Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Turan Dursun > Turan Dursun

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 08-01-2014, 18:12
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart Din ve Seks

TEVRAT'TA SEKS - İLK ÇİFT

"Ve Rab Allah, yerin toprağından Adamı yarattı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can oldu."(1)

"Ve Rab Allah dedi: Adamın yalnız olması iyi değildir, kendisine uygun bir yardımcı yapacağım."(2)

"Ve Rab Allah, Adamın üzerine derin uyku getirdi ve o uyudu ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini etle kapladı ve onu Adama getirdi. Ve Adam dedi: Şimdi bu, benim kemiklerimden kemik ve etimden ettir; buna Nisa denecek, çünkü o, insandan alındı. Bunun için insan, anasını ve babasını bırakacak ve karısına yapışacaktır ve bir beden olacaklardır."(3)

Kutsal kitaplarda "ilk çift" niteliğinde açıklanan "Adem ve Havva"nın yaratılışları anlatılıyor bu Tevrat ayetlerinde. Bunu izleyen ayetlerdeyse; "ilk günah" ve "Aden bahçesi"nden (cennetten) çıkarılışları anlatılır.(4)

Adem-Havva öyküsü, Tevrat'tan Kur'an'a, hadislere ve Kur'an yorumlarına da geçmiştir. Ama asıl kaynak, eski efsanelerdir. Hemen her ulusun mitolojisinde "Adem" ve "Havva"yı andıran "ilk erkek ve ilk kadın"la ilgili anlatımların yer aldığı görülür. Orhan Hançerlioğlu şunları yazar:

"Hemen bütün mitolojilerde ilk erkek ve ilk kadın tasarımı vardır. Örneğin Hititlerin tanrıçası Hepa, Yunanlılarda Niobe, İskandinavların Embla'sı birer çeşit Havva'dırlar."(5)

Azra Erhat da, Yunanlıların "Hebe"sini anlatırken şu açıklamada bulunur:

"Hebe, Hitit yazıtlarında, Hepa, Hepat ya da Hepatu diye adlandırılan büyük Güneş Tanrıçası Arinna'nın Yunancalaştırılmış adı olsa gerek. Hitit yazıtlarında bu Tanrıçaya 'Sedir ağaçlarının ülkesinde' tapınıldığı belirtilir. Sedir ağaçlarının ülkesi Lübnan, Filistin'dir. Hepa-Hebe ise; Tevrat'ta ilk insanın, yani Adem'in eşi ve bütün insanların anası olarak gösterilen Havva'nın ta kendisidir."(6)

Mısırlı bir Türk tarihçisi olan Ebubekir b. Abdullah b. Aybek ed-Devadari'nin aktardığı ve Türklerin ilk babasının yaratılışına ilişkin bir efsanede Adem ve Havva'nın anlatıldığına tanık oluyoruz. Bu efsanede Adem, "Ay-atam"; Havva da "Ava" olarak geçiyor.(7)

Türk Ansiklopedisi'nde "Adem ve Havva" konusu, önce Tevrat'a dayanılarak şöyle anlatılır: "...Tanrı, eş olarak Adem'in bir kaburga kemiğinden Havva'yı yarattı. Adem, cennet bahçesine bekçi olarak gönderilmişti. Bu bahçenin ortasında "hayat" ve "iyi ile kötüyü tanıma" ağaçları vardı. Bu son ağacın meyvesini yemesi Adem'e yasaklanmıştı. Yılana uyarak önce Havva, sonra Adem, bu meyveden yediler. Ve ceza olarak cennetten kovuldular..."

Sonra şunlar yazılır: "Tevrat'ın başında ele alınan bu konu, aslında Asur kaynaklarından gelmekteyse de, oraya, Tektanrılı (monoteist) İsrail dininin karakterine uyacak biçime sokulmuştur."(8) "...Aslında Babillilerin evrenin yaratılışı inancına yakın olan bu görüş, Musa dininin yabancı konuları işlemekteki kudretini bir kere daha gösterir."(9)

Aynı ansiklopedi'de "Asur-Babil" efsanelerinden ADAPA efsanesine de yer verilir ve bu efsane şöyle açıklanır:

"ADAPA, Asur-Babil efsanelerinden biri. Adem Peygamberin yasak meyveyi yemesi üzerine cennetten kovulduğunu ve ölümlülüğünü anlatan öyküye benzeyen efsane, bugün eksik olarak elimizde bulunmaktadır. Çivi yazılı tabletlerin bir bölümü Mısır'daki Tel-el-Amarna mahzeninde, bir bölümü de Assurbanipal'in kitaplığında bulunmuştur. Efsaneye göre Adapa, zeka tanrısı Ea'nın oğluydu, Etidu kentinde yaşıyordu. Fakat bütün hikmetine rağmen kendisine ölmezlik verilmiyordu. Bir gün balık avındayken kayığını deviren güney rüzgarına kızarak onun kanatlarını kırdı. Adapa, ceza görmek üzere Gök Tanrısı Anu'nun huzuruna çıkarıldığı zaman kıskanç Ea, kendisine sunulacak ekmekle suya dokunmamasını Adapa'ya tembih etti. Anu'nun huzurunda, Tanrılardan Temmuz'la Gişzida araya girerek mutlak bilgiye sahip olan Adapa'nın, ölmezlik de verilerek Tanrılaştırılmasını rica ettiler (Anu'dan). Bunun üzerine Anu, Adapa'ya ölmezlik ekmeğini ve suyunu sundu. Fakat Adapa, bunları reddettiği için, kendisiyle birlikte bütün insanlar ölümlü oldular."(10)

Havva'ya yasak meyveyi yemesini öneren Tevrat'ın diliyle "yılan" ve Kur'an'ın diliyle "Şeytan", sözkonusu ağacın meyvesinin "ölmezlik" kazandıracağını söylemişti Tevrat ve Kur'an'a göre.(11) Bu da göz önünde tutulursa, kutsal kitaplara Adem-Havva öyküsünün nereden geçtiği daha açık biçimde anlaşılır. Tevrat'a efsanelerden, özellikle de Sümer ve Babil efsanelerinden daha nice öyküler geçmiştir. Hatta Sümer ve Babil kaynaklarından birtakım ilkel yasa hükümleri bile aktarılmıştır Tevrat'a. Tabii oradan da ötekilere...(12)

Adem ve Havva öyküsünün konumuzu ilgilendiren yanı, "Adem"e "eş" olacak bir "dişi"nin düşünülmüş olmasıdır.

Erkek ve dişi. Biri olmayınca öteki de olmaz, olamaz. Kadınsız erkek, erkeksiz kadın düşünülemez. Biri olunca öteki de olur. Yaşamın vazgeçilmez bir gerçeğidir bu. İlkel biçimde de olsa, kutsal kitaplarda yer verilen "Adem ve Havva" öyküsü, bu yaşam gerçeğinin dile getirilişidir. "Adem" yaratılmış, sonra onun "yalnız" kalması "hoş görülmemiş" ve hemen ardından bir "eş", bir "dişi", yani "Havva" da yaratılmış. Böylece Adem, "dişisiz" bırakılmamış. Tevrat'ın anlatışıyla öylesine bir dişi verilmiş ki Adem'e, vücudunun bir parçası olmuş: "Kemiğinden kemik, etinden et" durumuna gelmiş. Zaten bu eş, onun "kaburga kemiklerinden" yaratılmış değil miydi? Tevrat, "ilk eş"in, yani "Havva"nın "Adem" için ne demek olduğunu böyle açıkladıktan sonra, Ademoğullarının eşlerinin durumlarına ve kendileri için ne denli önemli olduklarına da değiniyor. Hem de çok ilginç biçimde: "Bunun için insan, anasını ve babasını bırakacak ve karısına yapışacaktır. Ve bir beden olacaklardır."

Demek ki Tevrat, "dişi"yle "erkek"i "bir beden gibi" kabul ediyor. Tevrat'ta "seks"e ne denli değer verildiğini açıkça anlatmıyor mu bu?

Cennette "Adem ve Havva"ya yasaklanan "meyve" neydi ve neden "yasaklanmış"tı?

