Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam > Önerdiğimiz Başlıklar

Konu Kapatılmıştır
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #11  
Alt 22-10-2009, 15:22
Alchindus Alchindus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Denetimdeki Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Jul 2009
Mesajlar: 702
Standart

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
sayın Alchindus,</p>Sanki şöyle bir zanna kapılmışsınız gibi geliyor bana: Aynı mesnetsiz, yanlış savunma taktiğini uzun uzun, tekrar tekrar yazınca, bunun daha bir inandırıcı olacağını sanıyor olmalısınız.
Muhterem merhabalar!

Evvela kendi kendine piskolojik telkinlerde bulunmaya hakkın vardır elbet, amma bunun okuyucuyada tesir etmesini istiyor isen bu telkini umdelerle teyit etmelisin!

Misalen neyi mesnetsiz yazdığımızı ortaya koymak kafidir, öyle değil mi

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
''Kuran'da böyle bir varis tablosu yok'' demeniz gülünçtür, akla hakarettir. Ayetlerin lafzı belli, tefsiri belli. Defalarca zikrettiğiniz Ebu Bekir'in sözünden -ki ben de ilk mesajımda bu sözü yazmıştım- Kuran'da bu varis tablosunun olmadığını nasıl çıkarttığınızı bir tek kendiniz anlamaktasınız.
İmdi benim ana lisanım türkçe, sanmaktayımki sizinde öyle!

Ben konuyu okuyan diğer okuyucunun yazılanları anlamada sıkıntıya düştüğünü sanmamaktayım, o sebeple sıkıntı sizde olmalı! Mevzu bahis ettiğimiz ayetlerin türkçe meallerini nazara verdik arzu ederseniz arapça lafız üzerine ilerleyelim! Halife ebu bekirin ne dediğini türkçe naklettin anlamakta müşkülünüz oldu ise arapça olarakda zikredebiliriz!

Yeterki siz mevzuya intibak edin!

İmdi bir sözünüz doğru, lafzı da tefsiride bellidir ayetlerin bu sebeple ayetlerdeki varis tablolarını açıkça nazarınıza verdik amma artık bilinçli olduğunu düşündüğüm bir anlamama halinde olmaklığınızdan konuya intibak edemiyorsunuz ve daima aynı çürütülmüş iddiayı gündeme getiriyorsunuz!

Bakınız ben tekrar türkçe olarak ayetlerin meallerini ve bu ayetlerdeki varis tablolarını ve bu ayetlerde zikredilen payların bütünün ne kadarını tuttuğunu tekrar nazarınıza veriyorum!

Lütfen eğer bir hata var ise "hayır alchindus filan ayette şu varis tablosuda olmalı" deyiniz hele hele sizin misaliniz var ise istirham ederim belirtiniz

Allah sizlere, miras taksiminde çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişi payı verilmesini emrediyor. Eğer hepsi kız olup da ikiden fazla iseler, bunlara bırakılan malın üçte ikisi; eğer tek bir kız ise o zaman yarısı verilir. Eğer ölen kişinin çocuğu varsa anne-babasından her birine altıda bir, şayet çocuğu yok da anne-babası mirasçı oluyorsa annesine üçte bir, eğer ölenin kardeşleri de varsa o zaman annesine altıda bir verilir. Bunların hepsi ölenin yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu siz bilmezsiniz. Bütün bunlar, Allah tarafından birer fariza olarak takdir edilmektedir; muhakkak Allah bilendir, hikmet sahibidir.
Nisa 11
İmdi görüldüğü üzre bu ayetlerdeki paylar ve sahipleri kimlerdir!

Erkek çocuğu ve ona iki dişi payı
Çocuklar arasında erkek çocuğu yoksa ve varis kız en az iki ise kızlara 2/3 pay
Çocuk tek kız olduğunda pay 1/2
Murisin çocuğu olup ana baba geride kalmışsa her birine 1/6
Murisin çocuğu ve kardeşleri yoksa anaya 1/3 kardeşler varsa 1/6

Bu payların verildiği varis tabloları nedir muhterem, bunlar hangi bütünlük içinde zikrolunmuş!

Avli ve onu gerektirir halleri nazara aldığımızdan ve erkek çocuğun olduğu bahislerde de avl söz konusu olmadığından erkek çocuklu varis tablosunu nazara almadan kız çocuklarını alarak tablolara bakıyoruz!

İki kız var nene ve dedeleri ile birlikte olduğunda
2/3 + 1/6 + 1/6 = 6/6

Tek kız çocuğu nene ve dedeleri ile birlikte olduğunda
1/2 + 1/6 + 1/6 = 5/6

Bu ayette murisin kardeşleri ve eşi mevzu bahis değildir ve bunların olmadığı varis tabloları bütün 6/6 ve 5/6 olarak taksim edilecek şekilde verilmiştir!

Var mıdır bir itirazın, var ise ortaya koy ve "hayır bu ayette şu tabloda vardır" deyiver!

İmdi senin anlayamadığını söyleyip buna inanmamızı beklediğin halife ebu bekir bu ayet içün ne demiş!

"Allah Teala'nın Nisa suresinde feraiz hakkında indirmiş olduğu ayetlerden birincisi çocuk ve baba hakkındadır."

Halife de ayeti böyle anlamış, hem ortada daha avl bahsi de yok! Yani kuşkucu aklınıza mantık ve matematik hilesi yaparak ulaşılmış bu hata iddiasını setretmek üçün halifenin böyle konuşacağı gelebilir amma avlin ortaya çıkmasına vesile olan varis tablosu halife ebu bekirin vefatından sonra halife ömer zamanında! Tekrar altını itina ile çizelimki halife bu ayeti Hz. Muhammedin arkadaşlarının ve bütün müslümanların nasıl anladığını ortaya koyan bu sözleri ortada avl yok iken söylemekte!

İmdi nisa onikiye nazar ediyoruz!

Eğer karılarınızın çocuğu yoksa, bıraktığının yarısı sizindir. Eğer çocuğu varsa, o zaman dörtte biri sizindir. Bunlar, ettikleri vasiyetten veya borçları ödendikten sonradır. Eğer çocuğunuz yoksa, sizin bıraktıklarınızın dörtte biri, çocuğunuz varsa sekizde biri ettiğiniz vasiyetten veya borçtan sonra, karılarınızındır. Eğer bir erkek veya kadının çocuğu ve babası yok da kelale yönünden -yan koldan- ana bir erkek veya kız kardeşi bulunuyorsa her birine altıda bir düşer. Eğer bunlar, bundan fazla iseler, zarara uğratma kasdı olmaksızın yapılan vasiyet veya borçtan sonra üçte birinde ortak olurlar. Bütün bunlar, Allah'tan birer emirdir. Allah her şeyi bilen, cezalandırmada acele etmese de ihmal etmeyendir.
Nisa 12
Bu ayeti kerimedeki oranlar da sırasıyla şöyledir!

Erkeğin karısına varis olması halinde çocuk varsa 1/4 yoksa 1/2
Kadının kocasına varis olması halinde çocuk varsa 1/8 yoksa 1/4
Kadın veyahut erkek murisin çocuğu ve babası yokda ana bir erkek ve kızkardeşi var ise her birine 1/6 kardeşler ikiden fazla ise hepsi 1/3 e ortak

Peki bu paylar hangi varis tabloları içün verilmiş!

Görüldüğü üzre o tablolar şudur!

Erkek kadına varis olmuş ve çocuk varsa 1/4
1/4+?(çocuklar)+?(varsa diğer varisler)=?

Erkek kadına varis olmuş ve çocuk yoksa 1/2 alır kadının babasıda yok ve kardeşleri var ise 1/3 de onlara
1/2+1/3=5/6

Kadın erğeğe varis olmuş ve çocuk varsa 1/8
1/4+?(çocuklar)+?(varsa diğer varisler)=?

Kadın erkeğe varis olmuş ve çocuk yoksa 1/4 erkeğin babası yok ve kardeşleri var ise 1/3 de onlara
1/4+1/3=7/12

Görüleceği üzre bu ayette de eşler çocukları nazara alınarak payları zikredilmiş birde anabir kardeşler! Bunlarla birlikte bu tabloda olabilecek diğer varisler içün mesela ana baba bir öz kardeş içün bu ayette bir hüküm yok, onlar bu tablo içinde zikredilmemekte!

Var mıdır buna bir itirazın muhterem ulpian, var ise ortaya koy ve "hayır alchindus bu ayette misalen ana baba bir kardeşinde bu varislerle birlikte bulunduğunda ne alacağını sarahaten görmekteyiz" diyebiliyor musun!

Pekiyi halife ebu bekir bu ayet içün ne demiş!

"İkincisi koca, karısı ve ana bir kardeşler hakkındadır. "

Halife bu sözleri ileki bu sözler altını kalın kalın çizmeliyimki "alchindus ne demek istediğinizi anlayamadım" demiyesiniz bu sözleri henüz ortada avl yok iken söylemiş ve bu sözler ile Hz. Muhammedin arkadaşlarının yani vahye muhatap olmuş ve sahabi diye tesmiye olunan dini anlamada kuranı yorumlamada müslüman içinde en önde geldiklerinde ittifak bulunanların bu ayeti nasıl anladıkları ve ayetin hangi varis tablosunu düzenlediğini sarahaten ortaya koymuş!

Nisa 176 ile devam edelim!

Senden fetva istiyorlar. De ki: "Allah, babası ve çocuğu olmayan kişinin mirası hakkında size şöyle fetva veriyor: "Eğer çocuğu olmayıp bir kız kardeşi olan bir kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşine kalır. Eğer kız kardeşinin çocuğu yoksa, bu erkek kardeş ona varis olur. Eğer iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi bunlara kalır. Eğer erkekli dişili kardeşleri varsa, o zaman erkeğe iki dişi payı kadar düşer" Allah, size şaşırıyorsunuz diye bunları açıklıyor. Allah, herşeyi bilendir.
Nisa 176
İmdi bu ayeti kerimedeki oranlara sırasıyla nazar edelim!

Muris erkek olup geride tek ana baba bir kızkardeş bırakmışsa ona 1/2
Muris kadın olup geride ana baba bir erkek kardeş bırakmışsa ona tamamı
Muris erkek olup geride en az iki ana baba bir kızkardeş bırakmışsa onlara 2/3
Murisin kardeşleri erkek ve dişi karışık ise erkeğe iki dişi payı

Efendim şimdide sarahaten görülen bu payların hangi varis tabloları içün verildiğine nazar edelim!

Erkek murisden geriye kalan ana baba bir tek kızkardeş varsa
1/2+?(varsa diğer varisler mesela anne)=?

Dişi murisden geriye kalan ana baba bir erkek kardeş ve yahut kardeşler mirasın tamamını alır.

Erkek murisden geriye kalan en az iki ana baba bir kızkardeş varsa
2/3+?(varsa diğer varisler mesela anne)=?

Murisin kardeşleri erkek ve dişilerden müteşekkil ise ise erkeğe iki dişi payı.

İmdi görüldüğü gibi burada da murisin ve kardeşleri içün miras payları zikronulmuş ayet ana baba bir kardeşlerin paylarını zikretmekte ve bu varis tablolarında paylar toplamı nisa onikidekine benzer şekilde bütünden küçük kalmakta!!

Var mıdır buna bir itirazın muhterem ulpian! Var ise ortaya koy ve "hayır alchindus bu ayette misalen bu varislerle birlikte greide eşde bulunduğunda ne alacağını sarahaten görmekteyiz" diyebiliyor musun!

İmdi halife ebu bekir bu ayet içün ne demiş!

"Üçüncüsü ana, baba bir veya baba bir kardeşler hakkındadır."

Yani halife ebu bekirde aynı kanaatte!

Zati kuranı anlamada en yetkinler bunu böyle anladığı ve yine zati ayetler sarih olduğu içün aklında cinlik bulunup mantık ve matematik hilesi yapayım derdinde olmayan herkesde böyle anladığı içün müslümanlar ondört asırdır bu ayetleri böyle anlamışlardır!

İmdi bu böyle olduğundan avli gerekli kılan ilk varis tablosu ortaya çıktığında yani kuranda olmayan bir varis tablosu ile tesadüf edildiğinde halife ömer ve arkadaşları bir içtihadda bulunmuşlar!

Bu içtihadda bulunurken elbet kurana istinat etmişler, o sebeple de paylar için hareket noktaları avli gerekli kılan varis tablosundaki varislerin kuranda zikredilen ve bir bütünü ya tam olarak ya tamdan eksik taksim eden varis tablolarındaki payları olmuştur ve neticede paylar toplamı payda yapılarak bu yeni halde taksimatta varislere ne isabet ettiği tespit olunmuştur!

Yani muhterem mesele gayet sarihtir! Anlamamak içün boşuna direnmektesin!Ben sana esasen çözüm reçeteni vermiş bulunmaktayım, sen eğerki savını ispat etmek istiyorsan kurandan bir ayette zikronulan varis tablosunda verilen payların bütünden fazla olduğunu ortaya koymalısın!

Ancak o vakit kuranda matematik hata var diyebilirsin!

Çünkü bu iddia pek tabidirki kuranın bir varis tablosunda bir bütün için zikrettiği payların bütünü aşmasını içermelidir!

Oysa bu iddia içinde zikrettiğim hileyi barındırmakta, kuranın baba ve çocuklarını, eşler ve anabir kardeşleri ve anababa bir kardeşler için zikrettiği varis tablosundaki payları başkaca bir varis tablosunda bütünü aşacak şekilde bir araya getirip “hata var” cinliği sergilemektedir!

Muhterem zikrettiğim gibi sana iki yol kalmakta

-Ya iddianı ispat içün kuranda bir bütünü aşan payların bir ayette bir varis tablosunda zikredildiğini göstermek!
-Veyahut bu iddianın batıllığını, mantık ve matematik hile olduğunu itiraf etmek!

Gerçeğe sadakat şart!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Şimdi ben diyorum ki:
''Bu durumda Kuran'ın ayetlerine göre mirası koca, anne ve kız kardeş arasında paylaştırmak istediğimizde, bu durum için belirlenmiş olan oranların
İşte muhterem yanlışın buradadır!

"Bu durum" dediğin duruma tatbik ettiğin oranların kuranda "bu durum" dediğin durum içinde zikredilmediğini bu sebeple ortaya koyuyoruz!

Nasıl mı!

Tek tek ayetlerdeki paylar ve hangi varis tablolarında hangi varisler içün zikredildiklerini ayet metni ile oraya koyarak!

Bununla da yetinmeyip bu ayetleri anlamada en yetkin isimlerin bu ayetleri nasıl anladıklarını zikrederek!

Tekrar hatırlatmakta faide vardırki halife ebu bekirden nakledilen söz bir hutbede söylenmiştir ve dinleyici topluluğu içindenki onlar da Hz. Muhammedin arkadaşlarıdır ve vahyi anlamada en yetkinlerdir bunlardan bir itiraz sadır olmamıştır!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
İstediğiniz sahabenin sözünü istediğiniz kadar tekrarlayın.


Muhterem oldu mu şimdi!

İmdi sahabenin sözünün ehemmiyetini anlamak içün sen bizzat kendi verdiğin misale nazar ediver!

Nisa oniki ve yüzyetmişaltıda "kelale"den bahsedilmekte!

Bana söyler misin eğer sahabenin bu iki ayetteki kelale içün izahatı olmasa biz bu iki ayeti ve onlardaki payları nasıl anlar idik!

Söyleyiver bunu bana, gerçeğe sadakatin var ise!

Bir diğer husus "istediğin sahabenin sözünü tekrarla" demektesin, afedersin amma kuranı anlamada ben kuranın mentinin ve o metne muhatap olmuş dini anlamada en yetkin sahabiyi yani Hz. Muhammedin arkadaşlarının dediğini değilde muhterem ulpian senin dediklerini mi tekrarlamalıyım

Gündüzün aydınlığı gibi parlak kuran metni ve Hz. Muhammedin arkadaşlarının sahih yorumlarını değilde senin hatalı yorumunu ben niçün nazara almalıyım söylermisin ulpian!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu oranlara ehli sünnet NASIL ULAŞMAKTA???
Serencamı bu mesaj içinde yukarıda anlatıldı, oraya tekrar iyice nazar ediver!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
(3) Yani ''avl'' yöntemini uygularken, zaten yukarda yazdığım BU DURUM İÇİN GEÇERLİ OLAN ayet cümlelerinden yola çıkılıyor.
Olmadı işte bu tam anlamıyla gerçeğe sadakatsizlik ve aleni bir çarpıtmadır! Bu durumda kimin ne alacağını tespit içün elbet evvela kurana bakılıyor çünkü içtihad dediğimiz hususun kıyasa bakan yönü vardır ve ben daha ilk mesajımda kıyasın ne olduğunu zikrettim!

Kıyas bir mesele hakkında bu meseleye benzeyen şeri bir meseledeki hükmü esas alarak hüküm vermektir!

Bundan mütevellid yukarıda serencamını zikrettiğim avli gerekli kılan ilk varis tablosu ortaya çıktığında yani kuranda olmayan bir varis tablosu ile tesadüf edildiğinde halife ömer ve arkadaşları bir içtihadda bulunmuşlar ve bunun içün elbette kurana istinat etmişlerdir! Bu sebeple de paylar için hareket noktaları avli gerekli kılan varis tablosundaki varislerin kuranda zikredilen ve bir bütünü ya tam olarak ya tamdan eksik taksim eden varis tablolarındaki payları olmuştur!

Yani "bu durum için geçerli olan" değil, bu duruma benzer olduğundan kıyas edilecek varis tablolarına bakmışlardır!


Kıyas ne idi!

Bir mesele hakkında bu meseleye benzeyen şeri bir meseledeki hükmü esas alarak hüküm vermektir!

Mesele gayet sarihtir, elzem olan gerçeğe sadakattir!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Kuran'da böyle bir varis tablosu olmasa, neden benim verdiğim ayet cümleleri baz alınsın!
Kıyas etmek içün muhterem, tabiri amiyane ile "yeme bizi" sende durumun farkındasın

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ele aldığımız durum Kuran'da zaten hiç geçmiyor olsa, avl yöntemine neden gerek duyulsun!
Muhterem avl zaten tamda bu yüzden uygulanmak durumunda oluyor ya, yani kuranda varolmayan bir varis tablosunda kuranda varolan varisler ne almalıdır sualinin yanıtı içün avl gündeme geliyor ya!

