Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > Hristiyanlık

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #21  
Alt 24-09-2013, 11:13
Vefik Sami Vefik Sami isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 15 Aug 2013
Mesajlar: 2.836
Standart

Natan´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Rica ederim. Ben de sizin gibi bu konularda ilgiliyim. Teolog değiliz. Sadece kendi algımıza göre yorumluyoruz burada. Fikir alış verişiyle öğrenmeye çalışıyoruz.

Benim gibi pis bi adama yanlışlıkla bir kaç diploma verdiler. Hristiyan İlahiyatına ilişkin. Onların yanlışı. Görüyorsun diplomayla adam olunmuyor Hala öğrenme sürecindeyim. Bu konuda daha fazla öğrenebilirsek ne ala bize.

Fakat yorumlama ilkelerine göre bir metni ikimiz burada yorumlamaya çalışabiliriz.
Sizin şu anda iman noktasında nerede olduğunuzu bilemem. Ayrıca üzerime vazife de değil. Lâkin; bir kişi kendi hür iradesiyle, araştırıp inceleyerek Ateist, Agnostik ya da Deist olmuşsa o, içine doğduğu kültürün kendisine dayattığı inancı sorgusuz kabul eden, taklid-i ibâdet ve şartlanmışlığını iman zanneden kişilerden mukâyese kabul etmez şekilde bir teoloji bilgisi üstünlüğüne sâhip demektir.

Hristiyan teolojisi üzerine eğitim almışsınız, yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla. Bu tip eğitim merkezlerinde haketmeden hiç kimseye teoloji diploması vereceklerini sanmıyorum. (Zât-ı âlinizi tenzihen) Eğer buralarda da "torpil" oluyor ise, gerçekten "Dünya'nın çivisi çıkmış" demektir.

MESİH inancı ile ilgili kimi imanlılara belli bir süreyi kapsayan eğitim verildiğini duymuştum. Büyük kentlerin birisinde yaşıyor olsaydım, bu imkânı muhakkak kullanırdım.

Ben ömrümün otuz küsur yılını İslâmi anlama öğrenme heyecânı ile geçirdim. Bu sürenin son sekiz yilı da fiilen bir tarikate intisablı olarak geçti. Dinsel dökümanları inceleme metodolojisi hakkında sizin kadar olmasa da az-çok bilgim var. Ha; yanlışım yok diyemem. Elbette hatâ yaptığım da oluyor ve olacaktır.

Ama ben hatâlara düşmeyi"Ferisi" mantalitesinden çok, "Affedilen Vergi mültezimi" pişmanlığını yüreğimde hissederek isterim. Bilgiye olan ihtiyacım ve açlığım, zihnimdeki kimi cevapsız soru ve kısmen de 'yersiz' denebilecek endişelerimi ortadan kaldırmaya mâtuftur.

Saygıyla

Konu Vefik Sami tarafından (24-09-2013 Saat 11:20 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #22  
Alt 24-09-2013, 12:11
calculus calculus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Mar 2012
Mesajlar: 5
Standart

Herkese merhabalar ben de non-teist olmakla beraber Hristiyanlık üzerine merakı olan birisiyim.

Vefik Sami sizin mektuplarla, gospelleri (incilleri) ayrı olarak yorumlayıp ve de incil eksenli imanlı olmanız çok ilginç.
Alıntı ile Cevapla
  #23  
Alt 24-09-2013, 12:59
Vefik Sami Vefik Sami isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 15 Aug 2013
Mesajlar: 2.836
Standart

calculus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Herkese merhabalar ben de non-teist olmakla beraber Hristiyanlık üzerine merakı olan birisiyim.

Vefik Sami sizin mektuplarla, gospelleri (incilleri) ayrı olarak yorumlayıp ve de incil eksenli imanlı olmanız çok ilginç.
Ben kültür dindarı değilim. Çevremdeki insanlar neye inanmışsa onnu gözü kapalı kabul edemem. Etseydim; hâlen müslüman olarak yaşıyor olurdum.

