11-09-2008, 02:20
|
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
|
|
Saygideger arkadaslar;
Inanc kavrami uzerine dusunce ve davranis sunarken, neden hep dini bakis acisi kullaniliyor? Inanc kavramini algilamak icin, olaya sadece dini bakis acisiyla bakmak yetmez.
Inancin kokeni, soyuttur. Cunku, inanc, bes duyuyla degil; sezgi ve duyumla ilgilidir. Elle, tutulup, gozle gorulmeyen tum kavramlarin temeli inanctir.
Dogru, guzel, iyi ve karsitlari, demokrasi, hurriyet,v.s., yani tum sosyal, siyasal, etiksel, estetik, mistik, dogaustu, dunyaotesi v.s. kavramlar ancak inancla ifade edilir.
"Bu dogru" dendiginde, bu cumleyi kullanana gore, onun dogruluguna inanilmistir. Cumleyi kullanan, bunun dogrulugunu, kendine gore sezmis ve duyumunu almistir. O yuzden inanclar; degisken, goreceli, soyut ve ozneldir.
Sadece inanc iceren kavram, o kavramin inancini tasiyan ve ona paralel dusunenler icin inanclilik gecerlidir. O kavramin inancini tasimayan icin ise aksi, yani inancsizlik gecerlidir.
Saygilarimla;
evrensel-insan
Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
|
11-09-2008, 04:55
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 07 Sep 2008
Mesajlar: 39
|
|
Sayın evrensel-insan söylediklerinize katılmakla birlikte bir hatırlatmada bulunmak isterim başlığı açan sayı forum üyesi volkantr inanç olgusunu din ekseninde, giderek islam özelinde ele almış...
Bu yüzden devamında ki yazılar bu çerçevede gelişti.Söylediğiniz gibi inanç kavramı bağımsz olarak ele alınmalı 'inanmanın patolojisi' inanmanın ne olup olmadığı kesinlikle tartışmaya açılmalıdır.
Saygılarımla
Eğer doğa hakkındaki cahillik tanrıları doğurduysa,doğa bilgisinin onları yok etmesi beklenir.
|
11-09-2008, 20:29
|
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
|
|
Saygideger lucretius;
Söylediğiniz gibi inanç kavramı bağımsz olarak ele alınmalı 'inanmanın patolojisi' inanmanın ne olup olmadığı kesinlikle tartışmaya açılmalıdır.-lucretius
Yukarida senden yaptigim alinti iceriginde, benim daha once yazdigim analitik bir yazi var.Asagida linkini veriyorum.Bir goz atarsan, belki konu daha kapsamli degerlendirilebilir.
http://www.turandursun.com/forumlar/...?t=5958&page=7
67 nolu yazi
Saygilarimla;
evrensel-insan
Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
|
10-12-2008, 12:38
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 09 Dec 2008
Mesajlar: 15
|
|
Dine inanmak ve dindar olmak
İnsanoğlunun dinlere inanmasının en en önemli sebeplerinden birisi "ölümü reddetmek, öldükten sonra dirilip sonsuza dek yaşamak" fikrinin insan iç dünyasında (ruhunda denir ya hani) o dayanılmaz cazibesidir! Kim red edebilirki böylesine süper bir şeyi... Kaldı ki, oradaki, 2. yaşamda, ne dert var, ne acı, ne parasızlık, ne de işsizlik! Kutsal kitaplar "bu kelimeleri" direkt olarak kullanmıyor iseler de, bunu ya ima ediyorlar, ya da dinlerin "insan" yorumcuları bunları bu şekilde kitlelere sunuyorlar... Evet, afyon işte, bu manada, aynen de kokaini çekip "herşeyden uzaklaşmak / o anlık arınmak" gibi...
Ölümle yüzleşen insan (ki gerçekten de zordur) bunları zaten aşacaktır. Ateist aşmıştır; aşmış olmak zorundadır. Bu fikri aşıp atamayan ise, halen o "mükafatın" peşinde koşacaktır. Din adına "teklif edildiği" için bu "sonsuz yaşam" fikri, insanlar da buna, "lotodan 2 M YTL kazanmaktan daha kolay ve olası" bir şey olarak bakarlar. Yani, buradaki ikramiye, "inanan herkese dağıtılacaktır".
İşte, bu persfektifden bakıldığında, inanmaya devam etmeleri de çok makuldur. İnanan inanmaya devam edebilir. İkramiyelerin dağıtılıp dağıtılmayacağını ise asla bilemeyeceğiz. Ama bunu İNANANLAR DA BİLEMEYECEK. İnanan için acı bir çelişki olmalı bu...
Bana göre, ÖLÜM GERÇEĞİ olmasaydı (tabi ölüm gerçeği insana özgü bir durum, hayvanlara değil, çünkü bilinç sahibi değiller) DİNLER DE OLMAZDI! gereği de kalmazdı. Bu dünyada yapılan tüm zulümler, bu dünyada zaten cezalandırılıyor (modern hukuk çerçevesinde)... Ancak, dini kullanarak, BUSH mesela, HUKUK adına cezalandıralamıyor, kaldı ki bu adam İNANANIN ÖNDE GİDENİ, ama işlediği GÜNAHLARIN sonuçlarından da korkmuyor. Bunun sebebi, TANRININ Amerikayı çok sevmesinden dolayı olabilir mi acaba dostlar?