Sen meselenin cidden bu kadar uzağında mısın!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
(4) Sık sık, şia mezhebinin benimsediği içtihada da değindiğiniz ve şia'nın içtihadını da, ehli sünnet'in içtihadını da makul/meşru gördüğünüz için, bir de şii kardeşlerinizin dili ile anlatmaya çalışayım meseleyi:
Elbette şianın içtihadıda makbuldür! Ehli şianın istinat ettiğide bir sahabi içtihadıdır ve oda içtihad olmaklıkla meşrudur! Ehli şianın görüşüne nazar etmen sevindiricidir muhterem ulpian fakat onların da içinde mantık ve matematik hilesi barındırır kuranda bir matematik hata olduğu iddiasını reddettiklerini unutmuş görünürsün!

Bu meselede şii kardeşlerimizin dili ile ehli sünnetin dili arasındaki fark mevcut içtihaddaki sonuca götürücü kabullerdeki farklılıktır!

Daha ilk mesajımda zikrettiğim vecihle şia derki bazı varisler vardırki diğerlerinden daha güçlüdür bu sebeple miras almada önceliklidir, öncelikli olana payı evvela verilir ise kalan üzerinden diğerleride zikronulanı alır!

Ehli sünnet ise burada bazı varislerin diğer varisleri mirasdan düşürmesini kabul etmekle birlikte böylesi bir varis tablosunda sadece varislerin birinden veyahut bir kaçından eksilte yapmak içün elde kurani bir karine olmadığını söylemekteler!

Sonuçta iki görüşün fiilde tatbikatından ve sorulan suale verdikleri yanıtta bir değişme olmamakta!

Ehli şianın yönteminde de kuranda varolmayan bir varis tablosundaki taksimatta bazı varisler kuranda varolan varis tablolarındaki paylarından nisbi bir eksilme ile mirası paylaşmakta ehli sünnet uygulamasında da öyle olmakta!

Ve her iki ekolde, içinde mantık ve matematik hile bulunan kuranda bir matematik hatası olduğu savını reddetmekte birde bıyık altından gülmektedir!

Muhterem ulpian, artık yeni şeyler söyleme zamanıdır! Malum matematik başlığında arkadaşlarınca çokça zikronulan ve çürütülmüş savları tekrarlamak içün beni birebire davet etmiş olduğuna inanmak istemiyorum!

Zikrettiğim gibi sana iki yol kalmakta muhterem!

-Ya savını ispat etmek içün yapabileceğin tek şey olan, kuranın bir bütünü aşan payları bir ayette bir varis tablosunda zikrettiğini göstermek!
-Veyahut bu iddianın batıllığını, mantık ve matematik hile olduğunu itiraf etmek!


Tekrarlayalımki muhterem gerçeğe sadakat şarttır, olmadan olmaz!
  #12  
Alt 23-10-2009, 02:04
ulpian - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ulpian ulpian isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Jul 2009
Mesajlar: 4.880

Başarı Ödülü 

Standart

Alchindus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Tekrarlayalımki muhterem gerçeğe sadakat şarttır, olmadan olmaz!
sayın Alchindus,

her mesajınızda defaeten tekrarladığınız bu ilkeye can-ı gönülden katılmaktayım. Ne var ki, ben de sizin bu ilkeye uymadığınıza kanaat getirmiş bulunuyorum.

Bakın, ayetlerden sizce çıkan varis tablolarını bilmem kaçıncı kez tekrarladınız zaten. Ne dediğinizi anlamıyor değilim, inanın buna. Ama dedikleriniz yanlış ve niye yanlış olduğuna dair gerekçelerime bir türlü yanaşmıyorsunuz.


Hesap sorunu çıkan durumlar zaten Kuran'da düzenlenmemiştir (bu varis tablosu Kuran'da yoktur), diyerek, sorunu geçiştiremezsiniz muhterem. Çünki bu iddianız yanlış ve niye yanlış olduğunu, -sizden farklı olarak- aynı kelimelerle değil de, farklı açılardan tekrar izah edeyim.


(1) Ayetlerin Düzenlediği ve Düzenlemediği Durumlar

Kuran'da miras bölüşümü hakkında oranlar tayin eden üç ayet var. Bu ayetlerdeki cümlelerde ''şu şu durumlarda şu varise şu kadar verilir'' şeklinde taksimler yapılmakta.

Bizim ele aldığımız durum (ölen kadının geriye kocasını, annesini ve öz kızkardeşini bırakması) elbette bir cümle bütünlüğü içerisinde yer almamakta. Fakat bu, bu duruma özgü bir şey değil zaten!

''Mesele-i Adile'' olarak adlandırılan, pay ile paydanın eşit olduğu (yani hiçbir sorun çıkmayan) birçok durumda da bu geçerlidir.

Misalen:
Ölen kadın geride sadece kocasını ve öz kızkardeşini bırakıyor.

Bu durum da, ayetlerde cümle bütünlüğü içerisinde ele alınmamıştır.

Ancak Nisa 12'de:
-Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir.

Nisa 176'da ise:

- Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur.


cümleleri DOĞRUDAN BU DURUMU KAPSAYACAK ŞEKİLDE geçmektedir.

Görüldüğü üzere, bu durumda hiçbir sorun çıkmamakta. Kadının ailesinden sadece koca ve kızkardeşi hayatta. Ve bu konuyla ilgili ayetlerdeki açık hükümlere göre malın yarısı kocaya, diğer yarısı da kız kardeşe verilmekte. Ama bu durumu düzenleyen hükümler, bir cümle bütünlüğü içerisinde değil, iki farklı ayette geçmekte. Buradan hareketle, kalkıp da, ''bu varis tablosu Kuran'da yoktur, düzenlenmemiştir'' demek gülünç olur.


(2) Kıyas Meselesi

Tekrar bir toparlayalım meseleyi:

Şu konuda hemfikiriz:
Ölen kadın geride anne, koca ve kızkardeş bırakırsa, ehli sünnete göre (avl yöntemi ile) anneye 2/8, kocaya 3/8 ve kız kadeşe de 3/8 verilir.

Şu konuda da hemfikiriz:
Bu taksim yapılırken "baz alınan" hükümler şunlar:

Nisa/11'den: ''Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer.''

Nisa/12'den: ''Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir.''

Nisa/176'dan: ''Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur.''



Ayrıldığımız nokta şurası:


Siz de bu durumda yukardaki cümlelerin "baz alındığını" haliyle kabul ediyorsunuz, fakat bu cümlelerin aslen bu durumu düzenlemediğini, bu durumun (varis tablosunun) Kuran'da hiç geçmediğini ve fakat bu duruma en yakın oldukları için bu hükümlerin baz alınarak ''kıyas yoluyla'' hüküm verildiğini söylüyorsunuz.

İşte burada da yanılıyorsunuz!

Hukukta ''kıyas'' sizin de tarif ettiğiniz gibi, aslen düzenlenmemiş olan bir durum için, düzenlenmiş olan benzer bir durumun hükmünü esas almaktır (eğer hükmün illeti her iki durum için de geçerli ise).

Şimdi muhterem, bizim ele aldığımız durum düzenlenmemiş değil ki, kıyasa başvurulsun. Apaçık bir şekilde yukardaki cümleler ele aldığımız durum için hüküm koymakta.

Bir durum (varis tablosu), sadece bir cümle bütünlüğü içerisinde işlenmemiş diye, durumun düzenlenmediği iddia edilemez. Durumun farklı cihetleri farklı cümlelerde, ayetlerde yer alabilir ve fakat bu durumu kapsayan cümlelerin bütünü işte bu durumu düzenlemektedir.

Nitekim yukarda vermiş olduğum, ''sorun çıkmayan'' örnek ve daha birçok örnek de (varis tablosu da) tek cümle bütünlüğü içerisinde işlenmemiştir. ''Tek cümle bütünlüğü'' içerisinde işlenmiş olması gibi bir şart da zaten yoktur!



Bakınız tekrar bazı fıhk eserlerinden misaller getireyim.

Avl, farz sahiplerine verilen hisselerin toplamının mes'eleyi teşkil eden sayıdan fazla olmasıdır ki, farz sahiplerinin hisselerine göre haklarında bir noksanlaşma olur: Zira vasiyet ve borçlarda olduğu gibi, farz sahiplerinin bazısını bazısına tercih etme imkanı bulunmamaktadır. Tereke hepsinin hisselerini karşılamaya yetmediği takdirde, hakları nisbetinde onlara taksim edilir ve aynı nisbette hepsinin haklarında bir eksilme meydana gelir. Allah (cc.) bu hisseleri bir malda topladığına ve bu mal da o hisselerin tamamına yetmediğine göre, cem'in mutlaklığı ile amel ederek bu noksanlığın bütün hisselere yansıtılmasının kastedildiğini anlamış olduk.

el-Mavsili
, el-İhtiyar, çeviren: Mehmet Keskin, Ümit Yayınları, Feraiz Bölümü, Avl Başlığı
=> Görüldüğü üzere, bu eserin müellifi de durumu sizin gibi değerlendirmemiş, ''avl'' meselelerinde baz alınan ayetlerin bizzat BU DURUMLAR İÇİN GEÇERLİ olduğundan yola çıkmıştır.


Daha önce de verdiğim diğer bir fıkh eseri:

Mesail-i Avliye
Avl, sözlük olarak, yükseltmek (...) anlamına gelir. Terim olarak, miras meselesinin mahreci (ortak paydası), varislere isabet eden payları kapsamadığında payların toplamı mahreci aşar ve bu şekliyle mahreç olarak kabul edilir. Artık ilk çıkan mahreç olarak değil, bu mahreç olarak itibar edilir.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi, 3. Cilt, VIII. Bölüm: İslam Miras Hukuku (Feraiz) S. 285
=> Burada da, ''avl'' durumlarının (avli gerektiren varis tablolarının) aslında Kuran'da yer almadığından değil, söz konusu hükümlerin bu durumlara da ''isabet'' ettiğinden bahsedilmiştir.

1. Fariza-i Adile: Varislerin hisselerinin toplamı ile meselenin mahrecinin (ortak paydasının) eşit olması halidir.

(...)

3. Avliyye: Bu da ashab-ı feraiz'in hisselerinin, meselenin mahrecinden büyük olmasıdır. Yani varislerin payları toplanınca, bu, kendileri için yapılan meselenin mahrecinden fazla olur ve mahreç bunları tam olarak içine alamaz.

Feteva-i Hindiyye, Akçağ Yayınları, Miras Bölümü, Başık ''13-Avliyye'.
=> Burda da avli gerektiren durumların (varis tablolarının) aslında Kuran'da yer almadığından değil, tam tersine söz konusu hükümlerin BU DURUMLAR İÇİN DE GEÇERLİ olduğundan yola çıkılmıştır. Nitekim avl meselesini anlatırken, ''ashab-ı feraiz'' (yani payları nass ile sabit olan varisler) tabiri kullanılmıştır.



Sonuç olarak muhterem, avl'in gerekli olduğu durumların (varis tablolarının) aslında Kuran'da hiç geçmediği iddiası mesnetsizdir. Sadece ''tek bir cümle bütünlüğü'' içerisinde ele alınmamış diye, bir durum hiç düzenlenmemiş denemez. Zaten avl'in gerekli olmadığı, ''sorunsuz'' durumların (varis tablolarının) da çoğu ''tek bir cümle bütünlüğü'' içerisinde ele alınmamış. Bu iddianız, islam fıkh usulüne de, beşeri hukuk metodolojisine de aykırıdır. Bir durumun farklı cihetleri farklı cümelerde, farklı ayetler/maddelerde yer alabilir. Önemli olan bir durumu kapsayan hükümlerin bütünüdür. Nitekim, zaten feraiz'i işleyen fıkh eserlerinde de, avl'i gerektiren durumlarda baz alınan hükümlerin kıyasla değil, doğrudan bu durumlar için de geçerli olduğundan yola çıkılmıştır.

Bu fıkh eserlerinin sahipleri de elbette sizin gibi, Kuran'da hata olmadığı görüşündeler. Fakat gerekçeleri, savunmaları farklı. ''Bu varis tablosu Kuran'da zaten yok'' yerine farklı savunmalar getirilmiştir (ki söz oralara gelirse onlar da teker teker ele alınabilir). Ama sizin bu savunmanız, her halükarda, mesnetsiz ve geçersizdir.



saygılarımla
  #13  
Alt 23-10-2009, 15:51
Alchindus Alchindus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Denetimdeki Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Jul 2009
Mesajlar: 702
Standart

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bakın, ayetlerden sizce çıkan varis tablolarını bilmem kaçıncı kez tekrarladınız zaten.
Doğrudur defaatle tekrarladım amma bunun sebebi sizin mevzubahis ayetlerde hangi varis tablolarının ele alındığını bir türlü kabullenememenizdir! Bakınız hala "sizce" demektesiniz halbuki ben son mesajımda "bir hata var ise başkaca şu varis tablosuda şu ayettedir diye düşünmekte iseniz istirham ederim belirtiniz" demiş olmaklığıma rağmen bunu yapmadınız çünkü belirtmelerimde bir noksanlık yoktur! Amma görmekteyimki mesafe katetmiş nazara verdiğiniz varis tablosunun kuranda bir bütünlük içinde yer almadığını kabullenmişsiniz!

Geriye kalan, kuranda geçen ve geçmeyen varis tablolarındaki varislerin payları içün bu ayetlere müracat edilmesinin hikmetini anlama merhalesidir! Bendeniz sizin bunu anlamanın arafesinde olduğunuzu düşünmekteyim çünkü bunda anlaşılmayacak hiç bir husus yoktur, az kaldı muhterem az gayret

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
(1) Ayetlerin Düzenlediği ve Düzenlemediği Durumlar

Kuran'da miras bölüşümü hakkında oranlar tayin eden üç ayet var. Bu ayetlerdeki cümlelerde ''şu şu durumlarda şu varise şu kadar verilir'' şeklinde taksimler yapılmakta.

Bizim ele aldığımız durum (ölen kadının geriye kocasını, annesini ve öz kızkardeşini bırakması) elbette bir cümle bütünlüğü içerisinde yer almamakta. Fakat bu, bu duruma özgü bir şey değil zaten!

''Mesele-i Adile'' olarak adlandırılan, pay ile paydanın eşit olduğu (yani hiçbir sorun çıkmayan) birçok durumda da bu geçerlidir.

Misalen:
Ölen kadın geride sadece kocasını ve öz kızkardeşini bırakıyor.

Bu durum da, ayetlerde cümle bütünlüğü içerisinde ele alınmamıştır.

Ancak Nisa 12'de:
-Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir.

Nisa 176'da ise:
- Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur.

cümleleri DOĞRUDAN BU DURUMU KAPSAYACAK ŞEKİLDE geçmektedir.
İmdi arafesinde olduğunuz hale gelelim! Evvela hatalı yorumlamanızı teşhis içün bu iki ayetten hareketle nazara verdiğiniz varis tablosu içün "DOĞRUDAN BU DURUMU KAPSAYACAK ŞEKİLDE" demenizi nazara alalım! Kastettiğiniz "bu iki ayet bu varis tablosunu düzenlemektedir" ise bu hatalı kelamdır amma kastettiğiniz "bu iki ayette nazara verdiğim varis tablosunda yer almakta olan varislerin miras hukukundaki payları zikronulmaktadır" ise bu haza hakikattir ve esasen içinde mantık ve matematik hile bulunduran matematik hata iddiasının çürüme noktasıda budur!

İmdi en başından bu yana bu hususları tek tek üstelik okuyanı sıkmasın diye icmalen anlatmaktayım, esasen konuya az biraz vakıf herkes içün yazdığım ilk mesaj dahi yeterlidir çünkü sonradan yazdıklarım ekseriya o ilk mesajdaki icmali anlatımı mufassalan tekrarlamaktır!

İmdi bu bahsi iyice idrak edebilmeniz içün zaruri olarak mufassal izahata gececeğiz ve misaliniz üzerinden ilerlemek içün tekrar iki sahabi sözüne müracat edeceğiz! Müracat edeceğizki hem siz, hem var ise sizin gibi meseleyi hala çözümleyememişler içün tek bir istifham noktası kalmasın!

Evvela halife ebu bekirin sözüne tekrar nazar edelim!

"Allah Teala'nın Nisa suresinde feraiz hakkında indirmiş olduğu ayetlerden birincisi çocuk ve baba hakkındadır. İkincisi koca, karısı ve ana bir kardeşler hakkındadır. Üçüncüsü ana, baba bir veya baba bir kardeşler hakkındadır."

Müracat edeceğimiz ikinci söz bundan evvel icmalen temas ettiğimiz halife ömerin avlin ilk tatbik edildiği varis tablosu ile tesadüf edildiğinde söylediğidir! Kaynak olarak neyi mi kullanacağız!

Seninde mesajında kullandığın amma ne hikmetse nakledeceğim kısma gözlerini yumduğun el-mavsilinin el-ihtiyarını muhterem!

Ölen kimse geride koca, ana ve ana baba bir olan bir kız kardeş bırakırsa; bu mes'ele altı üzerine kurulur ama sekize avleder: Kocaya üç, anaya iki, kız kardeşe ise üç hisse verilir. İslâm tarihinde avleden ilk mes'ele budur. Böyle bir mes'ele Hz. Ömer (ra) in hilafeti zamanında ortaya çıkmış, o da bunun halli için sahabeyle istişare etmiş, İbn Abbâs (ra) da ona bu mes'eledeki hissedarların hisseleri miktarınca onlara taksimat yapmasını teklif etmiş ve böylece mes'ele altıdan sekize çıkmıştı.

Bir rivayete göre; bu mes'eleyi soranlara Hz. Ömer (ra) şöyle demişti: 'Allah (cc) ın Kitab'ında sizin için farz olan bir taksim şekli görmüyorum. Allah (cc) ın kime öncelik verdiğini bilmiyorum ki, ona öncelik vereyim. Ve kimi arka planda bıraktığını da bilmiyorum ki, onu arka planda bırakayım. Ama ben şöyle düşünüyorum; bu eğer doğru ise, Allah (cc) dandır. Yanlışsa, bendendir. Hissedarların hepsinin hisselerinde eksiltme yapmayı düşünüyorum.' Böyle dedikten sonra avl yoluyla taksimat yapmış ve bunda hiç kimse ona muhalefet etmemişti.