Bu tavrıma doğrudan tepki koyma yerine, neden böyle düşündüğümü - kabul etmeseniz bile - anlamaya çalışmanız daha doğru bir tavır olmaz mıydı ?

Ben gözümle değil, aklımla görebildiğime inanırım.
Pavlus ile ilgili düşüncelerimde Pavlus lehine değişimler olmuşsa da henüz zihnim ve imanım bu noktada berraklaşmış değil.
Alıntı ile Cevapla
  #24  
Alt 24-09-2013, 13:11
calculus calculus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Mar 2012
Mesajlar: 5
Standart

Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ben kültür dindarı değilim. Çevremdeki insanlar neye inanmışsa onnu gözü kapalı kabul edemem. Etseydim; hâlen müslüman olarak yaşıyor olurdum.

Bu tavrıma doğrudan tepki koyma yerine, neden böyle düşündüğümü - kabul etmeseniz bile - anlamaya çalışmanız daha doğru bir tavır olmaz mıydı ?

Ben gözümle değil, aklımla görebildiğime inanırım.
Pavlus ile ilgili düşüncelerimde Pavlus lehine değişimler olmuşsa da henüz zihnim ve imanım bu noktada berraklaşmış değil.
Siz yanlış anladınız beni, ilginç derken inanç şekliniz ilgimi çekti demek istedim, başlık içinde yazdığınız mesajları okudum, inanç şeklinizi anlamak için başlığı takip edeceğim.
Alıntı ile Cevapla
  #25  
Alt 24-09-2013, 13:27
Vefik Sami Vefik Sami isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 15 Aug 2013
Mesajlar: 2.836
Standart

calculus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Siz yanlış anladınız beni, ilginç derken inanç şekliniz ilgimi çekti demek istedim, başlık içinde yazdığınız mesajları okudum, inanç şeklinizi anlamak için başlığı takip edeceğim.
Yanlış anlama olduysa özür dilerim.

Burada paylaştıklarım, doğruluğuna kesin olarak inandığım şeyler değil. "Doğru"luğuna inandıklarımı gerekçeleriyle sunarken, içinden çıkamadığım hususları da, soru olarak aktarıyorum.

Tuhaftır ki; genelde sorularıma aldığım cevaplarla iknâ olmakta sıkıntı yaşarken, başkalarının belki de çok farklı gibi görünen hususlarda sorduğu soruları düşünürken aradığım cevaplara ulaşırım.

İnanç tartışılmaz.
Çünki, inancın temeli subjektiftir.
Salt bilgiye değil, kişinin edindiği tecrübelere, hayata bakış açısına, psikoloji ve duygusallığına da bağlıdır.

Hiç unutamam.
Günün birinde bir tarikate intisablı sofinin dükkanından din sohbeti yapılıyordu. Orada bulunanlardan birisi, "Allah, zifiri karanlık bir gecede kara karıncanın, kara kütük üzerinde yürümesini görür, çıkardığı ayak sesini işitir" dedi.

Bunun üzerine ben;

'Zifiri karanlığı, kara karıncayı, kara kütüğü, görme ve duyma yeteneklerimizi kim yaratıyor ?" diye sordum; "Allah" diye cevap verdi.

"O zaman bu söylediklerine neden hayret ediyorsun ?" dediğimde inanın sorumu dahi anlamadı.

Bu yaşanmış olayı anlatma sebebim; insanların inançsal tepkilerinin birbirine asla benzemeyeceği gerçeğidir. Başlığı takip edecek olmanızı, sizden de istifâde edebilme ve şahsınızdan bir şeyler öğrenme adına sevinçle karşılarım.

Ama benin imanım, kanâatlerim aslâ başkları için "referans" olamaz.
Böyle bir iddianın sâhibi değilim.

Saygıyla.

