QUOTE=Psiko;501757]Sayın marcos.
Anlamış olduğunuz gibi baba ve anne tarafım Urfa/Birecik doğumlular.
Baba tarafım 1930 tarihinde Gaziantep'e yerleşmiş.
Anne tarafım ise dedemin devlet memuriyeti bittikten sonra Istanbula.
"Müdafai Hukuk Cemiyeti Reisi Mehmet Sabih Yurtkoruyan Cemiyeti kâtibi
Abdulkadir Lazip Diriöz’e yardım defterini açmasını söyledi. "
http://www.mirkelamsozmendernegi.org/birecikkurtulus
Burada adı geçen Abdulkadir Lazip Diriöz annemin babası olup dedemdir.
Dedemin anlattığına göre "Devlet" "Tehcir" kaynaklı "Ermeni"leri Şam'a gönderiyor olsa da yolda başlarına gelmeyen kalmamış.
(Uzun yıllar Birecik nahiyesinin muhasebe müdürü olan dedemin devlet ve halk arasındaki uyumsuzluğu bizzat gözlemlemiş olması kaçınılmazdır.Bir de dedemin Bahai oluşu açısından olaylara yaklaşımı düşünülecek olduğunda Ermenilere yapılanları yapmadığından dolayı diğerleri gibi olayların üstünü örtmemesi de son derece doğaldır.Dedem Birecik veya başka yerlerde inancı konusunda gözü pek,sözünün eri ve dürüstlüğü ile tanınmış birisidir.Nitekim bu yüzden de 1932 yılında Bahailik tarikat sanıldığından tutuklanıp 6 ay kadar Adanada hapis yatmış sonra da beraat edip tekrar memuriyetine geri dönmüş ve emekli olup Istanbula yerleşmiştir.)
Güzel Ermeni kızlarını kendilerine 2.,3.,4. eş olarak alıp iki kız kardeşi dahi nikahlayan bir çok insan olmuş.
Yani tehcir esnasında Ermeni vatandaşlarımızın İngilizler ve Fransızların bulunduğu Suriye,Şam'da toplanması amaçlanmış olsa da o iş o kadar kolay ve basit,
hatta insanca olmamış kısaca.
Dedemin annesi dahi o zamanlar bekar olan dedeme "Abdulkadir oğlum bak şu kızlardan bir tanesini de sen al,evlen yuva kur" demesine,o ana kadar annesini hiç incitmemiş olan dedemin büyük bir kızgınlıkla "Anne pazardan endaze ile kumaş mı alıyorsun ? Onlar ailelerini kaybetmiş ve acz içinde,yaralı ve ürkek iken böyle bir şeyi nasıl düşünürsün ?" deyip annesini paylamış.
Bu tür nikah altına giren bir çok Ermeni hanım ise Müslüman olup sonra da bir daha ailelerinin dahi geçmişlerini bilmesini istememişler.
Gaziantep ziyaretimizdeki o kadının Ermeni iken Müslüman olduğunu ailesinden saklaması gibi.
Gavur olayına gelince.
Bir şeyi siz ne kadar AK lamaya çalışsanız da onun ne olduğunu aslında kendiniz de bilirsiniz.
Ülkemizde "Gavur dölü" "Ermeni dölü" vb gibi sözler "Hakaret" "Aşağılama" amaçlı olup bunu söylerken insanların nasıl da keyif aldıklarını suratlarına bakarak çok rahat anlarsınız.
Madem ki Gavur başka manalara da geliyor,
o halde,
Birecik ilçesinde bir zamanlar "Gavur mahlesi" olarak anılan mahallin şimdilerde "Sancak mahlesi" olarak anılması sizce de manidar değil midir ?
Diğer yerleri bilemem ama Birecikte "Gavur mahlesi"nde bir katliam olduğu gerçeğini
ve
bu insanların kadınlarının bir meta gibi alınıp asimile edildiklerini hem dedemden kaynaklı hem de ziyaretimiz esnasındaki o kadıncağazın o paniği yüzünden iyi biliyorum.[/QUOTE]
1900 lü yıllarla 1920 li yıllar Anadolu halkları için kanlı geçmiştir.Halklar geçen yüzyılın başında birbirlerine büyük acılar çektirmiştir.Bu durumun rededilecek bir tarafı elbette yoktur.Tehcirin 1915 de olduğunu 1918 de mutareke ile ittihat ve terakkinin tarihe karıştığını elimizin tersi ile bir tarafa itmezsek sorarız.1920 de İskenderun, Dörtyol, Hassa, Kilis, Maraş, Antep' te ki Ermeni olayları nasıl olabildi.En basit örnek Musa Dağı olayı nesin nesiydi.1915 te tehcire uğrayanlar nasıl olurda Ankara anlaşmasından sonra Fransız ordusu ile birlikte Fransanın hakimiyet bölgesine çekilebiliyorlar.Tehcirde hayatını kaybedenlerden nasıl oluyorda kavgada kensini savunup galip gelen tarafın payı oluyorda Fransanın Halep-Lübnan yollarında ölenlerden payı olmuyor.
Ne tehcir nede kırım ülkenin her tarafında toyekun olmuş değildir.Tehcir ençok Sivas, Adana, Ankara, Elazığ, Kayseri bölgesinde yapılmıştır.Antep ve çevresinde cılız uygulanmış Dörtyol gibi bazı hassas yerler hariç bölgede ele avuca sığacak tehcir uygulaması olmamış.Bu bölgede 1920 lere kadar Ermeniler yaşamış 1920 den sonra büyük kısmı ülkeyi terk etmiş kalanlar büyük kentlere göç etmiş ülkeyi daha sonraki süreçte terk etmişlerdir.Unutmamak gerekirki Antepli Urfalı yada Kilisli birini o yıllarda Halep' e sürmek ülkeden kovmak anlamına gelmiyordu.
Sizinle hemşeri sayılırmışız benimde baba ve anne tarafım Kilislidir.Antepte gavur mahalesi isminde bir mahalle olduğunu sizden duyuyorum.Anladığıma göre mahallenin resmi ismi değilde halk arasında söylene ismi gavur mahallesi.Gavur gayri müslüm anlamında kullanılmış olabilir.Fakat Antep' le aynı kültürden olan resmi adı Nur Dağı olan dağa yöre Türkmenleri gavur dağı derler.Bunuda dağı alçaltmak için yüceltmek için derler.Gavur sözcüğü bizde olumlu anlamda da kullanılmaktadır.
Ola ki gayri müslim anlamında kullanılsın Ermeni, Yahudi, Çingene sözcükleride çoğu zaman hakaret anlamında kullanılır.Ama kalkıp sözcüklerin telafuzunu nefret suçu altında yasaklayabilirmiyiz.Bu akla mantığa uygun olurmu.