Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Bilim > Biyoloji

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 30-12-2018, 20:24
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Turdur´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Biz neden yürüyorsak oda o yüzden uçmuştur. Gerektiği için.
Aynen öyle gerekmiyor olsaydı, bugün bizler ne yürürdük ne de koşardık ama gerektiği içindir ki km.lerce koşmak gibi bir yeteneğe de kavuştuk. Bunu sağlamak içinde terleme sistemine kavuştuk.
Doğada uzun mesafe koşmak avantajına da kavuştuk, bugün bizler belki bunu şehirlerde unuttuk ama genede bazı yerlilerde 50/100/150 km koşabilme yetileri halen daha vardır.

Uçmakta aynen bir gereklilik bir avantaj meselesidir, uçan sadece kuşlar değil ki, böcekler mesela, karınca gibi, normalde uçanını görmeyiz ama uçanları da vardır, kertenkele, kurbağa gibi canlılarda belki uzun mesafe uçucuları değildir ama hava akımlarını pekâlâ güzel kullanırlar.
Yarasa ise tamamen bir uçucudur aynı zamanda hemde bir memeli, sincaptır, lemurdur daha var uçuyor dediğimiz memeliler, ağaçtan ağaca olsada uçuyorlar, ona lazım olan o, öteki ağaca geçsin yeter, bir ağaç yılanı var, o bile gereklilikten uçabiliyor.
Kanadı yok bişi yok, ama bir ağaçtan ötekine veya yere havadan geçebiliyor.

Hasılı gereklilik işi değiştirmiş.

Öteki türlü gereği olmadığı için uçma yetisi körlenenler de illaki vardır.

Nasreddin hoca misali, koca karpuz niye yerde bitiyorda, küçücük ceviz ağaçta bitiyor.

Vardır bir gerekliliği

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 30-12-2018, 19:36
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.078
Standart

İlk yani en baştaki ve baştan birinci olanı kavramı görüleceği ve adından da anlaşılacağı üzre "Uçan (ya da -sonradan- uçmaya başlayan varlıklar/kuşlar" kümesindeki bir (matematiksel) elemandır. En baştaki, yani baştan ilk derken sayılabilir bir çokluktan ve çoklu -çok elemanlı- bir kümeden de sözediyoruz..
Bu küme adında anlaşılacağı üzre uçan kuş, uçan tek bir kuş ve uçan ilk kuş-un kümesi (de) değildir.. Uçan kuşlar kümesindeki bir sayma, belirleme işleminden sözediyor olduğumuz anlaşılıyor..

Yani ilk kendi cinsinden sayılabilir,belirlenebilir bir tek değil gibi duruyor

--
Öte yandan;

İlk kavramı, (yani baştaki) son kavramıyla ya da sonradaki ve ortadaki ya da öncedeki gibi kavramlarla çelişir ya da birbirine bağ içerir..

Nasıl
1.
(bir kimse, bir konu, bir olay vb. için) ne gibi, ne türlü, ne durumda, niteliği ne.

2.
belirteç
bir eylemin, bir işin hangi yolla, ne biçimde olduğunu sormak için kullanılır.

"İk" bir çokluk kümesi elemanı olarak tek başına eleman değildir. İlk sayılabilir bir çokluk kümesinin elemanıdır. İlk demek aynı zamanda çokluğu ve biraradalığı da da belirtir ve gösterir.. İlk tek başına değildir.. İlk binlerce olabilir ve binlerce ilk olabilir. Eğer gözlemci olarak biz bir kümenin (çoklu kümenin) elemanlarını saymaya başlarsak ilk saydığımız/nitelediğimiz eleman ilk adı alır...

İlk eleman kavramı son elaman kavramına yani uçan ilk kuş uça son kuşa bağ içerir. "Uçan kuşlar", "sonradan uçan -uçmaya başlayan- kuşlar" ya da kuş değilken kuşa dönüşen varlıklar ya da uçamazken uçmaya başlayan varlıklar ve kuşlar" vb. kümesindeki tarihsel/zamansal ilk elamanlar vaysayımı ise ya başka varlıkların kuşa dönüşmesiyle ya da zeki ve genetik uzmanı bir canlının kuş üretmesiyle oluşturmuş olmalı deniyorsa da bilemem.

Nasıl işaretlemesi ise gözlemciye göre durumun gözlemini ya da görece aslını araştıran bir işaretleme sanırım

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 30-12-2018, 23:50
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.078
Standart

Eğer face-te (facebook gruplarında) yazışıyor ya da bu soruya rastlamış olsam açık söyleyeyim hızlıca (eristik eşit bir karşı-t-lık ve) diyalektik olarak ;
İlk Tanrı nasıl yarattı/oluştu gibi bir diyalektik sunar geçiştirdim...