Hz. Osman (ra) ın zamanına gelindiğinde İbn Abbâs (ra) bu mes'elede muhalefetini ortaya koyarak şöyle dedi; 'Allah (cc) ın mirasta öncelik verdiği kimselere öncelik verseler, onun geri planda bıraktığını geride bıraksalar; hiç bir farz hisseli mes'ele avletmez.' Kendisine, mirasta Allah (cc) ın kimlere öncelik vermiş ve kimleri de geride bırakmış olduğu sorulduğunda da, şu cevabı vermişti; 'koca, karı, ana ve nine Allah (cc) ın öncelik verdiği kimselerdendir. Allah (cc) ın geri planda bıraktığı kimselere gelince; onlar da kızlar, oğlun kızları, ana baba bir kız kardeşler ve baba bir kız kardeşler. Bunlar bazan farz hisse alırlar, bazan da asabe olurlar. İşte bu dört kimsenin hisselerinde (avl için) elsiltme yapılabilir.'
İmdi muhterem bir müracat daha yapacağız yine halife ömerden! Buradaki kaynak ise menna halil el-kattanın islamda teşrii ve fıkıh tarihi ve metodu isimli eseridir!

Denildi ki: İlk avil meselesi Hz. Ömer zamanında meydana gelmiştir. Şöyle ki: bir kadın ölmüş, varis olarak kocası, kızkardeşi ve anası kalmıştır. Resûlullâh (SAV) zamanında ve Ebû Bekir zamanında, avlin bulunduğu nakledilmemiştir. Avil meselesi ilk defa Hz. Ömer zamanında meydana gelmiştir. Hz. Ömer sahabeyi toplamış ve onlara: "Allah Tealâ ölünün kocası için terikenin yarısının verilmesini iki kız kardeşi için terikenin üçte ikisinin verilmesini farz kılmıştır. Eğer ben önce kocanın hakkını verirsem iki kız kardeşin hakkı tam olarak kalmıyor, eğer ben iki kız kardeşin hakkını verirsem kocanın hakkı tam olarak kalmıyor o halde bu mirası nasıl taksim yapacağımı bana söyleyin" demiştir. Bunun üzerine Hz. Abbas ona avil yapmasını söylemiştir.

İmam Zühri'nin Îbn-İ Abbas'dan rivayet ettiğine göre ibn-i Abbas demiştir ki: "Feraizde avil ile hüküm veren ilk Hz. Ömer'dir. Yukarıda geçen mesele Hz. Ömer'e sorulmuş, varislerin hisseleri birbiriyle uyum sağlamadığını görmüş, bunun üzerine Hz. Ömer varislere "Vallahi Allah Tealâ hanginizi Öne geçirdiğim ve hanginizi geriye bıraktığını bilmiyorum?" demiş. Hz. Ömer çok takva sahibi bir kimseydi. Hz. Ömer varislere "Terikeyi size hissenize göre taksim etmekten ve her hak sahibine hissesine göre eksik vermekten başka çare bulamıyorum" demiştir.

Hz. Ömer'in bu görüşüne Hz. Ali, Hz. Abbas, İbn-i Mes'ûd, Zeyd b. Sabit gibi sahabenin çoğunluğu katılmıştır. </b> Ancak İbn-i Abbas buna karşı çıkarak: "Feraiz sahiplerinin bazısı miras almada bazısından daha kuvvetlidir. Bu yüzden bazısı hiçbir zaman mirasdan düşmeyi kabul etmez, bazısı ise mirasdan düşmeyi kabul eder. Şüphe yok ki, mirasdan düşmeyi kabul etmeyenler mirasdan düşmeyi kabul edenlerden daha kuvvetlidir. Buna göre, miras almada zayıf olanlardan önce, miras almada kuvvetli olanlar sehimlerini almaya daha lâyıktır. Miras almada kuvvetli olanlar sehimlerini aldıktan sonra geri kalan terike diğer varisler arasında taksim edilir. Avil yapmaya ihtiyaç duyulmaz. " demiştir. Rivayet edildiğine göre, İbn-i Abbas bu görüşünü Hz. Ömer'in vefatından sonra açıklamıştır.
İmdi meseleyi toparlayalım!

Çözümlememiz icab eden hususlar nelerdir!

Evvela kuranda feraiz bahsindeki ayetler hangi varis tablolarını nazara vermektedir!

İkinci husus alchindus veyahut ulpianın ne dediğinden çok daha muhim olan Hz. Muhammedin kuran vahyine muhatap olmuş ve onu anlamada islam ümmeti içinde herkesten önde oluşları ve ehliyetleri kabul edilen sahabinin bu ayetler içün ne deyip nasıl anladığı!

Üçüncü bahis ise muhterem ulpianın misalen avli gerektiren veyahut gerektirmeyen varis tablolarında o tablo kuranda zikredilmesede niçün bu üç ayetlere nazar edildiği!

İmdi birinci hususun tafsilatı yukarda eski mesajlarda olduğu içün burada tekrarlamayacağız! İlgilisi oraya müracat edebilir, burada kısaca terlarlanacak husus kuranda avli gerektirecek bir varis tablosununda hissedarların paylarının ne olacağının zikredilmediği, daha muhimi kuranın bir bütünde payları toplamdan fazla gelecek şekilde taksim etmediğidir!

İkinci hususa gelir isek islamın ilk iki halifesi, Hz. Muhammedin en yakınları olduklarında şüpheye mahal olmayan ebu bekir ve ömerin ne söylediklerini yukarıda naklettim!

Ebu bekir nisa onbirde baba ile çocukların paylarının, nisa onikide koca, karısı ve ana bir kardeşlerin paylarının ve nisa yüzyetmiş altıda ise ana baba bir veyahut baba bir kardeşlerin miras paylarının zikredildiğini ortada daha avl yok iken sarahaten ortaya koymuş!

Bu şu demekki zati ayetlerin zahirinden de sarahaten anlaşılacağı üzre bu ayetlerde bu varislerin miras hukukundaki payları vaaz olunmuştur! Bizim dediğimizde zati budur ve halife ömerde bu bahsi böyle anlamış ve uygulamıştır! Oraya gelmeden belirtmem icab ederki bu mesele fıkıh kitaplarında da ashabul feraiz bahsinde daima "Allah'ın Kitabı'nda Takdir Edilen Paylar" şeklinde geçerki aynı manadır ve yine ehemmiyetle ifade etmeliyimki forumdaki matematik başlığında bu hususu bir müslüman arkadaş "varsayılan/default paylar" diye tesmiye ederek hem varolan fıkıh telakkisini zikretmiş hem bunu yaparken modern terimlerden birini kullanmış, yüzde yüz isabet etmiştir!

Bundan mütevelldi hangi varis tablosu olur ise olsun evvela varisin mirastaki payının zikronulduğu kuran ayetine nazar edilmesi pek tabiidir çünkü varisler ve payları bu ayetlerde yer almaktadır! Amma müzakere ettiğimiz hususta gözden kaçırılmaya çalışılan husus, bu payların mevzu bahis ayetlerde bir varis tablosu içinde yani bir bütünlük içinde zikronulduğudur ve farz olan payın o bütünlük içinde farz olduğudur!

İmdi verdiğin misalde bir mirasta ölen eşin geriye sadece kocası ve kızkardeşi kaldığında yada başkaca bir varis tablosunda da, evvela varis olanın kuranda zikronulan bir varis tablosundaki payına nazar edilmesi pek tabiidir çünkü mirastaki ölçü kıstas o ayetlerdir!

Bakınız bunları iyice idrak ediniz muhterem, meselenin özü ve esasıdır bunlar!Bundan mütevellid o ölçü ve kıstas ile bir bütün tam olarak paylaştırıldığında kimse kurani ölçüye gore bu taksimat yapılmadı diyemez!

İmdi farazi bir varis tablosunu da ben nazara vereyim, diyelim ki bir adam öldü ve geriye sadece bir kızı ile anasını bıraktı!

İmdi bu halde de kurana nazar edilecek ve halife ebu bekirin çocuk ile baba hakkındadır dediği ayete bakılacaktır ve görülecektirki ayette geriye tek bir kız çocuğu kalmış ise ona 1/2 ve murisin geriye çocuk bırakıp bırakmama haline göre payı düzenlenmiş büyükanneye bu halde 1/6 isabet ettiği görülecektir! İmdi bu varis tablosunda bu payların toplamı 4/6 etmektedir! Geriye kalan 2/6 içün de reddiye denen içtihad uygulanmaktadır çünkü bu hal içünde ayetlerde bir sarahat yoktur!

Kalan 2/6 varislerin payları münasebetince varisler arasında pay edilir!

İmdi buda kurani ölçüye mutabıktır ve kimse bu taksimat kurani ölçüye göre yapılmamıştır diyemez değil mi muhterem!

Çünkü evvela kuranda bu varislerin paylarına bakılmış, miras bütünü bu paylar sahiplerine verildikten sonra artık bırakmış bu kalanda yine kurandaki bu varislerin payları nisbetinde yine varislere dağıtılmıştır!

İmdi kuranda sarahaten zikredilmemiş varis tablosundaki varislerin payları içün niye bu üç ayete nazar edildiğini artık anlamış olduğunu ümit etsemde söylediğim gibi halife ömerin sözlerinede nazar ederek bu meseleyi tamamen muhkemleştirelim!

Halife ömer avl söz konusu olan varis tablosuna tesadüf ettiğinde evvela ne yapıyor!

Hz. Ömer sahabeyi toplamış ve onlara: "Allah Tealâ ölünün kocası için terikenin yarısının verilmesini iki kız kardeşi için terikenin üçte ikisinin verilmesini farz kılmıştır. Eğer ben önce kocanın hakkını verirsem iki kız kardeşin hakkı tam olarak kalmıyor, eğer ben iki kız kardeşin hakkını verirsem kocanın hakkı tam olarak kalmıyor o halde bu mirası nasıl taksim yapacağımı bana söyleyin" demiştir. Bunun üzerine Hz. Abbas ona avil yapmasını söylemiştir.

İmdi görüldüğü üzre halife ömer varis topluğu içinde bulunan koca ve iki kız kardeşin payları içün bu iki varisin paylarının başkaca varis tablosunda zikronulduğu ayetlere bakıyor ve tesadüf ettiği yeni varis tablosunda toplamda payların mahreci aştığını müşahade ediyor!

Ve tesadüf ettiği yeni varis tablosu tıpkı nazara verdiğim farazi varis tablosu gibi kuranda geçmediğinden ve kuranda geçen varis tablolarındaki bu varislerin payları bu yeni varis tablosunda mahreci aştığından kimin ne kadar alacağı bahsi içtihada kalıyor tıpkı geriye sadece bir kız ve büyükannesi kaldığında olduğu gibi ve halife ömer bunu sarahaten şu sözleri ile ortaya koyuyor!

"'Allah (cc) ın Kitab'ında sizin için farz olan bir taksim şekli görmüyorum. Allah (cc) ın kime öncelik verdiğini bilmiyorum ki, ona öncelik vereyim. Ve kimi arka planda bıraktığını da bilmiyorum ki, onu arka planda bırakayım. Ama ben şöyle düşünüyorum; bu eğer doğru ise, Allah (cc) dandır. Yanlışsa, bendendir. Hissedarların hepsinin hisselerinde eksiltme yapmayı düşünüyorum.'"

İmdi ne görüyoruz burada!

İslamın ikinci halifesi ömer diyorki "Allah (cc) ın Kitab'ında sizin için farz olan bir taksim şekli görmüyorum." Sonrada her içtihad için cari hata var ise bendendir sözünü söylüyor!

Bu bahsin devamında ibni abbasın sözlerinide nakletmiş idimki ehli şia ile ehli sünnet arasındaki farkın içtihad edilen bahiste meselenin önkabul farkından ibaret bulunduğu birkez daha görünsün!

Evet muhterem ulpian, artık mesele zihninizde daha bir netleşmiş olmalı! Çünkü artık

-Kuranda hangi varis tabloları zikredilmekte
-Bu varis tabloları ve feraiz bahsinde sahabiler mevzu bahis ayetleri nasıl anlamışlar
-Miras taksim edilir iken bu üç ayete niçün nazar edilmekte

suallerinin cevaplarını artık biliyorsun!

O sebeple bundan sonra hala "apaçık bir şekilde yukardaki cümleler ele aldığımız durum için hüküm koymakta" diyebileceğinizi sanmamaktayım gerçeğe sadakatiniz var ise!

Esasen muhterem sizin yapanmanız gereken şey çok basittir, pek yerinde bir misal ile demiş idiniz ki

"Dört oğlu olan adamın biri, vasiyetinde 'dört oğlumun her birine malımın üçte birini bırakıyorum' diye yazmışsa"

Evet böyle yazmış ise bu muris açıkça bir bütün için öyle paylar vaaz etmiştirki toplamları bütünü aşar!

İşte bu bir matematik hatadır!

Bundan mütevellid eğer kuranda bunun gibi bir hata olduğunu ortaya koymak isteyen kişi kuranda bir varis tablosunda zikronulan payların bütünü aştığını ortaya koymalıdır!

İddianızı ispat yapmanız gereken şuncacık bir iştir!

Amma bu yapılamıyorsa ve muhimi yapılamayacaksa çünkü böyle bir hal kuranda yoksa hala içinde mantık ve matematik hile barındırır bir yorumla bu iddia nasıl sürdürülebilir!

Kuran ayetleri ortada bu ayetlerdeki varis tablolarıda, sahabinin yani kuranı anlamada en yetkin ve ehliyetlilerin en önde gelenlerininki birisi daha avl ortada yok iken dedikleri ortada iken ve içtihadın hangi hallerde niçün yapılacağıda malum iken hala esasta kuranın bir paylaşım hatasını yapmasından mütevellid avlin gündeme geldiği nasıl iddia olunabilmekte!

Bir kez daha söylemeliyimki bu iddiayı dillendirenlerin yapmaları gereken şey şu iki halden birisidir!

-Ya iddialarını ispat etmek içün kuranın bir bütünü aşan payları bir ayette bir varis tablosunda zikrettiğini göstermek!
-Veyahut bu iddianın batıllığını, mantık ve matematik hile olduğunu itiraf etmek!


Gerçeğe sadakat şarttır!

Muhterem mesajının bundan sonraki kısmında hem sana anlatılan bahisleri tekrar gündeme getirdiğin hem malesef müracat ettiğin kaynakların demediğini demiş gibi naklettiğin hemde o kaynaklarda seni ve iddianı çürüten ifadeleri görmezden geldiğinden, mesajının devamını ele almak ve seni incitmek istemiyorum çünkü ya ıstılahı bilmemekten mütevellid büyük hatalar yapmaktasın veyahut bildiğin halde yanlış konuşmaktasın!

Evvelinden söylediğim gibi, sen artık tam olarak meseleyi anlama ve gerçeği itiraf etme yani gerçeğe sadakat göstermenin arafesindesin!

Gerçekten bu bahiste gerçeği aramayı muran edinen birisi olduğunu düşündüğüm için bunu söylemekteyim!

İmdi sen gerçeğe sadakat gösterdiğin an, senden bir istirhamım daha olacak!

Gerçeğe sadakat şart!
  #14  
Alt 24-10-2009, 07:34
ulpian - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ulpian ulpian isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Jul 2009
Mesajlar: 4.880

Başarı Ödülü 

Standart

tekrar merhaba sayın Alchindus,

öncelikle şunu belirtmeme izin verin ki, mesajlarınızın uzunluğu öncelikli olarak haddinden fazla gereksiz tekrarlardan kaynaklanmakta. Sandığınızın aksine kurmaya çalıştığınız savunma mantığını görmüyor veya anlamıyor değilim. Ama aynı şeyi bir mesaj içerisinden 5 defa yazmakla gerçekten de daha bir ikna edici olmuyor.

Avl gerektiren varis tablolarının ''tek bir cümle bütünlüğü'' içerisinde geçmediğini söylememi bir nevi itiraf olarak almışsınız ki, bu gerçekten çok tuhaf. Çünkü daha ilk mesajda ayetlerin lafzını alıntılamıştım zaten. Kuran'da ''ölen kadının, sadece anası, kocası ve öz kızkardeşi varsa...'' şeklinde bir cümle yok nitekim. Örnek olarak verdiğim bu varis tablosunun tek bir cümle içinde geçmediğini görmemek için kör olmak lazım.

Ne var ki, bu zaten benim örnek olarak verdiğim varis tablosuna veya genel olarak avlin gereki olduğu varis tablolarına özgü bir durum değil. Zaten ayette geçen cümleler, tek tek belli bir varis tablosunu ele almıyor.

Bunu anlayamayışınızı hayret ile karşılıyorum ve tekrar -bu sefer daha da basit bir şekilde- izah etmeye çalışıyorum.

Bakınız Nisa12'nin ilk cümlesi:
''Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir.''

=> Şimdi bu cümle tek başına hangi varis tablosunu düzenlemekte?

Ölenin, geride sadece kocasını bıraktığı durumu mu? (öyle olsa neden ''yarısı'' desin). Hayır, bu cümle -diğer bütün cümleler gibi- zaten tak başına herhangi bir varis tablosunu düzenlemiyor!

Gerçek hayatta vuku bulan bir varis tablosundan hareketle, bu üç ayetin cümlelerine bakıyoruz ve bu somut varis tablosu ile ilgili cümleleri zihnimizde birleştiriyoruz.

Mesela ölen bir kadın, geride sadece kocasını ve öz kız kardeşini bırakıyor. Biz varis tablosu ile ilgili cümleleri bir araya getiriyoruz:

Ancak Nisa 12'de:
-Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir.

Nisa 176'da ise:

- Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur.


Şimdi bu ayetlere bir de Ebu Bekir'in sözlerini ekleyelim:
''İkincisi (Nisa/12) koca, karısı ve ana bir kardeşler hakkındadır. Üçüncüsü (Nisa/176) ana, baba bir veya baba bir kardeşler hakkındadır."

Son örnekteki ele aldığımız varis tablosu ne idi?
Ölen kadın, geride bir tek koca ve öz (yani ana-baba bir) kız kardeşini bırakıyor.

Çıkan sonuç ney muhterem?
Yukarda verdiğim ayet cümleleri, bu varis tablosunu düzenlememiştir, diyebilir miyiz hiç! Hem ayetlerin lafzı birebir bu durumu düzenlemekte. Hem -defalarca verdiğiniz- Ebu Bekir'in sözü de zaten bunu teyid etmekte!