Bu konuda çeşitli yorumlar vardır. Ama, bunların içinde yalnızca biri konumuzu ilgilendirir: Kimi yorumculara göre, "yasak meyve", Adem'le Havva'nın "cinsel ilişki"leriydi. Neden yasaklandığına gelince: M. Sadeddin Evrin bu yasağı, eşlerin "meşru evlilik"ten önce birbirlerine dokunmamaları ve "vücut arkadaşlığı"ndan önce bir "ruh arkadaşlığı sağlamak" gerektiğine bağlıyor.(13) Yani demek istiyor ki, Adem'le Havva, "meşru bir evlilik"e girmeden önce cinsel ilişki kurmasınlar, önce, bir süre "arkadaşlık" etsinler diye "yasak meyve"den, yani "cinsel ilişki"den uzaklaştırılmışlardı. Ne var ki bu yorum, biraz tutarlı gözükmüyor. Çünkü Adem'le Havva için "meşru evlilik"ten önce "nişanlılık" gibi bir dönem sözkonusu değildi. "Yasak meyve" eğer "cinsel ilişki"yse bu, "cennet"te kaldıkları sürece yasaklanmıştı Adem ve Havva'ya. Kutsal kitapların anlattığı böyle. Bu ilk çift, "cennetten kovulma"yı göze almadan, hiçbir zaman "yasak meyve"ye yaklaşamayacaklardı, yani cinsel ilişki kuramayacaklardı. Bu durumda bir seçim yapmaları gerekiyordu: Ya "cennet", ya da "cinsel ilişki". Adem'le Havva ikincisini seçtiler. "Cennet"ten kovulma pahasına da olsa... Ve tabii kovuldular. EROS Cinsel Bilimler Ansiklopedisinde şöyle denir:

"...Adem, yalnız başına kendi kendine yetmemiş ve Havva'nın arkadaşlığını gereksemiştir. Havva'nın yaratılışı, tek bir cinsin kendi başına ne hazzı, ne de mutluluğu bulamayacağının bir anlatımıdır. Adem günah işlemeyi ve dolayısıyla cennetten kovulmayı göze alarak Havva'nın kendisini baştan çıkarmasına razı olmuştur. Bu da iki cinsin arasındaki çekiciliğin ne denli güçlü olduğunu gösterir. Adem erkek ve Havva da kadın olarak birbirlerinden çok değişik olmakla birlikte, birbirlerini tamamlayıcı niteliktedirler. Her ikisi de kendi başlarına eksik ve kendi kendilerine yetersizdirler. Ancak sevgi, cinsel ilişki ve haz içinde birleşebildikleri zaman kendilerini tamamlayabilirler. Din kitaplarının işlediği Adem ile Havva efsanesi, insanlığın en büyük gerçeğini dile getirmektedir. Kadın ve erkek, ancak birlikte oldukları zaman mutluluk meyvesini tadabilirler."(14)

Tüm toplumların inançlarında ilk çift, "Adem ve Havva" diye geçmez. Başka başka ad ve nitelikte geçer: İlk çift, "İskandinavlarda Ask-Embla, Japonlarda İzanami-İzanakhi, Çinlilerde Yin-Yang"dır.(15)

Dünyadaki tüm insanların "bir kadın ve erkekten" türemiş olmaları düşünülebilir mi?

Bilimsel açıdan, düşünülemez elbet. Böyle bir düşünce ancak, inançlarda, efsanelerde yer alabilir. Ne var ki konumuz bu değildir. Onun için, bilimsel açıdan böyle birşeyin neden düşünülemeyeceği üzerinde durulmayacak.

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.7-12

______________________________
(1) Tevrat, Tekvin, Bap:2, ayet:7
(2) Tevrat, Tekvin, Bap:2, ayet:18
(3) Tevrat, Tekvin, Bap:2, ayet:21-24
(4) Tevrat, Tekvin, Bap:3, ayet:1-24
(5) Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü, İstanbul, 1975, Remzi Kitabevi, s.230
(6) Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İstanbul, 1972, Remzi Kitabevi, s.155
(7) Abdulkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara, 1972, Türk Tarih Kurumu, s.21
(8) Türk Ansiklopedisi, c.1, s.127-128, Adem maddesi.
(9) Türk Ansiklopedisi, c.1, s.128
(10) Türk Ansiklopedisi, c.1, s.120, ADAPA maddesi.
(11) Bkz: Tevrat, Tekvin, Bap:3, ayet:4: Kur'an, A'raf Suresi, ayet:20: Taha Suresi, ayet:120
(12) Bu konuda bir fikir edinmiş olmak için bkz: Orhan Hançerlioğlu, Düşünce Tarihi, İstanbul, 1970, Remzi Kitabevi, s.35-36 ve bkz: Gılgamış Destanı, İstanbul, 1973, Hürriyet Yay. s.112-117 ve Başlangıç Bölümü.
(13) Bkz: M. Sadeddin Evrin, Çağımızın Kur'an Bilgisi, Ankara, 1970, c.1, s.292
(14) EROS Cinsel Bilim Ansiklopedisi, "Adem ile Havva" maddesi.
(15) Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü, "İlk Çift" maddesi.

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 08-01-2014, 19:44
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

İLK CİNAYET VE KADIN

Gerek Tevrat'ta, gerek Kur'an'da, "Adem"in "iki oğlu"ndan söz edilir. Kain ve Habil. Adları Kur'an'da geçmez, ama Tevrat'ta geçer. "Kain"e Müslümanlar "Kabil" derler.

Tevrat'ta ve Kur'an'da Adem'in iki oğlundan birinin öbürünü, yani Kain'in (Kabil'in) Habil'i öldürdüğü anlatılır.(16) Ama niçin öldürdüğü anlatılmaz. Niçin öldürdüğü, Tevrat ve Kur'an yorumlarında açıklanır. İslam Ansiklopedisi'nde şöyle anlatılıyor konu:

"Bu hikaye, zayıf ve kuru görüldüğünden, Tevrat tefsirleri gibi Kur'an tefsirleri de bu hareketin ruhi saiklerini keşfetmeye çalışmışlar. Kur'an tefsirlerine göre: Adem'in oğulları hep, birer kızkardeş ile birlikte ikiz olarak doğmuşlardır. Kabil'in kızkardeşinin adı Aklime (İklime) ve ondan iki yaş küçük olan Habil'in kızkardeşinin adı da Labune idi. (...) Adem, her erkek kardeşin diğer erkeğin kızkardeşiyle evlenmesini emretmişti. Kabil ise, kendi ikiz kardeşini almak istiyordu. Çünkü o daha güzeldi. İki kızkardeşten daha güzelini kimin alacağı, kurban kesmek suretiyle tayin edilecekti. (...) Kurbanının kabul edilmemesinden öfkelenen Kabil, 20 yaşındaki kardeşini (Habil'i) öldürdü."(17)

Demek ki, Habil'in kızkardeşinin güzelliği, Kabil'i baştan çıkarmasaydı, Kabil, Habil'i öldürmeyecekti Tevrat ve Kur'an yorumcularına göre. Bu yorum, cinsel içgüdünün, Tevrat ve Kur'an yorumcularınca da ne denli önemsendiğini gösterir. Bu yoruma göre, "ilk cinayet", "dişi" ve dişinin güzelliği yüzünden işlenmiş oluyor. Konumuz yönünden oldukça ilginç bir yorumdur bu.

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.13-14

______________________________
(16) Tevrat, Tekvin, Bap: 4, ayet: 1-15; Kur'an, Maide Suresi, ayet:27-31.
(17) İslam Ansiklopedisi, c.5, 1, s.10

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...

Konu Neva tarafından (17-01-2014 Saat 15:46 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 08-01-2014, 20:35
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

ALLAH'IN OĞULLARI - ADAM'IN KIZLARI

"Ve vaki oldu ki toprağın yüzü üzerinde adamlar çoğalmaya başladı ve onların kızları doğduğu zaman, Allah oğulları adam kızlarının güzel olduklarını gördüler ve bütün seçtiklerinden kendilerine karılar aldılar. Ve Rab dedi ki: Ruhum, Adam ile ebediyen çekişmeyecektir. Çünkü o da ettir; bunun için onun günleri yüz yirmi yıl olacaktır. Allah oğulları insan kızlarına vardıkları zaman o günlerde hem de ondan sonra, yeryüzünde nefilim (iri adamlar) vardı. Bunlar eski zamandan (kalma) zorbalar ve şöhretli adamlardı."(18)

Tevrat'ın bu ayetleri dolayısıyla "Tanrıların Arabaları" adlı kitabıyla büyük ün kazanmış ve ülkemizde de geniş bir çevre tarafından tanınmış olan Erich Von Daniken, şu soruları soruyor:

"İnsanın kızlarını kendilerine eş olarak alan 'Tanrı'nın Oğulları' kimlerdi? Tanrı bir tek olduğuna göre 'Tanrı'nın Çocukları' neyin nesiydiler?"(19)

Daniken'e göre "Tanrı" ve "Tanrı'nın çocuklarıyla" anlatılmak istenen "uzaylılardır". "Tanrı'lar, uzaydan geldiler. Kimi yaratıkları seçerek döllediler. Genetik malzemelerini taşıyan yaratıklara, gelişme yeteneğindeki bir uygarlık için gereken kuralları ve öğütleri verdiler.(20) Erich Von Daniken Tevrat'ta sözü geçen "nefilim" (iri adamlar) üzerinde de duruyor; bu konuda da şunları yazıyor:

