kim´isimli üyeden Alıntı
12 eylülü yaşamış olabilirsiniz. Bizde okuyoruz dinliyoruz.
Bir gün önce insanlar birbirinin boğazını sıkıyorken.
birgün sonra herşey sonbuluyor.
Sonra diyorlarki darbenin şartları olsun
diye bekledik. Darbe sonrasında adına sol denen kesim
daha çok zarar görmüş. sağ denen kesimde zarar görmüş.
ama kullanılmaya gelince iki kesimde güzelce kullanılmış.
Okuduklarımızdan öğrendiğimiz bu.Birde amcamın anlattıkları varki.
hiç yaşamayı istemem bugün.
Ama aynı senoryoları yaşatmak içim
balyoz. yakomoz. kafes. laika. Ayışığı. Sarıkız. İrtica eylem pilanı.
gibi çalışmalar gösteriyorki. Turan Dursunda bu yapılanmanın eseri ve
infazıdır.
Yoksa hiçbir düşünce çalışması bukadar çılgın olmaz.
Fatih ve beyazıt camilerinde halkın üzerine bonba atmak.
Danıştayı basıp hakimleri öldürmek.
Sonrada Müslimanları terbiye etmek. Rahmetli Ecevitte bu profokasyonlar nedeniyle beyin kanaması oldu.
|
Yürü be, kim tutar seni ergenekonu da bağlamaışsın turan dursun' a helal sana.
"Yoksa hiçbir düşünce çalışması bukadar çılgın olmaz.
Fatih ve beyazıt camilerinde halkın üzerine bonba atmak.
Danıştayı basıp hakimleri öldürmek."
Adı üstünde tatbikat bu tatbikat askerlik yaptınmı sen, tatbikatın kelime anlamını biliyormusun?
Okulda çok değerli hocam Sn. Erol AKTI ( eski akşam gazetesi mesul müdürü) medya dersinde net bir cümle kurdu ve kafamıza kazımamızı istedi.
Medya ticari bir müessesedir. Gazete sahibi sabah dükkanını açarken " bakalım ne kaybetcez" diyerek açar ve akşak da "bakalım ne kadar kazandık" der. medya bu işi para kazanmak için yapar, kısacası medya satılıktır. Tarihteki en net ve tek örneği ise budur (tabi aklı olan diğerlerinide görür) :
Solcu, Marks'ın arkadaşı gazeteci
Swinton, 1880 'lerde New York Times'ta yazıyor. Gazete satın alındıktan sonra düzenlenen toplantıda, davetli gazeteciler basının onuruna kadeh kaldırmak üzere kürsüye çağırıyorlar onu.
Swinton elindeki kadehiyle kürsüye çıkıyor. Çıt yok...
Ve tarihi cümleler dökülüyor bir bir ağzından.
"Dünya tarihinin şu anına dek, Amerika'da "Özgür bağımsız basın" diye birşey olmamıştır. Bunu siz de biliyorsunuz biz de..." diye başlıyor sözlerine; "Hiçbiriniz düşündüklerinizi olduğu gibi yazmaya cesaret edemezsiniz. Bunu yapmaya kalktığınızda yazdıklarınızın önceden basılmayacağını bilirsiniz çünkü. Çalıştığım gazete bana düşüncelerimi özgürce yazmam için değil, tersine yazmamam için haftalık bir ücret ödüyorlar. İçinizde benzer biçimde benzer ücret alan başkaları da vardır. Düşüncelerini açıkça yazacak kadar salak olan herhangi biri, sokakta başka bir iş arıyor olacaktır. Gazetemin herhangi bir sayısında düşüncelerimi apaçık yazmaya izin verseydim, 24 saat dolmadan işimden atılırdım. Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, saptırmak, kötülemek, servet sahiplerine dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de… Öyleyse şimdi burada "bağımsız özgür basının" (!) "şerefine" (!) kadeh kaldırmak saçmalığı da nereden çıktı? Bizler, sahnenin arkasındaki zengin adamların oyuncakları, kullarıyız. Bizler ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız...
Onlar ipleri çekiyorlar ve biz dans ediyoruz.
Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkalarının malı.
Bizler entelektüel fahişeleriz.”
Not: Swinton toplantıyı şaşkın bakışlar arasında terk etti.. Gazeteden istifa etti ve kimseden para almaksızın 'John Swinton's paper’ diye tek yapraklı bir "gazete" çıkartmaya başladı.
Medyaya neden inanayım, satılık medya. Dedemin yada dönemin büyüklerinin anlattıklarıyla-yazılı kaynaklar arasında alaka yok...
Dayanağın medya öylemi.....