlardır" diyordu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu ise devletin IŞİD saldırılarını önlememesi gerçeğine ilişkin konuşurken canlı bombaların bilindiğini ancak eylem yapmadan tutuklanamayacaklarını savunuyordu, çünkü "Türkiye, demokratik bir hukuk devleti" idi...

Polis ve iktidar medyası, HDP Şanlıurfa milletvekili adayı ve Özgür Gündem gazetesi yazarı Mehmet Serhat Polatsoy'u patlamayla ilişkilendirmeye çalışıyordu. Patlamadan sonra "Bombalar Ankara'da patlayacak" mesajının paylaşıldığı Twitter hesabının kullanıcısı olduğu iddiasıyla gözaltına alınan Polatsoy, hesapla ilgisinin olmadığı anlaşılınca serbest bırakılmıştı. Ancak hemen ardından 155'e yapılan bir ihbarla gözaltına alınmış, ‘patlayıcı madde bulundurma kuşkusu' gerekçe gösterilerek tutuklanmıştı. Polatsoy'a 10 Ekim'le ilgili herhangi bir suçlama yöneltilmemesine rağmen dönemin Ankara büyükşehir belediye başkanı Melih Gökçek başta olmak üzere AKP'liler, bu tutuklamanın HDP'nin katliamdaki rolünü gösterdiğini ısrarla ileri sürüyor, iktidar basını manşetlerle HDP'yi fail ilan ediyordu.

Devlet ricalinin ve iktidar medyasının çabaları sonuç vermişti. Katliamı yapanın IŞİD olduğu ortaya çıkmış olmasına rağmen yapılan anketlerde halkın önemli bir bölümüne göre fail başkaydı. Gezici Araştırmanın anketine göre "Ankara Garı'nda yaşanan patlamayı sizce kim yapmıştır?" sorusuna katılımcıların yüzde 28'i PKK, yüzde 10'u ise HDP yanıtını verirken IŞİD'i fail olarak görenler yüzde 25'de kalıyordu.

KANIN SESİ ANCAK ADALETLE SUSAR
Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu da seçime ilişkin bir anketi televizyon ekranlarından paylaşırken ‘patlamadan sonra oylarının arttığını' söylüyordu. Nitekim dediği oldu, 1 Kasım'da AKP yaklaşık yüzde 50 oy alarak tekrar tek başına iktidar oldu.

Kanın sesi ülkeyi kaplamış, kanlı iktidar oyunu tutmuştu…

Müfettiş raporlarına, soruşturma evraklarına, dava tutanaklarına geçmiş bütün bu bilgilere rağmen tek bir kamu görevlisi değil yargılanmak, soruşturulmadı bile...

Ankara'da 10 Ekim 2015'de, Gar önünde yüzlerce insandan dökülen kanın sesi hala dinmemiş durumda. Çünkü Rakel Dink'in dediği gibi "kanın sesi ancak adaletle susar." Ve kanın sesini susturacak olan adalet, sadece mahkeme salonları ile ilgili değil, çok daha büyük bir yüzleşme ve hesaplaşmayla, yani nasıl bir ülke istediğimizle ilgili…

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #14  
Alt 10-10-2022, 14:34
LEVH - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
LEVH LEVH isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 20 Jul 2011
Bulunduğu yer: Ying Evreninin Tek Yang Bilgini
Mesajlar: 659
Standart

Orada bazı dava arkadaşlarımız şehit oldular. Mitingden önce "bir numara" tarafından mitinge gidenlerin nasıl demonize edildiğini iyi hatırlıyorum. O zamanlarda ülkemizde bir dünya serbest cihadcı vardı, ellerini kollarını sallaya sallaya ülkeyi baştan başa geçiyorlardı. Bir numaranın eyleme katılanları demonize etmesinin ardından birileri bu ihaleyi alır diye aklımdan geçmişti böyle ama, korkulan oldu malesef.

