Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Sanat > Edebiyat

 
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
  #1  
Alt 21-06-2021, 00:43
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.080
Standart Aldous Huxley Cesur Yeni Dünya

Brave New World (Cesur Yeni Dünya)

Cesur Yeni Dünya ilk defa 1932'de basılmıştır. George Orwell'ın 1984 adlı eseri ile birlikte, anti-ütopya edebiyatında akla gelen ilk romanlardan biridir. Londra'da geçen eserde yazar, sisteme alternatif sunmak yerine mevcut sisteme eleştirel yaklaşmıştır.

Kitapta geçen karakterler şunlardır: Bernard Marks, Helmhotz Watson, Lenina, Kuluçkalama ve Şartlandırma Müdürü, Linda, John (Vahşi), Mustafa Mond.

Cesur Yeni Dünya ‘F.S. 632'de istikrar yılında' geçmektedir. Burada miladın Ford olarak alınmasının nedeni romandaki dünyanın temelini oluşturan üretim bandının yaratıcısının Henry Ford olmasıdır. Eserde, ‘Fordumuz', ‘Ford aşkına' sözlerinin kullanılmasından Ford'un tanrısallaştırıldığını söylemek mümkündür. Çünkü İngilizcedeki ‘Our Lord'a gönderme niteliğindedir bu da tanrısallığı pekiştirmektedir. Kitapta daha çok Henry Ford tarafından 600 yıl önce yaratılan toplum, tek bir devletin varlığı ve iki temel karakter üzerinden bireylerin çatışmaları anlatılmaktadır. Bu nedenle bu yeni dünyanın özelliklerine değinirsek, Dokuz Yıl Savaşları'ndan sonraki büyük ekonomik sıkıntıdan sonra kurulan Cesur Yeni Dünya'nın sloganı Cemaat, Özdeşlik, İstikrardır.

Yönetenler bu üç ilkenin sürekliliğini sağlamak için bilimsel yöntemlerle devrimi yürütmektedirler. Bununla birlikte yöneteneler geleceğin en önemli projesi olan mutluluk sorununu (insanlara köleliklerini sevdirme sorununu) da çözmektedirler.

Kitapta anlatılan devletin adı Dünya Devleti'dir ve bu devlet, standartlaştırılmış iki milyar nüfuslu, yurttaşların sadece on bin soyadını taşıdığı, hiçbir kaynağın sınırlı olmadığı ve herkesin mutlu olduğu bir yerdir. Dünya Devleti'nden ayrıntılı olarak bahsedersek; Londra'da kurulan Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde insanlar toplumdaki rolleri kabul ettirilmiş olarak doğarlar. Genetik ve sosyal olarak hiçbir özellik şansa bırakılmamaktadır. Herkes ait olduğu kastın genetik özelliklerini taşımakla kalmaz, o kastın toplumsal normlarının ve görevlerini de severek ve isteyerek doğar, büyür ve ölür. Burada insan yumurtaları bilim adamları tarafından işlemden geçirilir. Yumurtalardan doğanların zeki, ahmak ya da normal olmaları sağlanır. Uzun ya da kısa boylu olmaları burada kararlaştırılır. Sonra yumurtadan çıkarılan çocuklar talimden geçirilip eğitilirler. Kendileri için tahsis edilmiş özgün sosyal sınıf ve gruplara uyum sağlayabilmeleri için, onlara eğitim ve öğretim verilir. Onların ne tür bir insan olabileceğine dünya devleti karar vermektedir. Bunun adı Şartlandırma'dır. Onlar sadece devlete hizmet etmek için yaşamaktadırlar.

