Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Bilim > Biyoloji > Evrim

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 18-09-2011, 01:43
K.C. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
K.C. K.C. isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 02 Jun 2006
Mesajlar: 4.587
Standart Bitki ve Hayvanların Anavatanları

Sanırım ilk kez "Evrim Teorisi" forumlarında başlık açıyorum.
Muhteşem evrim bilgimi sergileyecek değilim.

Kendi mantığımca bir iki şeyden söz edip bu işin ehli olan arkadaşların (eğer yazarlarsa) bilimsel açıklamalarını okuma niyetindeyim.

Bitkilerin ve hayvanların anavatanlarından bahsedilir.

Bana kalırsa özellikle -daha karmaşık bitkilerin- bir anavatanı bulunması evrim teorisinin gerçekliğinin delillerinden biri.

Dünyanın çeşitli coğrafyalarında, o coğrafyanın koşullarında hangi bitki tutunabiliyorsa, uyum sağlıyorsa, varlığını sürdürebiliyorsa v.s. o bitkinin anavatanı da o coğrafya oluyor.

İnsanlığın ortaya çıkışından ve seyahatlerinde o bitkiyi keşfetmesinden sonra bitki başka coğrafyalara göç edebilme imkanı buluyor.

Öyle tahmin ediyorum ki anavatanından koparılıp başka yerlerde üretilmeye çalışılan bitkilerde, anavatanındaki orijinalinden farklı özellikler de meydana geliyor olmalı.

Bazı bitkilerin ise onları keşfettiğimiz gibi kalmadığını, ıslah etmemiz neticesinde bize fayda sağlar hale geldiklerini biliyoruz.

Bu türleri bir Tanrı'nın yarattığı ön kabulüyle hareket ettiğimizde, Tanrının onları yarattığı faydasız halden faydalı hale getirmiş olmamız, onların fıtratlarını değiştirebilmiş olmamız, (buna muktedir olmamız), bizim müdahalemiz sonucu onların insanlığın hizmetine sunulmuş olabilmesi bence "tek seferde, şimdiki haliyle yaratılış ön kabulü" ile çelişen bir durum olur.

Bitkilerle uğraşanlar şu tür sözleri sıkça duymuştur: falanca bitki suyu çok sever" (anavatanı yağmurların eksik olmadığı tropikal bir alan mıydı acaba), "filanca bitkiye çok su verirsen çürür" (odunsu bir bitki olmalı, ya da gövdesinde/yapraklarında su depolayan, anavatanı neresi olabilir?), bitkinin toprağını havalandırmakla ilgili öneriler olabilir (anavatan toprağında belki fazlaca börtü böcek bakteri yaşardı) ....

Meramımı anlatabildim mi bilmiyorum. Umarım büyük bir gaf ya da mantık hatası yapmamışımdır bu kıt biyoloji bilgimle.

YILDIZLAR ATEŞ BÖCEĞİ SANILMAKTAN KORKMAZLAR

http://kadinislamadalet.blogcu.com/
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 18-09-2011, 09:42
müşkülpesent - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
müşkülpesent müşkülpesent isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2009
Bulunduğu yer: Sınır
Mesajlar: 504
Standart

K.C.´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
İnsanlığın ortaya çıkışından ve seyahatlerinde o bitkiyi keşfetmesinden sonra bitki başka coğrafyalara göç edebilme imkanı buluyor.

Öyle tahmin ediyorum ki anavatanından koparılıp başka yerlerde üretilmeye çalışılan bitkilerde, anavatanındaki orijinalinden farklı özellikler de meydana geliyor olmalı.
Aynı türler içerisinde yaşadıkları coğrafyaya göre farklılıklar gözlemlenebiliyor. Yukarıda bahsedilen durum bu ve bunu bir çok türde örneklendirmek mümkün. (İlk aklıma gelen kutuplarda yaşayan ayının daha kalın yağ tabakasına sahip olması) Adaptasyon (uyum) olarak adlandırılan bu olay, evrimin temeli olan doğal seçilimin de belirleyicisidir.

K.C.´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bazı bitkilerin ise onları keşfettiğimiz gibi kalmadığını, ıslah etmemiz neticesinde bize fayda sağlar hale geldiklerini biliyoruz.

Bu türleri bir Tanrı'nın yarattığı ön kabulüyle hareket ettiğimizde, Tanrının onları yarattığı faydasız halden faydalı hale getirmiş olmamız, onların fıtratlarını değiştirebilmiş olmamız, (buna muktedir olmamız), bizim müdahalemiz sonucu onların insanlığın hizmetine sunulmuş olabilmesi bence "tek seferde, şimdiki haliyle yaratılış ön kabulü" ile çelişen bir durum olur.
Bitki ve hayvanların evcilleştirilmesi. Tarihsel süreçte evrimleştirme faaliyetleri özellikle göçebe hayattan tarıma geçişte yaşandı. Bitkilerin evcilleştirilmesi daha az çabayla daha çok verim alınmasını sağladı ve bu yolla bir çok vahşi tahıl evcilleştirildi. Yanlış hatırlamıyorsam bitkilerdeki ilk evcilleştirme faaliyetlerinin zamanı da radyokarbon tekniklerle çözülmüştü. Aynı şekilde birçok toynaklı hayvan da evcilleştirilerek verimin artması sağlandı.