Balık baştan kokar. Bu yapılanları unutmayacağız. İllaki bir gün sorumlular hakkında gereği yapılacak, er ya da geç. Keşke bir numara çıkıp o günlerdeki tavrının yanlış olduğunu söyleyip ölenlerin ailelerinden özür dileyip helalleşseydi, ama yapmaz. Bu farklı bir mizaç gerektiriyor. Bunu yaparsa bu ölümlerde rolü olduğunu zımmen kabul etmiş olur. Bunu yapmak istemiyor ama, kimse bilmese de bizler biliyoruz.

Ayık kafayla da forumda yazılmaz ki.

Yasal Uyarı: İçki zararlıdır.

Günde beş sefer hakarete uğruyorum, hiç kimseye hakaret davası açmıyorum.

Hay yaa len salak,
Hay yaa len veled.

Susuyorsak adamlığımızdan.
Alıntı ile Cevapla
  #15  
Alt 10-10-2022, 15:38
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.633
Standart

https://artigercek.com/makale/teneke...latiyor-226483

Teneke anıt bize ne anlatıyor?

İrfan Aktan
10 Ekim 2022


Ankara'ya yolu düşüp de eski tren garının önünden geçenlerin esnaf tabelasından hallice, tenekeden yapılma, üzerinde çok sayıda insan fotoğrafı olan, güvercin resimli "şeyi" fark etmeleri, fark etseler bile ne olduğunu anlamlandırmaları kolay değil.

Üzerinde 103 kişinin fotoğrafının bulunduğu şeyin 10 Ekim 2015 günü, aynı yerde, IŞİD eliyle, hiçbir önlem alınmaması ve hatta var olan önlemlerin de kaldırılması nedeniyle yapılabilen katliamda hayatını kaybedenlerin anısına konulan bir "anıt" olduğunu anlamak çok zor.

Bittabi, başka bir açıdan bakıldığında 103 insanın anısına dikilen bu basit teneke, Türkiye'nin en çarpıcı anıtı olarak da görülebilir. Hele ki saldırıya uğradığını da düşünürsek...

Türkiye tarihinin en kanlı terör saldırısında, birbirinden farklı siyasi parti, sendika, STK, meslek, memleket aidiyeti bulunan, aralarında çocukların da olduğu 103 sivil insan katlediliyor ve bu korkunç katliamın anısına, dikkatli bir gözlemcinin veya otobüs camından dışarıyı izleyen meraklı bir çocuğun bile fark edemeyeceği kadar silik, özensiz, tenekeden bir "tabela-anıt" konuyor.

Elbette bu süreçte katliamı unutulmaz kılacak anıt çalışmaları yapılmadı değil.

Katliamda yakınlarını kaybeden ailelerin talebiyle, 10 Ekim 2015 mitinginin çağrıcısı olan DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve katliamdan sonra kurulan 10 Ekim-Der, 2019 yılında bir anıt için yarışma düzenlemişti. Mart 2020'de sonuçlanan yarışmayı, etrafları bronz heykelle sarılacak 103 ağaçlık bir anıt fikri kazandı. Ankara Büyükşehir Belediyesi de bu projeyi destekledi ve ağaçları temin etti. Fakat Gazete Duvar'dan Serkan Alan'ın haberine göre Koruma Kurulu, Ankara Garı'nın siluetini engelleyeceği gerekçesiyle anıta onay vermedi!

Koruma Kurulu'nun bu engellemesinin muhalefet tarafından gündem edilmemesi bile korkunç değil mi? Hakikaten 10 Ekim Gar Katliamı'yla ilgili yargısal sürece, iktidarın, kolluk güçlerinin tutumuna değil, sadece "anıtın" hikâyesine bakmak bile bize yeterince bilgi veriyor.

Fakat yargısal sürecin çarpıcı bir özeti olduğu için davanın avukatlarından Kâzım Bayraktar'ın değerlendirmesini de hatırlayalım:

"10 Ekim ve diğer IŞİD katliamlarının soruşturmaları hep eksik yapıldı. Birçok olay ve ilişkiler, bunların yazılı ve görsel kanıtları iddianamelere yansıtılmadı. Öyle ki 5 Haziran Diyarbakır, 20 Temmuz Suruç katliamları yaşandıktan sonra, 10 Ekim katliamını hazırlayan faillere yönelik takibin devam ettiği, istenildiği an yakalanabilecekleri halde yakalanmadıkları kesin kanıtlarla ortaya çıktı. Devlet bir eliyle takip ve kaydetmiş, diğer eliyle faillerin yollarını açık tutmuştu. Ancak devlet bürokrasisi ve onu yöneten siyasi iktidar tarafından atanmış, güvenlikten sorumlu kamu görevlileri bu tür faaliyetleri açık vermeden başaramazlar. Birinin gizlemeye çalıştığı şey bürokrasinin bir başka biriminde açığa çıkar."