Üstelik, bu varis tablosunda bir sorun da yok. Yukardaki hükümler gereğince, ölen kadınının varlığının yarısı kocasına, yarısı da kız kardeşine verilir.

Ve bu varis tablosu DOĞRUDAN KURAN'DA DÜZENLENMİŞTİR, söz konusu cümleler DOĞRUDAN BU DURUM İÇİN GEÇERLİDİR!


Şimdi bu varis tablosuna bir de, ''anne''yi eklersek, işte o zaman sorun çıkmakta. Çünkü Nisa/11'deki cümle gereğince anneye de bir pay düşmekte, fakat Nisa/12 ve 176'daki cümleler BU DURUM için malın tamamını bölüştürmekte zaten. Yani pay, payda'dan büyük çıkmakta ve ''avl'' gerekmekte. Sırf bu yüzden dolayı, ''bu varis tablosu Kuran'da zaten yok'' demeniz -hala- gülünç ve mesnetsiz.


Bakınız Muhterem,

Kuran'daki miras bölüşümü bazı durumlarda her halükarda avliye veya Şia'nın yöntemi gibi bir yöntem gerektirmekte. Oysa örneğin, beşeri hukuk sistemlerinde miras bölüşümü yasalarca Kuran'dakinden çok daha sarih ve pürüzsüz bir şekilde düzenlenebilmiştir. Hiç bir durumda, yasada yazılı olan oranları eksiltmeye veya çoğaltmaya mecbur kalmadan, her türlü varis tablosu için paylaşımın nasıl yapılacağı basit tekniklerle hükme bağlanabilmiştir.

Ben şuna bütün içtenliğimle inanıyorum ki, farz-ı muhal, Kuran'da da miras paylaşımı hiç yer almamış olsaydı veya da modern yasalarda olduğu gibi pürüzsüz ve tam olarak düzenlenmiş olsaydı, ve biz bugün burada AYNI ÖRNEĞİ (mesela herhangi bir yabancı kavmin kutsal kitabından alıntı yaparak) tartışıyor olsaydık, hiç bu kadar zorlanmaz, hemencecik kabul ederdiniz, paylaşımın hatalı olduğunu. Çünkü aklın yolu birdir, ama (maalesef) sadece kişilerin dini/ideolojik inançları ile alakalı olmayan konularda.

Aslında, Kuran'da hata olduğunu kabullenmeseniz bile, en azından ''bu varis tabloları Kuran'da zaten yoktur'' iddiasının yanlış olduğunu çoktan kabul etmeniz gerekirdi gerçi ama, onu da sizin nevi şahsına münhasır olmanıza bağlıyorum.

Bakınız, bana, alıntı yaptığım fıkh eserlerinde bazı ibarelere ''gözümü yumduğumu'' söylerken, siz hem de gözümüze soka soka çok daha fenasını yapmaktasınız.

Sizin işaretlediğiniz yerlere değil de, bir de benim işaretlediğim yerlere yoğunlaştırınız dikkatinizi:

Hz. Ömer sahabeyi toplamış ve onlara: "Allah Tealâ ölünün kocası için terikenin yarısının verilmesini iki kız kardeşi için terikenin üçte ikisinin verilmesini farz kılmıştır. Eğer ben önce kocanın hakkını verirsem iki kız kardeşin hakkı tam olarak kalmıyor, eğer ben iki kız kardeşin hakkını verirsem kocanın hakkı tam olarak kalmıyor o halde bu mirası nasıl taksim yapacağımı bana söyleyin" demiştir. Bunun üzerine Hz. Abbas ona avil yapmasını söylemiştir.
Bu kendi yapmış olduğunuz alıntıdan sonra daha hala nasıl ''Avl gerektiren varis tabloları Kuran'da zaten yoktur'' diyebilmektesiniz?

Tekrar tekrar okuyunuz bu cümleyi:
''Allah Tealâ ölünün kocası için terikenin yarısının verilmesini iki kız kardeşi için terikenin üçte ikisinin verilmesini farz kılmıştır.''

İddia ettiğiniz gibi ''Kuran'da olmayan, yeni bir varis tablosu''ndan bahsetmiyor Halife Ömer! Kuran'a göre hükmettiğinde, pay'ın payda'dan büyük çıktığından bahsediyor. Ömer'in diğer alıntıda ''farz olan bir taksim şekli görmüyorum'' demesi de, yine aynı duruma işaret etmekte. Nitekim hemen ardından kime öncelik verilmesi gerektiğini bilmediğini söylüyor. Yani oranların aslen hükme bağlanmış olduğunu, fakat pay'ın payda'dan büyük çıkmasından dolayı malın yetmediğini ve bu durumda kime öncelik sırası verileceğini de bilemediğinden, herkesin hissesini düşürdüğünü söylüyor.


Sonuç olarak muhterem,

dediğim gibi, Kuran'da hesap hatası olduğunu kabullenemeyişinizi belli bir ölçüde anlıyorum. Ama bunun için sunmuş olduğunuz ''Bu durumlar (varis tabloları) Kuran'da zaten yoktur'' iddianızın yanlış olduğunu kabullenemeyişinizi anlayamıyorum. Zaten, bu üç ayetin hiçbir cümlesi tek başına somut bir varis tablosunu ele almamıştır. Gerçek hayatta ortaya çıkan bir durum/varis tablosu'ndan hareketle bu üç ayetteki cümlelere bakılır ve bu varis tablosu ile ilgili olan cümleler zihinde bir araya getirilir. Bu durum, bütün varis tabloları için geçerlidir, sadece ''sorunlu'' olanlar (avli gerektirenler) için değil.

Zaten sahabe de sizin iddia ettiğiniz gibi, ''Bu durum, Kuran'da yok. Ne yapsak acaba?'' dememişler, ''Bu durumu Kuran'a göre ele aldığımızda mal yetmiyor. Ne yapsak acaba?'' demişlerdir.

Ümidim az da olsa, halen sizin hiç olmazsa ''Bu varis tabloları Kuran'da yok'' iddianızdan vazgeçmenizi ummaktayım. Çünkü gerçekten de bir konuda sonuna kadar haklısınız ki, o da gerçeğe sadakatin şart olduğudur.

saygılarımla
  #15  
Alt 24-10-2009, 12:00
Alchindus Alchindus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Denetimdeki Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Jul 2009
Mesajlar: 702
Standart

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
öncelikle şunu belirtmeme izin verin ki, mesajlarınızın uzunluğu öncelikli olarak haddinden fazla gereksiz tekrarlardan kaynaklanmakta. Sandığınızın aksine kurmaya çalıştığınız savunma mantığını görmüyor veya anlamıyor değilim. Ama aynı şeyi bir mesaj içerisinden 5 defa yazmakla gerçekten de daha bir ikna edici olmuyor.
Efendim evvela belirtmeliyimki şu ana dek gereksiz tek satır yazmışlığım yoktur, tekrarlarımın gerekmesi ise sizin şu an anladığınızı itiraf ettiğiniz hususları anlamamazlıktan gelmeniz veyahut "anlamadım" demeniz sebebiyledir!

Görmekteyimki tekrarlar esasen işe yaramış bir çok hususu artık idrak etmişsiniz! Bu hususları mesajınız içinde göstermeye gayret edeceğim!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Avl gerektiren varis tablolarının ''tek bir cümle bütünlüğü'' içerisinde geçmediğini söylememi bir nevi itiraf olarak almışsınız ki, bu gerçekten çok tuhaf.


Muhterem tuhaf olan şudurki bu söylediğinin iddianın batıllığını itiraf etmek olduğunu idrak etmemendir!

İmdi eğer kuran bir ayet bütünlüğü içinde itiraf ettiğiniz gibi bir bütünü paylar toplamı bütünü aşacak biçimde taksim etmemiş ise yani senin verdiğin örnekteki baba gibi dört oğulun her birine 1/3 dememişseki dememiş kuranda matematik hata var demek nasıl bir cambazlıktır!

Bu iddianın mahiyetini daha ilk mesajımızda ortaya koymuş idik! O mahiyet fertlerin kuranda zikredilen varis tablolarındaki paylarını başkaca ve kuranda zikredilmemiş tablolarda bütün bir etmeyecek tarzda bir araya getirip bütün bir etmedi deme mantık ve matematik hilesidir!

İmdi bazı hususları iyice sarahate kavuşturduk, sona doğru gelmekteyiz muhterem!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Zaten ayette geçen cümleler, tek tek belli bir varis tablosunu ele almıyor.
İşte pek bir güzel söz daha amma biraz eksik!

Efendim feraiz ayetleri evvela varisleri sonrada o varislerin bu üç ayette zikronulan tablolardaki paylarını bu varislerin birbirleri ile olan münasebetleri nazara alınarak düzenlemektedir!

Yani fertler ve hisseleri vardır, bu fertlerin alakadar oldukları kim ise, misalen karı koca, bunlar çocukları var ise sonra çocuklar yok ise kardeşler gibi! Yani bir varis onunla alakadar diğer varis veyahut varislerle zikronulan tablodaki bütünlük içinde ele alınmıştır!

Bak tekrar tekrarlama yapacağımki hala tam idrak edemediğin halife ebu bekirin sözü iyice sarahat kazansın!

"Allah Teala'nın Nisa suresinde feraiz hakkında indirmiş olduğu ayetlerden birincisi çocuk ve baba hakkındadır. İkincisi koca, karısı ve ana bir kardeşler hakkındadır. Üçüncüsü ana, baba bir veya baba bir kardeşler hakkındadır."

Gözlerini yumduğun husus burada halifenin sarahaten üç ayetin hangi fertler varisler içün indiğini zikretmesidir!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bakınız Nisa12'nin ilk cümlesi:
''Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir.''

=> Şimdi bu cümle tek başına hangi varis tablosunu düzenlemekte?

Ölenin, geride sadece kocasını bıraktığı durumu mu? (öyle olsa neden ''yarısı'' desin). Hayır, bu cümle -diğer bütün cümleler gibi- zaten tak başına herhangi bir varis tablosunu düzenlemiyor!

Gerçek hayatta vuku bulan bir varis tablosundan hareketle, bu üç ayetin cümlelerine bakıyoruz ve bu somut varis tablosu ile ilgili cümleleri zihnimizde birleştiriyoruz.
Gerçeğe adım adım yaklaşmaktasın muhterem

İmdi o ayetteki o ifade hangi varis tablosunu düzenliyor!

Çocuk olmadığı zamanda kocanın karısına varis olması halini!

İmdi "öyle olsa neden yarısı desin" suali işte meseleyi tam kavrayamadığınızın delilidir!

İmdi diyoruzya gereksiz tek satır yazmadık, sünnetin teşriideki fonksiyonunu sonra kuran ve sünnetten beslenmiş kıyas ve icmanın edillei şeriyyenin diğer iki kaynağı olduğunu boşuna mı zikrettik!

Sünnet kuranın icmalen değindiğini mufassallaştırır! Yani onu açıklar, uygulamada sarahaten ortaya koyar! Bu fonksiyon ona kuran vahyi ile yüklenmiştir!

Ben sana uzun uzun o ayetlerdeki varis tablolarını ve bütünü nasıl pay ettiklerini boşuna anlatmadım muhterem ve sonuçta hem şunu gösterdim kuran bir bütünü bu ayetlerde ya tam yada tamdan eksik taksim etmiş!

Bunları formulleri ile ortaya koyduktan sonra da sana bu formullere bir itirazın var ise yazıver de dedim! Amma formüllerde bir hata yok idi! İmdi sen bırak sadece bu ayetin bir parçasını, ayetlerde bütünden paylaştırılanın bütünden eksik kalmakta olduğunu görmekteyizki bu hal sarahaten kalan kısımlar içün düzenlemenin edillei şeriyyenin diğer kaynaklarına bırakıldığını göstermekte!

Zikrettiğin ve artık anladığın ve esasta benim sana evvelinden açıkça gösterdiğim gibi gerçek hayatta bir miras taksimi olacağında varisler kim ise o varisleri nazara alan ayetlere ve orada zikrolunan paylara bakılır!

Bunlar içün zikredilen paylar bir bütünü tam olarak paylaştırıyor ise paylaştırılır!

Amma diyelimki bir bütünü tam olarak paylaştırmazda o bütünden artık kalır! O vakit yine içtihada binaen reddiye yapılır, meseleyi daha evvel anlatmış idim!

İmdi bu hal matematik hata mıdır!

Tabiiki değildir muhterem, pekiyi bunun tersi vuku bulduğunda yani gerçek hayatta bir miras taksim edilecek iken varisler kim ise kuranda o varisleri nazara alan ayetlere ve orada zikrolunan paylara bakıldığında ve bu durumda paylar toplamının paydayı geçmiş olduğu görülür ise yine bir önceki hal gibi içtihad yapılırki burada bunun adı avliyedir!

İmdi bir önceki matematik hata olmadığı gibi buda değildir ve yine pek tabii bilirsinki içtihad hakkında açıkça bir nass bulunmayan mevzuda yapılır!

Bu hal dahi avliye ve pek değinmediğiniz reddiye icab ettirir varis tablolarında varislere tam olarak ne pay verileceği hususunda kuranda sarih bir hüküm olmadığını ortaya koyar!

Pekiyi tam bu noktada halife ömerin avl uygulanan ilk varis tablosuna tesadüf ettiğinde ne dediğine tekrar nazar edelim!

"Allah (cc) ın Kitab'ında sizin için farz olan bir taksim şekli görmüyorum."

Herşey sarahaten ortada değil mi ulpian!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Son örnekteki ele aldığımız varis tablosu ne idi?
Ölen kadın, geride bir tek koca ve öz (yani ana-baba bir) kız kardeşini bırakıyor.

Çıkan sonuç ney muhterem?
Yukarda verdiğim ayet cümleleri, bu varis tablosunu düzenlememiştir, diyebilir miyiz hiç!
Elbette diyebiliriz zati diyorum ve demekle kalmayıp yukarıda bir kaç mesajda o ayetlerin hangi varis tablolarını nazara verdiğini ortaya koydum sonra da dedimki "burada başkaca bir varis tablosu daha olmalıdır diye düşünüyor isen istirham ederim belirt!" Amma belirtemedin, niçün!

Çünkü bir eksiklik yok idi!

İmdi senin anlamama halin yüzünden o kısımları tekrar eder isek bu seferde muhterem alchindus çok tekrar yapıyorsun diyeceksin

İmdi senin takıldığın veyahut takılmış gibi gördündüğün hususu da defaatle izah ettik!

Fiiliyatta hangi varis tablosu olur ise olsun evvela varisin kuranda bir varis tablosunda zikrolunan payına nazar edilir! Bu hal her halükarda fiiliyatta tesadüf edilen o varis tablosunun kuranda zikredildiğini değil, fiiliyattaki varis tablosunda yer alan varisin kurandaki varis tablosundaki payına nazar edildiğini gösterir çünkü herhalüşartta kuranda zikredilen takdir olunacak pay içün bir kıstastır!

İmdi farazi bir örnek daha verelim, bak mecburen aynı bahisleri konuşuyoruz çünkü anlamamış görünmektesin!

Bir muris geriye sadece annesini ve tek bir kızkardeşini bıraktığında da kurana nazar edilir ve ayetlerde kızkardeşe 1/2 anneye de 1/6 isabet ettirilir!

Bu hal kuranda bu varis tablosunun tek başına düzenlendiğini göstermez, varislerin payları bu ayetlerde geçtiğinden ayetlere müracat edilir!

Kıstas nedir ayetlerdeki paylar!

Pekiyi bütün 4/6 şeklinde bu paylarla taksim edilir geriye 2/6 kalır bu ne olacaktır!

Bu kalanda aynı kıstas ile, yani kurandaki paylar nazara alınarak bu iki varis arasında bölüştürülür!

İmdi gördüğün gibi bu halde ikiside kuranda zikronulan paylarından daha fazla almışlardır, amma buna kurana muhalif diyebilir misin!

İmdi anlıyor musun bu ayetlere niçün nazar edilmekte!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Oysa örneğin, beşeri hukuk sistemlerinde
Mükayese edilecek iki hukuk sistemi ait oldukları paradigmalar nazara alınmadan değerlendirilemez ve daha muhimi burada beşeri hukuk sistemlerini müzakere etmiyoruz muhterem, mevzumuz bu değildir!

Mevzumuz içinde mantık ve matematik hilesi barındırır iddianın kıymeti harbiyesidir!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ben şuna bütün içtenliğimle inanıyorum ki, farz-ı muhal, Kuran'da da miras paylaşımı hiç yer almamış olsaydı veya da modern yasalarda olduğu gibi pürüzsüz ve tam olarak düzenlenmiş olsaydı, ve biz bugün burada AYNI ÖRNEĞİ (mesela herhangi bir yabancı kavmin kutsal kitabından alıntı yaparak) tartışıyor olsaydık, hiç bu kadar zorlanmaz, hemencecik kabul ederdiniz, paylaşımın hatalı olduğunu.
Muhterem hakkımda hemen hükmü vermişsin

Yanılmaktasın, farzı muhal örnek birebir bizim durumumuz gibi olsa idi asla senin gibi yapmazdım çünkü muhatabım evvela

-İlgili ayetleri sarahaten ortaya koymuş
-Sonra bu ayetleri en iyi anlayanların anlayış ve uygulamalarından örnekler vermiş
-Ve bana "dört oğlumun her birine mirasın 1/3 gibi bir ayet göster"

demiş iken ben böyle bir ayet bulamamış isem gerçeğe sadakatim olduğundan "burada bir matematik hatadan söz edilemez, bu iddia bir mantık ve matematik hile cambazlığından öte başka bir şey değildir" der idim!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bakınız, bana, alıntı yaptığım fıkh eserlerinde bazı ibarelere ''gözümü yumduğumu'' söylerken, siz hem de gözümüze soka soka çok daha fenasını yapmaktasınız.

Sizin işaretlediğiniz yerlere değil de, bir de benim işaretlediğim yerlere yoğunlaştırınız dikkatinizi:
Muhterem bir önceki mesajında da burada yaptığın gibi defaatle izah ettiğimiz kısımlara dair anlamama halinizi nazara verdiğinizden o kısımlara değinmemiş idim! Bakınız burada tekrar aynısını yapmışsınız!

Birincisi benim göz yumduğum bir şey yoktur siz ya ıstılahı bilmemekten veyahut okuyucu içinde bilmeyenler vardır diyerek yanlıştasınız!

İkincisi sizin gözünüzü yumduğunuz şey bal gibi bilmektesinizki iddianızı çürütmekte malesef sizi gerçeğe sadakatsiz ilan etmektedir!

