Ben diyorum ki bir uyurgezeri bir anda uyandırmaya çalışmanın bir anlamı yok.
Ayrıca tehlikelidir.
Ancak uyurgezer her sabah neden bacakları ve dizleri morarmış diye düşünmüyorsa daha çok canı yanacaktır.
işte Uyurgezerin ihtiyacı olan uyku yani DİN...Sen onun Dininden çıkmaya ikna edemezsin.
Edersen bir anda iki boyut arasında sıkışır kalır...Bu asansörün iki kat arasında kalması gibi birşey...Yardım çığlıklarını kimse duymaz,birde üstüne kapalı alana korkusu varsa...işte o zaman hastayı kaybederiz.
Evet hasta gözüyle bakmak lazım.Belki ilerde bir aşısı bulunacak...ve Dinlerden özgürleştirme aşısı yapılacak...Ama o zamana kadar hasta uyurgezer olarak yaşamaya devam etmek zorunda.Dizlerde ki morluklarda cabası...
Bizde çok vurduk mobilyalara,duvarlara...Çok canımız yandı uyanış esnasında.
Elbette isteriz onlar canı yanmadan uyanabilsin ama Sistemin mantığına aykırı.
Bedel ödemeden hiçbirşey insana sunulmuyor.
Şimdi gelelim ilginç sorunuza:
Öncelikle beni ıssız bir adada yetiştiren Kişinin vay haline
Sevgili Paslıçivi,
Bu varsayımda bazı teknik hatalar var;
Nedir bunlar?
Bir insan yavrusu,Kuş yavrusu gibi yumurtadan çıkıp kısa sürede kanatları ile özgürce uçamıyor maalesef.
Düşünün ki doğada tamammen Anağbabasından bağımsız yaşama tutunan canlılar var.
Ama insan yavrusu öyle mi?
Nereden baksanı 12-15 yaşına kadar bakıma muhtaçdır insan evladı.
Peki neden böyle?
Neden insan doğar doğmaz yaşama tutunamaz? Neden kendi ayakları üzerinde duramaz?
Bu Evrimin bir Hatası mı? Çünkü tüm diğer canlılardan ayrı olarak insanın Sosyal bir yapısı var.
Yani bir bebek gelişmiş bir toplumda ortada kalmaz.Sosyal Güvenlik ve Hizmetler gibi karmaşık sistemler oluşturmuştur insan Aklı.
Yetimhaneler v.s. kısacası Devlet.
Diğer zayıf yapılı sistemlerde ortada kalan çocuklar daha çok istismar edilir.
İşte insan yavrusu nerede ve hangi Sistemin elinde yetişeceğini kendisi seçemediği için
kendisine dayatılan Sanal Dünya anlayışını kabullenmek zorundadır.
Müslüman bir Ailede doğduysa Müslüman olması kaçınılmazdır.
Budist,Hristiyan v.s. bu liste uzar gider.
Ateist bir Ailede veya Komunist bir sistemde ise yine bir İNANÇ ile yetişir.
O da Tanrıyı Yoklayan bir İnançdır.
Soruda ki gözardı edilen nokta şudur;
İnsan yavrusu dünya dışında yetiştirilirken kafasında belirli bir yaştan sonra belirecek
? işaretlerine cevap arayacaktır.
İşte bu soru işaretlerine Anne ve Babası yerine Cevap verecek kişi yüksek oranda Beyninin Nörokimyasal yapısı üzerinde etkili olacaktır.
Soru sorma o kadar ileri seviyeye ulaşır ki cevap maakmı bunalabilir
Kaçamak cevaplar ise kabul görmeyecek daha çok Soru işareti oluşturacaktır.
Ben Nereden geldim?
Nereye gidiyorum? Var oluşumun amacı ve sebebi ne?
Ölecekmiyim? Öldükten sonra ne olacak? Hiçlik tatmin etmeyecek.
Bu soruları istisnasız Tüm insanların sorması,bize bir ön konfigurasyon fikrini vermektedir.
Bu sorular ancak BİLİNÇ sahibi bir varlığını sorularıdır.
O Bilinc bir Beyaz Perde gibi ve mutlaka yansıyan Işığın görüntü vermesine izin verecektir.
İşte burada Bilince yansıyanın ne olduğu sorusu gündeme geliyor.
Bilince birşey yansıyınca Benlik içinde bir kaos başlar ve bir mücadeleye girişir.
Bir taraf Onaylarken diğer taraf tutturur Epistemolojik gerçeklik diye
Maskeci bu durumda devreye girer ve inanılmaz mantık oyunları sergilenir.
Bu Beyaz Perdeye yansıyan ışık hüzmesi bize bir Film oynatır.
Bu filmi arkamızı yaslanır seyrederiz.Kimimiz kahkahayı basarız.
Kimileride Zaplar durur
Sevgiler....