Konu Vefik Sami tarafından (24-09-2013 Saat 13:38 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #26  
Alt 24-09-2013, 13:40
calculus calculus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Mar 2012
Mesajlar: 5
Standart

İnancın sıkıntı yaratan kısmı beyinde yarattığı huzur duygusunun bitip seküler dünyayı da anlama iddiasını ortaya atmasıyla başlıyor. İnanç zihinden çıkıp evreni de anlamlandırmaya çalışınca bir çok nokta da çuvallamaya başlıyor.

Tanrının var olabileceği üzerine de yok olabileceği üzerine de belirli argümanlar öne sürülebilir her argümanda da tutarlılıklar mevcuttur.

Mesela benim agnostik olmamın temel sebebi Tanrının bilgi olarak bilinemeyeceğini düşünmemdir. Tanrı gibi bir kavramın tanımlanmasının dahi Tanrı kavramının kendisiyle çelişeceğidir. Tanrıya yönelik pozitif bir argüman onu eksiltecektir bu sebeple Tanrıyla ilgilenmek dahi gereksizdir.

Ben bu sebeple ilgisiz Agnostiğim.
Alıntı ile Cevapla
  #27  
Alt 24-09-2013, 14:05
Vefik Sami Vefik Sami isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 15 Aug 2013
Mesajlar: 2.836
Standart

calculus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
İnancın sıkıntı yaratan kısmı beyinde yarattığı huzur duygusunun bitip seküler dünyayı da anlama iddiasını ortaya atmasıyla başlıyor. İnanç zihinden çıkıp evreni de anlamlandırmaya çalışınca bir çok nokta da çuvallamaya başlıyor.
Düşünebilen bir kimsenin inancı belki de "Ben bu dünyada neden varım ?" sorusuna 'kestirmeden' verilen ve psikolojik olarak rahatlama sağlayan "Cevap" ile ilgilidir. Kafamızdaki her sorunu/sıkıntıyı çözecek, üstelik ölüm ve yok oluş gibi ürkütücü bir gerçekten uzak tutacak "Tanrı" fikri kabul edilebilir görünmüştür hep. Ayrıca yaşadığımız ortamda karşılaştığımız haksızlıklar ve adâletsizliklerin, yapanın yanına kâr kalmasını hazmedemiyor olmamız da, âdâlet sahibi koruyucu ve şefkâtli bir "Baba Tanrı" düşüncesini câzip kılmakta.

Tanrı fikri ve inancı, "Ben neden varım ?" sorusuna bir şekilde cevap oluşturuyor ise, insanları bir yığın dogma ve hurafelerle beyinlerini dumura uğratıp güdülmelerini sağlayacak şekilde siyasi erkin elinde tutuğu çok verimll bir araç yapılmamışsa, kimselere bir zarârı olmaz; hattâ hesapsız faydalar da sağlayabilir.

Ateist ya da Agnostik zihniyetteki kimi zevat, kişilerin inançarını sorgulayıp, ufak "el-ense"ler ile onların inanç konumlarını ironi malzemesi yapmak yerine, inancın niteliğine odaklansa çok daha faydalı olurlar.

Çünki; insan yaşadığı sürece "Tanrı" da hep olacaktır.
Alıntı ile Cevapla
  #28  
Alt 24-09-2013, 17:52
vartor - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
vartor vartor isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 15 Mar 2006
Bulunduğu yer: Toronto
Mesajlar: 8.615

Onur Üyeliği 

Standart

Çünki; insan yaşadığı sürece "Tanrı" da hep olacaktır.