Halife ömerin sözlerinde altını çizdiğiniz husus defaatle anlattığımız gibi tesadüf edilen varis tablosundaki varislerin kuranda başkaca varis tablolarında zikronulan paylarıdır! Halifenin karşısına koca geldiğinde elbet kurana nazar edecek ve orada nisa onikideki payı görecek! Kızkardeşler içünde kardeşlere dair inmiş ayete nazar edecek bunlar tabii!

Tabii olmayan şey, bu varislerin cem olduğu bu tabloyu gördüğünde halifenin

"Allah (cc) ın Kitab'ında sizin için farz olan bir taksim şekli görmüyorum."

demesini görmemektir!

Bak muhterem, benim nezdimi boş ver nazara alma, okuyucu nezdinde kendini düşürdüğün konuma nazar et!

Halife ömer anne içünde annenin zikronulduğu ayete nazar edecek ve bu biribirinden ayrı varis tablolarında zikronulmuş üç varise ait payların bu varis tablosunda payday aştığını görecek!

O vakit diyecekki "Allah (cc) ın Kitab'ında sizin için farz olan bir taksim şekli görmüyorum."

Yani bu üç varis aynı anda mirasa ortak olduğunda kuranda farz kılınmış bir taksim şekli görmemekteyim!

Ki hakikatte budur!

Sonrada islamın meşru kıldığı ve edillei şeriyyenin kaynaklarından birisi olan içtihada baş vuracak!

Ve buna rağmen ulpian hala bir taksimat hatasından söz edecek!

Bu "ben kuranı ömerden iyi anlıyorum" demektir muhterem, gülünç olan budur!

Bak ahmet, mehmet, alchindus demiyorum, ebu bekir diyorum, ömer diyorum!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
İddia ettiğiniz gibi ''Kuran'da olmayan, yeni bir varis tablosu''ndan bahsetmiyor Halife Ömer!
"Allah (cc) ın Kitab'ında sizin için farz olan bir taksim şekli görmüyorum." Halife Ömer

Gerçeğe sadakat şart ulpian, olmadan olmaz!

Bütün bu delillere gözyumsada insan hiç olmazsa şunu düşünürki "durum benim sandığım gibi olsa bu insanlarki hem vahye hem Hz. Muhammedin hayatına şahit olmuşlar, dört oğlun her birine 1/3 verin dediğini varsaydığım bir kitaba niçün iman etsinler!"

Hani bir söz vardır muhterem, "sen herkesi kör alemi sersem mi sanırsın!"

Bari bu sual üzerine düşün derim!

Gerçeğe sadakat şarttır, olmadan olmaz!
  #16  
Alt 26-10-2009, 05:34
ulpian - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ulpian ulpian isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Jul 2009
Mesajlar: 4.880

Başarı Ödülü 

Standart

tekrar merhaba sayın Alchindus,

öncelikle dikkatimi çeken, üslubunuz bir hayli sertleşmiş/ithamkarlaşmış her nedense. Bunun gereksiz olduğunu düşünüyorum.

Tartışmanın düğümlendiği ana nokta şurası:

Sizin savunmanız/iddianız:
''Avli gerektiren durumlar (varis tabloları) Kuran'da zaten yoktur. Bu durumlar Kuran'da hiç düzenlenmemiştir. Çünkü bu durumlar herhangi bir cümle bütünlüğü içerisinde yer almamaktadır. Fakat bu durumlar ortaya çıktığında yine de genel prensip olarak Kuran'daki bu ayetler baz alınmış ve kıyas yoluyla oranlar somut duruma uyarlanarak hüküm verilmiştir.''

Bu iddianız -hala- yanlış! Miras paylaşımını düzenleyen üç ayetin zaten hiçbir cümlesi tek başına somut bir durumu (varis tablosunu) düzenlememektedir.

Ortaya somut bir durum çıkar (mesela ölenin sadece kocası ve kızkardeşi var, veya ölenin sadece kocası, kız kardeşi ve annesi var). Bu durumdan hareketle, bu üç ayetteki cümleleri tek tek geçeriz ve ele aldığımız durumu kapsayan cümleleri zihnimizde birleştirerek hüküm veririz. Bu sadece avl gerektiren durumlarda değil, bütün durumlarda, yani sorun çıkmayan (ayetteki oranların toplam 1 tuttuğu) durumlarda da böyledir.


Alchindus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Efendim evvela belirtmeliyimki şu ana dek gereksiz tek satır yazmışlığım yoktur, tekrarlarımın gerekmesi ise sizin şu an anladığınızı itiraf ettiğiniz hususları anlamamazlıktan gelmeniz veyahut "anlamadım" demeniz sebebiyledir!
Lütfen böylesi basit ve kasıtlı çarptırmalardan kaçınınız. Ben size, ''ne söylediğinizi, hangi savunma mantığını kurmaya çalıştığınızı anlıyorum, defalarca aynı kelimeleri tekrarlamanız gereksiz'', diyorum. Bir tezi ''anlamak'' başka birşeydir, bir tezi ''doğru bulmak'', teze katılmak ayrı birşeydir. Söylediklerinizi anlıyor, fakat (neden katılmadığımı gerekçelendirerek) katılmıyorum. ''Anlayamadığım'' nokta sadece, sizin hala (''Avl gerektiren varis tabloları Kuran'da zaten yoktur'') tezinizin yanlış olduğunu kabullenemeyişiniz.



Alchindus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
İmdi farazi bir örnek daha verelim, bak mecburen aynı bahisleri konuşuyoruz çünkü anlamamış görünmektesin!

Bir muris geriye sadece annesini ve tek bir kızkardeşini bıraktığında da kurana nazar edilir ve ayetlerde kızkardeşe 1/2 anneye de 1/6 isabet ettirilir!

Bu hal kuranda bu varis tablosunun tek başına düzenlendiğini göstermez, varislerin payları bu ayetlerde geçtiğinden ayetlere müracat edilir!

Kıstas nedir ayetlerdeki paylar!

Pekiyi bütün 4/6 şeklinde bu paylarla taksim edilir geriye 2/6 kalır bu ne olacaktır!

Bu kalanda aynı kıstas ile, yani kurandaki paylar nazara alınarak bu iki varis arasında bölüştürülür!

İmdi gördüğün gibi bu halde ikiside kuranda zikronulan paylarından daha fazla almışlardır, amma buna kurana muhalif diyebilir misin!

Muhterem,

''Avl gerektiren durumlar Kuran'da zaten yok.'' iddianızın çürük olduğunu zımnen de olsa kabullenmiş olacaksınız ki, ilk defa yeni bir argüman getirme zahmetinde bulunmuşsunuz.

Bu argümanınız en azından tartışmaya daha değer olsa da, asli itibariyle yine de çürük ve sizin deyiminizle ''gerçeğe sadakatten'' uzaktır. ''Reddiye gerektiren durumlara işaret ederek avl'i normal gösterme'' taktiği olarak adlandırılabilecek bu savunmayı sizden önce de çok kez okumuş olduğumuz için, bu argümanın çürüklüğüne dair daha önce başka yerde yazmış olduklarımı, kısaltarak, tekrarlıyorum.

Bu argümanın içerdiği ana mantık şu: Reddiye durumlarında, malın artakalan kısmının Nisa/11,12,176'da geçen varisler arasında bölüştürüleceği (yani oranların arttırılacağı) o kadar açık ki, bunun ayette ayrıca belirtilmesine zaten gerek yoktur. Dolayısı ile aynı şey avliye yöntemi için de geçerlidir.


Böyle bir ''açıklama'' birçok açıdan hatalıdır:
(1)Evet, bazı hükümler o kadar açık bir şekilde diğer bir hükmü zaten içerir ki, bu diğer hükmü ayrıca belirtmeye gerek kalmaz. Fakat bunu reddiye yöntemi için iddia etmek oldukça zorlama bir yorum olur, çünkü zaten İslam alimleri arasında maldan artakalanın hangi durumlarda Nisa/11,12,176'da geçen varislere dağıtılacağı, hangi durumlarda ise ayetlerde geçmeyen yakın akrabalara bölüştürüleceği konusunda farklı görüşler vardır. Örneğin Hanefi mezhebine göre, maldan arta kalan bir kısım olsa bile, bu kısım karı veya kocaya reddiye yoluyla intikal ettirilmez. (Gerekçe olarak eşlerin akrabalık yoluyla değil, sadece nikah yoluyla birbirine bağlı oldukları ve Enfal/75 gösterilir). Bölüştürülecek başka yakın akraba kalmamış olsa bile, kalan miktarın Nisa/11,12,176'da geçen varisler yerine, örneğin devlet hazinesine (beytü'l-mal'e) geçmesi de aklen mümkündür. Zaten sahabenin büyüklerinden Zeyd bin Sabit de reddiye'ye karşı çıkmış ve kalan malın beytü'l male'e bırakılması gerektiğini savunmuştur.

bkz. Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi, 3. Cilt, VIII. Bölüm: İslam Miras Hukuku (Feraiz), S. 236


(2) Ama daha da önemlisi: böyle bir açık-seçikliği reddiye için zorlama da olsa kabul etsek bile, bu kesinlikle avliye için de geçerli olmaz. Zaten mesele sadece reddiyeden ibaret olsaydı ayetlerde belirtilen oranları asgari (minimum) ''sınır''lar olarak görebilirdik. O zaman ayetlere göre sadece malın arta kalması mümkün olurdu, fakat malın yetmemesi olmazdı. Biz de malın arttığı durumlarda ayetlerdeki ''asgari'' oranları arttırmakla yetinebilirdik. Fakat durum öyle değil. Miras paylaşımını düzenleyen bir yasada, yasanın kendi içindeki oranlar uygulandığında bazı durumlarda malın yetmeyebilmesi (avliye), malın artakaldığı durumlarda ne yapılacağının zaten belli olduğunu vurgulayarak izah edilemez.


Her halükarda reddiye ve hele hele avliye yöntemleri, ''zaten apaçık belli olan'', ''özel olarak belirtilmesine gerek olmayan'' metotlar olarak kesinlikle yorumlanamaz. Kuran'da açık bir hesap hatası vardır ve bu hatayı ''gidermek'' için aklen mümkün olan birçok yöntem bulunmaktadır. Bunlardan sadece ikisi kabul gördü, bir şekilde yerleşti ve asırlardır kitaplarda/uygulamalarda yer aldı diye, bunun zaten baştan beri açıkça belli olduğu öne sürülemez.


Tekrar etmekte fayda var: Avliye ve reddiye yöntemleri ile Kuran'da açıkça belirtilen oranlar değiştiriliyor! Kuran'ın ''anneye üçte bir'' dediği bir durumda, mesela avliye yöntemiyle anneye üçte bir değil, sekizde iki (yani üçte 0.75) veriliyor!



Alchindus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Tabii olmayan şey, bu varislerin cem olduğu bu tabloyu gördüğünde halifenin

"Allah (cc) ın Kitab'ında sizin için farz olan bir taksim şekli görmüyorum."

demesini görmemektir!
yazdıklarımı okuyormusunuz sayın Alchindus? Yukarda bu cümleyi ardından gelen diğer cümlelerle birlikte ''bağlam'' içerisinde açıklamıştım. Fakat siz hala Ömer'in diğer cümlelerine en ufacık makul bir açıklama getirememektesiniz!

Tekrarlıyorum:

Hz. Ömer sahabeyi toplamış ve onlara: "Allah Tealâ ölünün kocası için terikenin yarısının verilmesini iki kız kardeşi için terikenin üçte ikisinin verilmesini farz kılmıştır. Eğer ben önce kocanın hakkını verirsem iki kız kardeşin hakkı tam olarak kalmıyor, eğer ben iki kız kardeşin hakkını verirsem kocanın hakkı tam olarak kalmıyor o halde bu mirası nasıl taksim yapacağımı bana söyleyin" demiştir. Bunun üzerine Hz. Abbas ona avil yapmasını söylemiştir.
Mesele çok basit muhterem. Halife Ömer'in bu sözünü tekrar tekrar bir oku! Somut bir durumdan bahsediyor ve bu durum için geçerli Kuran'daki oranları söylüyor. Kuran'da geçen bu oranlar, Ömer'in önünde olan somut durum için geçerli olmasa neden bu durumu ele alırken ''Allah şu şu oranları farz kılmıştır.'' desin? Neden mesela bu üç ayette geçen koca oranlarından özellikle bu oranı seçmiş olsun? Çünkü ayette yer alan bu oran (''çocuk yoksa kocaya malın yarısı'') işte Ömer'in ele aldığı bu somut durum için geçerli.

Allah bu durumda aslında bu oranları farz kılmış, ama bu oranları vermeye kalktığımda mal yetmiyor, bu yüzden bir yerlerden kesmem lazım. Ama öncelikli olarak kimlerden keseceğimi de bilemiyorum. Bu yüzden farz kılınan bir taksim şekli göremiyorum, diyor. Ve neticede ''avl'' yöntemini uygulayarak herkesin oranını düşürmeyi uygun görüyor. Bunu nasıl anlamazsınız?

Artık adettendir, diyerekten, her mesajın sonunda, size bir hususta katıldığımı tekrarlıyayım, ki o da gerçeğe sadakatin şart olduğu.

saygılarımla
  #17  
Alt 26-10-2009, 19:20
Alchindus Alchindus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Denetimdeki Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Jul 2009
Mesajlar: 702
Standart

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sizin savunmanız/iddianız:
''Avli gerektiren durumlar (varis tabloları) Kuran'da zaten yoktur. Bu durumlar Kuran'da hiç düzenlenmemiştir. Çünkü bu durumlar herhangi bir cümle bütünlüğü içerisinde yer almamaktadır. Fakat bu durumlar ortaya çıktığında yine de genel prensip olarak Kuran'daki bu ayetler baz alınmış ve kıyas yoluyla oranlar somut duruma uyarlanarak hüküm verilmiştir.''
Efendim dediğime yakın bir şey söylemiş bulunmaktasınız, tam olarak dediğim şudur evet kuranda avlin uygulandığı bir varis tablosunda bulunan varislere verilecek payların ne olacağı zikredilmemiştir, bu sebeplede bu tablolar içün içtihad yapılmıştır! Bu içtihadda da avl uygulanacak varis tablosundaki varislere verilecek pay içün bu varislerin kuranda yer aldığı başka varis tablolarındaki paylara nazar edilmiştir çünkü bu ayetler kıstastır ve kıyas içün elbet onlara nazar edilecektir!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu iddianız -hala- yanlış! Miras paylaşımını düzenleyen üç ayetin zaten hiçbir cümlesi tek başına somut bir durumu (varis tablosunu) düzenlememektedir.
İmdi muhterem bana tekrar yaptırıyorsun çünkü ya yazdıklarımı okumamaktasın yada daha kötüsü okuduğun halde bunu yapmaktasın! Bir kaç mesajda üç feraiz ayetindeki varis tablolarını birde "muhterem bunlarda bir hata görüyor isen istirham ederim belirt!" diyerek nazarına vermiş iken sen nasıl olurda bu ayetlerden hiçbirisi tek başına bir varis tablosunu nazara vemiyor diyebilmektesin!

İyice nazar et bakalım muhterem, durum senin dediğin gibi midir!

Allah sizlere, miras taksiminde çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişi payı verilmesini emrediyor. Eğer hepsi kız olup da ikiden fazla iseler, bunlara bırakılan malın üçte ikisi; eğer tek bir kız ise o zaman yarısı verilir. Eğer ölen kişinin çocuğu varsa anne-babasından her birine altıda bir, şayet çocuğu yok da anne-babası mirasçı oluyorsa annesine üçte bir, eğer ölenin kardeşleri de varsa o zaman annesine altıda bir verilir. Bunların hepsi ölenin yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu siz bilmezsiniz. Bütün bunlar, Allah tarafından birer fariza olarak takdir edilmektedir; muhakkak Allah bilendir, hikmet sahibidir.
Nisa11
Bu ayeti kerimedeki varis tabloları erkek çocuklular hariç şunlardır!

Sadece tek bir kız çocuğu
Mirascı olarak iki kız çocuğu
Mirascı olarak kız çocuğu veyahut çocukları, dede ve neneleri
Murisin çocuğu yok, annesi
Murisin çocuğu yok, annesi ve kardeşleri

İmdi bunların hepsi varis tablosudur ve tek bir ayette geçmektedir, bunlara gözlerini yumamazsın! İtirazın var ise yazıver muhterem, "hayır şu zikrettiğin tablo burada yoktur" de diyebiliyor isen! Yukarıdaki sarih türkçe mealdir, arzu eder isen orjinal lisanı ile de tektik ederiz!

Diğer iki ayete temas etmiyorum, geçmiş mesajlarımda var arzu eden müracat etsin!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Lütfen böylesi basit ve kasıtlı çarptırmalardan kaçınınız.
Muhterem evvela benim böyle kötü huylarım yoktur böyle işlediğim fiilde yoktur, mesajların bu başlıkta durmakta bir nazar ediver "anlattıklarınızın benim yukarda yazdıklarımla ne alakası var" demek benden alıntıladığın kısımda söylediğim gibi yazdıklarımı anlamamazlıktan gelme, "Kuran'da bu varis tablosunun olmadığını nasıl çıkarttığınızı bir tek kendiniz anlamaktasınız" demekte yine benden alıntı yaptığın kısımda dediğim gibi "anlamadım" demektir!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Muhterem,

''Avl gerektiren durumlar Kuran'da zaten yok.'' iddianızın çürük olduğunu zımnen de olsa kabullenmiş olacaksınız ki, ilk defa yeni bir argüman getirme zahmetinde bulunmuşsunuz.


Asıl bu söz basit bir çarpıtmadır, sahibi içün hoş bir hal değildir!

Reddiye ile avliye birbirine benzeyen içtihad konuları olduğundan ve esasen içinde matematik ve mantık ile bulunan iddianız hatalı bir matematik formül icab ettirdiğinden reddiye tam olarak mükayese edilecek haldir ve zati bu savın mesnetsizliğinin ayan beyan göründüğü bir misaldir! Verilme sebebide budur!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu argümanın içerdiği ana mantık şu: Reddiye durumlarında, malın artakalan kısmının Nisa/11,12,176'da geçen varisler arasında bölüştürüleceği (yani oranların arttırılacağı) o kadar açık ki, bunun ayette ayrıca belirtilmesine zaten gerek yoktur. Dolayısı ile aynı şey avliye yöntemi için de geçerlidir.
Mesele şu, daha evvelde zikrettiğim gibiki görüyorsun boşa hiç bir şey yazmamışız bir murisin mirasçıları arasında belirlenmiş paylar taksim edildikten sonra geriye bir şey kaldığında eğer ortada asabe varsa ne yapılacağı sünnetle bellidir!