"Karşımıza yine insanlarla çiftleşen Tanrının oğulları çıkıyor. İlk kez devlerden söz edilmesi de burada. (...) Acaba 'devler' nasıl yaratıklardı? Dev binaları kuran, kocaman taşları oradan oraya sürükleyen atalarımız mı, yoksa teknik yetenekleri yüksek uzaylılar mı? Kesin olan bir şey var: Tevrat, 'devler'den sözediyor ve onları 'Tanrı'nın oğulları' diye tanımlıyor. 'Tanrı'nın oğulları' ise, insanlarla çiftleşiyor ve çoğalıyorlar."(21)

Bu yoruma göre "Adem"den önce de dünyamızda insanlara benzer akıllı yaratıklar vardı ve yaratıklar dünyamıza "başka dünyalardan" gelmişlerdi. Tevrat"ta sözü edilen "Adem"in (Adamın) kızları"yla çiftleşen "Allah'ın oğulları" bunlardı. İleride "Kur'an'da Seks" bölümünde görüleceği gibi Kur'an ayetlerinde de "Adem'den önce akıllı yaratıklar" bulunduğunu kabul eder nitelikte anlatımlar yer alır. Daniken'in yorumuna elverişli anlatımlar... Muhyiddin b. Arabi diyor ki: "Rüyamda kendimi Kabe'yi bir takım insanlarla birlikte tavaf ediyor gördüm. Bunlardan biri beni bilmediğim bir adla çağırdı. Sonra bana dedi ki; ben senin atalarındanım. Ne vakit ölmüştün? dedim. 40 bin küsur yıl önce, dedi. Adem'den bu yana o kadar yıl geçmedi ki... dedim. Şöyle karşılık verdi: Hangi Adem'i soruyorsun? Sana yakın olandan mı, yoksa başkasından mı? Bunun üzerine Peygamberin şu hadisini hatırladım: '-Cenabı Hak, Adem'den önce yüzbin Adem yaratmıştır." Muhyiddin b. Arabi'nin bu sözlerini "Futuhatı Nakiyye"den aktaran M. Sadeddin Evrin de Erich Von Daniken'in yorumuna uygun görüşü benimsiyor ve ünlü gizemcinin sözlerini, bu yoldaki görüşünü kanıtlamak için sıraladığı kanıtlar arasında yer veriyor.(22)

Gerçek ne olursa olsun, Tevrat ayetlerindeki anlatımlar ilginç: "...Ve onların kızları doğduğu zaman, Allah oğulları, adam kızlarının güzel olduklarını gördüler ve bütün seçtiklerinden kendilerine karılar aldılar..." Konumuz yönünden bizi ilgilendiren de burasıdır sadece.

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.15-17

____________________________
(18) Tevrat, Tekvin, Bap:6, ayet:1-4
(19) Tanrıların Arabaları, Çev. Zeki Okar, 1974, Milliyet yayınları, s.69
(20) Erich Von Daniken, Yıldızlara Dönüş, Çev. Zeki Okar, 1974, Milliyet yayınları, s.199
(21) Erich Von Daniken, Tanrıların Arabaları, Çev.Zeki Okar, 1974, s.70
(22) M. Sadeddin Evrin, Kur'an Bilgisi, Ankara, 1970, s.251

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 08-01-2014, 21:01
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

TUFAN VE YENİDEN ÜREME

"Tam o günde Nuh ve Nuh'un oğulları Sam, Ham, Yafet ve karısı ve oğullarının 3 karısı kendileriyle birlikte gemiye girdiler. Onlar ve kendi cinsine göre her hayvan, ve cinslerine göre her hayvan, cinslerine göre bütün sığırlar ve cinslerine göre toprak üzerinde her sürünen ve cinsine göre her kuş, her çeşitten kuş girdiler. Ve kendisinde hayat nefesi olan her bedenden ikişer ikişer gemiye, Nuh'un yanına girdiler. Ve girenler Allah'ın ona emrettiği gibi bütün beden sahiplerinden erkek ve dişi olarak girdiler. Ve Rab onun üzerine kapıyı kapadı"(23)

Tufan efsanesi, kutsal kitaplara eski efsanelerden; özellikle Sümer efsanelerinden geçmiştir. Tevrat'ın kaleme alınışından en az 1500 yıl ve miladdan 3 bin yıl önceki Sümer efsanelerindeki "tufan" öyküsüyle Tevrat'taki "tufan" öyküsünü karşılaştırdığınız zaman, aşağı yukarı birbirinin aynı olduğunu görürsünüz. Tevrat yazarı ya da yazarları, Tevrat'ı kaleme aldıkları zaman bu öyküyü biraz değiştirerek almışlardır. Aynı öykü biraz daha değişik biçimiyle Kur'an'a da geçmiştir. Hepsinde konumuz yönünden dikkati çeken de "erkek ve dişi"ye önem verilmiş olmasıdır. Çünkü hepsine göre, insanlar ve öteki hayvanlar gemiye alınırlarken "her cins"ten "erkek ve dişi" olarak alınması buyurulmuş Tanrı tarafından.(24)

Demek ki Tanrı'ya göre de üremenin bir başka yolu yok. "Çift"ler olacak, "çiftleşme"ler olacak ve "üreme" bu yolla gerçekleşecek. Sümerlerin tabletlerindeki konuya ilişkin anlatım oldukça ilginç: Ünlü Sümer Tanrısı Ea, Sümerlerin Nuh'u durumundaki bilge Utnapiştim'e şöyle buyurur: "Gemiye, bütün canlı yaratıkların tohumunu al"(25) Bu buyruğa uyan Utnapiştim, ailesiyle ve "bütün canlıların tohumuyla" birlikte tufandan kurtulur.(26)

Tevrat'a göre Tanrı tufandan sonra Nuh'a buyruğunu şöyle yöneltir: "Semereli olun ve çoğalın ve yeryüzünü doldurun. (...) Yeryüzünde türeyin ve onda çoğalın."(27) Kutsal kitabın yazdıklarına göre Nuh'tan sonra, kurtarılmış olan gerek insanların ve gerek öteki hayvanların "dişi ve erkek"leri, yani "çiftler", "çiftleştiler" ve dünya yüzünde "yeniden üreme" başladı. Ve insanlar, hayvanlar, giderek çoğalarak dünyamızı doldurdular. Tevrat'a göre tufandan sonra Tanrı yeryüzünde hızlı bir "üreme" olsun istiyordu ve onun için de çiftlere buyruğunu bu yolda yöneltiyordu: "Semereli olun ve çoğalın!.." Yani "Çiftleşin ve üreyin!"

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.18-19

__________________________
(23) Tevrat, Tekvin, Bap:7, ayet:13-16
(24) krş. Tevrat, Tekvin, Bap:6, ayet:18-22; Bap:7,8,9 ve Gılgamış Destanı, Hürriyet yayınları, 1973, s.112-117
(25) Gılgamış Destanı, s.113
(26) Gılgamış Destanı, s.134, Utnapiştim maddesi
(27) Tevrat, Tekvin, Bap:9, ayet:1,7

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 09-01-2014, 16:37
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

İBRAHİM PEYGAMBER, GÜZEL KARISI SARA ("SARE") VE MISIR HÜKÜMDARI

"Ve vaki oldu ki ülkede kıtlık oldu. İbrahim (Abram) misafir olmak üzere Mısır'a gitti. Çünkü ülkede kıtlık ağırdı. Ve vaki oldu ki, Mısır'a gitmesi yaklaştığı zaman, karısı Sara'ya dedi: 'İşte biliyorum ki, sen, güzel bir kadınsın. Ve olur ki, Mısırlılar seni görünce bu, onun karısıdır derler ve beni öldürürler, fakat seni sağ bırakırlar. Senin için bana iyi davranılsın ve senin sebebinle canım bağışlansın diye; onun kızkardeşiyim, de!' Ve vaki oldu ki İbrahim Mısır'a girdiği zaman, Mısırlılar kadının (Sara'nın) çok güzel olduğunu gördüler ve Firavun'un Emirleri onu gördüler ve onu Firavun'a övdüler ve kadın, Firavun'un sarayına alındı."(28)

Tevrat'ta daha sonra anlatıldığına göre: "Firavun'un sarayına" alındıktan sonra güzel Sara için İbrahim'e "çok iyi davranıldı". Canı bağışlandıktan başka, bir takım olanaklar da sağlandı. "Koyunlar"a, "sığırlar"a, "dişi eşekler"e, "develer"e, ve "cariyeler"e kavuştu İbrahim Peygamber.(29) İbrahim'in istediği de bu değil miydi? Bunun için karısı Sara'yı "kızkardeşim!" diye tanıtmamış mıydı? Ne var ki Firavun, sonradan gerçek durumu anladı. O yüzden de şöyle çıkıştı İbrahim'e: "Bana bu yaptığın nedir? Bunun senin karın olduğunu bana niçin bildirmedin? Niçin '-Bu benim kızkardeşimdir!' dedin, ben de onu karı olarak aldım? İşte karın, al ve git!"(30)

Bu öykünün, Tevrat'tan Hz.Muhammed'in sözlerine ("hadislere") de geçtiği görülüyor. Ancak biraz değiştirilerek aktarıldığı anlaşılıyor. Böyle olması da doğaldır. Çünkü, Tevrat'tan Kur'an'a ve hadislere olan aktarmalar, her zaman aynen olmaz. Kimi zaman, hatta çoğu zaman biraz değiştirilerek aktarılır.