Iste cevap. Tanriyi yaratan insanin kendi olunca, onunla beraber tanrisi da olecektir.
Insan akli, izah edemedigi doga olaylarini, ve bihassa olumu kabul edemediginden, kendine bir olum sonrasi senaryosu hazirlamis, ve yuzlerce, belki de binlerce tanri figurunu gittikce modernlestirerek, gunumuzdeki evrenin yaraticisi modeline kendine inandirmistir.( semavi din mensuplari) Nedense diger canli turlerine yer vermemistir bu ebedi hayat hayallerine.
Insanlik bu hayallerden arinip, birbirlerinin yardimina kosabilseler, o zaman tamamen gereksiz olacaktir tanri fikri, cunku insan sevgisinin verdigi huzur, intikamci, taraf tutan tanrilardan cok daha guzel bir his oldugunu anlayacaktir.

Hangi din olursa olsun, insanlar arasinda dostluk degil, kin ve dusmanlik sokmustur. Suratina tokati yiyenin diger suratini cevirince, bir tokat daha yedigi bir dunyada, utopik kalmistir mesih'in mesajlari. Zaten hicbir zaman, hristiyanlar tarafindan uygulanmdigi gibi, Avrupa'da laiklik hakim olana kadar, aksine, zulum, siddet ve cinayetlere neden oldugunu da hepimiz biliyoruz.
Oyle ki, iyisi de kotusu de hep insan karakteridir. Iyi dinsiz olsa da iyidir, dindar olsa da. Tam aksi de dindar icin gecerlidir. Hele dindar, inanci icinde, kendi gorusunu destekleyen sozleri bulacak, genel anlamda yaptigi iyilik de kotuluk de olsa, kitabina uyduracaktir.

Iman, ask gibidir,gozleri koreltir,beyni muhurler.
Alıntı ile Cevapla
  #29  
Alt 28-09-2013, 02:22
özdekçi özdekçi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jul 2010
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 97
Standart

Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster

Tanrı fikri ve inancı, "Ben neden varım ?" sorusuna bir şekilde cevap oluşturuyor ise, insanları bir yığın dogma ve hurafelerle beyinlerini dumura uğratıp güdülmelerini sağlayacak şekilde siyasi erkin elinde tutuğu çok verimll bir araç yapılmamışsa, kimselere bir zarârı olmaz; hattâ hesapsız faydalar da sağlayabilir.
Tanrı fikri ve inancı "ben neden varım ?" sorusuna bir cevap veriyor fakat acaba imanlı bu cevaptan ne kadar emin. İmanlı şüphe içinde, imanlı sadece umut ediyor. İmanlının hayatında kesinlik yok. İmanlı bilinçli bir akılsızlık şuursuzluk içinde.

İnsan sosyal türse, bir kişi bir yürek ve bir tanrıdan bahsetmek saçmalıktır. Sosyal yaşamda paylaşılmayan, bir topluluk cemaat yaşamı olmayan inanç yoktur. Hal böyle olunca bir inanca bağlıysan eninde sonunda birilerinin yada bir düşüncenin bir amacın aracı olmaktan kendini uzak tutman mümkün değildir.

İnancın kimseye bir zararı olmaması mümkün olmasa da en büyük zararı kişinin kendisine vermektedir. Kişi var olma sebep ve sorumluluğundan farklı saçma sapan hayat görüşleri oluşturur ve peşinden koşar.

Şu yaşadığımız ve içinden evrilip çıktığımız doğayı dengeyi ve devamlılığı korumak için yapacağı o kadar çok işi varken insanın öte dünya saçmalığına yatırım yapması bunun için çabalaması insanlığa küfür gibi geliyor bana.

İnancın insan egosunu beslemesi belkide hala popüler olmasını sağlıyor kanımca. Bu gerçeklerle yüzleşmek istemeyen bilgiye kapalı insan tipidir.

