Başlığı görünce yeni bir şeyler duyarım diye girdim içeri.
Yok, hep aynı masallar.
Kaynak olsa tamam, anlarım. Ama belgesiz, kaynaksız tarih olmaz malesef, safsata olur.
Bu arkadaşımızın anlattıklarını yıllardır bazı İslamcı yazarlar da anlatıyor, çok duymuşsunuzdur. Ama daha tek bir kaynak gösterene rastlamadım. Kaynak sorduğumda da hep bir kaçamak cevaplar görüyorum.
Burda ise kaynak olarak çok ilginç bir şekilde dönemin Divan-ı Harp Başkanı General Mustafa Muğlalı'nın raporu gösterilmiş.
huzurcan´isimli üyeden Alıntı
DELİLLER :
1- GENERAL MUSTAFA MUĞLALI'nın olay hakkındaki raporu
|
Bu arkadaşımızın Mustafa Muğlalı'nın raporunu okumadığı belli. Rapor hakkında bilgi vermeden önce Muğlalı'nın mahkemede sanıklara hitaben yaptığı konuşmadan bir kesit sunayım:
"Tarikatın münevver tabakalarından bu millet çok zarar görmüştür. Tarikatçılar, daima millet ve memlekete kötülük yapmışlardır. Son 400 senelik Türk tarihi tetkik edilirse Nakşibendiler din ve tarikat perdesi arkasında zavallı saf Müslümanları kalpte saklı olan o ’sırla’ zehirlemiş ve bu millet sizin aletiniz olmuştur."(Kaynak: Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüdler Başkanlığı tarafından hazırlanan 22 Aralık 2002 tarihinde "Haber Takip No : 1776" sayılı yazıyla dönemin genelkurmay başkanına iletilen, "Menemen Olayındaki Gerçekler" isimli 12 sayfalık rapor)
Evet gördük ki Mustafa Muğlalı, olayı "hükümetin tertibi" diye nitelemek şöyle dursun, tarikatçılara o kadar öfkeleniyor ki mahkeme salonunda adamların yüzüne haykırıyor.
Ayrıca iddia sahibi arkadaşın Mustafa Muğlalı'yı da tanımadığı da belli oluyor. Mustafa Muğlalı kim biliyor musunuz arkadaşlar?
Menemen Olayı sonrası kurulan İstiklal Mahkemesi'nin başkanı. Yani sanıkları yargılayan, suçlu bulan ve idama mahkum eden kendisi! Bu arkadaşımız da sanıkların aslında hiçbir suçlarının bulunmadığını iddia ediyor ve kaynak olarak da onları idama mahkum eden paşayı örnek gösteriyor.
Mustafa Muğlalı'nın Menemen Olayı ile ilgili bir raporu var evet doğru. Bu raporda bölgenin kaymakamından jandarma kumandanına dek pek çok kişiyi suçluyor evet doğru. Ama "bu olay uydurmadır, hükümetin tertibidir" safsatasıyla değil. Gepegenç bir asteğmeni kaybettiysek bunun sorumlusunun bölgenin yetkilileri olduğunu söylüyor. Neden önlem almadınız, neden işinizi doğru yapmadınız diye kızıyor. Zaten eğer "bu olayda komutanın ve kaymakamın parmağı var" dese onları da yargılardı. Bölgenin komutanı zaten kendisinden düşük rütbeli bir subay. Ayrıca İstiklal Mahkemeleri'nin geniş yetkilerini de biliyoruz. Cumhuriyet'in ilk yıllarında yeri geldiğinde komutanların hatta milletvekillerinin nasıl yargılandığını da biliyoruz(Hatta Muğlalı'nın kendisi hapiste ölmüştür).
İddia sahibi arkadaşın gösterdiği diğer "deliller" de yine kaynaksız, dayanaksız iddiaları. Delil ve iddia farklı şeylerdir, önce bunun ayırdına varmak gerek. Bir defa tarihte delil olmaz kaynak olur, belge olur. Ortada ne belge var ne kaynak. Öyle gelişine sallanmış yine.
Uzun lafın kısası arkadaşlar, bu teraneler her birkaç yılda bir ısıtılıp önümüze konur. İnanmayın, aldırış etmeyin. Size tarihsel herhangi bir konuda ahkam kesen olduğunda ondan sadece kaynak isteyin. Safsatayla gerçeği bu yolla ayırt edebiliriz.