mamuli";p="´isimli üyeden Alıntı
Adem ile Hava'nın hikayesi yaratılış mitidir. Böyle olmasına rağmen, herhangi bir geçerli ahlak anlayışı sergileyememekte, aksine
a) Başkalarının günahı (ilk günah) için insanların cezalandırılabileceğini,
b) ve ölüm cezasının başkaldırma için uygun olduğunu öne sürmektedir. Adem ve Hava'nın oğulları kendi öz anneleriyle yatmış olmalılar. Bu ahlaksız bir öyküdür ve çocuklarımıza bunun dinsel bir mit olduğunu anlayacakları yaşa gelene kadar anlatmamalıyız. Tanrı kötü ve ilgisiz bir evebeyn olarak gösterilmektedir. Öykünün mantığı hatalıdır. Diğer dini metinlerin hazırlnmış olduğu gibi, öykünün kendisi derleme ve dini bir mitin yazılı hale getirilmesidir ve tutarlı tek bir yazarı yoktur.
|
Mamuli çok doğru bir tespit. Bu tutarsız ve ahlaksız bir dini bakıştır ama mitolojik açıdan farklı değerlendirilebilir ve zaten Adem-Havva hikayesinin kökeni de Gılgamış Destanı'na dayanır bildiğim kadarı ile.
Cennetten kovulma meselesine gelince; bu insanı "günahkar" olarak görmenin başlangıcıdır. Önce "günahkarlık" sıfatını insana yükleyeceksin ki sonra onu "kurtarma" görevin anlamlı olsun.
Bu semavi dinlerin insana yaptığı en büyük kötülük "günahkarlık" sıfatını insan bilincine ve bilinçaltına iyice kazımış olmalarıdır. Batı'da hala her yer çarmaha gerilmiş İsa heykelleri ile dolu ve çoluk çocuk bunları görerek büyümek zorunda ve bu tam anlamı ile çocuk bilinçaltına yönelik bir terördür. Çocuklar konusunda o kadar hassas olmalarına rağmen hiç kimse de karşı çıkmaz buna çünkü bu İsa'yı çarmaha çakılı gösteren heykelcikler adeta birer puta dönüşmüştür ve kutsallık atfedilmiştir bu heykellere.
İlginç olan modern çağ dediğimiz çağın ilkel anlayışlar, ilkel korkular ve ilkel dinsel ritüeller ile beraber gitmesi. Bunca bilgi birikimi, bunca derin felsefi yaklaşımlar ve bunların insanlara anlatılması ve iletilmesinde en ufak bir zorluğun olmadığı internet çağı, tüketim çağı, bilim-tekno çağı ama ne dersen de sonuçta "ilkellik" baki kalıyor. Koca koca adamlar uydurma masallara, hikayelere gerçek gözüyle bakıyor insan inanamıyor...
Zannedersem Afrika'nın ilkel kabile dinleri bile bu semavi dinlere her açıdan fark atacak deruni anlayışlara sahip.
Ama bunlara bakıp da "materyalist" olursan hata yaparsın çünkü bir dinin alternatifi bir felsefe değildir. Din ve din psikolojisini çok iyi anlaman lazım. Bu "saçmalık", "zırvalık" dediğin şeyler koca koca bilim adamlarını bile kendisine esir alıyor. Hiç de kendi bilginden ve felsefenden emin olma yarın öbür gün nasıl bir ruh hali içine gireceğini bilemezsin. Üstelik "dinsel inanç" bir zayıflık değildir (zırvalara inanmak zayıflık olabilir ama dinsel inanç değil) kişinin kendisini ve kendi dışındaki dünyayı algılayışı, sorgulayışı aynı zamanda yaşama ve ölüme karşı bir hassasiyetidir.
Sen nasıl ateistlerin (içkici, ruhsuz, sevgisiz, madde düşkünü vb.) sıfatlar ile eleştirilmesine tepki gösteriyorsan inanç sahibi insanlar da senin onlara yönelik "zayıflık", "baston değneğine ihtiyaç duyma" vb. bir anlayış ile bakmandan haklı olarak rahatsızlık duyarlar.
Ayrıca kendini de inanmadığın için güçlü olduğunu zannetme.
Ne dine inanmak "zayıflık" ne de ateist olmak "ruhsuzluk"tur. Ne "inanmamak" güçlü olmaktır ne de inanmak "adam" olmaktır.
Bir gün gelir anlarsın beni şimdi aklın havada daha gençsin...