Alıntı:
insanda varolan canlılık, ruh, düşünce gibi soyut kavramlar hakkında insanoğlu niçin olasılkları hemen 2ye indirger.. varoluş; siyah ve beyaz değildir, siyahtan beyaza her türlü renk skalasını/grinin sonsuz tonlarını içerebilir.. bizim algılayıp yansıttığımız her somut/soyut kavram sadece bizim algılarımızın limitleri dahilindedir.. bilim bir şey hakkında karar vermediği, yani kanunlaştırıp tüm dünya insanlığının üzerinde tartışmasız hemfikir olmadığı sürece insan zihnine düşen her olasılık sadece 1/sonsuzdur.. yani insanın beden/ruh birlikteliği hakkında söylenecek herşey insanoğlunun karar vermeden duramayan aklının/düşüncesinin ürünü olmaktan başka bir şey değildir.. bilim tarafından desteklenmeyen her karar bilgi değil bir inançtır.. |
Alıntı:
Sevgili Paslıçivi, canlı-cansız evreni, yaşamı anlamaya çalışan insan'ın 2 temel değerlendirme biçimi vardır. İdealist yaklaşım ve Materyalist yaklaşım. Diğer tüm değerlendirmeleri bu iki ana başlığın birisinin alt başlığında bulabiliriz. Bu değerlendirme biçimi Marksizme dayanır ve bilimseldir. Diyalektik Tarihsel Materyalizm adı ile Dolayısı ile bir İnanç değildir. Yani, değerlendirme kriterleriniz ya idealizm ve/veya türevi temelindedir ya da materyalizm. |
Saygideger saroz;
Bu değerlendirme biçimi Marksizme dayanır ve bilimseldir.-saroz- Aslinda konumuz, insanoglunun kendini nasil degerlendirdigi. Bu konuda Marxizmin bilimselligini nasil ortaya koyuyorsun? Yani, insanoglu bir maddemidir? Saygilarimla; evrensel-insan |
Alıntı:
insanlar yaşamı anlamdırmaya çalışırken yaptıkları tek bir şey vardır.. kendinden önceki atalarının yolundan gitmek.. bu bahsettiğiniz materyalist ve idealist yaklaşım insan denen canlının ürettiği bir kavramlar bütünüdür ve insanlığı daha en baştan ikiye ayırır ve böler.. ve bir insan topluluğu içinde dünyaya gelen insan yavrusu artık o atalarının bir bilinç kölesi olmaktan kurtulamaz.. işte ya mateyalisttir ya da idealisttir.. insan bunun dışına çıkamaz.. oysa yaşamın anlamını kimse bilmemektedir.. sadece insanlık bilinç evriminin günümüz seviyesi bununla yaşayabilecek düzeyde henüz evrimleşmemiştir.. yani kişi ben yaşamın anlamını nerden bileyim, bilmiyorum kardeşim diyemez.. bildiğini zannederek yaşamak zorundadır.. işte tüm bunlar inançtır.. ister materyalist olsun ister idealist olsun her yaklaşım insan zihnine düşen bir olasılktan başka bir şey değildir.. bunların bilim/bilgi olması için bu ayırımcı/bölücü kavramların ortadan kalkıp tüm dünya insanlığının üzerinde hemfikir olması gerekiyor.. ama insanoğlu merkezinde değil de çeperinde yaşadığı için savrulmamak için bunlardan birine sıkı sıkıya sarılıp savunmak zorundadır.. o yüzdendir ki bir sis/gizem olan yaşamdaki gri tonları göremez, siyah ve beyaza indirger.. ve bu indirgediği kavramların birinde karar verip bildiğini zannetmek zorunda kalarak bir yaşam sürer.. oysa henüz daha ne ruhun ne olduğunu biliyoruz ne de ruh/beden ilişkisini.. bunlar pozitif bilimde çözülüp kanunlaştırılmış kavramlar değildir.. sadece insan olarak gözlemlediğimiz ve zihnimize bir takım olasıkların düşmesinden başka bir şey değildir.. ruhun olup olmadığı, varsa nasıl özelliklere sahip olduğu, insan bedeninin kendi ürettiği bir şeymi, dışardanmı geldiği ya da başka bir olasılık mı olacağı henüz bilimin cevaplayabildiği bir bilgi değildir.. inanç ve spekülasyondan başka bir şey değildir.. sadece insanlığı birbirine bölüp savaştırır, çatıştırır, bir de bu kavramlardan birine sarılıp güzel bir rüya görmesini sağlayıp kişisel huzur vermekten başka bir işe yaramaz. ama tüm dünya insanlığı açısından bakarsak tam bir felakettir.. bunlara bilim/bilgi değil de öğreti demediğimiz sürece insanlığın burnu boktan çıkmayacaktır zaten.. bilgi/bilim tüm insanlığa hizmet eder ve birleştiricidir, bütünleştiricidir.. oysa öğreti dediğimiz şeyler kişilere hizmet edip dünya insanlığını bölmekten birbirine kırdırmaktan başka bir şey yaptırmaz.. |