Bu öykü, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih'in 1017. hadisinde yer alır. Aynı öyküye, Tecrid-i Sarih'in 1380. hadisinde de değinilir. Bu hadiste "İbrahim" Peygamber'in üç yalan söylediği ve karısı Sare (Sara) için dediği "bu, benim kızkardeşimdir!" sözünün, bu "üç yalandan biri" olduğu açıklanır. İbrahim'in bu yalanı, İbni Cevzi gibi İslam düşünürlerinden kimilerinin "zihni"ni oldukça yormuştur.(31)

İbrahim, karısı "Sare" (Sara) ve Sare'nin Mısır hükümdarının sarayına alınışına ilişkin öykü, Müslümanlar katında sağlam hadis kitaplarından sayılan "Sahihu'l-Müslim"de de yer almıştır. Tecrid-i Sarih'in 1017. ve 1380. hadisleri, Müslim'de, "Kitabu'l-Fedail"de, "İbrahim Peygamber"le ilgili "Bab"da, 154. hadis olarak yer alıyor.(32)

Demek ki, karısı "Sare"nin ("Sara"nın) güzelliği ve dişiliği olmasaydı, İbrahim Peygamber canını kurtaramayacaktı Firavun ve adamlarının elinden. Sare, güzelliği ve dişiliğiyle hem kocasının canını bağışlattı, hem de, kocasına birtakım olanaklar sağladı.

İyi ama Peygamber, ölümden kurtulma amacıyla bile olsa, nasıl yalan söyleyebilir? Daha önemlisi, kendi kurtuluşu için karısının güzelliğini ve dişiliğini nasıl araç olarak kullanabilir? Yani İbrahim Peygamber bu yola nasıl gidebildi?

Bu öyle bir sorudur ki, İslam'ın en usta "tevilci"leri bile, buna doyurucu bir karşılık bulamamışlardır. Denebilir ki, Hz. Muhammed konunun böyle kafaları kurcalayacağını bilseydi, belki de Tevrat'tan aktarmayacaktı bu öyküyü. Gerçi hadiste, hükümdarın "Sare"yle cinsi birleşimde bulunmadığı, Tanrı'nın buna izin vermediği anlatılıyor. Ama bu bile, akla gelen soruları yoketmeye, İbrahim'in tutumunu açıklamaya yetmiyor.

Tevrat'ın anlattıklarına bakılırsa, Sara, kocasına oldukça ödün vermişti. Kocasına kendi cariyesi olan Hacar'ı sunmuştu. Kocası, yani İbrahim Peygamber bu cariyeyle yatmıştı.(33) Ancak sonraları, kadınlık kıskançlıkları baskın geldi. Sara, kocasını sıkıştırdı, kocası da zavallı cariyeye dilediği kötülüğü yapması için izin verdi ona. Konunun bu kesimi, Tevrat'ta şöyle açıklanır: "Fakat İbrahim Sara'ya dedi: İşte cariyen senin elindedir; gözünde iyi olanı kendisine yap. Ve Sara ona cefa etti. Ve Hacar onun yanından kaçtı. Ve Rabbin meleği, Şur yolunda olan pınarın, çölde sular pınarının başında buldu. Ve dedi: Ey Sara'nın cariyesi Hacar, nereden geldin? Ve nereye gidiyorsun? Ve dedi: Ben hanımım Sara'nın yanından kaçıyorum."(34)

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.20-22

_________________________
(28) Tevrat, Tekvin, Bap:12, ayet:10-15.
(29) Tevrat, Tekvin, ayet:16.
(30) Tevrat, Tekvin, ayet:18-19.
(31) Bkz: Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi (K. Miras), İst. 1939, c.6, s.643-644
(32) Bkz. Sahihü Müslim, Beyrut, 1972 (Tabatüssaniye), Daru İhyai't-Türasi'l-Arabi, c.4, s.1840-41. Ayrıca bkz: İbni Melek, Mebariku'l-Ezhar Fi Şerhi Meşariki'l-Envar, İst. 1309, c.2, s.152-153.
(33) Bkz: Tevrat, Tekvin, Bap:16, ayet:2
(34) Tevrat, Tekvin, Bap:16, ayet:6-8

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 09-01-2014, 17:36
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

LUT PEYGAMBERİN TOPLUMU, KIZLARI VE MELEKLER

Tevrat'ın ve Kur'an'ın anlattıklarına göre, Lut Peygamberin içinde yaşadığı toplum, "günah" işlemekten hiç çekinmeyen bir toplumdu. Bu toplumda olanlar genellikle "uçkurlarına düşkün"düler. En çok da kendi cinslerine ilgi duyarlardı. Yani "oğlancılık" (Homoseksüellik) yaygındı bu toplumda. Kur'an'a göre oğlancılık, Lut toplumundan önce, hiçbir toplumda rastlanmadık bir sapıklıktı.(35) Lut, onlara şöyle diyordu: "Siz kadınları bırakıp da erkeklere şehvetle yaklaşıyorsunuz. Doğrusu çok aşırı giden bir toplumsunuz."(36)

Yine Tevrat'ın ve Kur'an'ın anlattıklarına göre, bu toplum yok edilmek istenmişti. Yok edilsin diye "melek"ler gönderilmişti. Yani sözkonusu toplumun bulunduğu ülkeyi "altüst" etme görevi verilmişti meleklere:

"İki melek akşamleyin Sodom'a vardılar. Lut, Sodom'un kapısında oturuyordu. Ve Lut görünce onları karşılamak için kalktı ve yere kapandı ve dedi: İşte efendilerim! Şimdi kulunuzun evine inin. Ve geceyi geçirin. Ve ayaklarınızı yıkayın, erken kalkıp yolunuza gidersiniz. Ve dediler: Hayır, biz geceyi meydanda geçireceğiz. Ve Lut, onları çok zorladı ve onlar onun yanına indiler. Ve evine girdiler. Ve Lut, onlara ziyafet yaptı. Ve mayasız ekmek pişirdi ve yediler.

Fakat onlar yatmazdan önce şehrin adamları, Sodom adamları, her mahalleden, gençten kocamışa kadar bütün halk evi sardılar. Ve Lut'u çağırıp ona dediler: Bu gece senin yanına giren o adamlar nerede? Onları bize çıkar ve onları bilelim!"
(37)

Anlaşılan "melek"ler birer "oğlan" görünüşlüydüler. "Sodom adamları", "şehvet"lerini onlarla doyurmak istiyorlardı.

Bu sırada Lut, bir öneride bulundu: "İşte benim ere varmamış iki kızım var, rica ederim onları size çıkarayım ve onlarla gözünüzde iyi olanı (dilediğinizi) yapın. Ancak bu adamlara (meleklere) bir şey yapmayın!"(38)

Lut Peygamber böylece kızlarını sunmuştu "Sodom adamları"na. Kızlarıyla ilişki kurmalarını ve "şehvet"lerini kızlarıyla doyurmalarını önermişti. Ancak, cinsel isteklerini sadece "oğlanlar"la doyurma tutkusunda bulunan "Sodom"lular, bir tek şey istiyorlardı Lut'tan: "Oğlan" görünüşündeki "konuk"larla cinsel ilişki kurmak. Öykünün bu kesimi, Kur'an'da şöyle anlatılır:

"'...(Lut), Ey toplumum! İşte bunlar benim kızlarım! Onlar sizin için daha temizdir. Tanrı'dan sakının, konuklarım önünde beni rezil etmeyin. İçinizde aklı başında kimse yok mu?' dedi. (Onlarsa), 'Senin kızlarınla bir işimiz olmadığını biliyorsun. Bizim şimdi ne istediğimizi de biliyorsun sen!' diye karşılık verdiler."(39)

Yani Lut toplumu, "Sodom"lular, "kız"ı, kadını filan değil, ille de "oğlan"ları istiyorlardı. Onun için kızlarını sunan Lut'un önerisini kabul etmemişlerdi. "Oğlancılık" daha çok ilgilerini çekiyordu onların.