Genlerin yaşam-kalım makinelerinden başka bir şey olmadığı kabullenmek bu kadar zormu.
Alıntı ile Cevapla
  #30  
Alt 28-09-2013, 03:38
Jolly Jocker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Jolly Jocker Jolly Jocker isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 24 Aug 2008
Bulunduğu yer: Antalya
Mesajlar: 1.323
Standart

Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
MESİH müjdeyi duyurtma sürecinde hep imanlı insanlara hitap etmişti.
Yanlış! Bak İsa ne diyor;
‘’Ferisiler ile onların din bilginleri söylenmeye başladılar. İsa’nın öğrencilerine, ‘Siz neden vergi görevlileri ve günahkarlarla birlikte yiyip içiyorsunuz?’ dediler. İsa onlara şöyle karşılık verdi: ‘Sağlıklı olanların değil hastaların hekime ihtiyacı var. Ben doğru kişileri değil, günahkarları tövbeye çağırmaya geldim’.’’ (Luka 5:30-32)

‘’On bir öğrenci Celile'ye, İsa'nın kendilerine bildirdiği dağa gittiler. İsa'yı gördükleri zaman O'na tapındılar. Ama bazıları kuşku içindeydi. İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi.Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin; size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.’ ‘’ (Matta 28:16-20)

Madem sevgi sence herşeyden üstün.
Hattâ dağları yerinden oynatan imandan dahi.
Bu durumda sevgi dolu olarak yaşayıp ölen ve fakat Tanrı'ya inanmayan ateist'in bu sevgisi onu kurtaracak mı ?
Elbette kurtaracaktır. Bak İsa ne diyor;

“(İsa dedi) ‘Ama şuna ne dersiniz? Bir adamın iki oğlu vardı. Adam birincisine gidip, ‘Oğlum, git bugün bağda çalış’ dedi. “Oğlu, ‘Gitmem!’ dedi. Ama sonra pişman olup gitti. Adam ikinci oğluna gidip aynı şeyi söyledi. O, ‘Olur, efendim’ dedi, ama gitmedi. ‘İkisinden hangisi babasının isteğini yerine getirmiş oldu?’ ‘Birincisi’ diye karşılık verdiler. İsa da onlara,‘Size doğrusunu söyleyeyim, vergi görevlileriyle fahişeler, Tanrı’nın Egemenliği’ne sizden önce giriyorlar’ dedi. ‘Yahya size doğruluk yolunu göstermeye geldi, ona inanmadınız. Oysa vergi görevlileriyle fahişeler ona inandılar. Siz bunu gördükten sonra bile pişman olup ona inanmadınız.’ ” (Matta 21:28-32)

Üstteki ayette İsa, söylenenin-inancın değil yapılanın-eylemin önemli olduğunu belirtiyor.

‘’Niçin beni ‘Ya Rab, ya Rab’ diye çağırıyorsunuz da söylediklerimi yapmıyorsunuz?Sözlerimi duyup da uygulamayan kişi, evini temel olmaksızın toprağın üzerine kuran adama benzer. Kabaran ırmak saldırınca ev hemen çöker. Evin yıkılışı da korkunç olur.’’ (Luka 6:46-49)

Bu ayette de, önemli olanın söylenene inanıp söyleyene 'Rab' demek değil, söyleneni yapmak olduğunu belirtiyor.

‘’İsa, ‘Ona engel olmayın’ dedi. ‘Size karşı olmayan sizden yanadır.’ ‘’ (Luka 9:50)

Bu ayette de İsa'ya inanmayan kişilerin cin kovması üzerine İsa bu kişiler için 'bizden yanadır' diyorlar. Yani inanca değil eyleme bakıyor yine.

Yahudiler öldürerek üstesinden gelemedikleri işi Pavlusun kurnazlığıyla gerçekleştirdiler. Kutsal yasa da pis/kirli sayılan hayvanlar Petrus'un görümü ile birden bire "temiz" oluverdi.