Alıntı:
İnsan ne salt maddedir ne de salt Ruh'tur. İnsan madde ve Ruhtur. Belki iki temel düzeyin dışında başka etkenler de vardır ve biz bu ikiye indirgiyoruz. Bir'e indirgeyenler şimdilik konu dışı kalsın. Ruh'tan kasıt; bilinç, fikir, canlılık, yaşam enerjisi anlamına gelebilir. İnsan bir yönüyle maddi'dir. Yani varlıktır. Ortadadır. Elle dokunup, gözle görebilir, sesini duyabilir, onu izleyip, gözlemleyebilirsiniz. Doku-hücrelerden oluşur. Moleküler düzeyde ortada ve karmaşık yapıda organizmadır. Ruhsal yönü ise psikolojik ve enerjik, manyetik alanıdır. Anlamadığınız bir yer varsa Belirtin lütfen, yardımcı olalım :) Selam ve sevgiler dostum |
Alıntı:
Eger burada maddenin inancsal ve ideolojik yani gozlem vermeyen yanlari olan mutlakligini ilkligini tekligini devreye sokmuyor ve indirgemeci ve de determinist olarak "hersey" i maddeye indirgemiyorsan, sorun yok. Ayrica ruh gozlem vermez, ama yukarida saydigin numenal yeti ogeleri ise bilissel bilim olarak ortadadir. Ayrica ruhu nefes olarak algilarsan da, bu zaten gozlem verir. Iste bu temelde insanoglu fenomenonumenal bir kavramsal ortaya koyumdur ve koyan da kendisidir. |
Sayın Evrensel İnsan türü, varoluşa kendisine gözlem verene karşı gözlemci olarak katılır ve gözlemi alır. Yani, "kendisine gözlem" vermez! Algıladıklarını kavramsal olarak yapılandırıp, bilimsel temelde ortaya koyar. Zihinsel temelde biraz daha açalım. Her algı, görme, ses, koklama, hissetme, tat, organik duyu,acı, ritim, kinestezi( ağırlık ve kas hareketi) ve duygu, zihinsel sağlıkla orantılı düzeyde bilincil, optimum bankalarında kaydolup, kavramsal olarak ifade edilir. Standart bankaların kayıtlarının büyük bölümü ise işitsel ve semantiktir. Duyulan sözcüklerin kayıtları, deneyim ve algılardan kaynaklanıp, yine algılayan birey tarafından kavramsallaştırılır. Böyle bir tutum takınmam zaten mümkün değil. Ancak basite indirgememek, sosyo-kültürel, sosyo-psikolojik ve antropolojik gibi farklı etkenleri de birlikte yani bütünsel olarak değerlendirmek gerekir. ( İstersen bu boyutunu konuşuruz) Tekliğe indirgeyemezsin. Hatta ikiliğe de indirgeyemezsin. Bu işi mutlaklığa vardırırsan zaten bilgi alanını terk edip, inançsal-fikirsel temelin metafiziksel alanına geçiş yaparsın. Bu tutum ve davranış ise tamamen bilim insanından beklenmeyecek bir yanaşımdır. İnsan mutlak olmadığından ve mutlağı deneyimlemediğinden dolayı, sabit bir fikri üretip, tek, rakipsiz ve yanlışlanabilir olmayan düzeye çekemez. Çekmemelidir. Bunu bir örnekle ifade edecek isek, "Evren mi, Tanrı mı sonsuzdur?" saçmalığını konuşurduk. Saygılarımla Rumpelstiltskin |
[QUOTE=Rumpelstiltskin;478932]
Insanoglu bir fenomen olarak kendine gozlem veren ve bunu numenal yetisi ile alan ve de kavramsal bilgisi ile aldigini gozlem veren uzerine yansitandir.- evrensel Alıntı:
Zaten bunlarin hangisinin bilimsel oldugu bilimsel felsefenin ve bilimin konusudur. Alıntı:
Alıntı:
|
Ayrica insanoglu bir bir olarak kendi birinin gozlemini algilayabilse;iste o zaman zaten zihinsel devrimini de gerceklestirir. Yani kendi beynini kendi sorgular ve bilimsel bilissel insansal ve evrensel olmayan degerlerinden arinir.
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 07:45 . |