Bayraktar'ın aktardığı "açıklara" bakılarak bile katliamın arkasındaki organizasyonun şemasını çıkarmak mümkün.

Böylesi bir davada mahkeme heyetinin, idarenin "özensiz" davranmasının kendisi bile büyük bir infial kaynağıyken, 10 Ekim Katliamı davasının toplumsal muhalefet tarafından yeterince sahiplenilmemesi, bu davada esas faillere, organizatörlere ulaşılması için gereken mücadelenin yürütülmemesi Türkiye toplumunun sürüklendiği sefaleti ortaya koyması açısından çarpıcı.

Oysa 10 Ekim'de saldırıya uğrayanlar sadece barış talebiyle Ankara'ya gelenler değil, herkesti.

O gün Türkiye tarihinin en büyük toplu "faili meçhul" katliamı gerçekleştirildi. 1 Kasım seçimlerine hazırlanan muhalefeti kilitleyen, toplumu şoka uğratan bu katliam, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası yaratılan kaos ortamının final sahnesi gibidir.

Fail olarak bir avuç IŞİD militanı gösterilse de, bu katliamın büyük siyasi hedefleri olduğu ve hiçbir zaman hakiki bir soruşturmaya konu olmadığı, katliam davasını takip eden hukukçuların ve yakınlarını kaybedenlerin ortak kanaati.

İktidarın yoğun baskısı nedeniyle organizasyon şemasının izini sürmek ve gerçek failleri işaret etmek bugüne kadar mümkün olmadı.

Oysa herkes aslında her şeyi biliyor.

En çok şeyi bilen de insanlar henüz cenazelerini toplarken, katliamın oylarını ne kadar artırdığına dair kamuoyu araştırması yaptıran, o dönemin güvenlik aygıtının başında bulunan, geçici hükümetin başbakanı Ahmet Davutoğlu olmalı.

Bugün AKP'ye muhalefet ediyor gibi görünse de, başta 10 Ekim katliam organizasyonu olmak üzere 7 Haziran-1 Kasım arası döneme dair konuşmadığı sürece Davutoğlu'nun muhalif olarak kabul edilmesi başlıbaşına bir mesele. Buna rağmen 10 Ekim katliamında Malatya'dan gelen 11 gençlik örgütü üyesini kaybeden CHP ve lideri Kılıçdaroğlu, Davutoğlu'yla çoktan helalleşmiş durumda.

Çünkü "helalleşmenin" bu kadar kolay yapılabilmesi hem geçmişte işlenen suçların faillerine yeni bir cezasızlık zırhı yaratıyor, hem de hâlihazırda iktidar adına her türlü suçu işleyenlere büyük bir güven alanı sağlıyor. Bugün iktidar adına her şeyi yapanlar, yarın direksiyonu kırdıklarında devrilmeyeceklerini, kendileriyle çok kolay helalleşileceğini bildikleri için mevcut yoldan dönmüyorlar.

Dolayısıyla barış istediği için katledilen 103 insanın anısı bir tenekeyle simgelendiği sürece atılacak her helalleşme adımı, suçlulara biçilmiş yeni bir cezasızlık zırhı anlamına geliyor.

Ama tam da bu nedenle 10 Ekim "teneke anıtı" devletin vatandaşına, iktidarın muhalifine, muhalefetin üyesine, toplumun bireyine gösterdiği değeri gösteren olağanüstü bir anıt olarak yıllardır Ankara Garı'nın siluetine halel getirmeden, öylece duruyor.