Bu toplumun sonunun ne olduğu, Tevrat'ta ve Kur'an'da aşağı-yukarı aynı biçimde anlatılır. Lut toplumunun yaşadığı kentler, "Sodom" ve "Gomorra" altüst edildi. Tevrat'ın anlatışı şöyle:

"Sodom ve Gomorra üzerine Rab tarafından göklerden kükürt ve ateş yağdırdı. O şehirleri ve bütün havzayı ve şehirlerde oturanların hepsini ve toprağın üzerindeki bitkileri altüst etti. Fakat karısı onun arkasından baktı ve bir tuz direği oldu."(40)

Kur'an'ın anlatışı da şöyle:

"Buyruğumuz gelince oraların altını üstüne getirdik, üzerine de Rabbinin katından işaretli olarak yığın yığın sert taş yağdırdık. Bu ceza, zalimlerden hiçbir zaman uzak kalmayacaktır."(41)

Erich Von Daniken, "Sodom ve Gomorra"nın ve buralarda yaşayanların yokedilişleriyle ilgili Tevrat'ın anlattıklarını ilginç buluyor. Daniken, bu işi planlayan ve uygulayanların, "uzaylılar", başka dünyalılar olduğu inancındadır. Sözkonusu kentlerin ve halklarının, yukarıdan atılan ve "atom bombası"na benzeyen silahlarla yokedildikleri görüşündedir.(42) Konumuzu ilgilendirmediği için işin bu yönünü geçiyoruz.

Kısacası: Lut'un toplumu, Tevrat'a ve Kur'an'a göre "günahkar"dı. En büyük günahı da "oğlancılık"tı ve onun için yokedilmişti.

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.23-25

________________________
(35) Kur'an, Araf Suresi, ayet:80
(36) Kur'an, Araf Suresi, ayet:81
(37) Tevrat, Tekvin, Bap:19, ayet:1-5
(38) Tevrat, Tekvin, Bap:19, ayet:8
(39) Kur'an, Hud Suresi, ayet:78-79
(40) Tevrat, Tekvin, Bap:19, ayet:24-26
(41) Kur'an, Hud Suresi, ayet:82-83
(42) Bkz: Tanrıların Arabaları, Çev. Zeki Okar, 1974, Milliyet yayınları, s.71-73

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 09-01-2014, 18:01
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

TEVRAT'IN BUYRUĞU VE OĞLANCILIK (HOMOSEKSÜELLİK)

Tevrat, şu buyruğu yöneltiyor inanırlarına:
"Kadınla yatar gibi, erkekle yatmayacaksın, uzak kalınması gereken şeydir bu."(43)

İnsanlar, Tevrat'ın bu buyruğuna uymuş mudurlar? "Oğlancılık"tan (Homoseksüellik'ten) uzak kalınabilmiş midir? M. Sadeddin Evrin şunları yazar:

"Aylık baskısı 25 milyon olan The Peoples Magazine adındaki katolik din dergisinin Ocak 1966 sayısında, baş yazıda ünlü bir din adamı olan Daiel Dare, bütün Kanada'da sayıları birkaç milyonu bulan Homoseksüellerin kurdukları klüpler, toplantı lokalleri ve yayın organlarıyla normal yurttaşlar arasında huzursuzluk yarattıklarını belirterek, bütün cinsel sapıkların idamını istemişti.

Öte yandan İngiltere'de Oxford Üniversitesi öğrencilerinden 2 bin kişi, homoseksüelliği cezalandıran kanunun kaldırılması için dilekçe vermişlerdi. Kenterbury Baş Piskoposu da 30 yaşını geçkin erkekler arasında anormal cinsi münasebetlerin biraz tabii olduğunu söylemişti. Nihayet, rüştünü ispat edenler arasında rızalarıyla ve kapalı yerlerde yapabileceklerine dair kanun, Avam Kamarası'nda alkışlarla kabul edildi.

Almanya'daki 1,5 milyon homoseksüel de cezanın kalkmasını, hatta bunlardan bazıları aralarında karı-koca hayatına müsaade edilmesini istiyordu. Nihayet başka bir memlekette bir çift erkeğin nikah merasiminin yapıldığını gazetede okuduk.

Görülüyor ki, ahlakın gittikçe kötüleşmesini çok sert cezalarla önlemeyi düşünen yahut bu hali tabii gören din adamları arasında o memleketin kanunları da toplumun gidişine uymak zorunluluğunda kalmıştır. Esasen ne Kanadalı din adamı, ne de Kenterbury Baş Piskoposu, kanun yapmaya yetkilidir. Eski Ahit Levililer 18/22'deki 'Kadınla yatar gibi erkekle yapmayacaksın!' (...) hükmüne aykırı bir şey söylememeleri gerekirdi din adamlarının. Ama Hristiyanların kutsal başkanı olan bir Papa bile, vaktiyle bu günahı resmen işlemişti: Onaltıncı yüzyılda Papa olan Jules III., metresiyle yaşamaktan hazzetmediği için, ruhani ve cismani idarede işi serip, aşıkı olduğu Innocent (günahsız) adında 17 yaşında bir delikanlı ile, hiç utanma duymadan yaşayabilmişti. Papa bu gence Kardinallik rütbesi vermişti. Ve Hristiyanlara Papa tarafından ihsan edilen bütün lütuflar onun eliyle yapılmıştı..."
(44)

Bunları göz önünde tutunca insan şöyle düşünmekten kendini alamıyor:
"Oğlancılık" günahını işledikleri için Tanrı, Lut toplumunu yoketti. İyi ama aynı günah işlenegeldiğine göre, niye bir şey olmuyor? Yani Lut toplumunun günahını işleyen başka toplumları neden yoketmiyor Tanrı? Tanrı'nın Lut toplumunu yoketmesi, bu tür günahı işleyenlerin kökünü kazıma amacıyla olmuşsa, aynı günahı işleyen başka toplumların yaşamalarına neden izin verilmiştir? Üstelik "Papa"lar bile aynı günahı işlerken?


Eros Cinsel Ansiklopedisi'nde şunları okuyoruz:

"...Birçok ülkelerde homoseksüel davranışlarda bulunmak, yasalara aykırıdır. Ama bu tür yasakların homoseksüelliği önlediği ya da azalttığını söylemek doğru olmaz. Genellikle homoseksüellik küçük görülür. Oysa, bu kişiler de herkes gibi ideal bir eş bulmak, mutlu bir evlilik kurmak isteğinde olabilirler. Hatta dünyanın bazı yerlerinde bu tür 'evlilik'ler vardır. Birlikte yaşayan aynı cinsten iki kişinin kurdukları yuva ile ayrı cinsten iki kişinin kurdukları yuvalar arasında hemen hemen hiçbir fark yok gibidir. Ayrıca tüm homoseksüelleri aynı gruba koymak, en azından anlayışsızlıktır. Bir takım peşin yargıların etkisinden kurtularak bakıldığında, 'homoseksüeller' grubunda da 'normal' saydığımız grupta olduğu kadar çeşitli kişiler, çeşitli ölçü ve değerler bulunduğu açıkça görülebilir.

Günümüzde, dünyanın bazı ülkelerinde (örneğin Danimarka'da) homoseksüeller, klüpler, özel dergiler ya da ilanlar aracılığıyla birbirlerini bulabilmektedirler. Yasaların ve toplum kurallarının anlayışsızlığına karşın, bu kişilerin de hemen hemen herkes kadar mutlu bir yaşam sürme imkanları olabilmektedir."
(45)

Bir zamanlar homoseksüeller, "Masonluk" gibi "kardeşlik" örgütü bile kurmuşlardı. Hatta homoseksüellerin kurdukları "kardeşlik" örgütü, "Masonluk"tan ve "herhangi bir dini mezhepten bile" daha güçlüydü. Homoseksüeller "bütün" inanç, devlet ve sınır duvarlarını aşan bir bağ kurmuş; en uzak, en yabancı kişiler bir kardeşlik toplumu içinde, her türlü saldırı ve savunmaya hazır olduklarını göstermişlerdi.(46)

Homoseksüellerin bir kesimi de "Sodomistler Mezhebi" kurmuşlardır bir tarihte. "XIV. Louis'nin egemen olduğu sırada Versailles sarayında, büyük bir homoseksüellik skandalı meydana çıkmıştı. En yüksek soylular kesimin kimi üyeleri, bu arada Conti Prensi Duc de Gramont ile Marquis de Beman da vardı. Üyelerinin, kadınlarla hiçbir ilişki kurmaması için ant içmek zorunda olduğu bir kulüp kurulmuştu. Paltolarının içinde, ayağının altına bir kadın almış ezen bir erkeği gösteren altın bir haç vardı. Saray tiyatrosunun ve operasının müdürü Floransalı Jean Baptiste de Lully de bu işe karışmıştı. Kendisine "Sodom Kralı" denmişti. Bu mezhebin izleyicilerine de Sodomistler deniyordu."(47)

"Sodomistler", yani Lut'un toplumu "Sodomlular" gibi, "oğlancılığı benimseyenler" (...) Tarihin her döneminde varolagelmişlerdir bunlar. Ve hiçbir dönemde de eksik olmayacaklardır.

