Baylar ve bayanlar, 21. ve 51. mesajlarımda Arapça'da
"Al Lh (Al Lah)" olarak geçen kelimenin Aramice'de de
"Lh" olarak geçtiğine ilişkin arkeolojik bulgularımı aşağıda veriyorum.
Bu konuda
David G.K. Taylor'ın "
Bilingualism and Diglossia in Late Antique Syria and Mesopotamia" makalesi bize çok zengin kaynaklar sunar (ki normalde Academiu.edu sitesi bu makaleleri parayla okutur).
Örneğin, siz, yukarıdaki linke tıklayıp araştırma makalesine girdiğinizde 12. sayfanın sonunda başlayan ve 13. sayfanın başında biten PAT0297 envanter no'lu arkeolojik kayıtta bir çift dilli (Grekçe-Aramice) yazıt vardır.
Ben sizin için bu yazıtı tek bir parçada düzenledim ve üzerindeki çalışmamı vererek yardımcı olmaya çalıştım:
Bu yazıtın sol tarafında Grekçe ve sağ tarafında Aramice dili kullanılmıştır. Burada bizi şaşırtan bulgu şudur: Sağ taraftaki Aramice (Ki Jesus Christ bu dili konuşurdu) yazıtın sonunda altına kırmızı renklerle kelimelerin İngilizce karşılıkları ve onun altına da mavi renkle Türkçe karşılığını verdim. Burada
"qd[m]" kelimesinin anlamı 8. sayfanın sonunda sondan bir önceki paragrafta açıklanır. Orada Süryanice'de
"qdmyt" ya da
"qdmt" olarak geçtiğini ve anlamının
"First (İlk, önce)" olarak geçtiği belirtilir. Bundan sonra gelen "şmş" kelimesinin Babil ve Asur'da Güneş Tanrısı olarak tapınılan "
Şamaş"tan başka bir şey olmadığı açıktır. Bu Tanrı Sümer'de
"Utu" ve Eski Mısır'da
"Ra"nın karşılığıdır. Arapça'da
"Şems (Güneş)" kelimesi buradan gelir. Bilirsiniz, ben makalelerimde sık sık
Tahsin Mayatepek'in bir zamanlar Güney Arabistan'da
"Şemsoğulları"nı örnek olarak veririm (Örneğin şu makaleye bakabilirsiniz: "
Kıble Yıldızı: Süheyl"). Tahsin Mayatepek'in Atatürk'e gönderdiği bir raporda bildirdiğine göre, Şemsoğulları (ki siz, bunu
"Güneş'in Oğulları" olarak da çevirebilirsiniz) bir zamanlar Arabistan'ın güneyinde yaşamış Güneş'e tapan bir kavim imiş!
Ya, bir zamanlar Güney Arabistan'da Güneş'e tapan Şemsoğulları varmış ve onların adındaki
"Şems (Güneş)" kelimesi Babil'in Güneş tanrısı
"Şmş (Şamaş)"tan geliyormuş! Örneğin, Babil'in 6. Kralı ve en adaletli kralı olan
Hammurabi (M.Ö. 1792-1750), Kanunları'nı yazdırırken, bu Kanunları kendisine Tanrı
Şamaş'ın yazdırdığını söyler. Günümüzde "
Hammurabi Kanunları" olarak bilinen ve M.Ö. 1760'larda yazıldığı sanılan bu kanunlar şu steladadır:
Kral Hammurabi Güneş Tanrısı Şamaş'ın tahtının önünde.
Hiç kimse,
"bu stela karşısında heyecanlanmıyorum!" diyemez. Çünkü o günkü Tanrı
Şamaş idi ve bu Tanrı Babil ve Asur ile birlikte Arap yarımadasının her tarafında görülüyordu.
Babil Kralı
Hammurabi (M.Ö. 1792-1750), Ur Kralı
Ur-Nammu'nun Kanun kitabı (M.Ö. 2050),
Eşnunna Kanun kitabı (M.Ö. 1930) ve İsin'li
Lipit-İştar'ın Kanun kitabı (M.Ö. 1870)'ndaki Kanunları toplayarak ve çeşitli meselelerde verdiği kararlarla bir Kanun Kitabı hazırlayarak bunu Babil'in koruyucu tanrısı
Marduk adına yapılan
Esagila Tapınağı'na dikilen bir taş üzerine diktirdi.
