Eğer face-te (facebook gruplarında) yazışıyor ya da bu soruya rastlamış olsam açık söyleyeyim hızlıca (eristik eşit bir karşı-t-lık ve) diyalektik olarak ;
İlk Tanrı nasıl yarattı/oluştu gibi bir diyalektik sunar geçiştirdim...
İlk Tanrı nasıl ilk?
İlk Tanrı nasıl yarattı/oluştu (daha önceki ve daha başka (ondan önceki geçmiş ve öncül) Tanrılar yaratmıyorken nasıl gelişti ve evrimleşti ve ilk oldu) gibi bir diyalektik sunar geçiştirdim...
İlk yaratma nasıl oluştu-gerçekleşti? daha önce yaratma yok muydu?
İlk tanrıdan önce ilk yaratan yok muydu?
Peki ilk yaratan nasıl yarattı ya da yaratabildi?
Evrim kuramı ya da temsil edenleri ile boks cinsinden bir müsabaka yapmak gibi bir şey
ve sanırım "Bay Ontoloji" o ringte değil...
Eğer ilgilenilen "Felsefe" ya da Bay Ontoloji" ise bu daha çok dama ya da satranç oynamaya benzerdi
Bir Hint köylüsünden, Bir Hint köylüsüne kulak verelim....
(Bu arada sunacağım pasajda ufak tefek çeviri ve anlam aksamaları ya da kavramsal hatalar -boşluklar- olabileceğini ve daha iyi düzenlenebileceğini önsayalım olur mu?)
Her şeyin nedensiz-olduğunu söylüyorum. Bir şeyin nasıl meydana geldiğini izlemeyi deneyebilirsiniz, fakat o şeyin niçin öyle olduğunu bulamazsınız. Bir şey, olduğu gibidir; çünkü evren olduğu gibidir.
Zihinsel olan her şey gibi, Neden-Sonuç Yasası da kendi kendisiyle çelişir. Var olan hiçbir şeyin kendine özgü, belli bir nedeni yoktur; en küçük bir şeyin varlığı için bile tüm evren katkıda bulunur; evren olduğu gibi olmadıkça hiçbir şey olduğu gibi olamazdı. Her şeyin kaynağı ve toprağı her şeyin tek nedeni olduğuna göre, nedensellikten evrensel bir yasa olarak söz etmek yanlıştır. Evren kendi içeriği ile sınırlı değildir, çünkü onun potansiyelleri sonsuzdur; üstelik o, temelde tümüyle özgür olan bir prensibin tezahürü ya da ifadesidir.
Kaynağın başlangıcı bulunamaz, tüm bellek ise bir yerde başlar. Böylece, dış daima belirlenir ve saptanır, oysa ki iç, sözcüklerle tutulamaz. Öğrencilerin hatası iç-varlığı elle tutulabilir bir şey olarak hayal etmeleri, algılanabilir olan her şeyin geçici ve o yüzden de gerçeklikten yoksun olduğunu unutmalarıdır. Ancak idraki mümkün kılan gerçektir - ona Hayat ya da Brahman, her ne derseniz deyin.
Kendi başına (kendi tekbaşınalığına) hiçbir şeyin varlığı yoktur. Her şey kendi yokluğuna (tüm diğer olanlara) muhtaçtır (bağışıktır). Olmak, fark edilebilir olmaktır, orada değil, burada olmaktır, o zaman değil, şimdi olmaktır, başka türlü değil de böyle olmaktır. Su nasıl bulunduğu kap tarafından şekillendirilirse, öylece, her şey de koşullar tarafından belirlenir. Su nasıl kaplara rağmen su olarak kalırsa, ışık nasıl meydana çıkardığırenkler ne olursa olsun kendisi olarak kalırsa, öylece gerçek de içinde bulunduğu (yansıtıldığı) koşullar ne olursa olsun, gerçek olarak kalır. Bilincin odağında neden yalnızca yansımaları tutmalı? Neden gerçeğin kendisini değil?
Evren kendi kendine işler, herşey kendinden vaki bunu bili yorum. Başka neyi bilmeye ihtiyacım var?