İlk Tanrı nasıl ilk?

İlk Tanrı nasıl yarattı/oluştu (daha önceki ve daha başka (ondan önceki geçmiş ve öncül) Tanrılar yaratmıyorken nasıl gelişti ve evrimleşti ve ilk oldu) gibi bir diyalektik sunar geçiştirdim...

İlk yaratma nasıl oluştu-gerçekleşti? daha önce yaratma yok muydu?
İlk tanrıdan önce ilk yaratan yok muydu?
Peki ilk yaratan nasıl yarattı ya da yaratabildi?

Evrim kuramı ya da temsil edenleri ile boks cinsinden bir müsabaka yapmak gibi bir şey
ve sanırım "Bay Ontoloji" o ringte değil...

Eğer ilgilenilen "Felsefe" ya da Bay Ontoloji" ise bu daha çok dama ya da satranç oynamaya benzerdi

Bir Hint köylüsünden, Bir Hint köylüsüne kulak verelim....

(Bu arada sunacağım pasajda ufak tefek çeviri ve anlam aksamaları ya da kavramsal hatalar -boşluklar- olabileceğini ve daha iyi düzenlenebileceğini önsayalım olur mu?)

Her şeyin nedensiz-olduğunu söylüyorum. Bir şeyin nasıl meydana geldiğini izlemeyi deneyebilirsiniz, fakat o şeyin niçin öyle olduğunu bulamazsınız. Bir şey, olduğu gibidir; çünkü evren olduğu gibidir.

Zihinsel olan her şey gibi, Neden-Sonuç Yasası da kendi kendisiyle çelişir. Var olan hiçbir şeyin kendine özgü, belli bir nedeni yoktur; en küçük bir şeyin varlığı için bile tüm evren katkıda bulunur; evren olduğu gibi olmadıkça hiçbir şey olduğu gibi olamazdı. Her şeyin kaynağı ve toprağı her şeyin tek nedeni olduğuna göre, nedensellikten evrensel bir yasa olarak söz etmek yanlıştır. Evren kendi içeriği ile sınırlı değildir, çünkü onun potansiyelleri sonsuzdur; üstelik o, temelde tümüyle özgür olan bir prensibin tezahürü ya da ifadesidir.

Kaynağın başlangıcı bulunamaz, tüm bellek ise bir yerde başlar. Böylece, dış daima belirlenir ve saptanır, oysa ki iç, sözcüklerle tutulamaz. Öğrencilerin hatası iç-varlığı elle tutulabilir bir şey olarak hayal etmeleri, algılanabilir olan her şeyin geçici ve o yüzden de gerçeklikten yoksun olduğunu unutmalarıdır. Ancak idraki mümkün kılan gerçektir - ona Hayat ya da Brahman, her ne derseniz deyin.

Kendi başına (kendi tekbaşınalığına) hiçbir şeyin varlığı yoktur. Her şey kendi yokluğuna (tüm diğer olanlara) muhtaçtır (bağışıktır). Olmak, fark edilebilir olmaktır, orada değil, burada olmaktır, o zaman değil, şimdi olmaktır, başka türlü değil de böyle olmaktır. Su nasıl bulunduğu kap tarafından şekillendirilirse, öylece, her şey de koşullar tarafından belirlenir. Su nasıl kaplara rağmen su olarak kalırsa, ışık nasıl meydana çıkardığırenkler ne olursa olsun kendisi olarak kalırsa, öylece gerçek de içinde bulunduğu (yansıtıldığı) koşullar ne olursa olsun, gerçek olarak kalır. Bilincin odağında neden yalnızca yansımaları tutmalı? Neden gerçeğin kendisini değil?

Evren kendi kendine işler, herşey kendinden vaki bunu bili yorum. Başka neyi bilmeye ihtiyacım var?

Maharaj -Ben oyum, I Am That, Kitabından


en küçük bir şeyin varlığı için bile tüm evren katkıda bulunur;
Kuş denilenin, tüm kuş-kuşlar denilenin ve denenlerin tüm zamanlarındaki tüm atomlarını takip etmeyi deneyelim. Böyle bir şeyi bölebiliyor muyuz? bu bize bir şey anlatıyor mu? örneğin? Daha önemli ya da geçerli bir gözleme ihtiyaç var mı?

Kendi başına (kendi tekbaşınalığına) hiçbir şeyin varlığı yoktur
Kendi tekbaşınalığına -kendi- varlık değildir. Bir şey onu kapsıyor, bir şeyin içinde ama daha doğrusu ise varlık olarak belirtiliyor ve tüm nüvesi varlığa bağışık-bitişik ve varlıktan aynı, yani varlık denenle aynı...

