Leonardo´isimli üyeden Alıntı
İdris Akyüz önemli bir konuya değiniyor. Dr. Sedef Kabaş da güzel açıklıyor.
Benim ekleyebileceğim şu:
Fransa'da sarayda Latince yerine Fransızca konuşulması 1 François yani Kanuni zamanına tekabül ediyor. Academi Française, yani bizdeki T.D.K.'nın karşılığı olan kurum da XIII Louis zamanında yani 1635'de kuruluyor.
İdris Akyüzün sözünü ettiği problemler var. Ama dile biraz zaman da tanımak lazım. Yani 100 yıl, 200 yıl, 300 yıl.
Dil zaten zaman geçtikçe zenginleşen, kelime sayısının filan zamanla arttığı canlı bir varlık diyebiliriz.
Dil ırkçılığından öz edilmiş. Da ben çocukken "tayyare" denmesine sinir olurdum. "Uçak" olan bir şeye niye "Tayyare" diyelim?
+ şu da var. Bizdeki edebiyatçılar Arapça / Farsça / Osmanlıca bilir örneğin ama, Batı dilleri de Latince ve Yunancaya dayanır. Bunlar insanlığın en erken yazılı eserlerini veren dillerdir. Farça dediğin 6 yy'da Arap istilası sırasında tahrip edilmiş. Arapça'da 6 yy'da başlıyor. Latince MÖ 200, Yunanca MÖ 7yy'da yazılı eser vermeye başlıyor. Yani batılıların bölye bir 500 sene diyelim. avantajları var.
Bendeki TDK sözlüğü 90,000 kelime.
Fransızca'da daha çok kelime olduğu doğrudur. Ama saydığım sebeplerden.
Bir de dilimiz "fakir" de değil. İnsanların kendi eğitimsizlikleri / az kitap okumaları belki eğitim sisteminin yetersizlikleri filan da var.
|
Bize ne öğrettiler?
İşte yok efendim Fransa zor durumdaymış yardım istemiş, bizimkiler dalga geçmiş ahahaah yardım etmişler falan filan.
Ya birader, yardım ettiğin doğrudur. Ama Osmanlı, Fransa'ya kriptolu kitaplarla mesaj iletmiştir. Ne Osmanlı Fransa ile dalga geçmiştir, ne Fransa Osmanlı'dan çaresizce yardım istemiştir.
Burada gayet dengeli bir ikili ilişki söz konusudur. Lakin Osmanlı halkı reform geçiremediğinden o kadar karacahil ki sözler nerelere çekilmiş. Birini küçük görüyorsan bil ki küçük olan sensin! ki küçük olmak evrimsel bir avantajdır o kısım bambaşka