Dünya devletindeki herkes özel bir işle meşguldür herkesin şartlandığı doğrultuda bir özgün fikri vardır. Kuluçka makineleri ise, yumurtalara hayat veren cam tüplerdir. Sıcak sıvıdan oluşan buradaki karışım, erkek tohumlarına ve kadın yumurtalarına ortam oluşturur. Çocuklar bu ortamda gelişmektedir. Bu çocukların babaları, anneleri ya da evleri yoktur, çünkü onlar Dünya Devleti'nin çocuk odalarında yetiştirilmektedir. Kadın ve erkek yumurta ve tohumları merkeze bağışlanmaktaydı. Bay ve bayanlar bunu sosyal sistem için yapıyorlardı ve bu davranışlardan dolayı ödüllendiriliyorlardı. Döllenmiş yumurtalar gelişmiş mikroskoplar altında gerekli incelemeden geçirildikten sonra 5 gruba ayrılmışlardı bunlar;

"Alfalar", "Betalar", "Gamalar", "Deltalar" ve "Epsilonlar" dır.

Düşük kalitede kabul edilen yumurtalar, dünya devletinin az eğitilen ve hizmet işlerini gören bireylerin yetiştirilmesi için embriyonik gelişime tabi tutulmaktadır. Bu çocuklar büyüdüklerinde fabrikalarda makinelere bakmakla yükümlü olmakta ve başka gerekli hizmetleri de yapmaktaydı. Bunlar bu işleri yaparken fazla bir zekâya ihtiyaç duymuyorlardı. Dünya Devleti'ndeki bütün insan yaşamı planlanmakta ve insanların gelecekteki görevleri belirlenmekteydi. Yumurtadan çıkan çocuklar "Sosyal Belirleme Merkezi"ne gönderiliyor ve orada eğitimden geçiriliyordu.

Şartlandırmada, "Hipnopedya" yöntemi yani uykuda öğretme yöntemi kullanılıyordu. Çocukların yastıklarının altındaki ses cihazlarıyla gece defalarca tekrarlanan cümlelerle şartlandırma gerçekleştiriliyordu.

Şartlandırma sayesinde özgün sosyal sınıf ve gruplara daha kolay uyum sağlanabilmektedir. Sadece devlet için çalışan bu gruplardan, Alfa ve Betalar, Dünya Devletinde verilecek görevleri yapmak, geleceğin müdürleri ve idarecileri olmak üzere eğitilirlerdi ve sayıları diğerlerinden azdı. Kaç tane Alfa, Beta, Gama, Delta ve Epsilon'a ihtiyaç olduğunu devlet belirliyordu ve ona göre üretim yapılmaktaydı.

Epsilonların insan zekâsına pek ihtiyaçları yoktur. Fakat yapacakları işleri mümkün olduğu kadar çabuk yapmaları gerekmekteydi. Örneğin gelecekte sıcak iklime sahip ülkelerde çalışacak işçiler, ısıdan hoşlanacak şekilde eğitiliyorlardı. Geleceğin uzay mühendislerine de topuklarının üzerinde yürümekten zevk almaları öğretiliyordu. Yani şartlandırma süresince insan yumurtaları gelecekteki görevlerine uygun bir biçimde hazırlanıyordu.

Şartlandırma aynı zamanda bireylerin mutlu ve itaatkâr olmasını sağlıyordu.

Şartlanma yoluyla çocuklar kitap ve çiçeklerden nefret eder hale getiriliyordu. Çünkü okuma, şartlandırılarak eğitilen bu kişilerin eğitimlerini alt-üst edecekti. Daha önceki gruba doğa ve çiçek sevgisi aşılanmış ve bu şartlanma kişilerin sürekli doğayı görme ve orada olma isteklerinden dolayı fabrikaların çalışamaz duruma gelmesine neden olduğu için yasaklanmıştı.

Uyku öğretimi içinde eğitim veriliyordu. Bilinç sınıfı eğitimi verilmesindeki amaç bulundukları gruptan hoşlanmalarını sağlamak ve aidiyet duygusunu geliştirmekti.

