Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın alçakca katledilmesi ile birlikte, DHKP-C'nin terörizm misyonu, geçmişteki bazı muğlak vakalar üzerinden üretilen ajistasyonların dahi perdeleyemeyeceği bir şekilde, tüm çıplaklığıyla teşhir edilmiş oldu. Fakat DHKP-C'yi mercek altına aldığımzda dikkatimizi çeken olgu, bir Marksist/Leninist nitelikten ziyade, örgüte mensup teröristlerin ekseriyetinin Alevi kökenli kişi ve gruplardan meydana geliyor olmasıdır. Zaten söz konusu terör örgütünün faaliyet gösterdiği ve adeta zapturapt altına aldığı Gazi Mahallesinin cemevlerinden geçilmiyor olması da bu savı güçlendiren bir delil niteliği taşımaktadır.
İşte bu noktada karşımıza şu soru çıkmaktadır; acaba Alevilik, ihtiva ettiği değer yargıları ve müritlerinin düşünsel yapılarına ve davranış kodlarına olan etkisi bakımından terörizmi teşvik eden bir inanç sistemimidir? Aslında olayı sadece DHKP-C üzerinden değil, tarihsel misaller üzerinden de ele aldığımızda bu argümanı güçlendirecek neticelerle karşılaşmaktayız. Örneğin; 16. yüzyılda, Safeviler ile işbirliği yaparak ülkelerini arkalarından vuran ama Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri tarafından tepelenenler, yine aynı şekilde Tunceli'de isyan ederek emperyalist güçlerinde desteği ile ülkemizi bölme yönünde faaliyet gösteren Seyid Rıza gibi Alevi feodal ağaları da bunun belkide sayısız misallerinden sadece iki tanesini teşkil etmektedir. Umarım Aleviler bu karanlık tarihsel geçmişlerine ilişkin bir özeleştiri verebilirler.
Fakat şunu da başta DHKP-C'li Aleviler olmak üzere herkes bilsin ki bu ülkeyi böldürmez, terörizme de boyun eğmeyiz. Gerekirse kanımızın son damlasına kadar ülkemizi ve dinimizi savunuruz. Herkes bunu böyle bilsin!