Maharaj -Ben oyum, I Am That, Kitabından
|
en küçük bir şeyin varlığı için bile tüm evren katkıda bulunur;
|
Kuş denilenin, tüm kuş-kuşlar denilenin ve denenlerin tüm zamanlarındaki tüm atomlarını takip etmeyi deneyelim. Böyle bir şeyi bölebiliyor muyuz? bu bize bir şey anlatıyor mu? örneğin? Daha önemli ya da geçerli bir gözleme ihtiyaç var mı?
Kendi başına (kendi tekbaşınalığına) hiçbir şeyin varlığı yoktur
|
Kendi tekbaşınalığına -kendi- varlık değildir. Bir şey onu kapsıyor, bir şeyin içinde ama daha doğrusu ise varlık olarak belirtiliyor ve tüm nüvesi varlığa bağışık-bitişik ve varlıktan aynı, yani varlık denenle aynı...
Ordan kendi varlık ya da kuş varlık, insan varlık gibi bir (varlık) sökümleme uyguladığımızda/(söktüğümüzde) ne yapıyoruz?
Onu kendi toprağından (varlığından ve nüvesinden) yalıtıyoruz ya da diğerlerinden (diğer herşeyden) ayırıp soyutluyor/somutluyoruz....
Bu diğer herşey denilen ön kendi olan zaten. Her ney kuşa dönüştüyse ön kuş (kuşun ilki ve orjini) o değil mi?
Evrim içinde bu böyle diğeri içinde-temel terminoloji...
İlk kuş aslında balıktır ve ilk balıkta sudur-insan da budur-aslında insan içinde böyle...
(İyi bakın! Aslında kendi olan sökülen toprak mı? sökülüp ayrılan mı?)
'Topraktan olduk gardaşık.' 'Topraktandır cümle beden'
ya da
'Aynı vardan var olmuşuz'
Kuş cinsini de hayvan cinsinden söküyoruz, varlık cinsinden söküyoruz, canlı cansız ayrmından vb...
Kuş ya da insan farketmiyor, varlık kümesi ile kapsanıyor ya da varlık belirtmesi ile işaretlenip kapsanıyor/cinsleniyor...
Kuş bölümlemesi bir kere yapay diyorum. Sorunun gösterdiği sorun bu mu?
Yukarıda belirtilen sorunun -bir- çözümü -de- -sanırım- Parmenides ve Zenon-un uslamlaranı bir gözatılması ve üzerine düşünülmesi ya da benzer bir düşünme sürdürülmesi de olabilirdi...
Örn
Çokluk; birlerin bir çokluğu olması gereken çokluk
Çokluk Üzerine Uslamlamalar.
Parmenides'in Birin varlığını savunusunu Zenon Çokluğun yokluğunu tanıtlayarak güçlendirmeye çabaladı. Gerçek varlık hem bir hem de bölünemezdir. Birlik ve Bölünemezlik birlikte olmalıdırlar. Çokluk ve Bölünebilirlik ise olmamalıdırlar, ve olmamalarını düşünce tanıtlamalıdır ...
Çokluk çelişkili bir kavramdır, ve Zenon tam olarak bu çelişkiyi göstermek ister. Evren çokluk ise bir birimler çokluğudur ve öyleyse bölünebilirdir. Ama bölünebilirse bu işlemin sonsuza dek sürmesi gerekir çünkü bir büyüklüktür. Ama her büyüklük kendileri büyüklükler olan ve böylece bölünebilir olan parçalara bölünebilirdir. Ama o zaman birim denilecek birşey olanaksızdır çünkü herşey bölünebilirdir ve böylece bir değildir. Öyleyse birlerin bir çokluğu olması gereken çokluk olanaksızdır.
--
Devim Uslamlaması.
Eğer birşey deviniyorsa ya olduğu yerde ya da olmadığı yerde olmalıdır. Eğer birincisi ise gerçekte dinginliktedir. Eğer ikincisi ise açkıça olanaksızdır.
Uçan Kuş. Uçuyor görünen bir 'kuş' gerçekte durgundur çünkü kendine eşit bir yer kaplayan herşey uzayda dinginlikte olmalıdır ve bu bir 'kuş' için de böyledir. Bu uslamlama Burası gibi Şimdinin de değişmez olduğunu varsayar. Burası Orası değildir ve Şimdi Sonra değildir.
|