Hammurabi, kendisine bu kanunları yazdıranın Güneş Tanrısı
Şamaş'ın olduğunu söylemiştir. Dolayısıyla kanunlar da Tanrı sözü sayılıyordu.
Son olarak, yukarıdaki Aramice yazıtta
"şmş (Şamaş)"tan sonra
"'lh[']" kelimesi geçer ki, bu,
"Tanrı" anlamına gelir. Ve bu kelime
"şmş" ile birleştiğinde de
"Tanrı Şamaş" anlamına gelir.
Not: Aramice'de
"lh"nin
"Tanrı (God)" anlamına geldiğini 24. sayfanın sonundaki 38. Not'taki bir başka Aramice yazıtın çözümlenmesinden açık bir şekilde görebilirsiniz.
Arkadaşlar, Aramice çok ilginç bir dildir; örneğin, yine 24. sayfadaki 36. Not'ta
"armaye (paganlar)" anlamına gelirken, buna bir harf eklendiğinde
"aramaye (Aramiler)" anlamına gelir. Bu küçük değişiklik Aramice ve Arapça dini metinlerde bir ipucu verir. Özellikle
"Al Lah" kelimesiyle Arapça'da. Eğer bu kelimenin orijinalinin
"Al Lat" olduğunu düşünürseniz, bir harf değişikliğiyle Tanrıça
"Al Lat"tan
"Al Lah" ve bunu da birleşik şekilde
"Allah" olarak okuduğunuzda,
"Allah" kelimesinin gerçekte ne anlam ifade ortaya çıkar.
İkinci bulgumuz 13. sayfadaki bir başka yazıttadır. Bu yazıtın sağ tarafındaki Aramice'de geçen şu ünvana dikkat:
" hdry['n'] 'lh' "
Anlamı şu,
"İlahi Hadrian". Yani
"lh" kelimesi bir ölümlüye geldiğinde
"İlahi" anlamına geliyor. M.S. 442 tarihli bu metnin sol tarafındaki Grekçe'den
Hadrian'ın Zeus Tapınağı'nı yaptırtmış olduğunu öğreniyoruz.
Bilindiği gibi,
Hadrianus (M.S. 76-138), Roma'da
"5 En İyi İmparator"un üçüncüsü olarak tanınır ve Atina'daki Zeus Tapınağı'nı yaptırmakla bu alanda da çok iyi tanınır.
Şu halde, Aramice'deki bu arkelojik bulgularımıza göre,
"lh" kelimesi "Tanrı" anlamına gelir ve Arapça'da bu,
"Al" artikeliyle birlikte
"Al Lh (Al Lah)" olarak yazılır. Yani her iki dilde
"Tanrı" anlamına gelen kelime
"lh" olarak aynı şekilde yazılır. Kuran'daki
"Allah" kelimesinin orijini budur.
Hayır, sorun bu değil; Araplar, kendilerine Kuran okunurken
"Tanrı" olarak nitelendirilen
"Allah" kelimesinin daha önceden mevcut olduğunu ve bir kandırmaca içinde olduklarını bilmiyorlar mıydı? Örneğin,
Hz. Muhammed'in babasının tam adı,
"Ebû’l-Kâsım Muhammed ibn-i ʿAbd Allâh ibn-i ʿAbd’ûl-Muttâlib ibn-i Hâşim ibn-i ʿAbd Menâf El Kureyşî" ve amcası
Ebu Cehil'in adı da,
"Abd Al Uzza" idi (Bkz. #
20. mesajıma). Bu isimler onları uyandırmıyor muydu?
Bilindiği üzere, her Peygamber Tanrı'yı farklı adla anardı. Örneğin,
İsa,
"Elohim" derdi. Araplar bu durum karşısında nasıl uyanmadılar, hayret doğrusu!