"Miras paylarını (Kur'anda bildirilen) sahiplerine veriniz. Bu paylar dan geri kalan her hangi bir şey de baba tarafından en yakın olan erkeğe aittir."
Buhari, 6351; Müslim, 1615

Amma asaba yoksa ne yapılacağında bir sarahat yoktur!

Fakat bir miras vardır ve bu mirasın varisleri bulunmaktadır!

İmdi farzedelimki varisler iki kız ile bir nenedir bu durumda 2/3+1/6=5/6

Geriye 1/6 kalmıştır buda mirastan kalmıştır! Peki bu mirasın varisleri kimdir!

Nene ile kız torunlarıdır o vakit kalanıda yine kuran ölçüsü ile paylaşmalarına hükmetmek zor olmasa gerektir!

İşte yapılan bu olmuştur! Geriye kalanın pay sahiplerine paylarıyla mütenasip verilmesi meselesi reddiye diye tesmiye olunmaktadır ve buda bir içtihaddır!

Avliye bahside bununla aynıdır ve kıyas zati bir meseleye benzeyen şeri bir başka meseledeki hükmü esas alarak hüküm vermektir!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Böyle bir ''açıklama'' birçok açıdan hatalıdır:

(1)Evet, bazı hükümler o kadar açık bir şekilde diğer bir hükmü zaten içerir ki, bu diğer hükmü ayrıca belirtmeye gerek kalmaz. Fakat bunu reddiye yöntemi için iddia etmek oldukça zorlama bir yorum olur, çünkü zaten İslam alimleri arasında maldan artakalanın hangi durumlarda Nisa/11,12,176'da geçen varislere dağıtılacağı, hangi durumlarda ise ayetlerde geçmeyen yakın akrabalara bölüştürüleceği konusunda farklı görüşler vardır.
Efendim ne kadarda zorlama yorumlar yapıyorsunuz Mirastan arta kalanın bölüştürüleceğinin sarih olması ile bu bölüştürmenin kimler arasında yapılacağı mevzusunu birbirine karıştırmak suretiyle sarih olana helal getirmeyen bir durumla neye itirazı getirmektesiniz! Yani nassın muktezası ile artığın varisler arasında paylaşılacağı kesin olduktan sonra ve reddiye bu kesinliğe dayandıktan sonra payların sahipleri meselesindeki farklı görüşlerin zikredilmesi bu sarahate bir helal mi getirmektedir!

Tabiidirki getirmemektedir ve zikrettiğiniz itiraz bu sebeple geçersizdir çünkü mirastan arta kalanın bölüştürülmesinin gerekliliği ile kimler arasında bölüştürüleceği bahsi ayrı bahislerdir!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
(2) Ama daha da önemlisi: böyle bir açık-seçikliği reddiye için zorlama da olsa kabul etsek bile, bu kesinlikle avliye için de geçerli olmaz.
Niçün!

İddia "kurandaki oranlar her bir varis tablosunda olduğu gibi uygulanmıyor ve bundan mütevellid matematik hata var" değil mi!

Reddiyede de oranlar değişmekte artmaktadır, bu hal ile tersi avliye tam olarak aynı gereklilik ve delillerle vucuda gelmekte! Bu sebeple reddiye içün kabul edilen pek tabii ve zarureten avliye içünde kabul edilir olmakta ve bu itirazınızda geçersiz kalmaktadır!

İtiraz edebilmeniz içün iki hal arasında iddianız nazara alınarak fark ortaya koymalısınız! Hiç bir nass deliliniz olmadan kuranda zikredilen oranların her bir varis tablosunda aynısı ile uygulanması gerektiğini iddia etmenizden mütevellid sizin içün reddiyede avliye de aynı haldir ve esasta da belirttiğim gibi bu iki içtihadi hal aynı gereklilik ve delillerle vucuda geldiğinden bu iki hal gerçekte de benzerdir!

Bundan mütevellid birinin meşruiyeti veyahut gayrı meşruluğu aklın zarureti icabı öbürününde meşruiyeti veyahut gayrı meşruluğudur çünkü ikiside benzer meşruiyetten doğmakta içtihad için gerekli aynı şartlara haiz bulunmakta ve aynı akli ve fıkhi kaide ile karara bağlanmakta!

Kaide şudur muhterem!

Nassın muktezasıyla sabit olan, nass ile sabit olan gibidir!

Yani muhterem nassın muktezasıyla yani gerekli kıldığı ile olan nass ile olan gibidir! Avl ve reddin meşruiyetide içtihad ile buradandır!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Tekrar etmekte fayda var: Avliye ve reddiye yöntemleri ile Kuran'da açıkça belirtilen oranlar değiştiriliyor! Kuran'ın ''anneye üçte bir'' dediği bir durumda, mesela avliye yöntemiyle anneye üçte bir değil, sekizde iki (yani üçte 0.75) veriliyor!
Bizde tekrar edelimki muhterem kuranın anneye 1/3 dediği hal ile avliye uygulanan hal aynısı değildir ve avliye uygulanan varis tablosunda misalen anneye kuranın yine 1/3 verin dediği yoktur, bütün meselede zati bunu anlamanız meselesidir!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
yazdıklarımı okuyormusunuz sayın Alchindus? Yukarda bu cümleyi ardından gelen diğer cümlelerle birlikte ''bağlam'' içerisinde açıklamıştım. Fakat siz hala Ömer'in diğer cümlelerine en ufacık makul bir açıklama getirememektesiniz!
Asıl yazılanlara nazar etmeyen üzülerek söyliyeyimki sensin muhterem, halife ömerin sözleri ile ilgili yazdığın şeyler içün sana "Muhterem mesajının bundan sonraki kısmında hem sana anlatılan bahisleri tekrar gündeme getirdiğin hem malesef müracat ettiğin kaynakların demediğini demiş gibi naklettiğin hemde o kaynaklarda seni ve iddianı çürüten ifadeleri görmezden geldiğinden, mesajının devamını ele almak ve seni incitmek istemiyorum çünkü ya ıstılahı bilmemekten mütevellid büyük hatalar yapmaktasın veyahut bildiğin halde yanlış konuşmaktasın!" demiş idim!

İmdi tekrar halife ömerin sözlerine nazar edip hala yukarıdaki sözleri diyebilmekle kalmayıp sıkılmadan birde halifeye şu yorumu isnat etmektesin "Allah bu durumda aslında bu oranları farz kılmış, ama bu oranları vermeye kalktığımda mal yetmiyor"

İmdi muhterem anlaşılmaktadırki esasta meselenin özünü anlamak ve doğruyu öğrenmekten çok, bu bahiste uzatmaları oynamak derdi ve azmindesin!

Evvelinden sana müteaddid defalar gösterdiğim gibi farz sahipleri ve hisseleri tabirinin künhü nedir! Üç ayette zikronulan tablolardaki paylardır! Başkaca varis tabloları içünde bu ayetlere müracat edilmesinin tabiiliği ve hikmetini iki misal üzerinden sana gösterdim!

Burada da halife ömerin sarahaten dediği hadi diyelim ıstılaha yabancısın ve anlayamadım, farz hisse sahiplerinin ashabı feraizden misalen kocanın payını mevcut durumda zikretmektir! Bunu zati yapmalıdır çünkü kıstası o ayettir, bundan mütevellid ömerin o payları niçün zikrettiği sarihtir!

Ashabı feraizin payları bu varis tablosunda bir araya geldiğinde paylar mahreci aştığında halife ömer içtihadda bulunuyor çünkü "Allah (cc) ın Kitab'ında sizin için farz olan bir taksim şekli görmüyorum." diyor!

İmdi bu söz sarahaten "kuranda sizin için, yani böyle bir varis tablosunda farz emredilmiş bir taksim şekli yani falan paylarla bir taksimat görmüyorum" demek iken, analisanının türkçe olduğunu sandığım sen, bunu tevil de diyemeyeceğim bir şekilde nasıl çarpıtabilmektesin!

Muhterem, türkçede sıkıntı var ise o vakit ömerin ana lisanı ile ne dediği üzerinden yürüyelim ne dersin!

Halife zikrettiğimi söylemekle de kalmıyor, bu varis tablosu içün farz kılınmış bir emir olmadığını sarahate kavuşturan şu sözleride söylüyor "Ama ben şöyle düşünüyorum; bu eğer doğru ise, Allah (cc) dandır. Yanlışsa, bendendir. Hissedarların hepsinin hisselerinde eksiltme yapmayı düşünüyorum. "

Yani bir içtihad yaptığını bunda da hata etmiş olabileceğini sarahaten ortaya koyuyor halife!

Amma muhterem ulpian bütün bunlar ortada iken ve kendisi anca

-Alchindus haklısınız, bu içtihad konusu olduğuna göre bu varis tablosunda kime ne kadar pay verileceği hakkında açık bir nass yok!
-Ben kuranı halife ömerden daha iyi anlıyorum!


diyebilecekken bu ikisinden birisinide aşikarane diyemiyor ve fakat daha da kötü bir hale kendisini herne hikmet ise sokuyor!

Bak muhterem, tekrar iddianızı hatırlatayım! Demektesinizki kuranda miras paylaşımında matematik hata var!

Bu iddia matematik bir formül hatası iddiasıdır, senin pek bir güzel örnek verdiğin misaldeki gibi anca "dört oğlun her birine 1/3 verin" gibi bir hale münasiptir!

O vakit kurana böyle bir suçlama yapabilmek içün ya

-Kuranın bir ayette bir bütünü paylar toplamı bütünü aşacak şekilde taksim ettiğini

göstereceksin yada gerçeğe sadakat göstererek

-Bu iddianın mantık ve matematik hilesi olduğunu itiraf etmelisiniz

Bu iddianın tetkik edilmesi bahsi evvela kuran metninin sıhhatli tahlili meselesidir sonrada bildiğin düz hesap işidir!

Ben sana evvela kuranda bütün varis tablolarının yer almadığını hatta bütün varislerin de sarahaten yer almadığını misalen murisin dedesi dayısı amcası ilanihaye sonra kurandaki varis tablolarında paylaştırılan bütünün ya tam ya tamdan eksik kaldığını ve feraiz bahsindeki bu ayetler ve avl tatbik olunan varis tablosu içün sahabinin yani Hz. Muhammedin arkadaşlarınınki birisi ebu bekirdir birisi ömer, yani kuranı anlamada müslümanlar içinde en önde gelenlerin bu bahiste bu ayetlerin nasıl anlaşılacağı hususuna ait neler dediğini gösterdim naklettim!

İmdi kuran metni ve onu en iyi anlayanların hem sözleri hem tatbikatları ortada iken hemde düz hesap bahsinde bir bütünün "dört varisin her birine 1/3" gibi bir hata asla kuranda bulunmadığına göre sen hala neyi nasıl iddia edebilmektesin!

Muhterem artık gerçekten yeni şeyler söylemek lazımdır, sana açık sarih davetimi tekrarlıyorum!

Hala kuranda miras taksiminde matematik hata var demekte isen kuranın bir ayette bir bütünü paylar toplamı bütünü aşacak şekilde taksim ettiğini gösteren ayeti nazarımıza sunacaksın!

Yada gerçeğe sadakat göstererek bu iddianın mantık ve matematik hilesi olduğunu itiraf edeceksin!

Gerçeğe sadakat şarttır, gerçeğe sadakat olmadan da, bunu sadece dilde zikretmekle de olmaz muhterem!
  #18  
Alt 27-10-2009, 08:37
ulpian - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ulpian ulpian isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Jul 2009
Mesajlar: 4.880

Başarı Ödülü 

Standart

Alchindus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sadece tek bir kız çocuğu
Mirascı olarak iki kız çocuğu
Mirascı olarak kız çocuğu veyahut çocukları, dede ve neneleri
Murisin çocuğu yok, annesi
Murisin çocuğu yok, annesi ve kardeşleri

İmdi bunların hepsi varis tablosudur ve tek bir ayette geçmektedir, bunlara gözlerini yumamazsın! İtirazın var ise yazıver muhterem, "hayır şu zikrettiğin tablo burada yoktur" de diyebiliyor isen!

Zaten işte tam burası da bir türlü anlamak istemediğiniz nokta! Burayı bir anlayabilseniz, ''Avli gerektiren varis tabloları Kuran'da zaten yoktur'' iddianızın ne denli gülünç olduğunu da kabul edeceksiniz. Defalarca açıkladım, bir daha açıklıyayım.

Bakın, örnek olarak Nisa11'in şu cümlesini alalım:
''Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur.''

Siz mesajınızın yukarda alıntıladığım kısmında bu cümleden şu varis tablosunu (!) çıkartmışsınız:
=> ''Sadece tek bir kız çocuğu''

Oysa bu cümle tek başına, geçerli olduğu bütün varis tablolarını işlememekte, sadece ilgili varis tablosunun bir kısmını ortaya koymakta: O da ölenin tek kız çocuğu oluşu ve başka çocuğu olmayışı.

Şimdi örnek olarak şu iki varis tablosunu ele alalım:
(1) Ölenin sadece tek kızı hayatta (başka hiçkimsesi yok).
(2) Ölenin tek kızı ve karısı hayatta.

Birinci durumda (varis tablosunda) sadece yukardaki cümle ile hükmetmek gerekmekte. Çünkü zaten tek kız haricinde kimse yok.

Fakat bu cümle ikinci durumda da doğrudan geçerlidir. Cümle gayet açık: ''Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur.'' Öyleyse bu durumda da doğrudan bu cümleye göre kıza malın yarısını vereceğiz.

Ama bu durumda bir de ölenin karısı var. Ona ne kadar verileceği de, Nisa/12'nin şu cümlesinde yer almakta:
''Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. (karılarınızındır)''

=> Yani bu durum/varis tablosu için (ölenin tek kızı ve karısı hayatta) bu iki cümle de doğrudan geçerlidir. Ayetlerin lafzı da, tefsiri de bunu gösterir.


Tekrar Ebu Bekir'in sözüne bakalım:
"âyetlerden birincisi (Nisa/11) çocuk ve baba hakkındadır. İkincisi (Nisa/12) koca, karısı ve ana bir kardeşler hakkındadır."

Yani bu durumda (ölenin bir tek kızı ve karısı var) Nisa/11 kızının, Nisa/12 de karısının payını düzenlemektedir.

Bu durum/varis tablosu için her iki cümle de DOĞRUDAN GEÇERLİDİR! Fakat bu varis tablosu tek bir cümle bütünlüğü içerisinde düzenlenmemiş, hatta ilgili cümleler iki farklı ayette yer almıştır.

Sizin tezinizin doğru olması için Nisa/11'deki ''Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur.'' cümlesinin sadece ve yalnızca ölenin tek kızı olması ve başka hiçkimsesi olmaması durumu için geçerli olması gerekirdi. Bu ise akla aykırıdır. Eğer bu cümle gerçekten de sadece tek bir kız olması (ve başka hiç kimse olmaması) durumunu düzenlese idi, kıza malın yarısını değil, tamamını verirdi (çünkü zaten başka hiçkimse yok!).

Doğru ve gerçek olan şudur:
Nisa/11'deki ''Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur.'' cümlesi eğer kız tek ise (başka çocuk yok ise) malın yarısı onundur diyor. Fakat bu durumda eğer örneğin ölenin bir de karısı varsa, devreye AYNI DURUM (VARİS TABLOSU) İÇİN doğrudan Nisa/12'deki cümle de giriyor. Veya ölenin bir de annesi varsa bu durumla ilgili cümle de devreye giriyor vs.

Yani, defalarca anlattığım gibi, somut bir varis tablosundan hareket ederek üç ayette yer alan cümleleri tek tek geçiyoruz ve bizi ilgilendiren varis tablosu için geçerli olan cümleleri zihnimizde birleştiriyor ve böylece hüküm veriyoruz.

Kuran'ın hiçbir cümlesinde ''ölenin bir tek kızı ve karısı varsa ve başka kimsesi yoksa...'' diye bir cümle yok. Ve zaten buna gerek de yok. Çünkü bu durum için Nisa/11'de bir cümle ''Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur.'' ve Nisa/12'de bir cümle (erkeklere hitaben)
''Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır.(karılarınızındır)'' diyor.


Dediğim gibi bu, sadece avl'i gerektiren durumlarda değil, ''sorunsuz'' tablolar için de böyle! İşte bu yüzden ''Avli gerektiren durumlar Kuran'da zaten yok'' iddianız gülünç kaçmakta.



Alchindus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Mirastan arta kalanın bölüştürüleceğinin sarih olması ile bu bölüştürmenin kimler arasında yapılacağı mevzusunu birbirine karıştırmak suretiyle sarih olana helal getirmeyen bir durumla neye itirazı getirmektesiniz! Yani nassın muktezası ile artığın varisler arasında paylaşılacağı kesin olduktan sonra ve reddiye bu kesinliğe dayandıktan sonra payların sahipleri meselesindeki farklı görüşlerin zikredilmesi bu sarahate bir helal mi getirmektedir!

Siz gerçekten de yazılanları okumuyorsunuz! Malın artakalması durumlarında, arta kalan kısmın varisler arasında bölüştürülmesi gerektiği (''nasıl bölüştürülmesi'' demiyorum, bölüştürülmesi gerektiği) ne akıl ile ne de nass ile kesindir!

Yukarda kaynağı ile verdim: sahabenin büyüklerinden Zeyd bin Sabit de reddiye'ye karşı çıkmış ve kalan malın beytü'l male'e bırakılması gerektiğini savunmuştur.

Malın artakaldığı durumlarda da, yetmediği durumlarda da ne yapılacağı akıl veya nass ile sabit değildir! Her iki durum için de ayetteki hatayı pratikte gidermek için aklen mümkün birden çok yol vardır. Malın artakaldığı durumlarda ''reddiye'' yöntemi ile artan kısmın (bir şekilde) varisler arasında bölüştürülmesi, kabul gördü diye, ''bu zaten kesin'' diyemezsiniz.



Alchindus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Niçün!

İddia "kurandaki oranlar her bir varis tablosunda olduğu gibi uygulanmıyor ve bundan mütevellid matematik hata var" değil mi!