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.26-29

________________________
(43) Tevrat, Levililer, Bap:18, ayet:22
(44) M. Sadeddin Evrin, Çağımızın Kur'an Bilgisi, Ankara, 1973, Ayyıldız mat., c.2, s.540-541
(45) Eros Cinsel Ansiklopedisi, c.2, s.346
(46) Bu çeşit insanlar her yerde vardı: Sarayda, orduda ve donanmada, yüksek rütbeli subaylar arasında, büyük gazetelerde, tüccarlar ve öğretmenler arasında, hatta Baro'da bile vardı. Bkz: Richard Lewinshon, Cinsi Adetler Tarihi, Çev. Ender Gürol, Varlık Yayınları, 1966, s.303
(47) Richard Lewinshon, aynı kitap, s.195

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...

Konu Neva tarafından (17-01-2014 Saat 15:47 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 10-01-2014, 01:26
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

LUT PEYGAMBER VE İKİ KIZI

Tevrat'ta yazılı olduğuna göre, Lut Peygamberin iki kızı, babalarına şarap içirerek onu sarhoş etmişler, onunla cinsel ilişki kurmuşlar ve ondan, yani babaları Lut'tan gebe kalmışlardır. Tevrat'ta bu şöyle anlatılır:

"Ve Lut Tsoar'dan çıkıp dağda oturdu ve iki kızı onunla birlikteydi. Çünkü Tsoar'da oturmaktan korktu ve o ve iki kızı bir mağarada oturdular. Ve büyük kızı küçüğüne dedi: Babamız kocamıştır ve bütün dünyanın yoluna göre yanımıza girmek için ülkede erkek yoktur. Gel, babamıza şarap içirelim ve babamızdan zürriyeti yaşatmak için onunla yatarız. Ve o gece babalarına şarap içirdiler ve büyük kız girip babasıyla yattı ve (Lut) onun yatmasını ve kalkmasını bilmedi. Ve vaki oldu ki, ertesi gün büyük kız küçüğüne dedi: İşte dün gece babamla yattım. Bu gece de ona şarap içirelim ve babamızdan zürriyeti yaşatmak için gir, onunla yat. Ve o gece de babalarına şarap içirdiler ve küçük kız kalkıp onunla yattı ve (Lut) onun yatmasını ve kalkmasını bilmedi. Lut'un iki kızı böylece babalarından gebe kaldılar. Ve büyük kız bir oğul doğurdu ve onun adını Moab çağırdı, o bugüne kadar Moablıların atasıdır. Ve küçük kız da bir oğul doğurdu ve onun adını İbni Ammi diye çağırdı, o bugüne kadar Ammon oğullarının atasıdır."(48)

Tevrat'ta bu anlatılanlar için İslam yazarları "Lut Peygambere yöneltilmiş bir iftiradır" derler. Bu yazarlardan İbni Hazm (ölm. H. 456/M. 1063), Tanrı'nın, "kendi kızlarıyla ardarda cinsel ilişkide bulunmak gibi çok çirkin bir iş"i, kendi Peygamberine "isnat" etmiş olamayacağını yazar. Böyle bir "iftira"nın Tevrat'ta yer almasını, "Tevrat'ın değiştirilmiş olduğu"na "bir kanıt" diye gösterir.(49)

Bu "itiraz"lar karşısında akla şu sorular gelir ister istemez:

Tevrat'ta, Lut Peygamber'in kızlarını "gebe" bıraktığına ilişkin ve benzeri açıklamalar eğer birer "iftira" ise, bunların birer "iftira" olduğu Kur'an'da neden açıklanmamıştır? Tevrat "değiştirilmiş"se Hz.Muhammed'den çok önceleri değiştirilmiştir. Tevrat'a sonradan birtakım "iftira"lar sokuşturulmuş olsaydı, Kur'an'da açıklanmaz mıydı bu iftiralar? Kur'an'da böyle bir açıklama yer almıyor; tersine, Maide Suresi'nin 43. ayetinde, Tevrat'takilerin "Tanrı'nın hükmü" olduğu belirtiliyor. Gerçi Kur'an'da, Yahudiler'in "Üzeyir Tanrı'nın oğludur!" gibi yanlış sözler söyledikleri açıklanır.(50) Ama bu gibi açıklamalarda "Tevrat" değil "Yahudiler" suçlanıyor. "Tevrat'ta yapılan tahriflerle Peygamberlere iftira ediliyor. Lut Peygambere de iftira edilmiştir. Lut Peygamber şarap içerek kızlarıyla cinsel ilişkide bulunmamıştır" biçiminde bir açıklamaya raslanmıyor Kur'an'da. Eğer gerçekten "iftira" edilmiş olsaydı, bu denli önemli bir konuda Kur'an'da açıklama yapılmaz mıydı?

Kaldı ki İbni Haldun (1332-1406) gibi çok önemli İslam düşünürleri, Tevrat'ın "tahrif" edilmiş olamayacağı görüşündedirler. İbni Haldun, "Tevrat"ın değiştirilmiş olamayacağına, İbni Abbas'ın Buhari'de de yer alan bir sözünü kanıt olarak gösteriyor. İbni Abbas diyor ki: "Böyle bir şey olamaz (yani Tevrat değiştirilmiş değildir). Bir toplum, Peygamberine inen kitabına inansın da, sonra o kitabı değiştirmiş olsun, böyle bir şey düşünülemez. Tevrat'ın inanırları olsa olsa, Tevrat'ı te'vil etmiş olabilirler ve olsa olsa bu te'villeri tahrif sayılabilir."

İbni Haldun, İbni Abbas'ın bu görüşünü, yani Tevrat'ın değiştirilmiş olamayacağı yolundaki görüşünü, Maide Suresi'nin 43. ayetinin de açıkça kanıtladığını yazıyor.(51)

Konumuz "Tevrat'ın değiştirilip değiştirilmediği" değildir. Onun için bu konu üzerinde daha fazla durmaya gerek yok. Ancak burada şöyle bir sorunun daha akla geldiğini belirtmek gerek: Eğer eldeki Tevrat değiştirilmişse, değiştirilmemiş olan Tevrat nerededir? Ali İmran Suresi'nin 93. ayetinde "getirilip okunması" istenen "Tevrat" hangi Tevrat'tır? "Tanrı Kitabı" olarak bildirilen Tevrat'ın şimdi nerede olduğu söylenebilir mi? Göğe mi uçmuştur bu Tevrat?

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.30-32

______________________
(48) Tevrat, Tekvin, Bap:19, ayet:30-38
(49) İbni Hazm, Kitabu'l-Fasli Fi'l-Milel Ve'l-Ehvai Ve'n-Nihali, Beyrut, 1975, c.1, s.133-134
(50) Bkz: Tevbe Suresi, ayet:30
(51) İbni Haldun, Tarihu İbni Haldun (Kitabu'l-İber...), Mısır, 1963, c.1, s.8

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 10-01-2014, 18:18
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

YAKUP PEYGAMBER, KARILARI VE CARİYELERİYLE İLİŞKİSİ

"Ve İshak Yakup'u çağırdı, onu mübarek kıldı ve tembih edip ona dedi: Kenan kızlarından kadın almayacaksın. Kalk, Paddan-arama, ananın babası Betuel'in evine git ve orada ananın kardeşi Laban'ın kızlarından kendine kadın al..."(52)

Yakup, babası İshak'ın öğüdüne uyarak dayısı Laban'ın "kızlarından almak" üzere yürür, "şark oğullarının memleketi"ne doğru yola koyulur. Vara vara, yöneldiği ülkenin yakınlarında bir kuyu, kuyunun çevresinde de üç koyun sürüsü bulur. O yörenin halkı sürülerini bu kuyudan "suvarmak" zorundaydı. Kuyunun üzerinde büyük bir taş vardı. Taşın kaldırılması büyük bir güç gerektirdiği için sürülerini getirenler birbirlerine yardım ederler, taşı birlikte kaldırırlardı kuyunun üzerinden. Sürüler suvarıldıktan sonra da yine elbirliğiyle taşı kuyunun üzerine kapatırlardı. Yakup, kuyunun yanında sürülerini suvarmak üzere gelenlerle karşılaşır, konuşurken dayısını ve dayısının kızlarını sorar. Oradakiler de "işte, kızlarından Rahel, koyunlarla geliyor!" derler ve kızı gösterirler. "Rahel" koyunlarıyla gelir kuyunun başına. Yakup ister ki sürülere su içirme işi bitsin de, kızla konuşmaya sıra gelsin. Acele eder. Ne var ki, oradakiler herkesin gelmesini beklemek zorunda olduklarını, yoksa kuyunun ağzındaki taşı kaldıramayacaklarını söylerler. Yakup olağanüstü bir güce sahiptir. O kocaman taşı tek başına kaldırdığı gibi yuvarlar bir kenara. Ve hemen ardından kıza yaklaşır, dayısının kızı, Rahel'i öper. Sonra kendisini tanıtır.