Evcilleştirilmesi verim açısından farz olan bu türlerin başlangıçta yabani olarak üretilmesi, yaratılış çerçevesinde benim de kafamda soru işareti.

Türlerin değişmediğini iddia edenlerin evcilleştirme ve adaptasyon konusunda ne diyeceklerini ben de merak ediyorum.

Non Serviam!
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 18-09-2011, 11:16
ALKA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ALKA ALKA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 12 Feb 2010
Bulunduğu yer: Berlin
Mesajlar: 5.990

Başarı Ödülü 

Standart

Meyve ve Sebzelerin Evrimi

Günümüz sebze ve meyvelerin atası olan arkaik meyve günümüzden 70 milyon yıl önce yaşamıştır. Bu ilk atasal meyveden sırasıyla aşağıdaki türler evrilmiştir ve bunlar ortak bir atadan gelir;

Rüzgarların etkili olduğu doğal seçilimle:

*Sapindaceae familyasından akçağaçlar,
*Kuzey Amerika kavak ağacı türleri
*Taraxacum türleri (Örnek: karahindiba)

Suların (H2o) etkili olduğu doğal seçilimle:

*Hindistan cevizi

Hayvan ve insanların etkili olduğu seçilim veya evcileştirme ile: (Mesela hayvanların yediği meyve türlerinin tohumlarının dışkı yoluyla daha uzak alanlara yayılması ve bu tohumların hayvan dışkısı içinde (gübre) ana ağaçtan çok uzakta yetişmesi gibi):

*Tatlı meyveler (Örnek: narenciye, elma, kavun ve karpuz)
*Tatlı olmayan meyveler yani sebzeler

oluşmuştur.

Sanırım aşağıdaki 2 görsel bunu iyi özetlemektedir.






Dünyada bilinen ve insanın tükettiği 134 meyve türü insanlar yoluyla taşınmış ve yayılmıştır. Meyveler dört ana yoldan insan gıdası oldu;

*Halihazırda kendiliğinden yetişen yabani türlerin doğadan toplanmasıyla,
*Doğa ve insanın yavaşça ıslah ettiği yerli türler kültüre alınarak
*Tarih öncesi neolitik çağlardan günümüze kadar birbirini izleyen insan göçleri ve bu göçlerle taşınan türlerin yeni gelinen yerlerde geliştirilmesiyle,
*Sömürge döneminde deniz ötesi ülke ve kıtalardan tropikal meyvelerin Avrupa'ya getirilmesiyle.

Meyvelerin Ana Vatanı olarak 5 Bölge

Botanikçilere göre dünyada meyvelerin ana vatanı olarak başlıca beş değişik bölge tanımlanmıştır;

*Karadeniz ve Hazar Denizi ile bu bölgeye yakın Kafkas Dağları,
*Hindistan ve Pakistan arasında kalan Kaşmir Dağı etekleri,
*Endonezya Adaları,
*Orta Amerika,
*Çin’in farklı coğrafi bölgeleri

Coğrafi konumu nedeniyle çok uzun kış mevsimine sahip olan ve uzun bir süre de Buzul Çağları tarafından etkilenen soğuk Kuzey Avrupa ülkeleri ile Kuzey Amerika meyve açısından fakir olduğundan bu bölgelerde iklim şartları büyük ve iri meyvelerin oluşmasına, bunların yetişmesine izin vermediği gibi tarih boyunca insanlar bu bölgelerde sadece böğürtlen, çilek gibi daha küçük meyve türleri yabani ortamlarında toplama imkanı bulabilmişlerdir.

Akdeniz bölgesi ise zeytin (Türkiye, Filistin, İsrail ve Yunanistan) , incir (Anadolu ve İrak) , kestane (Balkanlar), keçi boynuzu (Türkiye ve Yunanistan) , fıstık, fındık (Balkanlar ve Hazar denizi kıyıları), badem gibi bir çok ıslah edilen yerli türlerin kültüre alınması ile meyveciliğin bu sayede büyük gelişim gösterdiği bir coğrafya olarak bilinir ve botanik açısından önemlidir. Akdeniz çevresinde gelişen meyve ağaçları, kökleri sayesinde yaz kuraklıklarına dayanıklı olduğundan bin yıllar boyunca bu bölgede en eski medeniyetlerin gelişmesine olanak sağlamıştır.