Tanrı yargısı mutlaktır.
Tanrı bir şey için "pis" demişse o şey pistir.
"Murdar" demişse murdardır.
Gene yanlış! Bak İsa ne diyor;

‘’İsa, halkı yanına çağırıp onlara, ‘Dinleyin ve şunu belleyin’ dedi. ‘Ağıza giren şey insanı kirletmez. İnsanı kirleten ağızdan çıkandır.’ ‘’ (Matta 15:10-11)

’Yahya geldiği zaman oruç tutup içkiden kaçındı, ona cinli diyorlar. İnsanoğlu geldiği zaman yiyip içti. Bu kez de diyorlar ki, ‘Şu obur ve ayyaş adama bakın! Vergi görevlileri ve günahkarlarla dost oldu!’ Ne var ki bilgelik, ortaya koyduğu işlerle doğrulanır.’’ (Matta 11:18-19)

Bu iki ayetten görüldüğü gibi yeme içmeyi serbest kılan Pavlus'tan da evvel İsa'nın ta kendisidir.


Amaç nedir blir misiniz ?
Bu yeni inancın Yahudiler arasında etkili olmasını önlemek!...

Mûsâ'nın yasasına sıkı sıkıya bağlı Yahudi toplumuna bu yasayı hiçe sayan/çiğneyen bir "Mesih" inancı resmi çizerek, mümkün mertebe Yahudi cemaatini bu inançtan uzak tutmak.

"Kutsal Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim." (Matta: 5/37)

Yukarıda arz ettiğim gib. Kimin neye inandığı Pavlus'un pek umurunda değildir. "Öteki uluslar" neye inanırsa inansın farketmez. Yeter ki MESİH'in öğretileri Yahudi toplumuında etkin olmasın. Bunun en kestirme yolu da, Yahudilerin sıkı sıkıya bağlı olduklları kutsal yasaya aykırı düşünceler üretmek.
İsa, Yahudi Yasası içinden giderek Yasa'yı geçersizledi. Bir yandan beklediğiniz Mesih benim dedi, beri yandan Mesih sıfatıyla Yasayı geçersizledi. Örneğin, pis elle yemek yedi, zina eden kadının recmini önledi, günahları affetti, günahkarlarla gezdi, Şabat günü kuralını bozdu. Dağdaki vaazı oku, önce Yasa kuralını söyleyip ''böyle dendiğini duydunuz ama ben size diyorum ki'' deyip o kuralı bozup kendi kuralını koyar.

İsa başta Yahudi toplumunun Mesih beklentisine uygun olarak, sadece Yahudilere hitap ederek ortaya çıkmıştır. Ama sonra, öngörüldüğü gibi Yahudilerin kendisini kabul etmemesi üzerine, Yahudi toplumuna değil diğer uluslara yönelir. Örneğin şu metinleri dikkatli oku;

‘’İsa onlara benzetmelerle konuşmaya başladı. ‘Adamın biri bağ dikti, çevresini çitle çevirdi, üzüm sıkmak için bir çukur kazdı, bir de bekçi kulesi yaptı. Sonra bağı bağcılara kiralayıp yolculuğa çıktı. Mevsimi gelince bağın ürününden payına düşeni almak üzere bağcılara bir köle yolladı. Bağcılar köleyi yakalayıp dövdü ve eli boş gönderdi. Bağ sahibi bu kez onlara başka bir köle yolladı. Onu da başından yaralayıp aşağıladılar. Birini daha yolladı, onu öldürdüler. Daha birçok köle yolladı. Kimini dövüp kimini öldürdüler. Bağ sahibinin yanında tek kişi kaldı, o da sevgili oğluydu. ‘Oğlumu sayarlar’ diyerek bağcılara en son onu yolladı. Ama bağcılar birbirlerine, ‘Mirasçı budur, gelin onu öldürelim, miras bizim olur’ dediler. Böylece onu yakaladılar, öldürüp bağdan dışarı attılar. Bu durumda bağın sahibi ne yapacak? Gelip bağcıları yok edecek, bağı da başkalarına verecek. Şu Kutsal Yazı’yı okumadınız mı? ’Yapıcıların reddettiği taş, İşte köşenin baş taşı oldu. Rab’bin işidir bu, Gözümüzde harika bir iş!’ Bu nedenle size doğrusunu söyleyeyim, Tanrının Egemenliği sizden alınacak ve bunun ürünlerini yetiştiren bir ulusa verilecek. Bu taşın üzerine düşen paramparça olacak; taş da kimin üzerine düşerse, onu ezip toz edecek. İsa’nın bu benzetmede kendilerinden söz ettiğini anlayan Yahudi önderler O’nu tutuklamak istediler; ama halkın tepkisinden korktukları için O’nu bırakıp gittiler.’’ (Matta 21:33-46)