İnsanlara sistemin istikrarı için tarih öğretilmiyor ve tarihin boş bir şey olduğu öğretiliyordu. Dini kitaplar, edebiyat ve felsefe kitapları da yasaklanmıştı. Bu nedenle 150 yıl önce yayımlanan bütün kitaplar yok edilmişti.

Haç işaretinin üstü kesilerek ‘T' harfine dönüştürüldü. Dini bayramlar ve ayinlerin yerini, Dünya Devleti'nde ‘Ford Günü Bayramları', ‘Cemaat İlahileri' ve ‘Dayanışma Ayinler' almıştı. Ayinlerde de normal zamanlarda olduğu gibi ‘SOMA' adında bir ilaç veriliyordu ve bu ilaç insanların kendilerini kötü hissettiklerinde aldıkları ve onları rahatlatan, mutlu olmalarını sağlayan bir ilaçtı. Soma içerek insanlar hayal dünyalarında istedikleri yere tatile gidebiliyordu. Fakat somayı her zaman kullanmaları sistemin aksamasına neden olacağı için fabrika çıkışlarında devlet tarafından veriliyordu.

Dünya Devleti insanları şartlandırıp kontrol altına alarak istikrarı sağlamış ve Soma vererek insanların mutluluklarına da çare olmuştu. Bunlardan sonra geriye tek bir sorun kalmıştı; o da yaşlılığa çare bulmaktı. Ona da çare bulundu; eşeylik hormonları, genç kan nakli, magnezyum tuzları sayesinde yaşlılığın tüm fizyolojik izlerini silmiş oluyorlardı. Bununla birlikte yaşlılara özgü zihinsel tutsaklıklar da halledilmiş oluyordu. Bu sayede insanlar hiç hastalanmıyorlar, yaşları ilerlese de hep genç kalıyorlardı. Dünya Devleti'nin sloganlarından olan Cemaat kavramı da ‘Herkes Herkes İçindir' mantığını barındırıyordu. Kimse kimseye sahip olamaz herkes birbiriyle beraber olabilir. Aşk, nefret gibi duygulara da sahip olmayan insanlar bu nedenle duygusal hiçbir şey hissedemiyorlar, kendilerine şartlandırılanın dışında bir şey düşünemiyorlardı. ‘Anne' ve ‘Baba' gibi kavramlar kullanılmıyor, çok kötü bir şeymiş gibi gösteriliyordu. Aile kavramı yoktu. Topluluk vardı bu dünyada, bireysellik yoktu.

Ölüm için de şartlandırılma yapılıyor, çocuklar daha 18 aylıkken ölülerin ve hastaların yanına götürülüyor orada eğitim veriliyor ve oyun oynayarak zaman geçiriyorlardı. Ölüm iyi bir şey olarak şartlandırılıyor ve ölen insanların ölülerini yakıp, onları fosfora çevirip enerji olarak kullanıyorlardı.

Vahşi Bölge

Dünya Devleti böyle bir düzen üzerine kurulurken bu düzeni kabul etmeyen eski hayatlarını devam ettiren modern dünyanın dışında yaşayan bir toplum daha vardı ve bu toplumun yaşadığı yere "Vahşi Bölge" deniyordu. Vahşi Bölge, Dünya Devleti'nden elektrikli tellerle ayrılmış bir bölgedeydi.

Buradaki insanlar Hıristiyanlık dinine inanıyorlardı. Vahşi Bölge'de aile kavramı vardı, insanlar birbirlerini severek evleniyorlar ve normal yollarla çocuk sahibi oluyorlardı. Yaklaşık olarak 60 bin kişi bu bölgede yaşıyordu. Daha güzel ve güvenilir bir dünya için kurulan Dünya Devleti dışında yer alan Vahşi Bölge kitabın yazıldığı dönemin yaşam biçimini anlatmaktadır.

Vahşi Bölge yeni kurulan sisteme uyum sağlayamayan kişilerin hayatlarını sürdürdükleri bölgedir.

https://dergipark.org.tr/tr/download/issue-file/25573

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
 

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 22:00 .