Laban, yani Yakup'un dayısı, kızkardeşinin oğlunun geldiğini duyunca çok sevinir, karşılamaya çıkar, karşılaşınca sarılır, sevgisini, coşkusunu dile getirir.

Yakup, dayısı Laban'ın yanında kalır, sürüsüne çobanlık eder. Ama Laban, Yakup'un aynı zamanda kendisine damat olmasını ister. Bu isteğini dolaylı yoldan anlatmayı uygun görür, şöyle konuşur: "Kardeşimin (kızkardeşimin) oğlusun diye karşılıksız mı hizmet edeceksin? Olmaz bu. Söylesene hizmetine karşılık ne istersin?"(53)

Yakup, karşılık olarak "Rahal"i istediğini ve bu kız için kendisine "7 yıl"(*) hizmet edebileceğini söyler.

Ancak Laban'ın, Rahal'den başka bir kızı daha var: Büyük kızı Lea. Laban ister ki önce Lea evlensin. Çünkü gelenekler bunu, yani büyük kızın önce evlenmesini gerektirir. Bununla birlikte Laban, Yakup'un Lea'yı değil, Rahal'i sevdiğini bilir. Onun için Yakup Rahal'i isteyince "hayır!" demez. Bir plan düşünür, planı uygular ve "Rahal" diye Lea'yı verir Yakup'un koynuna. Lea'ya bir de cariye armağan eder: Zilpa.

Laban'ın Yakup'a oynadığı oyun, "zifaf gecesi" ortaya çıkar. Hatta o gecenin sabahı, yani Yakup Lea'yla yattıktan sonra... Yakup üzüntüsünü şöyle anlatır Laban'a:

"Bana bu yaptığın nedir? Senin yanında Rahal için kalmadım mı, Rahal için hizmet etmedim mi? Beni niçin aldattın?"(54)

Laban'ın da karşılığı şu olur:

"Küçük kızı, büyüğünden önce vermek, bizim yörede olmayacak şeydir. Sen şimdi bu evlenmenin haftasını tamamla. Sonra yanımda kalır ve yedi yıl daha hizmet edersen öbür kızı da sana veririm."(55)

Yakup, ister istemez Laban'ın önerisini kabul eder. Yedi yıl daha çobanlık eder. Ve sonunda sevdiği kızı, yani Rahal'i de alır.(**) Laban, kızı Rahal'e de, düğün armağanı olarak bir cariye verir. Bu cariyenin adı da: Bilha.

"Ve Rab Lea'nın sevilmediğini gördü, onun rahmini açtı. Ama Rahal kısır kaldı. Ve Lea gebe kalıp bir oğul doğurdu, onun adını Ruben (bir oğul) koydu... Ve yine gebe kaldı, bir oğul daha doğurdu ve dedi: Sevilmediğimi Rab işittiği için bana bunu verdi. Lea, bu çocuğun adını da Şimeon (işitme) koydu. Ve yine gebe kaldı, bir oğul daha doğurdu ve dedi: Bu kez kocam bana bağlanacak. Çünkü ona üç oğul doğurdum. Onun için çocuğun adını Levi (bağlanma) koydu. Ve yine gebe kaldı, bir oğul daha doğurdu. Ve dedi: Bu kez Rabb'e hamd edeceğim (Rabb'i öveceğim!). Onun için bu çocuğun adını da Yahuda (övülmüş=Muhammed) koydu..."(56)

Tevrat'ın bu ayetlerine göre, "Rabb", yani Tanrı, acıdığı için Lea'dan yana olmuştu. Onun için Lea'nın "rahmini açmış", onu doğurgan kılmıştı. Rahal'iyse "kısır" yapmıştı.

Rahal, ablasının sürekli çocuk doğurduğunu, kendisininse hiç çocuğu olmadığını düşünür, ablasını kıskanır, içini kocasına döker. Kocası çaresiz şu karşılığı verir: "Ben ne yapabilirim? Döl yatağının meyvesini senden esirgeyen Rabb'in yerinde miyim ben?"(57) O zaman Rahal kocasına şu öneride bulunur: "İşte cariyem Bilha. Onun yanına gir. Gir de (gebe kalıp) dizlerimin üzerinde doğursun ve ondan çocuklarım olsun."(58) Rahal böylece, cariyesini kocasına sunar, onunla cinsel ilişkide bulunmasını ister. Yakup kaçırır mı bu fırsatı? Girer Bilha'nın koynuna ve onu gebe bırakır:

"Ve Bilha gebe kaldı, Yakup'a bir oğul doğurdu. Ve Rahal dedi: Tanrı davamı gördü, sesimi işitip bana bir oğul verdi. Rahal bunun için çocuğun adını Dan (hükmetti) koydu. Ve Rahal'in cariyesi yine gebe kaldı, Yakup'a ikinci bir oğul doğurdu. Ve Rahal dedi: Kızkardeşimle büyük güreş yaptım, onu yendim. Rahal bu çocuğun adını da Naftali (güreşim) koydu."(59)

Rahal cariyesini kocasına sunar da, Lea durur mu? O da kendi cariyesi Zilpa'yı sunar Yakup'a. Tabii Yakup'un yine canına minnet! Yakup, Zilpa'yla da yatar. Birkaç çocuk da Zilpa'ya doğurtur. Bundan da Lea mutlu olur. Lea birkaç kez de kendisi doğurur. Daha önce doğurduklarından başka... Neden sonra Tanrı "Rahal'i de hatırlar."(60) Rahal'in de bir çocuğu olur: Yusuf.

Yani ünlü Yusuf Peygamber... İleride Firavun'un kumandanlarından Mısırlı Polifar'ın güzel karısı Zeliha'nın gönlünü tutuşturacak olan Yusuf...

Yakup'un dayısı Laban'ın kızlarıyla ilgili öyküsü, Kur'an'a da yansımıştır. Ama oldukça değişik biçimde... Kur'an'da Yakup yerine Musa Peygamber geçiyor öyküde. "İki kız"dan sözediliyor, "su"dan (kuyudan), "davarlar"dan ve sürüye bu sudan su içirilişinden sözediliyor. "İki kız"ın bir "yaşlı baba"ları bulunduğu ve kişinin "kızını vermesi karşılığında" sözkonusu delikanlıyı çoban tuttuğu da anlatılıyor. Ama "baba"nın kim olduğu anlatılmıyor. Delikanlının kızı alma karşılığında yapacağı çobanlık süresi de değişik gösteriliyor. "...8 hacc (8 yıl)..." deniyor.(61)

Anlaşılıyor ki, öykü Tevrat'tan olduğu gibi alınmamış. Belki de Tevrat'a hiç başvurulmadan, halk arasında söylendiği biçimiyle alınıp geçirilmiş Kur'an ayetlerine ve bu öykünün, Tevrat, Çıkış, Bap:2, ayet:16-21; Bap:3, a.:1'de geçen Musa'nın öyküsü ile karıştırıldığı anlaşılıyor. Bu konuda daha başka şeyler de söylenebilir. Ama asıl konumuz bu değil. Onun için geçiyoruz.