Üstteki ayette bağcılar İsraildir, yollanan köleler peygamberlerdir, son gelen oğul isa İsa'dır. Onu da öldüren 'bağcılar' lanetlenir ve bağ başka ulusa verilir. Söylenmek isteneni anlıyor musun sevgili arkadaşım? Bak, başka bir örnek okuyalım;

‘’İsa söz alıp onlara yine benzetmelerle şöyle seslendi: ‘Göklerin Egemenliği, oğlu için düğün şöleni hazırlayan bir krala benzer. Kral şölene davet ettiklerini çağırmak üzere kölelerini gönderdi, ama davetliler gelmek istemedi. Kral yine başka kölelerini gönderirken onlara dedi ki, ‘Davetlilere şunu söyleyin: Bakın, ben ziyafetimi hazırladım. Sığırlarım, besili hayvanlarım kesildi. Her şey hazır, buyrun şölene!’ Ama davetliler aldırmadılar. Biri tarlasına, biri ticaretine gitti. Öbürleri de kralın kölelerini yakalayıp hırpaladılar ve öldürdüler. Kral öfkelendi. Ordularını gönderip o katilleri yok etti, kentlerini ateşe verdi. Sonra kölelerine şöyle dedi: ’Düğün şöleni hazır, ama çağırdıklarım buna layık değilmiş. Gidin yol kavşaklarına, kimi bulursanız düğüne çağırın.’ Böylece köleler yollara döküldü, iyi kötü kimi buldularsa, hepsini topladılar. Düğün yeri konuklarla doldu. Kral konukları görmeye geldiğinde, orada düğün giysisi giymemiş bir adam gördü. Ona, ‘Arkadaş, düğün giysisi giymeden buraya nasıl girdin?’ diye sorunca, adamın dili tutuldu. O zaman kral, uşaklarına, ‘Şunun ellerini ayaklarını bağlayın, dışarıya, karanlığa atın!’ dedi. ‘Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.’ Çünkü çağrılanlar çok, ama seçilenler azdır.’ ‘’ (Matta 22:1-14)

İlk çağırılan davetliler, seçilmiş halk olan Yahudilerdir. Ama onlar 'düğüne' gelmemiştir. Bunun üzerine 'Kral' (yani Tanrı) düğüne kimi bulursa onu çağırmıştır. Bu hikayede de İsa'nın anlattığı son derece açıktır. Tabi anlayana! Başka bir örnek daha verelim;

‘’[Barabba’yı salan Yahudi halkı İsa’nın çarmıha gerilmesi için] Bütün halk şu karşılığı verdi: ‘Onun kanının sorumluluğu bizim ve çocuklarımızın olsun!’ ‘’ (Matta 27:25)

‘’İsa onlara şöyle dedi: ‘Kuşkusuz bana şu deyimi hatırlatacaksınız: Ey hekim, önce kendini iyileştir! Kefarnahum’da yaptıklarını duyduk. Aynısını burada, kendi memleketinde de yap.’ ‘Size doğrusunu söyleyeyim’ diye devam etti İsa, ‘Hiçbir peygamber kendi memleketinde kabul görmez.’ ‘’ (Luka 4:23-24)