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #16  
Alt 11-10-2022, 04:52
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.633
Standart


* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #17  
Alt 11-10-2022, 08:45
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.633
Standart


* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #18  
Alt 11-01-2023, 20:46
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.633
Standart

t24.com.tr

Danıştay'dan 10 Ekim katliamı için çok tartışılacak emsal karar: "Emniyetin birimlere iletilmeyen yazısı istihbarat sayılmaz, alana gerekli görüldüğü için gaz sıkıldı"



10 Ocak 2023 18:10
Gökçer Tahincioğlu


Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 10 Ekim 2015'te Ankara'daki Barış Mitingi'ne yönelik canlı bomba saldırısı ile ilgili olarak emsal niteliğinde, tartışılacak bir karara imza attı. Kurul, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden gelen "canlı bomba saldırısı olabilir" yazısının ilgili birimlere iletilmemesinin hizmet kusuru anlamına gelmediğine hükmetti. Kurul, bu kararına, söz konusu yazıda yer, kişi, saat gibi somut bilgilerin yer almamasını gerekçe gösterdi. Kararda, alanda yaralılar varken polisin biber gazı sıkması konusunda da "sertifikalı güvenlik görevlileri tarafından gerekli görüldüğü için yapıldı" denildi. Kurul, bu nedenle 10 Ekim katliamından dolayı, hizmet kusuru olduğu gerekçesiyle maddi tazminat ödenemeyeceği görüşüne vardı. Mağdurların sadece Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması adlı yönetmelik uyarınca tazminat alabileceklerini belirtti. Terörden zarar görenlere ödeme yapılmasına dair bu yönetmelik, idarenin kusurunun bulunmadığı olaylarda uygulanıyor ve mağdurlara nispeten çok düşük oranda tazminat ödenmesine neden oluyor. Karar, benzer terör eylemleri için de emsal niteliği taşıyor.

10 Ekim Katliamı'ndan sonra, yaşamını yitiren Başak Sidar Çevik'in babası İzzettin Çevik ile annesi Hatice Hatice Çevik'in fotoğrafları büyük yankı uyandırmıştı. Çevik ailesinin açtığı davada, idare mahkemesi, emniyetin hizmet kusuru nedeniyle anne Hatice Çevik için 381 bin, baba İzzettin Çevik için 264 bin olmak üzere toplam 645 bin TL tazminat ödenmesine karar vermiş, bu karar bozulmuştu. İtiraz ve idare mahkemesinin ilk kararında direnmesi üzerine dosya Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na geldi. Kurul, yerel mahkemenin direnme kararını bozdu.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu
Kurul, idarenin olay öncesi genel güvenlik hizmetlerine ilişkin kusuru veya kusursuz sorumluluğunun tespiti için olay öncesinde olaya ilişkin ihbar veya istihbari bilgi ve belge olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirtti.

Belge varsa hizmet kusurundan söz edilebileceği, yoksa edilemeyeceği vurgulandı.

Konuyla ilgili dava dosyalarına giren belgeleri değerlendiren kurul, Emniyet Genel Müdürlüğü
Terörle Mücadele Daire Başkanlığının, 14 Eylül 2015'te Ankara Emniyet Müdürlüğü ve 47 kentin müdürlüklerine IŞİD'in uluslararası ses getirecek çapta eylem yapma kararı aldığı, seçtiği bir grubu Suriye Deyr-ez Zor'da bulunan bir kampta özel eğitime tabi tutmaya başladığı, planlanan eylemin uçak/gemi kaçırma ya da miting/kalabalık yerde aynı anda çok sayıda canlı bomba patlatma şeklinde kompleks bir eylem olabileceği içerikli yazı gönderdiğini vurguladı.

Kurul, İçişleri Bakanlığı Müfettişliği tarafından hazırlanan rapora göre, bu yazının, güvenlik planlamasını yapan Güvenlik Şube Müdürlüğü ile paylaşıldığına dair bir belgenin bulunmadığına da dikkati çekti.

Kurul, bu belgenin TEM Şube Müdürlüğü'nce diğer şube müdürlüklerine gönderilmemesinin ihmal sayılıp sayılamayacağını değerlendirirken, İçişleri Bakanlığı raporunda bunun hizmet kusuru sayılabileceğinin belirtildiği anımsatıldı.