Reddiyede de oranlar değişmekte artmaktadır, bu hal ile tersi avliye tam olarak aynı gereklilik ve delillerle vucuda gelmekte! Bu sebeple reddiye içün kabul edilen pek tabii ve zarureten avliye içünde kabul edilir olmakta ve bu itirazınızda geçersiz kalmaktadır!
Hayır efendim,

işte bu mantığınız iki açıdan sakat. Birincisi ve hepsinden önemlisi: Reddiye zaten başlıbaşına bir sorun ve sizin iddia ettiğiniz gibi ''kesin'' değil. İkincisi reddiye'den hareketle avliye'yi meşrulaştıramazsınız. mesele sadece reddiyeden ibaret olsaydı ayetlerde belirtilen oranları asgari (minimum) ''sınır''lar olarak görebilirdik. O zaman ayetlere göre sadece malın arta kalması mümkün olurdu, fakat malın yetmemesi olmazdı. Biz de malın arttığı durumlarda ayetlerdeki ''asgari'' oranları arttırmakla yetinebilirdik. Fakat durum öyle değil. Miras paylaşımını düzenleyen bir yasada, yasanın kendi içindeki oranlar uygulandığında bazı durumlarda malın yetmeyebilmesi (avliye), malın artakaldığı durumlarda ne yapılacağının zaten belli olduğunu vurgulayarak izah edilemez.



Alchindus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
İmdi tekrar halife ömerin sözlerine nazar edip hala yukarıdaki sözleri diyebilmekle kalmayıp sıkılmadan birde halifeye şu yorumu isnat etmektesin "Allah bu durumda aslında bu oranları farz kılmış, ama bu oranları vermeye kalktığımda mal yetmiyor"
Ben demiyorum, Ömer'in kendisi diyor. Yahu neden bir türlü şu açık-seçik cümleye bir izah getirme zahmetine katlanmıyorsunuz?

Hz. Ömer sahabeyi toplamış ve onlara: "Allah Tealâ ölünün kocası için terikenin yarısının verilmesini iki kız kardeşi için terikenin üçte ikisinin verilmesini farz kılmıştır. Eğer ben önce kocanın hakkını verirsem iki kız kardeşin hakkı tam olarak kalmıyor, eğer ben iki kız kardeşin hakkını verirsem kocanın hakkı tam olarak kalmıyor o halde bu mirası nasıl taksim yapacağımı bana söyleyin" demiştir.
Kuran'da geçen bu oranlar, Ömer'in önünde olan somut durum için geçerli olmasa neden bu durumu ele alırken ''Allah şu şu oranları farz kılmıştır.'' desin? Neden mesela bu üç ayette geçen koca oranlarından özellikle bu oranı seçmiş olsun? Çünkü ayette yer alan bu oran (''çocuk yoksa kocaya malın yarısı'') işte Ömer'in ele aldığı bu somut durum için geçerli.



Alchindus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Hala kuranda miras taksiminde matematik hata var demekte isen kuranın bir ayette bir bütünü paylar toplamı bütünü aşacak şekilde taksim ettiğini gösteren ayeti nazarımıza sunacaksın!
Bu talebiniz yersiz ve akıl-dışı, aynı şeyi tekrarlayıp duruyorsunuz. Kuran'da zaten cümlelerin hepsi tek tek izole haliyle farklı varis tablolarını düzenlemiyor. Bu sadece avl durumlarında değil, sorunsuz durumlarda da zaten böyle. En baştan beri farklı farklı açılardan, kaynaklardan ve örneklerden hareketle size bunu anlatmaya çalışmaktayım zaten. Diğer hepsini geçelim hadi, ama lütfen bu sefer olsun, bu mesajın başında yazdıklarımı dikkatlice ve tekraren okuyunuz!

Göreceksiniz ki, ''gerçeğe sadakat'' ile ''Avl tabloları Kuran'da zaten yok'' iddiası birbiriyle bağdaşmamakta.

saygılarımla

Konu ulpian tarafından (27-10-2009 Saat 10:36 ) değiştirilmiştir.
  #19  
Alt 27-10-2009, 15:01
Alchindus Alchindus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Denetimdeki Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Jul 2009
Mesajlar: 702
Standart

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Zaten işte tam burası da bir türlü anlamak istemediğiniz nokta! Burayı bir anlayabilseniz, ''Avli gerektiren varis tabloları Kuran'da zaten yoktur'' iddianızın ne denli gülünç olduğunu da kabul edeceksiniz. Defalarca açıkladım, bir daha açıklıyayım.

Bakın, örnek olarak Nisa11'in şu cümlesini alalım:
''Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur.''

Siz mesajınızın yukarda alıntıladığım kısmında bu cümleden şu varis tablosunu (!) çıkartmışsınız:
=> ''Sadece tek bir kız çocuğu''

Oysa bu cümle tek başına, geçerli olduğu bütün varis tablolarını işlememekte, sadece ilgili varis tablosunun bir kısmını ortaya koymakta: O da ölenin tek kız çocuğu oluşu ve başka çocuğu olmayışı.

Şimdi örnek olarak şu iki varis tablosunu ele alalım:
(1) Ölenin sadece tek kızı hayatta (başka hiçkimsesi yok).
(2) Ölenin tek kızı ve karısı hayatta.

Birinci durumda (varis tablosunda) sadece yukardaki cümle ile hükmetmek gerekmekte. Çünkü zaten tek kız haricinde kimse yok.
İmdi muhterem evvela bir karar vermelisin, sen şunu demedin mi!

"Miras paylaşımını düzenleyen üç ayetin zaten hiçbir cümlesi tek başına somut bir durumu (varis tablosunu) düzenlememektedir."

Şimdi ise pek bir isabetli olarak birinci durumda deyip ve varis tablosu olduğunuda belirtip bu ayete müracat edilecektir diyorsunuz!

Bizde bunu diyoruz muhterem Buda bu ayetin pek tabii diğerlerininde varis tabloları ortaya koyduğunu göstermekte!

İmdi son mesajlarında bir dediğini bir sonrasında reddetmekte sonra tekrar bu dediğine rucu etmektesin, senin bu yanlışlarını düzeltmekle meşgul olmaklıktan meselenin özünde bir türlü ilerleyemiyoruz! Bu hal malum sonda demek zorunda kalacağın hususu dememek içün seçtiğin bir yol yöntem midir!

Bence bu seni malum sonda demek zorunda kalacağından hem kurtarmaz hemde bu gerçeğe sadakat ile mütenasip olmaz!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Fakat bu cümle ikinci durumda da doğrudan geçerlidir. Cümle gayet açık: ''Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur.'' Öyleyse bu durumda da doğrudan bu cümleye göre kıza malın yarısını vereceğiz.
İmdi eğer sen benim sana bütün tafsilatı ile izah ettiğim meseleleri tekrar bana anlatır isen birde bunu batıl iddianı teyit içün yapar isen ben tabiidirki yazdıklarımı tekrar sana göstermek durumunda kalacağım! Bak muhterem, bunları sana zati söyledik!

İmdi senin takıldığın veyahut takılmış gibi gördündüğün hususu da defaatle izah ettik!

Fiiliyatta hangi varis tablosu olur ise olsun evvela varisin kuranda bir varis tablosunda zikrolunan payına nazar edilir! Bu hal her halükarda fiiliyatta tesadüf edilen o varis tablosunun kuranda zikredildiğini değil, fiiliyattaki varis tablosunda yer alan varisin kurandaki varis tablosundaki payına nazar edildiğini gösterir çünkü herhalüşartta kuranda zikredilen takdir olunacak pay içün bir kıstastır!

İmdi farazi bir örnek daha verelim, bak mecburen aynı bahisleri konuşuyoruz çünkü anlamamış görünmektesin!

Bir muris geriye sadece annesini ve tek bir kızkardeşini bıraktığında da kurana nazar edilir ve ayetlerde kızkardeşe 1/2 anneye de 1/6 isabet ettirilir!

Bu hal kuranda bu varis tablosunun tek başına düzenlendiğini göstermez, varislerin payları bu ayetlerde geçtiğinden ayetlere müracat edilir!

Kıstas nedir ayetlerdeki paylar!
Bu kısım onbeş numaralı mesajımdandır, bunun evvelinde de aynı minvalde mesajlarım vardır amma sen hala "anlamamazlıktan" gelmektesin!

Görüyorsun değilmi ayetlere niçün nazar edildiğini!

Bu böyle olmakla birlikte bu feraiz ayetlerinin her biri kendi iç bütünlüklerinde bir kaç varis tablosunu nazara vermektedir! Türkçe meal sarihtir, sana ikidir demekteyimki türkçede sıkıntı var ise gel arapça üzerinden müzakere edelim!Sen evvela hiçbir somut varis tablosu ayetlerde yok diyorsun sonra tam tersini!Hakikat şudur muhterem, bu üç feraiz ayetleri kendi içlerinde varis tabloları verir, bu ayetlerin inme sebebleri içün rivayet edilen nuzuli esbab rivayetlerine bakmak dahi bunu anlamak içün kafidir, nazarına defaatle verdiğim gibi islamın ilk halifesi hangi ayet hangi varis tablolarını ve burada hangi varislerin paylarını zikretmektedir bunu ifade etmiştir!

Bu nuzuli esbab rivayetleri gibi kuranda bu üç feraiz ayetinin yer aldığı kısımlar dahi bu üçünün birbiri ile münasebettar varis tabloları olmadığını ortaya koyar! Nisa onbir ve oniki ayetlerinden sonra onlarca ayetten sonra arada tekrar bir miras bahsi geçer sonra taa surenin sonunda yüzyetmişaltıncı ayette ise özkardeşler içün olan ayet gelir!

Şu hal dahi tek başına meseleyi anlamak içün yeterlidir!

Şu ifadelerimde onüç numaralı mesajımdandır!

Ebu bekir nisa onbirde baba ile çocukların paylarının, nisa onikide koca, karısı ve ana bir kardeşlerin paylarının ve nisa yüzyetmiş altıda ise ana baba bir veyahut baba bir kardeşlerin miras paylarının zikredildiğini ortada daha avl yok iken sarahaten ortaya koymuş!

Bu şu demekki zati ayetlerin zahirinden de sarahaten anlaşılacağı üzre bu ayetlerde bu varislerin miras hukukundaki payları vaaz olunmuştur! Bizim dediğimizde zati budur ve halife ömerde bu bahsi böyle anlamış ve uygulamıştır! Oraya gelmeden belirtmem icab ederki bu mesele fıkıh kitaplarında da ashabul feraiz bahsinde daima "Allah'ın Kitabı'nda Takdir Edilen Paylar" şeklinde geçerki aynı manadır ve yine ehemmiyetle ifade etmeliyimki forumdaki matematik başlığında bu hususu bir müslüman arkadaş "varsayılan/default paylar" diye tesmiye ederek hem varolan fıkıh telakkisini zikretmiş hem bunu yaparken modern terimlerden birini kullanmış, yüzde yüz isabet etmiştir!

Bundan mütevelldi hangi varis tablosu olur ise olsun evvela varisin mirastaki payının zikronulduğu kuran ayetine nazar edilmesi pek tabiidir çünkü varisler ve payları bu ayetlerde yer almaktadır! Amma müzakere ettiğimiz hususta gözden kaçırılmaya çalışılan husus, bu payların mevzu bahis ayetlerde bir varis tablosu içinde yani bir bütünlük içinde zikronulduğudur ve farz olan payın o bütünlük içinde farz olduğudur!
İmdi bütün bunlara gözlerini yummaktasın ve tekrar tekrar niçün farklı varis tablolarında bu ayetlere nazar edildiğini sual etmektesin!

Bizde zarureten hem ayetleri hem bu ayetleri en iyi anlayanların anladıkları bahisde ne dedikleri ve neyi nasıl tatbik ettiklerini tekrar tekrar nazara veriyoruz!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sizin tezinizin doğru olması için Nisa/11'deki ''Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur.'' cümlesinin sadece ve yalnızca ölenin tek kızı olması ve başka hiçkimsesi olmaması durumu için geçerli olması gerekirdi. Bu ise akla aykırıdır. Eğer bu cümle gerçekten de sadece tek bir kız olması (ve başka hiç kimse olmaması) durumunu düzenlese idi, kıza malın yarısını değil, tamamını verirdi (çünkü zaten başka hiçkimse yok!).
İmdi sözlerindeki büyük hatayı sana gösterelim muhterem!

Evvela bu sözlerinle sen "kuranda geriye murisin sadece tek bir kızı varis olarak kaldığında ona ne verileceği kuranda yazmamaktadır" demekte isenki bunun başkaca bir anlamı yoktur bu kuranda bütün varis tabloları düzenlenmemiştirin itirafıdır!

Evvelinden dediğimiz gibi kuranda bütün varisler yoktur ve yine kuranda bütün varis tabloları da yoktur bunların bulunması akla ve belagata da muhaliftir ve bu ayetlerde bir iç bütünlük vardır misalen kız tek ise iki ve daha fazla ise nene ve dede var ise vs diyerek birbirleri ile münasebettar hususlar zikredilmiştir ve daha da muhimi nassın muktezasıyla sabit olan, nass ile sabit olan gibidir!

Yani ayet içinde birde gereksiz olarak kız tek başına olduğunda kalanıda ona verin denmesini icab ettirir hiç bir husus yoktur, bu nassın muktezasıyla zati anlaşılmaktadır!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Yani, defalarca anlattığım gibi, somut bir varis tablosundan hareket ederek üç ayette yer alan cümleleri tek tek geçiyoruz ve bizi ilgilendiren varis tablosu için geçerli olan cümleleri zihnimizde birleştiriyor ve böylece hüküm veriyoruz.
Zati söylediğimizi söylemektesin ve bir büyük itirafla bunu demektesin! "Hüküm veriyoruz" diyorsun, pek isabetli! Evet muhterem, daha evvelde zikrettiğim gibi her bir varis tablosunda varisler içün kuranda zikredilmiş varis tablolarındaki paylarına bakılır ve bu paylar fiiliyatta tesadüf edilen varis tablosuna tatbik edilir! Bütün tam olarak paylaştırılmış ise mesele yoktur! Amma bütünden artık kalsada veyahut bu paylar toplamı bütünü aşmış ise ne yapılacağının düzenlenmesi sünnet ve içtihad sahasına kalmıştır ve yapılan bu olmuş içtihad yapılarak hüküm verilmiştir!

İmdi görmekteyimki aslında meseleyi kavramışsın amma itirafa yanaşmamaktasın fakat dimağının cilveleri ile itirafların cümlelerine sirayet etmekte!

Keşki bunu böyle yapacağına hakikate tercüman olup gerçeği kabullenebilsen, bu seni tek başına müslüman yapmaz muhterem bundan korkmayasın!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Kuran'ın hiçbir cümlesinde ''ölenin bir tek kızı ve karısı varsa ve başka kimsesi yoksa...'' diye bir cümle yok.
Buda pek muhim bir itiraftır!

Madem öyledir, yani delalet ettiği mana ile kuran "dört çocuğun her birine 1/3" dememiştir o vakit kuranda matematik hata var demek ne haldir!

En başından ifade ettiğimiz gibi bu hal mantık ve matematik hilesidir, kuranın bir iç bütünlük içinde zikrettiği varis tablolarındaki varis paylarını başkaca bir varis tablosunda bütünü aşacak şekilde bir araya getirip bu payların biraraya getirilen varis tablosunda da farz olduğuna dair kurani hiç bir karine yok iken hatta tam aksi karineler var iken bütün bir etmemekte deme cambazlığıdır!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Siz gerçekten de yazılanları okumuyorsunuz! Malın artakalması durumlarında, arta kalan kısmın varisler arasında bölüştürülmesi gerektiği (''nasıl bölüştürülmesi'' demiyorum, bölüştürülmesi gerektiği) ne akıl ile ne de nass ile kesindir!

Yukarda kaynağı ile verdim: sahabenin büyüklerinden Zeyd bin Sabit de reddiye'ye karşı çıkmış ve kalan malın beytü'l male'e bırakılması gerektiğini savunmuştur.


Bak muhterem, ne güzel sahabi görüşlerine müracat etmeyi biliyorsun, bu doğru bir haldir amma yanlış olan sadece işine gelen noktada sahabiyi hatırlamak birde bu işine gelen hususta diğer sahabilerin ne dediğine gözlerini yummaktır!

Reddiye bahsinde de avliye bahsinde olduğu gibi sahabenin ittifakı vardır, birinde ibni abbas diğerinde zikrettiğin gibi zeyt bin sabit sahabe içinde münferit kalmıştır!

Şu alıntı el-ihtiyardan!

Redd, avlin zıddıdır. Muayyen hisse sahiplerine hisseleri verildikten sonra geriye hisse kalır ve bunu alacak bir asabe bulunmazsa, geri kalan hisse yine muayyen hisse sahiplerine hisseleri miktarınca geri çevrilip verilir. İşte buna redd denmektedir. Ancak karı ile kocaya redd yapılamaz: Bu Hz. Ömer (ra), Hz. Ali (ra), İbn. Mes'ûd (ra) ve İbn Abbâs (ra) ın görüşleridir. Hz. Osman (ra) ın karı ve kocaya da redd yaptığı rivayet edilir. Ancak bu râvinin bir vehmidir. Şu kadar var ki; Hz. Osman (ra) ın başkasına değil, kocaya redd yaptığı sahih bir rivayette bildirilmiştir. Bunu da şöyle tevil edebiliriz: Onun kendisine redd yağtığı koca ölen karısının amcasının oğlu olduğu için, Hz. Osman (ra) artan hisseyi asabe sıfatıyla ona vermiştir. Zevceye gelince; bir kimsenin ona redd yaptığı hakkında bir nakil mevcut değildir.