Bu iki ayet de gayet açıktır. İsa'nın evvela Yahudilere hitap etmesi, kabul edilmeyeceğine ilişkin öngörünün gerçekleşmesi içindir. Hatta İsa daha da ileri gider ve Yahudilerin evvelki peygamberlerinin dahi Tanrının Egemenliğine giremeyeceğini smyler! Şu ayeti dikkatle oku;

‘’Öyleyse ne görmeye gittiniz? Bir peygamber görmeye mi? Evet! Size şunu söyleyeyim, gördüğünüz kişi peygamberden de üstündür. ‘İşte habercimi senin önünden gönderiyorum; O önden gidip senin yolunu hazırlayacak’ diye yazılmış olan sözler onunla ilgilidir. Size şunu söyleyeyim, kadından doğanlar arasında Yahya’dan daha üstün olanı yoktur. Bununla birlikte, Tanrının Egemenliğinde en küçük olan ondan üstündür.’’ (Luka 7:26-28)

Bu ayette Yahya'nın 'peygamberlerden de üstün' olduğu ama Tanrının Egemenliğinde en küçük olanın bile ondan üstün olacağı söyleniyor. Çünkü Yahya da Yasa'nın kuludur, bir köledir Yasa karşısında, Oğulluk almamıştır, benlikte yaşamaktadır. Benlikte yaşayanlar olgun değildir ve bir kölenin efendisinin yasasına bağlı olması gibi boyunduruk altındadır. Ama Kutsal Ruhu alıp Tanrının Çocuğu olur ve olgunlaşır, benliğini çarmıhta aşarsa o zaman Yasadan da hür kalır. Yahya ise Tanrının Egemenliğine giremeyecek ve ölümü miras alacaktır. Çünkü egemenlikteki en küçük bile ondan üstün olacakmış.

‘’İşte bunun için Tanrı'nın Bilgeliği şöyle demiştir: ‘Ben onlara peygamberler ve elçiler göndereceğim, bunlardan kimini öldürecek, kimine zulmedecekler.' Böylece bu kuşak, Habil'in kanından tutun da, sunakla tapınak arasında öldürülen Zekeriya'nın kanına değin, dünyanın kuruluşundan beri akıtılan tüm peygamberlerin kanından sorumlu tutulacaktır. Evet, size söylüyorum, bu kuşak sorumlu tutulacaktır. Vay halinize, ey Yasa uzmanları! Bilgi kapısının anahtarını alıp götürdünüz. Kendiniz bu kapıdan girmediniz, girmek isteyenlere de engel oldunuz.»’’ (Luka 11:49-52)


Yasa'nın kölesi olan Yahudiler tüm peygamberlerin kanından sorumlu tutuluyor. Burada Yahudilik, bir ırkı değil (çünkü İsa'nın kendisi ve öğrencileri de Yahudi) ama Yasaya bağlı olmayı anlatıyor.

Pavlus'un sevgiyi üstün tutmasına da çatmışsın. Oysa Tanrının sevgi olduğunu bizzat İsa söyler. Onun en yüce buyruğu da birbirimizi sevmemizdir. Elbette sevgi inançtan ve Yasadan üstündür. İsa'ya göre Yasanın özünü Tanrıyı ve komşumuzu sevmemiz oluşuturur zaten. Buna dönük çok açık ayetler vardır.

Kısacası dostum, bilgilerin yanlış...

Konu Jolly Jocker tarafından (28-09-2013 Saat 03:46 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hristiyanlığı kuran İsa Mesih değil Aziz Paulustur Hristiyanlık 15 29-11-2018 12:51
kafa kesme hberent İslam 25 28-07-2013 11:20
Mehdİ ve mesİh İnanci Üzerİne ozgur_beyin İslam 3 14-05-2012 00:03
Bizi Bu Sitede Tutan Güç Kim? theatre Konu-dışı 16 29-09-2009 12:02
Biraz kafa yoralım. n0thing İslam 27 09-09-2005 18:55

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 09:11 .