Kararda, buna karşılık, söz konusu yazıdan dolayı idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için elde edilen istihbari bilginin yer, zaman, kişi unsurlarından bir ya da birkaçını belirtmesi gerektiği vurgulandı.

İhbar ile olay öğrenildiği halde idarenin önlem almadığı durumlarda hizmet kusurundan söz edilebileceğinin belirtildiği kararda, "istihbari bilginin somut, açık bir bilgi içermediği, zaman ve kişi yönünden de bilgi bulunmadığı, bu nedenle bu belgeyi olaya ilişkin bir istihbarat olarak kabul etmenin mümkün olmadığı, yukarıda da belirtildiği üzere emniyet birimlerinin olay öncesinde olaya ilişkin herhangi bir ihbarın bulunmadığına ilişkin yazıları da göz önünde tutularak olay öncesine ilişkin idarenin/idarelerin hizmet kusurundan söz edilemeyeceği sonucuna varılmıştır" denildi.

Rutin tedbirler alındı, bomba araması yapıldı
Kararda, miting öncesinde rutin güvenlik önlemlerinin alındığı belirtilerek, alanda bomba aramalarının yapıldığı, 2044 personelin görev yaptığı ifade edildi. Kararda, "Olayın meydana gelmesinin Gaziantep ilinden çıkış ile eylemin yapıldığı an itibarıyla 12 saat içinde, örgüt mensuplarının Ankara il merkezine girdikten sonra 50 dakika içinde, ikinci taksiden indikten sonra 5-6 dakika içinde gerçekleştiği, personel sayısının yeterli olduğu hususlarının değerlendirildiği görülmüştür" denildi.

"Gerekli görüldüğü için gaz sıkıldı"
Kararda, 9 emniyet personelinin de olayda yaralandığı da belirtilerek, "idarenin/idarelerin
bu hususlara ilişkin hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna varılmıştır" ifadesi kullanıldı.
Kararda, yaralıların üzerine polisin biber gazı sıkması konusunda da şu yorum yapıldı:
"Olay sonrasında emniyet mensuplarınca biber gazı kullanıldığı iddiaları hakkında ise gaz kullanımının bu konuda sertifikalı güvenlik görevlileri tarafından gerekli görüldüğü için yapıldığı, Ön İnceleme Raporun'nda Gaz kullanımı hakkında soruşturma izni verilmemesi gerektiği yönünde raporlama yapıldığı görülmüştür."

Pozitif yükümlülük de yok
Kararda, devletin, yetki alanındaki bireylerin güvenliğini sağlamak hususunda pozitif yükümlülüğünün bulunduğu belirtilerek, şöyle devam edildi:

"Pozitif yükümlülük bulunmakla birlikte dava konusu olayda olduğu gibi, idari faaliyetle doğrudan nedensellik bağı bulunmayan ve temelde insan davranışlarının önceden bilinemez veya öngörülemez oluşuyla bağlantılı olarak meydana gelen toplumsal olaylarda, idarelerin oluşan gerçek zararı tazmin etmekle yükümlü kılınmalarını gerektirecek biçimde yorumlanmasına hukuken olanak bulunmamaktadır."

Bu nedenle olayda idarenin/idarelerin hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluğunu gerektirecek herhangi bir işlem ya da eyleminin olmadığı vurgulandı.

Kanuna göre işlem yap
Kararda, bu nedenle mağdurlar açısından çok düşük tazminat ödenmesini gerektiren ve genel olaylarda kullanılan Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmeliği'nin 21. Maddesinin uygulanması istenildi.

Manevi tazminat
Kararda, manevi tazminat yönünden mağdurlara düşük ödeme yapıldığı, 15 bin lira tazminat yerine daha yüksek tazminat ödenmesi gerektiği de belirtildi.

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #19  
Alt 10-10-2023, 02:16
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.633
Standart




* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #20  
Alt 11-10-2023, 11:01
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.633
Standart

10 Ekim belgeselleri...
10 Ekim Ankara Katliamına ilişkin derlenen resimleri, makaleleri, hukuk mücadelesini, videoları siteden okuyun, izleyin.

https://fasikul.altyazi.net/seyir-defteri/16079/


* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:01 .