Kısacası, BUSH ve onun gibilerinin bir bildiği var bizim bilmediğimiz...!! Yani, bunlar, ya aslında öteki tarafa hiç inanmıyor, ama inanırmış gibi yaparak bizleri tanrı adına kandırıyorlar, ya da kendileri DİNE ve TANRIYA HİÇ İNANMIYORLAR...!! Sizin aklınız bu ÇELİŞKİYİ NASIL ÇÖZÜMLÜYOR?????
İşte, bu da dinin diğer bir afyonu. Toplumsal sömürü aracı... Sindirme aracı... Sizleri, öteki tarafta ölümsüzlük mükafatı ile kandırıp afyonlarken, bir yandan da sizlerin ZULME ve SÖMÜRÜYE karşı çıkmanızı engelliyorlar. Kaldı ki, öteki taraf mükafatı olduğunu varsaysak bile, bu insanların DİN ve TANRI adına yaptıkları etik mi? İnananların buna EN FAZLA TEPKİYİ göstermeleri gerekmez mi????
NOT: Dinin neler adına kullanıldığının BİLİNCİNE VARABİLMİŞ BENCE AZ SAYIDA İNANAN İNSANA (ki belli ki sayıları çok çok az) saygı duyarım, AMA böylelerine OY VERMEDİKLERİ sürece. Bir de oy veriyorlarsa, o zaman DİN VE TANRI ADINA YAPILAN ZULMÜN BİR PARÇASIDIRLAR. Bunu vicdanlarında ve dindarlıklarında sorgulamalıdırlar.
İNANANLARIN DÜŞÜNMESİ İÇİN BİR AÇILIM:
TANRI ölümsüz ve SONSUZ olduğuna göre, İNANANLAR DA aynı şekilde (öteki tarafda) ölümsüz ve sonsuz olacaklarsa; o zaman, inananlar, adeta Tanrı'nın en önemli özelliklerinden birini edinmeyecekler midir? (Yaratabilmerk hariç?)
Ama bu açılımın tarihsel çelişkisi var:
Tanri olduklarını ve/veya olabileceklerini iddia eden tarihteki pek çok kral (monoteist dinler öncesinde) olmuştur. Ama, dinin vaat ettiğine bakılırsa, monoteist zamanlarda da (günümüzde) bu anlayış halen değişmemiştir (bkz. yukarıdaki sonsuz yaşam vb. vaat).!!!
IRONİ: Tek farkın, şimdilerde BUSH (mesela) çıkıp ben TANRI olacağım diyemiyorsa da (en azından insan aklı Tanrı olunamayacağını İDRAK etmiş olmalı), öteki tarafta olabileceğini düşünüyor olması mıdır dersiniz?
Saygılarımla
Konu zenith tarafından (10-12-2008 Saat 13:11 ) değiştirilmiştir.
|
10-12-2008, 13:03
|
|
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 06 Oct 2007
Mesajlar: 3.982
|
|
''İşte, bu da dinin diğer bir afyonu. Toplumsal sömürü aracı... Sindirme aracı... Sizleri, öteki tarafta ölümsüzlük mükafatı ile kandırıp afyonlarken, bir yandan da sizlerin ZULME ve SÖMÜRÜYE karşı çıkmanızı engelliyorlar.''
Ne kadar aç yoksul sömürülen ülke varsa aşırı dinci yönetimler altında olmasının nedeni bu olsa gerek.
Ülkemiz içinde öngörülen ılımlı islam modeli ülke kaynakları yağmalanırken ve geleceğimiz ipotek altına alınırken halkı uyuşturmak amaçlı olsa gerek.
''Bana göre, ÖLÜM GERÇEĞİ olmasaydı (tabi ölüm gerçeği insana özgü bir durum, hayvanlara değil, çünkü bilinç sahibi değiller) DİNLER DE OLMAZDI''
Katılmıyorum bazı hayvanlar öleceklerini hissederler,örneğin bir köpek öleceğini anladığında kaybolur ve ölüsünü sevdiği sahiplerinin görmesini istemez.
''asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek,aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur''
|
10-12-2008, 13:19
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 09 Dec 2008
Mesajlar: 15
|
|
aydoe´isimli üyeden Alıntı
Katılmıyorum bazı hayvanlar öleceklerini hissederler,örneğin bir köpek öleceğini anladığında kaybolur ve ölüsünü sevdiği sahiplerinin görmesini istemez.
|
Evet, bu dediğin doğru... Ama bir problemli alan var... Ben kısaca yazdım tabi bu durumu. Ben, SÜRECİ; yani, bilincin, geçmiş, şimdi ve geleceğe ilişkin, insana özgü algılamasını (ki bu çok öenmlidir) es geçtim. Yani, bir köpek kenara çekilir ölümü geldiği zaman, ama gerçekten de "ben yolun sonuna" geldim diye bir idrak içine girer mi (ki bence GİREMEZ), yoksa bu bir bilinçsiz hareket midir?