Zeyd b. Sabit (ra), 'hisselerden artan tereke beytü'l- male bırakılır’ demiştir. İmam Mâlik ile İmam Şafiî de bu görüştedirler. Bizim bu hususdaki delilimiz ise, şu hadîs-i şerîfdir:

"Bir kimse (ölüp de geride) bir mal veya hak bırakırsa, bu onun mirasçılarınındır. " Akrabalık kalan mirasın tamamını haketmenin illetidir. Zira mal sahibi ölmüş ve artık o mala ihtiyacı kalmamıştır. Bu mal bir kimseye intikal etmezse, sahipsiz kalır. Bu malı almaya insanlar arasında öncelikli olanlar, ölünün yakınlarıdır. Onlar bu malı akrabalık sebebiyle bir ihsan olarak alma hakkına sahip olurlar. Ancak bir mirasçı başka mirasçıların da bulunması halinde o malın tamamını alma hakkına sahip olamaz. Çünkü onların da bu malı alma hakları vardır. Tek mirasçı yalnız kaldığında mirasın tamamını alma hakkına sahip olur. Şu halde başka mirasçıların da mevcud olmaları halinde bir mirasçı hissesi kadarını miras olarak almalıdır. Yalnız başına kaldığında artan kısmı da alır.
İmdi gördünmü nass varmı ve bu nasstan hareket ile sahabi yani kuranı anlamada müslümanlar içinde en önde gelenler nasslar ışığında aklen neyi zaruri görmüştür umarım idrak etmişsindir!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Hayır efendim,

işte bu mantığınız iki açıdan sakat. Birincisi ve hepsinden önemlisi: Reddiye zaten başlıbaşına bir sorun ve sizin iddia ettiğiniz gibi ''kesin'' değil.
Evvela kesindir, yukarıda nakledilen hadise gözlerini yumabileceğini nazara alarak ebu davud, tirmizi ibn mace ve ahmed bin hanbelin eserlerinde naklettikleri şu rivayetide nazarlara verelim!
"Kim bir mal bırakırsa, bu mirasçılarınındır. Ben, mirasçısı olmayanın mirasçısıyım. Gerekliği durumda diyetini öderim ve mirasçısı olurum. Dayı, mirasçısı olmayanın mirasçısıdır. Onun diyetini öder ve ona mirasçı olur"
Ebû Dâvud, Ferâiz, 8; Tirmizi, Ferâiz, 12; Ibn Mâce, Diyât, 7, Ferâiz,9; Ahmed b. Hanbel, Müsned I, 28, 36, IV, 131
İkinci husus reddiye niçün başlı başına bir sorun olsun! Feraiz bahsinde bütün ihtimaliyatın kuran metni içinde olması zaruretini kim iddia etmekte! Sünnetin fonksiyonu niçün gözardı edilmekte!

Kuranda üç ayet içinde zikredilen varisler içün bütün ihtimaliyatın sarahaten zikredilmesi nasıl bir metni vucuda getirir idi bir düşününüz ve esas muhimi nass ortaya muktezası ile icab edileni koymuş iken belagat şahikası kuran niçün gereksiz sarahate başvursun!

Bunlar sizin aklınızı dahi tatmin etmeyen suni itirazlardır muhterem!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
İkincisi reddiye'den hareketle avliye'yi meşrulaştıramazsınız.
Tekrar edeyim niçün!

Niçün sadedinde söylediğinin mesele ile rabıtası ne! Malın artması eksilmesi değilki iddianız, size iddianızıda biz mi hatırlatacağız muhterem!Demektesinizki "kurandaki oranlar her bir varis tablosunda olduğu gibi uygulanmıyor ve bundan mütevellid matematik hata var"

Böyle mi değil mi!

Reddiyede de oranlar değişmekte artmaktadır, böyle mi değil mi!

Bu hal ile tersi avliye tam olarak aynı gereklilik ve delillerle vucuda gelmekte!

Böyle mi değil mi!

Bu sebeple reddiye içün kabul edilen pek tabii ve zarureten avliye içünde kabul edilir olmakta ve bu itirazınızda geçersiz kalmaktadır!

Böyle mi değil mi!

Tekrar edeyimki itiraz edebilmeniz içün iki hal arasında iddianız nazara alınarak fark ortaya koymalısınız! Hiç bir nass deliliniz olmadan kuranda zikredilen oranların her bir varis tablosunda aynısı ile uygulanması gerektiğini iddia etmenizden mütevellid sizin içün reddiyede avliye de aynı haldir ve esasta da belirttiğim gibi bu iki içtihadi hal aynı gereklilik ve delillerle vucuda geldiğinden bu iki hal gerçekte de benzerdir!

Bundan mütevellid birinin meşruiyeti veyahut gayrı meşruluğu aklın zarureti icabı öbürününde meşruiyeti veyahut gayrı meşruluğudur çünkü ikiside benzer meşruiyetten doğmakta içtihad için gerekli aynı şartlara haiz bulunmakta ve aynı akli ve fıkhi kaide ile karara bağlanmakta!


Ne idi o kaide muhterem!

Nassın muktezasıyla sabit olan, nass ile sabit olan gibidir!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ben demiyorum, Ömer'in kendisi diyor. Yahu neden bir türlü şu açık-seçik cümleye bir izah getirme zahmetine katlanmıyorsunuz?
Evvela gerçekte ömerin ne dediğini muhimsemek lazım, gerçeğe sadakat şarttır, olmadan olmaz! Halife ömerin ne dediğini ve bunu nasıl anlamak lazım geldiğini sarih türkçe ile ortaya koyduk, birde bunları zati neredeyse her mesajımızda yazdık, amma iradeyle "anlamamak" halinde direnmekliğinizden izah getirme zahmetine katlanmıyorsun demektesin muhterem ve bununla hem benim yazdıklarıma hem akla gözlerini yummakta ihanet etmektesin!

Bak şu satırlar onyedi numaralı mesajımdandır!

Asıl yazılanlara nazar etmeyen üzülerek söyliyeyimki sensin muhterem, halife ömerin sözleri ile ilgili yazdığın şeyler içün sana "Muhterem mesajının bundan sonraki kısmında hem sana anlatılan bahisleri tekrar gündeme getirdiğin hem malesef müracat ettiğin kaynakların demediğini demiş gibi naklettiğin hemde o kaynaklarda seni ve iddianı çürüten ifadeleri görmezden geldiğinden, mesajının devamını ele almak ve seni incitmek istemiyorum çünkü ya ıstılahı bilmemekten mütevellid büyük hatalar yapmaktasın veyahut bildiğin halde yanlış konuşmaktasın!" demiş idim!

İmdi tekrar halife ömerin sözlerine nazar edip hala yukarıdaki sözleri diyebilmekle kalmayıp sıkılmadan birde halifeye şu yorumu isnat etmektesin "Allah bu durumda aslında bu oranları farz kılmış, ama bu oranları vermeye kalktığımda mal yetmiyor"

İmdi muhterem anlaşılmaktadırki esasta meselenin özünü anlamak ve doğruyu öğrenmekten çok, bu bahiste uzatmaları oynamak derdi ve azmindesin!

Evvelinden sana müteaddid defalar gösterdiğim gibi farz sahipleri ve hisseleri tabirinin künhü nedir! Üç ayette zikronulan tablolardaki paylardır! Başkaca varis tabloları içünde bu ayetlere müracat edilmesinin tabiiliği ve hikmetini iki misal üzerinden sana gösterdim!

Burada da halife ömerin sarahaten dediği hadi diyelim ıstılaha yabancısın ve anlayamadım, farz hisse sahiplerinin ashabı feraizden misalen kocanın payını mevcut durumda zikretmektir! Bunu zati yapmalıdır çünkü kıstası o ayettir, bundan mütevellid ömerin o payları niçün zikrettiği sarihtir!

Ashabı feraizin payları bu varis tablosunda bir araya geldiğinde paylar mahreci aştığında halife ömer içtihadda bulunuyor çünkü "Allah (cc) ın Kitab'ında sizin için farz olan bir taksim şekli görmüyorum. " diyor!

İmdi bu söz sarahaten "kuranda sizin için, yani böyle bir varis tablosunda farz emredilmiş bir taksim şekli yani falan paylarla bir taksimat görmüyorum" demek iken, analisanının türkçe olduğunu sandığım sen, bunu tevil de diyemeyeceğim bir şekilde nasıl çarpıtabilmektesin!

Muhterem, türkçede sıkıntı var ise o vakit ömerin ana lisanı ile ne dediği üzerinden yürüyelim ne dersin!

Halife zikrettiğimi söylemekle de kalmıyor, bu varis tablosu içün farz kılınmış bir emir olmadığını sarahate kavuşturan şu sözleride söylüyor "Ama ben şöyle düşünüyorum; bu eğer doğru ise, Allah (cc) dandır. Yanlışsa, bendendir. Hissedarların hepsinin hisselerinde eksiltme yapmayı düşünüyorum."

Yani bir içtihad yaptığını bunda da hata etmiş olabileceğini sarahaten ortaya koyuyor halife!
İmdi yazılanları okumayan kimmiş!

Ömerin ne dediğini muhimseyen ve muhimsemeyen kimmiş!

Ve muhimi ömerin sözlerineki sarahaten ortadadır ve izaha gerek yoktur yinede izah getiren kimmiş ve daha muhimi ömerin bu sözlerinin hemen akabinde söylediği ve burada konuşulan batıl iddiayı berhava eden sözlerine gözlerini yuman kimmiş!

Bak muhterem altını kalın kalın çizmekteyim, konuşan ahmet mehmet, alchindus veyahut ulpian değil, halife ömer! Hz. Muhammedin en yakınında bulunmuş islamın ikinci halifesi kuranı anlamada ehliyeti herkesce kabul edilmiş, hilafeti süresince ictihadları ile islam fıkıh ve içtihad geleneğinin en büyük başvuru mercilerinden olmuş ömer varislere diyorki "kuranda sizin için, yani böyle bir varis tablosunda, farz, yani emredilmiş bir taksim şekli, yani falan paylarla bir taksimat görmüyorum"

Tekrar edeyim analisanın türkçe ise şu kelamdan ne anlamaktasın bir yazıver!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu talebiniz yersiz ve akıl-dışı, aynı şeyi tekrarlayıp duruyorsunuz.
Yersiz ve akla muhalif olan, kuran bir varis tablosunda bir bütün içün bütünü aşacak paylar zikretmemiş iken "kuranda matematik hata var" demektir ve tam münasip olan "eğer muhal farz böyle bir şey var ise kuranda bir varis tablosunda bir bütün içün bütünü aşacak paylar zikredilmelidir, var mıdır böyle bir ayet!" demektir!

Buna cevap verememek ve bu talebi akla uzak göstermek iddianın batıllığının zımni itirafı ile birlikte gerçeğe sadakatsizliktir!

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Kuran'da zaten cümlelerin hepsi tek tek izole haliyle farklı varis tablolarını düzenlemiyor.
Muhterem artık sıkıntın o kertedeki aynı mesaj içinde kendini tekzip etmektesin!

Bir var dediğine sonradan yok demektesin! Daima yanlışlarını düzeltmekle meşgul olamayızki! Yazdığım varis tabloları içün defaatle "burada hata var şu varis tablosu burada yoktur yada başkaca şu varis tablosu vardır diye düşünmekte isen yazıver" dememe rağmen yazamadın çünkü yazdıklarım doğru idi!

Doğruya doğru diyememek gerçeğe sadakatsizliktir amma bunu da geride bırakıp olanı inkar etmek çok daha vahim bir haldir muhterem!

İmdi muhterem artık uzatma dakikalarıda tükenmiştir!

İddianı ispat içün zikretmen zaruri olan hiç bir hususu zikredemeyeceğini zımnen itiraf ettiğine, bu iddianın batıllığını kuran metni ve sahabi görüşleri ile ortaya koyduğumuza göre artık senin içün geriye kalan bir iş vardır!

Bunu yaparak müslüman olmazsın amma sözüne itibad edilir biri olmaya devam edebilirsin!

Gerçeğe sadakat şarttır muhterem, bu muhim hususu tekrar ifade edelim!
  #20  
Alt 29-10-2009, 00:08
ulpian - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ulpian ulpian isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Jul 2009
Mesajlar: 4.880

Başarı Ödülü 

Standart

sayın Alchindus,

lütfen şimdi meseleyi onur/kibir meselesine dönüştürmeden bütün açık-yürekliliğinizle bu mesajı bir okuyunuz. ''Avli gerektiren varis tabloları Kuran'da zaten yoktur.'' cümlenizin yanlış olduğunu kabul edeceğinizden bu sefer eminim. Daha önce de dediğim gibi, bu iddianızın yanlışlığını kabullenmekle zorunlu olarak Kuran'da matematik hatası olduğunu da kabullenmiş olmazsınız. Bir an için tartışma psikolojisinden çıkıp, sizin şu yazdıklarınızı ve akabindeki açıklamalarımı tüm samimiyetinizle okuyunuz.


Alchindus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Hakikat şudur muhterem, bu üç feraiz ayetleri kendi içlerinde varis tabloları verir, bu ayetlerin inme sebebleri içün rivayet edilen nuzuli esbab rivayetlerine bakmak dahi bunu anlamak içün kafidir, nazarına defaatle verdiğim gibi islamın ilk halifesi hangi ayet hangi varis tablolarını ve burada hangi varislerin paylarını zikretmektedir bunu ifade etmiştir!


Bu nuzuli esbab rivayetleri gibi kuranda bu üç feraiz ayetinin yer aldığı kısımlar dahi bu üçünün birbiri ile münasebettar varis tabloları olmadığını ortaya koyar!

Bu ifadeleriniz tartışmanın neden ve nerede kilitlendiğini ve hangi noktada bir düşünce hatasında olduğunuzu açıkça göstermekte.

Nisa/11 ve 12'nin nüzul sebebi zaten aynı olaydır!

Sad b. Rabi ölür ve geride iki kızı, karısı ve bir erkek kardeşi kalır. Bunlar arasında paylaşımın nasıl yapılacağı ile iligli olarak bu iki ayet gelir.

İki kıza verilen pay Nisa11'de açıklanırken, kadına düşen pay Nisa12'de tespit edilir.


Yani bu iki ayetin geliş sebebini oluşturan olayın kendisi zaten tek bir cümle veya ayet bütünlüğü içinde ele alınmamıştır. İki ayetin ilgili cümleleri birbirine ''münasebettar'' bir varis tablosunu oluşturmaktadır.

Demek ki, yanlış iddilarınızın temelinde bu hatalı bilgi yatıyormuş.


Şimdi benim daha ilk mesajımda vermiş olduğum Ebu Bekir'in sözlerini de doğru şekilde anlayabilirsiniz:

"Allah Teâlâ'nın Nisâ sûresinde ferâiz (miras hukuku) hakkında indirmiş olduğu âyetlerden birincisi (Nisa/11) çocuk ve baba hakkındadır. İkincisi (Nisa/12) koca, karısı ve ana bir kardeşler hakkındadır. Üçüncüsü (Nisa/176) ana, baba bir veya baba bir kardeşler hakkındadır."

Yani: Eğer varis tablosunda mesela sadece çocuk var ise, sadece Nisa11 geçerli. Ama hem çocuk hem de karı/koca var ise o zaman Nisa11 ve Nisa12 aynı anda ve aynı varis tablosu için geçerli.


Muhterem,
umarım bu sefer görebiliyorsunuzdur hatanızı. Çünkü daha açık gösteremem.

Kendi mesajınızın yukarda alıntıladığım bölümünü tekrar okuyunuz:

İddialarınız:
=> ''bu üç feraiz ayetleri kendi içlerinde varis tabloları verir''
=> ''bu üçünün birbiri ile münasebettar varis tabloları olmadığını ortaya koyar!''
=>
''bu ayetlerin inme sebebleri içün rivayet edilen nuzuli esbab rivayetlerine bakmak dahi bunu anlamak içün kafidir''


Bu iddialarınızın yanlış olduğunu kabul edecek misiniz muhterem. Gerçekten çok merak ediyorum!

Nüzul sebebi
: Sad b. Rabi şehit olur. Geride iki kızı, bir karısı ve bir erkek kardeşi kalır.

Bu olay için Nisa11 ve 12 gelir.
İki kıza üçte iki verileceği Nisa11'in bir cümlesinde açıklanırken, karıya sekizde bir verileceği Nisa12'nin bambaşka bir cümlesinde açıklanmıştır.


Yani baştan beri dediğim gibi, Kuran'da zaten hiçbir varis tablosu bir cümle bütünlüğü içinde yer almamış. Farklı bir düzenleme tekniği kullanılmış.

Nüzul sebebini oluşturan durumdan devam edersen, mesela ''ölenin iki kızı, bir karısı, bir de kardeşi var ise'' denmemiş. Çocukların payları (farklı durumlara göre) Nisa11'de belirtilmiş, karı-kocanın payları (yine farklı durumlara göre) Nisa12'de belirtilmiş. Zaten Ebu Bekir'in sözü de tam da bu yalın gerçeği ifade etmekte.

Ve yine baştan beri dediğim gibi, pratikte karşımıza çıkan bir varis tablosu'nda Kuran'a göre ne yapacağımızı belirlemek için, bu üç ayetin bu varis tablosu ile ilgili olan cümlelerini zihnimizde birleştirerek uyguluyoruz.

Yani (nüzul sebebinde olduğu gibi) ölenin iki kızı, bir karısı ve bir kardeşi var ise, BU DURUM İÇİN GEÇERLİ OLAN cümleleri bu üç ayetten ayıklıyoruz ve zihnimizde birleştirerek uyguluyoruz. Ayetlerde kullanılmış olan düzenleme tekniği bu!


Yani sayın Alchindus,

''Avli gerektiren meseleler Kuran'da zaten yoktur. Çünkü bu durumlar bir ayet/cümle bütünlüğü içerisinde yer almamıştır'' iddianız külliyen yanlıştır. Ayrıca bilmelisiniz ki, avl'i gerekiren farklı varis tabloları vardır ve bazıları sadece Nisa11 ve 12'nin birbiriyle münasebettar olarak oluşturduğu tablolardır (yani Nisa/176'nın ilgili olmadığı halde, avlin gerekli olduğu durumlar da vardır).

Dediğim gibi, ''Bu tablolar Kuran'da yoktur'' iddianızdan en geç şimdi vazgeçme durumundasınız. Bu iddianın yanlış olduğunu kabullenmekle, Kuran'da matematik hatası olduğunu otomatikmen kabul etmiş olmazsınız. Fakat bu iddianızın yanlışlığını kabul etmeye mecbursunuz.

Dilinizden düşürmediğiniz GERÇEĞE SADAKAT ilkesi bunu mecbur kılmakta.

saygılarımla




Konu Kapatılmıştır

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Allah'ın Matematik Hatası... exclusive Önerdiğimiz Başlıklar 1449 06-02-2019 01:23
Allahın matematik hatası... exclusive İslam 51 31-01-2019 01:34
Kur'an'da Matematik Hatası aydoe Multimedya 45 21-01-2019 05:08

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 19:42 .