Şeftali ve kayısı ilk olarak Orta Asya kültüründe yetiştirilmeye başladı ve buradan İran'a ulaştı. M.S. 1 yy'da Romalılar İran'da şeftali ile tanışıp bu meyveyi Güney Avrupa'ya getirdiler. Araplar ise ilk kez M.S. 8 yy'da Ermenistan'ı fethederken burada kayısı ile tanıştılar.

Buna karşın kirazlar Avrupalı, vişne Anadolu kökenlidir.

Armut ve elma ise ilk kez Orta Asya kültüründe yetiştirilmiş olup oradan İran'a ve Büyük İskender tarfından da İran'dan Avrupa'ya getirilmiştir.

En eski bilinen meyve üzüm

Üzüm günümüz bilinen meyveler arasında muhtemelen en eski olanıdır. Hatta üzüm, kıtaların birbirinden ayrılmasından önce ortaya çıkmış olduğu en geç Kristof Kolomb'un Amerika kıtasını keşfiyle ortaya çıkmıştır. Keşfi sırasında Kolomb burada yabani üzüm bağlarının olduğunu belirtmiştir. Bu anlamda Kuzey yarımkürede tersiyer döneminde üzüm vardı.

Meyvelerin göçü insanı izledi

Bugün bildiğimiz önemli meyve türlerin çoğu tarih öncesi dönemlerden başlayan insan göçleriyle taşınarak yayıldı. M.Ö. 10.000 - 3000 yıl önce, pek çok meyvenin Mezopotamya’da Verimli Hilal ile diğer önemli bir medeniyet bölgesi olan Çin'in güneyinde kalan subtropikal ve tropikal kuşağında yer aldığını biliyoruz.

Antik Mısır, Mezopotamya'dan meyve ithal ediyordu

M.Ö. 2000 yıllarında ise Mısır, ticaret yoluyla Mezopotomya'dan kendi ülkesinde olmayan meyveleri ithal ederek Mezapotamya'dai meyvelerin Mısır'da da yetişmesini sağlamıştır. Mısır ise bu meyve türlerini Yunanlılara yaydı.

Yetiştirilen ilk turunçgil ağaç kavunudur. Büyük İskenden ağaç kavununu M.Ö. 6 yy'da İran'dan Yunanistan'a getirmiştir.

Muz

Muzun ana vatanı Endonezya olup ilk defa M.S. 6 yy'da Endonezya'dan Afrika'ya, (Etiyopya) gelmiştir ve Etiyopya'dan tüm Afrika’nın tropikal kuşağında yayılmıştır. Buradan İspanyolların Amerika kıtasına gelişiyle birlikte Amerika’nın Pasifik kıyılarına da taşınır.

Daha çok bilgi için

http://kozmopolitaydinlar.wordpress....nce=731df302cf
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 18-09-2011, 16:44
kharon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
kharon kharon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 26 Jul 2010
Bulunduğu yer: localhost
Mesajlar: 336
Standart

Yiyecek üretim bile başlı başına evrimin kanıtı bence,insanlar neden evcil hayvan ya da bitki yetiştirmek zorunda kaldı ?, İlk yiyecek üretimi MÖ 8500 tarihinde Bereketli Hilal bölgesinde başlamış, daha önce çevrelerinde çiftçilik yapan kimse de yok,muhtemelen şartlar insanları üretime zorlamış, yaban hayvanların ve otların azalması ya da emeğin karşılığının alınamaması gibi nedenler olabilir.

K.C.´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bitkilerin ve hayvanların anavatanlarından bahsedilir.

Bana kalırsa özellikle -daha karmaşık bitkilerin- bir anavatanı bulunması evrim teorisinin gerçekliğinin delillerinden biri.

Dünyanın çeşitli coğrafyalarında, o coğrafyanın koşullarında hangi bitki tutunabiliyorsa, uyum sağlıyorsa, varlığını sürdürebiliyorsa v.s. o bitkinin anavatanı da o coğrafya oluyor.

İnsanlığın ortaya çıkışından ve seyahatlerinde o bitkiyi keşfetmesinden sonra bitki başka coğrafyalara göç edebilme imkanı buluyor.

Öyle tahmin ediyorum ki anavatanından koparılıp başka yerlerde üretilmeye çalışılan bitkilerde, anavatanındaki orijinalinden farklı özellikler de meydana geliyor olmalı.
Nohut bitkisinin hem yabani hem de evcil anavatanı Türkiye’nin güneydoğu bölgesi, bugün nohut üreten ülkelerin en başında Hindistan var, Türkiye,Pakistan,Kanada,İran,Meksika,Avustralya,Et iyopya vb. ülkelerde de yetiştiriliyor,

İki çeşit nohut var yetiştirilen :
Kabuli tipi : Tohumu büyük, krem renginde, kabuğu ince ve kırılgan, uzun, beyaz çiçekli ve geniş yapraklı (Türkiye,Suriye,İran,Meksika,Etiyopya,Kanada.)