Buna diyebileceğim son şey, köpeğin öleceğini dahi, ANCAK o ölüm anının hemen öncesinde bilmesi, geri kalan TÜM SÜREÇLERİNİN bilincinde olmadığıdır. Eğer, o kenara ölmek üzere çekildiği anlar bir SÜREÇ sayılabilirse, sayılsa dahi, ne kadar süreçtir, bu da tartışmaya açıktır.
Sanırım, kısaca da olsa aktarabildim. SÜREÇ = EVRİM... Süreçsiz evrim, evrimsiz de süreç olmaz...
Saygılarımla
|
10-12-2008, 13:38
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 09 Dec 2008
Mesajlar: 15
|
|
Bir diğer ilave açılım...
Bir önceki yazıma, örnekli bir açılım daha getirmek istiyorum, ki bu, doğum-ölüm ikileminin nasıl da "ilk önceleri" evrimleşmiş olabileceğine, ve bu algılamanın (farkındalığın) beynin gelişmişliği ile nasıl bir paralellik gösterdiğine ilişkin olacaktır:
Filler... ölülerini koklar, onların "ölmüş" olduğunu algılar, ve hatta gözyaşı dökerler. Bunun 2 sebebi var:
1- Fillerde beyin, kendi evrimleri içindeki BUGÜNKÜ genel konumları itibarıyla, "belli ölçüde" artık gelişmiştir.
2- Bu gelişim de, doğanın EN ASAL özelliği / çelişkisi olan YAŞAM/ÖLÜM ikileminin EN İVEDİLİKLE algılanan bir özellik olmasını sağlamıştır.
NOT: Bizim atalarımızın da ilk önce algıladıkları, kendi etrafındaki diğerlerinin "ölümleri" ve "doğumları" olmuştur, çünkü beyinleri, kendi gözlerinin önünde süregelen bu "olayları" 1/1 şeklinde, yakın planda, yani daha algılanmaya açık bir şekilde tescil etmiştir. Ancak, ölülerini gömmemişlerdir mesela. Bu da sonradan gelişmiştir. Aynen din gibi... Yani, idrak etme eylemi, TEKRAR EDENİN SAYISININ FAZLALIĞI ile doğru orantılıdır. Ne kadar tekrar, o kadar idrak (Tescil) ve algılamaya ve öğrenmiş olmaya giden süreç...
NOT: Neden ilk Tanrı "GÜNEŞTİR"????
Konu zenith tarafından (10-12-2008 Saat 13:44 ) değiştirilmiştir.
|
11-12-2008, 00:52
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 09 Dec 2008
Bulunduğu yer: Brüksel
Mesajlar: 39
|
|
Not'a cevap: Yaptığın açıklamalara göre Güneş'in her gün doğup batmasından dolayı yani tekrar etmesinden dolayı insanlar onu algılamışlar, tabi sonrasında yapılan gözlemlerle muhtemelen onun çok müthiş bir şey olduğunu düşündüklerinden Tanrı ancak bu olabilir demişler. İyi seçim
Bana göre inanma ihtiyacının altında yatan psikolojik neden
1.Korunma-Sığınma ihtiyacı
2.Adalet duygusu
3.Korku
Birincisi ile başlarsak; insan sonuç olarak mükemmel olmadığından ve her problemle başa çıkamadığından ötürü ona bu gücü vermesini sağlayacak ya da onu karşılaştığı problemden kurtaracak, koruyacak bir şeyler arar. İşte bunu da bir şeye ya da birine inanarak sağlar. Bazen bu şey küçücük bir taş, bazen bir tanrı ya da özel olduğuna inanılan herhangi bir şey olabilir.(illa din olması gerekmiyor)
İkincisi ise adalettir. İnsan dünyaya geliyor, belli süreçlerden geçiyor. İyi şeyler de yaşıyor, kötü şeyler de. Ama nedense hep şükrediyor? Çünkü öldükten sonra ya dünyaya çok daha iyi koşullarda geleceğini ya da öbür dünyada ödüllendireleceğini düşünüyor. Bu da onun tamamen bir adalet duygusu aramasından kaynaklanıyor. (bu durum genelde dini inançlarda görülüyor)
Üçünsü ise korkudur. İnsan atalarından duyduğu korku dolu hikayeleri duydukça mecburen o yaratıcıya sahte bir sevgi ama gerçek bir korkuyla bağlanıyor. Ona koşulsuz şartsız inanıyor. Çünkü inanç yetmiyor, iman da lazım. Eğer koşulsuz şartsız inanmazsa, şüphe ederse onu cehennem denen ateş kazanı bekliyor.
I'm not a complete idiot.Some parts are still missing.
|
26-10-2011, 23:20
|
|
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 03 Aug 2010
Mesajlar: 14.706
|
|
Tatmin de onemli bir unsur, inanma sebeplerine dair.
|
Yetkileriniz
|
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.
HTML-KodlarıKapalı
|
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 16:07 .
|