Ordan kendi varlık ya da kuş varlık, insan varlık gibi bir (varlık) sökümleme uyguladığımızda/(söktüğümüzde) ne yapıyoruz?
Onu kendi toprağından (varlığından ve nüvesinden) yalıtıyoruz ya da diğerlerinden (diğer herşeyden) ayırıp soyutluyor/somutluyoruz....

Bu diğer herşey denilen ön kendi olan zaten. Her ney kuşa dönüştüyse ön kuş (kuşun ilki ve orjini) o değil mi?
Evrim içinde bu böyle diğeri içinde-temel terminoloji...

İlk kuş aslında balıktır ve ilk balıkta sudur-insan da budur-aslında insan içinde böyle...

(İyi bakın! Aslında kendi olan sökülen toprak mı? sökülüp ayrılan mı?)

'Topraktan olduk gardaşık.' 'Topraktandır cümle beden'
ya da
'Aynı vardan var olmuşuz'

Kuş cinsini de hayvan cinsinden söküyoruz, varlık cinsinden söküyoruz, canlı cansız ayrmından vb...

Kuş ya da insan farketmiyor, varlık kümesi ile kapsanıyor ya da varlık belirtmesi ile işaretlenip kapsanıyor/cinsleniyor...

Kuş bölümlemesi bir kere yapay diyorum. Sorunun gösterdiği sorun bu mu?

Yukarıda belirtilen sorunun -bir- çözümü -de- -sanırım- Parmenides ve Zenon-un uslamlaranı bir gözatılması ve üzerine düşünülmesi ya da benzer bir düşünme sürdürülmesi de olabilirdi...

Örn
Çokluk; birlerin bir çokluğu olması gereken çokluk

Çokluk Üzerine Uslamlamalar.

Parmenides'in Birin varlığını savunusunu Zenon Çokluğun yokluğunu tanıtlayarak güçlendirmeye çabaladı. Gerçek varlık hem bir hem de bölünemezdir. Birlik ve Bölünemezlik birlikte olmalıdırlar. Çokluk ve Bölünebilirlik ise olmamalıdırlar, ve olmamalarını düşünce tanıtlamalıdır ...

Çokluk çelişkili bir kavramdır, ve Zenon tam olarak bu çelişkiyi göstermek ister. Evren çokluk ise bir birimler çokluğudur ve öyleyse bölünebilirdir. Ama bölünebilirse bu işlemin sonsuza dek sürmesi gerekir çünkü bir büyüklüktür. Ama her büyüklük kendileri büyüklükler olan ve böylece bölünebilir olan parçalara bölünebilirdir. Ama o zaman birim denilecek birşey olanaksızdır çünkü herşey bölünebilirdir ve böylece bir değildir. Öyleyse birlerin bir çokluğu olması gereken çokluk olanaksızdır.

--

Devim Uslamlaması.


Eğer birşey deviniyorsa ya olduğu yerde ya da olmadığı yerde olmalıdır. Eğer birincisi ise gerçekte dinginliktedir. Eğer ikincisi ise açkıça olanaksızdır.

Uçan Kuş. Uçuyor görünen bir 'kuş' gerçekte durgundur çünkü kendine eşit bir yer kaplayan herşey uzayda dinginlikte olmalıdır ve bu bir 'kuş' için de böyledir. Bu uslamlama Burası gibi Şimdinin de değişmez olduğunu varsayar. Burası Orası değildir ve Şimdi Sonra değildir.

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 14-06-2019, 22:20
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.242
Standart

Eski yurt´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu canlı neden uçmuştur, niçin uçmuştur, o aşamaya nasıl gelmiştir, uçmak için nasıl bir ihtiyaç duymuştur, milyonlarca yıl uçmak için mi beklemiştir, uçmak için ön bir hazırlık yapmış mıdır
uçmak.
kuş.
ilk.

hepsi bizim tanımlamalarımız.
doğada böyle şeyler geçerli değil.

insanları dinlemeyi bırakıp doğaya kulak verseniz her şeyi çözebilirsiniz aslında.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 15-06-2019, 00:53
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

Eski yurt´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster

Bu canlı neden uçmuştur, niçin uçmuştur, o aşamaya nasıl gelmiştir, uçmak için nasıl bir ihtiyaç duymuştur, milyonlarca yıl uçmak için mi beklemiştir, uçmak için ön bir hazırlık yapmış mıdır
Kur-an da yazıyordur. Oraya bak.malum HER SEY yazar orada .
Gökyüzü suresi , Uç dedi uçtu ayeti .

Bir müminin kur-an gibi bir el kitabı varken sırf inançsızları mort ediyim diye soru sormaları yerine UÇ DEDI UCTU ayetini gözümüze sokması gerekmez mi ?

Öyle bir ayet yokmuydu ? Vardır vardır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 11:36 .