Desi tipi : Tohumu küçük, kahve rengi, kabuğu kalın,kısa, beyaz, pembe yada mavi çiçekli ve küçük yapraklı. (Hindistan,Pakistan,Bangladeş,Avustralya,Kanada)

Daha iyi verim alındığından farklı bölgelerde farklı tip nohutlar seçilmiş olabilir.

Saygılar

Ne kadar az bilirseniz, onu o kadar şiddetle savunursunuz. B.Russell
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 15-05-2015, 10:01
Nana Buluku Nana Buluku isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 21 Oct 2014
Mesajlar: 1.030
Standart

müşkülpesent´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bitki ve hayvanların evcilleştirilmesi. Tarihsel süreçte evrimleştirme faaliyetleri özellikle göçebe hayattan tarıma geçişte yaşandı. Bitkilerin evcilleştirilmesi daha az çabayla daha çok verim alınmasını sağladı ve bu yolla bir çok vahşi tahıl evcilleştirildi. Yanlış hatırlamıyorsam bitkilerdeki ilk evcilleştirme faaliyetlerinin zamanı da radyokarbon tekniklerle çözülmüştü. Aynı şekilde birçok toynaklı hayvan da evcilleştirilerek verimin artması sağlandı.

Evcilleştirilmesi verim açısından farz olan bu türlerin başlangıçta yabani olarak üretilmesi, yaratılış çerçevesinde benim de kafamda soru işareti.
Tarımın söylediğiniz gibi iki önemli faydası var. Daha az çaba daha çok verim.

Ancak bir çok da zararı vardır: Avcı-toplayıcılar çok çeşitli beslenirken, çiftçiler genellikle yüksek karbonhidrat içeren bir veya bir kaç ürüne yönelmiştir. Bu da sağlık sorunlarına neden olur.

Çiftçiler eğer bir üründe sorun yaşarsa açlık çekecektir. Avcı-toplayıcılar çok çeşitli beslendiği için açlık çekme riskleri yoktur.

Tarıma geçişten sonra bir çok bulaşıcı hastalık ortaya çıkmıştır. Küçük ve dağınık gruplar halinde yaşayan avcı-toplayıcılar da böyle bir sorun yoktur.

Avcı-toplayıcıların, Tarımı seçme nedeni: Artan nüfustur. Tarımla çok daha fazla insanı besleyebilirsiniz. Genelde insanlar nüfusu bir şekilde kontrol altına almak yerine, tarımı seçerek soruna çözüm bulmuşlardır. Tarımı seçmeyen Buşmanlar gibi kabileler de yok değildir.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 09-12-2016, 14:24
Neva - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Neva Neva isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 03 Aug 2010
Mesajlar: 14.706

Başarı Ödülü 

Standart

Guncelleme.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 09-12-2016, 15:03
bilgivehis bilgivehis isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 30 Jul 2016
Mesajlar: 1.739
Standart

Yorumlara bahsedilen olaylar zinciri hayvanlar için de geçerli.
Osmanlıda Tiftik keçisinin ekonomide çok önemli bir payı varmış.
Tiftik keçisi dünyanın başka bir bölgesinde yaşayamadıgı için tiftigin kontrolü Osmanlının elinde bulunuyormuş. İngilizler Osmanlıyı zayıflatmak için tiftik keçisinin yaşayabilecegi bir çok bölge araştırmış, Türkiyedeki kadar verimli olmasa da sadece Afrikanın bir bölgesinde yaşayabilmiş. Türkiyedeki Tiftik üretimi emperyalistlerin asırlardır uğraşları sonucu 1990 yıllarında son bulmuş.
Günümüzde Ankara ve Eskişehir dolaylarında bulunan çok az sayıda Tiftik keçisi göstermelikten öte gitmemektedir.

Eti ve sütünden ziyade tiftik için yetiştirilen bu nadide hayvanın dünyada sadece iki bölgede yaşayabilmesi bize gösteriyor ki, bu türü bugüne kadar yaşamasını sağlayan herhangi bir ilahi güç değil bizim müdahalemizdir...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Eğitilebilen Hayvanların Sırrı emeti Konu-dışı 1 25-03-2018 23:36
Neandertaller Bitki De Yiyordu. zahit Evrim 1 04-01-2011 20:26
yari bitki yarı hayvan.... evrimde bir halka daha :) uyar Biyoloji 6 27-01-2010 17:54
Hayvanların Bel Omurları Ve Kalça Kemiği NedimYilmaz Evrim 0 10-07-2007 18:11

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 21:52 .