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.33-37

__________________________
(52) Tevrat, Tekvin, Bap:28, ayet:1-2
(53) Tevrat, Tekvin, Bap:29, ayet:15. Karş; Kur'an, Kasas Suresi, ayet:25-28. Ayrıca bkz: Muhammed Ahmed Cadu'l-Mevla-Ali Muhammed El Beccavi-Muhammed Ebu'l-Fadl İbrahim, Kasasu'l-Kur'an, Mısır, 1969, s.80-81.
(*) Öykü Kur'an'a değişik biçimde geçtiği için "yıl" sayısı da değişik olmuş, "7 yıl" yerine "8 hacc (8 yıl)" denmiştir. Bkz: Kasas Suresi, ayet:27
(54) Tevrat, Tekvin, Bap:29, ayet:25
(55) Tevrat, Tekvin, Bap:29, ayet:26-27
(**) Demek oluyor ki, o zaman iki kızkardeşi birlikte alıp karı yapmakta bir sakınca görülmüyordu. Bkz: Kasasu'l-Kur'an, s.80
(56) Tevrat, Tekvin, Bap:29, ayet:31-35
(57) Tevrat, Tekvin, Bap:30, ayet:2
(58) Tevrat, Tekvin, Bap:30, ayet:3
(59) Tevrat, Tekvin, Bap:30, ayet:5-8
(60) Tevrat, Tekvin, Bap:30, ayet:22
(61) Bkz: Kur'an, Kasas Suresi, ayet:22-29

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 10-01-2014, 20:43
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

ONANİZM (MASTÜRBASYON, YANİ KENDİ KENDİNİ TATMİN)

Yakup Peygamberin Lea'dan olma oğlu Yahuda'nın "Er", "Onan" ve "Şela" adlarında oğulları vardı. "Kendi kendini tatmin" (mastürbasyon) "Onan"a dayandırıldığı için, bu işe, "onanizm" de denir.

Onan, "mastürbasyon" yapmış mıdır? Ya da "Onan"ın yaptığı, cinsel birleşmeden sonra cinsel organını çekerek menisini yere akıtma işi miydi? Tevrat'ta anlatılanlardan açıkça anlaşılmıyor bu.

"Ve vaki oldu ki Yahuda, kardeşlerinin yanındaydı ve Adullamlı bir adamın yanına indi. Ve onun adı Hira idi. Yahuda orada Kenanlı bir adamın kızını gördü, adamın adı Şua idi. Ve o kızı alıp yanına girdi ve kız gebe kalıp bir oğul doğurdu ve onun adını ER koydu. Ve yine gebe kalıp bir oğul doğurdu ve onun adını ONAN koydu. Ve yine bir oğlan doğurup adını ŞELA koydu. Bu kadın doğurduğu zaman Yahuda Kezib'deydi. Yahuda ilk oğlu Er için bir karı aldı. Onun adı Tamar'dı. Er Rabb'in gözünde kötüydü ve Rabb onu öldürdü. Yahuda Onan'a dedi: Kardeşinin karısının yanına gir ve ona 'kayınbiraderlik görevi'ni yap ve kendi kardeşine zürriyet yetiştir. Onan, o zürriyetin kendisinin olmayacağını bildi. Ve vaki oldu ki kardeşinin karısının yanına girdiği zaman, kardeşine zürriyet vermesin diye yere dökerdi. Ve Onan'ın yaptığı şey, Rabb'in gözünde kötü oldu ve onu da öldürdü."(62)

Burada anlatılanlardan anlaşılan şu: Yahuda'nın oğlu Er, işlediği bir günahtan ötürü Tanrı tarafından cezalandırılır ve öldürülür. Kardeşi Onan, Er'in dul kalan karısı Tamar'la evlenmek zorunda bırakılır. Çünkü; "bekarlık" açıkça yasak edilmiş değildir ama, doğal da sayılmamaktadır. Yani belirli bir durumda bir erkeğin evlenmesi şarttır: Bir ağabey, eğer erkek çocuk doğurmadan ölecek olursa, küçük kardeşinin, ağabeyinin dul kalan karısıyla evlenmesi gerekir. Levirate (kocanın kardeşi) denen bu tür zorunlu evlenme, ilkel toplulukların çoğunda vardır. Yahudiler, pek sıkı uyguluyorlardı bu geleneği. Ama bu, evlenmek zorunda olan adam için her zaman hoş bir şey değildi. Üstelik, böyle bir evlilikten doğan oğullar, ölen kardeşlerin meşru çocukları sayılıyordu.(63) Onan da bu yüzden pek istememişti ağabeyinin karısı Tamar'la evlenmeyi.

Onan, istemeye istemeye Tamar'la yatmak üzere odaya girer, ama tohumunu Tamar'ın döl yatağına değil de, yere akıtır. Böylece geleneğe karşı çıkmış, suç işlemiş olur. Ve bu yüzden Tanrı tarafından cezalandırılarak öldürülür.

Ne var ki Tevrat'ın anlattıklarından bir nokta pek iyice anlaşılmıyor:

Onan'ın tohumu, bir "mastürbasyon" yani kendi kendini tatmin sonucu mu gelmiştir, yoksa cinsel ilişki sonucu mu?

Bu açıklanmıyor Tevrat'ta. Ama genellikle Onan'ın "mastürbasyon" yaptığına inanılır ve öyle inanıldığı için "Onanizm" de denir bu işe.(64) Bununla birlikte "Onan'ın suçu, kendi kendini tatmin değildi, kesintili birleşme yöntemiyle doğum kontrolü yapmaktı" diyenler de vardır.(65) Bu görüşte olanlar şöyle derler:

"Onan, çocuksuz ölmüş olan kardeşinin (ağabeyinin) karısıyla cinsel birleşimde bulunarak ona çocuk sağlamak zorundaydı. Ancak kadının gebe kalmasını önlemek isteyen Onan, penisini erken çıkararak 'tohumunun yere boşalması'nı sağlamıştı."(66)

"Kendi kendini tatmin" (mastürbasyon), kimi çevrelerce "büyük günah" sayılır. Bu inancın nedeni üzerinde duranlardan kimileri, bu konudaki "günah" inancının Tevrat'taki "Onan" öyküsüne, "Onan'ın Tanrı tarafından cezalandırılmış olması"na dayandığını ileri sürerler. Şöyle denir: "Çocuk yapmaktan başka bir amaçla cinsel doyuru arayan kimseleri suçlamak isteyen bazı çevreler, (...) Onan'ın Tevrat'ta ölüm cezasına çarptırılmış olmasına işaret ederek mastürbasyon yapmanın bağışlanmayacak kadar kötü bir iş olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Baştan sona değin bir yanlış anlama sonucu ortaya çıkan suçlamalar, yıllar yılı bir sürü insana acı çektirmiş olup günümüzde de bir sürü ve tümden gereksiz vicdan acılarına neden olmaktadır. Bugün bile mastürbasyon yaptığı için utanç duyan ve sırf bu nedenle kendi kendini hadım eden delikanlılara raslanmaktadır. Oysa bu, yüzyıllardan beri hemen hemen herkesin yaptığı olağan bir şeydir."
(67)

Bu konudaki "günah" inancının Müslümanlığa da geçtiğine tanık oluyoruz. Bir hadis: "Nakihu'l-yedi mel'unun". Yani "Eliyle menisini getiren kimse lanetlenmiştir." İslam "fıkıh" kitaplarında şöyle bir açıklama yer alır: "Şehvetini dindirmek için insanın kendi kendine menisini getirmesi caiz midir? Böyle bir insanın günaha girmiş olmayacağını umarım. Ama insan, sırf şehvetinin gereğini yerine getirmek için bu işi yaparsa, o zaman iş değişir ve "helal" olmaktan çıkar. Çünkü Peygamber. '-Eliyle menisini getiren lanetlenmiştir!' der. 'Şir'atu'l-İslam ve öteki fetva kitaplarında da fetva böyle verilmiştir. Zeylai, bazı ulu kişilerden şöyle bir haber alıp aktarmıştır: '-Peygamberden işittim: Kıyamet günü kimi insanlar, elleri gebe olarak dirilecekler! Bunlar menilerini avuçlarıyla getiren insanlar olsa gerek'. (...) Şurası bilinmeli ki, haram olan yalnızca 'meniyi el'le getirmek' değildir, bacakla ya da herhangi bir organla meniyi getirmek de aynı hükümdedir."(68)

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.38-41

___________________
(62) Tevrat, Tekvin, Bap:38, ayet:1-9
(63) Richard Lewinshon, Cinsi Adetler Tarihi, Çev. Ender Gürol, İstanbul, 1966, Varlık, s.28
(64) Richard Lewinshon, a.g.e. aynı sayfa (28)
(65) EROS Cinsel Bilim Ansiklopedisi, Artel, c.II, s.521-522, Onanizm maddesi
(66) EROS, c.II, s.296, "Kendi Kendini Tatmin" maddesi
(67) EROS, c.II, s.396
(68) Hidaye (Şer'hu'l-Bidaye), Arapça, basıldığı yer belli değil (Hind baskısı), 1304, c.1, s.192, 8 no'lu not (Haşiye).

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Turan Dursun-Din ve Seks kitabı hatac Konu-dışı 4 07-08-2012 18:53
Doğa'da Seks cinsan Konu-dışı 2 06-11-2011 23:59
100 milyon yıldır seks yok İslam 6 30-10-2008 23:22

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 11:30 .