Bilimiyorum, verdigin linkte yazan herseyle hemfikir misin?, su cumle;
|
sevgili e.i..
verdiğim linkteki bırak herşeyi hiçbiriyle hemfikir değilim.. bu linki buraya koymamın sebebi; bana ö.m. yoluyla bu konuda fikrimi soran üyemize her zaman yaptığım gibi konuyu özelden tartışmaktansa herkese açık olsun diye foruma taşımaktan başka bir şey değildir.. çünkü bir çok üyemiz bazı konuları benimle özelden tartışıp konuşmak istiyor, ben de bunun doğru olmadığını ve de buna zamanım olmadığı için forum genele taşıyorum..
gelelim linkin içeriğine..
burdan dikkat edilmesi gereken tek nokta "ben ötesi psikoloji" kavramıdır.. klasik/modern psikiyatri hala freud'un ıd, ego, süperego kavramları üzerinden gider.. özbenlik gibi bir kavram modern psikiyatride pek yer bulamaz.. o yüzden klasik psikiyatri muhammedi, musayı, isayı, taoyu budhhayı tanımlayıp sınıflayamaz..
tanımlayıp sınıflayamadığı gibi burda görüldüğü üzere koca psikoloji profesörü gider "ben müslümanım" diyerek muhammedin takipçisi olur.. çünkü burda adı geçen profesör meditasyonda başarılı olamamış ve hala zihinde yaşayan biri olduğu için batı zihinli "tek tanrı soyutu"na teslim olmak zorunda kalmıştır..
işte benötesi psikoloji kavramı bu insanları açıklamaya çalışır.. bu işi (meditasyonu) dünyada en iyi budizmin "zen kolu" ve bir parça da "sufizim" becermiştir..
sufizm bir parça becermiştir diyorum çünkü sufiler meditasyon yapar.. ama yaptıkları meditasyonda cevizin kabuğunun kırıp tam olarak öze inememişlerdir.. mevlana, yunus, ömer hayyam sufizm bilinaçıklığında olan insanlardır.. meditasyon egoyu/benliği parçaladığı için kişiyi
insanlaştırır.. ama bir parça..
sufiler muhamedçidir ama klasik bir müslüman gibi islam dışı inanırları dışlamazlar, onların yanlış yolda olduğunu dile getirmezler.. mevlanın "ne olursan ol gel" demesi gibi.. ya da ömer hayyamın islama karşıt o tüm şiirlerine rağmen hala allah/muahhammed zihninden arınamaması gibi..
burdaki psikoloji profesörü bilgili bir kişidir ama bilge değildir.. dünyada tüm bilgileri de öğrenseniz, şayet kişi dönüşmemişse sadece bilgili kalır.. bilgili kalıp dönüşememek de sırtında dünyanın kütüphanesi taşıyan bir katırlık gibidir..
bir çok insanın bilinaçıklığı bir şekilde yükselir ve varolan bilinç/inanç deklarasyonuyla tatminsizlik yaşamaya başlar.. çünkü bilinç açılınca varolan inanç
"?" boşlukları doldurmaya yetmez ve bilinçte biraz boşluk oluşur ve kişi huzursuzlanıp arayışa girer.. o
"?" boşluğu doldurmak zorundadır, çünkü o
"?" bilinemezliktir ve bir insan bununla yaşamaya uygun henüz evrimleşmemiştir, çünkü duygulanma kompenenti dengeleyip tatmin/mutlu olamaz..
burdaki şahsa çocukluğunda zaman ve coğrafya gereği musevilik paket programı yüklenmiştir.. daha sonra yaptığı meslek ve bir şekilde açılan bilinci dolasıyla musevilik bu kişideki "?" boşluğu doldurmamaya başlayıp kişiyi arayışa itmiştir.. yıllarca doğu mistisizmi incelemiş, ordaki mistiklerle tanışıp konuşmuş, meditasyon yapmış ama edindiği tüm bilgilere ve yaptığı meditasyonlara rağmen bu "?" boşluğu bir türlü dolduramayıp zihin/ego artıklarına teslim olmak zorunda kalmıştır..
kişide yüklü olan zihin "batı" zihnidir, yani "tek tanrı" zihnidir.. bu insan zihinden/egodan tam olarak arınabilseydi yani dönüşebilseydi bu zihnin artıklarına teslim olmayacaktı..
ve bu zihin artıklarıyla beraber doğu zihninin tanrısız(budizm) ve çok tanrılı(hinduizm) inanç deklarasyonlarıyla tatmin olması, uyumlu huzurlu yaşaması imkansızdır.. bu insan budizmi veya hinduzimi de seçebilirdi ama ikiye bölünmüş zihin onu kesinlikle rahat bırakmayacak ve kişideki zihin çatışması devam edip gergin, sinirli, huzursuz, tatminsiz, gizliden gizliye arayışına devam eden biri olacaktı.. çünkü tek tanrı zihni ile tanrısız veya çok tanrılı zihin aynı bilinçte rahat durmaz, kardeşçe yaşaması imkansızdır..
sufiler de aynı şekildedir.. zihni/egoyu meditasyonla bayağı bir temizleyip insanlaşmışlardır.. ama tam bir arınma/temizlik yapamadıkları için tek tanrı/islam zihin/ego artıklarının kölesidirler..
oysa meditasyon tam anlamıyla hakkıyla yapılabildiğinda yada o derin trans hali
sadece ve sadece bir kez deneyimlendiğinde kişi zihinsizliğe ulaşır..
kişi artık "ol"muştur..
"zihinsizlik" dediğim şey sıfır düşüncede tabula rasa olan bebektir.. bir bebekte sıfır zihin vardır.. henüz insan olan ataları ona hiçbir zihin/veri bankası yüklemesi yapmamışlardır.. o yüzden bir bebek veya küçük bir çocuğun ne dini inancı, ne milliyeti, ne siyasi görüşü, ne ahlaki yapısı, ne de bir tabusu vardır.. o özünde yaşamaktadır, hiçbir tabunun/öğretinin/nonbilginin kölesi değildir henüz..
işte meditasyon dediğim şeyde
"o an" bir kez deneyimlenebilirse kişi çeperden(sahtebenlikten) merkeze(özbenliğe) fırlatılır, yani kişi dönüşür... yani kişi yaşarken ölüp(ego) tekrar doğmuştur(özbenlik).. o kasırganın çeperindeki savrulmalardan kurtulup merkezindeki durgun/dingin ölü nokta dediğimiz merkeze fırlatılır.. ve artık sadece dışardaki kasırgayı sessiz ve sakin gözleyendir, tanıklık edendir.. kasırganın bir parçası olduğu halde savrulmaz..